28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada medya bile -görüşmeye tavır koyan CHP lideri De- niz Baykal sayesinde- biraz olsun hareketlendi. Dolmabahçe’de Genelkurmay Başkanı ile Başba- kan arasında iki buçuk saat süren buluşmayı devle- tin iki önemli kuruluşunun başında olanlar arasında- ki “normal” bir görüşme diye yutturma çabaları da, tartışmaların da, gizemi çözmeye çalışan ve giderek yoğunlaşan soruların da önünü kesmiyor. Aksi açıklanmadığına göre, görüşme sonraki dö- nemlerde siyasal yaşamımıza yön vermiş… Başba- kan’la Genelkurmay Başkanı arasındaki olasılığından söz edilen “mutabakat” siyasetin yol haritasını belir- lemiş… devlet geleneğinin tersi işlemiş, “özelliği” olan görüşme devlet arşivine aktarılmamış. Yaşar Büyükanıt bir TV’de örneğin 27 Nisan bildi- risini kuvvet komutanlarına danışmadan bir gece ken- di başına yazıp TSK internetine verdiğini söyledi. Bir hafta sonra 4 Mayıs’ta çağrı üzerine gittiği Dol- mabahçe’de Başbakan’la iki buçuk saat süren bir gö- rüşme yaptı. Büyükanıt’ın, RTE’nin söylediklerini ya da RTE’ye söylediklerini o sırada Kara Kuvvetleri Komutanı, ken- dinden sonraki dönemde Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral İlker Başbuğ’a aktarıp aktarmadığı da bilinmiyor. Ana muhalefet, Dolmabahçe’de “tarihi viraj alındı- ğını” öne sürüyor. Görüşmede başrolü oynayanlar ise yaşarken açık- lama durumunda oldukları görüşme içeriğini meza- ra götürmekten söz ediyorlar. Mezar edebiyatı pek sağlıklı bir yöntem değil. Zi- ra, sözünden dönen pek çok güvenilir insan gördük; örneğin Adnan Menderes’in yaşayan oğlu Aydın Menderes “pazara kadar değil mezara kadar ayrıl- mayacağını” söylediği Refah Partisi’nden bir günde kopuverdi. Bu nedenle RTE’nin Dolmabahçe görüşmesi “Be- nimle mezara gider” sözü pek inandırıcı gelmiyor in- sanlara. Üstelik Başbakan, orgeneral üniformasıyla Dol- mabahçe’ye giden Büyükanıt ile “özel” görüşmeyi açıklamak zorunda olmadıklarını söylüyor ama… emekli Genelkurmay Başkanı’na aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor. Büyükanıt, “Şayet açıklama yapmaya kalkarsa o za- man ben de tabii görüşmeyle ilgili ‘şeyleri’ açıklarım” diyerek Büyükanıt’ı uyarmıyor, Baykal’ın dediği gibi, konuşma diye tehdit ediyor. Ben de konuşursam başına geleceklere karışmam ha, demeye gelen bir tehdit! Büyükanıt Fenerbahçe’nin transferlerini izlemekten.. kimi etkinliklere katılmanın dışında ne yapıyor? Dolmabahçe görüşmesini “zamanı geldiği zaman açıklayacağını” söylemişti. Zamanı geldi geçiyor bile; gizemli bir görüntü ve içe- rik alan görüşme derinden tartışılıyor ve fakat emek- li orgeneralimiz su-su-yor. Örneğin görüşmeyle ilgili “yol haritasının çizildiği ve tarihi bir viraj alındığı” yolundaki değerlendirmelerden ya rahatsız olmuyor ya da… devletin temel ilkeleri üze- rinde sürekli ters düştüğü AKP liderine öyle şeyler söy- ledi ve öyle yanıtlar aldı ki; bunları açıklamayı, açık- lanmasını istemiyor. RTE, “İkili bir görüşmedir, özeldir” diyor. Şapka çıkarılmayacak bir açıklama! Demokratik rejimin çok duyarlı aşamalardan geç- tiği bir dönemde, TSK adına konuşan komutanla, de- mokratik rejimi başka ufuklara çevirecek devlet ola- naklarını elinde tutan sivil otoritenin başı arasındaki konuşmayı “özel görüşme” diye adlandırmak, ma- nalandırmak elbette olanaksız. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Ya- şar Büyükanıt görüşme üzerindeki gizem perdesini kaldırmalı ve: “Daha önce açıklamıştım. 27 Nisan bildirisinde (muh- tırasında) neler yazdı isem Dolmabahçe’de onları ko- nuştuk” demeden; -Baykal’ın olasılık olarak öne sürdüğü gibi- rejimsel açıdan hangi virajlara olur ver- diğini ya da vermediğini... buna karşılık RTE’den ne gibi sözler aldığını veya alamadığını... artık açıklamak zorunda! Medyadaki yayınlara, ana muhalefetin şahsını he- def alan sert eleştirilerine, kimi iktidar sahiplerine kar- şı Batılı bir deyimi anımsayarak, neden “Kim korkar hain kurttan” diyemiyor? Susma hakkını kullanmaya hakkı olmadığı bir olayda… neden susuyor? SAYFA 14 HAZİRAN 2009 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI IŞIL ÖZGENTÜRK Mahremde Yangın Var Tabii bu arada bir şok, Avrupa İnsan Haklarõ Mah- kemesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni “bu aile içi mahre- miyete” girer diyerek ölümle tehdit edilen kadõnõ ko- ruyacak önlem almadõğõ, polisin, yargõnõn bu konuda pasif kaldõğõ gerekçesiyle cezalandõrõyor ve tazmina- ta mahkûm ediyor. Başbakan mahremi savunur da bakanlarõ savunmaz mõ? Kadõndan ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanõ Sel- ma Aliye Kavaf, “Söz konusu kadın defalarca şi- kâyetini geri çekmiş. Sığınma evi için talepte bu- lunmamış, koruma isteğinden vazgeçmiş” diyerek tam açõkça değil de biraz üstü kapalõ kadõnõ suçladõ, yasalarõ savundu ve son noktayõ koydu: “Bütün dünya dövüyor.” Elbette, “bütün dünya dövüyor”! Bu dövmelerden kadõnõ korumak için, “aile içi mahremiyeti” kadõn- dan yana olumlu bir biçimde değiştirmek için, hemen her ülkede şiddette karşõ yasalar var ve bunlar uygu- lanõyor, dövülenin arkasõnda onu koruyacak güçler var. Yapmayõn Sayõn Bakan, siz artõk AKP Kadõn Kol- larõ Başkanõ değilsiniz, üç yõl önce, partinizin Konya milletvekili karõsõnõ dövmüş, savcõlõğa başvuran karõsõna da “İstediğin yere git. Benim dokunulmazlığım var” diyerek babalanmõştõ. Siz ise o zamanlar AKP Kadõn Kollarõ Başkanõ olarak şöyle bir açõklama yapmõştõnõz: “Bu, kendi ailesiyle, özel hayatıyla ilgili bir ko- nu... Aile içi bir ilişki... Bu konuda benim bir de- ğerlendirmem olamaz. Söz hakkım olmadığını düşünüyorum.”* Evet aynen bunlarõ söylediniz. Ama ne demiştik, siz artõk koskoca bir bakansõnõz, beğenseniz de beğen- meseniz de sizin işiniz, seks işçisi Meryem’i de, ça- pa yapmaktan belini doğrultamayan tarõm işçisi Ay- şe’yi de, beni de, her gün hangi giysiyi giysem diye düşünen Aysel Hanõm’õ da şiddete karşõ, sömürüye kar- şõ korumak. “Aile içi mahremiyete” bu kadar takõl- mayõn, bu öyle bir mahremdir ki, içinde nice kadõn ce- hennem alevleri içinde yanmaktadõr. Cehenneme odun atmaya değil, alevleri söndürmek için kova ko- va su taşõmaya talip olun. *14 Mayıs 2006 Milliyet Gazetesi isilozgenturk gmail.com Baştarafı Arka Sayfada İstanbul PB 27 Edirne A 30 Kocaeli PB 27 Çanakkale B 28 İzmir A 30 Manisa A 31 Aydın PB 36 Denizli A 32 Zonguldak PB 21 Sinop PB 25 Samsun Y 25 Trabzon Y 22 Giresun Y 22 Ankara PB 25 Eskişehir PB 24 Konya Y 23 Sıvas Y 23 Antalya PB 30 Adana Y 33 Mersin Y 29 Diyarbakır PB 36 Şanlıurfa PB 36 Mardin PB 36 Siirt PB 29 Hakkâri B 22 Van B 24 Kars Y 21 Oslo Y 21 Helsinki PB 16 Stockholm Y 12 Londra Y 24 Amsterdam Y 21 Brüksel Y 26 Paris Y 28 Bonn PB 25 Münih PB 24 Berlin Y 25 Budapeşte A 27 Madrid Y 36 Viyana A 27 Belgrad A 27 Sofya A 25 Roma PB 25 Atina A 28 Zürih Y 32 Moskova PB 23 Aşkabat A 35 Astana PB 27 Taşkent A 36 Bakû B 29 Bişkek A 30 Tiflis Y 34 Kahire A 34 Şam PB 34 Kuzey, iç ve doğu böl- geleri parçalı zamanla çok bulutlu, Doğu Akde- niz, İç Anadolu’nun gü- ney ve doğusu, Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve batısı ile sabah saatle- rinde Ankara, Kırıkkale ve Çankırı çevreleri sağanak e gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. SELDA GÜNEYSU ANKARA - Tõp Kurumu Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer, doktorlara “ya devlet hastanesi ya muayene- hane” tercihi getiren “Tam Gün Ya- sa Tasarısı” ile ilgili olarak, “Tasarı, hekimlerin ve diğer sağlık çalı- şanlarının özlük haklarıyla ilgili, özellikle de emekliliğe yansıyacak maaş düzenlemelerinde hiçbir ka- zanım getirmiyor. Tasarıda yal- nızca askeri hekimlere bir sağlık hizmeti tazminatı öngörülüyor. Bu bile başlı başına bir adaletsiz- lik, eşitsizlik yaratıyor” dedi. Üçer, tasarõyla kamuda çalõşan hekimlere, Cumhuriyetin kuruluş döneminden beri tanõnan bir ayrõca- lõk olan muayenehane açma, özel sağ- lõk kuruluşlarõnda çalõşma hakkõnõn ortadan kaldõrõldõğõnõ belirtti. Bunun karşõlõğõnda tasarõda, Sos- yal Güvenlik Kurumu’na ve diğer ge- ri ödeme kurumlarõna çõkarõlacak faturalarõn kabartõlmasõ koşuluyla döner sermayeden alõnacak katkõ paylarõnõn artõrõlmasõnõn vaat edildi- ğine dikkat çeken Üçer, AKP hükü- metince uygulanan Sağlõkta Dönü- şüm Programõ’na değindi. Üçer, programda yer alan Aile Hekimliği sisteminin, tõpkõ Tam Gün’de olduğu gibi daha fazla ilaç, tõbbi teknoloji ve tõbbi malzeme tü- ketimine yol açtõğõnõ ve bu sistemin toplum sağlõğõnõn iyileştirileceği vaa- diyle yerleştirildiğini vurguladõ. Üçer şöyle devam etti: “Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, başta zincir hasta- neler oluşturarak hızla tekelleşen özel hastaneler olmak üzere, özel sağlık kuruluşlarına aktardığı kay- nak 2002 yılında 0.4 milyar TL iken, 2008 yılında 11 kat artarak 4.4 milyar TL’ye sıçrıyor. Her bi- ri kâr amaçlı işletmelere dönüştü- rülerek özelleştirilen, böylece kü- resel piyasaya entegre edilen kamu hastaneleriyle (devlet ve üniversi- te hastaneleri), zincir özel hasta- nelerle ve Aile Hekimliği siste- miyle yürütülecek sağlıkta dönü- şüm... Tam Gün, bu dönüştürme- nin aşamalarından biri yalnızca. Hekimler geleneksel rollerini terk edecek ve bu işletmelerde ücretli çalışan haline getirilecek. Kızgın rekabet ortamında da hekim eme- ğinin değersizleştirilme sürecine ta- nık olacağız. Ayrıca Tam Gün Yasası’nın içine radyasyonla çalı- şan personelin 70 yıllık özlük hak- larını yok eden düzenlemenin ve ulus ötesi sigorta şirketlerinin iş- tahla beklediği malpraktis sigortası düzenlemesinin tıkıştırılması da oldukça düşündürücü.” Türk Tabipleri Birliği (TTB) Ge- nel Sekreteri Dr. Eriş Bilaloğlu da TTB olarak “Tam Gün Yasa Ta- sarısı”na karşõ olduklarõnõ, tasarõyõ reddettiklerini söyledi. Bilaloğlu, “Yasanın adında tam gün ifadesi geçse de bir tam gün yasası olma- dığını düşünüyoruz. Bütünüyle uygun değil. Ayrıca yasa tasarısı gerek Bakan’ın açıklamalarından gerekse kamuoyuna yansıyan bi- çimiyle 1200 hekimi ilgilendiren bir tasarı değil. Bütün hekimleri ve sağlık çalışanlarını ilgilendiriyor. Herhalde hükümet yalnızca 1200 hekimi ilgilendiren bir yasa çı- karmazdı” dedi. MARDİN (Cumhuriyet) - Mar- din’in Mazõdağõ ilçesine bağlõ Bilge kö- yünde 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamla ilgili iddianamede ilginç ifadeler yer aldõ. İddianamede, sanõk- lardan birinin kendisine “Yeter artık. 20 kişiyi öldürdün, hepsini öldür- dün” sözlerine karşõ “Ben onların kö- künü kurutacağım” şeklindeki ya- nõtõna yer verildi. Ayrõca olay günü “156 Jandarma İmdat” kayõtlarõnõ alan cihazõn arõzalõ olmasõ dikkat çek- ti. Bilge köyünde 4 Mayõs’ta 7’si çocuk 44 kişinin öldürüldüğü, 4’ü çocuk 10 kişinin de yaralandõğõ saldõrõ olayõyla ilgili hazõrlanan iddianame Mardin 2. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce onaylandõ. 43 sayfalõk iddianamede, tutuklu 9 sa- nõk hakkõnda, TCY’nin “Tasarlaya- rak ve canavarca hisle adam öl- dürme” suçundan 36’şar kez, 7 ço- cuğun öldürülmesi suçundan 7’şer kez ve hamile olduğu bilinen kadõnõ öl- dürmek suçundan da 1’er kez olmak üzere 44’er kez ağõrlaştõrõlmõş müeb- bet hapis istendi. Ayrõca 9 sanõğõn, 4’ü çocuk 10 kişiyi de “kasten öldürme- ye kalkışma” suçundan 200’er yõla ka- dar hapisle cezalandõrõlmalarõ talep edildi. Sanõklardan 18 yaşõndan küçük olan M.Ş.Ç. ile ilgili soruşturmanõn ay- rõ yürütüldüğü belirtilen iddianamede, evinde 6 adet el bombasõ bulunan Ahmet Çelebi hakkõnda da 17 yõla ka- dar hapis istendi. İddianamede Bilge köyünde yapõlan araştõrmada, “maktuller ve aileleri ile şüpheliler ve aileleri arasında suçun işlenmesi açısından bir husumetin bulunmadığı”nõn tespit edildiği vur- gulandõ. Adõ açõklanmayan gizli bir ta- nõğõn ifadelerine göre Mehmet Çele- bi’nin eşi Fersi Çelebi’nin olayda öldürülen Fesih Çelebi ile cinsel iliş- kiye girdiğine ilişkin söylentilerin bu- lunduğu, ancak bunun doğrulanmadõ- ğõ ifade edildi. Olayda yaralanan Murat Çelebi ifadesinde saldõrõnõn olduğu sõrada nişan töreninin yapõldõğõ Cemil Çele- bi’nin evinde bulunduğunu belirterek, şöyle dedi: “Evdeki erkekler odada namaz kılmaya başladılar. Ben ve 3 kişi namaz kılmadığımız için odanın girişinde bekliyorduk. Odaya gi- ren Mehmet Emin Çelebi namaz kı- lan kişilere seri halde ateş etmeye başladı.” Müşteki Rukiye Çelebi de balkona çõkarak kurtulduğunu, eve gidip eşinin silahõnõ alarak geri döndüğünü, bura- da yaralõ olarak yerde yatan eniştesi Abdulkerim’in kendisine, “Bizi ha- mo vurdu” dediğini söyledi. Meles Çelebi de ifadesinde şüphe- li Abdülkadir Çelebi’nin eşi Neslihan Çelebi’nin damadõ olan Mehmet Sa- it Çelebi’ye Kürtçe, “Yeter artık. 20 kişiyi öldürdün, hepsini öldürdün” dediğini, bunun üzerine Çelebi’nin de “Ben onların kökünü kurutaca- ğım” diye karşõlõk verdiğini anlattõ. Tanõk olarak ifadesine başvurulan İl- çe Jandarma Komutanlõğõ’nda görev- li Üsteğmen A.B. de askerlerle köye doğru giderken kendisini arayan Meh- met Sait Çelebi’nin, “Köyü terörist- ler bastı. Roket ve uzun namlulu si- lahlarla saldırdılar. Biz depo ya- kınlarında mevzilendik. Köyün em- niyetini sağlıyoruz” dediğini belirtti. Er N.T’de gözaltõndaki şüphelilerin kendi aralarõnda Kürtçe “8-9 kişi kal- dı, kökleri kurudu. Burada ifade vermeyelim, savcılığa gidince hepi- mizin ifadesi aynı olsun” dedikleri- ni söyledi. İddianamede, saldõrõda 5’i kalaşnikof olmak üzere 6 adet uzun namlulu silahõn kullanõldõğõ bildirildi. Öldürülen Kerime Çelebi ile Emine Çelebi’nin cesedinde ve olay yerinde ele geçirilen 105 adet mermi kovanõ- nõn da sanõklardan Abdulhakim Çe- lebi’ye geçici köy korucusu olmasõ ne- deniyle teslim edilen silahtan atõldõğõ belirlendi. Saldõrõda kullanõlan ve bi- rinden 78, diğerinden ise 23 adet mer- mi atõldõğõ tespit edilen 2 adet uzun namlulu silahõn bulunmadõğõ belirtil- di. Maktullere 3-4 metre uzaklõktan ateş edildiğine dikkat çekilen iddia- namede, boş kovan ve mermilerde ya- põlan parmak izi incelemesinde, her- hangi bir ize rastlanõlmadõğõ, olay ye- rindeki parmak izlerinin sanõklarõnkiyle aynõ olmadõğõna işaret edildi. Olay günkü “156 Jandarma İm- dat” kayõtlarõnõn Mardin İl Jandarma Komutanlõğõ’ndan istenildiği belirtilen iddianamede, şu ifadeye yer verildi: “Mardin İl Jandarma Komutanlı- ğı’nın yazısına göre; 156 imdat te- lefonu kayıtlarının kaydedildiği ses kayıt cihazının 17 Nisan 2009 tari- hinde arızalanması nedeniyle ta- mir edilmek üzere Diyarbakır’a gönderildiği bu nedenle kayıtların alınamadığı belirtilmiştir.” Sanõklardan köy korucusu Ahmet Çelebi’nin evinde bulunan MKE ya- põmõ 6 adet el bombasõnõn kafile nu- malarõyla İl Jandarma Komutanlõ- ğõ’ndaki 21 bombanõn aynõ seriden ol- duğu belirtildi. Tutuklu sanõklar Mehmet, Abdul- hakim, Mehmet Emin, Süleyman, Ömer, Mehmet Sait, Abdulkadir, Meh- met Ali, Ahmet ve Ali Çelebi ile tu- tuksuz yargõlanan Mustafa Çelebi’nin yargõlanmasõna önümüzdeki günlerde Mardin 2. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde başlanacağõ bildirildi. 18 yaşõndan küçük olan tutuklu sanõk M.S.Ç. ile il- gili soruşturma da sürüyor. OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT - Federal Almanya’daki milyon- larca avro’luk Siemens rüşvetleriyle ilgili yeni açõ- lan davalarda, Türkiye bağlantõlarõnõn da “sahne ala- cağına” yönelik sinyaller dikkat çekiyor. Alman- ya’nõn dünyaca ünlü haftalõk haber dergisi “Der Spie- gel”in pazartesi günü piyasaya çõkacak olan yeni sa- yõsõnda, Münih Eyalet Mahkemesi’nde rüşvetle bağlantõlõ yaklaşõk 300 zanlõdan 3 yönetici hakkõn- da bir dava daha açõldõğõ bildirildi. Hafta içinde sav- cõlõk çağrõsõnõ alan yeni sanõklar arasõndaki en “ün- lü” ismin Michael Kutschenreuter olduğunu kay- deden dergi, ilk kez bu kadar üst düzeyde bir Siemens yöneticisinin mahkemeye çõkarõlacağõnõ da hatõrlattõ. Siemens’in dõş dünyada dağõttõğõ rüşvetlerde bü- yük role sahip komünikasyon bölümünün finans mü- dürlüğünü üstlenen 54 yaşõndaki Michael Kutsc- henreuter, savcõlõk iddianamesine göre, rüşvet da- ğõtõlan gizli kasalardan haberdardõ ve bunlarõn var- lõğõna göz yummuştu. Emniyeti suiistimal ile suçlanan Kutschenreuter ve diğer iki yöneticinin, 2000 ile 2006 yõllarõ arasõnda 60’dan fazla ülkede “iş ortaklarõna ve resmi daire- lerin temsilcilerine” en az 70 milyon Avro rüşvet da- ğõtarak ihale kazandõklarõ ileri sürüldü. Siemens’in, teknolojideki yeniliklere ayak uydurmakta zorlan- dõğõ bilinen komünikasyon bölümünün, ayakta ka- labilmek için böyle rüşvetler üzerinden dõş ülkeler- den yeni siparişler almaya mecbur kaldõğõ iddia edi- liyor. Sektör temsilcileri ve uluslararasõ gözlemci- ler, söz konusu 60 ülke arasõnda Türkiye’nin de bu- lunduğu tahmininde bulunuyor. Siemens yolsuzluğunda Türkiye bağlantıları mı? Doktorlar, ‘ya devlet hastanesi ya muayenehane’ tercihi getiren ‘Tam Gün Yasa Tasarõsõ’na tepkili ‘Adaletsizlik ve eşitsizlik yaratılıyor’ Yurt Haberleri Servisi - Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde, görevden dönen bir ekibin geçişi sõrasõnda 2 adet patlayõcõnõn pat- lamasõ sonucu, 4 güvenlik görevlisi ve 1 yurt- taş hafif şekilde yaralandõ. PKK’ye yönelik askeri operasyonlar de- vam ederken Yüksekova’da önceki gece sa- at 21.38 sõralarõnda görevden dönen bir ekibin geçisi sõrasõnda terör örgütü militan- larõ tarafõndan tuzaklanan iki adet patlayõcõ patladõ. Patlama sonucunda 4 güvenlik gö- revlisi ve 1 vatandaş hafif şekilde yaralan- dõ. Hakkâri’nin Çukurca ilçesi dağlõk arazi ke- siminde de PKK’liler tarafõndan tuzaklanan, bir adet patlayõcõ madde düzeneği bulundu. Bulunan patlayõcõ madde düzeneği yerinde imha edildi. Şõrnak’õn Güçlükonak ilçesin- de PKK’lilere ait 108 adet 7.62 mm. çapõn- da makineli tüfek fişeği bulundu. Operasyonlar Hakkâri ve Şõrnak kõrsalõy- la sõnõrlõ kalmadõ. Genelkurmay Başkanlõ- ğõ’nõn internet sitesinde yer alan duyuruya göre perşembe günü Hatay’õn Dörtyol ilçe- sinde PKK’liler tarafõndan kullanõlan bir sõ- ğõnak tespit edildi. Sõğõnaktaki 30 kilogram amonyum nitrat ile 3 kilogram TNT imha edildi. Bilge köyü katliamı iddianamesi onaylandı Hakkâri’de iki patlama Başkentte sanata sansür SELDA GÜNEYSU ANKARA - Ressam Savaş Simitli’nin kursiyerlerinin yaptõğõ 46 eserin 9’u, “aşırı pornografik” bulunduğu gerekçesiyle sergi- lendiği Bilkent Sanat Sokağõ’ndaki galerinin yetkililerince, aynõ yerde bulunan iç galeriye taşõndõ. Galeri yönetimi, “Sürekli olarak herkesin gelip geçtiği, alışveriş yaptığı yer- de, ‘aşõrõ pornografik’ eserlerin konulması- nı istemediğimizden, rahatsızlık yarattığı için, iç kısımdaki büyük galeriye taşıdık” derken, ressam Simitli, “Yapılan sanata bir darbedir. 46 eserden yalnızca 9 tanesi ‘nü’ olduğu için iç galeriye taşınıyor” görüşünü dile getirdi. Ressam Savaş Simitli’nin kursiyerlerinin yaklaşõk bir yõldõr üzerinde çalõştõğõ eserlerden oluşan sergisi, geçen pazartesi günü Bilkent Sanat Sokağõ’nda açõldõ. Ancak Sanat Soka- ğõ’ndaki galerinin yetkilileri, kursiyerlerin 46 eserinden 9’unu “aşırı pornografik” bul- duğu gerekçesiyle, bulunduğu yerden kaldõ- rarak, aynõ yerdeki iç galeriye taşõdõ. Simitli konuya ilişkin Cumhuriyet’e şunlarõ söyle- di: “‘Nü’ resimler başkentlileri nasıl rahat- sız eder? Böyle bir mantığı anlamak müm- kün değil. Geçen gün Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi’ne gitmiştim. Orada da çeşitli ressamların ‘nü’ tabloları bulunuyor. Resim öğretmenleri ilkokul öğrencilerini müzeye geziye getirmiş, geziyorlardı. Ser- gi gezmek yurttaşlara nasıl rahatsızlık ve- rir? Böyle bir şey olabilir mi? Tepki olarak galerideki bütün eserlerimi toplayacağım. Çünkü bu durumu benim kursiyerlerime izah etmem mümkün değil. Kursiyerlerim de son derece rahatsız. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na da durumu bildireceğim. Ge- reği yapılmalı. Çünkü yapılan sanata dar- bedir. Sanatçıların çalışmasını istemiyor- lar.” Galeri yönetimi de konuya ilişkin yaptõğõ açõklamada, Simitli’nin kursiyerlerinin yaptõğõ eserlerin açõk mekânda, çoluk çocuk herkesin alõşveriş yaptõğõ, gezdiği yerde sergilendiği- ni, bu nedenle eserlerden “nü” olanlarõn yurttaşlarõ rahatsõz ettiği belirtildi. Açõklamada, “Eserleri kaldırmadık. Sürekli olarak her- kesin gelip geçtiği, alışveriş yaptığı yerde, ‘aşõrõ pornografik’ eserlerin konulmasını istemediğimizden, rahatsızlık yarattığı için, iç kısımdaki büyük galeriye taşıdık” denildi. Hakkâri’deki patlama sonucunda çevredeki evlerin camları kırıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear