26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EROL MÜTERCİMLER’İN kitaplarından biri “Destanlaşan Gemiler” adını taşır. Hamidi- ye kruvazörü ile Yavuz saffı- harp zırhlısının ve Nusrat ma- yın gemisi ile Alemdar kurtar- ma gemisinin yaptıklarını an- latan bir derlemedir bu. Bu gemilerin nerelerde ne- ler yaptıkları başka vesileler- le de anlatılır. Hamidiye’nin Balkan harp- lerinin sonuna doğru Yunan- ların Averof zırhlısını üstüne çekip adaların geri alınmasını kolaylaştırmak için Doğu Ak- deniz’i nasıl allak bullak etti- ği; Yavuz’un heybetiyle Çar- lık donanmasını ürkütüp Ba- tı Karadeniz’den ve İstan- bul’dan nasıl uzak tuttuğu; Nusrat’ın Çanakkale girişine yığılmış İtilaf Devletleri arma- dasından gizlenip 18 Mart zaferini hazırlayan mayınları nasıl döktüğü; İstanbul’dan kaçıp Amasra Kumandanlı- ğı’na katılan Alemdar’ın Bolş- eviklerden silah taşıyan küçük Kuvayı Milliye filosunu Yu- nan ve Fransız savaş gemile- rine karşı nasıl koruduğu ve Pontus’çu deniz haydutlarıy- la nasıl başa çıktığı. Elbet gemilerin adı, yapı- lanları yapan mürettebatı anımsatır. O insanlardan ka- lan kabirler, müzelik eşya, belki fotoğraflar ve haklarında yazılmış destanlar da elbet vardır. Peki, gemiler? Gemileri saklamak, o insanların anısı- nı canlı tutmanın en doğru yo- lu olmaz mıydı? Onlar nerede? Hamidiye ile Yavuz çoktan hurdacıya satılıp jilet oldular; Nusrat’ın biri Çanakkale’de beton zemin üzerine konmuş, öbürü denizden uzaktaki Tar- sus Belediyesi’nin bahçesine oturtulmuş ve “tıpkısının ay- nısı” olduğu söylenen taklitleri var. Alemdar’ın aynısı ise, da- ha başarılı bir “tekrar” olarak, macerasının başlangıç yeri olan Karadeniz Ereğli’de mü- zeleştirilmiş durumda. Bunlara,19 Mayıs’ın Sam- sun’unda yeniden yapılan Bandırma vapurunu da ekle- yebilirsiniz. Bu gemilerin hepsi karada; hiçbiri yüzmüyor. Oysa, gerçek denizci top- lumlar unutulmaması gere- ken gemileri, önce yok edip sonra pişmanlık çekerek ye- niden yapmak yerine, çoğu zaman olduğu gibi saklar ve hatta suda yüzer tutmanın bir yolunu bulurlar. Güney Kutbu’nda donarak ölen de- niz albayı Robert F. Scott’un “Discovery” gemisi, Lon- dra’nın Thames rıhtımına ya- naşık olarak hâlâ yaşar; deniz izcilerine gezdirilir. Yunanis- tan’ın Averof’u Pire limanına kıçtan karaya bağlanmış can- lı bir müzedir; perişan ettiği söylenen Osmanlı gemilerinin resimleri salonlarında asılı du- rur. Bizim hurdaya çıkardığımız bu tür gemilerin satışı Ha- zine’ye ne kadar para bırakmış olabilir ki? Sağ kalsalardı, yıl- lık bakım giderlerinin toplamı yeniden yapılışlarının masra- fı kadar tutmazdı herhalde. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Gemilerin Encamı PENCERE RTE’nin Öngörüsü!.. Türkçede ‘laf’ var, bir de söz var, bu ikisi hem birbirine çok yakın, hem birbirinden çok uzak... Dün Ahmet Tan’ın köşesinde okudum, Baş- bakan RTE 25 Haziran 2004’te demiş ki: “- Genelevleri kapatmak gerekiyor; ben ar- kamdan kimseye ‘karı sattırıyor’ dedirtmem...” (Cumhuriyet, 3 Temmuz 2009) Şimdi bu laf mı söz mü?.. Laf... Çünkü söz olsaydı bugün Türkiye’de resmen ‘karı satılmazdı’. RTE’nin başka lafları da var, en meşhurunu çok iyi biliyorsunuz, bir kez daha yineliyorum: “Camiler kışlamız.. Kubbeler miğferimiz.. Müminler askerimiz.. Minareler süngümüz...” Ancak Başbakan’ın bir başka deyişi daha var ki artık sözden lafa dönüştü... Nedir o?.. Başbakan tüm dünyayı altüst eden ekonomik kriz için ne demişti: “- Bize teğet geçecek...” Çevreden uyarmışlardı: - Yapma, etme, gerekli tedbirleri alalım, son- ra çok kötü olur... RTE lafını yineledi: - Bize teğet geçecek... Başbakan’ın söylediği laf değildi, RTE “Dedi- ğim dedik, öttürdüğüm düdük” diyordu... Aklı başında olan zevat-ı kiram elbirliğiyle RTE’yi uyarmaya çalıştılar; ama, nafile; bizimki yi- neliyordu: - Kriz bize teğet geçecek... Herkes bu kez düşünmeye başladı: - Canım koskoca Başbakan atıp tutar mı?.. El- bette bir bildiği vardır... - Peki, kriz Türkiye’ye teğet mi geçecek?.. - Geçebilir... Başbakan RTE söylediği sözün arkasında du- ruyordu... Söylediğine inanıyor muydu?.. İnansa bir türlü... İnanmasa bir türlü... Ülke ve ahval-i âlem karşısında kendisini bağ- lamıştı... Sonra ne oldu?.. Türkiye dünya ekonomisinde birdenbire kriz re- koru kırdı... Bu yılın ilk üç ayında ekonomimiz yüzde 13.8 oranında küçüldü... Sonucu öteki göstergelerle birlikte ele alınca ortaya bir felaket tablosu çıkı- yordu... RTE şimdi ne yapacaktı?.. Peştamalı beline sarıp göbek mi atacaktı: - Teğet de teğet.. Teğet de teğet... Zıpkını yemiştik... Ama herkesten ve her şeyden önce RTE ve AKP’nin ileriyi ne kadar gördüğü ortaya çıkmış- tı... AKP ekonomide foslamıştı... Siyasette ne olacaktı?.. Ekonomide gümbür gümbür gelen krizi göre- meyen RTE, siyasette neyin olup biteceğini ön- ceden görebilir miydi?.. Siyasetteki öngörüleri de yıkılacak mıydı?.. Sorunun yanıtını siz verin... Siyasette krizi bizzat RTE-AKP-FETO ortakla- şa yaratıyorlar... Ekonomide kriz teğet geçecekti... Siyasette de teğet mi geçecek?.. Yoksa bu krizi yaratıp pompalayanları ezip mi geçecek?.. K apitalizm 1929 sonrasõnõn en büyük ekonomik krizi- ni yaşamaktadõr. Tüm ül- kelerde ekonomik büyü- me çökmüş, işsizlik art- mõş, iflaslar çoğalmõş ve devlet, zorun- lu olarak, ekonomide yeniden üretim araçlarõnõn sahibi olmaya başlamõştõr. Ekonomik krizin acõmasõz sonuçlarõna karşõn AB’nin 27 üye ülkesinin 20’sin- de sağcõ ve tutucu iktidarlar işbaşõndadõr. Haziran ayõnõn ilk haftasõnda yapõlan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde se- çilen 736 parlamenterin çoğunluğu sağ- cõ partilerin listelerinden seçilmişlerdir. Yaşanan ekonomik krizin ortasõnda işi- ni kaybeden, yoksulluk çemberine düşen, sağlõk yardõmlarõndan yoksun kalan mil- yonlarõn varlõğõna rağmen sağ partilerin Avrupa’nõn siyaset arenasõndaki başarõ- sõ nasõl açõklanabilir? Var olan olumsuz koşullar yakõn bir gelecekte Avrupa’nõn sosyal demokratlarõnõ, sosyalistlerini ik- tidar yapabilecek midir? Bu soruya olumlu yanõt verilebilmesi Avrupalõ sos- yal demokrat ve sosyalistlerin sosyo- ekonomik konularda tutarlõ alternatifler üretebilmesine bağlõdõr. Seçmen sol kulvarda Willy Brandt, Felipe Gonzales ve François Mitter- rand gibi kitlelere umut verecek siyasetin dev isimlerini bulamadõğõndan sola uzak durmaktadõr. Solda var olan siyasi kad- rolar ezilenleri heyecanlandõracak, onlarõn geleceğe umutla bakmasõnõ sağlayacak söylemleri gündeme getirebilecek güç- te gözükmemektedir. İngiliz İşçi Partisi Başkanõ ve Başbakan Gordon Brown kriz döneminde bankacõlõk sektöründe herkesin alkõşladõğõ cesur adõmlar at- masõna karşõn seçmene güven vereme- mekte ve son AB Parlamentosu seçim- lerinde ancak üçüncü parti olabilmekte- dir. Avrupalõ siyaset bilimcileri yaşanan yeni olgulara dikkat çekmekte ve solun üreteceği politikalarõn bu gerçeklerle örtüşmesinin gereğini vurgulamaktadõr- lar. Avrupa’da sosyal devlet uygulama- sõ açlõk ve sefaleti göreceli olarak orta- dan kaldõrmõştõr. Solun dinamosu olabi- lecek 19. yüzyõlõn proletaryasõ 21. yüz- yõlda yoktur. İşçi sõnõfõnõn yapõsõ karmaşõk bir nitelik kazanmõştõr. Çõkarlarõ ve bek- lentileri birbirleriyle örtüşmeyen mavi ya- kalõ, beyaz yakalõ, sayõlarõ giderek artan göçmen işçiler ve yönetim kademelerinde hõzla yükselen tam zamanlõ ya da yarõ za- manlõ kadõn işçiler işçi sõnõfõnõn yapõsõ- nõ değiştirmiştir. Bugün Avrupa’da özel sektörde sen- dikalõ işçiden çok küçük girişimci ve es- naf bulunmaktadõr. Özel sektöre sõcak bakmayan sol partiler bu yeni gerçekler karşõsõnda bocalamaktadõr. Mayõs ayõnda PASOK lideri Papan- dreou Atina’da, Fransa’dan Segolene Royal’i, İspanya’dan Gonzales’i, İtal- ya’dan Massimo d’Alema’yõ bir araya getirerek Avrupa için bir Sosyal Demok- rat Manifesto yayõmlatmak istedi. Ya- yõmlanan bildiri neoliberal ve yeni mu- hafazakâr görüşlerin eleştirisi ile yetin- di. Sanõldõ ki çağdaş kapitalizmin acõ- masõz eleştirisi seçmenlerin sosyal de- mokrasiye dönmesi için yeterli olacak- tõr. Avrupa Komisyonu’na kimin başkan olacağõ konusunda bile anlaşamayan ve sağcõ Jose Manuel Barroso’yu destek- lemek zorunda kalan solun önderleri, Av- rupa solu için yeni bir manifesto, yeni bir öneri paketi üzerinde de anlaşamadan bu önemli fõrsatõ õskaladõlar. Avrupa’nõn sos- yal demokrat ve sosyalistlerinin iktidar olmak yerine muhalefet etmek gibi bir tercih hakkõnõ kullandõklarõ gözlemcile- rin ortak kanõsõdõr. (Bkz: Dennis Macs- hane, How The Left Can Rise Again, Newsweek, 8 Haziran 2009 s. 46) Solun geçmişe saplanõp kalmasõ, solun yeni aydõnlarõnõn yeni önerilerle ortaya çõkmasõnõ da engellemektedir. Solun önderlerinin geçmişin mirasõnõ yansõtan radikal söylemlerle ortaya çõkmalarõ medya için ilginç ve çekici ama seç- menler için itici olarak algõlanmaktadõr. Yapõlan değerlendirmeler çalõşanlar adõ- na konuştuğunu iddia eden sol partilerin aslõnda üniversite mezunu elitlerin ve pro- fesyonel politikacõlarõn yönetiminde halktan kopuk partiler olduğu noktasõna odaklanmaktadõr. Avrupalõ seçmen solun çokkültürlülüğe, küreselleşmeye karşõ, göçmen, kadõn, az zamanlõ çalõşan işçi- lerden oluşan yeni proleterya için, özel sektörün çõkarlarõnõ da koruyan, özel sek- törle uzlaşan politikalar üretmesini iste- mektedir. Bu şablon Türkiye’ye uygulanabilir mi? Genel hatlarõ ile evet. Ekonomik kri- zin varlõğõna, işsizliğin ve iflaslarõn art- masõna, AKP’nin Atatürk devrimlerini karartma ve bu uğurda hukukla oynama, aydõnlarõ sindirme, korkutma çabasõna rağmen seçmen AKP’ye oy vermektedir. Yerel seçimlerde AKP’nin oylarõ çok da- ha fazla azalmalõydõ, CHP’nin oylarõ çok daha fazla artmalõydõ ama olmadõ. Bu sonuçta CHP’nin iktidar olmak ye- rine, Avrupa’da olduğu gibi, muhalefette kalma tercihinin etkisi olduğunu iddia edenler var. Şu gerçek unutulmamalõ ki Türkiye’nin ufkunu saran karabasandan kurtulmak için CHP tek başõna ya da bir koalisyonun büyük ortağõ olarak iktidar olmak zorundadõr. Bunun sağlanmasõ için CHP’nin yüzünü Avrupa solunda yaşanan tartõşmalara çevirmesi ve bun- lardan Türkiye için dersler çõkarmasõ ge- rekir. Kriz Döneminde Sol İktidar Olabilir mi? Yrd. Doç Dr. Engin ÜNSAL Maltepe Üniv. Hukuk Fak. Öğr. Üyesi Şu gerçek unutulmamalõ ki Türkiye’nin ufkunu saran karabasandan kurtulmak için CHP tek başõna ya da bir koalisyonun büyük ortağõ olarak iktidar olmak zorundadõr. Bunun sağlanmasõ için CHP’nin yüzünü Avrupa solunda yaşanan tartõşmalara çevirmesi ve bunlardan Türkiye için dersler çõkarmasõ gerekir. Paran Kadar Sağlõk... SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandõğõ devri kapan- dõ. Bundan böyle SSK 4/a, Bağ-Kur 4/b, Emekli San- dõğõ ise 4/c olarak anõlacak. Her aşamasõnda tartõşma yaratan Sosyal Güvenlik Reformu’nun, özellikle sağlõk ve çalõşma hayatõnõ ilgilendiren kritik madde- leri 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren yürürlükte. Sağlõk hizmetlerinde her şeyi de- ğiştiren, çalõşma hayatõnõ sil baştan düzenleyen bu reform, yeni doğacak be- bekten emeklilere, çiftçi- den postacõya kadar her kesimi ilgilendiriyor. Bunlar arasõnda özellik- le, 18 yaş altõ çocuklarõn genel sağlõk sigortasõ kap- samõna alõnmasõ ve yeşil kart uygulamasõnõn iki yõ- la kadar kaldõrõlacak ol- masõ dikkat çekiyor. Bu değişiklikler, paran kadar sağlõk sistemini de beraberinde getiriyor. Gö- rünen o ki önümüzdeki yõllarda sağlõğõmõzõ paray- la nasõl satõn aldõğõmõzõ yaşayarak öğreneceğiz... Çünkü işverenler sigor- tadan vazgeçmeleri karşõ- lõğõnda üç kuruş daha faz- la para vereceklerini belir- tiyorlar. Üstelik yetmiyor; bu durum sendikalaşmayõ zayõflatõyor, çalõşanlar hak- larõnõ savunamaz duruma getiriliyor... Ekonomik krizin tõr- mandõğõ, işsizliğin çõğ gi- bi büyüdüğü, asgari ücre- tin net 477.18 TL olduğu günümüzde çalõşanlar, “iş- siz kalırım” korkusu için- deler. Hemen hepsi, “nasıl üç kuruş fazla maaş alı- rım da karnımı doyurur, ev kirası, elektrik, su gi- bi giderlerimi karşıla- rım”õn hesabõnõ yapõyor. Bu gidiş iyi bir gidiş değil. Çalõşanlarõ aldatmaktõr, iş- verenlerin üzerindeki yükü kaldõrmaktõr. Genel sağ- lõk sistemi, “paran kadar sağlık” demektir... Bugün iyi dediğimiz uygulamalar, yasalar, 3-5 yõl sonra canõ- mõzõ yakacaktõr. Bazõ filmlerde izlediği- miz insanlarõn trajedileri, önümüzdeki yõllarda ül- kemizde yoğun biçimde su yüzüne çõkacaktõr... İsmail ÇETİNKAYA mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear