26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Prof. Dr. Prevelakis’le 75. yõldönümünde Balkan Paktõ ruhunun canlandõrõlõp canlandõrõlamayacağõnõ konuştuk: ABD’ninzafiyetiboşlukdoğurdu Birkaç yõldõr bir Balkan birlikteliği ruhunun canlandõrõlmasõ çalõşmalarõ yapõlõyor. Bunun başõnõ çekenlerden birisi de Paris’teki Sorbonne ve Sceince Po üniversitelerinin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Georges Prevelakis. Prof. Prevelakis hem bir coğrafya hem de şehircilik uzmanõ mimar. Balkanlar’da jeopolitiğin tarihçesi üzerine yõllardõr kafa yoruyor. Bunun felsefesini yapõyor. Küçük oğlu Konstantinos Prevelakis İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi’nde hem Türkçe öğrendi hem de Balkanlar ve Türk-Yunan ilişkilerinin tarihi üzerine araştõrmalar yaptõ. Yani Prevelakis ailesinin bir Balkan Birliği ya da uzlaşõsõna ilgisi yüzeysel değil. Prof. Prevelakis, geçen haftalarda Atina’da, Sorbonne Üniversitesi ve Atina’daki Fransõz Büyükelçiliği’nin desteğinde Balkanlar’da birlik ve uzlaşõ arayõşlarõ konulu uluslararasõ bir sempozyum düzenledi. Sõrbistan’dan Kosova’ya, Arnavutluk’tan Türkiye’ye, Yunanistan’dan Makedonya’ya kadar pek çok ülkeden katõlõmcõlar sempozyumda bildiriler sundular; olasõlõklarõ ve fõrsatlarõ değerlendirdiler. Ben de sempozyumun amaçlarõnõ, bu çalõşmanõn sürdürülebilir olup olmadõğõnõ Prof. Georges Prevelakis’le konuştum. - Siz Balkan Paktı’nın 75. yıldönümü nedeniyle Balkanlar’da işbirliği arayışları konulu bir toplantı düzenlediniz. Bu proje sizde nasıl oluştu? G.P. - Son birkaç yõldõr Balkan bölgesinin coğrafi ve tarihi gerçeklerini temel alan bölgesel bir çerçeve çizmemiz gerektiğini düşünüyorduk. Balkanlar gerek Bizans, gerekse de Osmanlõ’nõn ilk ve orta döneminde hep birlik halinde varlõğõnõ sürdürmüştür. Hep bir bütün olarak hareket etmiştir. 19. yüzyõlõn sonu ve 20 yüzyõlda ise Balkanlar bölündü. Yeni devletler oluştu. Yeni sõnõrlar çizildi. Birlikte yaşamaya alõşkõn insanlar bölündüler. Birbirlerinden uzaklaştõlar. Bu dönemler çok zor geçti. Balkanlar’da yaşayan herkes acõ çekti. Bugün yeni bir çağa adõm atõyoruz. Dolayõsõyla ben geçen yüzyõlõn tarihsel gerçeklerini bir yana bõrakmadan bu bölgenin birliğini yeniden oluşturmamõz gerektiğine inanõyorum. - Neden, tarihsel gerçekleri bir yana bırakmadan, dediniz? G.P. - Çünkü bunlar yaşanmõş gerçeklerimizdir. Bunlar bizim kendimizin bir parçasõdõr. Ama artõk açõlõm yapmamõzõn zamanõ gelmiştir. Bir yanda Avrupa’ya entegrasyonla oluşan jeopolitik evrimi yaşõyoruz. Ayrõca bugün yeniden görece bir istikrarsõzlõk dönemine girdiğimizi düşünüyorum. - Neden istikrarsızlıktan söz ediyorsunuz? G.P. - Soğuk Savaş döneminde istikrar vardõ. Balkan bölgemiz ve Avrupa, ABD ve Sovyetler Birliği’nin ikili hegemonyasõ altõnda kutuplaşmõştõ. Moskova ve Washington’un sorumluluğu buralarõ istikrara kavuşturmaktõ. Tabii ki ortam özgür değildi. Ama istikrarlõydõ. Soğuk Savaş’õn sonunda ABD’nin etkisinin gücü çok arttõ. Bunun olumsuz yanlarõ olmadõ değil. Ama yine de istikrar korunuyordu. Bugün bana göre ABD’nin Balkanlar’daki etkisinin azalmakta olduğu bir döneme giriyoruz. O nedenle de burada bir çeşit boşluk oluşacak. - Peki, Balkanlar’da böyle bir boşluk oluşursa bunu kim dolduracak? G.P. - Er ya da geç yeni bir dengeye kavuşacağõz. Ama bu yeni dengeye giriş sürecinde burada istikrarsõzlõklar olacaktõr. Rusya’nõn, etkisini yeniden güçlendirmeye çalõştõğõ açõktõr. Ama Rusya’nõn bugün Sovyet döneminde olduğu gibi bütün dünyayõ etkisi altõna alma hõrsõ olduğunu sanmõyorum. Ama hiç kuşkusuz Rusya ABD’nin zayõflamasõndan yararlanarak oluşan boşluğu doldurmaya çalõşacaktõr. Bunu Gürcistan ve Ukrayna olaylarõ sõrasõnda gördük. AB entegrasyonunun pek çok başarõlõ yanlarõnõn yanõnda zafiyetleri de oldu. AB entegrasyonu ABD’nin himayesine kendini bağlamõştõ. Ama bugün ABD artõk eski gücünü kaybediyor. Öte yandan Ortadoğu’da, Irak’ta, Afganistan’da çözümsüz kalan pek çok sorun var. Dolayõsõyla göreceli tehlikeli hale gelebilecek bir bölgede yaşõyoruz. Yani, Balkanlar’da Balkan Paktõ’nõn imzalandõğõ 1934’teki sorunlarõn aynõsõ bugün yaşanõyor. O nedenle, bölgenin istikrara kavuşmasõ için nasõl bir güç birliği oluşturabiliriz, arayõşlarõ içine girdik Ulus devletlerimizi oluşturan idealler artõk eskidiği için sorunlarõmõz baş gösteriyor. Kendi toplumum olan Yunan toplumu için söyleyebilirim. Yunan toplumunda değerler krizi yaşanõyor. Genç kuşaklarõ eski ulusal ideallerle sürüklemek artõk çok zorlaştõ. Oluşan boşluğu doldurabilecek hiçbir şey yok. Benzer bir durum Türkiye’de yaşanõyor. Sanõyorum Kemalist ideolojide de zafiyetler ortaya çõktõ. Zaten bunlar kaçõnõlmazdõ. Çünkü insanlarõ en etkileyen ve en peşinden sürükleyen sistemler bile sonsuza kadar ayakta kalamõyor. O nedenle bunlarõn yerine yenilerinin oluşturulmasõ ihtiyacõ doğuyor. Türkiye’nin Kemalizmin yerine koyacağõ ideolojik bir çerçeve bulup bulmadõğõnõ bilmiyorum. Görebildiğim kadarõyla gençlerimize daha geniş bir perspektif vermek zorundayõz. Bana göre bir ‘fikir eski benliği’ arama yoluna girmektir. Eskiden var olan kültürel varlõğõmõzõ yeniden inşa etmek zorundayõz. Osmanlõ ruhunun parçalanmasõ bir çeşit ampütasyona (vücuttan bir organõn kesilmesi) benziyor. Bugün her şey değişiyor. Küreselleşmeyle birlikte tek boyutlu kimlikten uzaklaşõyoruz. O nedenle de bugün neden yeniden vücudumuzun kaybettiği parçalarõmõzõ bulmaya çalõşmayalõm? - 9 Şubat 1934’te Balkan Paktı’nın imzalanması büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle gerçekleşmişti. O zaman bugün yeniden bir Balkan Birliği ruhunu canlandırmaya çalışırken Türkiye’de Kemalizmin ölmekte olduğunu nasıl söyleyebiliriz? G.P. - Aslõnda amaç Balkan Paktõ’nõ yeniden canlandõrmak değil. Amaç bunun olanaksõz olduğunu söyleyenlere karşõ Balkan Paktõ döneminde yaşanan deneyimlerden yararlanmaktõr. Kimileri Türkiye’yle Yunanistan arasõnda sorunlar, Kõbrõs meselesi ve bölgede daha başka güç konular varken böyle bir güç birliği oluşturulmasõnõn olanaksõz olduğunu, enerjimizi baştan kaybedilecek bir dava uğruna harcamamamõz gerektiğini savunuyorlar. Bana göre buna verilecek iki cevap var. Birincisi şu: Eğer bunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin daha sonra temellerinin atõldõğõ ve Yunanistan için büyük felakete dönüşen Birinci Dünya Savaşõ’ndan on yõl bile geçmeden 1934’te başarabildilerse bugün bunu başarmak olanaksõz değildir. Umut var. Dolayõsõyla da denemeye değer. Evet, bölgemizde ciddi sorunlar var. Bunlarõn üstesinden gelmek de öyle kolay değil. Belki de paralel çalõşabiliriz. Evet, Kõbrõs sorunu çözülmedi. Ama bu tarafta biz kendi işimize bakabiliriz. - Bu nasıl olacak? G.P. - Enerji, kültür, ekonomide işbirliği alanlarõ araştõrabiliriz. Öyle bir zincirler ağõ oluşturabiliriz ki bir yanda ortak bir temel ortaya çõkar. Bu ortak temelde kimi kara delikler de bulunabilir. Ama olsun. Öte yandan da öyle bir ortam oluşabilir ki bizi durduran, bloke eden sorunlarõn daha kolaylõkla çözülebileceği bir ortam oluşur. Fransa ve Almanya’ya bakõn. Daha düne kadar birbirlerinin boğazõnõ sõkan bu iki devlet bugün AB çatõsõ altõnda ortaklõklarõnõ sürdürüyorlar. - Yani siz Balkan Birliği ya da bir Balkan Uzlaşısı için gelecek görüyorsunuz? G.P. - Evet, gelecek görüyorum. Bana göre bugünkü tartõşma ortamlarõndan biraz kendimizi uzak tutup biraz daha ileriye bakarsak bunu başarabiliriz. Bu görev de aydõnlara, üniversite görevlilerine, akademisyenlere düşüyor. Tarihe baktõğõmõz zaman akõl almaz değişikliklerin olduğunu görebiliriz. Soğuk Savaş’õ örnek alalõm. Kim Soğuk Savaş’õn sona ereceğini tahmin edebilirdi? 11 Eylül olaylarõndan sonra kim uluslararasõ iklimin böylesine değişebileceğini tahmin edebilirdi? Bizler tarihin, bugünkü olaylarõn sonsuza kadar böyle devam edeceği gibi düşüncelere kapõlõyoruz. Ama gerçekler öyle değil. Her zaman hiç beklenmedik olaylarla karşõ karşõya kalõyoruz. Belki yarõn hiç beklemediğimiz bir olay meydana gelir. Kim bilir? Türk-Yunan ilişkileri örneğini ele alalõm. İki ülkedeki depremler bütün ortamõ değiştirdi ve Türk- Yunan ilişkilerinde akõl almaz gelişmeler sağladõ. Şunu bilmemiz lazõm. Tarihi, yaşanmõş büyük ve derin olaylarõ değiştiremeyiz. Ama şunu yapabiliriz: Olasõ değişimlerde fõrsatõ kaçõrmayacağõmõz bir zemin oluşturmalõyõz. Fõrsatlar önümüze çõktõğõnda bunlarõ yakalamaya hazõrlõklõ olmalõyõz. P O R T R E GEORGES PREVELAKİS Atina, 1949 doğumlu. Atina Teknik Üniversitesi’nde mimarlõk, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde coğrafya ve planlama okudu. 1977-84 arasõ Yunan Fiziki Planlama Bakanlõğõ’nda şehir plancõsõ olarak çalõştõ. Atina Teknik Üniversitesi ve Panteion Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptõ. Paris’te Sorbonne ve Science Po üniversitelerinde Şehir Planlama, Modern Mimarlõk ve Şehir Planlama Tarihi Süresince Avrupa’nõn Jeopolitikleri, Siyasi ve Kültürel CoğrafyaTeorisi ve Balkanlar’da Jeopolitik konularõnda, ABD’de Johns Hopkins, Boston ve Tuft üniversitelerinde dersler verdi. Yayõmlanmõş dört kitabõ, 100’ün üzerinde makalesi var. Aralarõnda Brüksel’deki Avrupa Müzesi’nin Bilim Komitesi de olmak üzere pek çok bilimsel ve akademik komite ve kuruluşun üyesi. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU ÖMER OKUMUŞ Küçükçekmece Belediyesi’nin dü- zenlediği gösteri sanatlarõ kurslarõnda eği- timlerini tamamlayan 19 bin genç yete- nek Küçükçekmece Belediye Başkanõ Aziz Yeniay’dan sertifikalarõnõ dün ge- ce düzenlenen törenle aldõ. Cennet Kültür ve Sanat Merkezi, Se- faköy Kültür ve Sanat Merkezi, Halka- lõ Kültür ve Sanat Merkezi’nde; başta sol- fej-koro, keman, tambur, ud, kanun, klarnet, ney, kaval, bağlama, kemençe, gitar, şan, piyano, flüt, fotoğraf, resim, tiyatro, bale-modern halk danslarõ ve ri- tim dersleri verildi. Bir yõl süren eği- timleri sonucunda, yarõnlarõn sanatçõlarõ olma yolunda büyük adõm atan öğren- cileri ünlü sanatçõlar yalnõz bõrakmadõ. Programa katõlan sanatçõlar arasõnda Umut Akyürek, Seyyal Taner, Pınar Altınok, Latif Doğan, Esat Kabaklı, Sami Aksu ve Bedirhan Gökçe de ge- ceye konuk olarak katõlõrken ünlü müzik yapõmcõsõ Şahin Özer ve İsrailli sanat- çõ Aliki törende hazõr bulundu. Sanat camiasõnõn duayenlerinden olan Seyyal Taner sahnede minik öğrencile- rin sevgi seliyle karşõlaştõ. Taner, ses- lendirdiği şarkõ ile eski performansõndan bir şey kaybetmediğini izleyenlere bir kez daha gösterdi. Põnar Altõnok ise Yüce Önder Atatürk’ün çizmiş olduğu yolda ilerlediklerinin en somut kanõtõ olarak mi- nik öğrencilerin sanata olan düşkünlü- ğünün bu geceki atmosferin apaçõk bir kanõtõ olduğunu vurguladõ. Altõnok, bu ortamõ sağlayan başta Belediye Başka- nõ Aziz Yeniay olmak üzere öğretmen ve anne babalara teşekkür etti. İkbaliye İlköğretim Okulu 4. sõnõf öğrencileri ailelerine, öğretmenlerine ‘karne armağanõ’ verdi Miniklerden büyülü dinleti EVRİM KAYA Gökyüzü, kutup yõldõzõ, kar tanesi, şi- mal rüzgarõ... Bunlar, Kadõköy’deki İk- baliye İlköğretim Okulu Şiir Kulü- bü’nün kendileri küçük, yürekleri şiirle büyüdükçe büyüyen üyelerinin “hak ka- zandığı” isimleri... Ulvi, Ebrar, Esra, Emre, Lara, Pera, Sude ve onlarõn di- ğer on dokuz arkadaşõ ailelerine, öğret- menlerine dahasõ Türkiye’ye ve şiire muhteşem bir “karne armağanı” ver- di. Ses düzeninden kostüme, koreogra- fiye değin her şeyi kendilerinin hazõrla- dõğõ unutulmaz bir “Şiir Dinletisi” sun- dular. Gecenin sonunda Şiir Kulübü Rehber Öğretmeni A. Uğraş Kaya başta olmak üzere okul müdürü Harun Yazar ve biz de dahil herkesin gözlerinde geleceğe da- ir çok büyük umutlar vardõ... Türkiye’nin dört bir yanõndan cinayet, kavga, öldürme, yaralama haberleri ge- lirken İkbaliye İlköğretim Okulu 4. Sõ- nõf öğrencilerinden oluşan Şiir Kulübü içlerinde sevgiye dair ne varsa yanlarõ- na alõp okulun çok amaçlõ spor salonunda sahneye çõktõ. Şiir Kulübü, yaklaşõk bir yõllõk çalõşmalarõnõn ilk gösterisini kar- nelerin verildiği 12 Haziran’da gerçek- leştirdi. 2008-2009 eğitim öğretim yõlõ başõn- da okulun Türkçe öğretmeni A. Uğraş Kaya rehberliğinde kurulan kulüp, kõsa bir süre sonra veliler ve öğrenciler ara- sõnda konuşulmaya başlandõ. Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri derslerden sonra bir araya gelen 26 ço- cuk, önce vurgu, tonlama ve ses eğitimi aldõ. Ardõndan şairleri tanõmaya başlayan çocuklar, şiir üzerine tartõşmalara başladõ. Zaman ilerledikçe hissettikleri şiirleri ses- lendirdiler. Bu süreçte kulüpte göster- dikleri performansa göre birer isim al- dõlar. Kimi gökkuşağõ oldu, kimi inci ta- nesi, kimi dünya, bulut, okyanus. Bu isimleri kendileri seçtiler ve her hafta bir- kaçõ isimleriyle ödüllendirildiler. He- yecanla sahneye çõkacaklarõ günü bek- lediler. Tarih 12 Haziran’õ gösterdiğinde her şey hazõrdõ. Herkes kendi okuyacağõ şii- rin koreografisini düzenledi, müzikler se- çildi, kostümler ayarlandõ, davetiyeler ya- põldõ ve saat 19.00’da “perde” dediler... Okulun İngilizce öğretmeni Fatma Par- lakol’un bağlama ve gitarõ eşliğindeki türkü, şarkõ ve fon müziği, bilgisayar öğ- retmeni İsmail Ersin Turan’õn teknik desteği ile unutulmaz bir şiir gecesi ya- şattõlar. Bir devlet okulunda, kõsõtlõ olanaklarla da büyük işler başarõlabileceğinin ka- nõtlandõğõ gecede okul müdürü Harun Yazar’õn gözyaşlarõ ve bu minik yürek- lerin coşkusu görülmeye değerdi. İkbaliye İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencilerinden oluşan Şiir Kulübü ilk gösterisinin heyecanını karne sevinciyle birlikte yaşadı. 19 bin gence sertifika KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ BİR YIL EĞİTİM VERDİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear