24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 28 Şubat Gerçeği... PENCERE Adam Olmak... Baykal, RTE’ye ne demiş: “- Kırk fırın ekmek yesen de adam olamazsın...” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu neden- le Deniz Baykal aleyhine 100 bin liralık tazminat davası açtı... ‘Adam’ sözcüğünün künyesi pek zengindir... Falih Rıfkı yazmıştı, vaktiyle Meclis’te kafası küflü bir ‘mebus’ Atatürk’e sormuş: “- Asrî (modern, çağdaş) olmak ne demektir?” Mustafa Kemal Paşa yanıtlamış: “- Adam olmak demektir...” ‘Adam’ın zengin anlamları içinde beğenin be- ğendiğinizi... Adam ‘erkek’ anlamına da gelir, ‘kişi’ sözcüğü yerine de kullanılabilir... Ne var ki son zamanlarda kimi kadın hakları sa- vunucuları ‘adam’ lafından pek hoşlanmıyor- lar... ‘Adam olmak’ yerine ‘insan olmak’ deyişi gü- nümüzde daha geçerli sayılıyor... Peki, ‘adam’ ne zaman ‘insan’ oldu?.. İnsan Hakları Bildirileri bu süreçte dönüm noktaları... Birleşmiş Milletler Bildirisi’nde (ya da 1789 ta- rihli İnsan Hakları Bildirisi’nde) ne yazar: “- Kadınla erkek eşittir...” Nerede eşittir?.. Hayatta.. Yeni deyişle yaşamda.. Her şeyde.. Giyimde kuşamda... Kadına tesettürü öngören dünya görüşü kadı- nı erkekle eşit saymıyor demektir... Kadını erkekle eşit görmeyen kadın, insan haklarına ters düşer... Ya kadını erkekle eşit görmeyen erkek nedir?.. Adam değildir... Çünkü çağımızda adam olabilmek için insan ol- mak gerekiyor... Ama ne kadınımızda suç.. Ne adamımızda.. Kişinin kafası eğitim, öğretim, çevre, aile, gö- renek vesaireyle kendisine ne belletiliyorsa öyle biçimleniyor... Yoksa dünya tesettürlüler ve tesettürsüzler di- ye ikiye ayrılır mıydı?.. Gün gelecek adamlar adam olacaklar... Daha başka deyişle insan olacaklar... Tesettür o zaman kalkacak... Günümüzde adam olmayı erkek olmakla özdeş tutanların sayısına bereket... Adamlar insan olsalar 21’inci yüzyıl Türkiye- si’nde türban davası diye bir şey olur muydu?.. H asan Âli Yücel ölümünün 48. yõ- lõnda, geçen hafta toplantõlar yapõla- rak anõldõ. Bütün yurtta örgütlenen ve şube sayõsõ 17’yi bulan Yeni Ku- şak Köy Enstitüleri Derneği, bu toplantõlarda etkin rol oynuyor. Denizli ve Kartal şubelerinin yap- tõğõ etkinliklere katõldõm. Denizli Şubesi Pamukkale Üniversitesi ile, Kartal Şubesi de Maltepe Üniver- sitesi ile birlikte bu etkinlikleri dü- zenlediler. Özellikle üniversite genç- liğinin bu etkinliklere katõlmasõ önemli ve sevindiricidir. Aydõnlanma devrimcisi olarak Hasan Âli Yücel’in üzerinde durmak istiyorum. Yücel ve Tonguç, Köy Enstitüleri gibi dünyada bir eşi olmayan çok önemli bir yaygõn eğitim sisteminin yaratõcõsõ ve uygulayõcõsõdõrlar. Köy çocuklarõnõ eğiterek “üretim yapan okul”, “halka giden öğretmen” ör- neğini yaratmõşlardõ. Köy Enstitüleri’nin temel felsefesi, köy çocuklarõnõn gerçek yaşam ve çalõşma koşullarõnõn çerçevesinde yetiştirilmesi ve kendilerine aydõn- lanma düşüncesi ve aklõn önderliği ilkesinin temel kural olarak öğre- tilmesidir. Oradan yetişen öğret- menler, Tonguç’un “Canlandırı- lacak Köy” adlõ kitabõnda belirtti- ği gibi, yepyeni bir toplumun yara- tõlmasõna kendilerini adõyorlardõ. Köy Enstitüleri’nde çok yönlü eğitim veriliyor, müzik, resim, el be- cerileri, sanat vb. gibi insan kişili- ğinin tüm yönlerinin geliştirilmesi için çaba gösteriliyordu. Köy Enstitüleri sisteminin özü insandõr, her kişinin yöneleceği bir alan vardõr, bu yetenek de bulunup çõkarõlõyordu. Köyden gelen öğrenci, önce ya- şam alanlarõ üzerinde fiilen çalõşõyor, yaşadõklarõ ve okuduklarõ bu alan- larõ çağdaş bir yaşam ortamõna dö- nüştürüyor, sonra eğitim sistemi içinde kültürün her alanõ ile ilgile- niyordu. Köy Enstitüleri sisteminin temel felsefesi akla dayanõyordu. Bilimin önderliğine ve yol göstericiliğine inanõlõyordu, dogmalardan arõnmõş laik ve çağdaş bir eğitim sistemi uy- gulanõyordu. Köy Enstitüleri sisteminde üret- kenlik esastõr, öğrenciler kendi ders yapacaklarõ binalarõnõ kendileri ya- par, geniş tarla ve bahçelerde böl- geye uygun ürünler yetiştirirler, üretim tekniklerini öğrenirler, bun- lar için gerekli üretim araçlarõnõ da üretirlerdi. Köye dönen her öğret- men, tarõm tekniklerinden anlar, arõcõlõk yapar, inşaat işlerini kota- rõrdõ. Bu öğretmen köyde öncü-ör- nek bir lider konumuna gelirdi. Köy Enstitüleri’nde özyönetim esastõ. Öğrenciler derste, işlerde, ya- şamõn her alanõnda toplumsal görev alõrlar, ekip çalõşmasõ yaparlar, de- mokratik seçimlerle kendi başkan- larõnõ seçerler ve yönetime katõlõr- lardõ. Bu sistem içinde yetişen öğ- retmenler bir örnek lider olarak halkõn arasõna giriyor ve yeni bir top- lumun, yeni bir ulusun yaratõlma- sõnda görev alõyordu. Aydınlanma Bakanlığı Aslõnda bu sistem tam ve özgün bir aydõnlanma hareketiydi. Köy Enstitüleri sistemi kõrsal alana ay- dõnlanmayõ götürüyordu. Kõrsal ala- nõn bağnaz dogmalardan kopmasõ- nõ sağlayacaktõ. Hasan Âli Yücel, Atatürk’ün ay- dõnlanma hareketini ve devrimleri- ni yürekten benimsemiş bir aydõn- lanmacõydõ. Doğu ve Batõ kültürle- rini özümsemiş bir aydõndõ. Yücel’i sadece bir Milli Eğitim Bakanõ olarak değerlendirmek yan- lõş olur. O, aslõnda gerçek bir kültür adamõydõ. Onun 7 yõl, 7ay, 7 gün sü- ren Milli Eğitim Bakanlõğõ, aslõnda Türk Aydınlanma Bakanlığı olarak değerlendirilmelidir. Yücel bakanlõğõ sõrasõnda eğitim konularõna olduğu kadar kültür ko- nularõna da eğilmiştir. Bu alanda çok büyük başarõlar kaydetmiştir. İşte başardõğõ kültür hareketleri: - 496 adet dünya klasiğinin ter- cümesi yapõlarak Türkçeye kazan- dõrõlmõştõr. - Devlet resim ve heykel sergile- ri açõlmõş, Ankara Devlet Konser- vatuvarõ kurulmuştur. - Türk dilinde ilk kez Türk ya- zarlarõ tarafõndan hazõrlanan ansik- lopediler yayõmlanmõştõr. - Türk dilinin yabancõ unsurlardan arõndõrõlma- sõ ve sadeleştirilmesi sağ- lanmõştõr. - Mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesi sağlanmõştõr. - Eski Eserler ve Mü- zeler Müdürlüğü yeni- den düzenlenmiştir. - İlk özerk üniversite reformu gerçekleştiril- miştir. - Birinci Eğitim Şûra- sõ ve Türk Yayõn Sergisi ve Kongresi toplanmõştõr. Hasan Âli Yücel, Ata- türk’ün gerçekleştirdiği Aydõnlanma devrimleri- nin tamamlamasõ yolun- da çalõştõ. Yücel, Ata- türk’ün ölümünden son- ra onun yapmak istedik- lerini en iyi bir biçimde sürdürüyordu. Çünkü o, Mustafa Ke- mal’i en iyi anlayan, en iyi özümseyen bir aydõn- lanma devrimcisiydi. Bir kez daha “Aydın- lanma nedir” sorusunu soralõm: Sanayi devrimi, Rönesans ve Reformun doğal bir sonucu olan aydõnlanma, sanatta, bi- limde ve yazõmõn her ala- nõnda etkin olmuştur. Ka- ranlõk ortaçağõn yõkõlõşõ- nõ sağlamõştõr. Aydõnlanma, insanõ ve insan aklõnõ yüceltir. Eleştirel aklõ her türlü dogmanõn, özellikle kut- sal ve dinsel dogmalarõn önüne koyar. Akõl ve bi- limi her türlü sorunun çözümünde otorite ka- bul eder, insanõn özgür- leşmesini laik eğitimde gören bir akõmdõr. İşte Hasan Âli Yücel gerek Köy Enstitüleri pro- jesinde, gerekse kültür alanõnda yaptõklarõ ve başardõklarõyla Atatürk aydõnlanmasõnõn en önem- li uygulayõcõlarõndan birisi olarak tarihe geçmiştir. Bu nedenle Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Ba- kanlõğõ sadece Köy Ens- titüleri düşüncesini plan- layan, uygulayan bir ba- kanlõk değildi. Onun ka- dar önemli diğer kültürel alanlarda da etkinliğini göstermiştir. O sadece Milli Eğitim Bakanõ değildi. O, Ata- türk’ün Aydõnlanma Devrimi’ni halk kitlele- rine taşõyan, o devrimle- ri kültürel alanda geniş- leten gerçek Atatürk dev- rimcisiydi. Aydõnlanma Devrimcisi Hasan Âli Yücel Alev COŞKUN Hasan Âli Yücel gerek Köy Enstitüleri projesinde, gerekse kültür alanõnda yaptõklarõ ve başardõklarõyla Atatürk aydõnlanmasõnõn en önemli uygulayõcõlarõndan birisi olarak tarihe geçmiştir. Bu nedenle, Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlõğõ sadece Köy Enstitüleri düşüncesini planlayan, uygulayan bir bakanlõk değildi. Onun kadar önemli diğer kültürel alanlarda da etkinliğini göstermiştir. SAYFA CUMHURİYET 5 MART 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Neler neler yazmıyorlar ki! El- lerine bir kalem verilmiş, asıyor- lar, kesiyorlar. Meydan onlara bırakılmış. Taraf’lar mı, Star’lar mı, Zaman’lar mı, Yeni Şafak’lar mı, Altanlar mı, Maltanlar mı, Ke- keç’ler, Şamil’ler mi! Tek bir hedefleri var!.. Tek bir düşmanları nerdeyse!.. Türk Si- lahlı Kuvvetleri!.. Emekli Gene- raller, Karadayı’lar, Bir’ler, Kıv- rıkoğlu’lar, Tolon’lar, Eruygur’lar, Kılıç’lar... Aradan bunca yıl geçmiş, elle- rinde tek konu, 28 Şubat... Ne olmuş o gün, Erbakan- Çiller hükümeti düşürülmüş!.. Kim yapmış bunu, nasıl yap- mış? Menderes “İnsan belleği unut- kandır” demişti. O kadar uzak de- ğil, o günleri yaşayanlar daha hayatta.. askerde, sivilde, ba- sında, anımsamak hiç de zor de- ğil... Özetlesek mi? Genel seçimde Erbakan’ın Re- fah Partisi birinci gelmiş. Az farkla Çiller’in Doğru Yol’u, Mesut Yılmaz’ın Anavatan’ı da önemli sayıda milletvekili çıkarmış, CHP ise Meclis dışı kalmıştı. Uzun sürdü yeni hükümetin ku- rulabilmesi. Sonunda Erbakan’la Çiller anlaştı. Bölüşeceklerdi ik- tidarı. Bir süre Erbakan başbakan olacaktı, Çiller yardımcısı. Sonra Çiller başbakan olacaktı, Erbakan yardımcısı... Ülkede gericilik, yobazlık, din- sel sömürücülük, anayasaya ters düşen işler hızla gelişmekteydi. Bu gidişe tepkiler daha çok ay- dınlardan, Atatürkçülerden, Silahlı Kuvvetler’den geliyordu. İktidarın el değiştirmesi sırasında olanlar oldu: Cumhurbaşkanı Demirel, Erbakan’ın istifasını kabul etti. Böylece ortaklık kabinesi düştü. Cumhurbaşkanı da Başbakanlı- ğı Mesut Yılmaz’ın kurduğu ka- bineye verdi. Böylece gerileme eylemleri, irtica girişimleri dur- duruldu. Üstelik Başbakan Er- bakan da bir Yüksek Güvenlik Kurulu’nda, irtica eylemlerinin varlığını kabul etmişti. 28 Şubat dedikleri olay bu- dur... Yeni hükümetin işbaşına ge- lir gelmez Türkiye’nin yanlış bir yola sapmasının önlenmesi, ilk- öğretimin beş yıldan sekiz yıla çı- karılması gibi çağdaş atılımların birbirini izlemesi... Şimdi yeniden bir irtica eyle- mi başlatılmak isteniyor! Tayyip Bey iktidara geldiğinde “Biz değiştik, biz öncekiler gibi de- ğiliz” türünden sözler söyleye- rek Erbakan hükümetini suçla- mamış mıydı? Şimdi neden on iki yıl önceki bir olayı gündeme getirmek.. telefon dinlemeleri, daha başka yollarla o günlerdeki Genelkurmay Başkanı Karada- yı’yı, Kıvrıkoğlu’nu suçlamaya kalkışmak... Nerdesiniz ey savcılar?.. Bu emekli paşaların işledikleri suç- larla niye ilgilenmiyorsunuz? Ba- kın bunlar ne kadar ağır suçlar iş- lemişler diye!.. Ergenekon’a, paşaları, profe- sörleri, aydınları, yazarları tıkmak yetmiyor. Toplumu uyarmak, ay- dınlatmak isteyenleri, gerçekleri söyleyenleri, yazanları da sus- turmak istiyorlar... Cumhuriyet’in beyaz sayfala- rında açıkça bildirdik işte: “Biz de susarsak kim konuşacak?” Bizler konuşamaz olursak bu ülke han- gi uçuruma yuvarlanacak?..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear