26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Gül, çelenk takibi yapamazmış. Merak etmesin; kayıp çelengin davası olmaz! YağmurDeniz CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM 27 Mayıs ve Özgürlük Üzerine… Türkiye’de İslamcı medya ve kapı kolu liberal fa- şistlerin, yanıltıcı bir şekilde son 20 yılda yeni kuşa- ğa yerleştirdikleri bir inanç var: “Siz demokratsanız, darbelere karşısınız”. Ne kadar güzel bir cümle, de- ğil mi? Tabii ki aklı başında hiç kimse darbe sevmez; ama ondan da daha fazla sevilmemeyi hak eden şey- ler vardır: Kalıcı diktatorya ve faşizm gibi! Öncelikle, bu savı öne sürenlerin demokrasiye say- gılı olduklarını düşünürsünüz. Ama çoğunluğu, de- mokrasinin olmazsa olmaz şartı olan laikliği, sürek- li hırpalar. Demokratik bir toplumun, özgür bilim, ha- bercilik, sanat ve yargı bağımsızlığı üstüne kurulu ol- duğu gerçeğini görmez, “karşı” tarafın tüm hakları- na saldırır. İktidarı ellerinde tutanlar anti-demokrat ve özgürlük düşmanı olduklarını kanıtlamışlarsa, bu cümlenin iki- yüzlülüğü inandırıcı olabilir mi? O zaman şu anlam çıkar: “Sakın bana karışmayın ki, şu demokrasiyi top- tan boğma operasyonum yarım kalmasın!” Tarih, iktidarı ve demokrasiyi kullanarak faşist bir diktatörlüğe geçenlerin hüzünlü hikâyeleriyle dolu- dur. Hitler, Mussolini, Pinochet, Franco, Mende- res, İdi Amin, Çavuşesku, Bush ve daha niceleri. Bu kendi halklarına ve bazen diğer ülkelere şiddet, baskı ve kan taşıyan insanların, yıkıcılıklarını toplumlara bulaştırmalarının adı “demokrasi” olabilir mi? Tarih, canı pahasına bu iktidarlara karşı mücadele etmiş kah- ramanlarla doludur. Modern zamanla ilintili bu kök- leri salmış olan 1789 Fransız Devrimi de, 16. Louis’ye karşı halkın özgürlüğü adına bir “darbe”dir. Kalkıp bu- na “demokrasi karşıtı” mı diyeceksiniz? Özgürlüğü ya savunursunuz, ya da içini boşaltan demagogların oyuncağı olursunuz. 27 Mayıs Devrimi, tarihimizde 1923 Devrimi’ni, 20. yüzyılın demokrasi standartlarına taşımış bir büyük atılımdır. Ne ilginçtir ki, 1957’de DP’ye oy vermiş on- ca insanın bile aralarında olduğu ezici halk kitlesi 27 Mayıs günü, askerle beraber bayram yapmak üze- re sokağa dökülmüştür. Ama bu tarihi an, bugün tra- ji-komik şekilde kimilerince “tu ka ka” ilan edilmiş- tir! Hadi kolaysa gidin Portekiz’e de, 1974’te Sala- zar faşizminin artığı Caetano iktidarını devre dışı bı- rakan “karanfil devrimi”ni darbecilikle suçlayın! Na- sıl maskara olacağınızı görün! Gerçeklere dönersek, 27 Mayıs, meşruiyetini ta- mamen kaybetmiş bir iktidara karşı yapılmıştı. Üni- versite profesörlerine “Kara Cüppeliler” diye haka- ret eden, yolsuzlukla iç içe yaşayan, basını her gün san- sürleyen, gazetecileri hapse attıran, üniversite gen- çliğine cop ve kurşunla saldıran, devlet radyosunu hü- kümet borazanına çeviren, DP’ye sözde kaydolanla- rı “Vatan Cephesi” ilhakı diye duyuran ve sonunda hızını alamayarak tek büyük siyasi rakibi CHP’yi uy- durma hukuk dışı yollarla kapatmak üzere “Tahkikat Komisyonu” rezaletini tezgâhlayan DP, kendisini ik- tidara taşıyan demokrasiye büyük bir savaş açmıştı. Bu gerçekleri inkâr edip DP’yi “demokrasi mağ- duru” ilan etme hastalığı Özal döneminde belirdi. Ön- ce SHP, sonra CHP, ne yazık ki Ecevit’in de alet ol- duğu bu sahte propagandalara karşı “Aman bizi dar- beci sanmasınlar” diye sessiz kaldılar. Ama güneş bal- çıkla sıvanmaz. Mükemmel 1961 Anayasası, Türk de- mokrasisine, tüm kırpılmalarına rağmen neredeyse kırk yıl boyunca, artıklarıyla yön vermeye çalıştı. O çok üzücü üç idam yapılmasa, bugün 27 Mayıs dendi- ğinde, herkesin aklına ilk bu gelecekti. O günlerde tüm dış basın ve hükümetlerin de alkışladığı bir dev de- mokratik adımı, bugünün verileriyle ele alıp anakro- nik mantık oyunlarıyla mahkûm etmek, zavallılıktır. Bu dönemi merak edenler, sahaflarda “27 Mayıs İlk Aşkımızdı” kitabımı arayabilirler! 27 Mayıs’ı bu ülkenin en ilerici, en çarpıcı isimle- ri yıllardır savundu. Kitabıma adını veren Uğur Mumcu dışında, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı gibi demokrasi şehitleri ve Hıncal Uluç’tan başka, onca ünlü yazar arasında bir isim vardı öne çıkan: Çetin Altan. İşte onun 27 Mayıs günü Milli- yet’te yazdıkları: “Bütün Türk vatanperverleri bu şanlı günün heyecanı içindedirler. Çürümüş süfli po- litika tertiplerinin şahsi ihtiraslarla Türkiye’yi en teh- likeli kardeş kavgalarına sürüklemek üzere olduğu bir anda, TSK’nin medeni bir şekilde idareye el koyma- sı ve memleketi karanlık bir akıbetten kurtarması, ta- rihimizin büyüklüğüne yakışan mutlu bir hareket olarak, milletimize hür ve insan haklarına uygun ye- ni ufuklar açmaktadır.” PERİHAN ERGUN Her ölüm erkendir. Prof. Dr. Türkan Saylan’ın Hakk’a yürüyüşü çok daha erken ol- du. Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma ve aydınlanma ilkelerinin direngen savunu- cusu ve uygulayıcısı Sayın Saylan’ın inançlarıyla bezen- miş olanlar, onu hep yaşata- caklar. ÇYDD’nin isim anası Prof. Dr. Necla Arat’ın oluş- turup geliştirdiği Kadın Araş- tırmaları Kuruluşu’nun da amacı kadınlarımızın sorunla- rına eğilmek, onlarla aynı ÇYDD’nin yolunda yürümek- tir. Kimsesizlerin anası, geri kalmışlığın, ağa düzeninin, yoksullukla yoksunluğun, tö- resel içgüdülerle bağnazlığın zincirlediği kızlarımızı, halka- larını kopararak eğitme sava- şımının öncüsüne ne denli borçluluk duyulsa azdır. Er- genleşmeden meta gibi satı- larak kumalaştırılan yavruları- mızın kurtarılışıyla -aynen Köy Enstitüleri’ne savaş açtıkları gi- bi- Sevgili Saylan’a da akıl al- maz yakıştırmaları yapanlar- dan bu ülke mutlaka kurtula- caktır. Önce 17 Mayıs Tan- doğan mitingi, sonra da ce- nazesinin ardından yürüyen on binler, bunun en büyük kanı- tıdır. Sağlığımla ilgilenen so- rumlu yakınlarımla uzmanları- mın engellemek istemelerine karşın Lütfi Kırdar’daki top- lantıya gidebilmiştim. Salon- dan çıktığımda karşı kaldı- rımda ellerinde onun en sev- diği kır papatyalarıyla, yöresel giysileriyle bir grup Doğulu kadınımızın cenazesinin çık- masını beklediklerini gördüm. Etraflarını kameramanlar sar- mıştı. Onların sorularına ağla- maklı ve içtenlikli tavırlarla verdikleri cevaplar çok dü- şündürücü ve duygulandırı- cıydı. “Kızlarımızı bizim gibi er- kenden satılarak evlendiril- mekten, şıhın, ağanın zul- münden burslar vererek, oku- tan kurtarıcıdır” diyerek dua- lar ediyorlardı. Bu görüntü usulen bile yapılmayan devlet protokolünün çok üstündey- di. Bir de toprağa verildiği 19 Mayıs akşamında ekranlar- dan izlediğimiz Zincirlikuyu Mezarlığı’nın bekçisi vatandaş Halil Bülbül’ün borçluluk söy- lemleriydi. Kızı Dilek Bül- bül’ün ilkokuldan itibaren, şimdi Çanakkale Üniversite- si’nde radyo-televizyon bölü- münde eğitimini sürdürmesi- ni sağlayan Türkan Hoca’ya borçluluğunu, ancak kabrini her gün çiçeklerle bezeyip bekleyerek ödeyebileceğini acılı gözlerle ifade etmeye çalışıyordu. Beyinleri tarikat ve cemaatlerin çağdışı düzme- celeriyle, Atatürk düşmanı yo- bazlarla, köleleri marabaların uyandırıcılığından korkanla- rın şartlanmalarıyla karartı- lanlara en güzel yanıt, binler- ce kurtarılmışın içinden bu iki örnek, yeterlidir. Sayın Saylan’ın 17 yıldır da- yanma gücüyle, akıl ve irade- siyle öldürücü kansere karşı verdiği savaşım, birçok ken- dini hastalıklarına teslim et- mişlere örnek niteliğini de ta- şıyor. Geçen 24 Temmuz Lo- zan Antlaşması’nı Anma ve Anlatma Günü, Heybeliada’da ÇYDD, İnönü Vakfı Başkanı Özden İnönü Toker, İKKB Başkanı Nazan Moroğlu ve Ada Dostları Derneği’nin Ata- türk Anıtı’nın yanındaki mey- danda çok ilgi çeken toplan- tısındaki konuşma ve duru- şunda hiç endişe verici bir gö- rüntüsü yoktu. Derneğimizin düzenleyiciliğine duyduğu memnuniyetle bana vermek lütfunda bulunduğu plaketi sunarken hakkımdaki sitayiş- lerine layık olmak, hep yanın- da oluşumuzun devamını sür- dürmemizin ahdı olmuştur. Onun kabre gidiş yolculu- ğunda arkasındaki on binler de sloganlarıyla hep bunu di- le getiriyorlardı. Uzun süredir memleketin gidişatı ve Ergenekon tertibi- nin de tuz biber ektiği karam- sarlıklarımıza bir de telefonla- rının dinlenmesi ve darbecilik suçlamalarıyla evinin ve der- nek merkezi ve şubelerinin alt-üst edilerek ona hastane- de kan verilirken aranması, toplumda çok şaşırtıcı, utan- dırıcı ve üzüntü verici olmuş- tu. Kendisi bunu suçsuzlu- ğunu bilerek çok sükûnet ve sağduyuyla karşıladıysa da yaşamını bir ay gibi kısa bir sü- rede yitirmesine neden olabi- leceği kanısı çok yaygındır. Her şeye karşın 17 Mayıs Tandoğan mitingindeki yüz binlerle 19 Mayıs’taki cena- zesinin ardında on binlerin saygı yürüyüşü, laik demo- kratik sosyal Türkiye Cumhu- riyeti’nin ilke ve devrimlerinin bu ulusun elinden alınamaya- cağının, bir de karamsarlıkla- rın giderilmesinin göstergesi olmuştur... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 26 Mayıs Türkan Saylan Hep Yaşayacak HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 26 MAYIS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Arayış Şeyda Cebeci: “Polise cephane ihbarı yaparak Türkan Saylan’ın mezarının açılmasını sağlayacak Ergenekon muhbiri aranıyor!” Adnan Şentürk: “Başbakan, ekonomik krizin biraz sürtüneceğini söyleyince yeni bir türle tanışmış olduk: Fortçu kriz!” Balyoz Avni Kurtuldu: “Hastaneye gelen ambulansın kapısı açılmayınca hasta öldü. Hey gidi balyoz, sen nelere kadirmişsin!” Ergenekon polisi ve bilgisayarlar ERGENEKON dalgasında basılan evlerde ve işyerlerinde polisin alıp götürdüğü bilgisayarların sahiplerine uyarı: El konulan bilgisayarlarınız geri verildiği zaman bir uzman bilgisayar teknisyenine gidiniz. Çünkü polisin bilgisayarınıza yüzlerce virüs bulaştırması söz konusu. Polisin virüs bulaştırma işini planlı ve kasıtlı yaptığı söylenemez ama bilgisayarınızın ana belleğini kendisi için kopyalarken sistemi virüse karşı korumakta özenli davranmadığı rahatlıkla söylenebilir. El konulan bilgisayarlarınız geri verildiği zaman bir uzman bilgisayar teknisyenine gidiniz. Çünkü bilgisayarınızdaki bazı veri tabanları polis tarafından bilerek ya da bilmeyerek silinmiş veya zarar görmüş olabilir. El konulan bilgisayarlarınız geri verildiği zaman bir uzman bilgisayar teknisyenine gidiniz. Çünkü polisin sizi izlemek için bilgisayarınıza bir program yükleme olasılığı yüksektir. Bu program, sizin özel dosya hareketlerinizi kaydederek internete bağlandığınız anda bilginiz dışında polis merkezine rapor etmektedir. İnternet ortamında başkaları ile iletişim hareketlerinizi de polise bildirmektedir. Polis bir kısmı yasadışı olan bu işleri tabii ki kendi kafasına göre yapmamaktadır. Polisin, Ergenekon dalgasının birincil ve ikincil savcılarının bilgisi ve yakın ilgisi dahilinde çalıştığı dikkate alınmalıdır. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KADIN, “Biz neler gördük” diyor. “Biz” derken kendisinden ve kocasından söz ediyor. Kadın, evrakta sahtecilikten şüphelinin karısı. Kadına “baş bayan” diyorlar; daha doğru bir tanımla BBBB yani başı bağlı baş bayan. “Biz neler gördük diyen kadın, kocasının “titiz” olduğunu söylüyor ve “Bu kadar titiz bir insana böyle ithamda bulunulmasına üzülüyorum” diyor. Kadının “itham” dediği, ağır ceza yargıcının verdiği hukuki bir karar. Kadın, yargıç kararını “itham” olarak niteliyor; kocasının kayıp trilyon davasında evrakta sahtecilikten şüpheli olamayacağına hüküm veriyor. Kadının adı Hayrünnisa; Arapçada kadınların hayırlısı demek oluyor. Soyadı Gül. Partizan akepeliler tarafından sayın cumhurbaşkanı yapılan Abdullah Gül’ün karısı. Kocası için “hayırlı bir kadın” olduğu kesin. Kocasının hocasının hüküm giydiği kayıp trilyon davasında kocası için göğsünü siper etmekten çekinmiyor. Kocası da hocası için elinden gelen çabayı göstermiş, trilyonları götüren hocası Necmettin Erbakan’ı sağlık sorunlarını dikkate alarak affetmiş; hocası da siyasete dönüp kendini Tahran’daki Ayetullahların kucağına atmıştı! Hayrünnisa Gül, Çankaya Köşkü’nde BBBB yani başı bağlı baş bayan olarak oturuyor. Bugüne dek Çankaya Köşkü’nde ev sahibeliği yapan hanımefendilere bakıyorsunuz; Mevhibe İnönü, Reşide Bayar, Melahat Gürsel, Atıfet Sunay, Emel Korutürk, Semra Özal, Nazmiye Demirel, Semra Sezer. Böylesi ilk kez oluyor; “Biz neler gördük” diyeni ilk kez çıkıyor. Kocalarının mutlak iktidarlarında siyaset ateşi ülkeyi yangın yerine çevirirken bile Mevhibe İnönü’nün veya Reşide Bayar’ın bir gün olsun ağzını açtığını kimse hatırlamıyor. Alışılmadık davranışlar sergileyen kocasına yönelik çok ağır eleştiriler karşısında bile Semra Özal’ın sessiz kalmayı yeğlediği biliniyor. Bu seferki, sıcak politikanın içine gözü tamamen kapalı balıklama dalıyor. İçinde sakladığı ülkesini yabancılara şikayet etmenin ve ülkesi aleyhine dava açmanın hıncı ve hırsı ile “Biz neler gördük” diyor, yargıç kararını “itham” olarak niteliyor. Demek ki bir bildiği var. O halde, bugün olmazsa yarın, kocası kayıp trilyon şüphelisi olarak ifade verdiğinde yargıçlar kadını da çağırmalı, kadından neler gördüğünü, neler bildiğini anlatmasını istemeli. Böyle tanık her zaman ortaya çıkmaz! Her tanıktan böyle şüpheli adayı her zaman olmaz! BBBB SESSİZ SEDASIZ (!) Fortçu BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Duvara ya da tavana püskürtüle- rek yapõlan bir tür sõva. 2/ Düzenli olarak ekim yapõ- lan arazi... Siper, hendek. 3/ Bir Av- rupa ülkesinin baş- kenti... Tatlõ sular- da yaşayan bir ba- lõk. 4/ Bir örgüt içindeki farklõ gö- rüş ve yaklaşõmlarõn ideo- lojik düzeyde bir kimlik kazanmasõ sonucu ortaya çõkan gruplardan her bi- ri. 5/ Bilgisiz, kültürsüz kimse... Dünyanõn tek kuyruksuz kedi cinsinin adõ. 6/ Bir etkinliğin ge- çici olarak durdurulduğu süre... Kõsa yazõ. 7/ Bir tür pencere kapama dü- zeni... Fas’õn plaka imi. 8/ Tavõr, davranõş... Eskimo- lar’õn kendilerine verdikleri ad. 9/ Çözümleme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kapõ, pencere gibi yerlere takõlan dövme demir. 2/ Bir çalgõyõ, doğru ses vermesi için ayarlama... Kadas- tro haritalarõnda parseller topluluğu. 3/ Mevlevi derv- işlerinin dönerek yaptõklarõ ayin... Meydan. 4/ Tokat yö- resine özgü bir halk oyunu. 5/ Bir nota... Görevden al- ma. 6/ Uzun bir zaman aralõğõ içinde belirli bir bölge- de egemen olan atmosfer koşullarõ... Kayõnbirader. 7/ Atõn başõna geçirilen dizgin ve süsler... Eli işe yatkõn, becerikli. 8/ Özerklik. 9/ Kuytu ve sõcak yer... Eskiden Karagöz oynatõlan kahvelere verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç E K T İ R M E E V R E N E K E K R A K A Y A R T E K V İ N B İ İ N İ Ğ Ş İ Ş R A N H U R İ M E Y Ş U T K E K A B İ R A L E R İ Ş İ K L İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com;Faks: 0212 227 34 65
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear