28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 Mayıs devriminden 49 yıl sonra: Sivil darbeli karşıdevrim! YağmurDeniz CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yalancı Çoban Öyküyü mutlaka bilirsiniz, ama yinelemenin bir zararı olmasa gerek. Günlerden bir gün çobanın biri köyün koyun- larını otlatmak için yakındaki bir tepeye çıkar. Koyunlar otlarken o da bir ağacın altına oturup kavalını üfler. Ama bir süre sonra sıkılır, “Şu köy- lülere nasıl bir oyun oynasam da eğlensem” di- ye düşünür, aklına bir fikir gelir. Avazı çıktığı ka- dar aşağıdaki köye doğru, “Yetişin koca bir kurt sürüye saldırıyor!” diye bağırmaya başlar. Ço- banı duyan köylüler ne bulurlarsa ellerine geçi- rip oflaya puflaya tepeye tırmanırlar. Ne var ki etrafta kurt falan yoktur, söylene söylene köye geri dönerler. Çoban aynı numarayı birkaç kez daha yineler, en sonunda da bu eğlenceden sı- kılır. O akşam köyün kahvesinde köylüleri çevresi- ne toplayıp “Siz ne aptal insanlarsınız” der, “na- sıl da kandınız yalanlarıma…” Ardından bir de kahkaha patlatır. Köylüler çok sinirlenirler, fakat ses çıkarmazlar. Başka bir gün sürüye gerçek- ten kurt saldırır. Çoban başlar bağırmaya: “Ye- tişin! Yetişin! Sürüye kurt saldırdı!” Bu kez kim- se aldırış etmez, “Bizim çobanın yine yalancılığı tuttu,” der geçerler. Kurt, sürünün yarısını par- çalar, çoban da yarım sürüyle köye geri döner. Artık kimsenin yüzüne bakacak durumda değil- dir, köylüler adı “yalancıya” çıkmış çobanı köy- den kovarlar. Öykünün küçükken okulda söyle- diğimiz, sonu çok daha “dramatik” olan bir de şarkısı vardır. “Günler geçmiş aradan/ kurt anlar mı şaka- dan/ Bir kocaman kurt dalmış,/ çobanı korku almış/ Yalancı yalancı sana kimse inanmaz/ Yalancı yalancı sözüne kimse kanmaz/ Kurt var! Diye bağırmış,/ köy halkını çağırmış/ Fakat kimse gelmemiş,/ yalancıyı kurt yemiş.” Ülkemizin koskoca Başbakan’ına “yalancı” demek haddime düşmez, ama kendisini dinle- diğimde nedense aklıma hep yukarıdaki öyküy- le o okul şarkısı geliyor. Başbakan, 23 Mayıs günü Düzce’de yapılan AKP 3. İl Kongresi’nde, hükümetin Suriye sını- rındaki mayınların temizlenme işini bir İsrail fir- masına verme planlarını eleştirenlere esip gür- ledi, onları geçmişte azınlıklara karşı uygulanan “faşizan” yaptırımların takipçileri olmakla, ya- bancı düşmanlığı yapmakla suçladı. Ne var ki eleştirilerin nedeni ‘iş’in verileceği firmanın mil- liyeti değil, ‘iş’in karşılığı olarak, temizlenecek 178 milyon 500 bin metrekare büyüklüğündeki toprakların işletme hakkının 44 yıl için temizle- yici firmaya verilmesiydi. Eleştirenler bu duru- mun başta İsrail’in can düşmanı olan komşumuz Suriye olmak üzere bölge ülkeleriyle Türkiye ara- sında yeni gerginliklere yol açacağını düşünü- yorlardı. Ayrıca iş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önerdiği gibi NATO İkmal ve Bakım Teşkilatı NAMSA’ya da verilebilirdi, bu seçeneğin dikka- te alınmaması da bir eleştiri konusuydu. Bunlar bir yana Başbakan’ın, AKP’nin izlediği politikalara karşı çıkanları nasıl “ötekileştirdiği”, “azınlıklaştırdığı”, onları “Ya sev ya terk et!” çağ- rısıyla sindirmeye çalıştırdığı, “Beğenmeyen çe- ker gider!” dediği henüz belleklerdeydi. Oysa Musevi yurttaşlarımızı hedef alan 1934 Trakya olayları, ağırlıklı olarak Musevi, Rum, Er- meni ve Levanten yurttaşlarımızı hedef alan 1942-1944 Varlık Vergisi uygulamaları, öncelik- le Rum yurttaşlarımızı hedef alan 6/7 Eylül 1955 olayları yakın tarihimizin kara lekeleriydi ve bun- ların kınanması gereken “faşizan nitelikte olay- lar” olduğu doğru bir saptamaydı. Keşke başka bir zaman, başka bir bağlamda yapsaydı bu saptamayı. Ama saptamayı, “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,” yakıştırmasının cuk oturduğu il- gisiz bir olayla ilişkili olarak yaptığından yandaş medyanın şakşakçı köşe yazarları ile sadık AKP’lilerin dışında aklı başında hiç kimse ciddi- ye almadı Başbakan’ın sözlerini. Bize de o eski okul şarkısını mırıldanmak düş- tü. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Bugün “27 Mayıs Devrimi”nin yõldönümü... Dünyanõn en özgürlükçü ana- yasasõnõ yarattõğõ için 1980’e ka- dar “Hürriyet ve Anayasa Bay- ramı”mõzdõ. Aynõ anayasayõ “yok eden” 12 Eylül faşizminden bu ya- na ise “anılması” bile istenmiyor... Giderek “yaşamsal”laşan tüm “demokratik” ve “hukuk dev- leti” kazanõmlarõmõzõn “anım- sanma”sõndan bile ürküyorlar... En çarpõcõ örnek “Devrim Ara- baları” ... “Cumhuriyetin sine- ma klasikleri” arasõna girmeye adayken, medyada yok!.. Mona- co’daki “en iyi film” ödülünü, hat- ta yönetmen Tolga Örnek’in tö- rendeki konuşmasõnõ dünya al- kõşlarken biz neden ekranlardan dinleyemedik? Çünkü devrimin “arabası”ndan bile hâlâ çekiniliyor... Cemal Gürsel’in 1960’ta Eskişehir va- gon fabrikamõzda yap- tõrdõğõ ilk Türk otomo- bilini “geliştirmeyen” sömürgecilerin, aynõ “ruh”un anayasasõnõ da tarihe gömdüğünü “ye- ni kuşak”lar bilsin is- temiyorlar... Cumhuriyetin bilgeleri Oysa 27 Mayõs Ana- yasamõz ve sağladõğõ özgürlükler faşizmin tõr- panõnõ yemeseydi; eski İÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Meh- met Haberal, eski 19 Mayõs Üniversitesi Rek- törü Prof. Dr. Ferit Ber- nay, eski UÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, eski İÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ve gazetemiz yazarõ Prof. Dr. Erol Manisalı gibi “cumhuriyet bilgeleri”mizin ülkeye ve bilime onca büyük katkõlarõna rağmen “terörist” sayõlabilecekleri, hayal bile edilemezdi... Hele İlhan Sel- çuk, Mustafa Balbay, Türkan Saylan gibi her biri “insan sev- gisi”nin simgesi yurtsever aydõn- larõmõzõn... Bu nedenle becerebilseler 27 Mayõs’õ takvimden bile silerler... Eğer yaşasalardı? “Anayasa Devrimi”mizin 49. yõlõnda “kanıtlanmamış şüp- he”ler altõndaki hocalarõmõzõ se- lamlayarak, üç değerli hukuk- çumuzu “onlar adına” da an- mak istiyorum. 1972’de yaşamõnõ noktalayan Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, 1992’de aramõz- dan ayrõlan Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve 2006’da yitirdiğimiz Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı... Eğer yaşasalardõ, bugünü, bel- ki “Silivri”de kutlayabilirlerdi! Çünkü üçü de 27 Mayõs’õ, “de- mokrasiyi diktaya dönüştü- ren”lere karşõ “özgürlükleri kur- tarma” hareketi olarak destekle- diler... Sıddık Sami Onar 1946’da İstanbul Üniversitesi’nin seçimle gelen ilk rektörüydü. 60 öncesin- de hükümetin “muhaliflerini ez- mek” için kurduğu “Tahkikat Komisyonları”nõ eleştirerek, gen- çliğin “hürriyet” eylemlerine destek vermişti. 61 Anayasasõ’na imzasõnõ atar- ken, “üniversite özerkliği”nin önderi olarak da tarihe geçti... Aynõ anayasanõn emektarlarõn- dan ve “27 Mayıs Devrimi Ku- rucu Meclisi üyesi” Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidede- oğlu da TBMM 23 Ni- san 1920’de açõldõğõnda Meclis’in “ilk memu- ru”ydu. Hukuk doktorasõnõ “cumhuriyet devrimi- nin bursu”yla İsviç- re’de tamamladõ. Sayõsõz ulusal ve uluslararasõ başarõya imza attõ. Yõl- larca birlikte çalõştõğõ Atatürk’ün “Nu- tuk”unu “Söylev” adõy- la öz Türkçeye çevirerek yeni kuşaklara armağan etti. Cumhuriyet gazete- sindeki yazõlarõyla da tüm ulusun hukuk öğ- retmeni olan Velidede- oğlu, Atatürkçü Dü- şünce Derneği’nin de kurucu ve onursal baş- kanõydõ. Aydın “direnen”dir... Aldõkaçtõ ise “milli gururu- muz” dediği 61 Anayasasõ hazõr- lanõrken “doçent”ti... 27 Mayõs için demişti ki; “Aydınların to- taliter eğilimli bir idareye kar- şı direnme hakkını kullanması doğaldır. Hürriyet mücadelesi daima aydınlar tarafından ya- pılmıştır. Çünkü aydın düşünür ve düşündükçe hürriyeti ister... Cumhuriyeti gençliğe emanet eden Atatürk’ün dehası bir ke- re daha anlaşılmıştır.” (Anaya- sa Hukukumuzun Gelişmesi - s.121) Prof. Dr. Süheyl Batum, bir ya- zõsõnda “27 Mayıs’ın simgesi” de- diği hocasõnõn dersini de “efsan- evi kürsü” olarak tanõmlamõştõ... 27 Mayõs’õn yõldönümünde “demokrasi ve hukuk sevdalısı” hocalarõmõzõ anarken, aynõ sev- dadan ötürü tutuklanan hocalarõ- mõzõ da hasretle kucaklõyorum... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ 27 Mayõs Devrimi’nin ‘Araba’larõ ve ‘Rektör’leri... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com27 Mayas 27 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Delil İlhami Hakverdioğlu: “Cemil Çiçek’e göre delil olmadan Deniz Feneri’ne dava açılmaz ama delil olmadan aydınlar hapse atılır!” Dindar Mahmut Yeşilgönen: “Allah’ın işi; Bülent Arınç’ın ‘dindar cumhurbaşkanı’ evrakta sahtecilik şüphelisi çıktı!” Koruma Hasan Baş: “Dokunulmaz şüpheli Abdullah, Deniz Feneri’nin günahlarını üstlenerek din kardeşlerini korusun!” Türkan Saylan pankartına yasak! FUTBOL Federasyonu yetkililerinin onay vermesine karşın polis Beşiktaş-Galatasaray maçında Beşiktaşlı taraftarların “Türkan Saylan onurumuzdur” ve “Alkışlar Türkan Hoca için” yazılı pankartlarını yasaklamış. Polisin gerekçesi pankartı açacak taraftarlarla tribünün alt kısımda oturan “ülkücüler” arasında gerginlik çıkma olasılığıymış. Ufak atsınlar da civcivler yesin! MHP’li tosuncukların Türkan Saylan’la sorunu olduğu yalanını uydurmak için ya Fetoşgillerden olmak lazım ya da ak-oğlanlardan! Cumhurbaşkanından Başbakanına, Milli Eğitim Bakanından İstanbul’daki valisine kadar AKP’lilerin Türkan Saylan’dan hiç haz etmediklerini sağır sultan bile anladı. Bu arada polisin Türkan Saylan’lı pankartlara getirdiği yasağın asıl gerekçesini merak ediyorsanız: Başbakanın İstanbul’daki daimi temsilcisi olarak görev yapan ve vilayet makamında oturmakta olan Muammer Güler’in huzurunu korumaktan ve mutluluğunu sağlamaktan başka bir amaç yoktur. Çünkü Türkan Saylan’ın cenaze töreninin hiçbir aşamasına katılmayan başbakanlık daimi temsilcisi Muammer Güler, Beşiktaş-Galatasaray maçına gitmişti ve karşısında böyle bir pankart açıldığında hiç kuşkusuz asabı bozulacak, asabiyet olacaktı! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İTİLAF Devletleri 18 Kasım 1918’de savaş gemileriyle Dolmabahçe Sarayı’nın önüne demir attıysa da İstanbul’un resmen işgali 16 Mart 1920’de oldu. Düşman, Osmanlı’nın başkentini teslim alırken, İstanbul’daki Rum, Ermeni ve Yahudi ahalinin önemli bir kısmı da işgalci devletlerin bayraklarını evlerine ve işyerlerine asarak işgali sevinçle karşıladı. İşgali destekleyenler arasında Türkler ve Kürtler de vardı! İşgal sırasında başta Amerika, Yunanistan, Fransa, İngiltere, İtalya gibi devletlerin temsilcileri, başvuru halinde Osmanlı’nın Rum, Ermeni ve Yahudi ahalisine, ülkelerine yurttaşlık hakkı tanıdı, pasaport verdi. Gün oldu devran döndü; Fatih’in torunları tarafından düşmana teslim edilen İstanbul, Kemal’in askerleri tarafından geri alındı; Türkiye Cumhuriyeti kuruldu! Günümüz Türkiye’sinde İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep, Türkiye’nin bir zamanlar farklı etnik kimlikte azınlıkları ülkeden kovduğunu ve faşizan bir yaklaşım sergilediğini buyurunca, yukarıdaki kısa tarih bilgisini anımsatmak gerekli oldu. Çünkü sultanın etek yalayıcıları hemen ortaya dökülüp, Varlık Vergisi’nin güya mağduru azınlıkların, 1964’te güya İstanbul’dan kovulan Rumların gönüllü avukatlığına soyunuverdi. İşbirlikçi medyada “Faşizan Türkler” işledikleri insanlık suçları nedeniyle yargılanmaya başlandı. Sevgili Uğur Mumcu’nun sözüdür; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Ne ki, yeminli işbirlikçilerin, mandacıların, dincilerin, liboşların, şerefsizlerin, ahlaksızların bir tek fikri vardır o da yalan ve dolanla Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırmak. Devleti yönetenler biliyordu ama halkın gerçeği öğrenmesi 1942’de Varlık Vergisi ile oldu. Çünkü vergi konulan zengin azınlıkların önemli bir kısmı soluğu yabancı ülkelerin konsolosluklarında aldı. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı sanılan Rum asıllı, Ermeni asıllı, Yahudi asıllı çok kişi Amerikan vatandaşı, Fransız vatandaşı, Yunan vatandaşı çıktı! Bu ülkeler Türkiye’ye yurttaşları için nota verdi! Öte yandan Aralık 1963’te Kıbrıs’ta Rumların yaptığı büyük katliamdan sonra İstanbul’dan gönderilen Rumlar da yurttaş ve azınlık değildi; onlar Yunan pasaportu taşıyan turistti. Gerisi yalan... Gerisi kirli propaganda... Gerisi şerefsizce yürütülen psikolojik savaş! Gerisi faşizan tezgâh! Faşizan SESSİZ SEDASIZ (!) Sıddık S. Onar H. V. Velidedeoğlu Orhan Aldıkaçtı BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Ankara’nõn Göl- başõ ilçesinde, sar- kõt ve dikitleriyle ünlü mağara. 2/ Çõ- kar yol, çare... Di- van şiirinin ölçüsü. 3/ “Bir el çõkarma- ya başlar bohça- mõzdan/ --- çiçeği kokan kederlerin” (A. M. Dõranas). 4/ Artvin yöresine öz- gü, yağõ çõkarõlmõş ayranõn kaynatõlmasõyla yapõlan peynir... Bursa’nõn İnegöl ilçesinde bir kap- lõca. 5/ Bir nota... Soyun- dan gelinen kimse... Han- gi şey. 6/ Boğa güreşi ya- põlan alan. 7/ Sõğõr sürü- sü... Kayak. 8/ Az sözle çok şey anlatma... Uzun ve yorucu çalõşma. 9/ Bir- birinden gittikçe uzakla- şan õşõnlar ya da çizgiler için kullanõlan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Konya’nõn Beyşehir ilçesinde bir mağara. 2/ Tatlõ, tuz- lu, acõ ve ekşi tatlar dõşõnda kalan beşinci tat... Ağrõ, sõ- zõ. 3/ Herhangi bir yere yanaşmõş filikanõn kürek çekmeden ilerlemesi için verilen komut... Hattatlarõn kâğõt cilalamakta kullandõklarõ özel bir bileşim. 4/ Sõnõr nişanõ... Aksama, bozukluk. 5/ Kimi belge ve işlemlere geçerlik kazandõr- makla yükümlü kamu görevlisi. 6/ Ağõr ve feryatlõ tür- külerde uygulanan bir halk ezgisi... Notada durak işare- ti. 7/ Asya’da bir göl... Üzüm veren bitki. 8/ Pasta hamuru... En kõsa zaman süresi... Tatlõ bir çörek. 9/ Bir sorunun çö- zümünü bulmaya yönelik felsefe yöntemi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 F A S A R İ T A E K E N E K O R R O M A L O T A F R A K S İ Y O N O T U M A N R A R A N O T J A L U Z İ M A E D A İ N U İ T A N A L İ Z U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. AYSU ANTİKACIOĞLU Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. FATMA OKŞAN TURUTHAN PAÜ Denizli MYO’dan aldõğõm geçici mezuniyet belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. Saime Ulu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear