28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA 4 HABERLER İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN namikzafer@yahoo.com GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Ortadoğu’da Bir Şeyler Oluyor - II Pazartesi yazımı, “yeni bir dönemin” başlamakta olduğunu düşündüren gelişmelere karşın kö- tümser bir notla bitirmiştim. Başkan Obama’nın ve Başbakan Netanyahu’nun pazartesi günü ger- çekleştirdikleri görüşme kötümserliğimi azalt- madı. İlişki hâlâ çok özel, ama artık yaklaşımlar farklı Şimdi, ABD ve İsrail arasındaki özel ilişki var- lığını koruyor, ama artık ABD tarafsız aracı rolü- ne daha yakın. Her iki ülke de Filistinlilerin kendi kendilerini yönetmesini istiyorlar, İran’ın nükleer silahlar edinme olasılığını büyük bir tehlike olarak görüyorlar; Filistin sorununu bölgeselleştirerek, da- ha büyük bir çerçeve içinde çözmeyi planlıyorlar. Ama iki liderin basın toplantısındaki ifadeleri, ABD ve İsrail’in artık iki farklı yaklaşımı temsil ettik- lerini gösteriyor. Üstelik, bunlar (iki devlet, İran so- runu ve ikisi arasındaki ilişki) Jerusalem Post’un editörüne göre uzlaşılması olanaksız farklar. Toplantı öncesinde ABD kamu diplomasisi ta- rafından, basına sızdırılan haberlerle “yumuşatma” çabalarına karşın, Netanyahu, “iki devlet” ifade- sini kullanmadı; barış sürecinde “kendilerine dü- şeni yapacaklarını”, Filistin’in İsrail ile yan yana, bir tehdit oluşturmadan var olmasından yana ol- duğunu vurgulamakla yetindi. Buna karşılık Oba- ma “iki devletli çözümün, İsrail’in yerleşimleri dur- durmasının, Gazze halkının yaşamını kolaylaştıracak adımlar atmasının” önemini vurguladı. İran sorununa gelince, Netanyahu, önce İran sonra Filistin sorunu derken, Obama’nın “ben bu bağlantının ters yönde olduğuna inanıyorum” ifadeleri dikkat çekiyordu. Obama diplomasiye, doğrudan görüşmelere önem veriyor, bu yolla bir çözüm bulunacağına inanıyordu. Netanyahu ise, tüm seçeneklerin (askeri müdahalenin) masada ol- duğunu vurguladı, hatta Obama’nın, diplomatik açılımlar sonuç almazsa, daha kapsamlı, ulus- lararası yaptırımların devreye girebileceğine iliş- kin ifadelerini, “tüm seçenekler masada” yönün- de yorumlamaya çalıştı. Obama, Ürdün Kralı’nın önerisi bağlamında, ba- rışa karşılık, tüm Arap ülkelerinin İsrail’i tanıma- sını, böylece İran’ı da kapsayacak bölgesel bir ba- rış “dinamiği” oluşturmayı amaçlarken, Netan- yahu’nun, Filistin sorununu, İran’a karşı, Arap ül- keleriyle oluşacak bir ittifakın dinamikleri içinde erit- meyi düşündüğü görülüyordu. Netanyahu’nun “yerleşimlerin durdurulması”, Gazze’nin açılma- sı üzerine bir şey söylememesi de dikkat çekiciydi. Yapısal sorunlar ağır Netanyahu’nun, aşırı sağcı koalisyon ortakla- rından dolayı çok fazla manevra alanı olmadığı- na değinmiştim. Ama iki devletli çözüme diren- mesinin arkasında, ağır yapısal sorunlara ilişkin kaygılar da var. Birincisi, bu iki devletli çözümün Filistinliler, hat- ta Arap devletleri tarafından, nihai çözüm olarak benimsendiğini söylemek zor. Hamas İsrail’i ta- nımamaya devam ediyor. Arap devletleri, iki devlet çözümünü dile getirirken İsrail’i bir “Yahudi devleti” olarak tanımlamaya yanaşmıyorlar. İkin- cisi, Filistin tarafında, El Fetih ile Hamas arasın- da adeta bir iç savaş yaşanıyor. Dahası, kimi ana- listler, Gazze söz konusu olduğunda Hamas ile Müslüman Kardeşler arasındaki ilişkiden rahatsız olan Mısır yönetiminin, “iç savaştan” Hamas’ın ga- lip çıkmasını istemediğini; Batı Yakası’nda da Ür- dün Haşimi krallığının ülkesindeki Filistin nüfusunu düşünerek, El Fetih’in liderliğinin gelecekte başına bela olmasından korktuğunu düşünüyorlar. Diğer taraftan, yerleşimciler, Kudüs’ün statüsü ve sürgündekilerin geri dönüşü devasa sorun- larının ötesinde, demografik ve ekonomik koşul- lar da olası bir Filistin devletinin geleceğine iliş- kin iyimser olmayı zorlaştırıyor. “Batı Yakası”nda, yaklaşık 2.5 milyon Filistinlinin üçte biri çöl, 2270 milkarelik bir alanda yaşamaya çalışıyor. Gazze’de durum daha vahim: 141 milkarelik bir alanda yak- laşık 1.5 milyon Filistinli yaşamaya çalışıyor. Ki- mi hesaplamalara göre geri dönüş olasılığı, 200.000, kimilerine göre de 2-4 milyon göçmen anlamına geliyor. Bunlara mali destek verilmiş, İs- rail tüm yasadışı yerleşimleri sökmüş bile olsa, ku- rulacak Filistin devletinin İsrail’e güven vermesi uzak bir olasılık. Bu devlet, yoksul, çok büyük bir kısmı genç, hemen sınırın ötesinde güçlü, zengin, tüketim toplumu özellikleri sergilemeye devam eden İsrail’e bakarak, topraklarında başkalarının yaşamaya devam ettiğini düşünmeye devam eden, bir ordu sahibi bile olmasına izin verilme- diğinden onuru kırılmış, büyük olasılıkla da Hamas tarafından yönetilen bir halkın devleti olacak… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Kanadoğlu, sahtecilikle suçlanan birinin cumhurbaşkanõ olacağõnõn öngörülmediğini söyledi ‘Gül sade yurttaştan farksõz’İLHAN TAŞCI ANKARA - Yargõtay Onursal Cumhuriyet Başsavcõsõ Sabih Ka- nadoğlu, Cumhurbaşkanõ Abdul- lah Gül’ün “Kayıp Trilyon” da- vasõ kapsamõnda yargõlanabilece- ğine ilişkin mahkeme kararõnõ de- ğerlendirdi. Cumhurbaşkanõ’nõn siyasal so- rumsuzluğunun tartõşmasõz oldu- ğunu kaydeden Kanadoğlu, “Tek başına yaptığı işlemler hakkında yargı mercilerine başvurulamaz. Bu ilke olarak cumhurbaşkanı- nın, görevi sırasında ve görevi ne- deniyle işlediği suçlardan da ce- zai sorumluluğu bulunmadığını belirlemektedir. Ancak madde- nin üçüncü fıkrası, bu ilkeye bir ayrık hal getirmektedir. O da va- tana ihanet” dedi. Cumhurbaşka- nõ’nõn kişisel suçlarõndan sorumlu olduğuna ilişkin anayasada her- hangi bir hüküm olmadõğõnõ anõm- satan Kanadoğlu, “Ancak bu yok- luk, onu sorumsuz kılmaz. So- rumluluk, ceza kurallarının eşit- liğinin ve zorunluluğunun doğal sonucudur. Anayasada herhan- gi bir düzenleme olmadığı için cumhurbaşkanı hakkında, sade bir vatandaş ya da dokunul- mazlığı kaldırılmış milletvekili gi- bi işlem yapılması gerekir. Cum- hurbaşkanlığı makamına duyu- lan saygıya bağlanan boşluk, kı- yas yoluyla doldurulamaz” de- ğerlendirmesini yaptõ. Gül’ün Cumhurbaşkanõ seçil- meden önceki göreviyle ilgili suç- larda, önceki görevin gerektirdiği soruşturma usulüne tabi olduğuna işaret eden Kanadoğlu, anayasa ve içtüzükte kişisel suçlara ilişkin hüküm yer almadõğõndan genel hükümlere göre işlem yapõlmasõ ge- rektiğini söyledi. Cumhurbaşka- nõnõn kişisel suçlarõndan sorumlu olduğuna ilişkin anayasada her- hangi bir hüküm olmadõğõnõ belir- ten Kanadoğlu, bunun nedeninin “Hiçbir ülke, yargı önünde ak- lanmadan, mahkûmiyeti halinde milletvekili seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran zimmet, rüşvet, irtikap, sahtecilik, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma vs. gibi suçlarla itham edilenlerin cumhurbaşkanlığına aday ola- cağını ve seçileceğini tahmin ve tasavvur etmediği için anayasa- larına bu yolda bir düzenleme ge- tirmemiştir. Bizim anayasamız- da da bu olasılığın gerçekleşme- si öngörülmemiştir” sözleriyle açõkladõ. Sabih Kanadoğlu, ister görevi sõ- rasõnda suç işleyen cumhurbaş- kanlarõ olsun, isterse milletveki- liyken suç işlediği iddia olunan ve milletvekili dokunulmazlõğõndan yararlanan, cumhurbaşkanõ seçil- mesi nedeniyle dokunulmazlõğõ sona eren cumhurbaşkanlarõ ol- sun, bu hallerde haklarõnda sade bir vatandaş ya da dokunulmazlõğõ kaldõrõlmõş milletvekili gibi işlem yapõlmasõ gerektiği vurguladõ. Ka- nadoğlu, “Anayasada, kişisel suç- ları hakkında mevcut boşluk dolduruluncaya kadar, cum- hurbaşkanları herhangi bir do- kunulmazlığı bulunmayan sade vatandaş kimliği taşırlar” dedi. REFAH’LI YILLARIN DAVASI Gül,belgede sahtecilikle suçlanıyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Sincan 1. Ağõr Ceza Mahkemesi’nin Kayõp Trilyon davasõndan yargõlanmasõ gerektiğine karar verdiği Cumhurbaş- kanõ Abdullah Gül, “özel belgede sahtecilik”le suç- lanõyor. Sincan Ağõr Ceza Mah- kemesi’nin “yargılanma- lı” kararõnõ “kötü niyetli” olarak değerlendiren Cum- hurbaşkanõ Abdullah Gül ile ilgili dava şöyle geliş- mişti: Refah Partisi’nin kapa- tõlmasõnõn hemen ardõn- dan 1997’de dönemin Yar- gõtay Başsavcõlõğõ, Hazi- ne’den siyasi partilere ya- põlan yardõmõn partinin kapatõlmasõndan sonra Ha- zine’ye devrinin engel- lenmesi amacõyla kapatõl- ma tarihi öncesinde har- canmõş gibi gösterildiği iddiasõyla suç duyurusun- da bulundu. İnceleme sonrasõnda aralarõnda Necmettin Er- bakan’õn da bulunduğu genel merkez ve taşra ör- gütünde görevli 88 partili hakkõnda “RP’nin 1997 Hazine yardımını 71 il teşkilatına makbuz kar- şılığı dağıtılmış gibi gös- tererek kamuyu dolan- dırdıkları” gerekçesiyle dava açõldõ. Erbakan’õ, özel belgede sahtecilik suçundan 2 yõl 4 ay hapse mahkûm eden mahkeme, partiden 68 ki- şiyi de bir yõl ile bir yõl iki- şer ay arasõnda hapisle ce- zalandõrdõ. O dönem RP’de Genel Başkan Yar- dõmcõsõ olan Abdullah Gül ve eski İçişleri Bakanõ Abdülkadir Aksu hak- kõnda, dokunulmazlõk ne- deniyle dava açõlamadõ. Dokunulmazlõğõ nede- niyle hakkõnda dava açõ- lamayan Gül için dönemin Ankara Cumhuriyet Baş- savcõsõ Melih Tarı, Mec- lis’e fezleke gönderdi. Su- çun özel evrakta sahtecilik ve Siyasi Partiler Kanu- nu’na aykõrõlõk olarak ta- nõmlandõğõ fezlekede şu iddialara yer verilmişti: “Partinin kapatılma ihtimalini yüksek gören parti üst düzey yönetici- lerinin ‘Anayasa Mahke- mesi kararõyla kapatõlan si- yasi partinin bütün malla- rõ Hazine’ye geçer’ hük- münün uygulanmasını imkânsız hale getirmek amacıyla 71 il başkanını genel merkeze çağırmak suretiyle aralarında da- ğıtılmış gibi göstererek makbuz imzalattırıldığı ve olay tarihinde parti- nin genel başkan yar- dımcısı olarak görev ya- pan sanığın da (Gül) bil- gisi dahilinde olduğu, bu şekilde sanığın özel ev- rakta sahtecilik suçuna iştirak ettiği, ayrıca Si- yasi Partiler Kanunu’na aykırı davrandığı görü- şüne varılmıştır.” Gül, Cumhurbaşkanõ se- çilmeden önce Kayõp Tril- yon davasõna ilişkin olarak “Mahkemeye gitmem gerekirse, sade vatandaş gibi giderim” demişti. Ancak, önceki gün açõk- lanan mahkeme kararõnõn ardõndan yaptõğõ yazõlõ açõklamayla vatana iha- net suçu dõşõnda yargõla- namayacağõnõ savundu. Baykal, ‘yargılanabilir’ demişti CHP lideri, Gül Köşk’e çõkmadan yaptõğõ açõklamada Meclis’ten Cumhurbaşkanlõğõna seçilecek bir kişinin tüm dokunulmazlõklarõnõn kalkacağõ uyarõsõnõ yapmõştõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başka- nõ Deniz Baykal, Cumhur- başkanlõğõ seçiminden önce yaptõğõ açõklamalarda “Cum- hurbaşkanı yargılanamaz diye bir şey yok, yargılana- bilir” demişti. Sincan 1. Ağõr Ceza Mah- kemesi’nin Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün yargõlana- bileceğine ilişkin kararõ tar- tõşma yaratõrken CHP İletişim Koordinatörlüğü’nden yapõ- lan açõklamada CHP lideri Baykal’õn 12 Temmuz 2006 ve 20 Aralõk 2006 tarihlerin- de yaptõğõ açõklamalar anõm- satõldõ. “CHP Genel Başka- nı Deniz Baykal’ın daha or- tada Sincan Ağır Ceza Mah- kemesi’nin kararı yokken tam 3 yıl önce 2006 yılında 2 kez cumhurbaşkanının yar- gılanabileceğini söylediği”nin altõ çizilirken bu açõklamalar anõmsatõldõ. Baykal, 12 Tem- muz 2006 tarihinde “Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa yargı- lanır” derken “Anayasamızın 105. maddesi, cumhurbaş- kanına, başbakanın veya ba- kanların birlikte yayımla- dığı kararnameler dışında bir dokunulmazlık tanımı- yor. Cumhurbaşkanı yargıla- namaz diye bir şey yok. Yar- gılanabilir. Başbakan cum- hurbaşkanı seçilirse millet- vekilliği sıfatından gelen do- kunulmazlık kalkar. Eski bir başbakanın başbakanlık dö- neminde işlediği suçlarla ilgili süreç ne olacak? Meclis Baş- kanı ne yapacak? Bir millet- vekili başvuruda bulunursa durum Yüce Divan’a inti- kal edecek. Bu süreci engel- lemek mümkün değil. Bu yargılama olur. Olursa ne olur? Yüce Divan’da ifade verir. Akşamları resepsi- yonlara gider, kararname imzalar” demişti. Baykal, 20 Aralõk 2006 ta- rihinde Hür Parti Genel Baş- kanõ Yaşar Okuyan’õn CHP’ye yaptõğõ ziyaretten sonra gazetecilerin Tayyip Erdoğan’õn cumhurbaşkanõ olmasõ halinde indirilip indi- rilemeyeceği, yargõlanõp yar- gõlanamayacağõ konusundaki sorusuna da şu yanõtõ ver- mişti: “Cumhurbaşkanlarımızın yargı karşısındaki durumu- nun doğru algılanmasına ih- tiyaç var. Cumhurbaşkanı yargılanamaz diye bir ka- naat var, bu anayasada yok. Cumhurbaşkanı görevi sı- rasında, göreviyle ilgili ya- pılan işlemden dolayı yargı- lanamaz, ama cumhurbaş- kanları görevinden önce iş- lemiş olduğu suçlardan do- layı yargılanabilir, işte bu- nun farkında değil toplu- mumuz. Eskiden anayasa- mızda cumhurbaşkanları- nın milletvekilleri gibi do- kunulmazlıkları vardı. Bu dokunulmazlık kaldırılmış- tır. Şu andaki anayasamızda, milletvekilininki gibi bile dokunulmazlığı yoktur.” CUMHURBAŞKANI GÜL HAKKINDAKİ YARGILAMA KARARI DIŞ BASINDA DA YANKI BULDU ‘Siyasi gerilimleri alevlendirdi’ LONDRA (ANKA) - Sincan Ağõr Ceza Mahkemesi’nin “Kayıp Trilyon” davasõnda Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün “evrakta sahtecilikten” yar- gõlanmasõ gerektiği kararõ, yurtdõşõnda da yankõ buldu. Financial Times ga- zetesi, “Mahkeme kararı, siyasi ge- rilimleri alevlendirdi” yorumunu ya- parken, BBC, “Laik kurumlar sık sık AKP’ye karşı koymak için mahke- meleri kullanıyor” değerlendirme- sinde bulundu. The Daily Telegraph ise, laiklerin, Gül ve Erdoğan’õ laik ge- lenekleri aşõndõrmakla suçladõğõnõ da yazdõ. Financial Times: “Bir Türk mah- kemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 1990 yıllarında İslamcı hü- kümetin iktidardan uzaklaştırılma- sı döneminden kalan bir partiyi fon- lama davası ile ilgili yargılanması ge- rektiğine hükmederek siyasi geri- limleri alevlendirdi. Mahkeme ka- rarının, Türkiye’nin Avrupa Birli- ği’ne katılma kampanyasını ilerlet- mek için gerekli anayasal reformu yeniden başlatma girişimi ile ilgili acı tartışmaları daha da yoğunlaştırması beklenebilir...” BBC: “Muhabirler, Türkiye’nin laik kurumlarının, kökleri İslamda olan AKP’nin faaliyetlerine karşı koymak için sık sık mahkemeleri kullandığını söylüyorlar. Geçen tem- muzda, Anayasa Mahkemesi, laik sisteme zarar vermeye çalıştığı id- diası ile partiyi yasaklamak üzere idi. Refah lideri eski Başbakan Necmet- tin Erbakan, 2002 yılında Hazine kaynaklarını zimmetine geçirme suçlaması ile 2 yıl dört ay hapis ce- zasına çarptırıldığı ancak Refah Partisi’nin Başkan Yardımcılığını yapmış olan Gül geçen yıl onu af- fetti...” The Daily Telegraph: “Dava, Tür- kiye’de iktidardaki, kökleri İslamda olan parti ile Sayın Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ülkenin laik geleneklerini aşındırmayı amaçla- makla suçlayan laikler arasındaki ge- rilimleri azdırmakla tehdit ediyor...” ATİLLA KART’IN SORU ÖNERGELERİ Hükümetten kritik sorulara yanõt yok BARIŞ YAMAN KONYA - CHP Kon- ya Milletvekili Atilla Kart, muhataplarõ tara- fõndan yanõtlanmayan soru önergelerini yeni- den gündeme taşõdõ. Kart, yaptõğõ açõkla- mada, 22 ve 23. Yasama Dönemi’nde idari dene- tim mekanizmalarõnõ “Parti Memuru” uy- gulamasõ içinde bağõm- lõ hale getiren, adli me- kanizmalarõn yapõlan- masõna müdahale eden siyasi iktidarõn, yasama denetimini de etkisiz ha- le getirdiğini belirtti. Önemli ve kritik soru önergelerinin õsrarlõ ta- kiplerine karşõn yanõt- lanmadõğõnõ vurgulayan Kart’õn bu yõl yanõtlan- mayan soru önergeleri arasõnda Hõzlõ Tren pro- jesi, eski Maliye Bakanõ Kemal Unakıtan’õn İz- mir-Foça’daki taşõnma- zõn satõşõndaki vergi ka- çakçõlõğõ savlarõ, Başba- kan’õn yeğenine verilen silah ruhsatõ, İGDAŞ hakkõndaki iddialar, An- kara Büyükşehir Beledi- yesi ile Haşim Kılıç’õn damadõ arasõndaki tram- pa iddialarõ gibi konular yer alõyor. Sabih Kanadoğlu, cumhurbaşkanõnõn kişisel suçlarõndan sorumlu olduğuna ilişkin anayasada herhangi bir hüküm olmadõğõnõ vurgulayarak “Ancak bu yokluk, onu sorumsuz kõlmaz. Anayasada herhangi bir düzenleme olmadõğõ için Cumhurbaşkanõ hakkõnda, sade bir vatandaş gibi işlem yapõlmasõ gerekir. Cumhurbaşkanlõğõ makamõna duyulan saygõya bağlanan boşluk, kõyas yoluyla doldurulamaz” dedi. Kanadoğlu, cumhurbaşkanõnõn sahtecilikle itham edilebileceğini anayasanõn tasavvur edememesi nedeniyle boşluk oluştuğuna dikkat çekti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear