28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Vesayet’ Sorunu Üzerine Düşünceler Şimdi sözde tatildeyim, kafamı dinlendirmeye çalışıyorum. Ama geçen hafta, medyada rastla- dığım saçma sapan bir “vesayet” tartışması ak- lıma takıldı kaldı: “Asker vesayetine karşıyız”, “Biz de Erdoğan’ın vesayetine”… Modern siyaset ve devlet teorilerinden biraz ol- sun nasibini almış birisi, bu ülkede, hatta (“muz cumhuriyetleri” hariç) hiçbir ülkede, ne askerin ne de bir siyasetçinin “toplum” üzerinde “vesayet” kuramayacağını bilir… Bir “vesayet” sorunu var- dır ama kaynağı her zaman başka bir yerdedir, sı- nıfsaldır (yapısaldır). Bir kurum veya sivil bir si- yasetçi ne kadar öne çıkarsa çıksın, gerçekte bu yapısal “vesayetin” temsilcisi, uygulayıcısıdır, o ka- dar. Bu durum bir kralın, kendisini orada tutan ve biteviye “sen kralsın” diyen yapıyı unutarak ger- çekten kral olduğuna inanmaya başlamasına benziyor. Halbuki “sen kralsın” diyen ses kesil- diğinde, gerçekten kral olduğunu sanan adam or- tada kalacaktır, çoğu zaman bedeni bir tarafta, ka- fası bir başka tarafta olmak üzere… Bir ‘vesayet’ var ama… Gerçekten de bu ülkede bir “vesayet” sorunu var. Bu “vesayet”, kökü 1950’lere kadar uzanan, Türkiye ekonomisinin uluslararası sermayenin devreleriyle bütünleşmeye başlamasıyla, özellik- le 1990’lardan sonra giderek güçlenen bir ege- menlik-bağımlılık ilişkisinden kaynaklanıyor. Di- ğer bir deyişle bu uluslararası hegemonya sis- teminin, mali sermayenin Türkiye ekonomisi, toplumu üzerindeki “vesayetidir”. Kimse burada, “hah işte yine bir ulusalcı sap- lantı” filan demeye kalkmasın. Bu, öyle ülkeye dı- şarıdan “yabancı bir el” tarafından dayatılan bir “vesayet” değildir, (bu toprakların sosyalist ha- reketinin geleneğinden bir kavramı anımsarsak) içseldir!!! Bu içselliği kavrayabilmek için, ulus- lararası mali sermayenin Türkiye ekonomisinden çıkması halinde gündeme gelecek “krizi ve kao- su” düşünmeyi deneyebiliriz: Böyle bir “çıkış” du- rumunda, Türkiye denen toplumsal şekillenme, “yaşam dünyasını” yeniden üretmeye devam edemeyecek, köklü yapısal, travmatik değişiklikler gündeme gelecektir. İşte uluslararası sermayenin bu varlığı, onun uluslararası kurumlarına, onun küresel/hegemo- nik devleti olan ABD’ye, Türkiye’nin ekonomik, si- yasi hatta kültürel yaşamında bir “üst belirleyici” olma gücü vermiştir. Bu durum Türkiye’deki de- mokratik süreçler (halk iradesi) üzerinde sınırla- yıcı, engelleyici, yönlendirici (medya vb.) bir ira- de, dört dörtlük bir “vesayet” olarak karşımıza çı- kıyor. Yakın tarihimize bakınca da bu “vesayetle” çe- lişen, sağcı veya solcu olsun, her siyasetçinin ya da siyasi hareketin iktidarsızlaştırıldığını, hatta fi- ziki olarak tasfiye edildiğini görüyoruz. Türkiye iş- te bu “vesayetin” altında yaşıyor; ordunun ve- ya Erdoğan’ın değil. Kısaca tarih… Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda, 1950’ler- den bu yana bu vesayetin izlerini hemen her dö- nemde görebiliyoruz. Bu vesayeti önceleri esas olarak soğuk savaş koşulları belirliyordu. Daha sonra, kapitalizmin yapısal krizinin ve kapitalizmin finansallaşmasının başlamasıyla birlikte, 1970’le- rin ve 1980’lerin başında gündeme gelen iki as- keri darbede, ABD’nin jeostratejik (Yeşil Kuşak, BOP) gibi projelerinin yanı sıra giderek, uluslar- arası mali sermayenin taleplerinin de (IMF re- formları gibi) belirleyici olmaya başladığını görü- yoruz. Her iki darbenin öncesi konjonktürde, uluslar- arası sermayenin ekonomik, ABD’nin jeostrate- jik taleplerine cevap veremedikleri takdirde yaşam koşullarını kaybedebileceklerini düşünen yerli sermaye sınıfının “iktidar bloku” orduyu göreve ça- ğırmış, medya aracılığıyla toplumda müdahale beklentisi, arzusu oluşturmuştur. Ordu da devletin yürütme aygıtının bir parçası olarak görevini ye- rine getirmiş, bunu yaparken de uluslararası ma- li sermayenin kurumlarında ve Pentagon, NATO merkezlerinden onaylanmış, desteklenmiştir. Ordu vesayetine “tipik” örnek olarak gösterilen 28 Şubat müdahalesi dahi şimdi geriye doğru ba- karak, aynı bağlamda anlamlandırılabilir. Bu mü- dahale Pentagon’un savunma doktrinini, “Büyük Ortadoğu”, “Arap Dünyası” kavramlarıyla, radikal İslam-terorizm ilişkisi üzerinden “düşünmeye” baş- ladığı, siyasal İslam’ın içinde, neo-liberalizmle ve ABD bakış açısıyla barışık eğilimin arandığı, inşa edilmesinden söz edildiği bir dönemde gerçek- leşmedi mi? AKP’nin, “ılımlı Müslüman ülke Tür- kiye” imajının doğuşuna giden yolu, Milli Görüş ha- reketini marjinalleştirerek 28 Şubat müdahalesi aç- madı mı? Sakın bu, gerçekdışı “Asker-Erdoğan” ikilemi- nin amacı, gerçek “vesayet” odaklarını bizlerden saklamak olmasın? Sakın, bu ikilem, toplum üzerinde, bu “vesayet” adına “total” denetim kur- ma arzusunu açıkça dile getiremeyen güçlerin baş- vurduğu bir metafor olmasın? erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com DTP:ÖcalanmuhatapalõnsõnAYŞE SAYIN ANKARA - DTP, Kürt sorununun çözümü için yeni bir “yol haritası” açõklayacağõ belirtilen terör örgütü başõ Abdullah Öcalan’õn resmen “muhatap alınmasını” istedi. Bu sürece “etkin ve aktif katılım” kararõ alan DTP yönetimi, Öcalan’õn hazõr- layacağõ yol haritasõna katkõ sunmak amacõyla belirlediği öneriler listesini de Öcalan’õn avukatlarõna iletti. DTP’lilerin önerileri arasõnda Kürt- çenin “ikinci resmi dil” olmasõ iste- mi de yer aldõ. DTP, Öcalan’õn açõklamalarõ ön- cesinde Parti Meclisi ve MYK’yi toplayarak parti olarak bu süreçte iz- leyecekleri “yol haritasını” belirle- di. Toplantõda, Öcalan’a iletilmek üzere temel başlõklar halinde hazõr- lanan 2.5 sayfalõk metne de son biçimi verildi. DTP’nin önerileri arasõnda “alt kimlik-üst kimlik” mantõğõndan uzak, “eşit yurttaşlık” temelinde çözüm önerisi yer aldõ. “Genel af” is- temine de yer verilen listedeki bazõ öneriler şöyle: ? Kürtçe ikinci resmi dil olmalõ. Kürtçenin seçmeli ders olmasõ yö- nündeki görüş ve açõklamalar ihtiya- cõ karşõlamaz. Herkesin anadiliyle eğitim hakkõ olduğu vurgulanmalõ. Kürtçe okullarda “seçmeli ders” de- ğil, “resmi eğitim dili’ olmalõ. ? Çözümün tartõşõlmasõ ve öncelikle kanõn durmasõ için PKK eylemsizlik kararõnõ devam ettirmeli. ? Kürt sorununun çözümü için ön- celikle anayasa değişikliği yapõlmalõ. Yeni anayasa, “alt-üst kimlik” man- tõğõndan uzak, “eşit yurttaşlık” ve “Türkiyelilik, Türkiye yurttaşlığı” ekseninde oluşturulmalõ. ? Anayasada İspanya Anayasa- sõ’nda olduğu gibi “Türkiye farklı kimliklerden oluşan bir bütündür” ifadesi yer alabilir. Hiçbir etnik yapõ, dil ve kültürel ayrõm çağrõşõmõ yap- mayacak “anayasal vatandaşlık” düzenlenmeli. Bu düzenlemenin iç hu- kuka yansõmasõ için yasalar yeniden düzenlenmeli. ? Kamu kurumlarõnda çok dilli hiz- met uygulamasõ başlatõlmalõ. Bu kap- samda sadece Kürtçe değil, Arapça, Ermenice, Süryanice ve Lazca gibi dil- ler de kullanõlmalõ. ? Kürt sorununun çözümü konu- sunda DTP muhattap alõnabilir. Ancak PKK’nin silah bõrakmasõ konusunda, silah kimin elindeyse, bõrakmasõ on- dan istemeli. Bu konuda Öcalan veya “akil adamlar” devreye sokulabilir. ? Kürtlerin “bağımsız bir Kür- distan” veya federasyon talebinin ol- madõğõ kamuoyuna net olarak anla- tõlmalõ. DTP’nin PM ve MYK toplantõlarõ- nõn ardõndan açõkladõğõ sonuç bildir- gesinde de “Uzun vadede geri dö- nüşü olmayan, giderek demokra- tikleşmeye evrilen bir süreç başla- mış olmakla beraber; hâlâ değişime, demokratikleşmeye direnen güçler bulunmaktadır. Bu bağlamda Kürt sorununda barışçıl demokratik çö- zümün olanakları bulunduğu ka- dar; ciddi riskler de bulunmakta- dır” görüşüne yer verildi. Öcalan’a ‘sayın’ deniyor “Sayın” diye söz edilen Öcalan’õn, Kürt sorununun çözümüne yönelik ye- ni bir “yol haritası” hazõrlõğõ içinde olduğu kaydedilen açõklamada, bunun çözüm sürecine önemli katkõ sağla- yacağõ ileri sürüldü. DTP’nin de ken- di cephesinden bu tartõşmalara katkõ sunacağõ ve sorunun çözümüne ilişkin değerlendirme ve önerilerde buluna- cağõ kaydedilen açõklamada, Öca- lan’õn “halk ve örgüt üzerindeki etki gücünün göz önünde bulundu- rulması, görüşlerinden yararlanıl- ması, muhatap alınması; eğer or- tada ‘iyi şeyler yapmak’ gibi bir ni- yet varsa, bu niyetin hayat bulma- sı için zorunlu olduğu” savunuldu. Açõklamada şu görüşlere yer verildi: “DTP de bu sürecin barışa doğru evrilmesi için üzerine düşen tüm gö- revleri yerine getirecek, sorumlu bir siyaset anlayışı ile sürece aktif ve et- kin olarak katılacaktır. Bu bağ- lamda önümüzdeki günlerde, tüm demokratik kesimlerle, aydınlar, yazarlar, demokratik kitle örgütü temsilcileri ile görüşmeler yapa- rak; fikir alışverişinde bulunacak, duyarlılık beklentisini dile getirecek, herkesi elini taşın altına koymaya çağıracaktır.” DTP’nin 1 Eylül Dünya Barõş Gü- nü’nde Diyarbakõr’da 1 milyon kişi- nin katõlõmõyla miting düzenleyeceği de kaydedildi. Halen il ve ilçe kon- greleri sürecinin sürdüğü DTP’nin olağan büyük kongresini de ekim ayõ içinde yapmasõ kararlaştõrõldõ. ‘ Y E R E L Y Ö N E T İ M Ö Z E R K L İ Ğ İ ’ İ S T E N İ Y O R DTP’lilerin önerileri arasõnda Belçika, İngiltere gi- bi ülkelerdekine benzer uygulamalara gönderme ya- põlõrken şunlar dile getiriliyor: “Cumhuriyetin de- mokratikleştirilmesi için yerel yönetimlerin güç- lendirilmesi ve yetkilerle donatılması gerekiyor. Belçika, İskoçya, İrlanda, Galler ve İngiltere’de benzeri uygulamalar var. Yerel meclisler oluştu- rulmalı. Merkezi yönetim, savunma, maliye, dışiş- leri ve adalet dışındaki görevlerini yerel yönetim- lere devretmeli. Bunun için Türkiye’nin çekince koyduğu “AB Yerel Yönetim Özerklik Şartõ”nın bir an önce imzalanması istenebilir.” DENİZ TATARER CHP Genel Başkan Yar- dõmcõsõ Onur Öymen, AKP hükümetinin, terör örgütü PKK’nin silah bõ- rakmak için ortaya koydu- ğu şartlarõ dikkate aldõğõnõ belirterek “Bazıları Ab- dullah Öcalan’ın açıkla- malarından medet umu- yor. Teröristten medet umarak terörle mücadele edildiği dünyanın nere- sinde görülmüştür? Bu- nun adı terörle mücadele değil, terörle müzakere- dir” dedi. Terörle mücade- lenin Türk Silahlõ Kuvvet- leri’nin (TSK) asli görevle- ri arasõnda olduğunu da be- lirten Öymen, “Ordu gör- evi yerine getirir. Yeter ki hükümet birileri aracı- lığıyla orduyu ‘boy hede- fi’ haline getirmesin” uyarõsõnda bulundu. CHP’li Öymen, AKP Di- yarbakõr Milletvekili İhsan Arslan’õn “Terörle müca- delede Cezayir modeli uygulansın” sözleriyle yeni- den gündeme gelen terör ör- gütü üyelerinin affedilmesi, te- rör örgütü lideri Abdullah Öca- lan’õn 15 Ağus- tos’ta yapmasõ beklenen açõk- lamalarõ ile ilgi- li sorularõmõzõ yanõtladõ. Öy- men, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP üyesi çok sayõda milletvekili ta- rafõndan ortaya atõlan farklõ modellerin Türkiye için son derece sakõncalõ oldu- ğu uyarõsõnda bulunarak “Başbakan Erdoğan, İn- giltere’deki modeli örnek gösterirken ne yaptığının farkında değildi. İngiltere ile İrlanda arasında yapı- lan anlaşmaya göre, Ku- zey İrlanda, İrlanda Cumhuriyeti’yle birleş- mek isterse İngiltere o bölgenin ülke sınırların- dan ayrılmasına izin ve- recekti. İskoçya ile yapı- lan anlaşmada da benzer bir durum kabul edildi. Fransa’da Franco dönemi sonrasında ilan edilen ge- nel af, terörü arttırdı. İs- panya’da da hükümet te- röristlerle görüşeceğini açıklayınca ülkede birbiri ardına bombalar patla- maya başladı. Hükümet, bu bir hataydı, bir daha olmayacak diye özür dile- di. Şimdi de Cezayir mo- deli deniliyor. Demokra- tik olmayan bir ülkeden örnek alınarak bu sorun- lar çözülemez. Bu yön- temlerin hiçbiri Türki- ye’ye uygun değil” dedi. PKK’nin “eylemsizlik” kararõ almasõna karşõn Tür- kiye’nin çok sayõda şehit verdiğini anõmsatan Öy- men, AKP’lilerce ortaya atõlan “af” tartõşmalarõnõn gerçekçi olmadõğõnõ söyle- di. Öymen, “Bir süre ateş- kes ilan edip elleri tetikte bekliyorlar. Son bir hafta içinde Türkiye kaç şehit verdi? Eylemsizlik kararı bu ise eylemlilik kararı nasıl olur, merak ediyo- rum. İktidarın ne yaptığı ise belli değil. Başba- kan’ın tavrı tutarlı değil, Cumhurbaşkanı ‘tarihi fõrsat’ dedi, fırsatın ne ol- duğunu hâlâ açıklamadı. Milletvekilleri gidip PKK’lilerin annelerinin elini öpüyor, bakanlar çı- kıp konuşmalar yapıyor. Açıklamaları sorduğu- muzda ‘Bakan- larõn, milletve- killerinin şahsi görüşüdür’ di- yorlar. Bizi hükümetin gö- rüşü ilgilendi- rir. Hüküme- tin görüşü ne” diye sordu. TSK talimat almaz Başbakan Yardõmcõsõ Bü- lent Arınç’õn “Mafyayı çö- kerttik, çeteleri bitirdik, Ergenekon’u tepeledik” sözlerini sert bir dille eleş- tiren Öymen, soruşturma için “Ergenekon” adõnõn dahi kullanõlamayacağõnõ karara bağlarken iktidar üyelerinin sanõklar hakkõn- da adeta hüküm verdiğini söyledi. Öymen, özetle şöyle ko- nuştu: “AKP hükümeti- nin istikrarsız politikaları TSK’yi etkilemez. Ordu, terörle mücadelede ‘Aca- ba hükümet ne düşünür’ diye sorgulamaz. Ordu özel talimatlarla hareket etmez, yalnızca görevleri- ni yerine getirir. Yeter ki hükümet gereksiz eleşti- rilerle ordunun moralini bozmasın. Hayatları bo- yunca terörle mücadele etmiş insanlar, basın yo- luyla ‘darbeci generaller’ olarak ilan edildi. O kişi- ler hakkında tek bir cüm- le karar verilmeden, bir tek kişi mahkûm olma- dan hükümet haklarında hüküm verdi.” CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen, AKP’nin terörle mücadele politikasõnõ sert bir dille eleştirdi: Terörle mücadele değil, müzakere Ankara yeni strateji belirliyor Dõşişleri Bakanlõğõ’nda yapõlan ‘Irak toplantõsõ’nda iki ülke arasõnda ekonomik yakõnlaşmayõ arttõrmak için yeni yol haritasõnõn başlõklarõ tartõşõldõ BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Dõşişleri Ba- kanlõğõ Irak konusunda yeni strateji belirlemek için çalõş- malara başladõ. Bu çerçevede iki ülke arasõnda entegrasyonu art- tõrmayõ ve ekonomik yakõnlaş- maya ivme kazandõrmayõ he- defleyen Dõşişleri Bakanlõğõ, dün mini bakanlar kuruluna ev sahipliği yaptõ. Dõşişleri, İçişleri, Enerji, Ulaş- tõrma, Dõş Ticaret, Sağlõk, Ba- yõndõrlõk ve Çevre bakanlarõ, Dõşişleri Bakanlõğõ’nda bir ara- ya gelerek Irak ile yapõlacak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbir- liği Konseyi için karşõlõklõ ta- lepleri ele aldõ. Görüşmelerde Irak ile Türkiye arasõnda doğ- rudan demiryolu kurulmasõ, sõ- nõr kapõsõ açõlmasõ için atõlacak adõmlar değerlendirildi. Edinilen bilgilere göre toplantõda şu baş- lõklar görüşüldü: Irak’ın talepleri:  Türkiye, Irak’a tarõm ala- nõnda yatõrõm yapsõn.  Dicle ve Fõrat’tan Irak’a bõ- rakõlan su miktarõ arttõrõlsõn.  Irak’õn altyapõsõnõn inşasõ için Türkiye etkin olarak devre- de olsun. Türk müteahhitler, kamu binalarõnõn inşaat ihalele- rine girsin.  Irak olarak halen çalõş- makta olan fabrikalarõmõzõ dev- retmek istiyoruz, çalõşan işçi fazlasõnõn 3 yõl boyunca maaş- larõnõ karşõlamaya hazõrõz.  Türk işadamlarõ Irak’taki hizmet sektöründe rol üstlensin.  Türk işadamlarõ Bankacõlõk ve ulaşõm ağõ konusunda gerekli yatõrõmlarõ yapsõn. Türkiye’nin talepleri: TPAO Irak’taki petrolün çõ- karõlmasõnda etkin olmalõ. Bu nedenle, TPAO’nun Irak’taki ihalelerde önü açõlmalõ.  Irak’a yabancõ yatõrõmcõnõn gelmesi için Basra’da ve Irak’õn kuzeyinde iki sanayi bölgesi oluşturalõm. Buraya gelecek ya- bancõ yatõrõm, Irak’õn kalkõn- masõnda öncü rol oynayabilir.  Türk işadamlarõ inşaat sek- törüne girebilir ancak, belirli güvencelerin sağlanmasõ gere- kiyor.  Türkiye ile Irak, iki ülke arasõndaki ticaretin daha arttõ- rõlmasõ için Serbest Ticaret An- laşmasõ imzalamalõ. Türkiye-Irak Stratejik İşbirli- ği Konseyi’ne ilişkin mutabakata göre konseyin başõnda iki baş- bakan bulunacak ve yõlda en az bir kere toplanacak; iki başba- kanõn altõnda bakanlar düzeyin- de bir mekanizma bulunacak; bakanlar düzeyinde oluşturulan mekanizma diplomasi, güvenlik, enerji ve ekonomi konularõnda iki ülkenin işbirliği ve bütün- leşmesi amacõyla yõlda en az 3 kere toplanacak. Ayrõca konseyde alõnan ka- rarlar bir eylem planõyla hayata geçirilecek. Bu bağlamda, iki ülke arasõn- daki gelecek toplantõnõn ya bu ay sonunda ya da ağustos ayõ ba- şõnda İstanbul’da yapõlmasõnõn kararlaştõrõldõğõ öğrenildi. Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğlu, Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan’õn Irak Baş- bakanõ Nuri el Maliki ile geçen hafta Nabuc- co zirvesi dolayõsõyla yaptõğõ görüşmede bir takvimin ortaya konduğunu belirterek şunlarõ söyledi: “Bu çerçevede, konuyla ilgili ba- kanlar olarak Türkiye perspektifine hazır- lıklarımızı yapmak üzere bugün (dün) bir araya geldik. Ağustos başında benim bir Bağdat seyahatimde burada ortaya çıkar- dığımız eylem planı, üzerinde çalıştığımız projeleri Iraklı yetkililerle ele almam mümkün olacak. Ve ümit ediyoruz ki bir- kaç ay içinde, Sayın Başbakanımızın Bağ- dat ziyaretinde bu toplantı en kapsamlı şe- kilde hayata geçirilecek.” AĞUSTOSTA DAVUTOĞLU, EKİMDE ERDOĞAN IRAK’A GİDİYOR SES’ten ‘şiddete’ tepki açõklamasõ Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Türk Sağlık-Sen ve İstanbul Tabip Odası üyelerinden oluşan bir grup, “sağlık çalışanlarına uygulanan şidde- ti” protesto etmek amacıyla Şişli Etfal Eğitim ve Araş- tırma Hastanesi önünde toplandı. Grup adına açıklama yapan İstanbul Tabip Odası Başkanı Özdemir Aktan, sağlık sektöründe çalışanların aşağılanması ve küfredil- mesinin artık kanıksanan bir olay haline geldiğini belir- terek, bu durumun kendilerini üzdüğünü söyledi. Aktan “Şiddet eğilimli bir toplum içinde yaşıyoruz. Bunun ce- zasını sağlık çalışanlarının çekmesini istemiyoruz. Sağ- lık sistemimiz, prim ödemeye bağlı. Ancak geliri olma- yan, işi olmayan insanların bu primleri nasıl ödeyeceği düşünülmüyor. Sağlık giderlerinin devlet tarafından karşılanması lazım. Şiddeti engellemek istiyorsanız, ön- ce insanların sağlığa ulaşmasını sağlamalısınız” dedi. Öymen, terörle mücadele konusunda “Ordu görevi yerine getirir. Yeter ki hükümet birileri aracõlõğõyla orduyu ‘boy hedefi’ haline getirmesin” uyarõsõnda bulundu. DTP’nin ‘çözüm önerilerini’ içeren listesinde, Kürtçenin ‘ikinci resmi dil’ olmasõ talebi yer aldõ Kemal Türkler anılıyor İstanbul Haber Servisi - DİSK’in kurucusu ve ilk genel başkanõ Kemal Türkler katledilişinin 29. yõldönümünde bugün Topkapõ’daki mezarõ başõnda törenle anõlacak. Anma törenine Kemal Türkler’in ailesi, mücadele arkadaşlarõ ve dostlarõ katõlacak. Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980 sabahõ Merter’deki evinin önünde arabasõna binerken silahlõ saldõrõ sonucu hayatõnõ kaybetti. Kemal Türkler davasõ 29 yõldõr görülmesine karşõn hâlâ sonuçlandõrõlamadõ. Örsan Öymen anılıyor İstanbul Haber Servisi - Milliyet gazetesi yazarõ Örsan Öymen, ölümünün 22. yõlõnda mezarõ başõnda anõlacak. Anma töreni saat 11.00’de Zincirlikuyu’daki mezarõnõn başõnda yapõlacak. Milliyet’te “Politika Kazanõ” isimli köşesindeki yazõlarõyla tanõnan Öymen, 22 Temmuz 1987’de Bodrum’da geçirdiği kalp krizi sonucu hayatõnõ kaybetmişti. (Fotoğraf:SİBELBAHÇETEPE)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear