26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 15 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 SERTAÇ EŞ Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ, laikliğin Türkiye’de tüm de- ğerlerin temel taşõ niteliğinde olduğunu dikkat çekti. Ekonomik güce eriştikten sonra sosyopolitik alanda etkili olmak is- teyen bazõ cemaatlerin kendilerine engel olarak gördükleri Türk Silahlõ Kuvvet- leri’ni (TSK) hedef aldõklarõna dikkat çe- ken Başbuğ, “TSK hiçbir zaman dine karşı olmamıştır” dedi. Yeni azõnlõk ya- ratõlmasõnõn düşünülemeyeceğini, belli gruplar için “anayasal tanımanın söz konusu olamayacağını” belirten Baş- buğ, Türkiye’de etnik çatõşma hedefinin gerçekleşmediğine dikkat çekti. Baş- buğ, vatandaşa dayalõ milliyetçiliğin esas olmasõ gerektiğini belirterek, Ata- türk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni ku- ran, Türkiye halkına, Türk milleti de- nir” sözünü anõmsattõ. Başbuğ, Harp Akademileri Komutan- lõğõ’nda yaptõğõ Yõllõk Değerlendirme Konuşmasõ’nda Türkiye’nin temel so- runlarõna ilişkin değerlendirmelerde bu- lundu. Askerlik mesleğinin profesyonel bir yaşam biçimi olduğunu belirten Baş- buğ, toplumlarõn dönüşmesi ve modern- leşmesi noktasõnda “askerin daima ön- cü” olduğunu söyledi. TSK’nin itibarını sarsma girişimleri Silahlõ kuvvetlere toplumun güveninin önemli olduğuna dikkat çeken Başbuğ, “TSK’nin toplum nezdindeki itibarı- nı sarsmayı amaçlayan iki önyargılı yaklaşıma” dikkat çekti. İlkinin “de- mokratlık kisvesi altında TSK’nin yıpratılması” olduğunu anlatan Baş- buğ, “İkincisi ise, toplumumuzun özel- likle mütedeyyin kesimlerini etkilemek amacıyla TSK’yi din karşıtı olarak gös- teren kampanyalardır” dedi. TSK’de sivil-asker ilişkilerini yürüt- mekle Genelkurmay Başkanõ’nõn so- rumlu olduğunu, bunun anayasada ifade edildiğini anlatan Başbuğ, “Genelkur- may başkanının sivil asker ilişkilerini yürütmesini, siyasal hareketler olarak değerlendirmek doğru değildir” dedi. Türkiye’nin 1970’lerin başõndan iti- baren değişik ideoloji ve amaçlara sahip örgütlerle mücadele ettiğini belirten Baş- buğ, en çok zarar verenin ise PKK bölücü terör örgütü olduğunu dile getirdi. 30 yõl- dõr terör örgütünün ulus devlet ve üniter devlet yapõsõnõ hedef aldõğõna dikkat çe- ken Başbuğ, “Amacını gerçekleştir- mek için terörü etnik çatışmaya dö- nüştürmeye ve etnik çatışmaymış gibi takdim etmeye çabalamaktadır” dedi. ‘Ortak noktalar daha fazla’ Bölücü örgütün kuruluşunda hâkim ideolojinin sõnõf temelli Marksist-Le- ninst bir düşünce olduğunu, etnik refe- ransõn ikincil unsur olduğunu kaydeden Başbuğ, 1994’ün dönüm noktasõ oldu- ğunu vurguladõ. Başbuğ, “Soğuk Savaş sonrasında örgüt, bütün vurgusunu et- nik kimlik üzerine yapmaya başladı. Böylece terör ve şiddeti kullanarak bir yandan Kürt kökenli vatandaşları- mız üzerinde sosyal kontrol sağlama- yı, bir yandan da yeknesak bir etnik kimlik inşası gerçekleştirmeyi amaç- ladı” değerlendirmesini yaptõ. Strateji değişikliğine karşõn örgütün so- runu etnik bir çatõşmaya dönüştüreme- diğini belirten Başbuğ, şunlarõ söyledi: “Yüzyıllardır süregelen sosyal, eko- nomik ve kültürel etkileşimlerimiz sonucunda farklılıklarımız törpüle- nirken, ortak paydalarımız artmış- tır. Burada bütünleşme ve benzeşme söz konusudur. Kültürel yaşamımızda farklılıklardan ziyade ortak noktala- rın daha çok olduğu gerçektir. Yapı- lanmalarda ve kuruluşlarda ayrımcı- lık yapıldığını ileri sürmek de yine bü- yük bir haksızlık olur. Ne Osmanlı İm- paratorluğu döneminde ne de Cum- huriyet döneminde hiçbir kurumumuz etnik temelde yapılandırılmamıştır.” Şehit Kürt ve Zazalar TSK’nin yapõlanmasõnõn emsalsiz ol- duğuna dikkat çeken Başbuğ, “Sürdür- düğümüz mücadelede şehitlik ve ga- zilik mertebesine ulaşmış kahraman- larımız arasında çok sayıda Kürt ve Zaza kökenli vatan evladı vardır” de- di. TSK’nin yapõsõnõn Edirne’den Hak- kâri’ye kadar her köşeden gelen personeli kapsadõğõnõ anlatan Başbuğ, “Ordu ya- pımızın sağlam oluşunun, milli oluşu- muzun temel nedeni budur” diye ko- nuştu. Birinci Meclis’ten itibaren siyasal yaşamda etnik köken ve dini inanç ayrõ- mõ yapõlmadõğõnõ vurgulayan Başbuğ, “Her vatandaşımız kanun önünde eşit- tir. Siyasal alanda bireysel haklarını eşit kullanabilmektedir. Serbest pi- yasa kurallarının sağladığı fırsat alan- larından faydalanabilmektedir” dedi. Türkiye’de, Balkanlar, Lübnan benzeri et- nik kökene göre ayrõşmõş ve homojen- leşmiş yaşam alanlarõnõn bulunmadõğõnõ belirten Başbuğ, “Eğer etnik çatışma ol- saydı, ne Kürt kökenli vatandaşlarımız batı illerine göç edebilirdi ne de göç alan bölgelerdeki halk göçü kolayca ka- bullenebilirdi” diye konuştu. ‘Asimilasyon yok’ Cumhuriyetin ilk yõllarõnda ikincil kimliklerin üst kimliğin önüne geçmesi ihtimaline karşõ önlemler alõndõğõnõ bun- larõn asimilasyon politikasõ olarak de- ğerlendirilemeyeceğini belirten Başbuğ, şöyle konuştu: “Eğer devlet asimilasyon politikası uygulamış olsaydı, 1928 yı- lında, Meclis’in çıkardığı bir yasa ile batıya göç ettirilen birçok kişinin, ki aralarında isyancı liderler de vardı, ge- ri dönmelerine izin verilmesini nasıl izah edebilirsiniz? Bu uygulamalar isyancı liderleri kapsayan, dar kap- samlı, hukuki meşruiyeti sağlamış ve göç ettirilenleri ekonomik olarak mağ- dur etmeksizin yerine getirilmiştir.” İsyanların nedenleri... Başbuğ, Cumhuriyetin kuruluşundan 1938’e kadar bölgede çõkan ayaklanma- larõn etnik temelli olmadõğõnõ belirterek, isyanlarõn nedenlerini ise şöyle sõraladõ:  Cumhuriyetin başlattõğõ modern- leşme ve merkezleşmenin doğal bir so- nucu olarak, merkezi bir yönetim biçi- mine karşõ yerel tepkiler.  Laik devlet düzenine geçişin baş- lamasõ ve bu değişikliklerin bölgedeki ye- rel dini liderlerin ve şeyhlerin otoritesi- ne olumsuz etki yapmasõ.  Dõş dinamikler ve kõşkõrtmalar.  Bölgenin geri kalmõşlõğõ.  Devletin bazõ memurlarõnõn bölge halkõna zaman zaman kötü muamelede bulunmasõ. Genelkurmay Başkanõ, laiklik, dini cemaatler, üst kimlik ve terörle mücadele konularõnda mesajlar verdi Başbuğ’dan yeni açılımlar Genelkurmay Başkanı Başbuğ, Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki konuşmasında TSK’nin kararlılığı karşısında, bölücü terör örgütünün amacına ulaşmasının ola- naklı olmadığını belirterek “TSK, bugün bazı çevrelerin, vatanına ve milletine hiz- met etmekten başka hiçbir amaçları olmayan ve bölücü terör örgütüne karşı kah- ramanca mücadele edenlerin şerefi, onuru ve morali ile oynanmasına duyarsız kal- maz ve yetkili herkesin de aynı duyarlılığı göstermesini bekler” dedi. Başbuğ, törende eski genelkurmay başkanları İsmail Hakkı Karadayı ve Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ara- sında oturdu. Törene Yaşar Büyükanıt da katılırken davet edildiği halde gelmeyen Hilmi Özkök, “İzmir’de yaşadığım için katılmadım” dedi. Başbuğ’un, güncel konulara ilişkin görüşlerini önümüzdeki hafta Genelkurmay karargâhında medya kuruluş- larının temsilcileriyle yapacağı toplantıda dile getirmesi bekleniyor. (Fotoğraf: AA) Türkiye’nin bölgesinde farklõ ve güçlü konumda olmasõnõn laik ve de- mokratik bir ülke olmasõndan kaynak- landõğõnõ anlatan Başbuğ, “Laiklik il- kesi Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesinin temel direklerinden biri- dir. Türkiye Cumhuriyeti’ni oluştu- ran tüm değerlerin de temel taşıdır” dedi. TSK’nin Cumhuriyetin temel ni- teliklerinden birini oluşturan demokra- si rejimine bağlõ ve saygõlõ olduğunu belirten Başbuğ, şu değerlendirmeyi yaptõ: “Demokrasi ve laiklik arasın- da çok sıkı bir ilişki olduğu görüle- bilir. Laiklik ilkesinin demokrasi ile çatıştığını iddia etmek de sağlam bir temele dayanmamaktadır. Aksine laik düzen Türk demokrasisinin ge- lişmesinde ana itici gücü oluştur- muştur. Çünkü laiklik aynı zaman- da demokrasinin en önemli koşulla- rından biridir. Etrafımızdaki bazı ülkelere bakılırsa bu gerçek görü- lür. Türkiye’de Cumhuriyetin ku- rulduğu günden bugüne kadar laik- lik karşıtı hareketlerle de çok çeşitli düzeylerde karşılaşılmıştır. Laiklik karşıtı hareketlere, demokrasi ve yasalar çerçevesinde daha etkin ce- vaplar verebilmek için bu olayların sosyal, ekonomik ve kültürel boyut- larının ne olduğunun doğru şekilde analiz edilmesi zorunludur.” ‘TSK dine karşı değil’ Dinin toplumsal bir bağ oluştur- ma, ortak bir duyarlõlõk yaratma ba- kõmõndan öneminin inkâr edileme- yeceğini, Türkiye için böyle bir şe- yin tartõşõlmasõnõn abes olduğunu belirten Başbuğ, Atatürk’ün düşün- celerinden alõntõlar yaparak şu de- ğerlendirmede bulundu: “Bizim için şehitlik ve gazilik kut- sal bir mertebedir. Bu kutsiyeti hal- kın iradesini yansıtan TBMM’de kanunla tescil etmiştir. Ayrıca hal- kımızın arasında ordunun en yaygın adlarından birinin de peygamber ocağı olduğunu bilmekteyiz. Açıkça söyleyebiliriz ki silahlı kuvvetler hiçbir dönemde dine karşı olmamış- tır. Bizim karşı olduğumuz husus si- yasi ve kişisel amaç ve çıkarlar için; dinin ve dini duyguların alet edilme- sidir, araç olarak kullanılmasıdır.” Başbuğ, yeni kimlik ve aidiyet ara- yõşlarõ, ekonomik beklentiler, yaşanan büyük göç olgusu ve sosyal devlet ol- gusunun zayõflamasõnõn toplumlarõ ye- ni dayanõşma arayõşlarõna ittiğine, bu- nun da cemaatleşme yapõlarõna yönel- meyi getirdiğini anlattõ. Bazõ cemaatle- rin öncelikle bir ekonomik güç olmaya ve daha sonra sosyopolitik yaşamõ bi- çimlendirmeye, dine bağlõ tek tip ya- şam tarzõ olarak sosyal kimliklerini or- taya koymaya çalõştõklarõnõ vurgulayan Başbuğ, şöyle konuştu: “Sorun, dinin ve dini duyguların kendi amaçları için alet ve araç olarak kullanılması- dır. Dinsel cemaatlerin sivil toplum hareketi olduğunu öne sürmek çok güçtür. Bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadırlar. Ancak bu güç imajı ve algısı yanıltı- cıdır. Bu tip bazı cemaatler hedefle- rine ulaşmada kendileri için en bü- yük engel olarak TSK’yi görmekte- ler. Her fırsatta destekçilerinin de yardımıyla TSK aleyhine faaliyetler- de bulunmaktadırlar. Yapılanlara karşı hukuk devleti kapsamında TSK’nin tepkisiz kalacağnı düşün- mek ise büyük yanılgıdır.” Laiklik soruları... Laikliğin anayasadaki tanõmõna atõf- ta bulunan Başbuğ, şu sorularõ günde- me getirdi:  Dinin araçsal hale getirilmesi, dine yapılabilecek en büyük kötülük değil midir?  Dinsel cemaatlerin siyasal alanda rol almasõ, modernitenin önemli bir özel- liğinin aşõndõğõ anlamõna gelmez mi?  Modern toplumlarda, kişi artık cemaatin üyesi olarak değil, birey ve vatandaş olarak yer almıyor mu?  Toplumu inanan/inanmayan, din- dar/dindar olmayan ayrõmõ yapanlar, diğerlerinin iman ve dini inançlarõnõ değerlendirmeye kalkarak aslõnda İs- lam dinine karşõ suç işlemiyorlar mõ?  Bu çeşit sosyal gruplaşmalar, cemaatleşmeler toplumu kutuplaş- malara ve bölünmelere götürmüyor mu? Bu kutuplaşmalar ciddi güven- lik sorunlarına dönüşemez mi? ‘Türkiye halkı’ vurgusu “Türk Devrimi ve Modernleşmesi” konusundaki tespitlerini de anlatan Başbuğ, Türkiye Cumhuriye- ti’nin kuruluşunun bir devrim, devrimin amacõnõn ise bir ulus devletin yaratõlmasõ olduğunu kaydetti. Bu düşünceden hareket ederek Atatürk’ün, Türk milleti- ni “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türkiye hal- kına, Türk milleti denir” şeklinde tanõmladõğõnõ anõmsatan Başbuğ, “Türkiye Cumhuriyeti’ni ku- ran kimdir? Cevap, Türkiye halkıdır. Buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada yaşa- yan halkın bütününü, yani hiçbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret et- mektedir. Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Tür- kiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, si- yasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu mil- lete ise Türk milleti denileceği, Atatürk’ün ‘Türk milleti’ tanımında açıkça yer almaktadır” dedi. Ulus devlet yapısının temeli... Atatürk’ün söyleminde, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşatõlmasõ görevinin Türk milletine verildiğini ifade eden Başbuğ, şöyle devam etti: “Bu tanımda da görüleceği gibi, ‘Türk milleti’ tanımla- masındaki ‘Türk’ sözcüğü sıfat olarak değil, deği- şik unsurların hepsine verilen ortak isim olarak kullanılmıştır. Aynı kullanımı, diğer ülkelerde de görmek mümkündür. Bu bütünleyici tanıma, et- nik yüklemeler yapmak, bu kavrama sanal an- lamlar vermekten başka bir şey değildir. Kendi- mize şu soruları sormamız uygun olur: ‘Bu ulus devlet yapõsõnõn ortak değeri ne olacaktõr?’ ‘21’inci yüzyõlda ulus devlet yapõsõ hangi temel esasa dayan- malõdõr?’ Ulus devlet yapısının ortak değerleri anayasanın 5’inci maddesinde yer almaktadır. Bu değerler: Türk milletinin bağımsızlığını ve bütün- lüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun re- fah, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır. ‘Ulus devlet yapõsõ hangi temel esasa dayanmalõdõr’ soru- sunun cevabı çok açıktır: Vatandaşlık esasına da- yalı milliyetçilik anlayışıyla.” ‘Yeni azınlıklara izin veremeyiz’ Başbuğ, ABD Başkanõ Obama’nõn TBMM’deki konuşmasõna da atõfta bulundu. Devletin tüm yurt- taşlarõna olduğu gibi “Kürt ve Zaza kökenli yurt- taşlarına da daha müreffeh yaşam” sağlamak zo- runda olduğunu belirten Başbuğ, “Bireysel özgür- lüklerin sınırının, azınlık ve grup hakları ile ke- sişmesine, yeni azınlıklar ve üst kimlikler yaratıl- masına izin veremeyiz. İkincil kültürel kimlikle- rin anayasal ve yasal çerçevede tanınması -ki bu grup hakkı olarak tanınması- anlamına gelir. Türkiye Cumhuriyeti anayasası, ulus devlet ve üniter devlet yapısı içinde bu mümkün değildir” diye konuştu. Kimsenin Türkiye’den anayasasõnõn değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerini de- ğiştirmesini isteyemeyeceğini anlatan Başbuğ, “TSK, Atatürk’ün bize emanet ettiği ulus devlet ve üniter devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya devam edecektir” dedi. Başbuğ, terörle mücadele süresinin kõsaltõlmasõ için bazõ ön- lemler gündeme getirdi. Başbuğ, bu önlemleri şöyle sõraladõ:  Devlet, örgüte katõlõmlarõn nedenlerini iyi inceleyerek, alacağõ tedbirlerle, örgüte katõlõmlarõ kontrol altõna almalõdõr.  Devlet, dağ kadrosunun örgütten ayrõlmasõnõ sağlayacak şekilde, mevcut yasal düzenlemelerin daha iyi şekilde uygula- nabilmesini sağlamak için bazõ değişiklikler yapmalõdõr.  Terörle mücadele, sadece terörist odaklõ olarak görülme- melidir.  Terörle mücadele, devlet tarafõndan topyekûn şekilde, mil- li gücün bütün unsurlarõ “güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel - eğitim ve sağlık dahil- propaganda ve uluslararası alan” kullanõlarak, koordineli ve etkin bir şekilde yürütülmelidir.  Bölücü terör örgütüne uluslararasõ verilen destek ve örgü- tün finans alanõndaki serbestliği tam olarak engellenmelidir.  Irak’õn kuzeyindeki bölücü terör örgütünün varlõğõ -ki bu varlõk örgüt için hayatidir- mutlaka etkisiz hale getirilmelidir. Terörle mücadelede ana hedefin terör örgütünün ve destekçilerinin başarõ umutlarõnõn yok edilmesi olduğunu anlatan Başbuğ, “Terörle mücadele, farklı boyutları olan uzun soluklu, dinamik, karmaşık ve süreklilik gerektiren bir süreçtir. Terörle mücadelenin ana stratejik prensibi bu mücadelenin insan odaklı olmasıdır. Mücadele insanların kalbine ve beynine hitap et- melidir. Terörist neticede insandır. Bölücü terör örgütüne katılanların ör- güte neden katıldıklarının tespiti ve bu katılımları engellemek için gerekli tedbirlerin devlet tarafından alınması terörle mücadelede önemli hususlar- dır” diye konuştu. Teröristlerin yüzde 70’inin 14-20 yaşlarõ arasõnda örgüte ka- tõldõklarõnõ anlatan Başbuğ, yüzde 80’inin örgütte kalma süresinin 10 yõl oldu- ğunu vurguladõ. Başbuğ, “Bu durum, örgüte katılan teröristlerin ortalama olarak 26 yaşına ulaşamadan güvenlik kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirildiği veya örgütten kaçtığı anlamına gelmektedir” dedi. Türkiye’deki bölücü terörün diğer ülkelerden farklõ olduğunu, bir bölümüyle Afganistan’la benzeşme gösterdiğini belirten Başbuğ, örgütün 1994’ten itibaren asõl mücade- leyi siyasal alana kaydõrmayõ kararlaştõrdõğõnõ anõmsattõ. Başbuğ, “Böylece ör- güt, başlangıçta öngördüğü stratejisini terk etmek zorunda kalmıştır” dedi. Terörle mücadelede geçici köy korucularõnõn yararlarõna değinen Başbuğ, bu konudaki eleştirilerden yakõndõ. Eksikliklerin giderilebileceğini anlatan Başbuğ, “Korucu sisteminin benzeri 2007’den itibaren ABD tarafından Irak’ta kullanılmaya başlamıştır. Kullanıldığı bölgelerde direniş ve aske- ri güçlere saldırı büyük ölçüde azalmıştır. Afganistan’da da benzer gü- venlik birimi kurmak istemiş, pilot programa Şubat 2009’da başlanmış- tır” diye konuştu. Terör örgütünün kan kaybettiğini, Irak’õn kuzeyinin örgüt için güvenli olmaktan çõktõğõnõ anlatan Başbuğ, şöyle konuştu: “Örgüt gerek Irak’ın kuzeyinde gerek yurtiçinde büyük gruplar şeklinde hareket ede- memektedir. Bu örgüt içinde kontrol sorunları yaşatmaktadır. Haberleş- mede, kurye sisteminin kullanılması örgüte komuta kontrol zorlukları getirmektedir. Örgütün moral seviyesi düşüktür, kaçışlar devam etmek- tedir. İkmal faaliyetleri zorlukla yürütülmektedir. Avrupa ülkelerinin, önleyici tedbirleri arttırarak alması örgütü zora sokmuştur. Türkiye, ABD ve Irak tarafından yürütülen faaliyetlerin daha etkin sonuçlar vere- ceğine inanıyoruz... Önümüzdeki süreçte örgütün kırsal alanlarda ve yer- leşim yerlerinde terör eylemlerinde bulunabilme imkânı mevcuttur.” ‘Terörist neticede insandır’ ‘Korucular ABD’ye örnek’Teröre karşı önlemler ‘Laiklik değerlerin temeli’ ‘Cemaatlere en büyük engel TSK’ ‘Onurumuzla oynatmayız’ BAŞBUĞ, KONUŞMASINDA 16 İSİMDEN ALINTI YAPTI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genel- kurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ, Harp Akademileri Komutanlõğõ’nda yaptõğõ “Yıllık Değerlendirme Konuşması”nda sosyologlar başta olmak üzere siyaset bilimci, düşün ve dev- let adamlarõndan toplam 16 ismi andõ. Başbuğ, konuşmasõnda en çok alõntõyõ Atatürk’ten yaptõ. Ünlü Fransõz düşünür Montesquieu’nun “Ka- nunların Ruhu Üzerine” adlõ kitabõndan da sõk sõk alõntõ yapan Başbuğ’un, modern sosyolojinin kurucusu Max Weber’den de çokça alõntõ yaptõ- ğõ görüldü. Atatürk ve Cumhuriyet tarihi üzerine çalõşmalarõyla tanõnan Prof. Utkan Kocatürk, Prof. İhsan Güneş ve Prof. Metin Heper’in eserleri de Başbuğ’a kaynaklõk etti. Başbuğ’un sõk sõk alõntõ yaptõğõ diğer bilim adamlarõ şöyle: Samuel Huntington, Morris Janowitz, Eliot Cohen, Sammy Smooha, Theodor Hanf, Cha- im Kaufmann, Raymond Aron ve Anthony D. Smith. Eski ABD Başkanõ John F. Kennedy ile ABD Başkanõ Barack Obama’nõn Anõtkabir Özel Defteri’ne yazdõğõ yazõ ile Meclis’teki ko- nuşmasõndan bazõ bölümler de Başbuğ’un ko- nuşmasõna alõntõ olarak yansõdõ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear