26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 29 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Haziranda Eylül? Toplum, darbe yargılamaları ve belgeleriyle çalkalanıyor. Bilgi çağında nelerin gerçek nelerin uydurma olduğu açıklık kazanamıyor. Kör kör par- mağım gözüne ortamında kamuoyu, bir kör dö- vüşü değil, körlerin dövüşünü yaşıyor. Aylar, bu kısırdöngülerle geçiyor. AKP iktidarı, bir taraftan uydurma olduğu öne sürülen bir belge ile iki haftadır kamuoyunun dik- katlerini başka tarafa çekmenin rahatlığını yaşıyor. Deniz Feneri, yolsuzluklar; kadrolaşma, işsizlik, unutturuluyor. Diğer iç ve dış önemli sorunların çö- zümüne yanaşılmıyor. Asıl yıkım süreci ekonomide yaşanıyor. İktidar, ekonomik çöküşü “çocuk oyuncağıymış” gibi al- gılıyor. Aylardır bu ülkenin ekonomi yorumcula- rının tamamına yakını 2009’da ekonominin kü- çüleceğini ve küçülme oranının yüzde 5-6 olacağını vurguluyor. Ekonomiyi izleyen tüm uluslararası ku- rum ve kuruluşlar, IMF’den OECD’ye dek, 2009’da ülke ekonomisinde aynı oranda küçülme öngö- rüyor. Oysa hükümet, yılın yarısının geride kal- masına karşın, ekonomik küçülmenin yıllık eksi yüzde 3.6 olacağını öngörmeye devam ediyor. Bir başka anlatımla, hemen hiç kimse Türkiye eko- nomisini, hükümet gibi görmüyor; neredeyse ya- rı yarıya farklı görüyor. İç ve dış sorunlara çözüm bulunması bir yana, bunlar kalıcılaşıyor. Ekonomik ve siyasal ortam, iktidarın, tam bir çık- maz sokağa girdiğinin ve çırpındığının çok açık ka- nıtıdır. Ve ana muhalefetin yapması gereken, AKP ik- tidarının yıkıcı çırpınışlarını kamuoyunda çok güçlü bir biçimde sergilemektir. Bu gereklidir, an- cak hiçbir biçimde yeterli değildir. Bu köşede de ısrarla vurgulandığı gibi CHP’nin yapması gere- ken, çözüm önerileri ve seçenekleri üreterek, bun- ları halkın sahiplenmesini sağlayarak gelecek seçimde iktidar olmaktır. Böyle bir ortamda CHP Genel Başkanı Baykal, Anayasanın Geçici 15. Maddesi’nin kaldırılması- nı ve 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmala- rının önünün açılmasını istiyor. Baykal’ı bu açılımı nedeniyle kutluyorum. Ancak burada açıklık kazanması zorunlu birkaç nokta var. Önce, bir anımsatma. TBMM’nin geçen yasa- ma döneminde Anayasa’nın Geçici 15. Madde- si’nin kaldırılması için bir yasa önerisi hazırladım ve CHP Grup Başkanlığı’na verdim. O zamanki CHP Grup Yönetimi, benim bu önerimi kendi de- yimleriyle “incelemeye” aldı. Konu, grubun gün- demine bile alınmadı. Hiçbir biçimde tartışılma- dı. Hâlâ inceleniyor. CHP Genel Başkanı’nın, haziran sonunda TBMM tatile girerken yaptığı önerinin hangi ön ha- zırlıklara dayandığı, partili-partisiz kamuoyunca bi- linmiyor. Aradan 29 yıla yakın bir zaman geçtikten son- ra yapılacak bir yargılamanın anlamlı olması için yapılması gereken kimi vazgeçilmez ön çalışma- lar olmalıydı. 12 Eylül çok ağır ve yoğun bir karanlıktır; ay- dınlatılması için yalnızca yapanlarının yargılan- masının önünün açılması hiçbir biçimde yeterli ola- maz. Öncelikle, 12 Eylül’ün tüm kurum ve yasaları- nın yerine demokratik olanların konulmasının alt- yapısı oluşturulmalıdır. Bu bağlamda, adalet me- kanizmasına getirilen 12 Eylül düzeni; başta YÖK olmak üzere, eğitimde girilen ilkelleşme ve geri- leme süreçleri; siyasi partilerin iç işleyişlerinin, ör- neğin milletvekili adayı saptanmasının demok- ratikleşmesi; sendikal ve sosyal hakların sağlan- ması ve diğer siyasal, ekonomik ve sosyal hak- lara getirilen kısıtlama ve sınırlamaların ortadan kal- dırılması, yargılamadan çok daha önemli önko- şullardır. Bu ve bunlara koşut noktalarda çözüm ve öneriler getirilmeden istenilen 12 Eylül için yargı- lama süreci, içi boş ve geçici bir istemden öteye gidemiyor. Ve çok daha da olumsuzu, iktidar partisinin ana sorunları gündem dışı tutmasını çok kolaylaştı- rıyor. Sonuçta, ülkeye de, CHP’ye de, bir kez daha yazık oluyor! yakupkepenek06@hotmail.comBir taraftan, sanki krizden çıkmaya başlıyoruz, ama öbür taraftan, ideo- lojik, kültürel kargaşa derinleşmeye devam ediyor. Baksanıza, eski ABD Merkez Bankası Başkanı Alan “Ma- estro” Greenspan, Karl Marx gibi ko- nuşmaya başladı; “Sistem çapında bir çöküş riski, piyasa ekonomilerinin kaçınılmaz bir özelliğidir” diyor (Wall Street Journal, 19/06/09). Böylece, kapitalizmin ideolojik dünyasının her zaman bastırmaya çalıştığı, ekono- mistlerin nefret nesnesi “gerçek”, ka- pitalizmi bizzat yönetmiş biri tarafın- dan dile getirilmiş oluyor. Bu tür “ga- riplikler” de, yeni bir “model” arayışının hızlandığını gösteriyordu. Bu bağlamda, Prof. Dani Rod- rik’in London Schools of Econo- mics’te 16 Haziran’da yaptığı “Ka- pitalizm 3.0” başlıklı sunuşu sizlerle paylaşmaya hazırlanıyordum ki, İran olayları patlak verdi. İran’da gelişmeler hiç de hayra yorulamayacak bir bi- çimde yavaşlarken, ben de krizle il- gili tartışmalara geri dönelim diye düşündüm. “Kriz”de son durum Piyasalarda, krizden çıkmaya baş- ladığımıza ilişkin bir mutabakat oluş- tu. Örneğin George Soros, krizin en kötü aşamasının geride kaldığını dü- şünüyor. İngiltere’de ekonomi yö- netimi, “toparlanmanın yeşil filizleri” kavramını kullanmaya başladı. Avru- pa Merkez Bankası Başkanı Trichet “üretim düşüşünün yavaşlamaya baş- ladığını” söylüyor. Ancak, OECD, Dünya Bankası gibi uluslararası ku- ruluşların raporları, görüntünün henüz belirginleşmediğini düşündürüyor. Bu yüzden kimi yorumcuların, örne- ğin Prof. Roubini’nin, 2010-2011 döneminde iki dipli, “W” biçimi bir resesyon riskinin artmaya başladığına ilişkin uyarılarını hemen, “kötümser- lik” diyerek bir kenara koymamak ge- rekiyor. Dünya Bankası, 22 Haziran açık- lamasında, resesyon daha önce ön- görülenden çok daha derin olacak, di- yor. Banka, dünya ekonomisinin 2009’daki daralma oranına ilişkin ön- görüsünü, yüzde 1.7’den, yüzde 2.9’a yükseltti. Kredi krizi gelişmiş ekonomileri sarsarken, gelişmekte olan eko- nomiler de bir kredi daralması sı- kıntısı yaşıyorlar. Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye hareketleri 2007 yılında 1.2 tril- yon dolar iken bu yıl 363 milyar dolara gerilemiş. Banka, eko- nomik büyüme dinamikleri dış kaynak girişine bağımlı ülkelerin krizi çok sert yaşamakta olduk- larına işaret ediyor. Çarşamba günü Cenevre’de konuşan Dünya Ticaret Ör- gütü Başkanı Pascal Lamy’nin, “Ne yazık ki henüz iyi bir haber yok, dünya ticareti bu yıl daha önce öngörülen daha fazla, yüzde onun üstünde daralacak” uyarısı, gelişmekte olan ülkelerin iki ateş arasında kaldığını, dış krediye ve ih- racata dayalı ekonomik modelin tü- kendiğini gösteriyordu. 24 Haziran’da açıkladığı Ekonomik Durum raporunda “ekonomik ya- vaşlanmanın dibine ulaşılmakta ol- duğunu” ileri süren OECD, Dünya Bankası’na göre daha iyimser. Ra- pora göre bu yıl sırasıyla yüzde 4.8 ve yüzde 2.8 gerileyecek olan AB ve ABD ekonomileri, gelecek yıl yüzde sıfır büyüme hızıyla dibe vurmuş olacaklar. OECD, kendi bölgesi dı- şındaki ülkelerde, özellikle BRIC grubunda ekonomik toparlanmanın başladığına inanıyor. Çin bu yıl yüz- de 7.8, gelecek yıl yüzde 9.9 büyü- yecek. Bu öngörüler yüzde olarak, Brezilya için -0.8 ve 4, Rusya için - 6.8 ve 3.7, Hindistan için 5.9 ve 7.2. Ancak, dünya hasılası içindeki payı yalnızca yüzde 14.5, üstelik ihracat bağımlılıkları ortalama yüzde 35 do- layında seyreden BRIC ülkelerinin krizden çıkışa önderlik etmesi çok zor. Örneğin, Asya ekonomilerinin bölgesel ticaretinin yüzde 60’ı, son aşamada ABD ve AB pazarlarına gi- den ürünlerin girdileri üzerinden ger- çekleşiyor. Buna karşılık dünya ha- sılası içindeki toplam payı yüzde 54 dolayında olan ABD-AB blokunda iş- sizlik artmaya, ekonomi, dolayısıyla ithalat talebi daralmaya, korumacı- lık riski artmaya devam ediyor. Kri- zin ilk dalgasını atlatmaya yönelik devlet harcamalarının getirdiği mali yük de ekonomik toparlanmanın hı- zını kesmeye aday… Financial Ti- mes’tan Philip Stephens de, krizden henüz çıkılmamış olmasına karşın, krizin ilk dalgasının atlatılmasıyla birlikte uluslararası eşgüdüm çaba- larının çözülmeye başladığına kay- gıyla işaret ediyordu. Yeni modeli ararken... Krizden gerçekten çıkmaya başla- dığımızın bir göstergesi de yeni bir eko- nomi düzenleme modelinin şekil- lenmesi olacak. Ne yazık ki, Prof. Rodrik’in sunuşunda öner- diği modelin de gösterdiği gibi, henüz ortada yeni bir şey yok. Prof. Rodrik kapitalizmin ta- rihini dört aşamada değerlen- diriyor. Birinci aşama, “Kapita- lizm 1.0.” olarak adlandırdığı 19. yüzyıl modeli: Piyasalar kendi kendine dengeye gelir, devlet savunma, mülkiyetin korunma- sı ve adalet sisteminin yönetil- mesi dışında ekonomiye karış- maz. Karışırsa dengeleri bozar. Kapitalizm 2.0: Piyasalar kendi kendilerine dengeye gel- mez, istikrara kavuşamaz ve kendi varlıklarını meşrulaştıramazlar. Bu yüzden çok çeşitli, düzenleyici, yeniden dağıtıcı, çelişkileri, çatışmaları düzen- leyici kurumlardan oluşan bir yapının içinde işlemeleri gerekir. Bu bildiğiz ulu- sal Keynesçilik denen II. Dünya Sava- şı Sonrası model. Bundan sonra Ka- pitalizm 2.1 geliyor. Rodrik’e göre bugünkü krizin kökleri de bu modelde yatıyor: Dünya ticaretinde ve mali pi- yasalarında, gereken kurumsal yapıla- rın oluşmasını beklemeden, serbest- leştirmeyle birlikte hızlı bir entegrasyon atılımı. Bu atılımın ulusal ekonomilerin yapıları üzerinde olumsuz bir etki yap- mayacağına ilişkin inanç. Sonuç olarak, mali, ekonomik hatta meşruiyet krizi. Prof, Rodrik, çare olarak Kapitalizm 2.0’ın uluslararası, kurallara, standart- lara dayalı bir yönetişimle küreselleş- tirilmesi düşünülebilir ama, bu pratik- te gerçekleştirilemez diyor. Birincisi bir uluslararası liderlik sorunu oluşmuş durumda. İkincisi, istenen bir şey de- ğil; çünkü farklı ülkelerin farklı ulusal ön- celikleri var. Rodrik küreselleşmenin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler üzerindeki sınırlayıcı, olumsuz et- kilerini saydıktan sonra, kendi önerisi olan Kapitalizm 3.0’ı özetlemeye baş- layınca karşımıza hiç de ilginç olmayan bir “orta yol” modeli çıkıyor. Piyasalar ulusal önceliklere göre şe- killenmiş kurumsal bir yapılar içine alınmalı. Ulusal ekonomilerin uluslar- arası ticaret ve mali hareketler karşı- sında kendi önceliklerini oluşturmala- rına olanak sağlanmalı. Ticaret ve ma- li piyasaların ulusal düzeyde denetle- neceği kabul edilmeli. Bu arada hızla bütünleşmeye devam etmek isteyen- ler olursa onlar yollarına devam etme- li. Entegrasyonun istenir ya da olanaklı olmadığı koşullarda uluslararası “trafik kuralları” oluşturulmalı. Özetle, Rodrik, küreselleşmeye ara verelim, ulus devletler yeniden güç- lensin, serbest piyasa anlayışından vazgeçelim, diyor. İlk anda makul görünen bu yaklaşım, bir kapitalizm modelinden öbürüne geçişin nedenlerini (krizi), yeni mode- lin seçilmesinde yaşanan siyasi süreçleri düşünmeye olanak sağlamıyor. İkinci- si, sermayenin, krize yol açan çelişki- lerini uluslararası alan yansıtma eğili- minin, ulus devletlere bölünmüş bir si- yasi coğrafyada ürettiği hegemonya, emperyalizm, gibi olguları, görmez- den geldiği için, Prof. Rodrik’in bu modeli kime önerdiği de belli olmadan ortada kalıyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA Kapitalizm 3.0 Robert Skidelsky: Piyasalar dizginlensin Ekonomi Servisi - Ekonominin gurularõn- dan Lord Robert Ski- delsky, bugünkü krize neden olan faktörleri de- ğerlendirerek çözüm önerilerinde bulundu. Önerilerin başõnda pi- yasalarõn dizginlenmesi geliyor. Finansbank; Warwick Universitesi Ekonomi Profesörü, Lordlar Kamarasõ üyesi Lord Robert Skidelsky’nin katõlõmõyla bir ye- mek düzenledi. Kriz tartõşmalarõndaki söylemleri ile dikkat çeken Skidelsky, İngiliz ekonomist John Maynard Keynes’in görüşlerinden yarar- lanarak krize neden olan faktörlere değindi. Ge- lecekte benzer bir krizin yaşanmamasõ için Key- nes’ten yararlanarak üç maddelik bir çözüm öne- risi sunan Skidelsky bunlarõ; Piyasalarõn dizgin- lenmesi; Makroekonominin iyi yönetilmesi ve ma- liye politikalarõna dönüş ve ABD ile diğer ülkeler arasõndaki eşitsizliği gidermek olarak sõraladõ. Uluslararasõ rezervlerin çeşitlendirilmesi ge- rektiğinin de altõnõ çizen Skidelsky, yeni dünya dü- zeninde Amerika’nõn tek güç olmaktan çõkarak güç merkezlerinin değişeceğini söyledi. Skidelsky, Çin, Hindistan ve Ortadoğu’nun önemine dikkat çekti. Gelecekte en önemli ülke- lerinden biri olacak Çin’in daha fazla para harca- masõ ve ABD’nin emperyalizm projesinden vaz- geçmesi gerekliliğine değinen Skidelsky, G-20’nin uluslararasõ bir para birimi yaratma konusunda at- tõğõ adõmlarõ olumlu buldu. İlk on şirketin net satõş kârlõlõğõ bir önceki yõla göre yarõya indi. Fortune 500 şirketlerinin net satõş gelirleri geçen yõl yüzde 16.3 artarak 392.3 milyar liraya ulaştõ. Ancak bir önceki yõla göre azaldõ. İlk beş şirketin tamamõ enerji ve petrol şirketlerinden oluştu. 500’ün toplam satõşlarõ ABD 500’ünde 3. sõrada yer alan Chevron’u ancak yakalayabildi. Ekonomi Servisi - İş dergisi Fortu- ne’nun Türkiye 500 çalõşmasõna göre, ge- çen yõl net satõşlarõnõ yüzde 35.2 arttõran Tüpraş, 30 milyar 456 milyon 399 bin li- ra net satõş geliriyle liderliğini korudu. Fortune 500 şirketlerinin net satõşlarõ 2008’de yüzde 16.3 arttõ. 2007’de liste- ye giren şirketlerin net satõş gelirleri 337.2 milyar lira iken geçen yõl listeye giren şir- ketlerin net satõşlarõ 392.3 milyar liraya ulaştõ. 2007’de net satõşlar bir önceki yõ- la göre yüzde 22 artmõştõ. Fortune 500 listesinde yer alan şir- ketlerin ihracatõ da 2008’in son aylardaki düşüşe rağmen yüzde 18.7 artarak 94 mil- yar 681 milyon liraya yükseldi. Listedeki şirketlerin net satõşlarõnõn yüzde 76.87’si- ni iç satõşlar oluştururken ihracatõn payõ yüzde 23.13’lerde kaldõ. İlk 50 şirket açõ- sõndan satõşlarõn dağõlõmõna bakõldõğõn- da ihracatõn payõ yüzde 20 olurken ilk 10 şirketin satõşlarõ içerisinde ihracatõn pa- yõ yüzde 11 olarak gerçekleşti. Fortune 500 net satõş gelirlerinde sek- törlerin aldõğõ pay incelendiğinde, yüz- de 17.59’la en yüksek payõ petrol ve tü- revleri üretim ve dağõtõmõ sektörü (7 şir- ket) aldõ. Bu sektörü yüzde 9.52 payla enerji sektörü (14 şirket) takip etti. Listede yer alan şirketlerden 358’i kâr açõklarken 142’si zarar açõkladõ. Kâr açõklayan şirketlerin kârlarõ da bir önceki yõla göre ciddi boyutlarda geriledi. 500 şirketin toplam net kârõ 2008’de yüzde 35.5 oranõnda geriledi. 2007’de listeye gi- ren şirketlerin toplam kârõ 20 milyar 67 milyon lira iken geçen yõl bu rakam 12 milyar 927 milyon liraya düştü. Çalõşmada, geçen yõlõn son çeyreğinde şirketle- rin yoğun bir şekilde iş- çi çõkarmaya başladõğõ, ancak yõlõn ilk 3 ayõnda şirketlerin personel sa- yõlarõndaki artõşõn da et- kisiyle Fortune 500 şir- ketlerinde çalõşan sayõ- sõnõn yüzde 1 civarõnda düştüğü belirtildi. 2007’de Fortune 500 lis- tesinde yer alan şirket- lerde toplam 776 bin 869 kişi çalõşõrken geçen yõl bu sayõ 769 bin 924’e ge- riledi. 2008 yõlõnda 6 bin 945 kişi işini kaybetti. Kârõnõ en çok arttõran- lar listesinde tekstilden enerjiye, demir çelikten bilişime çok sayõda farklõ sektörden şirket yer aldõ. Listede 438. sõ- rada yer alan Kipaş Denim İşletmeleri, net kârõnõ yüzde 16 bin 999 arttõrdõ.İhracatõ en çok artan şirket ise listede 498. sõrada bulunan Koray İnşaat oldu. Ko- ray İnşaat, ihracatõnõ yüzde 721 bin 417 ora- nõnda yükseltti. 129 borsa şirketi içeri- sinde piyasa değeri 15 Haziran 2008 itibarõy- la 15 milyar liranõn üzerinde 2 şirket bulu- nuyor. Bu şirketler Turkcell ve Türk Tele- kom oldu. 500’ün yarısı İstanbul’da - Fortune 500’de yer alan şirketlerin illere göre dağılımına bakıldığında, İs- tanbul’un, 243 şirketle ağırlığını koyduğu görülüyor. 211.3 milyar lira net satış geliri bulunan İstanbul şirketleri, toplam satışlardan ise yüzde 53.9 pay alıyor. 48 şirketle 2. sırada yer alan Ankara şirketlerinin (77.5 milyar lira net satış geliri) toplam satışlardan aldığı pay yüzde 19.8. 40 şirketle 3. sırada yer alan İzmir’in toplam satışlardan aldığı pay yüzde 4.5. 28 şirketle Bursa, listede en fazla şirketi bulunan 4. il durumunda. MAYISTA 191 PROJEYE TEŞVİK Hazine Müsteşarlõğõ, mayõsta çeşitli sektörlere yönelik toplam 1 milyar 505 milyon TL tutarõndaki 191 yatõrõm projesi için teşvik belgesi düzenledi. Hazine Müsteşarlõğõ tarafõndan ma- yõs yatõrõm teşvik belgelerinin listesi Resmi Gazete’de yayõm- landõ. Buna göre mayõsta teşvik belgesine bağlanan 1 milyar 505 milyon TL tutarõndaki 191 ya- tõrõm kapsamõnda 6 bin 174 ki- şilik istihdam sağlanacak. Bur- sa Büyükşehir Belediyesi’nin 407.5 milyon TL’lik toplu yol- cu taşõma ve raylõ sistem yatõrõ- mõ teşvike bağlanan en yüksek tu- tarlõ proje oldu. GAP’TA EN FAZLA YATIRIM SULAMAYA Güneydoğu Anadolu Projesi’nde (GAP) bu yõl en fazla sula- ma için yatõrõm yapõlacak. GAP’a 2009 için ayrõlan 3 milyar liranõn üzerindeki ödeneğin 2.7 milyar lirasõ GAP Eylem Pla- nõ, geriye kalanõ da plan dõşõndaki diğer altyapõ yatõrõmlarõ için kullanõlacak. GAP Eylem Planõ kapsamõnda, “ekonomik kal- kõnmanõn gerçekleştirilmesi” için 282 milyon 699 bin lira, “sos- yal gelişmenin sağlanmasõ” için 656 milyon 902 bin lira ve “ku- rumsal kapasitenin geliştirilme- si” için 11 milyon lira harcanacak. Eylem planõnda en büyük payõ yaklaşõk 1.8 milyar lira kaynakla “altyapõnõn geliştirilmesi” proje- leri alacak. LÜKS YAT YAPTIRANA HARLEY HEDİYE Antalya’da Alman ve Fransõz sermayesiyle kurulan ultra lüks üretim yapan Sunrice Yatçõlõk’õn patronu Herbert Baum, mil- yon dolarlõk yat yaptõran müşterilerine, 120 bin dolarlõk özel yapõm “Harley Davidson” motosiklet hediye ediyor. Baum, dün- ya mali piyasalarõnda çok ünlü Güney Afrikalõ bir işadamõnõn sipariş ettiği 25 milyon dolarlõk 45 metrelik “Africa” isimli ya- tõn tamamlanarak denize indirileceğini söyledi. Sunrice Yatçõlõk Tersane Müdürü Özgür Çiğdem de, Türki- ye’nin yat üretiminde dünyada beşinci sõ- rada yer aldõğõnõ, şirketlerinin 45-55 ve 55-65 metre boylarõnda üretime geç- mesiyle, Türkiye’nin daha üst sõ- ralara çõkacağõnõ dile getirdi. Fortune Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Ali Ağaoğlu, bu yıl çalışmanın ikincisini yayımladıklarını hatırlatarak For- tune 500’de kriterlerin başında satış hacimlerini esas aldıklarını, gönüllü katılımın esas olduğu çalışmada finansal ku- rumlar ve holding şirketlerinin kapsam dışı olduğunu anlattı. Finans Editörü Kenan Şanlı da, 2008’in son 3 ayında kri- zin şirketler üzerinde baskı yaptığını, bunun da kârlarda ciddi bir düşüşe neden olduğunu söyledi. En çok ihracat yapan unvanını korudu Çalõşmaya göre, geçen yõl satõşlarõnõ yüzde 35.2 oranõnda art- tõran Tüpraş, 30 milyar 456 milyon 399 bin lira net satõş ge- liriyle zirveyi bõrakmadõ. 5 milyar 785 milyon 292 bin lira ih- racatla en çok ihracat yapan şirket unvanõnõ da koruyan Tüp- raş’õn, Fortune 500’de yer alan şirketlerin toplam satõş gelirleri içerisinden aldõğõ pay yaklaşõk yüzde 7.8 oldu. İSTİHDAM AZALDI KÂRI ARTTIRAN BİLE VAR Fortune 500 araştõrmasõna göre en büyük yine Tüpraş. 142 şirket zarar etti. Net kârlar yüzde 35.5 düştü Büyüklerinkârlarõdaeridi erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear