Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA
6 HABERLER
AVRUPA
GÜRAY ÖZ
‘Yanağında Yumruk İzi’
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr
Yargı, yasama, yürütme arasındaki ilişki “de-
mokrasi” için önemli bir ölçüt sayılıyor. Eğer eli-
nizde başka ölçütler yoksa bu ilişkiyi önemli say-
manız ve bu güçler arasındaki ilişkiden “de-
mokrasi” çıkarmanız doğal. Gül gibi geçinmesi
gerektiği varsayılan bu üç öğeli tablo gerçeği yan-
sıtmasa da teorik olarak güzel görünüyor. Tab-
loda gözle görünmeyen birkaç başka öğe daha
var. Bunlardan birincisi seçim sistemidir, ikinci-
si siyasal partidir, üçüncüsü yasamaya da, yar-
gıya da, yürütmeye de kırmızı çizgiler çeken ku-
rulu düzendir.
Demokrasi tartışacaksanız, önce bunları göre-
ceksiniz.
Madem, demokrasi halkın iradesinin esas alın-
dığı bir rejimdir, öyleyse önce halkın iradesi ne-
reye, ne kadar yansıyor, bazı yasaklar, kırmızı çiz-
giler var mı, diye bakacaksınız.
Seçim sistemini, siyasal partileri biçimlendiren
yasaları gözden geçireceksiniz. Ama en önemli-
si seçimlerde ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal
düzenini tartışmanın mümkün olmasını sağlaya-
caksınız. Düzeni değiştirme isteminin marjinal kal-
ması için alınan önlemlerin haksızlığını kabul
edeceksiniz.
Diyelim ki yasama gerçekten de halkın irade-
sini yansıtmayı önleyen pürüzlerden, engellerden
kurtularak oluştu, peki yetkiyi alan bakalım onu
iyi kullanıyor mu? Vekilin bu noktada pek sevdi-
ği kelime “dokunulmazlık”tır.
Oysa yasama gücünü elinde tutan siyasal
partilere, partilerin değil halkın temsilcileri olma-
sı gereken milletvekillerine eğer dokunulamıyor-
sa, oy verenler eylemini beğenmediği vekili geri
çağıramıyorsa, o sizin demokrasiniz biraz tuhaf
bir demokrasidir.
Dokunulmazlık konusunda muhalefet partileri-
nin muhalefetteyken kabul ettiği ölçü ise insanın
aklını karıştırıyor. Söyledikleri şudur: “Milletvekili
Meclis’te söylediği sözler konusunda doku-
nulmaz olmalıdır.” “Kürsü dokunulmazlığı”
dedikleri budur.
Söylediği sözler nedeniyle dokunulmaz olma-
sı gereken yalnızca milletin vekili değil, doğrudan
doğruya oy verenler, milletin fertleri, yani bizler ol-
malı değil miyiz?
Gazeteciler için söylenen güzel bir söz var: “Ga-
zeteci haber olan değil, haber yapandır.” Ama
bizde biraz ters işliyor bu kural. Gazeteciler sık sık
haber oluyor. Son günlerin gündemdeki gazete-
cisi de hangi kokuyu, hangi parfümü kullandığı bi-
le haber olan ünlü bir gazeteci. O da dokunul-
mazlıklar konusunda farklı bir bakış açısına sa-
hip. “Bu savcılar varken dokunulmazlık şart”
diyor. “Dokunulmazlık olmasa” diyor, “iki de bir
başbakanı, bakanları çağırırlar”. Kuşkusuz
onun beğendiği ve beğenmediği savcılar var.
Durumu esastan tartışmazsanız, savcıları da
“beğenilenler”, “beğenilmeyenler” diye ikiye
ayırmanız kaçınılmaz.
Oysa dokunulmazlık diye bir kurum olmasay-
dı, böyle bir tartışma da gereksizleşecekti. Her-
kese dokunabilecekti, çünkü o zaman ve yasa-
ma da, yargı da, yürütme de kendini bilecekti.
Yurttaş kendini zaten biliyor.
Ona dokunulabiliyor çünkü. Dokunmak ne ke-
lime didik didik edilebiliyor. Yatak odasına kadar
girilebiliyor, cep telefonuna, bilgisayarına kadar
uzanılabiliyor, üstelik yasa masa, hâkim kararı fa-
lan da dinlemiyor dokunanlar.
Bu arada gazeteciler de “dokunulanlar” ve
“dokunulamayanlar” diye ikiye ayrılıyor. Bu
parfümleri tartışılan gazeteci dokunulamayan-
lardan.
Ama sanki mesleğini icra ederken zorluklarla
karşılaşmış ya da kendisine dokunulmuş gibi sı-
kı bir gazeteci olmakla övünüyor. “Ben, diyor ya-
nağında öpücük değil, tokat izi olan bir ga-
zeteci olmayı tercih ederim.” Deniz Feneri da-
vasının arkasında Almanların bulunduğunu iddia
eden bu “cesur” gazeteci kullandığı o güzel sö-
zü hak ediyor mu?
Etmiyor.
Zaten o söz ona ait değil,
Ünlü Alman gazeteci Hans Leyendecker’e ait.
İnsan böyle sözleri kullanırken iki kere düşün-
meli. Birincisi “Hak ediyor muyum” demeli,
ikincisi de kullandığı kendisine ait olmayan söz-
lerin kaynağını söylemeli.
İntihal yalnızca doktora tezlerinde olmaz çün-
kü.
Yarbay Ecevit teslim oldu
İstanbul Haber Servisi - Beykoz Poyraz-
köy’deki İstek Vakfõ’na ait alanda bulunan si-
lah ve mühimmatla ilgili olarak aranan muvaz-
zaf subaylardan Yarbay Mustafa Turkan Ec-
evit, Merkez Komutanlõğõ’na teslim oldu. Hak-
kõnda gözaltõ kararõ bulunan Ecevit, yurtdõşõnda
bulunuyordu. Yarbay’õn, Ergenekon soruştur-
masõnõ yürüten Beşiktaş’taki İstanbul Ağõr Ce-
za Mahkemesi’ne çõkartõlmasõ bekleniyor. Poy-
razköy’deki kazõlarda ele geçirilen silah ve mü-
himmatla ilgili emekli Deniz Binbaşõ Levent
Bektaş, Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe, Deniz
Binbaşõ Eren Günay ve Deniz Binbaşõ Emre
Onat, tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Ümit Sayın ek ifade verdi
İstanbul Haber Servisi - Ergenekon davasõ
kapsamõnda tutuklu bulunduğu Silivri Ceza ve
İnfaz Kurumlarõ Yerleşkesi’nden Beşiktaş’taki
İstanbul Adliyesi’ne getirilen Ümit Sayõn, so-
ruşturmayõ yürüten Cumhuriyet Savcõsõ Zekeri-
ya Öz’e ifade verdi. Ümit Sayõn’õn ifade ver-
mek istediği ve bu yönde talepte bulunduğu
öğrenilirken, Sayõn’õn, Üzeyir Garih cinayeti
hükümlüsü Yener Yermez’in “Ümit Sayõn’õ
Adli Tõp’ta gördüğü” iddialarõna ilişkin ifade
vermek istediği öğrenildi. Sayõn’õn, Yermez’in
kendisini gördüğünü bahsettiği tarihte ABD’de
bulunduğunu, ayrõca Adli Tõp Kurumu’nda de-
ğil, İstanbul Üniversitesi Adli Tõp Enstitü-
sü’nde çalõştõğõnõ söylediği bildirildi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gaze-
temiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ İlhan Sel-
çuk’un telefonlarõnõn usulsüz dinlenerek Er-
genekon davasõnda delil oluşturulmaya çalõ-
şõlmasõ hukukçularõn tepkisine neden oldu.
Prof. Dr. Ülkü Azrak, yasadõşõ dinlemeyi ya-
pan görevlileri yüreklendirici davranõşlarõn bu
kişileri pervasõzlaştõrdõğõna işaret ederek işlenen
suçun yaptõrõmsõz kalmasõnõn “kötü niyetli-
leri cesaretlendirdiğini” vurguladõ. Türkiye
Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir
Özok da, Danõştay ve Yargõtay’õn telefon din-
lemeye ilişkin kararlarõnõn ardõndan Ergene-
kon dinlemelerinin yüzde 90’õnõn hukuk dõşõ
nitelikte olduğunun ortaya çõktõ-
ğõna işaret etti.
İlhan Selçuk’un telefonlarõnõn
yasada belirlenen çerçeve dõşõnda
“istihbari” amaçlõ dinlendiği an-
laşõldõ. İstihbari amaçlõ dinlemeler
hiçbir biçimde hukuki delil niteli-
ği taşõmamasõna karşõn Selçuk’a
yönelik suçlamalarda delil olarak
gösterildi ve belli çevrelere sõzdõ-
rõldõ.
AZRAK: PERVASIZ
DİNLEME
Konuyu değerlendiren Prof. Dr. Ülkü Azrak,
bu tür dinlemelerin yasadõşõ olduğuna işaret
ederek “Olsa olsa İçişleri Bakanlığı’na kar-
şı belki idari tazminat davası açılabilir. Hu-
kuk dışı davranışlar nedeniyle. Burada
görevi kötüye kullanma suçu da var. Bu suç
için de savcılığa suç duyurusunda bulunmak
lazım. Ancak burada valinin yargılamaya
izin vermemesi ile karşılaşılabilir” dedi.
Artõk Türkiye’ye hukuk devleti demekte zor-
luk çektiğini anlatan Prof. Dr. Azrak, şunlarõ
söyledi:
“Çünkü görüyorsunuz yalnızca İlhan
Selçuk’a has bir muamele değil. Uğur Dün-
dar’a yaptıklarına bakın. Ne üstlerine vazife,
kayıtlarını alıp dosyalamak. Or-
tada herhangi bir suç yokken
insanların özel yaşamlarına mü-
dahale etmek. O kadar çok hu-
kuk dışı davranış var ki... Kolluk
güçlerinin bazen savcıların bile
yaptığı hukuk dışı eylemler. Bu
eylemler yaptırımsız kaldığı için
rahatça yapılabiliyor. Hukuk
mekanizmaları işlemi-
yor. Öyle bir yerde de
hukuk devletinden söz
etmek abes. Bu durum
kötü niyetlileri biraz
cesaretlendiriyor. Tesadüfen bi-
rinin (yasadışı davranan) suçu
açığa çıktığında mahkemeye sevk
edip hakkında ceza yargılaması
yapmaya başlanıyor. Ama o za-
man da devlet bu kişiyi yurtdı-
şındaki bir göreve tayin ediyor.
Bin bir türlü çareleri var, yaptı-
rımdan kaçmak için. Bunu çok iyi
öğrendiler ve başarıyorlar. Hukuk dışı
davranan görevliler de suç işleme husu-
sunda yüreklendirici davranışlarla karşı-
laştıklarında pervasızlıkları artıyor.”
ÖZOK: YÜKSEK YARGIYI
DİNLEMEK GEREKİR
TBB Başkanõ Özdemir Özok da Yargõtay 8.
Ceza Dairesi’nin telefon dinlemelerinin nasõl
delil kabul edilebileceğine ilişkin kararlarõ ve
Danõştay’õn Adalet Bakanlõğõ’nõn dinleme
konusundaki yönetmeliğini iptal gerekçeleri-
nin, Ergenekon davasõnõn bütün dinlemeleri-
nin ciddi biçimde gözden geçirilmesi sonucunu
yarattõğõnõ vurguladõ.
Özok, “Yargılamayı sürdüren
13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin
değerli heyetinin Yargıtay’ın ve
Danıştay’ın kararlarının gerek-
çelerini çok iyi okuması gerekiyor.
Çünkü yüksek yargının kararla-
rı telefon dinlemelerinin çok is-
tisna ve zor olacağını ortaya koy-
du. Gelişigüzel hukuk dışı delil-
lerle yargılamanın sürdürüleme-
yeceği konusunda karar veril-
mesi gerekecek” dedi.
‘ÇOĞU HUKUK DIŞI DELİL’
Yargõtay ve Danõştay’õn kararlarõnõn Erge-
nekon davasõ kapsamõndaki telefon dinleme-
lerinin büyük çoğunluğunun hukuk dõşõ delil
olduğunu açõkça saptadõğõnõ anlatan Özdemir
Özok, “Buna uymak zorundalar, bunlar em-
sal niteliğindeki kararlar. Ergenekon da-
vasındaki telefon dinlemelerinin yüzde
90’ının hukuk dışı delil olduğu ortaya çı-
kıyor, bu çok net. Davayı yürüten 13. Ağır
Ceza Mahkemesi heyeti, bu kararlar ışı-
ğında iddianameyi çok net bir şekilde de-
ğerlendirecektir. Çünkü dinlemenin bu
kararlardaki çerçevede ve koşullarda ya-
pılabileceği ortaya konuldu. Bu çerçeveye
uygun biçimde dinlenmişse telefon hukuka
uygun delil olacak ama uygun dinlenme-
mişse de hukuk dışı sayılacak.”
Hukukçular İlhan Selçuk’un telefon görüşmelerinin delil olarak kabul edilemeyeceğini vurguladõ
‘Dinleme hukuka aykõrõ’
TARKAN TEMUR
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa-
kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, Er-
genekon davasõ kapsamõnda tutuksuz yargõ-
lanan gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ
İlhan Selçuk’un adli dinleme kapsamõnda ol-
mayan telefon görüşmelerinin delil
olarak kabul edilemeyeceğini söy-
ledi. Galatasaray Üniversitesi Öğ-
retim Üyesi Doç. Dr. Ümit Koca-
sakal da yargõlamada yalnõzca din-
leme kayõtlarõna dayanõlarak verile-
cek mahkûmiyet kararlarõnõn Türk
hukuk sistemi için endişe verici ol-
duğunu söyledi.
Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Baş-
yazarõ Selçuk’un Polis Vazife ve Se-
lahiyet Kanunu (PVSK) kapsamõn-
da ve bir suçun soruşturmasõ ile il-
gili olmayan, ancak istihbari nite-
likte yapõlan dinlemelerin dosyaya
delil olarak konulmasõna hukukçulardan tep-
ki yağdõ. Selçuk hakkõnda, emniyetin isteği
üzerine verilen dinleme kararõnõn 2 Şubat 2008
tarihini taşõdõğõ ve daha önce de soruşturma
makamlarõ tarafõndan medyaya sõz-
dõrõlan Selçuk’un telefon görüşme-
lerinin, mahkemece verilen adli din-
leme kararõndan önceki tarihlerde ya-
põlan görüşmeleri olduğu anlaşõldõ.
Uygulamayõ yorumlayan hukukçu-
lar ise önleme amaçlõ dinlemenin hu-
kuka aykõrõ olduğunu ve delil olarak
kullanõlamayacağõna dikkat çekti.
Prof. Şen, dinlemenin “istihbari
dinleme” ve “adli dinleme” olarak
iki şekilde yapõlabileceğini, istihbari
dinlemeninde hâkim kararõyla ya-
põlmasõ gerektiğini ancak elde edi-
len bilgilerin delil olarak kullanõla-
mayacağõnõ söyledi. Selçuk hakkõnda mah-
keme kararõna dayanan ilk adli dinlemenin 21
Şubat 2008’de yapõldõğõnõn belirten Şen,
“Hukuka aykırı dinlemeler anayasanın
38/6 maddesi, Ceza Muhakemeleri Kanu-
nu’nun 286/2-a ve 217/2 ve TCK’nin 132
ile 137. maddeleriyle yaptırıma tabidir. Hu-
kuka aykırı deliller vasıtasıyla elde edilen
diğer deliller, yargılamada kullanılamaz ve
hükme esas alınamaz Mağdur, şikâyet yo-
luna başvurma hakkına sahip olduğu gibi,
sorumlular hakkında tazminat davası da
açabilir. Hukuka aykırı deliller, sadece şüp-
heli ve sanık lehine kullanılabilir” dedi.
‘DİNLEMEYLE SUÇ SABİT SAYILMAZ’
Prof. Şen, “İletişimin denetlenmesi yoluyla
elde edilen verilerle suç sabit sayılmaz. İle-
tişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen ve-
riler, somut, maddi ve pekiştirici deliller-
le desteklenmek kaydıyla mahkûmiyete
esas alınabilir. Yargıtay ve esas mahkemesi
tarafından ‘İletişimin Denetlenmesi’ ka-
rarları ve bu yolla elde edilen delillerin hu-
kuka uygun olup olmadıkları incelenme-
lidir” diye konuştu.
‘YARGITAY KARARI DİNLEME
ÇILGINLIĞINA DUR DİYECEK’
Doç. Dr. Kocasakal, Yargõtay 8. Dairesi’nin
hukuka uygun dinlemeyle elde edilen bilgi-
nin, başka maddi bir delille desteklenmezse
delil oluşturamayacağõ yönündeki kararõnõ
anõmsattõ.
Türk hukuk sisteminde “ikrar”õn dahi ge-
çerli olmadõğõna ve Yargõtay 8. Dairesi ka-
rarõna karşõ olanlarõ eleştiren Kocasakal,
“Ceza hukuku maddi gerçeği delil sayar.
Hukuka uygun dinleme dahi olsa, telefonda
ortaya çıkan ikrar ya da benzeri bir durum,
başka maddi delillerle desteklenmediği
sürece delil sayılmaması sisteme aykırı de-
ğil. Yargıtay, bu kararı dinleme çılgınlığı-
na son vermek için yaptı. Yargı artık de-
lil aramak yerine dinlemeye yoğunlaşıl-
masını, bu kararla önledi” dedi.
Prof. Dr. Ersan Şen, “Sõrf iletişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen
verilerden hareketle suç sabit sayõlmaz. İletişimin denetlenmesi yoluyla elde
edilen veriler, somut, maddi, dayanõklõ ve pekiştirici delillerle desteklenmedikçe
mahkûmiyet kararõ verilemez” dedi. Doç. Dr. Ümit Kocasakal da yargõlamada
yalnõzca dinleme kayõtlarõna dayanõlarak verilecek mahkûmiyet kararlarõnõn Türk
hukuk sistemi için endişe verici olduğunu söyledi.
‘Davanõn
sonunu
göremem’
HATİCE TUNCER/HİLAL KÖSE
Ergenekon davasõnõn 91. oturumunda sa-
vunma yapan Kuvayi Milliye Derneği
Adana ve Mersin temsilcileri tutuksuz sa-
nõklar Yaşar Arslanköylü ve Tanju
Okan örgüt üyeliği suçlamalarõnõ reddet-
tiler. Duruşmada söz alan tutuklu sanõk
emekli tuğgeneral Veli Küçük “Bu dava
her geçen gün çetrefilleşiyor. 66 yaşın-
dayım, bu davanın bittiğini göreceğime
inanmıyorum” dedi.
İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce
Silivri Cezaevi’nde görülen davanõn dün-
kü oturumunda tutuksuz sanõk Recep
Gökhan Sipahioğlu’nun çapraz sorgusu
tamamlandõ. Tutuklu sanõk Ali Kutlu, Si-
pahioğlu’nun kendisini dövdüğü yönün-
deki ifadelerinin doğru olmadõğõnõ belirt-
ti. Sipahioğlu da Ali Kutlu’yu dövmedi-
ğini söyledi. Sipahioğlu, mahkeme üye-
si Sedat Sami Haşıloğlu’nun askerdeyken
NATO’da herhangi bir birimde çalõşõp ça-
lõşmadõğõnõ sormasõ üzerine “hayır” ya-
nõtõnõ verdi. Tanju Okan da mahkeme baş-
kanõ Köksal Şengün’ün hakkõndaki id-
dialarõ okuyup okumadõğõ sorusu üzerine
“Emniyetten çağırıp 4 kalın cilt kitap
verdiler, ‘1 hafta içinde oku getir’ dedi-
ler. Okumadım açıkçası” diye konuştu.
‘ÇANKAYA’DAKİ ŞÜPHELİ’
Duruşmada söz alan tutuklu sanõk Ve-
li Küçük, geçen cuma günü duruşmada ko-
nuşan savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in
“Türk ordusunu korumak TSK’yi is-
tismar edenlere mi kalmıştır” sözlerine
cevap verdi. Küçük, “Bu dava her geçen
gün çetrefilleşiyor. 66 yaşındayım, bu
davanın bittiğini göreceğime inanmı-
yorum. TSK’yi savcının koruması ge-
rekmiyor, koruması gereken Türk ada-
letidir. Savcı istifa ederse Türk yargısına
büyük katkı yapacaktır” dedi.
Küçük’ün savcõ Pekgüzel’in açõklama-
larõnõ eleştirirken, zaman zaman gönder-
meler yaptõğõ Cumhurbaşkanõ Abdullah
Gül için “Çankaya’daki şüpheli” ifade-
si kullanmasõ dikkat çekti. Veli Küçük,
Pekgüzel’in “Savcıların dava seçme, çe-
kilme hakkı yoktur” sözlerine ilişkin ola-
rak şunlarõ söyledi: “Çankaya’daki şüp-
helinin ‘delillendirin, savcõ bulun’ talimatı
sonucu ancak böyle bir soruşturma
yapılabilirdi. Kimse sızlanmasın. Sav-
cı çekilemiyorsa yasalar çerçevesinde so-
ruşturma yapar. ‘Baskõ var’ diye yapa-
mıyorsa Türk yargısına tahribat ver-
memek için istifa etmesi lazım.”
Ümraniye’de bulunan bombalarõn sa-
hibi olmakla suçlanan sanõk Oktay Yıl-
dırım, geçen celselerde heyete sunduğu
bombalara ilişkin olay yeri inceleme gö-
rüntülerindeki ses kayõtlarõna ”işlem ya-
pıldığı” iddiasõna karşõlõk “Bu davanın bir
montaj olduğu doğru ama o ses kayıt-
ları montaj değil” diye konuştu.
Mahkeme heyeti, Ümraniye Cumhuri-
yet Savcõlõğõ’ndan bulunan patlayõcõlara
ilişkin hazõrlõk evrakõnõn istenmesini ka-
rarlaştõrdõ. Adresinde bulunamayan tu-
tuksuz sanõk İhsan Göktaş için yakalama
emri çõkarõlmasõna karar verildi.
ERGENEKON DAVASI
‘Yüzde 90’ı usulsüz’
TBB Başkanõ Özok, gelişigüzel hukuk dõşõ delillerle yargõlama olamayacağõnõ belirtti.
Prof. Azrak da ‘Dinlemelerin yaptõrõmsõz kalmasõ kötü niyetlileri cesaretlendiriyor’ dedi
Prof. Dr. Ülkü Azrak.
TBB Başkanı Özok.
Doç. Dr. Ümit
Kocasakal.