26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 29 Mart Seçimlerinin Eşiğinde... Demokrasi derken ilk hatırlanan seçimler, siyasal iktidara gelenlerin, yani milletvekillerinin belirlenme- sinde rol oynuyor. Bir de, yerel iktidarı, yani beledi- yelere özgü yetkileri kullanacakları belirleyen seçim- ler vardır. Yaşadığımız yörede güncel ihtiyaçlarımıza düzen getirmesi bakımından, yerel seçimler daha da önemlidir hayatımızda. Son haftalarda her yönden sesler işte bu türden. Yalnız yollarımıza, akan suyumuza değil, kültür ve sa- natımıza değin yön veren de bu seçimlerle olacak... 29 Mart’ta da işte bu amaçla sandıklara gideceğiz. Son haftalar boyu gördüklerimiz ne oldu? Başta şu: AKP’den, onun başından, yani Başba- kan’dan, kendisini eleştiren gazetelere korkunç bir sal- dırı ve boykot çağrısı. O yetmedi, yargıya, bürokra- siye, devletin tüm kurumlarına karşı giderek artan bir baskı. Yanı sıra hukuk devletini hiçe sayma ve pervasız- ca suç işlemek. Oysa, kendi çevresinde ve kendi belediyelerinde yolsuzluklar dikkatine çarpmıyor. Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da ortaya döktükleri, Bekaroğlu’nun açığa çıkardıkları yetmiyor mu? Hayır yetmez: Erdoğan, suçluların telaşı içinde çır- pınıyor. Hiç kuşkusuz, AKP iktidarı yitirdiğinde, siyasal kadronun büyük bölümü, Yüce Divan’ın önüne çıkıp hesap vereceklerdir... Yakın tarihin gündeminde bu da vardır. Başbakan’ın tavrı, belediye seçimlerinin niteliğini de bozdu. Bu tür seçimlerin gündemi, yerel gerçek- ler, belediyelerin daha çağdaş bir niteliğe bürünme- leri yolunda atılacak adımlardır. Bunlar olmadı. Yerel seçimler bir genel seçime dönüştü. Bir fırsat heba edildi. Her şeye damgasını vuran, tekrar edelim, AKP’de suçluların telaşıdır... Mustafa Balbay’ı soracaksınız... Tutuklanışının üstünden 20’yi aşkın gün geçmiştir, köşesi boştur. O yetmedi, “tecritte” tutulmuştur ve yazıları en- gellenmiştir. Hukukçular ve İnsan Hakları Komisyo- nu üyeleri de, bu tutumu “insan hakları ihlali ve san- sür” olarak değerlendiriyorlar. Cezaevi yöneticilerinin emir aldığını ve keyfi davrandığını belirten Prof. Az- rak, “Amaç tamamıyla susturmak” diyor. YARSAV Başkanı Eminağaoğlu da, Guantanamo’da rastla- nabilecek olayların Türkiye’de gündeme gelmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Ergenekon Davası’nın ülkeyi sürüklediği bir nokta bu. Öteki de şu: Mustafa Balbay’ın -emniyet ya da sav- cılıkça- medyaya sızdırılan günlükleri yaklaşık bir haf- ta önce yayımlanmıştı. Günlüklerin Balbay’a ait olduğu kesinmiş gibi, yargısız infazlar başladı, bugün de sü- rüyor. Derken, hapisteki Balbay’ın ilk sözleri Cumhuriyet’te yayımlandı. Balbay, avukat aracılığıyla yaptığı açık- lamada, günlüklerin tam metninin bir gün önce eline geçtiğini söylüyor ve şunların altını çiziyor: - Medyada tartışılan şekilde bir günlüğüm yoktur; - Birbirinden farklı notlar montaj yapılarak birileri ta- rafından işlenmiş, yorumlar eklenmiş, tahrif edilmiş- tir; - Ben gazeteciyim, gazetecilik mesleği dışında hiç- bir işe ve olaya bulaşmadım... Mustafa Balbay’ın söylediklerine zaten inanıyorduk. Şimdi, onu ne gerekçeyle içerde tutacaksınız? Hukuk ve yargılama ilkeleri açıkken, geriye, zor- balıktan başka ne kalmıştır elde? Okurlar, 29 Mart’ta kimlere oyumu vereceğimi so- ruyorlar. Şöyle: - İstanbul Büyükşehir seçimlerinde, Kemal Kılıç- daroğlu / Kadıköy için Selami Öztürk, Şişli için Mus- tafa Sarıgül; - Ankara Büyükşehir seçimlerinde olsaydım, Mu- rat Karayalçın; - Eskişehir Büyükşehir seçimlerinde, Yılmaz Bü- yükerşen / Tepebaşı için Ahmet Ataç / Odunpaza- rı için Jale Nur Süllü; - Bursa Büyükşehir seçimlerinde, Sena Kaleli / Ni- lüfer Belediyesi için Mustafa Bozbey; - İzmir Büyükşehir seçimlerinde, Aziz Kocaoğlu. AKP’nin -en azından- frenlenmesini de bir başarı sayacağım. Oy vermek de, unutmayınız bir sorumluluktur... TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com Ergenekon’dayokyok ‘Delil’ ayõklamayõp yõpratma yoluna gidilirken gazete içişlerini de iddianameye aldõlar. Dedikodular bile yazõlõrken başkanõn kendi yönetim şemasõ suç oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ergenekon so- ruşturmasõnõn ikinci iddia- namesinde de ilki gibi “suç- la” ilgisi olmayan görüş- meler, konuşmalar, kayõtlar ve “belgelere” yer verilerek zanlõlarõn yõpratõlmasõ ve ka- muoyu oluşturma çabasõna girişildi. ? ATLATMA HABERİ SORDU Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Bal- bay’õn akşam saatlerinde gazetenin Ankara bürosunu arayarak gececi muhabirle haberler konusunda görüş- mesi de iddianamede delil olarak gösterildi. Bu görüş- meye göre, gece muhabiri Balbay’a, Yargõtay Cumhu- riyet Başsavcõlõğõ’nõn AKP’nin kapatõlmasõ dava- sõna ilişkin esas hakkõndaki görüşüne ilişkin metnine ulaştõklarõnõ ve haber yapõ- lacağõnõ söylüyor. Balbay da “Çok iyi tamam, her yerde olmayabilir değil mi bu?” diyerek, atlatma haber olup olmadõğõnõ soruyor. Haberleştirilen metin er- tesi günü gazetemizde de ya- yõmlandõ. Soruşturmayla il- gisi bulunmamasõna karşõn bu ve buna benzer görüş- meler iddianameye konuldu. Balbay’õn temsilcisi olduğu bürodaki muhabirleri sor- masõ bile iddianamede yer aldõ. ? İddianamede, gazetemizde çõkan ha- berlerle ilgili olarak “Cumhuriyet gazetesine bakıldığında da hemen hemen aynı doğrultuda başlık- larla haberler yaparak ülkede ka- os, gerginlik ve çatışma ortamı oluşturmaya devam ettiği gö- rülmüştür” denildi. Gazetede çõ- kan kimi haberlere de ayrõntõlõ ola- rak iddianamede yer verildi. Ha- berlerin başlõklarõndan duyulan ra- hatsõzlõk dile getirildi. Gazetedeki haberlerin başlõklarõndan hareket- le de gazetemizin “darbeye zemin oluşturma” çerçevesinde yayõn yaptõğõnõn “tespit edildiği” savu- nuldu. Oysa bu haberlerden bazõlarõ kurumlarõn resmi açõklamalarõn- dan ibaretti. ? GAZETE EKLERİ SUÇ UNSURU GİBİ GÖSTERİLDİ Ulusal bay- ramlarda gazetemizin verdiği üc- retsiz ekler ve posterler de iddia- namede suç unsuru gibi gösterildi. ? GÖRÜŞMENİN 5 DAKİKA ER- KEN BAŞLAMASI DA İDDİA- NAMEDE Cumhurbaşkanõ ile ga- zete yönetiminin yaptõğõ görüşme- ler de “örgütsel faaliyetlermiş” gi- bi yansõtõlmaya çalõşõlõrken, görüş- menin 5 dakika erken başlamasõ da iddianameye konuldu. 10. Cum- hurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer’in yaptõğõ görüşmelerde, ülke günde- mi, gelişmeler ve AKP’nin kadro- laşma çabalarõna ilişkin değerlen- dirmeleri iddianameye alõnarak ka- muoyu nezdinde isimler yõptarõl- maya çalõşõldõ. ? BEL FITIĞI RAHATSIZLIĞI Cumhurbaşkanõnõn bel fõtõğõ ra- hatsõzlõğõna ilişkin yapõlan görüşme dahi iddianameye konuldu. Gaze- tecilerin cumhurbaşkanõ ile yap- tõklarõ görüşmenin gerekçesinin “Cumhurbaşkanının yapacağı atamaları kontrol ve takip etme” amaçlõ olduğu savunuldu. ? ‘SÜREKLİ EKONOMİK SO- RUN’ Savcõlar Cumhuriyet gaze- tesinin “sürekli ekonomik sorun” yaşadõğõna ilişkin kişisel görüşlerine yer verirlerken, Gazetemiz Anka- ra Temsilcisi Balbay’õn üst düzey bürokratlarla “görüşebilmesinin” gerekçesini ise ilginç bir şekilde açõkladõlar: “Sürekli ekonomik sorunlar yaşayan bir gazetenin temsilcisi olarak şüphelinin irti- bat halinde olduğu üst düzey bü- rokratlar ve askeri şahıslar ile devlet yöneticileri ile gazetecilik ilişkisi çerçevesinde yoğun irtibat kuramayacağı, aktif irtibatlarını Ergenekon silahlı terör örgütü- nün üyelerinin referansıyla ger- çekleştirdiği anlaşılmaktadır.” ? ‘ÖRGÜT YARDIM EDİYOR- DU’ İddianameye göre, Cumhuri- yet’in Ankara Temsilcisi’nin yap- tõğõ görüşmeler, terör örgütünün yardõmõyla gerçekleştiriliyordu. Balbay’õn pek çoğunu kitaplaştõrdõğõ belgeler ise iddianamede, “gaze- tecilik kimliğiyle elde edilmesi mümkün” olmayan belgeler olarak nitelendirildi. Farklõ siyasi görüşteki insanlarõn bir araya gelmesi ve gö- rüşmesi ise “terör örgütünün var- lığına ve suça” dayanak yapõldõ. ZAPSU’NUN BAŞBAKAN’A ŞANTAJ YAPTIĞI İDDİASI ‘Tayyip Erdoğan dublör’ İstanbul Haber Servisi - Emekli Orgeneral Şe- ner Eruygur’un bilgisayarõndan çõktõğõ ileri sürülen dokümanlarda 5 Kasõm 2003 görüşmesinden çõ- karõlan “Temalar” başlõğõ altõndaki bölümde, Cü- neyd Zapsu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan’a şantaj yaptõğõ, Zapsu’nun önemli bir CIA aja- nõ olduğu iddialarõ yer aldõ. Temalar başlõğõ altõn- daki dokümanda şu ifadelere yer verildi: “Cüneyd Zapsu ile Tayyip Erdoğan arasında şantaj iliş- kisinin olduğu, Cüneyd Zapsu’nun Başbakan’ı şantaja tabi tuttuğu, bu sayede istediği çizgide tutabildiği, Cüneyd Zapsu’nun önemli bir ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) ajanı ol- duğu, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de Amerika İstanbul Başkonsolosluğu’nda yapılan bir top- lantıda, önüne harita planı konduğu ve Tayyip Erdoğan’ın bu planı not aldığı, Türkiye’de uy- gulayacağı her şeyin dikte ettirildiği, bu bilgi- lerin de kaset olarak Zapsu’nun elinde olduğu, bahse konu şantaj kasetinin elde edilmesi ve son- rasında iktidar partisinin faaliyetlerinin deşif- re edilmesi için kullanılması gerektiği.” İddianamede, hükümeti perde arkasõndan; İs- tanbul’da ikamet ettiği iddia edilen ve 2 Amerikalõ, 2 İngiliz ile bir İsrailliden oluşan bir grubun yönettiği kaydedildi. İddialar arasõnda “Başbakan Erdo- ğan’ın başkanlığı ile hükümetin bütün icraatı- nın bu gruba perde arkasından kiralandığı”, Başbakan Erdoğan ve birçok bakanõnõn dublör ol- duğu ifadeleri yer aldõ. “Raporu Yaşar Paşa aldı” İddianamede ayrõca “2175 Başbakan’ın sara hastalığı” isimli media player dosyasõnda “5.46” dakikalõk bir ses kaydõ bulunduğu, ses kaydõnda “Osman isminde bir şahsın konuştuğu, karşı şah- sın ismini söylemediği, Başbakan Tayyip Er- doğan’ın sara hastası olduğuyla ilgili konuyu sor- duğu, Osman’ın da bu bilgileri, Tayyip Erdo- ğan hastalandığında, Yaşar Paşa’nın hastane- ye gelerek aldığını ve Cumhurbaşkanı’na da ver- diğini anlattığı” belirtildi. ? BELEDİYE BAŞKANININ LİS- TESİ 65 yaşõndaki eski bir belde be- lediye başkanõnõn kendine göre “CHP yönetiminin teslim edilmesi” gerektiğini belirttiği ve 36 tanõnmõş ismin yer aldõğõ liste iddianamedeki “deliller” arasõna girdi. Zonguldak’õn Gökçebey ilçesine bağlõ eski Bakacakkadõ Beldesi Belediye Başkanõ Muhammet Albuz, listeyi pek çok demokratik kitle örgütü ve gazete yönetimlerine faksladõ. Gazetemizdeki arama sõrasõnda “elde edildiği” belir- tilen belge, iddianameye “Ahmet Nec- det Sezer” ibaresi ile delil olarak gir- di. Albuz, yazdõğõ isim listesinin Erge- nekon soruşturmasõnda delil olarak kullanõlacağõnõ hiç düşünmediğini be- lirterek, “Türkiye’deki boşluğu dol- durmak için yukarõdan aşağõya bir isim listesi yaptõm. Bu belgeyi yazan be- nim. Memleketimi seviyorsam, Cum- huriyetimi seviyorsam, Atatürk’ün dü- şüncelerine riayet ediyorsam, bunlar eğer suçsa ölüme razõyõm ben” dedi. Başlõklar zemin oluşturdu iddiasõ Gökçek-Altõnok rekabeti de var İstanbul Haber Servisi - Anka- ra Büyükşehir Belediye Başkanõ AKP’li Melih Gökçek ile eski Ke- çiören Belediye Başkanõ AKP’li Turgut Altınok arasõndaki belediye başkanlõğõ adaylõğõ çekişmesi, Er- genekon davasõnõn ikinci iddiana- mesine girdi. Tutuklu sanõk emek- li Albay Hasan Atilla Uğur’un mu- vazzaf olduğu dönemde kaydettiği Altõnok ile görüşmesinde Gök- çek’in elinde bulunan görüntü ka- setini şantaj olarak kullanabileceği belirtiliyor. İddianamede “Adalet ve Kal- kınma Partisi’ne yönelik yürü- tülen faaliyetler” başlõğõ altõnda Keçiören Belediye Başkanõ Turgut Altõnok ile tutuklu sanõk emekli Al- bay Uğur’un 24 Aralõk 2003’te yaptõğõ görüşmenin içeriğine yer ve- riliyor. O dönemde Jandarma Ge- nel Komutanlõğõ İstihbarat Daire- si’nde Teknik Takip biriminde gö- revli olan subay olan Uğur’da ele geçirilen kayõtlarõn çözümüne göre ikili, 28 Mart 2004 seçimlerine iliş- kin sohbet ediyorlar. Görüşmede emekli Albay Uğur, Ankara Büyükşehir Beledi- ye Başkanlõğõ’na iliş- kin olarak “...Seni mi aday göstere- cekler yoksa Me- lih’i mi göstere- cek?” diye soruyor. Altõnok ise “Şimdi albayım; net, objektif, adalet, refah, temiz, ilkeli siyaset varsa beni aday gösterecekler. Ama sistem diğer türlü paylaşım üze- rine devam edecekse, öbür adam çok uygun. Bu işte zaten profes- yonel yani” diyor. Görüşmenin devamõnda Atilla Uğur, küfürlü bir konuşma yaparak, Gökçek’in her tarafta dedikodu yaptõğõnõ an- latõyor. Uğur daha son- ra “Melih senin bu ka- setle ilgili diyor ki, ya- nında çalışan bir ka- dınla geçen bir senar- yoyu kasete çekmişler, bu kaset polisin eline geçmiş. Bir ara bu- nun iyice zayıflaması- nın nedeni bu diyo...” diye konuşuyor. Uğur, görüşmenin ölene kadar aralarõnda kalmasõnõ istiyor ve aday gösteril- memesi durumunda Altõnok’un ne yapacağõnõ soruyor. Altõnok ise, “Keçiören’de devam edeceğiz komutanım. Veya bırakacağız siyaseti” diyor. Uğur ise “Bizim de birtakım hazırlıklarımız var se- ninle ilgili, destekleme açısın- dan” değerlendirmesi yapõyor. Al- tõnok, Atilla Uğur’a Melih Gök- çek’in oğlunun birlikte Çin’e gidip geldiği Ufuk B. isimli şahsõn üç ara- basõnõn plakalarõnõn kendisine ula- şõp ulaşmadõğõnõ soruyor. Atilla Uğur “Başkanım, bu zor dönem- de Allah nasip ederse ülkenin birçok şeyini kurtaracağız hep beraber” diyor. ‘Çelik çok tehlikeli’ Altõnok, Milli Eğitim Bakanõ Hüseyin Çelik’in çok tehlikeli ol- duğunu, bir ortamda durup durur- ken “Ya işte Kürtler ayrı bir millettir” dediği için tepki göster- diğini anlatõnca Atilla Uğur “Hiç tepkisi olmadı mı Tayyip’in?” diye soruyor. Altõnok “Tayyip Bey en son dedi ki, ya Hüseyin Bey kapa. Bizim şimdi başka konular var, onları konuşalım” şeklinde gözlemlerini aktarõyor. İddianamede Zapsu ile ilgili iddialar var. Melih Gökçek. Türkiye, rejimin geleceğini hedef alan bir kuşatmanın al- tında inletiliyor. Atatürkçü güçler ve cumhuriyet yanlıları la- ik rejimin korunması için çaba harcarken, kumpasa alını- yor. Cumhuriyet uğruna meydanlarda toplananlar bile “çeteci” diye damgalanıyor. Büyük Önder’in ülkesinde, onun hedefleri doğrultusunda yaşayanlar; 29 Mart seçimlerinin hilafet özlemcilerini durdurmak için çok ama çok önemli bir fırsat olduğunu biliyor. O halde Türkiye’yi AKP’den kurta- racak fırsat için ne yapmamız gerekiyor?.. Hiç kuşkusuz içinde bulunduğumuz koşul- lar, 1919 öncesinden hiç de kötü değil... Evet, ülkenin fabrikaları kamulaştırma adı altında sa- tılmış olabilir, tersanelerine girilmiş olabilir. Bağ- naz bir ideolojinin sahipleri ya da laiklik karşıtları, aydın beyinlerin üzerine çöreklenmiş de olabilir. Hatta İran yanlıları laik cumhuriyetin temelle- rine dinamit koyabilmek için, hoşgörü ya da di- yalog adı altında ülkenin dört bir yanındaki ev- lerde militanlar da yetiştirebilir! Ülkenin üreticileri, miting meydanlarında anne- lerine hakaret edilerek aşağılanabilir. Üniversiteli genç fi- danlar demokrasi diye bağırırken cop altında inletilebilir. Ka- dınlar, yaşlılar, hatta çocuklar despot bir zihniyetin ta- hammülsüzlüğüne hedef de olabilir… Memurlar ve bürokratlar cumhuriyeti savundukları için vi- ranelere sürgün edilebilir. Mahalle baskısı toplumun bütün katmanlarını cendere altında inletebilir. Yurttaşların sosyal yaşamına, içki yasağı altında kırmızı çizgiler çekilebilir... Bu karanlık kuşatma içindeki örnekler olabildiğince çoğaltılabilir. Ancak tüm bu olumsuzluklar içerisinde bir gerçeği üzerine basa basa vurgulamak gerekiyor; ko- şullar, 1919 öncesinden yani Büyük Önder’in karanlı- ğın üzerindeki kalın perdeyi kaldırmaya karar verdiği o günlerden hiç de kötü değil. Şu bir gerçek ki, toplum siyasilerin duyarsızlığı, eko- nomik sıkıntıların getirdiği bunalım, gelir dağılımındaki dengesizlik ve gelecek kaygısı yüzünden derin bir umut- suzluk yaşıyor. Bu psikoloji kitlelerin direncini yıkıyor, bölünmüşlüğü arttırıyor ve çareye giden yolda büyük dehlizler açıyor. Evet, Türkiye ne yazık ki bir kuşatma altında. “Yoksullaştır, köleleştir” stratejisini uygulayan bir ik- tidar, devletin en kritik kurumlarındaki örgütlen- melerini kullanarak, ekonomik bunalıma sürükle- diği toplumu işsizlik, açlık ve yoksulluk içinde in- letiyor… Medyanın büyük bölümünü ele geçiren bu iktidar, kiralık kalemleri ve kirli ekranlarıyla ekono- mik krizleri teğet geçtiriyor, ülkeyi güllük gülistan- lık gibi göstermeye çalışıyor. Peki ya çare? Çare aslında ortadadır. Aydınlık beyinlerinizi birleştirdi- ğiniz noktanın tam ortasında!.. İçinde bulunduğumuz ko- şullar, bana ne’ciliği tedavülden kaldırma zamandır. Artık demokrasi içinde birey olduğunu kanıtlayan insanların, san- dık başındaki demokratik görevlerini ihmal etmek zamanı geçmiştir. Ülkenin geleceğinden endişe eden, laik cum- huriyetin büyük bir tehdit altında olduğundan kaygılanan- herkes yurttaşlık sorumluluğunu göğüsünde bir madalya gi- bi taşıma zamanıdır. Laikliğin, cumhuriyetin ve aydın bir geleceğin kaygı- sını yaşayan kitleler benzer siyasal görüşlerindeki ortak noktalarda buluşarak, 29 Mart’ta sandık başına koşa- rak gitmelidir. Hantal yapısı, kitleleri kucaklamaktaki eksikleri ve parti içindeki kimi sorunlarına karşın cumhuriyet ve Atatürk sev- dalılarının gidebileceği yegâne adres bellidir. Türkiye’yi AKP’den kurtaracak tek güçlü organizasyonun adresi, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği, devleti kuran par- tidir. Yurttaşlarımız, önyargılarını, tepkilerini ve şu anki yapısı içinde gerçekleşemeyecek haklı bek- lentilerini bir tarafa bırakarak, ülkenin dört bir ya- nında sandığa giderken altı oku ellerinde bir pu- sula gibi tutmalıdır. Yalnız bireyler kendi siyasal sorumlulukları- nı değil, öndersiz kalmış, cehalet, yoksulluk ve geri kalmışlık yüzünden rotalarını belirlemekte güçlük çekenleri de bu pusulanın arkasından sü- rüklemelidir. Pusula elinizde… Bugün Türkiye’nin dört bir köşesinde, belediye ve il genel meclis üyeliğiyle belediye başkanlığına aday olan cumhuriyet güçleri, ülkenin geleceğini düşünen kitle- lerden büyük bir sorumluluk bekliyor. Gelin, bu sorumlu- luğu gelecek kavgamız yapalım. Ortak hedefimize dönüş- türelim. Ve bu sorumluluğu aynı zamanda, AKP’nin gö- müleceği sandığın anahtarına dönüştürelim. Gelecek tıpkı CHP’nin üzerine vurulacak evet mührü gi- bi, tıpkı sizleri aydınlığa kavuşturacak oy pusulaları gibi ve yine kaygılarımızı gizleyeceğimiz oy zarfları gibi ellerimiz- dedir… 29 Mart sabahı çok geç olabilir. Bu sabahtan tezi yok, pencerenizi açtığınızda, komşunuza gelecek kaygınızı anımsatın, işlerinize giderken yol arkadaşlarınıza bu se- çimin ülkenin geleceği açısından çok önemli bir döne- meç olduğunu anlatın. Okulunuzda, işyerinizde ya da her- hangi bir gerekçe ile bulunduğunuz her ortamda, AKP’nin alacağı yenilginin ülkeyi bir genel seçime sü- rükleyeceğini sabır ve inatla izah edin… 29 Mart seçimleri, oyların kesinlikle ama kesinlikle par- çalanmaması, dağıtılmaması ve pervasızca kullanılmama- sı gereken bir fırsattır. Ergenekon soruşturmalarının cum- huriyetçi güçleri tutsak aldığı ve sindirmeye çalış- tığı bir süreçte, Kemalistlerin, aydınların ve demo- kratların teker teker bertaraf edildiği bir dönemde, bu seçimler toplumun laik direncinin olabildiğince yükselebileceğini gösteren bir aşamaya dönüştü- rülmelidir. Gelin bu aşamayı boş geçirmeyelim… Yarından itibaren önümüzdeki sürecin AKP’ye yeni bir seçim başarısı kazandıracak bir dönem olmaması için so- kağınızı süpüren çöpçüye, ekmeğinizi pişiren fırın- cıya, tuzunuzu bölüştüğünüz komşunuza ve hatta yolunu şaşırmış bir bezirgâna da olsa CHP’nin ad- resini tarif edin… İstanbul’da bir dürüstlük abidesi olan Kemal Kılıçda- roğlu’na, İzmir’de Aziz Kocaoğlu’na ve Ankara’da Murat Karayalçın’a yalnız kendinizin değil, sizle aynı kaygıyı az da olsa paylaşanların oylarını da yönlendirin. Türkiye’nin diğer illerinde, ilçelerinde ve beldelerinde elin- de CHP bayrağıyla ile mücadele eden adaylara güç verin. Onları ülkenin geleceği ve AKP’nin yarattığı kumpası ya- rabilmek için bu kez yalnız bırakmayın. Bir kez daha vurgulamak gerekiyor… Koşullar 1919’dan hiç de kötü değildir. Demokrasi güçleri, cum- huriyetçiler, laikler, demokratlar, Kemalistler ve Atatürk sevdalıları birleşin… Demokrasi Güçleri Birleşiniz... Kılıçdaroğlu. Karayalçın.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear