28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 27 MART 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Seçimler... Seçimlerin bu kadar yaklaşmasına karşın, yerel yö- netimlerin kültür-sanat politikaları hakkında ne ka- dar az konuşulduğunun farkında mısınız? İstanbul- lular, bu konuda en şanslı olanlar. Gerek büyükşe- hir belediye başkan adayları, gerekse ilçe belediyeleri başkan adayları içinde icraatları ve projeleriyle öne çıkanlar var. Anadolu’da ise, kültür mirasımızın ko- runması yönünde çaba gösteren başkanlar var, ama tutarlı bir kültür politikasına sahip olanlar yok denecek kadar az. Sanat alanına katkı sağlayan, yatırım ya- panların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Elbette, yerel yönetimler - sanat ilişkisi, yalnızca kente yeni kültür-sanat mekânları kazandırılmasıyla sınırlı de- ğil. Kamusal bir işlevin, hele hele sanat gibi çok özel bir uzmanlık gerektiren bir işlevin, yönetişim, say- damlık gibi ilkeler doğrultusunda yerine getirilme- si gerekir… Biz, seçimlere iki gün kala, hangi par- tiden olursa olsun, kültüre, sanata sahip çıkan başkan adaylarına (örneğin, Adalar’ı bir kültür-sanat merkezine dönüştürebilecek Mustafa Farsakoğ- lu’na) başarılar diliyoruz. Tabii, yerel yönetimlerin çe- şitli kademelerine aday olan sanatçı (Arif Sağ, Le- vent Kırca, Altan Erkekli) ve (Sinan Genim’den Bü- lent Tanık’a çok sayıdaki) mimar dostlarımıza da… Dilerim, pazartesi günü, kültür- sanat dostu başkanlar listemize birkaç isim daha eklenmiş olur… “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” sürecin- de yaşanan tıkanıklığın çözümü de, seçim sonuç- larını bekliyor. 2010 Yasası gereği, Yürütme Kuru- lu üyelerini belirleyecek olan Danışma Kurulu için- de belediye başkanları, belediye meclisi ve il özel ida- re üyeleri yer alıyor. Bu üyeler belirlenince, boşalan Y.K. üyelikleri için seçim yapılacak… ‘İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Girişim Grubu’nda birlikte ça- lıştığım bazı arkadaşlar, sivil toplum kuruluşlarına da- yanışma çağrıları gönderiyor şu sıralar; hatta yurt- dışındaki kuruluşlardan da yardım istiyorlar, istifa- ların nedeninin ‘siyasi baskı’ olduğunu ima ederek… Çolakoğlu’nun, 2010’u nasıl keyfi bir anlayışla yö- nettiğini, daha doğrusu yönetemediğini 2010’a proje sunan sanatçılar çok iyi biliyor. İstanbul’un sa- nat ortamı, ortak çıkarlar etrafında kenetlenmiş birkaç kuruluştan ibaret değil. Süreci hayretle izle- yen sayısız sivil toplum kuruluşu ve sanat inisiyati- fi var (dün bunlardan birinin, Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi’nin açıklaması yayımlandı gazetelerde). Kapalı kapılar ardında oynanan bu ‘sen-ben-bizim oğlan’ oyununu kızgınlıkla seyrediyor ve oynanan ‘mazlum’ rolüne hiç mi hiç inanmıyorlar. ‘Sivil’ ala- nı savunmak, ‘tek adam’ öncülüğünde, ‘tek sesli’ bir grubun (ister tekel olsun, ister kartel) savunmasına indirgenemez çünkü… 2010 yönetimini oluşturur- ken, ‘uyumlu’ olmayacağını düşündüğü sesleri dı- şarıda bırakarak, ‘dikensiz gül bahçesi’ yaratmaya çalışmıştı, Çolakoğlu ve ona bu makamı hediye eden sanat tekeli. ‘Uyum’ elbette önemlidir, ama ‘çok- seslilik’ ve demokrasi ile birlikte anıldığında anlam- lıdır. ‘Tek ses’in gerekçesi olarak kullanılamaz… Kültür-sanat alanında, yerel yönetimlere örnek ola- cak bir model oluşturma hedefi ile yola çıktığımız “İs- tanbul 2010”un içine düştüğü bunalımdan bir an ön- ce kurtulmasını dilerken, bir ‘yanlış’ın başka bir ‘yan- lış’la düzeltilemeyeceğini hatırlatmak isterim. Siya- sal iktidar, 2010’un başarılı olmasını hedefliyorsa, bir ‘dikensiz gül bahçesi’nden kurtulup, bir başkasını ya- ratmaya çalışmamalı… Böylesine kapsamlı ve çok aktörlü bir sürecin, tutarlı politikalarla ve ‘ortak akıl’la yönetilebileceğini unutmayalım. vecdisayar@yahoo.com Ş u son günlerde gönlümde yatanõ, di- limin ucunda düğümleneni avaz avaz haykõrmak istiyorum: “İlk taşı günahsız olan atsın!” Meğer tüm medyamõz ne kadar demokrat, ne kadar özgürlükçü ve bağõmsõz, ne kadar adil, ne kadar insan haklarõ savunucusuymuş da benim şimdiye dek hiç haberim olmamõş! Adõ üzerinde “iddianame” bu... Suçlanana daha söz hakkõ verilmeden ortaya saçõlan medyanõn öfkesi, kini, ileride “gazetecilik” derslerinde okutulacak türden. “Darbeci gazetenin (!) darbeci yazarları (!)” diye ağõzlarõndan salyalar püskürterek Cumhuriyet gazetesinin tüm yazarlarõnõ he- def alõp yazanlar, çizenler, konuşanlar, Mus- tafa Balbay’õn tecritten, avukatõ aracõlõ- ğõyla yollayabildiği ve Cumhuriyet’te ya- yõmlanan açõklamalarõnõn birine yer verse- lerdi, ne yapmaya çalõştõklarõnõ anlamaya gayret ederdim. Ama hayõr, vermediler! Benim için çifte standartlõğõn, kaypaklõğõn öl- çütü oldu bu! ‘GAZETECİ OLMAK’ 40 yõllõk meslek yaşamõmda, (33 yõl Mil- liyet, 7 yõl Cumhuriyet) “bıktık artık her ya- zıda insan hakları, yetti be, kabak tadı ver- di” diye çõkõşan ağabeyler, şefler, yönetici- ler, “meslektaşlar” meğer nasõl da insan hak- larõndan, vicdandan yanaymõş... Ben anla- yamamõşõm! Bugüne dek amma kamufle et- mişler, amma gizlemişler; hiç çaktõrma- mõşlar! Güneydoğu’da komutanlarõn peşine takõ- lõp askeri tatbikata giden gazeteciler... (İç- lerinde üniforma giyenleri bile bilirim!) Polisten daha “polis” kesilen polis muha- birleri... Yargõçtan daha yargõç kesilen adliye muhabirleri... Amerika’nõn Irak işgalini al- kõşlayan “Dış Haber şefleri”, Amerikan or- dusuyla Irak’a girmek için yanõp tutuşan acar yazarlar... Patronlarõn iş takipçisi “gazete- cileri” olduğunu bilmeyen mi var? Bugüne dek yetkili generaller, paşalarla ilişkisi ol- mayan tek Ankara Temsilcisi tanõyor mu- sunuz??? Elleri kanlõ Evren’i savunan, baş tacõ eden gazetecileri görmedik mi? Darbe kõşkõrtõcõsõ “gazeteci” kadar, ikti- darla kucak kucağa “gazeteci” de olmaz! İki- si de aynõ yozluğun, yamukluğun parçasõ- dõr! Ben Abdi İpekçi’den böyle öğrendim! Bulanõk sularda, çamurlu zeminde, leke- li ortamda temiz kalmak zor iştir. Ama iş- te bu zoru başarana “gazeteci” denir. Sahi- binin sesi kuklalara değil! AYIPTIR... Bütün bunlarõ zaten herkes biliyor... Hiç yazmayacaktõm, eğer bir “arkadaş”õn çar- şaf çarşaf suçlamalarõnõ okumasaydõm... Eğer bu “meslektaş”, Milliyet’ten topluca kovulduğumuzda “ombudsman” olduğu halde günlerce susmasaydõ... (Ki bu kovu- lanlar arasõnda, ona yazõ yazma olanağõnõ ve- renler, ona paye veren yöneticiler de vardõ.) Okur tepkileri, kovulma gerekçemizi öğ- renme istekleri karşõsõnda susup susup, 15 gün sonra “CNN de böyle yapıyor... İşten çıkarma haberini okura duyurmuyor” gi- bilerinden bir açõklama yayõmlamõştõ. Şim- di insan haklarõ havarisi kesilmiş bu “om- budsman”õn suçlamalarõ arasõnda şu satõr- larõ okumasaydõm yine de susacaktõm: “Umuyoruz ki Balbay masum olsun. Ama meslek dayanışması diye yeri göğü inletenlere şunu sormak lazım: Gerçek bir düşünce ve ifade özgürlüğü kurbanı olan Hrant Dink öldürüldüğü zaman neredey- diniz? Hanginiz Agos’a gitti, hanginiz ce- nazesine katıldı? Hanginiz 90’lı yıllarda işinden olan gazetecilere sahip çıktı?” Ayõptõr. İnsanõn utanmasõ olur. Mustafa Balbay’a reva görülen muameleye karşõ meslek dayanõşmasõnda bulunanlarõ yer- mek isterken, Hrant Dink’i “kullanmak” ayõptõr. On binler Hrant’õn ardõndan yürürken doğrusu “ombudsman”a tekmil vermek kimsenin aklõna gelmemiş olabilir. Sayõm mõ yapmõş, yoklama mõ?! İnsan böyle şeyler söy- lemeden bir düşünür! Şimdi Ignacio Ramonet’in “Medyanın Zorbalığı” (Om Yayõnlarõ) ve Noam Chomsky’nin “Medya Denetimi” (Tüm Za- manlar Yayõncõlõk) kitaplarõnõ okumanõn tam zamanõdõr... Düşünme zamanõ... Konuşma- dan, yazmadan önce susup düşünme zama- nõ... İlk taşõ günahsõz olan atsõn deme za- manõ... zeynep@zeyneporal.com faks: 0 212. 257 16 50 B eşiktaş Belediye Başkanõ İsmail Ünal bugüne dek sanat ve kültür mekânlarõna, sanat ve kültür etkinliklerine verdiği önemle de öne çõktõ. Birkaç akşam önce verdiği yemekte, sanatçõlarõ ve yazarlarõ Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya getirmesi, sohbet olanağõ yaratmasõ sevindiriciydi. Katõlõmcõlarõn bunca çok olmasõnda kanõmca “çalışkan nefer” Faruk Şüyun’un rolü büyüktü. Gecenin bir de sürprizi vardõ: Beşiktaş Belediyesi için Necdet Sakaoğlu’nun yazdõğõ “Güle Güle Çocuklar- Atatürk’ün Beşiktaş Günleri” adlõ kitabõ. Muhteşem fotoğraflarõ, özenli ve titiz baskõsõyla kalõcõ bir değer... Kitaba emeği geçenlere sonsuz teşekkürler. BeşiktaşBelediyesi’ninKültürAtağõ TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI ‘Kabadayõlõk, kültürelmiras ve yazarlar’ Kültür Servisi- TYS, yazar Latife Tekin’in, Gümüşlük Çevre ve Eğitim Vakfõ tarafõndan, ‘Gümüşlük’ün Ortak Çevre Sorunları ve Myndos Kazıları’ konulu panelde, “Mehmet Durmaz’a ait araziler 3 bin 500 yıllık antik Myndos kentinin kalıntılarının bulunduğu 1. Derece Arkeolojik ve Doğal SİT alanı, kamulaştırılması gerekmez mi?” sorusunu yöneltmesi üzerine; Durmaz’õn adamlarõ olduğu iddia edilen bazõ kişilerin, Tekin’in üzerine yürüyerek zorla dõşarõ çõkarmak istemeleri üzerine bir basõn açõklamasõ yaptõ. Açõklamada, Tekin’in “ülkenin tarih bilinci olan bütün yazarları gibi, arkeolojik alanların yağmalanmasını, özel mülkiyete dahil edilerek kapatılmasını, özel niyetlere terk edilmesini sindiremediği” belirtiliyor ve panelist bilim adamõna yönelttiği sorunun “bazı adamları sinirlendirdiği” vurgulanõyor. İşte Kültür ve Tabiat Varlõklarõnõ Koruma Yüksek Kurulu Üyesi Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Akif Işık’õn Latife Tekin’i “Kazıların devam edebilmesi için, arazi sahibinin rızasının bulunması ya da devlet tarafından kamulaştırılması gerekmektedir. Toprağın altındaki her türlü hazine ve tarihi eser devletin malıdır, kimseye ait olamaz.” biçiminde yantladõğõ hatõrlatõlõyor. Üyelerinin “Kazanç hırsıyla yapılmış her türlü hileye, kabadayılığa karşı, bulundukları her yerde başı dik bir biçimde savaşım vermelerinden daha doğal bir şey olmadığını” belirten TYS, “bu kabadayılıklar karşısında yalnız bırakılmayacağının bilinmesini istedikleri”ni açõklamalarõnda vurguluyor. İlktaşõgünahsõzolanatsõn... Şimdi Ignacio Ramonet’in ‘Medyanõn Zorbalõğõ’ ve Noam Chomsky’nin ‘Medya Denetimi’ kitaplarõnõ okumanõn tam zamanõdõr... Düşünme zamanõ...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear