24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 6 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Ilõmlõ İslam Devleti ve Demokrat Parti İkinci Dünya Savaşõ’nõn kazananõ ABD’dir. ABD bu savaşõ kazanmakla, Sovyet Rusya ve yandaşlarõnõn dõ- şõndaki ülkeleri “yeniden yapılandırma” hakkõnõ da kazanmõştõr. Bu yapõlandõrmada, Türkiye’nin payõna da “Ilımlı İslam Dev- leti” modeli ile “şeriatla yönetilen” İslam ülkeleri arasõnda yer al- mak düşer. Ancak bu işi becerecek yetenekte bir “kadroya” gerek vardõr. ABD böyle “kadroların” kimlerden oluşmasõ gerektiğini çok iyi bilmektedir. Türkiye’yi “şeriatla yönetilen” İslam ülkelerinin arasõna soka- cak “kadro” öncelikle Atatürk düşmanõ, laiklik karşõtõ olmalõdõr. Padişah ve halife yanlõsõ olanlar, toprak ağalarõ, din bezirgânlarõ bu iş için “biçilmiş kaftandır” ve bunlar 1946 yõlõnda kurulan Demokrat Parti’nin kadrolarõnõ oluştururlar. Demokrat Parti, ABD’nin kendisine verdiği görevi çok iyi bilir. Bu görevin temel ilkesi Türkiye’yi ABD’ye bağõmlõ konuma getirmek ve ülkeyi şeriatla yönetilen İslam ülkelerinin saflarõna katmaktõr. 14 Mayõs 1950 günü yapõlan seçimde, Atatürk karşõtlarõnõn ör- gütlendiği Demokrat Parti’nin “kadrosu” Cumhuriyet Halk Parti- si’nden iktidarõ devralõr. Demokrat Parti’nin ilk işi, Türkiye’nin “uygarlığa, çağdaşlığa ve aydınlığa” giden yolunu kapatmak olur... Onun ardõndan da hiç zaman yitirmeden Türkiye’yi ortaçağ karanlõğõna götürecek õlõm- lõ İslam devletinin yolu “şeriat taşlarıyla” döşenmeye başlar. Demokrat Parti’nin kurucularõnõn “Biz odunu aday göstersek milletvekili seçtiririz”, “İsterseniz hilafeti bile geri getirebilir- siniz” söylemleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk ve devrimleri- ne, ve özellikle de kendi milletvekillerine bugüne kadar yapõlmõş (ha- karet boyutlarõna varan) en ağõr eleştirilerdir. Toprak ağalarõyla, şeyh ve şõhlarla işbirliği yapõlõp, Türkiye’ye ve Atatürk devrimlerine karşõ çõkan Said-i Nursi’nin eli öpülüp “ica- zeti” alõndõktan sonra, şeriat yanlõlarõyla “el ele, kol kola” Türki- ye Cumhuriyeti’nin altõ oyulup, temeline dinamit konmaya başlar. Türkiye’yi aydõnlatacak beyinleri ülkeye kazandõrmak için açõlan Türkiye’nin aydõnlõğa açõlan kapõlarõ olan “Köy Enstitüleri” kapatõlõr. Kendi yandaşlarõndan “her mahallede bir milyoner” yaratmak uğruna kimseye borcu olmayan Türkiye, ödeyemeyeceği borçlarõn altõna sokulur. Demiryollarõ devre dõşõ kalõr, toplu taşõmacõlõk özel otobüs şir- ketlerinin tekeline bõrakõlõr. Yabancõ sermayeyi kazandõrmak için, Türkiye’yi dõşa bağõmlõ kõ- lan bir tüketim ekonomisi yaratõlõr. Yurtdõşõndaki firmalarla yapõlan “kişiye özel” ticari anlaşmalar- dan “komisyon alan” devlet adamlarõna Türk milletince “Mister Yüzde On” adõ verilir. Ve Türkiye’nin, Hazinesi, maliyesi, ekonomisi “Mister Yüzde On” adõ verilen devlet adamlarõna teslim edilir. “Milletin malı deniz, yemeyen domuz” deyişi, hayatta başarõ- lõ olmanõn temel ilkesine dönüşür. Demokrat Parti’nin, ocak-bucak başkanlarõ, mahalle muhtarlarõ ve üyelerinden “Vatan cephesi” oluşturulur ve devlet yönetimin- de söz sahibi bunlar olur. Türkiye ekonomisi “borç batağına” sap- lanõr. Gelecek günler karanlõktõr ve artõk büyük olaylara da gebedir. Kõbrõs sorunu Türkiye’nin yakasõna yapõşõr. Bunu 6-7 Eylül olay- larõ izler. 6-7 Eylül olaylarõnõn boyutu çok büyüktür ve Türkiye için tam bir yüz karasõdõr. Olaylar hõz kesmeden ve katlanarak büyürken, Demokrat Parti Tür- kiye’nin sonunu getirmeden 27 Mayõs 1960 Devrimi, Demokrat Par- ti’nin sonunu getirir. Ve 27 Mayõs 1960 Devrimi’yle Demokrat Parti’nin “şeriat taş- ları” ile döşediği õlõmlõ İslam devletine giden yol kapatõlõr. Her yönüyle 27 Mayõs Türkiye için bir devrimdir. Bir “yüz akı- dır”. Kültür, sanat, bilim düşmanõ Demokrat Parti’nin “kara cüppe- liler” diye “aşağıladığı” Türkiye’nin saygõn bilim adamlarõnõn ha- zõrladõğõ uygar dünyanõn anayasalarõ arasõnda ön sõralarda yer alan 1961 Anayasasõ 27 Mayõs Devrimi’nin ülkemize getirdiği “öz- gürlük” ödülüdür. 1961 Anayasasõ’nõn getirdiği özgürlükleri kullanarak, iktidara ge- len Demokrat Parti’nin mirasçõlarõ, õlõmlõ İslam devletine giden yo- lu “kaldığı yerden” yine “şeriat taşlarıyla” döşemeyi sürdürürler. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 6 Temmuz Yeni Gazetecilik Türü Gazeteci-yazar Yılmaz Polat, Washington’dan dikkat çekici bir haber iletti: “Geçen hafta Today’s Za- man gazetesinden bir heyet Washington’daydı: Bülent Ke- neş, Yavuz Baydar, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Dağı ve Lale Sarıibrahimoğlu. Gazeteciler, ‘zaman ayarlı mesaj vermek’ için Washing- ton’da çalmadık kapı bırakma- dılar. Dışişleri Bakanlığı, Pen- tagon ve Brookings Institution, Center for American Progress ve Washington Institute gibi düşünce kuruluşlarına gittiler. Her zamanki gibi Yahudi ku- rumlarını ihmal etmediler. Nedense kapalı kapılar ar- dındaki konuşmalar yazılma- mak kaydıyla yapıldı. Halbuki gazeteciler, Washington’a gel- dikleri zaman yaptıkları müla- katları, edindikleri izlenimlerini okuyucuya aktarmak için can atarlar... Ama işin içine Erge- nekon soruşturması girince durum değişiyor anlaşılan. Was- hington’ın Ergenekon sessizli- ği cemaatçıları rahatsız etmiş ol- malı ki, Amerikalıları müdahil et- mek için kapalı kapılar ardında destek istemekten çekinmedi- ler. Zaman gazetesi yazarları, Amerikan yönetiminin Ergene- kon davasına sessiz kalmasın- dan şikâyet ettiler ve Obama yönetiminden soruşturmaya il- gi göstermesini, sahiplenmesi- ni, daha etkin açıklamalar yap- masını istediler.” Demek ki yabancı ülkelerde siyasi kulis faaliyeti yürütmek gazetecilikten sayılabiliyor artık! Deneme Deneme Lisesi, bir zamanlar Ankara’nın ve Türkiye’nin parmakla gösterilen okulları arasındaydı. Çağdaş eğitim hedefleri o okulda denenir, yaşama geçirilirdi. Deneme Lisesi velilerinden duyduk. Lise yönetiminden sorumlu öğretmenlerden bir bölümü şimdilerde başka bir hedef seçmişler kendilerine. Öğrencileri, kimi derhanelere yöneltmek için çeşitli denemeler yapıyorlarmış. Kim bilir, bu da bir eğitim yöntemidir belki. Örneğin, çok romantiklerdir ve tamamen duygusal güdülerle hareket ediyorlardır... DervişEtkisi Ekonomi uzmanı Nazif Ekzen, “Derviş Etkisi” di- ye adlandırdığı bir süreç yaşadığımızı düşünüyor: “İmalat sanayisindeki reel gerileme 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 18.5 oranında gerçekleşti. Bu gerilemenin somut sonu- cu, altı aylık dönem için- de 1.2 milyon kişilik yeni işsizlik yaratmış olmasıdır. Aile çevresi ile birlikte dü- şündüğünüzde 3.3-4.5 milyon kişinin gelir-tüke- tim düzeylerinde radikal düşüş demektir. Bu durumun temel ne- deni 2001’de Türkiye’ye dayatılan ‘Dış Taleple Büyüme’ modelidir. Mo- del, 2001’de Türkiye’nin kendini çaresiz olduğunu düşündüğü bir dönemde dayatıldı. Kemal Der- viş, model ile birlikte Türkiye’ye geldi, Ecevit hükümetine girdi. Alter- natifsiz olduğu söylendi. Ancak model, gerçekte Türkiye’ye 1980 modeli ile sürekli dayatılan bir modeldi. 1980’de de bu modeli Türkiye’ye öne- ren, Dünya Bankası tem- silcisi olarak Kemal Der- viş’ti. Modelin iflası Tür- kiye’yi krizi en ağır yaşa- yan ülke konumuna ge- tirdi. Büyüme hızlarında ciddi düşüşler olan hiç- bir büyük ya da geliş- mekte olan ekonomide benzer büyük çöküş ya- şanmadı. Kaygı verici durum, krizden çıkışta Türk imalat sanayisinin elinde bir aracının kal- mamış olmasıdır.” Gençlik Parkı’nın havuz başındaki kadın yontuları geçen hafta da eski yerlerine konmadı. Oysa “Gençlik Parkı’ndaki iki kadın yontusu, konul- duğu yerlerinde çevreyle bütünleşen uyumlu bir görünüm sergilemektey- diler”. Bunu biz değil, bir ressam-yazar, Celal Binzet söylüyor: “Yontuların kaldırılması bir düşün- ce sisteminin dışavurumundan başka bir şey değildir. Bu görünümleriyle bu- güne değin hiç kimseyi tahrik etme- yen yapıtlar nasıl oluyor da şimdi tahrik öğesi konumuna gelebildiler? Yontular değişmeyip aynı kaldıklarına göre değişime uğrayan, ona bakan gözler mi olmuştur? Herhangi bir yapıt üzerinde sanat- sal ölçekte tartışmalar olması son derece doğaldır. Görünen o ki, bugün yapılan şey böyle bir durumdan öte, yapıtın öznesi kadın biçimine bakıp halkın tahrik olması sorununa gelip dü- ğümlenmiştir. Yani olayda sanatsal bo- yut göz ardı edilerek yontu bahanesiyle kamuoyuna belli düşünce sistemleri- nin enjekte edilmesi yoluna gidil- mektedir. Saç telinden bile tahrik olan bir erkek tipinin yaratıldığı felse- feyle kadını ikinci sınıf bir varlık ko- numuna sokan düşünce sisteminin as- lında en büyük kötülüğü doğrudan er- keğin kendisine yaptığının çok kimse ayırdında değil gibi görünüyor. Çün- kü kadına ilişkin en küçük bir simgeyle tahrik olan erkeğin, yaşamını cinsel ayartmalar üzerine kurduğunun bilin- mesi gereklidir. Erdem, yaratıcılık, sanat ve çalışma gibi onca ideal var- ken, tümünün önüne geçen bir sap- ma olarak görülebilir bu davranış. Eğer ortada duran iki yontu üzerinden politik tartışma yolu açılmışsa bunun nedeni, sorumluların, sanat yapıtları- na salt yapıt olmalarının dışında baş- ka işlevler yüklemek istemelerinden- dir. Bu nedenle kamuoyunda, yontu konusunda, hiçbir zaman sanatsal endişelerle bir tartışma yapılmadığı herkes tarafından bilinen bir durum- dur.” Celal Binzet, Prof. Hüseyin Ge- çer’in bir sözünü anımsatıp son nok- tayı koyuyor: “Temel ilke olarak bir kentin park- larına, meydanlarına ve kamu yapıla- rına konulacak sanat eserlerinin ger- çek sahibi, o çevrede yaşayan halktır. Ne bakan, ne o kentin valisi ne de be- lediye başkanı.” Çağrımızı yineliyoruz: Gençlik Parkı’nın simgeleri olan iki kadın yontusu eski yerlerine konulmalı! Gençlik Parkı’nın Simgeleri HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Nikotin Yasağına 13 Gün Kaldı 13 gün sonra lokanta, meyhane, bar, diskotek, kah- vehane, nargile evi gibi kapalı mekânlarda nikotin kul- lanım yasağı yürürlüğe giriyor. “Nikotin” diyorum, çün- kü yasak sigara, pipo, puro, tömbeki gibi tüm niko- tin içeren maddelerin kullanımını kapsıyor. Nikotin yasağı bir Türk buluşu değil, yıllar ön- ce Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da, 2007 yılından itibaren de Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanmaya başlayan “yasak”ın Türkiye’ye uyar- lanması. Sağlık Bakanlığı uzunca bir süredir özellikle televizyonlarda “dumansız hava sahası” başlıklı bir kampanya ile toplumu bu yasağa hazırlıyor. Nikotin kullanımının insan sağlığına olan zararını tar- tışmaya gerek yok, yol açtığı sağlık sorunları en in- ce ayrıntılarına kadar biliniyor. Bu açıdan, insan sağ- lığı açısından bakıldığında alınan yasak kararını eleştirmek kolay değil; hele dumanın nikotin kullan- mayanlar üzerindeki olumsuz etkileri bilindiğine gö- re hiç kolay değil. Ne var ki işin bir de bireysel özgürlük yanı var ki, bu yan nikotin kullanım yasağının yürürlükte olduğu ülkelerde de başından beri tartışılıyor. Nitekim kimi ülkelerde anayasa mahkemelerinin, parlamentolar- ca alınan yasak kararlarının yeniden gözden geçiril- mesi konusunda kararlar aldıkları biliniyor. Nikotin yasağı özellikle içki servisi yapılan mekânları etkileyecek, birçok işyeri kapanmak zorunda kala- caktır. AKP iktidarı bu yasakla bir taşla iki kuş vura- cağını düşünüyor; yasağın kapsamına bakıldığında bu açıkça görülüyor, çünkü birçok ülkede kurallar biz- de planlandığı ölçüde katı değildir. Örneğin Belçika, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde nikotin kullanıcılarına da özgür alanlar bırakılmıştır. Türkiye’de nikotin yasağını çiğnemek şikâyete bağ- lı bir suç olmayıp kabahatler yasasına göre işlem ya- pılan bir edimdir. Zabıta, yasağı çiğneyene 62 TL ce- za keserken yasağın çiğnendiği mekânın sahibini 5 bin TL ile cezalandırıyor. Dolayısıyla yasağın dene- timi mekân sahibine bırakılmış. Ceza yemekten korkan mekân sahibinin nikotin kullanımına izin ver- meyeceği düşünülüyor. Öte yandan, 19.05.2008 günü yürürlüğe giren “Tü- tün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun”un stadyumlarda nasıl uygulandı- ğına, şeref tribünlerinde kodamanların purolarını tüttürerek valilerle, emniyet müdürleriyle sohbet et- tiklerine, haklarında hiçbir işlem uygulanmadığına bir- çok kez tanık olduk. 19 Temmuz günü kapsamı genişletilerek yu- karıda saydığımız eğlence yerlerini de içine ala- cak olan yasanın çoğunlukla küçük ve orta ölçekli işyerlerinin sonunu getireceğini söylemek için med- yum olmaya gerek yok sanırım. Son zamanlarda bu tür işyeri sahipleri ve işlet- mecileriyle konuşuyorum, “Ne yapacaksınız” di- ye soruyorum. Geleceklerinden korkuyorlar, fa- kat hiçbir karşı hazırlık yapmıyorlar. Çoğu, “Bu- rası Türkiye, bu yasağı da delmenin bir yolu bu- lunur elbet” anlayışındalar. Oysa Almanya’da yasağın daha ilk tartışılma- ya başlandığı günlerden başlayarak ülke genelinde “Nikotin Sevenler” ve/veya benzer adlar altında yüzlerce dernek kurulmuş, bu derneklerin adres olarak gösterdikleri mekânlarda, tüm müşterile- rin “dernek üyesi” olmaları koşuluyla nikotin ya- sağı uygulanamaz olmuştu. Federal Anayasa Mahkemesi’ne yasak kararı- nın değiştirilmesi doğrultusunda başvuranlar da bu dernekler ve bu derneklerin destekledikleri iş- yeri sahipleriydi. Bugün Almanya’da eğlence yerlerinin özel bölümlerinde ve 75 metrekarenin altındaki mekânlarda, -kapıya, ‘Burada nikotin kul- lanımı serbesttir’ yazısını asmak koşuluyla-, tütün ürünleri kullanımı mümkündür. Bu yazı, nikotin tüketimini teşvik amacıyla kaleme alınmamıştır. Amaç AKP iktidarının yürürlüğe soktuğu yasağın ardında saklı olanı göstermektir. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kütahya ilinde bir kap- lõca. 2/ Bir renk... Çö- zümleme. 3/ Yüksek tutu- lan ve sayõlan birinden gelen iyilik... Karak- ter. 4/ Mer- sin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... Hafif esin- ti. 5/ Boru sesi... Es- ki dilde testi. 6/ Ar- goda çok çalõşan öğ- renciye verilen ad... Satrançta bir taş. 7/ Genellikle iki takõm arasõnda, yumuşak bir lastik topla oy- nanan çocuk oyunu. 8/ “Göl sanõrdõk ne zaman dalsak —- gözlerine” (F.N. Çamlõbel)... Bulgur, domates, biber, soğan, maydanozla ya- põlan ve asma yaprağõna sarõlõp çiğ olarak yenen bir yiyecek. 9/ Tarihsel koşullar ne olursa olsun devletin ortadan kaldõrõlmasõnõ savunan öğreti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erzurum kentinde, İlhanlõlar döneminden kal- ma ünlü medrese. 2/ Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir tür flüt. 3/ Şaşma belirten bir ünlem... “İnsan bir ekin misali/Seni --- biçer bir gün” Ka- racaoğlan). 4/ Yüksek sesle yapõlan çağrõ... Ge- nellikle ölçü aygõtlarõnda gösterge çizelgesi. 5/ Ge- lenek... Bir meyve. 6/ Lantan elementinin sim- gesi... Boyutlar. 7/ Batman ilindeki Hasankeyf il- çesini sular altõnda bõrakacak olan baraj... Asya’da bir õrmak. 8/ Oylumlu... Bir avuç dolusu. 9/ Gör- kem, heybet... Yerli malõ simgeleyen harfler. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K Ö Ş E K B Ü K Ü U R A L E N İ R B E N K L İ Ş E A K B R İ T T E L A Z E T A E L B E A V Ş A M A R A L E E S İ N A K A N K İ S S E B Ü K Ü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear