24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2009 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Kalitesizlik T ürkiye’nin Batõ’nõn ekonomik ve siya- sal denetimine gi- rişi İkinci Dünya Savaşõ bitimiyle başlar. NATO’ya girişle, ül- kenin ekonomik, siyasal, top- lumsal sisteminin karar veri- cisinin iç dinamik olmaktan çõkmasõ birebir örtüşmekte- dir. Batõ çizimi yol haritasõnõn, kaynağõnõ antiemperyalist kur- tuluş savaşõndan alan milli devlet yapõsõnõ süreç içinde aşõndõrmasõ, değişime uğrat- masõ kaçõnõlmazdõ. Ülkenin kurtuluş ve bağõm- sõz devletin kuruluş heyeca- nõyla halkõn özverisinin ya- rattõğõ milli ekonomik varlõk- lar birer Cumhuriyet mucize- si olarak artõk tarihin tozlu sayfalarõndadõr. Dünyayõ şa- şõrtan eğitim seferberliğinin, ekonomik kalkõnmanõn, top- lumsal değişimin, çağdaşlaş- manõn, halk egemenliğinin her yurttaşõn kişisel övünç hane- sine düşen paydaşlõğõnõn hak- lõ gururu dönem belgelerinde açõkça görülmektedir. Atatürk Türkiyesi’nin dün- yaya meydan okuyan coşkusu, geleceğe duyulan güven, mil- li gurur, bağõmsõzlõk tutkusu, kalkõnma azminin en iyi fo- toğrafõ “Onuncu Yıl Mar- şı”dõr. Cumhuriyetin onuncu yõlõnda Türk milletinin top- lumsal psikolojisiyle Cumhu- riyetin 86. yõlõndaki psikiyat- rik röntgenimizin karşõlaştõ- rõlmasõ, çõkan sonuçlarõn iyice değerlendirilmesi zorunludur. Cumhuriyetin onuncu yõlõn- daki bireysel ve toplumsal öz- güven günümüzde yerini niçin karamsarlõğa ve çöküntüye bõ- rakmõştõr? ‘Allah devlete zeval vermesin’ Türkler ve Türk ulusu gü- nümüzde niçin kolektif bir depresyona itilmiştir? İnsan- larõmõz kişisel ve toplumsal ge- leceğimiz açõsõndan niçin umutsuzdurlar? Bireyler, ki- şisel hayat serüveninde başa- rõsõz olsalar bile devletlerinin gücü, caydõrõcõlõğõ, saygõnlõğõ, ülkelerinin kalkõnmõşlõğõyla olumsuzluklarõnõ telafi etme psikolojisi geliştirir. Kendisi âciz, devleti kud- retliyse kendi düşüklüğünü unutarak, toplumsal başarõyla övünmeyi tercih eder. Ulus- lararasõ karşõlaşmalarda milli takõmõn, ülke sporcularõnõn ba- şarõsõyla yine kendisini özleş- tirir. Günlük yaşamda sõkça duy- duğumuz; “Allah devlete ze- val vermesin” sözü, devletin düşüşü -zevali- durumunda yaşanacak trajedilerin geç- mişteki örneklerinin Türklerin derin bilinçaltõndaki tortula- rõyla ilgilidir. ‘Onuncu Yıl Marşı’ Bir ülkenin ekonomik ba- ğõmsõzlõğõnõ yitirmesi, serma- yenin milli olmaktan çõkõp uluslararasõ sermayeye ek- lemlenmesi durumunda dev- letin bağõmsõz kalmasõ ola- naksõzdõr. Ekonomik bağõmsõzlõğõn si- yasal bağõmsõzlõğõn temeli ol- masõ ne kadar doğruysa, eko- nomik bağõmlõlõğõn ardõndan siyasal bağõmlõlõğõn geleceği de o kadar doğrudur. Sermayenin millilikten çõkmasõyla bürok- rasinin milliğini yitirerek dõ- şarõnõn hizmetine soyunup va- tansõzlaşmasõ kaçõnõlmazdõr. Ekonomik ve siyasal ba- ğõmsõzlõk yitirilir, devletin te- mel yapõsõ değişirken toplum- sal psikolojinin değişimi de olağan karşõlanmalõdõr. İnsan- larõmõzõn “Onuncu Yıl Mar- şı”ndaki ataklõğõnõn yerini edil- genliğe, kaderciliğe, umut- suzluğa bõrakmasõ anlatõlan süreçle ilgilidir. Emperyalist sisteme bağõmlõlõğõn entegras- yon, dünya ekonomisiyle bü- tünleşmek, kalkõnma olarak tanõmlanmasõ Türk halkõnõn olasõ tepkilerini önlemeye yö- neliktir. Bu etkili uyutma kampanya- larõyla sistemin Türkiye’ye biç- tiği role uygun ekonomik ya- põlanma doğrultusunda halkõn alõn teriyle yarattõğõ değerler ko- layca özelleştirildi. Serbest pi- yasa ekonomisiyle hukuk dü- zeninin eşgüdümünü sağlama- ya yönelik yasalar, gece yarõsõ eklemeleriyle yüce Meclis’ten sessizce çõkarõlõr, sermaye kol- lanõr, emek alt edilirken kimle- rin uyuttuğu, kimlerin uyutul- duğunu kuşkusuz tarih değer- lendirecektir! Sendikasõzlaştõ- rõlan işçi, tarladan, üretimden koparõlan köylü, atölyesine, iş- yerine kilit vuran esnaf, hiç kuşkusuz alkõşladõğõ uyum ve reform paketlerinin kendisi için ne anlama geldiğini gündelik yaşamõn öğrettikleriyle algõla- yacak! Dünyanõn efendileri Türki- ye’ye biçtikleri role uygun ye- ni ekonomik yapõlanmanõn ge- ri dönülemez biçimde yerleş- mesini, kökleşmesini zorunlu görmektedirler. Küreselleşmeci sömürgeci- lik, dayattõğõ ekonomik yapõnõn hukuk güvencesine alõnarak kalõcõlõğõnõn sağlanmasõnõ is- temektedir. Hukuk güvencesinin gereği olarak dayatõlan uyum ve re- form paketleri sermaye med- yasõnca halkõmõza özgürlük ve insan haklarõ illüzyonuyla şõrõngalanõp TBMM’den, par- maklar kaldõrõlõp indirilerek bir çõrpõda geçirilmiştir. Sıra yeni anayasada Sõra yeni ekonomik ve top- lumsal düzeninin hukuk gü- vencesini sağlayacak yeni ana- yasaya gelmiştir. Küresel sistemin uzantõla- rõnõn sivil, renksiz, antimilita- rist, ultrademokratik, çağdaş söylemlerin büyülü etkisiyle sunduğu, milli devlete, üniter yapõya, Atatürk’e geçit ver- meyecek olan modern sömür- ge anayasasõna! Türk halkõna vurulmuş eko- nomik kelepçeyi sonsuza kadar çõkarõlamayacak hale getirecek hukuk kelepçesine geldi sõra. Ekonomik kelepçeyi hukuk kelepçesiyle tamamlamaya ya- ni... Ekonomik Kelepçeyi Hukuk Kelepçesiyle Tamamlamak Av. Hüseyin ÖZBEK Küresel sistemin uzantõlarõnõn sivil, renksiz, antimilitarist, ultrademokratik, çağdaş söylemlerin büyülü etkisiyle sunduğu, milli devlete, üniter yapõya, Atatürk’e geçit vermeyecek olan modern sömürge anayasasõna! Türk halkõna vurulmuş ekonomik kelepçeyi sonsuza kadar çõkarõlamayacak hale getirecek hukuk kelepçesine geldi sõra. BİR toplum ki, “vakit nakittir” diye- rek zamanı iyi kullanmayışın sözde kö- tülüğünü çocuklarına öğretmeye çalı- şır, aynı toplumda koskoca adamların nelere vakit harcadıklarını görünce şaşkınlıktan donup kalıyor insan. Gazete, büyük; tirajıyla, alanındaki ünüyle, çalışanlarının profesyonelli- ğiyle. Gazetenin başyazarı, mesleğin en değerlilerinden biri; bilgisiyle, de- neyimiyle, nesnelliğiyle, sağduyusuy- la ve haklı saygınlığıyla. Ama bir de bu ülkenin o büyük ga- zetesinde böyle bir başyazarın dünkü sütununu baştan sona dolduran bir ya- zıyla ele almak zorunda kaldığı şu konulara bakın: Konulardan biri, şim- di tutukluluk çilesi çeken bir başka de- ğerli başyazara bir televizyon progra- mı için 48 bin lira ödendiğine ilişkin; öbürü de aynı derecede saygın bir bi- lim adamıyla bir albay arasında geçen sıradan bir telefon konuşması üzerine. İkisi de bir başka günlük gazetede öze- ne bezene çok önemli haberlermiş gi- bi sunulmuş. İncir çekirdeğini doldurmayan, ha- ber değeri sıfır, kısacası baştan aşağıya kalitesizlik kokan bir sunuş. Zaten büyük gazetenin başyazarı da, ahlaka, hoşgörüye, dürüstlüğe, insana saygı- ya, meslek âdabına sığmayan bu su- nuşu eleştirmek için yazmış o yazıyı. “İyi de etmiş” diyebilirsiniz. Bu çe- şit davranışlar elbet kınanmalı, müs- tahak oldukları dersi almalıdırlar diye düşünebilirsiniz. Ama, bir de başka açıdan bakın. Ya- zık değil mi bu ülkeye ve insanla- rına? Kalitesizliğin ne kadar çok vak- timizi aldığını düşünsenize. Değer mi? Üzerine basıldığı kâğıt kadar bile de- ğeri olmayan bir gazetecilik ürünü bunca vakit ve emek almalı mıydı? Acaba hiç aldırış etmemek, görmez- den, duymazdan gelmek daha iyi ol- maz mıydı? Ayrıca, “kamuoyu sonuç- ta böyle yazılar yazanları okumaz, ga- zetelerini almaz” türünden bir teselli bul- mak da zor değildir. Ne var ki, kalitesizliği başıboş bı- rakmanın sakıncaları da ortadadır. Bu gibi davranışlar büsbütün yanıtsız ka- lırsa, iyice azgınlaşırlar. Üstelik, kali- tesizliğin kendi kendini cezalandır- ması da çok zaman alacaktır. Kabul edelim ki, ülkedeki genel eğitim düzeyi henüz bu çeşit iyimserlikleri haklı çı- karacak kadar yüksek değil. Ozaman, tek umut, ülkenin gene- linde “kalite” kavramına verilecek önemin artmasına ve kalitesizliğin az- altılmasına kalıyor. Bu ise eğitime daha fazla kaynak ayrılmasını, iyi eğitilmiş olmanın daha etkili biçimde ödüllendirilmesini ge- rektirecektir. Ancak, iyi ölçülebilirse, son yaşanan kalitesizlik örneğinin kaybolan vakit, boşa giden emek, harcanan para açısından “maliyeti” çı- karılınca hemen belli olacaktır ki, ge- nel kalitesizliğin maliyeti genel kalite- yi yükseltmenin maliyetine göre kat kat fazla olmaktadır. Galiba, en muhtaç olduğumuz mu- hasebe bilgisi, kalite ve kalitesizlik hesapları alanındadır. mumtazsoysal@gmail.com Otomobil ve... O ktay Ekinci, 30.11.2008 tarih- li Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde İtalya’da ortaya çõ- kan “Yavaş Şehirler” hareketini ele alõyor ve “şehir merkezlerinde oto- mobil kullanımı yasaklanarak ya- şanır kentler oluşturulmalı, insanlar sadece yerel ürünleri tüketmeli ve sürdürülebilir enerji kullanmalı- dır” görüşünü dile getiriyor. Yavaş şe- hir bildirisinin, gürültü kirliliğini ve tra- fiği kesmek, yeşil alanlarõ ve yaya böl- gelerini arttõrmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkân ve lokantalarõ desteklemek gibi elliden fazla “taahhüt” içerdiğini vurguluyor. Yavaş şehir bildirgesinde de yer al- dõğõ gibi otomobil kullanõmõ hem oto- mobil sahibini hem de çevresindeki tüm canlõ ve cansõz varlõklarõ olumsuz yönde etkiliyor. Öncelikle otomobil satõn alõnõrken ve satõn alõndõktan sonra yüksek vergiler ile karşõlaşõlõyor. Türkiye’de benzin, mazot ve LPG fiyatlarõnõn da çok yüksek değerlerde olduğu biliniyor. Otomobillerin bakõm ve sigorta mas- raflarõ da satõn alan kişiyi ekonomik olarak olumsuz yönde etkiliyor. Bunun yanõnda park sorunu, park yerlerinden resmi olarak alõnan veya değnekçiler tarafõndan zorla istenen ücretler de di- ğer sorunlarõ içeriyor. Otomobil sahi- binin psikolojik sağlõğõnõ ve ekonomik durumunu etkileyen sorunlarõndan ba- şõnda ise trafik karmaşasõ, trafik ka- zalarõ, yüksek orandaki trafik cezala- rõ ve otomobil güvenliği geliyor. Oto- mobillere bazõ kişiler tarafõndan çize- rek veya yakarak zarar verilmesi bü- yük bir güvenlik sorunu olarak ortaya çõkõyor. Kullanılamayan yakıt çevre sorunu Sürücü açõsõndan otomobil iç gü- venliğinde ilerleme kaydedilmiş ol- masõna rağmen, herhangi bir kaza du- rumunda yine de büyük risklerin ol- duğu göz ardõ edilmemelidir. Bunun yanõnda otomobil motor verimlerinin % 40 oranõnõn altõnda olmasõ, yani alõ- nan 100 birim yakõtõn en iyi durumda ancak 40 biriminin otomobili hareket ettirmede kullanõlabilmesi de büyük bir ekonomik sorundur. Kullanõlamayan 60 birim yakõt otomobilden dõşarõ atõl- makta ve bu durum çevre sorunu ya- ratmaktadõr. Otomobil üretimi sõrasõnda yüksek miktarda enerji kullanõldõğõ bilinmek- tedir. Bunun yanõnda bir otomobil üretiminde ortalama olarak 300-400 ton civarõnda su da kullanõlmaktadõr. Ay- rõca işçi sağlõğõ açõsõndan da çeşitli so- runlar olabilmektedir. Üretimden son- raysa birçok çevre sorunu ile karşõla- şõlmaktadõr. Otomobil lastikleri, fren düzenekleri ve otomobillerin temiz- lenmesi sõrasõnda oluşan çevre sorun- larõ yanõnda, benzen ve formaldehit gi- bi yüzlerce element ve bileşikler oto- mobil motorlarõndan çevreye yayõl- maktadõr. Havayı en çok motorlu araçlar kirletiyor Hava kirliliğinin en büyük nedenle- rinden birisi motorlu araçlardõr. Araç- lardan çevreye verilen kirleticiler ge- nellikle, hidrokarbonlar, azotoksitler ve karbonmonoksitler olarak gruplandõ- rõlmaktadõr. Motorlu araçlar ayrõca kükürtdioksit emisyonlarõ da oluştur- maktadõr çünkü benzin ve dizel yakõ- tõ az miktarda kükürt içermektedir. Kükürtoksit ve nitrikoksit, atmos- ferdeki gün õşõğõnõn artmasõ ile su bu- harõ ve diğer kimyasallarla tepkimeye girerek sülfürikasit ve nitrikasit oluş- turur. Oluşan asit çözülmeden bulut ve sis içerisindeki su damlalarõna asõlõ ola- rak kalõr. Limon suyu gibi asitli olan asit yüklü bu damlalar gökyüzünden yağmur ve kar ile toprağa düşer. Bu olay asit yağmurunu oluşturur. Karbondioksit, su buharõ, metan ve azotoksit gibi gazlarõn artmasõ ve at- mosferde birikmesi sera etkisini oluş- turmaktadõr. Atmosferde biriken bu gazlar, dünya yüzeyinden yansõyan õşõnlarõn atmosfer dõşõna çõkmasõnõ büyük oranda engeller ve dünya sõ- caklõğõnõn artmasõna neden olurlar. Bu da küresel õsõnma ve iklim deği- şikliği olarak karşõmõza çõkar. Hava kirliliğine neden olan kirleti- cilerden etkilenenlerin başõnda ço- cuklar gelmektedir. Çocuklar çok da- ha hareketli olduklarõ için daha hõzlõ so- lunum yaparlar ve kirleticilere karşõ çok daha korumasõzdõrlar. Astõm gibi ak- ciğer ve kalp rahatsõzlõklarõ olan in- sanlarõn da havayõ kirleten maddeler- den çok daha fazla şekilde etkilendi- ği bilinmektedir. Yani otomobil kul- lanõmõ hem çevreyi hem de insan sağ- lõğõnõ olumsuz yönde etkilemektedir. Otomobil bağımlılığı azaltılmalı Çözüm önerileri olarak öncelikle, “yavaş şehir” bildirgesinde de yer al- dõğõ gibi otomobil kullanõmõnõn gide- rek azaltõlmasõ, bunun yerine müm- künse yaya olarak bir yerden başka bir yere gidilmesi ya da toplu ulaşõmõn, bi- sikletlerin kullanõlmasõ sõralanabilir. Böylece hem ekonomik olarak hem sağlõk açõsõndan hem de çevre açõsõn- dan büyük kazanõmlar sağlanabile- cektir. Otomobil teknolojisinde de çevreyi daha az kirleten yeni enerjile- re yönelmek kaçõnõlmaz olacaktõr. Dr.Hüseyin GÜNERHAN Ege Üniversitesi Çevre Merkezi Müdür Yardõmcõsõ “Yavaş şehir” bildirgesinde de yer aldõğõ gibi, otomobil kullanõmõ hem otomobil sahibini hem de çevresindeki tüm canlõ ve cansõz varlõklarõ olumsuz yönde etkiliyor. Astõm gibi akciğer ve kalp rahatsõzlõklarõ olan insanlarõn da havayõ kirleten maddelerden çok daha fazla şekilde etkilendiği bilinmektedir. Yani otomobil kullanõmõ hem çevreyi hem de insan sağlõğõnõ olumsuz yönde etkilemektedir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear