24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Biz Susarsak... Siz Konuşamazsınız!.. Cumhuriyet yine üzerine düşeni yaptı... Dönemin karanlığını, bembeyaz, üzerinde leke bu- lunmayan sayfalara yansıtarak ışıldadı... Gazeteyi eli- ne alan okur, arkalı önlü bembeyaz Cumhuriyet’te, tarihe kazınacak bir başyazı ile özgür medyaya çığ- lık olacak, bayrak olacak dört sözcükten oluşan bir sloganla karşılaştı yalnızca: - Biz Susarsak... Kim Konuşacak? Derin bir beyazlığın ortasında, tarihe mal olacağı- nın bilincinde ışıldayan başyazı ise, Cumhuriyetle ya- şıt gazetemizin böylesine müthiş bir uyarıya niçin im- za attığını şu sarsıcı cümleyle ilan ediyordu: “Bu gi- diş gidiş değildir.” Cumhuriyet’in yazarı olmaktan, parçası ol- maktan şeref duyuyorum... Peki, hiç düşündünüz mü, Cumhuriyet, böylesine tarihsel bir uyarıyı niçin yaptı?.. - Bıçak kemiği kesmeye başladı da onun için!.. Hiç gerilere gitmeye gerek yok, şu son yaşadık- larımız, nasıl bir karanlığa, ne tür bir faşizme doğru, adeta savrulmakta olduğumuzu göstermiyor mu?. Gelin kısaca anımsayalım; anımsayalım ki, ayağa kalk- mazsak, nasıl bir geleceğe mahkûm edilmek isten- diğimizi tüm çıplaklığı ile görelim: - Başbakan sıfatlı kişi, aylardır, konuştuğu her plat- formda, her mitingde, bir türlü yola gelmeyen(!)ga- zete ve televizyonlara boykot çağrısında bulundu. Ol- madı, bu medyanın bir bölümüne inanılırlık vasfı sı- fır olan inanılmaz vergi cezaları yağdırıldı. 24 Şubat Yozgat mitinginde Başbakan sıfatlı kişi, bu ceza- nın hemen ardından, adeta “bizimle uğraşırsan so- nun budur” dercesine, kalabalığa şöyle sesleniyordu: “Benim sayın Aydın Doğan’a bir sözüm oldu. Dedim ki, ‘Bak, belden aşağı vurmayın. Çocuk- larımızı, ailelerimizi, mahremimizi yalan yanlış ha- berlerle gelip de gazetelerinize basmayın’…” - Peki, hangisi yalandı?. Oğlunun “gemicik” alması mı? Diğer oğlu ve ge- lininin, Başbakan’ın yakın dostu, Cihan Kamer am- calarının Atagold şirketine 250 milyar liralık, ka- muoyundan gizlenen hisseyle ortak olmaları mı?.. Eşine Moskova’da “hediye” edilen on bin- lerce dolarlık mücevherler mi, Kemal Unakıtan ai- lesinin akıl almaz ticari yükselişi mi, Ulaştırma Ba- kanı Binali Yıldırım’ın oğlunun gemicilik faaliyet- leri mi, Cumhurbaşkanı Gül’ün mahdumunun en lüks alışveriş merkezlerinde açtığı mısır stand- ları mı, Adalet Bakanı’nın “iyi arkadaşımızdır” de- diği, yolsuzluktan tutuklu yargılanan Akfırat Be- lediye Başkanı’na “bana arsa al” diye vekâlet ver- mesi mi, Cumhurbaşkanı’nın eşinin aynı yörede alınmış arsasına ait ödeme makbuzlarının yine ay- nı belediye başkanının çekmecesinden çıkması mı?. Bunlar yalnızca bir çırpıda aklıma gelenler… - Ayıptır, ayıp!.. Peki, başka?. O kadar çok ki!.. Ama ben sizlerle RTÜK Başka- nı Zahid Akman’ın, “Diyet nasıl ödenir” ya da “Mu- haliflerin çanına nasıl ot tıkanır” başlıklarına layık son eylemini paylaşmak istiyorum, görün bakın, Ab- dülhamit sansürüne nasıl rahmet okutulurmuş?!.. RTÜK, 23 Şubat ana haber bülteninde “seçim dö- nemleri yasalarına aykırı haberlere” yer verdiği ge- rekçesiyle Show TV’yi suçlu buldu ve Yüksek Seçim Kurulu’na “cezalandırılması talebiyle” başvurdu. Pekiii, neydi bu haberler? Hemen sıralayalım: Adalet Bakanı’nın, “bize oy vermezseniz size hiz- met gelmesi zor, bu maalesef Türkiye’nin gerçeği” diyerek anayasa suçu işlemesi, Başbakan’ın mi- tinglere devlete ait araçlarla gitmesi, AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek’in baldızına ormanlık arazide villa izni verilmesi, İstanbul Belediyesi’nin sosyal(!) yardımları için oluşan izdiham, mini- büsçülerin AKP önündeki eylemi, Ordu’da bir emeklinin Enerji Bakanı’na ekonomik durumdan yakınması, İŞKUR önünde işsizlik maaşı kuyru- ğu, İstanbul’da yağan kar nedeniyle oluşan tra- fik tıkanıklığı, yüzde yirmiye varan doğalgaz in- diriminin faturalara yansımaması… İşte benim gazetem, Cumhuriyet, böylesine bir ke- pazeliğe, insan onurunun asla kabul edemeyeceği bu türden bir karanlığa karşı bembeyaz çıktı ve tarihi uya- rısını yaptı. Uyarı son derece yaşamsal bir anlam içe- riyor, çünkü: - Biz susarsak... Siz konuşamazsınız!.. e-posta: umitzileli@gmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com 5 Mart HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 5 MART 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Üçüncü Çeçen cinayeti işlenmiş. Katiller İstanbul’u yol çeçen hanı yaptı! Tokat Necati Cebe: “Hillary Clinton’a ‘Bu nasıl rapor’ diye çıkışmaya hazırlanan bizimki üstüne bir de Osmanlı tokadı atmalı!” Özel Anıl Öçal: “Emperyalizmin özelleştirmeci yamakları; ‘özel idare’ye bile katlanamayıp partileştirmeye başladı devlet kurumlarını!” Suç Nezahat Özbek: “Magandaya maganda demek ne zamandan beri suç sayılmaya başlandı?” YağmurDeniz Ben, benim, ben, benim, ben, benim BENİM valimin deposunda tabii ki benim partimin afişleri bulunacak; başka partinin afişleri bulunacak değil ya! Benim kaymakamımın masasında tabii ki benim sadakama muhtaç insanların listesi olacak! Benim polis şefimin dosyasında tabii ki bana muhalif oldukları için sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınması gereken insanların isimleri yazacak! Benim savcımın iddianamesinde tabii ki benim nefret ettiğim kişiler suçlanacak. Benim müfettişlerim tabii ki bana biat etmeyen medya patronlarına acayip vergi cezaları kesecek! Benim büyükelçilerim tabii ki benim zevceme hizmette kusur etmeyecek. Benim belediye başkanlarım tabii ki benim adamlarımı özel olarak davet edip en güzel ihaleleri verecek! Benim bankalarım tabii ki benim arkadaşlarıma teminatsız kredi dağıtacak! Benim genel müdürlerim tabii ki benim çocuklarım, damatlarım ve Allah bana uzun ömür nasip ederse benim torunlarım için çalışacak. Benim okullarımda tabii ki benim veciz sözlerim duvarlara yazılacak! Benim camilerimde tabii ki benim adıma Cuma hutbesi okunacak! Benim imamlarım tabii ki benim devletimin en üst görevlerine atanacak. Benim şeyhim tabii ki benim valimin sağ yanında devlet protokolüne girecek! Benim ahalim tabii ki benim için “son padişah” pankartı açacak! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KİTABINDA kız çocuklarının dokuz yaşında evlendirilmesini öneren ve şeriat propagandası yapan Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hamdi Döndüren’in kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin soruşturma dosyasının Yusuf Ziya Özcan başkanlığındaki YÖK’ün disiplin kurulunda zamanaşımına uğratıldığını yazmıştık. Oyçokluğu ile alınan karara Prof. Dr. Fikret Şenses, Prof. Dr. Engin Ataç ve Bülent Serim karşı çıkmıştı. İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in din kardeşi ve AKP’liler tarafından sayın cumhurbaşkanı yapılan Abdullah Gül tarafından yeniden şekillendirilen YÖK’ün disiplin kurulunda Serim’in karşı oy yazısından bazı bölümleri Türkiye’de nelerin nasıl yapıldığına örnek olması açısından anımsamakta yarar var: “Kamuoyunu etkilemede süreklilik gösteren yayın yoluyla işlenen disiplin suçlarının, zamanaşımı yönünden, belli tarihlerde başlayıp biten diğer disiplin suçları gibi değerlendirilemeyeceği açıktır. Bir kitabın, çoğaltılarak, satılarak, dağıtılarak, özel ve genel kitaplıklarda herkesin her zaman yararlanmasına sunularak, kamuyu sürekli etkileyecek konumda bulunması, yayınlarda zamanaşımı süresinin olmadığı sonucuna varmak için yeterlidir. Başka bir anlatımla, yayın yoluyla işlenen suçlarda zamanaşımı süresinin bulunmaması işin doğası gereğidir. Bir kitabın yeniden basılması yeni bir suçun başlangıcını değil, mevcut suçun sürdüğünü gösterir. Çünkü yeni bir eser ortaya konulmamakta, dağıtılacak, satılacak sayısı kalmayan kitap yeniden basılmaktadır.” “Soruşturma dosyasının altı ay sonra 22 Nisan 2008’deki Yüksek Disiplin Kurulu gündemine alınması; bu toplantıda verilen kararın, aradan beş ay geçtikten sonra ilgili yerlere yazılması; ilgili yerlerin çok çabuk yanıtlanacak sorulara üç aydan fazla süre geçtikten sonra yanıt vermesi dikkat çekicidir.” İlgili yerlerin nereleri olduğunu sorarsanız: AKP’li Kültür ve Turizm Bakanlığı, AKP’li Tuzla Belediye Başkanlığı ve kitabı basan yayınevi. Türkiye İslam Cumhuriyeti’ne doğru giden yolun taşları öyle güzel ve öyle sistemli bir şekilde döşeniyor ki bildiğiniz gibi değil. Sistem SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Belediyece yap- tõrõlan temizlik iş- leri. 2/ Güzel ka- dõn... Bir mantarla bir suyosununun ortak yaşamõyla ortaya çõkan bitki- lerin genel adõ. 3/ Ölmüş kimselerle cinsel ilişkide bu- lunma şeklinde kendini gösteren cinsel sapõklõk. 4/ Eski Mõsõr’da güneş tan- rõsõ... Yeryuvarlağõ’nõn yõl içinde Güneş’e en uzak olduğu nokta. 5/ Düşünülenin tersini söy- leyerek yapõlan ince alay... İlaç. 6/ Sergen... Arkadaş, yakõn dost. 7/ Hõristiyanlõkta kilise ta- rafõndan verilen “cema- atten kovma” cezasõ... Uzaklõk işareti. 8/ Dünyamõzõn damõ... Nazilerin politi- kasõnda Germen õrkõndan kimselere yakõştõrõlan ad. 9/ Ruh... Kõrõk kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Işõklandõrma, aydõnlatma. 2/ Teniste, rakibin karşõla- yamadõğõ servis atõşõna verilen ad... Kimi hayvan ve bit- ki hücrelerinde bulunan, iğne biçiminde billur madde. 3/ Ölü görmekten duyulan korku. 4/ Nâzım Hikmet’in soyadõ... Evcil bir geyik cinsi. 5/ Uluslararasõ Çalõşma Örgütü’nün simgesi... Halojenler grubunun dördüncü ametali olan yalõn cisim. 6/ Uluslararasõ Futbol Fede- rasyonu’nun simgesi... Ender, seyrek. 7/ Yeraltõ suyunu taşõyan geçirimli katman... Satrançta bir taş. 8/ İki nok- ta arasõndaki uzaklõğõ ölçmeye yarayan aygõt. 9/ Afri- ka’da bir õrmak... Erişmiş, ulaşmõş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç İ L İ N G O Z İ D A M E M E T L O T A K A N O A L İ M E C A Z Z F R A P A N M İ O L E A K A L A M A N A U K İ L M E H E L K A R A K U R A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Eski Babaların Duyarlılığı FATMA ESİN Yaşı ellinin üstünde olanlar hatırlayacaklardır: Bir zaman- lar memurlara çocuk zammı verilirdi. 18 yaşından küçük veya 18 yaşından büyük ama öğrenimi sürmekte olan her çocuk için ayda 10 TL. İşte bu çocuk zammı ile ilgi- li bir anım var ve son günlerde devlet erkini elinde tutan kişi- lerin çocuklarını kısa zamanda zengin etmek için yaptıklarını öğrendikçe hep aklıma geliyor. 1950’li yıllar; Çapa’daki Öğ- retmen Okulu bir grup Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisini de bünyesinde barındırıyordu. Büyük çoğunluğu İstanbul dı- şındaki illerden gelmiş bu öğ- renciler Çapa’da yatılı olmala- rına karşın öğrenimlerini İs- tanbul Üniversitesi’nin Fen ve Edebiyat Fakülteleri’nin çeşit- li bölümlerinde sürdürürlerdi. Yani Çapa’daki bina onlar için bir öğrenci yurdu gibiydi. Sa- bah kahvaltı sonrası, o za- manlar okulun önünden geçen Topkapı-Bahçekapı tramvayı- na biner, üniversiteye giderler, öğle tatilinde aynı tramvayla Çapa’ya dönerler, öğle ye- meklerini yiyip, yeniden üni- versiteye ve akşam dersleri bittiğinde yeniden Çapa’ya; okullarına... İşte bu öğrencilere okul ida- resi bir de ayda 10 TL verirdi. Bu 10 TL tam Çapa’dan üni- versiteye, üniversiteden Ça- pa’ya tramvayla gidip gelme parasını karşılıyordu. (Aslında istenirse o paradan bir miktar arttırmak da mümkündü. Çün- kü tramvayların ön vagonu kır- mızı ve öğrenci için 10 kuruş- tu. Arka vagon ise yeşil ve öğ- renci için 5 kuruştu. Eğer biri bazı sakıncalara aldırmayıp hep arka vagona binmeyi yeğ- lerse, ayda 5 TL arttırabilirdi.) Bunun dışında bazı öğrencile- re ailelerinden de ufak harçlık- lar geldiği olurdu. Bunların ba- zıları düzenli, bazıları da ara sı- ra olurdu. Samsunlu arkadaşı- mız H. düzenli harçlık alanlar- dandı. Ayda 10 TL ve daima ayın başında! H’nin aylık harç- lığını aldığı bir gün, bir arkadaş yarı şaka, yarı ciddi takıldı. “Ne şanslısın” dedi. “Ailen hiç aksatmadan her ay yoluyor harçlığını. Bizimkilerin aklına ne zaman gelirse, tabii akılları- na geldiğinde de ellerinde pa- ra olursa!” “A-a o parayı babam cebin- den yollamıyor ki” dedi H. “O benim kendi param. Babam kendi parasından yollamış ol- saydı, ben de senin gibi bek- leyip dururdum. O para devle- tin benim için babama verdiği çocuk zammı. Babama veriliyor, ama benim için veriliyor; onun için de babam onu hemen ba- na yolluyor.” Bu sözlere hemen, yine ba- bası memur olan Edirneli Ş’den itiraz geldi. “Olmaz öyle şey” dedi. “Benim babam o parayı almıyor. Bize burada okul ida- resi her ay 10 TL veriyor ya! Ba- bam, ‘madem okul idaresi ve- riyor, çocuk zammını almamız doğru olmaz’ dedi ve o za- mandan beri almıyor.” Tabii sonra bu tartışıldı. Ş’ye, bizlere verilen paranın yol pa- rası olduğu, çocuk zammı ile ilişkisi olmadığı anlatıldı. Ba- basına yazması ve babasının gönül rahatlığı ile o zammı al- ması önerildi. Sonra ne oldu bil- miyorum. Yaklaşık elli yıl öncenin du- yarlı babaları ve günümüzün babaları!.. Başbakanından bakanlarına yarış edercesine, oğullara, da- matlara, gelinlere kıyak üstüne kıyak yapılıp, daha çocuk yaş- larında her türlü devlet olana- ğından yaratılan genç zengin- ler kuşağı... Yetenekli gençler... İş arayan, pek çoğu da üni- versite diplomalı gençleri gör- mezden gelen, o gencecik in- sanların işsiz gezmelerinden, iş- siz, parasız yaşamaktan doğan ruhsal sıkıntılarına aldırmadan, sahip oldukları yetkileri ve gü- cü hovardaca kendi çocukla- rına, gelinlerine, damatlarına harcayan devlet adamları... Görevlerini kötüye kullanıp, ülkeye zarar verdiğini bile bile bazı kişilere rant sağlayarak zenginleşen babalar... Servet- leri gittikçe artarken çocuklarına kazandıracakları ilkeler bakı- mından gittikçe yoksullaştıkla- rının farkında değiller. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com İMZA GÜNÜ HÜSEYİN KIVANÇ BURSA KİTAP FUARI 68’LİLER BİRLİĞİ VAKFI STANDI 7-8 MART 2009 - Cumartesi-Pazar Saat: 15.00 MASLAK’TA YENİ BİR LEZZET Tike markalarõ olan Why-B zurna ilk olarak aynõ mekânda şimdi 0212 276 60 60 telefon numarasõyla kapõnõzda. SATILIK SOYLU KÖPEK 3 aylık Amerikan - Ret - Rtewier Tel: (212) 351 02 23 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Lale Pilatin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear