26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 31 MART 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Haydi Hayırlısı!.. Bir seçim bitti. CHP yüzde 23’te kaldı. Ne demiştik? Kişiliğine, geçmişine.. bağlı ol- duğu, savunduğu ilkelere, Atatürkçü bir par- ti olmanın sorumluluğuna ters düşen CHP’nin, kendi seçmenlerinden bile oy alamayacağı- nı, ne yapsa etse yüzde 20’leri aşamayaca- ğını... Sen git onun bunun itelemesiyle çarşaflı ka- dınlara, başörtülülere kucağını aç, her ma- hallede Kuran kursları açacağını söyle, AKP’nin elinden oyları almaya kalkış!.. İşte gerçek ortada: Birkaç kahraman CHP adayının başarısı yet- medi, Baykal’ın yönetimindeki parti bir kez da- ha yenildi. Belki de bilerek!. Öyle ya, Baykal CHP’sinin iktidara geçmek isteği var mıydı ki? Olsa olsa oylarını yükseltmek, Ankara’da, İs- tanbul’da vb. yerlerde güven veren birkaç ba- şarısıyla yetinmek!.. Öyle de oldu. Şimdi düşünmenin sırası... Bir kez daha bir kez daha düşünmeli, niye AKP hep üstün çı- kıyor, niye CHP hep geride kalıyor? Bir de, ken- dini sol, sosyal demokrat, sosyalist, Atatürk devrimcisi sayan partiler niye bir araya gele- miyor? Ecevit’in partisi niye anlaşılmaz bir şaş- kınlık içinde? Bu yanlış gidişe bir dur diyecek insan kalmadı mı? Sen Anayasa Mahkeme- si’nin “laikliğe odak olmuş” saydığı bir parti- nin oylarına ortak olmaya heveslen, sonra da bir daha yüzde yirmilerin batağında kal... Oyumu vermek için yarım saat bekledim. Gelen gidenleri inceledim. Baktım çoğunluk yaşlı seçmenlerde.. Elinde bastonla, ya da bir yardımcının desteğiyle, itile kakıla gelen in- sanlarımız arasında, bir tek genç göremedim! Yaşı yirmilerdeki insanlarımız niye bu denli il- gisiz diye düşündüm... Bir zamanlar yurt, ulus sorunlarıyla herkesten çok ilgilenen, yeri gel- diğinde uygarlık, çağdaşlık, eşitlik, özgürlük için en zor savaşımlara girmekten kaçınma- yan gençliğimize ne oldu? Nerde CHP’nin gençlik kolları? DSP’nin, SHP’nin, İşçi Partisi’nin, öteki sol partilerin gençleri nerde? Bir uyuşmuşluk, bir kendimizden, ülküleri- mizden, Kemalist çizgimizden kopuş... Olacak olan oldu işte! Bu gidişle bir gün Ata- türk Cumhuriyeti diye bir şey kalmayacak!.. Yerel seçim bitti. Hadi hayırlısı!.. PENCERE Hele Obama da Bir Gelsin... Turhan’ın bugün yayımlanan iki kareli karika- türü ilginç mi ilginç... Birinci karede atletli şortlu bir dinci elinde par- lak bir ampulle koşuyor... İkinci karede ne var?.. Bağlı bulunduğu kordonun prizi çıkınca ampul sönmüş, kararmış... Bu öykü nasıl başladı?.. RTE (Recep Tayyip Erdoğan) daha bir hiçken ABD Başkanı Bush tarafından kabul edildi... Ampul partisi gündemdeydi... RTE kısacık bir süreçte başbakan oluverdi... BOP’un Türkiye’de “eşbaşkanı” olduğunu biz- zat açıkladı... Eski Başkan Bush’un BOP’u, Türkiye’de “Ilım- lı İslam devleti” tasarımını yürürlüğe koymuştu... Eh, hem dünya patronu Amerika.. Hem mübarek Müslümanlığın siyasette ve se- çimlerde dincilik olarak kullanılması... İkisi bir araya gelip de RTE gibi bir ‘eşbaşka- nı’ lider yapınca, AKP’nin oyları sandıkta yüzde 47’ye yükseldi... Öykü mü, rastlantı mı, masal mı?.. Yok canım... Özel vurgulamasıyla “ayniyle vaki”... Ancak Bush’un BOP’u tüm Ortadoğu’da önce topallamaya, sonra çuvallamaya başlayınca, Amerika kendine yeni bir Başkan buldu: Obama... Obama’nın Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 29 Mart’tan az bir süre önce Türkiye’ye geldi, Anıt- kabir’e gitti, Amerika’dan da yeni bir ses yükseldi: - Artık biz Türkiye için ‘Ilımlı İslam Devleti’ de- yişini kullanmayacağız... Ne tuhaf rastlantı.. Eski deyişle tesadüf.. AKP’nin oyları seçim sandığında yüzde 47’den 39’un altına iniverdi... RTE’nin ‘kimyası bozuldu’... Daha da önemli olan olgu neydi?.. Güneydoğu’da AKP-ABD ortak dinci planı bozuldu... AKP ile yârı vefakârı Amerikancı Fethullah, Gü- neydoğu’da Kürtçüleri sandıkta bozuma uğrat- mak için, hem dincilik yaptılar, hem kesenin ağ- zını açtılar... Ama, ne para işe yaradı.. Ne dincilik kâr etti... Yenilgiye uğradılar... Gerçekte demokratik bilinç toplumda ağır bassaydı, yüzde 39 oy almak şöyle dursun, AKP sandığa gömülürdü... Peki, laik Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı, içeri- ğinde Türkiye’yi parçalamak eğilimini de taşıyan bir “beynelmilel proje”ye, bir ölçüde de olsa ‘dur’ denilmiş midir?.. Seçim sonuçlarına bir referandum değeri yük- leyenler şimdi bu sorunun yanıtını aramalıdırlar... Yanıtı etkileyecek olan etkenlerden biri Oba- ma’nın ta kendisidir... Önümüzdeki günlerde Türkiye’ye gelecek olan Hüseyin Obama, Turhan’ın karikatüründeki fişi ya prize takacak... Ya da takmayacak... D arwin’in 1850’lerde ileri sürdüğü “doğal seçimle oluşan evrim teorisi” ve izleyen yõllarda “türlerin kökenine” ilişkin yapõtla- rõndaki çõğõr açan görüş ve düşünceleri, doğumunun 200. yõlõ münasebetiyle dünya bilim ve düşün çevrelerinde gün- cel değerlendirmelere ve de anmalara ve- sile oldu. Canlõlarõn ve dolayõsõyla insanõn evri- mine ilişkin görüşü, o günlerdeki inanç- lar ve öğretilerden farklõ idi. O günden bu yana dinsel öğretilere bağlõ, inançlõ ve bazõlarõ da saplõ kişiler, toplum kesimleri ve hatta bazõ bilim insanlarõ, yoğunluk ve içeriği giderek değişiklikler ve azalma- lar gösterse de bu konu üzerindeki tar- tõşma veya çatõşmalarõ sürdürdüler ve sür- dürüyorlar. Bunlara rağmen günümüzde evrim teorisinin temellerine ilişkin bakõş ve an- layõş; gerek bilim, gerek düşün çevrele- ri ve dinsel ortamlarda da artõk yadsõ- namaz bir teori olarak görülmekte ve yer- leşmektedir. (Science&Creationisim: Nat. Acad. Of Science 1999 ve Duet or Duel: Theology&Science in a Post Mo- dern World 1998). Nitekim teistik (tanrõsal) evrimcilerin bakõş açõsõ ile evrimcilerin izahlarõ ara- sõnda önemli ölçüde uyum görülürken, bir kõsõm yaradõlõşçõnõn (kreasyonist) ileri sürdükleri “akıllı tasarım” (inteli- gent design) görüşü, kompleks yapõsal özellikleri nedeniyle canlõlarõn bugünkü halleriyle Tanrõ tarafõndan yaratõldõkla- rõ savõnõ delillendirmek ister. Farklı bakış açısı Halbuki moleküler biyolojik olaylarõn kompleksliği ve işleyişinin düzen ve ku- rallarõnõ modern bilim her gün daha bir açõklõkla ortaya koyabilmektedir. Bu farklõ bakõş açõlarõnõn bulunmasõ bir ol- gudur, beğenir ya da beğenmezsiniz. Çok özetle Darwin’e göre doğal seçim; evrimin yolu, yöntemi ve bir bakõma ara- cõdõr ve aslõnda basit bir süreçtir: Üreme ve yeni nesillerin oluşma sü- recinde gözlenen değişmelerin, yeni- liklerin yani tevarüs edilen ve mutlaka oluşan farklõlõklarõn (varyasyon) birbiri ardõnca ve tüm canlõlarda nesiller boyu sürüp gitmesiyle, daima öncekilerden farklõlõklar gösteren yeni bireyler oluşur. Bu, yeni bir yapõm veya üretmedir. Farklõlõklar yeni üretilenlerde yete- nekler olarak toplanõrlar ve eğer bu ye- ni dönüşümlerde (versiyon) birileri öne geçer, baskõn çõkarsa yeni bir canlõ şek- li veya türü ortaya çõkar; “emerge”. (Al- most like a Whale: Steve Johns, 1999) Evrimci biyologlara göre evrim tabiatõn tuttuğu yoldur, fakat kişi buna biraz da inanmalõdõr. Zira bu süreç çok yavaş oluşur ve kişilerin, nesillerin yaşam sü- releri içinde gözükmez ve fakat bin- lerce yıllık dönemleri kapsar. (S.J. Gould: Tempos in Science and Nature, 1999). Evrim teorisinin dayanaklarõ ilk baş- larda ve de uzunca yõllar fosil kalõntõ ve kanõtlarõna ve de taksonomik yaklaşõm ve bilgilere dayandõrõldõ. İnsan evrimi Fakat özellikle son 50-60 yõllõk dö- nemde yukarõdakilere gerek genetik bi- limi ve moleküler biyolojinin verilerinin ve de genlerin işleyişine ilişkin bulgularõn eklenmesi (genomun yapõsõ, işleyişi, gen şifrelerinin intikali, mutasyon, po- limorfizm ve de epigenetik süreçler vb...) ile doğal seçim ve evrim teorisi- nin dayanakları giderek sağlamlaş- mıştır ve evrim bir olgu halini al- maktadır. Bazõlarõna göre evrim sürekli bir olaydõr, insanõn evrimi de bunun dõ- şõnda değildir. İnsan evriminin bitmeyen tabiatõ “unfinished nature of human evolation” (Tempo in Science and Na- ture, 1999) Darwinciliğin bugün de teori olarak ta- nõmlanmasõ onun önemini azaltmaz. Esasen bilimde teori, “tabiat ve yaşama ilişkin olayları iyi kanıtlarla sahip olarak izah ve bunları vakalar, ka- nunlar ve de test edilmiş hipotezlere dayandıran bir düşün biçimidir”. Sadece (faraziye) hipotez değildir. Bu arada kreasyonizm ne hipotez ne de teoridir, fakat dinsel bir inanç olup, bu yönü ve yanõ ile önem ve anlam içerir. Rahmetli Prof. Dr. Akil Muhtar Öz- den hocamõz, insanõn, özellikle insan beyninin evrimi ile ahlak konusunu işlediği “İlim Bakımından Ahlak” ad- lõ yapõtõnda; evrimi vurgularken, “Dar- win’in ileri sürdüğü evrim fikrini, şimdiki biyolojinin vardığı kanaatle- re göre tashih ve ikmal etmek icap eder” diyerek 1940’larda ilginç bir ön- görüde bulunmuştu. (İlim Bakõmõndan Ahlak, 3. basõm, 1950) Son birkaç haf- tadõr ülkemizde de Darwin gündeme oturdu. Fakat başka ülkelerdeki önemli yönü ve yanõ ile değil. Saygõn bir bilimsel ku- rum olarak algõlanagelen TÜBİTAK yönetiminde beliren Darwin yaklaşõmõ çok talihsiz ve hatta esef edilecek bir tu- tum oldu. TÜBİTAK’ın tutumu Gerek ülke ve gerekse dõş medya ve bi- limsel dergilerle, bazõ bilimsel çevrelerde bu tutumun sadece yadõrganmakla kal- mayõp kõnandõğõnõ da görüyoruz. (Nature, 19 Mart 2009). TÜBİTAK’õn bu tutumu, hemen tevil çabalarõnõ da getirdi be- yanlarla ve hatta bir kõsmõ gülünç olma pahasõna. Aslõnda bu olayõn bana göre belki ba- zõ yararlarõ da oldu. Nitekim: a) Saygõn olduğu düşünülen ve bi- limsellikle dopdolu olmasõ beklenen bir kurum veya kurumdaki bazı odakla- rın bu vasõflarõnõn artõk tartõşõlabilir ol- duğu ortaya çõktõ. Hiçbir kişi, düşünür ve hatta bilimcinin ille de Darwin’e inan- masõ istenemez ve beklenemez. Ancak bir bilimsel kurumun Darwin’e ilişkin, bilim dışı tutumu üzerinde durulmasõ doğaldõr. b) Ayrõca, genelde ülke yönetiminin çe- şitli yer ve/veya kademelerinde bulunan bir kõsõm kişinin ve hatta bir kõsõm aka- demik veya bilimsel sõfatlõ kurumun il- gisizlik ve adeta sinmiş bir edilginlik için- de olduklarõ ve böylece düşünsel dü- zeylerinin durumu, hiç değilse kõsmen or- taya çõktõ. c) Nihayet bu münasebetle bilim ve di- nin çağdaş dünyada ve ülkemizde nasõl algõlandõğõ, bir yanõ ile gündeme girmiş oldu. Tüm bunlarõn çağdaşlõğa hedeflen- miş bir toplum, siyasal sistem ve ülke için; sosyal, bilimsel ve hatta dinsel düşün bakõmõndan bekli de uyarõcõ veya yararlõ olabileceğini ummak istiyorum, düşünen ve irdelemek isteyenlerin bu- lunduğunu varsayarak. Darwin Gündemde... Prof. Dr. Kemal ÖNEN Darwinciliğin bugün de teori olarak tanõmlanmasõ onun önemini azaltmaz. Esasen bilimde teori, “tabiat ve yaşama ilişkin olaylarõ iyi kanõtlarla sahip olarak izah ve bunlarõ vakalar, kanunlar ve de test edilmiş hipotezlere dayandõran bir düşün biçimidir”. Vandalizm Her Yerde... Erdal ATICI C umhuriyet gazetesinde “Vandallar Marmaris’te” başlõklõ haberi okuyunca, yeni tarz Vandalizm’in son yõllarda yurdumuzun birçok kasabasõna, kentine egemen olmaya başladõğõnõ, bu nedenle tarihi ve kültürel değerlerin büyük tehdit altõnda olduğunu düşündüm, ürperdim. Vandalizm kısaca; Karabilisizlik yüzünden ya da zevk için sanat yapõtlarõna, kamu mallarõna büyük zarar vermek, yõkmak ve bu yõkõmõ kendi başõna bir amaç durumuna getirmek demektir. Günümüzde Vandalizm, modern ve antik kentlerde, estetik ve güzel olan her şeye saldõrõ olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Ülkemizde 1950’li yõllarda başlayan büyük göç dalgalarõyla köy ve kasabalarda yaşayan insanlarõmõz büyük kentlere akmaya başladõ. Bu ani gelişme sonucunda, alt ve üst yapõ çalõşmasõ tam olarak yapõlamayan, planlamadan uzak, yeşilliklerin talan edildiği; kõyõlarõn, ormanlarõn yağmalandõğõ çarpõk kentleşmeler ortaya çõktõ. Aynõ dönemde eğitim, kültür ve sanat toplum yaşamõndan yavaş yavaş çõkmaya başladõ. Büyük kentlerin kenarlarõnda varoşlar yaratõldõ, varoşlara sõğõnan insanlarõmõz ekmek derdine, can derdine düştü. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatõlan Anadolu aydõnlanmasõnõ sürdürmek için çõrpõnan yöneticiler görevlerinden alõndõ, kõyõmlara uğradõ. II. Dünya Savaşõ’nda Avrupa’da milyonlarca kitap yakõlõrken, ülkemizde Tolstoy’u, Goethe’yi, Steinbeck’i, Gorki’yi, Panait Istrati’yi, Balzac’õ köylere taşõyarak köy çocuklarõnõ aydõnlatan kahramanlar bir kenara savruldu. Yazarlar tutuklandõ, işkenceden geçirildi. Dünyanõn en büyük şairlerinden biri olan Nâzım Hikmet yurtdõşõna kaçmak zorunda bõrakõldõ. Usta yazar Sabahattin Ali canõnõ kurtarmak için çõktõğõ yolculukta Istranca dağlarõnda öldürüldü. 1950’den sonra on yõl iktidarda kalan Demokrat Parti’nin gericilere verdiği ödünlerin ardõ arkasõ kesilmedi ve sonrasõnda karanlõk mağaralarõndan yeryüzüne çõkan tarikatlar aşama aşama büyüdü ve bugünlere gelindi... Temeli kültür olan Cumhuriyetimizde kültürün, sanatõn insan yaşamõna egemen olduğu bir toplum yaratmak amaçlanõyordu, bu yolda çok önemli adõmlar da atõlmõştõ; ama çok partili dizgeye geçişle birlikte gericilik hortladõ, aydõnlanmanõn önüne duvar örüldü. Son elli yõlda, gerek eğitim dizgemizin içinde bulunduğu çöküntü; gerekse gericiliğin gittikçe toplumu baskõ altõna almasõ sonucunda, bambaşka bir toplum modeli ve o toplum modelinde ne yazõk ki, yeni kuşak Vandallar ortaya çõkmaya başladõ. Kültürsüz, önyargõlõ, kaba, karabilisiz birçok insan; kömür, makama beyaz eşya dağõtõmõ yapõlan bir demokrasi anlayõşõnõ fõrsat bilip toplum yaşamõna ağõrlõklarõnõ koymaya ve hatta toplumu yönetmeye başladõlar. Geçmişte toplum tarafõndan dõşlanacak, yüzüne bakõlmayacak olan bu insanlar, şimdilerde toplumda baş tacõ oldu. Matbaanõn ülkemize gelişini üç yüz yõl geciktiren, Batõlõlaşmanõn önüne duvar ören, yontularõ kõran, içine tüküren, çõplak kadõnlar var diye reklam panolarõnõn üstünü örtmeye kalkõşan, Marmaris’te “astronot” yontusunu denize atan, Ankara’da Yüksel Caddesi’nin başõndaki “Ayakkabı Boyacısı” yontusunun tepesini oyup küllük yapan, aynõ yontunun boya sandõğõnõ alõp götüren, “Yalnız Adam Yontusu”nun burnunu koparan, “İnsan Haklarının Kitabını Okuyan Kız Yontusu”nun üstüne abuk sabuk slogan yazanlar, işte bu yeni kuşak Vandallardõr...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear