28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 31 MART 2009 SALI 14 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Öncelik Hangisine Verilmeli? Köy Enstitüsüne girdiğim yıllarda Grigoriy Petrov’un, şimdiki adıyla Ak Zambaklar Ülke- si ve aynı yazarın Ülkücü Öğretmen adlı kitap- ları öğrencilerin elinden düşmezdi. Yoksulun hiçbir şeyi yoktur da yüreğinde sev- gisi vardır; başta Romeo ve Juliet, anlayayım anlamayayım, Shakespeare adını gördüğüm her kitabı okuyordum. Gönlüm Shakespeare’de; bir gün ben de Ak Zambaklar Ülkesi’ni merak edip okumak istedim. Kendini var etme çırpınmalarıyla geçen bir ha- yattan gelmiştim. Sınıf öğretmenimizin hararetle önerdiği Dale Carnegie’nin palavra kitapları ba- na göre değildi. “Göller ve bataklıklar ülkesi Fin- landiya’nın, İncil’de adı geçen beyaz zambak- lar ülkesine nasıl dönüştüğünü öğütlerle anla- tan” bu kitaba ilk sayfalarında ısınamamıştım. Gençlik, düşlemler fırtınasıdır; o yaştakiler, okuduklarında çarpıcı olaylar ararlar. Ak Zam- baklar Ülkesi’ne de o gözle bakmış, başların- da kitabın özünü oluşturan düşünsel incelikle- ri algılayamamıştım. Yolsuzlukların kol gezdiği savaş sonrası yıl- larıydı. Kitabın bir yerinde bir din adamının, ül- kemiz açısından bugün de geçerliliğini koruyan şu görüşleriyle karşılaşınca okumayı sürdür- müştüm: Politikada, basında, kamusal işlerde vicdan korkusundan, utanma duygusundan yoksun yeteneksiz halk avcıları, şöhret düşkünleri, aç- gözlüler ve her alanda yetersiz kimseler öne geçmekte, her işe burunlarını sokmaktadırlar. Hayata ve topluma çekidüzen vermeyi ön- gören politik liderliği bir ayrıcalık, bir basamak, namus ve ahlakla bağdaşmayan zenginlikle- re ve yükselmelere erişmenin aracı sayan sah- te kahramanlar her yerde mantar gibi üre- mektedir. Düşünceler, çağların köklü ilkeleridir. O yıl- larda, adalet duygusunu sarsarak yolsuzlukla- rı örtbas etmeye, diktatörce tutumlarını de- mokratiklik diye yutturmaya kalkanlar pek söz sahibi olmamıştı ülkemizde. O yüzden yöneti- ci kesimle halk kesimleri arasındaki çelişkileri pek fark edemiyordum. Aramızda tartıştığımız bu tür düşünceler, ancak kendimizi özeleştiri- den geçirmemize yarıyordu. Halkımız bugün baskıların kıskacında inim inim inlerken, Petrov’un yukarıya alıntıladığım dü- şünceleri, ülkemizin içinde bulunduğu koşullarla nasıl da örtüşüyor! Öğrencilik yıllarımda bizi büyüleyen Ak Zam- baklar Ülkesi, temeli Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’la atılan; Hürrem Arman, M. Rauf İnan, Şerif Tekben, Edip Balkır gibi öğ- retmenlerin yönetici olduğu dönemin kitabıydı. Sonra her şey değişti... Enstitülerin gerileyiş döneminde, “Okuyanlar komünist oluyor, futbol oynarsan bedenin güç kazanır!” ya da, sosyoloji dersinde Hamlet’i ör- nek verdiğimde, “Sen ne anlarsın Hamlet’ten!” diyen öğretmenler; ardıma muhbir öğrenci ta- kıp neler okuduğumu öğrenmek isteyen mü- dürler gördüm. Ütopyaların düşünce kahramanlarını çağ- rıştıran Ak Zambaklar Ülkesi’nin Snelman’ı ve arkadaşlarının; gençlerin, dinç beyinlerini ge- liştirecek çalışmalar yerine, kendilerini tutkuy- la futbola kaptırdıkları, böylece zihinsel ve ruhsal yoksunluğa uğradıkları yolundaki gö- rüşlerini savunmaya kalkmıştım da, öğret- menden tokadı yiyince gözümden kıvılcımlar sıç- ramıştı... Şimdi soralım Cumhurbaşkanı’na; kültürel kimliğiyle anılan doğum yeri Kayseri’ye önce- likle kitap saraylar, zengin kitaplıklar mı yara- şır, yoksa futbol alanı mı? binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr A merikan tiyatrosunun ‘ağır top’la- rõndan Sam Shepard’õn 1977’de yazdõğõ ‘Aç Sınıfın Laneti’ Anka- ra Devlet Tiyatrosu’nda sunuluyor. Pınar Kür’ün Türkçesi ve Cem Emüler’in rejisiyle sunulan oyunun dekoru Güven Öktem, giy- sileri Sevgi Türkay, õşõk düzeni Zeynel Işık tarafõndan tasarlanmõş. Koray Kahraman’õn özgün müziği yapõma önemli bir katkõ oluş- turuyor. Büyük trajedilerin üstünde yapõlandõğõ ‘ai- le içi çatışma ve şiddet’, Shepard’õn pek çok oyununda olduğu gibi, ‘Aç Sınıfın Laneti’nin de belkemiğini oluşturur. Oyunu, yitirmekte olduğu ‘kentli Amerikalı kadın’ kimliğini öz- leyen Anne, toprağa kök salmõş ‘çiftçi Ame- rikalı’ kimliğine uzak düşmüş Baba, Oğul ve Kõz arasõndaki çatõşmalar oluşturur. She- pard, yeterli gelir düzeyine ulaşmõş bir aile- nin bireyleri olarak toplumla uyum içinde ya- şamanõn ‘model’ olarak benimsendiği ‘Ame- rikan düşü’nü bütünüyle olumsuzlayan bir ‘aile durumu’ çizerken, bir yandan da ‘tra- jik’ olanõ betimleyen söylensel (mitolojik) im- geler oluşturma peşindedir: Oyundaki temel çatõşmanõn ‘metafor’u, Amerikan ‘erk’ini simgeleyen ‘kartal’ ile yalnõzca kendi küçük dünyasõ için var olan ‘kedi’nin boğuşarak bir- birini yok etmesidir. Shepard, oyun kişileri- nin öyküsünü antik trajedilere özgü uzun ti- radlarla, ‘kurban etme’ ve ‘arınma’ ritüel- leriyle bezemiştir. Ne ki ‘gerçekçi’ biçemde yazõlmõş ve ‘sıradan konuşma’lara dayalõ ol- masõ nedeniyle oyun, ‘antik trajedi’ atmos- ferinden çok daha ağõrlõklõ olarak Çehov ti- yatrosunu çağrõştõrõyor. Çiftliğin elden çõktõ- ğõ aşama, Çehov’un ‘Vişne Bahçesi’ oyu- nunda oluşturduğu atmosfer ile bire bir ör- tüşüyor. Oyun pek çok açõdan ‘güncel’. Doğanõn ve tarõmsal olabilecek alanlarõn ‘yapılaşma’ya terk edilerek yok edilmesi yanõnda, doğal kaynaklarõnõ tüketmiş, tüketime teslim olmuş bir toplumun kredi kartõ ve başka türde borç ya da ipotek batağõna saplanarak ‘aç- lık’la yüzleşmesi de ‘ekonomik kriz’ orta- mõnda karşõ karşõya olduğumuz sorunlar arasõnda yer alõyor. Eli yüzü düzgün bir Ankara Devlet Tiyat- rosu yapõmõ izliyoruz. Ancak ‘gerçekçi’ bir biçem gerektiren oyunun dekorunda neden yer yer soyutlamaya gidildiğini, mutfak döşe- mesinin altõndan neden ‘ateş’i çağrõştõran bir õşõk verildiğini ve duman çõktõğõnõ, buzdola- bõnõn õşõklandõrõlmasõnda neden dõşavurumcu yaklaşõma başvurulduğunu anlamõyoruz. Amerikan kültürünün ürünü olmasõna karşõn, ‘evrensel’ boyutlar taşõyan oyuna oyuncula- rõn neden ‘uzak’ kaldõğõnõ, Baba’da Mesut Turan’õn neden gerektiğinden de çok ‘sarhoş’ tiplemesine yaslandõğõnõ, Anne’de Mehtap Öztepe’nin yorumunun neden duygusal de- rinlikten yoksun kaldõğõnõ anlamak da zor. Ba- şak Akbay’õn Kõz’õ yorumlarken gereksizce bağõrmasõ ise deneyimsizlikten olmalõ. Oğul’da Osman Karakoç’un uzun süre oyuna õsõna- mamasõ da aynõ nedene bağlanabilir. (Oysa ay- nõ oyuncu oyunun son perdesini soluklu yo- rumuyla vurucu kõlabiliyor.) Yönetmen Cem Emüler ise sahne olayõnõ kotarõrken ‘gevşek bir doku’ oluşturmayõ bilinçli olarak seçmiş, ‘postmodern’ anlatõma çokça ödün vermiş sanki. Keşke seyircinin dikkatini denetleye- bilen, daha dinamik bir tartõm kotarsaymõş... İçerdiği sorunlara karşõn, dönemin en çok ilgi çeken yapõmlarõndan biri var karşõmõzda... Amerikan Tiyatrosu’nun yazarlarõndan Sam Shepard’õn dünyasõndan Türkiye’deki ‘kriz’ ortamõna Amerikalõ yazar Sam Shepard’õn ünlü oyunu Ankara Devlet Tiyatrosu tarafõndan Cem Emüler’in rejisiyle sunuluyor. Yapõm postmodern biçemin içerdiği çeşitliliğe dayandõrõlmõş. ‘Aç Sõnõfõn Laneti’... CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU Barbara Bonneykonseri Kültür Servisi - Günü- müzün en güzel ve en tatlõ seslerinden Barbara Bon- ney, 5 Nisan günü saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda izleyi- ciyle buluşacak. Sanatçõya piyanist Malcom Marti- neau’nun eşlik edece- ği konserde Barbara Bon- ney, Joseph Haydn’dan ‘Scena di Be- renice’, Felix M e n d e l s - sohn’dan ‘Ne- ue Liebe’,‘Pa- genlied’, ‘Su- leika’, ‘Die lie- bende schreibt’, ‘Der Mond’, ‘Frühlingslied’ ve ‘Intermission’ liedlerinin yanõ sõ- ra Edvard Gri- eg’den ‘Fra Monte Pin- cio’, ‘Med en vandlilje’, ‘En svane’, ‘Vaaren’, ‘En Droem’ ve Richard Stra- uss’tan ‘Vier Letzte Lie- der’, ‘Im Frühling’, ‘Sep- tember’, ‘Beim Schlafen- gehen’, ‘Im Abendrot’u seslendirecek. Ender bulu- nan çok tatlõ lirik bir sopra- no sese sahip olan Barbara Bonney, Mozart ve Ric- hard Strauss rollerinde yõl- dõzlaştõ. Kariyerinin ilk dö- nemlerinde lied sanatõna yoğun- laşan Bonney, resital ve ka- yõtlarõyla adõn- dan söz ettirdi. Amerika’da doğan, eğiti- mini ve ka- riyerini Al- manya’da yapan Bar- bara Bon- ney, gerçek bir diva. C o v e n t G a r d e n Kraliyet Opera- sõ’nda, La Scala’da, Metropolitan Operasõ’nda, San Francisco Operasõ’nda, Salzburg Festivali’nde yer alan, operacõlõğõ kadar kon- feranslarõ ve resitalleriyle de ünlü bir sanatçõ. (0 212 232 98 30) Kültür Servisi - Özellikle üflemeli çal- gõlarda caz tarihine büyük katkõ sağlayan ef- sane saksofoncu Charles Lloyd, New Quartet ile birlikte yarõn saat 20.00’de İş Sa- nat’ta izleyiciyle buluşacak. Konserde Lloyd’a piyanoda Jason Moran, kontr- basta Reuben Rogers ve davulda Eric Harland eşlik ediyor. Charles Lloyd’un ka- riyeri, 60’lõ yõllardaki etkileyici çõkõşõndan beri yeniden doğuşlarla, inziva dönemleriyle, geri dönüşlerle dolu bir çizgi izledi. Mis- sissippi’nin kültüründen aldõğõ zenginliği ve gücü dehasõyla birleştiren, 40 yõlõ aşkõn za- mandõr Miles Davis’ten Michel Petruc- ciani’ye, Keith Jarrett’tan Bobo Stenson’a efsane müzisyenleri etkilemekle kalmayõp cazõn akõşõna da yön veren Charles Lloyd, her uzaklaştõğõnda caza yepyeni bir bakõş- la döndü. Ama yõllar boyunca onunla ilgili değiş- meyen bir şey, müziğinin giderek öze daha da yaklaşmasõ oldu. Caz tarihinin dönüm noktalarõnõ belirleyen müzisyenlerden olan Lloyd, yeni ufuklar açmaya devam ediyor. Charles Lloyd İş Sanat’ta Charles Lloyd İş Sanat’ta Pekin’de uygulanan heykel İstanbul’da Kültür Servisi - İzmirli sanatçõ İl- ker Yardımcı’nõn Haliç Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nce düzen- lenen heykel sergisi, üniversitenin öğ- retim üyeleri ve öğrencilerin katõlõmõyla Mecidiyeköy Yerleşkesi’nde açõldõ. 15 Nisan’a dek izlenebilecek olan ser- gide Yardõmcõ’nõn 2003-2008 yõllarõ arasõnda farklõ gereçlerden ürettiği ço- ğu ödüllü 25 yapõtõ yer alõyor. 2004 yõ- lõnda Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nü bitiren Yardõmcõ, 2008 Pekin Olimpi- yat Oyunlarõ Heykel Yarõşmasõ’nda iki yapõtõyla uygulama adayõ oldu. Bun- lardan biri olan, üçgen prizmayõ kul- lanarak ürettiği “Prizmanın Telaşı” sergilenen 26 uluslararasõ iş arasõna gir- di ve Pekin’de olimpik parka kondu. Sergide, sanatçõnõn Pekin’deki yarõş- mada finale kalan “Dokunuş” ve “Prizmanın Telaşı” adlõ iki heykeli- nin yanõ sõra, terör saldõrõsõna uğrayan HSBC anõsõna açõlan yarõşmada fina- le kalan “Sonsuz Sütun”, “Hayal- kırpan”, “Zamankırpan”, “Kamu Oyunu” gibi çağdaş insanõ yorgun dü- şüren izlekleri yalõn ve apaçõk anlata- bilen yapõtlarõ yer alõyor. Sergi süre- since ekrana yansõyan görüntülerden de sanatçõnõn çalõşma ve uygulama sü- reçleri izlenebiliyor. Kültür Servisi - 20 Aralõk 2007 tarihinde kaybettiğimiz sanatçõ Savaş Dinçel’in 67. doğum günü, tüm yakõn dostlarõ tarafõndan Beyoğlu Çiçek Bar’da kutlanõyor. 1 Nisan 1942 yõlõnda doğan Dinçel’in doğum günü kutlamasõnda sanatçõnõn karikatürleri ve oğlu Barış Dinçel tarafõndan yapõlan hey- keli de Çiçek Bar’da sergilenecek. Çarşamba günü yapõlacak kutlama- ya Mustafa Alabora, Müjdat Gezen, Rutkay Aziz, Tarık Akan, Ay- dın Boysan, Şevket Ço- ruh ve Bülent Kayabaş gibi isimler de katõlacak. Dostları Savaş Dinçel’in 67. yaşını kutluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ça- nakkale Zaferi’nin 94. yõldönümü nedeniyle müzikleri ve librettosu Ayça Nur Kip Ak- yol tarafõndan hazõrlanan “Gelibolu Alge- lincik” adlõ müzikli sahne yapõtõ, bugün ilk kez izleyicilerin beğenisine sunu- lacak. Mehmetçiğin kahraman- lõklarõnõn ve insanlõğõnõn anlatõldõ- ğõ, askerlerin savaş günlüklerinden oluşan öyküsüyle eser, tüm dünyaya barõş masajõ veriyor. Yapõtta, Türk ulusunun var oluş mücadelesi ve Milli Mücadele’nin temelini oluş- turan Çanakkale Zaferi anlatõlõyor. Yapõtta köyünden memleket aş- kõyla yollara düşen Mehmet, İs- tanbul’dan tõp eğitimini yarõda kesip kõşla- ya koşan Ferhat, dünyayõ keşfetmek için yo- la çõkan Anzak asker Bill, siper paylaştõğõ yakõn arkadaşõ John ve nicelerinin imzala- rõ var. Eserin koro bölümünde Mehmetçik, yurttaşlara şu sözlerle sesleniyor: “Gelibolu Gelibolu/Gözlerim dolu dolu/Bir buluta uzansam ben/Bulur mu evin yolunu.” Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mus- tafa Kemal Atatürk’ün “Evlatlarınız ar- tık bizim evlatlarımız olmuşlar- dır” sözünün evrensel sevgi ve ba- rõş yüklü mesajõ, “Gelibolu Alge- lincik”te bir kez daha yaşatõlõyor. Eserde Atatürk’ün sesi tiyatro oyuncusu ve Devlet Tiyatrolarõ Başrejisörü Rüştü Asyalı tarafõn- dan seslendiriliyor. Yönetmenliğini Ali Yoleri’nin yaptõğõ ve opera sa- natçõlarõndan oluşan koro ve or- kestralõ eserin orkestra şefi ise Musa Göçmen. Türk ve Anzak askerleri- nin savaş anõlarõndan yola çõkõlarak yazõlan eser, Devlet Tiyatrolarõ Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde, bugün saat 20.00’de ilk kez izleyici ile buluşacak. ‘2009 Dünya Astronomi Yılı’ İSTANBUL (AA) - Rahmi M. Koç Müzesi, Galilei’nin teleskopla ilk gökyüzü gözleminin 400. yõldönümü olan 2009 yõlõnõn “Dünya Astronomi Yõlõ” ilan edilmesi dolayõsõyla tüm yõl boyunca dünyanõn çeşitli yerlerinde açõlacak “Dünyadan Evrene Bakõş Sergisi”ne İstanbul’da ev sahipliği yapacak. Uluslararasõ Astronomi Birliği’nin sağladõğõ, Türk Astronomi Derneği’nden temin edilen ve dünyanõn büyük gözlem evleri ve Hubble, Chandra gibi uydu teleskoplarõyla alõnmõş fotoğraflardan seçilerek oluşturulan sergi 2 Nisan’da açõlacak. 2009 yõlõ boyunca sürecek sergi, Lengerhane binasõnda ziyaretçilerini bekleyecek. ‘Ressamların İstanbulu’ Kültür Servisi - Farklõ dönemlerden ve farklõ üsluplardan gelen yirmi iki yaşayan Türk çağdaş sanatçõyõ bir araya getiren “Ressamlarõn İstanbulu” sergisi, Feyziye Mektepleri Vakfõ’na ait Galeri Işõk Teşvikiye’de sanat severlerin yoğun ilgisiyle devam ediyor. Alp Tamer Ulukõlõç, Altan Çelem, Aydõn Ayan, Bedri Baykam, Devrim Erbil, Doğan Paksoy, Didem Ünlü, Ekrem Kahraman, Ertuğrul Ateş, Eser Afacan, Hanefi Yeter, Hüsamettin Koçan, İbrahim Örs, İsmet Doğan, Mahir Güven, Mustafa Ata, Mustafa Pilevneli, Resul Aytemür, Serdar Şencan, Şahin Paksoy, Süleyman Saim Tekcan, Utku Varlõk gibi her biri kendine özgü üsluba sahip ressamlarõn yer aldõğõ sergi 11 Nisan’a kadar açõk kalacak. (212 233 12 03) ‘GELİBOLU ALGELİNCİK’ SEYİRCİYLE BULUŞUYOR Mehmetçiğinsavaşanõlarõsahnede
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear