28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Sevgili Türkel, Aramızdan ayrıldığından bu yana 68 gün geçti. Şim- di neredesin, bilmiyorum ama bulunduğun yerden bu- rada neler olup bittiğini şiddetle merak ettiğini bili- yorum. Daha önce sana uğurlanışının ne değin gör- kemli, görkemli olduğu kadar da alçakgönüllü, yani tam senin istediğin gibi olduğunu, sevenlerinin (iç- ten sevenlerinin) sayısının bu denli çok olmasının ki- mi insanları nasıl şaşırttığını anlatmıştım. 40’ında da dostların Cihangir’de, senin evde toplandılar. Bugün anlatacaklarıma gelince… Burada siyaset de, hukuk da şirazesinden iyice çıktı. Gençlerin mo- da deyişiyle her şey “manyaklaştı”. İnanılacak gibi de- ğil ama iki gün öce Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği’nin İstanbul’daki Genel Merkezi basıldı, polis- ler kopyalarını çıkarmadan bursiyer 36 bin kız çocuğu ile 29 bin üniversite öğrencisinin kayıtlarının bulun- duğu bilgisayar belleklerini bile alıp götürdüler. Tür- kan Saylan Hocamız haklı olarak panik içinde; ço- cuklar eğer bu nedenle burslarını alamazlarsa ne ya- pacaklar, diye kaygılanıyor. Onun sağlığını merak edi- yorsundur mutlaka; bildiğin gibi, hemoterapiye de- vam ediyor, fakat Türk hukuku Hoca’nın sağlığı kö- tüye gitsin diye elinden geleni yapıyor sanki. Çün- kü onun da evi basıldı, Ergenekon Davası’na “delil oluşturabilir” gerekçesiyle yayımlanmış makaleleri- nin müsveddelerini bile aldı polisler; tam yarım çu- val! Hoca o gün hastaneye gidemedi. Komşuları, dost- ları yalnız bırakmadılar Türkan Hanım’ı. Gülriz Sururi, Leyla Umar, Coşkun Özdemir oradaydılar. O sıralarda İstanbul Üniversitesi’nden meslekta- şın, aynı zamanda da kürsü başkanın Prof. Dr. Erol Manisalı’nın evi aranıyordu. Artık ne bulunduysa (!), Erol Hoca gözaltına alındı. Burada olsan mutlaka heyecanlanırdın elinde ol- madan, bana da gelirler mi, diye. Öyle ya sen de ÇYDD’nin 2. başkanıydın. Erol Manisalı da üniver- siteden hem meslektaşın, hem de kürsü başkanın- dı, aynı zamanda da Cumhuriyet’te köşe komşun. Ama yine de “keşke burada olsaydın da gelselerdi”, demeden edemiyorum. Nasıl da çıldırtırdın adamla- rı, bir yandan çalışma odanın o muhteşem dağınık- lığı, öbür yandan hınzırca kısılmış o dünya güzeli ma- viş gözlerin… Neyse, olayı kişileştirmeyeyim, çünkü bu mektu- bu köşemde yayımlamayı düşünüyorum. Anlayaca- ğın, sevgili arkadaşım, toplum kötü bir sabaha uyandı pazartesi günü. Savcı talimat vermiş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Türkiye genelinde birçok temsilciliğine de baskın yapıldı, bu arada yö- netim kurulu üyelerinden Prof. Ayşe Yüksel gözal- tına alındı. ÇYDD’nin yanı sıra Çağdaş Eğitim Vakfı ile 68’liler Birliği Vakfı da paylarını aldı. Vakfın genel sekreteri Namık Kemal Boya’yı içeri aldılar. Bili- yorsun, Doğan Grubu, Milliyet’in öncülüğünde “Ba- ba Beni Okula Gönder” başlığı altında kız çocukla- rını okullulaştırmayı amaçlayan başarılı bir kampan- ya sürdürüyordu; işte o kampanyanın koordinatörü olan Tijen Mergen de gözaltında. Bu arada iki faal rektörle üç eski rektör de demir parmaklıklar ardına yollandı. Kafanı daha fazla karıştırmamak, içini daha fazla karartmamak için gözaltına alınanların tam listesini vermiyorum; 12. Ergenekon Seferberliği 18 ilde 60 kişiye yönelik olarak uygulandı, 43 kişi gözaltına alın- dı, demekle yetineyim. Tahmin edebileceğin gibi medyanın “borazan” ke- simi büyük sevinç içinde; köşe yazarlarının bir tek par- maklarına zil takıp göbek atmadıkları kalıyor. İki dal- ga daha gelsin, eminim onu da yaparlar. Borazanlı- ğın, soytarılığın sınırı, sonu yok çünkü. Herkesin ağzında bir “Türkiye bir hukuk devletidir” lafıdır gidiyor, olan biten de “hukuka uygun” yürü- tülüyor zaten. Ama ya hukuk şirazesinden çıkmışsa, olan biten de bu şirazesinden çıkmış hukuka göre yü- rütülüyorsa, ne olacak? Kimse işin bu yanını dü- şünmüyor. Tuhaf değil mi? Türkel’ciğim, buradan haberler şimdilik bu kadar. Ha, bir de “Bize teğet geçen küresel kriz” var, hü- kümetin son açıklamasına göre ekonomide bu yıl bek- lenen küçülme yüzde 3.6; işsizlik ise yüzde 13.5. Eko- nomi profesörüsün ya, merak edersin diye yazdım. Güzel yanaklarından öperim, canım arkadaşım. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Ergenekon dalgalarõnda gi- derek keskinleşen “siyasal gö- rüntü”, iktidarda da sõkõntõ ya- ratmõş. Operasyonun sadece “hükümeti eleştirenler”e yö- nelmesini “yargı bağımsızlı- ğı”yla açõklamak zorlaştõkça, “huzursuz” olanlar da varmõş! Bu duyumlarõn gerçek olmasõnõ diliyorum... Örneğin Süleyman Demi- rel’in, polislerin arasõndaki Prof. Dr. Mehmet Haberal’õ uçağõ binerken kucaklayõp yolcu et- mesi, aslõnda “biz”e has “vefa kültürümüz”ü sergilemiyor mu? Bu erdemimizi, şimdikiler “tümüyle unutmuş” olamazlar. Ülkeye “üstün hizmet”leri olan aydõnlarõmõzõ “terörle ilişki- lendirerek” yaratõlan yersiz ge- rilimi, “onlara ulus adına te- şekkür ederek” gidermek, ik- tidarõn “milli görevi” değil mi- dir? ‘Medarı iftiharımız’ Kuruluşunun 20. yõlõnõ kut- layan Çağdaş Yaşamı Des- tekleme Derneği, 2009 yõlõ “Çağdaş Yaşam Cumhuriyet Ödülü”nü Yargõtay Onursal C u m h u r i y e t Başsavcõsõ Sa- bih Kanadoğ- lu’na verdi. Ödül töreni, der- nek başkanõ Prof. Dr. Tür- kan Saylan’õn da örselendiği 13 Nisan’daki “Ergenekon baskınları”ndan 3 gün önceydi.. “Cumhuriyetimizin temel değerlerine sahip çıkanlar”a verilen ödülü, geçen yõllarda Muazzez İlmiye Çığ ile Fazıl Say almõşlardõ. Saylan “çok sevdiği” Kanadoğlu’nu, “Tür- kiyemizin medarı iftiharı, övünç kaynağı...” olarak ta- nõttõ... Kanadoğlu da Cumhuriyetin, 1919’daki “Amasya Tami- mi”nde vurgulanan ve 1920’de TBMM’yi yaratan “millet hâ- kimiyeti” ilkesinden doğduğu- nu anõmsatõrken dedi ki; “çün- kü demokrasi, kullarla değil, yurttaşlarla kurulabilirdi...” ‘Aydın’ olabilmek Sabih Kanadoğlu Atatürk’ü yitirdiğimiz yõl doğdu ve tüm ya- şamõyla “Cumhuriyetin hu- kukçusu” oldu. Savcõlõk ve hâ- kimliğinin ardõndan Cumhur- başkanõ Sezer’in 2000’de atadõğõ Yargõtay Cumhuriyet Başsav- cõlõğõ’ndan 2005 Mayõsõ’nda emekliye ayrõldõ. Özgeçmişinde “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku” kitabõ da sayõlmõştõ.. tam 1232 sayfalõk eserin, her- hangi bir hukuk yayõnõ olarak değil, “Cumhuriyet aydını” sorumluluğuyla ülkemize ka- zandõrõldõğõnõ acaba kaç kişi önemsemiştir? Özellikle “laiklik ve de- mokrasi”nin ödünsüz savunu- cusu olan bir hukukçumuzun, “en kapsamlı kitabı” acaba neden “kültürel miras” üzeri- nedir? Sorunun yanõtõ “tarihî de- ğerler” ile “aydınlanma bi- linci” arasõndaki düşünsel bağ- larda yatõyor. Çünkü kültürel mi- ras insandaki “yaratıcı aklın” ürünüdür; korunmasõ da “ay- dınlanma”nõn en güçlü “bes- lenme” kaynağõnõ “kuşaktan kuşağa” aktarmak demektir. Kültür devrimcileri Nitekim çağdaş koruma ya- salarõnõn “ilk”ini de bir aydõn- lanma devrimcisi olan Victor Hugo 1850’de milletvekiliy- ken kaleme almõş; gerekçesini de özetlemişti; “İnsanın kade- re değil aklına güvenmesi için, tarihî miras en büyük okul- dur...” Atatürk de aynõ bilinçle da- ha Kurtuluş Sa- vaşõ yõllarõndan itibaren “uygar- lık tarihi”mize büyük önem ver- di. Müzelerin ku- rulmasõ, arkeolo- jik kazõlarõn yay- gõnlaşmasõ ve geçmişle geleceği bağlayan “ulusal mimarî”nin kentleri bezemesi, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kül- türdür” sözünün ürünüdür. “Biz 5 bin yıldır bu toprak- lardayız” demesi ise “Anado- lu aydını” olmasõnõn özetidir. Cumhuriyet, kuruluş felsefe- si de “Anadolu aydınlanma- sı”na dayanan “müdafaa-i hu- kuk” temelindeki bir “kültür devrimi” değil midir?.. İşte bu tarihsel bilinç, Kana- doğlu’nun, “kültürel birikim- ler”imiz üzerinde yoğunlaşma- sõnõn mayasõdõr. Kitabõn sunu- munda özetle diyor ki; “tarih ve çevre mirasımızın kalan de- ğerlerini kurtarmak, onurlu ve kimlikli geleceğin önkoşu- ludur...” (Seçkin Yayõnevi- 2007) Ne dersiniz? Kanadoğlu’nun aldõğõ sayõsõz ödüller arasõna Kültür Bakanlõğõ‘nõn, TBMM Başkanlõğõ’nõn ya da Cumhur- başkanlõğõ’nõn vereceği “Ana- dolu Uygarlıkları Ödülü”nün de katõlmasõ, özellikle şu Erge- nekon sürecinde her yönüyle anlamlõ olmaz mõ? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Sabih Kanadoğlu’na ‘Anadolu Uygarlõklarõ’ Ödülü... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 15 Nisan 15 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Mesai A. Tarık Emre: “1 Mayıs bayram olacakmış. Polislere orantısız fazla mesai yazmak için mi!” T. Fikret Attila Aşut: “Abdülhamit rejimine karşı ‘Kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi’ diyen Tevfik Fikret bugün yaşasaydı ‘Darbe diye, darbe diye, darbe perdelendi’ derdi!” Perçem İstemi Sel: “Türkiye, Ermenilerin resmen yok saydığı sınırı açacakmış. Tam, tut kelin perçeminden!” Hür iradenin silahlı koruyucusu! TÜRKİYE’NİN başkenti Ankara’nın göbeğindeki Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün önüne “polis günü” nedeniyle asılan pankartta şöyle yazıyor: “Polis demokratik ve hür iradenin koruyucusudur.” İlk bakışta pek de masum görünen bu mesajı Erol Kavraz, polisteki “f tipi” örgütlenmenin kararlılığı ve kimilerinin cüreti olarak yorumluyor: “İlgili yasa polisin görevini ‘Asayişi; amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eder. Yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder’ diye tanımlıyor. Anlaşılan o ki polisin içindeki birileri Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’ndaki ‘Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır’ ilkesinden vazife çıkarmış görünüyor. Emniyet örgütü içinde kararlı bir şekilde örgütlenen ve artık kendilerine son derece güvendikleri anlaşılan kişiler, bir yerlere selam durmaktan ve bir yerlere selam göndermekten kaçınmıyorlar. Demokrasiyi amaç değil araç olarak görenlerin yıllardır ağızlarına sakız yaptığı ‘hür irade’nin koruyuculuğu’na hem de bellerindeki tabancaya güvenerek silahlı koruyuculuğuna soyunabiliyorlar.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye gezisinden sonra “İ. Aydın Fırıldak”ın Obama’ya gönderdiği kişiye özel mektubu Kemal Öncü açıklıyor: “Gelmiş geçmiş başkanların en karizmatiği Sayın Obama; ben Türkiye’de özellikle sol kamuoyuna fikirleri ve yorumlarıyla, imza kampanyalarıyla yön veren ve büyük bir haksız yakıştırma ile ‘dönek’ olarak damgalanan aydınlardan biriyim. Dönek olduğum külliyen yalandır ve ben hayattaki tek ilkem olan ‘Menfaatin neredeyse oraya yanaş’ ilkesinden bugüne dek dönmüş değilim. Sayın Başkan; Türkiye’de dünya kamuoyuna da seslenen açıklamalarınızda görünen o ki, Türkiye’nin kimliğine ilişkin ABD politikasında büyük bir değişim söz konusu ve siz bunu çok açık bir şekilde dile getirmiş bulunmaktasınız. Daha önce BOP çerçevesinde bize uygun gördüğünüz ‘ılımlı İslam’ kimliğini (elbette kendi ülkenizin çıkarları açısından) değiştirip ‘laik demokrasi’ kimliğine vurgu yapmış olmanızı, Atatürk’ün 1. Dünya Savaşı’nın ardından yabancı güçlere teslim olmak ve imparatorluğu sürdürmek seçeneği yerine farklı bir seçeneği benimseyerek Cumhuriyeti kurmuş olmasının altını çizmenizi, bundan sonra geliştirip pazarlayacağım görüşlerim için bir talimat olarak not almış bulunmaktayım. Sayın Başkan Obama; içtenlikle ifade etmem gerekirse, söylem değiştirip bundan böyle ılımlı İslam yerine laik demokrasiye arka çıkmakta pek bir sorun yaşayacağım söylenemez. Ama itiraf edeyim ki bugüne dek ikinci cumhuriyeti savunmuş, Atatürk’ü yerden yere vurmuş bir aydın olarak Atatürk’ü ve kurduğu birinci cumhuriyeti doksan derece bir dönüşle savunmam ne yalan söyleyeyim pek kolay olmayacak. Fakat size söz veriyorum (madem siz öyle uygun görüyorsunuz) birden olmasa da satır aralarına serpiştirerek başlayacağım yavaş bir değişimle, bu politikanızın da en birinci savunucusu olacağım, ta ki temsil ettiğiniz güç bu politikadan da vazgeçinceye kadar. Size yazdığım bu ilk mektupta hoşgörü sınırlarınızı zorlayıp beni bordrodan yani defterden silmenize yol açacak bir saygısızlık riskini göze alamadığımdan ve kendimi size özetle tanıtma konusunda maksadın hasıl olduğundan emin olarak en derin saygılarımı sunuyorum efendim. Emrinizdeyim Sayın Başkanım.” Mektup SESSİZ SEDASIZ (!) Erbakan siyasete döndü! Milli gömlekçi geldi! YağmurDeniz BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Televizyon kameralarõnda kullanõlan ve görüntüleri al- maya yarayan tüp. 2/ Küçük kitap, broşür... Brom elemen- tinin simgesi. 3/ Danimar- ka’nõn plaka imi... Ağõr ri- timli bir İspanyol dansõ. 4/ Doku teli... Yalnõz iki geniş yü- zü testereyle düzel- tilmiş tahta. 5/ Püs- kürtü... Küçük tahta parçalarõyla yapõlan döşeme. 6/ İlave... Eskiden Karagöz oynatõlan kahvelere verilen ad. 7/ Bağ, bahçe ve bostanlarda sebze ya da meyve dikmek için ayrõlan bölümler... Tavlada “üç” sayõsõ. 8/ Ni- ne... Evde ya da odada saygõdeğer kişilerin otur- duğu baş köşe. 9/ Leşle beslenen yõrtõcõ bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir konunun bütün yönlerini tek tek incelemek. 2/ Dar, uzun ve hafif bir yarõş kayõğõ... Sarp ge- çit. 3/ Osmiyum elementinin simgesi... Leton- ya’nõn plaka imi... Kötülük, fenalõk. 4/ “Hay- riyye” ve “Hayrâbâd” adlõ mesnevileriyle ta- nõnmõş XVII. yüzyõl divan şairi... Uzaklõk işare- ti. 5/ 1986’da silahlõ bir saldõrõ sonucunda öldü- rülen ünlü İsveçli siyaset adamõ. 6/ Su taşkõnõ... Soyundan gelinen kimse. 7/ Bir tür kâğõt süsle- meciliği... Bir cetvel türü. 8/ Huni biçiminde çu- kur yer... “Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir ---” (Yunus Emre). 9/ Emekçi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 F İ G Ü R A T İ F E R E Z L İ S E O R E N O İ M D E M R E A L İ A S L A R İ N L S İ R T A K İ İ Ş K U L P Z T A U H E O M E N T E R T İ P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Laik, demokratik ve ‘Anadolu’lu olmak...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear