24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CYB C Y B SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2009 PAZARTESİ 18 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Emekli Aylõğõ ve İkramiye: ‘Rektör’ Yüksek Öğretim Personel Yasasõ’nõn “Öğretim elemanla- rının sınıflandırılması” başlõklõ 3. maddesinde “öğretim ele- manları” üç sõnõfa ayrõlmõştõr. “A) Öğretim üyeleri sınıfı: Bu sınıf, profesörler, doçentler ve yardımcı doçentlerden oluşur. (...) B) Öğretim görevlileri ve okutmanlar sınıfı: Bu sınıf öğretim görevlileri ile okutmanlardan oluşur. C) Öğretim yardımcıları sınıfı: Bu sınıf, araştırma görevlileri ile uzman çevirici ve eği- tim-öğretim planlamacılarından oluşur.” Ayrõca, “Öğretim Üyeleri” sõnõfõnda yer alan ve 2547 sa- yõlõ Yükseköğretim Yasasõ’nõn “Tanımlar” başlõklõ 3. mad- desinde, “En yüksek düzeydeki akademik unvana sahip ki- şidir” denilerek tanõmlanan profesörleri, Yüksek Öğretim Per- sonel Yasasõ’na ekli, “Ek Gösterge Cetveli” ile “Makam Taz- minat Cetveli” üç gruba ayõrmõştõr. 1.Grup: Profesörlük kadrosunda “dört yılını tamamlamış bulunanlar”, 2.Grup: Profesörlük kadrosunda “üç yılını tamamlamış” olanlar, 3. Grup: Bu grup ise profesörlük kadrosunda üç yõlõnõ ta- mamlamamõş bulunan profesörleri içine almaktadõr. Yüksek Öğretim Yasasõ’na göre üniversite yönetiminin üst noktasõnda yer alan Rektör “Devlet üniversitelerinde profe- sör akademik unvanına sahip kişiler arasından görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanır. Rektörün görev süresi 4 yıldır. Süresi sona erenler aynı yöntemle yeniden atanabilirler. Ancak iki dönemden fazla rektörlük yapılamaz.” 5434 sayõlõ TC Emekli Sandõğõ Yasasõ’nõn 41. maddesine gö- re, “fiili ve itibari hizmeti toplamı 25 yıl olanlara” emekli aylõğõna esas alõnacak ücret birimlerinden 1) Genel aylõk, 2) Ek Gösterge Aylõğõ, 3) Kõdem Aylõk, 4) Taban Aylõk, 5) Özel Taz- minat, toplamõnõn yüzde 75’i (yetmiş beş), “25 yıldan az olan- lara her tam yıl için yüzde 1 (bir) eksiği, fazla olanlara da her tam yıl için yüzde 1 (bir) fazlası üzerinden” emekli ay- lõğõ bağlanõr. Tazminat birimleri içinde yer alan 6) Makam Tazminatõ, 7) Tem- sil Tazminatõ, 8) Görev Tazminatõ ise emekli aylõklarõna, hizmet süresine bakõlmaksõzõn yüzde 100 (yüz) oranõnda yansõtõlõr. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 9 Mart SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Müslüman Dünyasının Başkenti İstanbul Hillary Clinton kesin tarih vermedi ama tarihler belli. Obama Türkiye’ye Londra’daki G-20 ve NA- TO’nun 60. yıldönümü için Fransa ile Almanya’da yapılacak toplantıların ardından gelecek. 2 Nisan’da G-20; akabinde 3-4 Nisan’da NA- TO’nun 60. yıl kutlaması var. Bu küresel buluşmaları İstanbul’daki “Medeniyetler İttifakı Forumu” izliyor. İslam dünyası liderlerinin tam kadro bulunacağı bu forumun tarihleri de 6-7 Nisan. İngiltere, Fransa, Almanya üzerinden Türkiye’ye gelecek Başkan Obama’nın ziyaretini “Medeni- yetler İttifakı Forumu”na denk düşürmesi ve İslam âlemine hitaben yapacağı meşhur konuşmayı da bu- radan, bu İstanbul kürsüsünden yapması bekleni- yor. Seçim kampanyasından bu yana Obama malum her fırsatta “bir büyük Müslüman başkentinden Müs- lüman dünyasına” yapacağı gizemli bir konuşmadan bahsediyor… İstanbul gerçi bizim Cumhuriyetimizin başkenti de- ğil. Ama ne gam? “Son padişah (ve ‘son halife’) 1. Recep Tayyip Er- doğan’la” Osmanlı’ya yaptığımız görkemli U dönü- şü böyle hazır seçim meydanlarına inmişken Ame- rikalı dostların hatırını mı kıracağız? Zaten bize fikir filan soran da olmayacak. “İslam ümmetine el uzatmak” adına şimdiden bir kilomet- re taşı sayılan milat konuşmasını Obama görünen o ki, büyük olasılıkla buradan -“Müslüman dünya- sının başkenti İstanbul’dan”- yapacak. Yeni adresimizin teyidi “Şablon”, dış dünya nezdinde Türkiye’nin üzeri- ne o kadar “cuk” oturmuş durumda ki, Babacan’ın yanı başında Clinton, bu sürpriz “Obama ziyareti- ni” çıtlatır çıtlatmaz, “New York Times” gazetesin- den kendisine hemen şu soru yöneltildi: “Obama ‘Müslüman dünya konuşması’ için Tür- kiye’yi mi seçti?” Ajanslar ve dünyanın belli başlı yayın organları da ko- nuyu baştan sona bu vurguyla ele aldılar: “Başkanın ilk seyahati Müslüman Türkiye’ye” (El Arabiya), “Oba- ma Başkan olarak bir Müslüman ülkeye yapacağı ilk zi- yaret adına Türkiye’yi seçti” (Telegraph), “Obama bir ‘Müslüman başkentten’ yapmayı vaat ettiği konuşma için Türkiye’yi seçti” (Japan Today) vs… İç ve dış ‘algı farkı’ “Clinton’ın bu müjdeli haberi” için yurtdışından ya- pılan değerlendirmelerle Türkiye’deki değerlendir- meler arasındaki makas ve “algı farklarına” -ki bunlara “algı uçurumu” da diyebiliriz- takılmamak mümkün değil bu arada. “Amiral gazete” Hürriyet örneğin cumartesi günü şu başlığı kullanmıştı: “Clinton’ ın ziyareti Atina’yı kızdıracak!” Niçin? “ABD Dışişleri Bakanları, daha önceki gezilerinde Türkiye-Yunanistan dengesini gözetip Ankara, Ati- na’yı birbiri ardına ziyaret ederken, bu kez Clinton aynı hassasiyeti göstermemiş. Clinton’ın Ankara zi- yaretinde ‘gözlerden kaçan bu ayrıntı’ Yunanistan’ı kızdıracak-mış!!!” “Ankara-Atina” dengeleri.. filan, bunlar yirmi yıl ön- cesinin “soğuk savaş” şablonları… Karşımızda şimdi bambaşka bir şablon ya da pa- radigma var: Artık “laik” mi “Hıristiyan” mı belli olmayan -“Ba- tı” bir yanda, “Müslüman Dünyası” öte yanda… “Ankara-Atina” dengelerinin özenle gözetildiği yıl- larda, Türkiye “Batı’nın parçası” ve “Batı’ya aitti”. Bugün “Müslüman dünyasının lider ülkesi” ya da özetle “Müslüman dünyasının parçası…” Lig değiştirirken “sus payı” namına verilen bir pa- yeyle Türkiye’nin adının yanına bir “lider ülke” ko- numu eklenmiş oluyor kısacası. Ama bu “lig deği- şimi gerçekliğini” etkilemiyor. Türkiye artık “Batı’nın parçası” olarak görülen bir ülke değil. Türkiye’nin ye- ni adresi, “Müslüman dünyasının parçası” olarak ta- rif ediliyor. Diyeceğim o ki Boğaz’daki köprülerin altından çok su aktı. Ankara ve Atina’nın yolları çoktan ayrıldı. “Şeytan ayrıntıdadır” denecekse, “gözden kaçan” ya da “gözlerden kaçırılan” asıl büyük “ayrıntı”(!) burada, bu noktadadır. Bu “ayrıntıyı”(!) kayda düşmeden Clinton çıkar- masını değerlendirmek olanaksız. ABD’nin çiçeği burnunda yeni Dışişleri Bakanı, Ankara’da bulunduğu saatlerde “ılımlı İslam” sözünü kullanmış, kullan- mamış... Bunlar ormanı bırakıp ağaçlarla uğraşmak. Siz ormana bakınız. Balbay’a Mektup... Kardeşim Balbay, Anlatacağım öyküyü, az çok sen de biliyorsun. Cezaevinde zamanın bol nasılsa, bir kez daha okursun... 6 Haziran 1978’de, 22 yaşında bir delikanlı olarak Cumhuriyet gazetesinin Atatürk Bulvarı’ndaki bürosundan içeri giriyorum. Işıklar içinde yatsın Yılmaz Gümüşbaş, polis-adliye muhabirliğini veriyor bana. İlk işlerimden biri, Cumhuriyet gazetesinde yazılarını okuduğum iki değerli insanın, savcı Doğan Öz ile düşünür Bedrettin Cömert’in öldürülmesi ile ilgili soruşturmaları izlemek oluyor. Her ikisinin katilleri biliniyor, yakalanıyor, sonuç? Biri işadamı oldu, diğeri geçen yıllarda Türkiye’ye döndü, serbest sanırım... Ankara’da neredeyse çatışmalar nedeniyle bir yurttaşın öldürülmediği gün yok gibi. Yoksul semtlerde kahveler hedef gözetmeksizin taranıyor. Her gün kan görüyorum, her gün kanı haberleştiriyorum. Bahçelievler’de TİP üyesi öğrenciler evlerindeki elbise askısıyla boğuluyor. Öyle bir vahşet. Biz ölümü izlerken, ölüm de bizim peşimizde sanki. CHP İl Başkanı Zeki Tekiner’in öldürülmesi üzerine Bülent Ecevit ile Nevşehir’e gittiğimizde üzerimize ateş açılıyor. Kendimi kurşun yağmurundan kurtarmak için attığım yerde, bir bakıyorum Rahşan Ecevit ile yan yanayız. Uğur Mumcu belinde silah, yanında koruma polisi ile dolaşıyor. İnce, dal gibi bir polis. Uğur Ağabey, “O mu beni, ben mi onu koruyorum belli değil” diye takılıyor. Ben de yazdığım haberlerden dolayı ölüm tehditleri almaya başlıyorum. Yüce gönüllü insan, has gazeteci Genel Yayın Müdürümüz Oktay Kurtböke, “Seni eğitim için Fransa’ya göndereyim, biraz uzaklaş buralardan” diyor, ama kanımıza gazetecilik girmiş bir kere... Fatsa olaylarını izlemek üzere foto muhabirimiz Saim Tokaçoğlu ile birlikte Ordu’ya gitmeye gönüllü oluyoruz. Fatsa’da Dev-Yol’cu Terzi Fikri Belediye Başkanı. Çevre köylerde jandarma ile çatışmalar oluyor. Fatsa’da operasyon başlıyor, sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Saim ile, maske takılmış ülkücü militanlara, polise “ihbarcı”lık yaptırıldığı haberini gazeteye yetiştirmek için Ankara’ya kelle koltukta ulaşıyoruz. Milli Selamet Partisi’nin 1980 Eylülü başında Konya’da yaptığı mitingdeyim. Sakallı, koca koca tespihli adamlar şeriat isteyerek bağrışıyor, İstiklal Marşı’nda yere oturuyorlar. 11 Eylül günü Başbakanlık önünde bekleşirken biz gazeteciler, Ankara’da peş peşe, hiç durmadan bombalar patlıyor ve 12 Eylül... Anlıyoruz ki, yüzlerce, binlerce ölü ve bizim gerçekleştirdiğimiz ölüm haberciliği, dünya egemenlerinin kurguladığı yeni bir sistem içinmiş... Kapalı, gri, ağlayan bir gökyüzü altında sessizce toprağa verilişini izliyorum İlhan Erdost’un. Gazetemiz yazarı Muzaffer Ağabeyimin cezaevinde öldürülen kardeşi o. Cumhuriyet çınarı Nadir Nadi “Siz Atatürkçüyseniz ben değilim” dediği için soruşturmaya uğruyor. Ali Ağabeyim (Sirmen), Oktay Ağabeyim (Akbal), Erdal Hocam (Atabek) cezaevinde çürütülmek isteniyor. İlhan Ağabeyim (Selçuk), ülkenin muz cumhuriyetine dönüştüğünü yazdığı için gazete kapatılıyor. Daha sonra sudan nedenlerle kapatılmaya devam ediyor. Ulucanlar Cezaevi’nin avlusunda sabaha karşı darağaçları kuruluyor. Savunduğu insanların ipteki görüntüsünü izlemek zorunda olan avukat İsmail Sami Çakmak telefonda, “Bitti” diyor, soluğu daralarak. İdamı, idamları haberleştiriyorum. Bir gün duyuyoruz ki, gazetemizin de avukatı olan İsmail Sami Çakmak, işkencecilerin soruşturulması için mücadele yürütürken kaçırılmış, bir ekip arabasında dövülmüş, dövülmüş.. Hüseyin Gazi tepesinin yamaçlarına “öldü” diye atılmış. Haberleştiremiyorum, çünkü yasak! 12 Eylül’ün beşibiryerdesi, CHP’yi de kapatıyor, AP’yi de. Gaz veriyorlar başında bir generalin olduğu MDP ile Turgut Özal’ın ANAP’ına. Uğur Ağabeyin tanımıyla liboşların Tonton’u, Cumhuriyet’i alıyor hedefine: Pravda diyor, buçuk gazete diyor... Yalnızca onun mu hedefindeyiz? Değil kuşkusuz; darbecinin de, PKK’nin de, gericinin de, çetecinin de, piyasacının da işi gücü bizimle. Yeni dünya düzencileri gazetemizi ele geçirmek istiyorlar. Geçen gün evdeki anıları karıştırırken buldum o kâğıtları. Birlikte imzalamışız 6 Kasım 1991 tarihli Cumhuriyet’ten ayrılış dilekçemizi. Cumhuriyet’i başkalaştırma operasyonuna karşı duruş belgemizi... İlhan Ağabey çağırıyor, 5.5 ay sonra dönüyoruz yuvaya. Borç gırtlakta, tiraj 20-30 binlerde. Para yok. Can gücüyle, gönül gücüyle çalışıyoruz, ayağa kaldırmak için Cumhuriyet’i. Durmuyorlar, Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuş yazarımız Muammer Aksoy’u öldürüyorlar ilk. Ardından yine yazarımız Bahriye Üçok’u. Ve Uğur Ağabeyimizi alıyorlar elimizden. Sistemli, planlı bir yok ediş süreci sürüyor: Halkın atardamarını yakalamış yazarımız Ahmet Taner Kışlalı’yı, duru insan örneği Onat Kutlar’ı yitiriyoruz. Ve geliyoruz bugünlere... Benim Cumhuriyet’te çalıştığım yaklaşık 30 yıl boyunca, bir kaşık suda boğulmak için var olduğumuz kaygısı taşıdım hep... Oysa, benim bir tek kaygım vardı, gazetecilik yapmak! Bütün bunları niçin mi anlattım? Eşim Kadriye, geçen akşam eşin Gülşah’ı aradı, dedi ki: - Bunlar da geçer! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Doğu Anado- lu’ya özgü bir halk oyunu. 2/ Kütah- ya’nõn Simav ilçe- sinde bir kaplõca... Oy. 3/ Eski dilde su... Marmaris il- çesindeki Cennet Adasõ’nda, MÖ on bin yõlõna tarihle- nen arkeolojik ma- ğara. 4/ Uyarõ... İn- giltere’de çok sevi- len bir cins bira. 5/ İki- yüzlülük... Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 6/ Tavuğun göğüs etiyle hazõrlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çor- ba. 7/ Bir derebeyin hi- mayesine girip kendini onun hizmetine adayan kimse... Şarkõnõn sert bir biçimde vurgulandõğõ dis- ko müzik üslubu. 8/ Aydõn’õn bir ilçesi. 9/ Gereksinme- ye yetmeyecek kadar az... Kokulu bir çörek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu ve İç Anadolu’da yaygõn bar türü bir halk oyu- nu. 2/ Halk edebiyatõnda uyağa verilen ad... “Örneğin -- - içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi” (Edip Can- sever). 3/ Manganez elementinin simgesi... İslam inancõ- na göre, kõyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağõ yerin adõ. 4/ Üç zar ve iki ya da daha çok oyuncuyla oy- nanan şans oyunu. 5/ Dört Halife’nin sonuncusu... Tah- sin Yücel’in bir romanõ. 6/ Aylõk... Kobalt elementinin sim- gesi. 7/ Asya’da bir göl... Uzak. 8/ “Delice” de denilen, taneleri zehirli olan ve ekin tarlalarõnõ saran bir ot... F. H.Dağlarca’nõn bir şiir kitabõ. 9/ İnce dantel... İçinde zerk edilecek sõvõ durumda ilaç bulunan cam tüp. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M A R A S K İ N O E V İ N A Z İ M Ş İ T A R A K A U Z G R İ F M O B O N E V A O K M A A B K A Y A R A R A A H A R A T A Ş P O R T O F İ N O 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr OCAK 2009 REKTÖR 30 Hizmet Yılı Karşılığı Emekli Aylığı ve Emekli İkramiyesi Ödeme Birimleri Gösterge Katsayı Aylık İkramiye 1) Genel Aylõk (% 80) 1.500 0,053505 64,21 2.407,73 2) Ek Gösterge (% 80) 6.400 0,053505 273,95 10.272,96 3) Kõdem Aylõk (% 80) 500 0,053505 21,40 802,58 4) Taban Aylõk ( % 80) 1.000 0,70804 566,43 21.241,20 5) % 180 Öz. Tazminat (% 80) 9.500 0,053505 731,95 36.597,42 6) Makam Tazminatõ (%100) 7.000 0,053505 374,54 0,00 7) Temsil Tazminatõ (% 100) 17.000 0,053505 909,59 0,00 9) % 4 Ek Ödeme “ 0,00 0,00 117,68 0,00 30 Yõl Karşõlõğõ toplam Aylõk ve İkramiye 3059,74 71.479,29 MASLAK’TA YENİ BİR LEZZET Tike markalarõ olan Why-B zurna ilk olarak aynõ mekânda şimdi 0212 276 60 60 telefon numarasõyla kapõnõzda.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear