28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CYB C Y B 23 MART 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Dul ve Yetim Aylıkları Bize ulaşan soru ve sorunlarõn bir bölümü dul ve yetim aylõklarõ ile ilgilidir. Genelde sorularõn konusu da dul ve yetim aylõklarõnõn hangi koşullarda kesildiği yönündedir. Bu konudaki uygulama sosyal güvenlik kurumlarõna gö- re değişik olabilmektedir. TC Emekli Sandığı: Evli kõz ve erkek çocuklara, dul ve yetim aylõğõ bağ- lanmaz. Kimlerin dul ve yetim aylõklarõ kesilir? a) Dul aylõğõ almakta olan eş evlendiğinde, b) Yetim aylõğõ alan kõz çocuk evlendiğinde, c) Öğrenim görmeyen erkek çocuklar 18 yaşõnõ, d) Ortaöğrenim gören erkek çocuklar 20 yaşõnõ, e) Yükseköğrenim gören erkek çocuklar 25 yaşõnõ dol- durduklarõnda, f) Türk vatandaşlõğõndan çõkan ya da çõkarõlan, yaban- cõ bir ülke uyruğuna giren (çifte pasaportlular hariç) dul ve yetimlerin, almakta olduklarõ dul ve yetim aylõklarõ ke- silir. TC Emekli Sandõğõ’ndan dul aylõğõ alanlar: 1) Emekli Sandõğõ’na, Sosyal Sigortalar Kurumu’na, Bağ- Kur’a bağlõ bir işte çalõştõklarõnda ya da bu kurumlardan emekli olduklarõnda dul aylõklarõ kesilmez. TC Emekli Sandõğõ’ndan yetim aylõğõ alan kõz çocuk- larõ: 1) Emekli Sandõğõ’na bağlõ bir işte çalõştõklarõnda ya da bu kurumdan emekli olduklarõnda yetim aylõklarõ kesilir. 2) SSK’ye bağlõ bir işte çalõştõklarõnda ya da bu kurumdan emekli olduklarõnda kesilmez. 3) Bağ-Kur sigortalõsõ olduklarõnda ya da Bağ-Kur’dan emekli olduklarõnda, yetim aylõklarõ kesilmez. Sosyal Sigortalar Kurumu: Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan dul aylõğõ alanlar: 1) Emekli Sandõğõ iştirakçisi ya da emeklisi, 2) Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalõsõ ya da emekli- si, 3) Bağ-Kur sigortalõsõ ya da emeklisi olduklarõnda dul aylõklarõ kesilmez. Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yetim aylõğõ alanlar: 1) Emekli Sandõğõ’na bağlõ bir işte çalõştõklarõnda ya da Emekli Sandõğõ’ndan emekli olduklarõnda, 2) Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalõsõ olarak çalõş- tõklarõnda ya da SSK’den emekli olduklarõnda, 3) Bağ-Kur sigortalõsõ olduklarõnda ya da Bağ-Kur’dan aylõk bağlandõğõnda, 4) Kõz çocuklar evlendiğinde, 5) Öğrenim görmeyen erkek çocuklar 18 yaşõnõ, 6) Ortaöğrenim gören erkek çocuklar 20 yaşõnõ, 7) Yükseköğrenim gören erkek çocuklar 25 yaşõnõ dol- durduklarõnda yetim aylõklarõ kesilir. Bağ-Kur: Bağ-Kur’dan dul aylõğõ alanlar: 1) Emekli Sandõğõ iştirakçisi ya da emeklisi, 2) Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalõsõ ya da emekli- si, 3) Bağ-Kur sigortalõsõ ya da emeklisi olduklarõnda dul aylõklarõ kesilmez. Bağ-Kur’dan yetim aylõğõ alanlar: 1) Öğrenim görmeyen erkek çocuklar 18 yaşõnõ, 2) Ortaöğrenim gören erkek çocuklar 20 yaşõnõ, 3) Yükseköğrenim gören erkek çocuklar 25 yaşõnõ dol- durduklarõnda, 4) Bağ-Kur’dan yetim aylõğõ alan kõz çocuklar, Emek- li Sandõğõ, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur kapsa- mõnda çalõştõklarõnda ve bu kurumlarõn herhangi birinden aylõk aldõklarõnda yetim aylõklarõ kesilir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 23 Mart SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Obama’yı Beklerken Obama’nın Türkiye gezisi öncesi, Amerikalı bir grup Ortadoğu uzmanıyla Kültür Üniversitesi’nde bir “be- yin fırtınasına” katıldım. Zamanlama, içerik açısından çok yararlı ve ilginç bulduğum toplantıda, Türk-ABD ilişkileri konusundaki kaygılarım hafiflemedi, derinleşti. Başkanlık seçimlerinden bu yana geçen süre az de- ğil, beş ay. Obama ekibi iki aydır da işbaşında. Obama ve arkadaşları, önceki yönetimin Beyaz Sa- ray’ı boşaltmasını dahi beklemeden, daha geçiş dö- nemi aylarında ilk günden kolları sıvamış; iç-dış po- litika önceliklerini saptamış, sergiledikleri yüksek enerji, olağanüstü çalışma tempolarıyla tüm dünya- da takdir toplamışlardı. Ama heyhat, bu beş aylık süre, görebildiğim ka- darıyla ABD Başkanı’nın Türkiye politikasını olgun- laştırmasına yetmemiş. Diyeceksiniz ki… İnsaf! Başta “ekonomik kriz”, Oba- ma’nın binbir sorunu, önceliği var... Türkiye bu öncelik listesinde ilk sıralara oturmamış olabilir. Bundan da- ha doğal ne olabilir? Çiçeği burnunda Başkan, Kanada’dan sonra -iki- li temeldeki- ilk dış gezisini ülkemize yapacak olma- sa ve görevi devralır almaz Dışişleri Bakanı’nı apar to- par ilk fırsatta Ankara’ya göndermemiş olsa.. mese- leye biz de bu denli “Türkiye merkezli” yaklaşmayız… Ama Washington-Ankara-İstanbul hattında, hiç tanık olmadığımız türden bir üst düzey trafik yaşanı- yor. Hillary-Obama ziyaretleri parantezinde kalan şu son bir ay içinde Türkiye’ye, görülmemiş sıklıkta ABD Dışişleri yetkilileri, Ortadoğu uzmanları, düşünce ku- ruluşları elemanları vs.. gidip geliyor. ‘Ne değişti?’ Hal böyle olunca muhataplara soruyoruz: “Ne de- ğişti?” “Türkiye söz konusu olduğunda, Obama, Bush po- litikalarından ne denli uzaklaştı? Anladık ‘ılımlı İslam’, ‘out’ oldu. Ama bu kez de bir ‘Müslüman Dünya’ mu- habbeti çıktı ortaya. Obama illa bir ‘Müslüman Dün- ya’ konuşması yapacak. Yapacak da… ‘Müslüman Dünya’ karşısında kim adına konuşacak? ‘Hıristiyan Batı’ adına mı, ‘laik Batı’ adına mı kürsü alacak? Türk- Amerikan ilişkilerinde yeni Başkan’dan beklenen bü- yük değişimin, büyük devrimin özü ne?” Tısss! Bu soruya yanıt yok. Kültür Üniversitesi Dış Politika Platformu’nun ev sa- hipliğindeki beyin fırtınasında bir araya gelen Ameri- kalı uzmanlardan bu soruya tatmin edici tek yanıt ala- madım. “Biz Amerikalılar, bir ülke kültürünü anlamak iste- diğimizde önce dinine bakarız!” dedi örneğin birileri; “Dünyanın bu bölgesine, ortak bir tematik terminolojiyle yaklaşmak zorundayız!” diyerek de devam etti… ABD’nin Ortadoğu hassasiyetlerini bir “tema par- kı basitliğine” indirgeyen bu sığ bakıştaki “farkı” ve “devrimciliği” görmekte büyük zorluk çektiğimizi gö- ren başka uzmanlar, bu kez Obama’nın “İslam kültürü” ve “Müslüman Dünyasına” ilişkin engin bilgisini öne çıkarmaya, pazarlamaya çalıştılar. Yeni Başkan’ın din- lemeye, öğrenmeye açık; pragmatik, açık fikirli yapı- sını anlattılar. Ama bir Tanrı kulu çıkıp da: “Doğru, haklısınız. Böl- gede yeni sayfa açılacaksa, bu din saplantılı/din bo- yutlu yaklaşımlardan artık çıkıp evrensel değerlere iti- bar etmemiz gerekir!” demedi, diyemedi. Güven krizi tamir olur mu? “Danışma ve öğrenmeye açık başkan” iddialarının bu arada fazla abartılı olduğunu, gerçeklerle pek örtüş- mediğini, yanı başımda oturan deneyimli bir büyükelçi, usturuplu bir biçimde dayanamayıp hatırlattı: “ABD müttefiklerle danışma çabasına, neden son- ra, politikalarını şekillendirip tanımladıktan sonra giri- şiyor. Obama gelip şimdi bizimle konuşacak. Konu- şacak da ne konuşacak? Bizden, Washington çizgi- sini desteklememizi isteyecek. Buna ‘danışma’ de- nebilir mi?” ABD’ye ilişkin Türkiye’de çok ciddi bir güven bu- nalımı bulunduğunu belirten aynı büyükelçi; sorunun “Obama’nın tarz değişikliğiyle” giderilemeyeceğini, me- selenin “tarz” değil “özde” olduğunu, “Obama poli- tikalarının ne olduğunun” Türkiye’de hâlâ bir türlü an- laşılamadığını, “özde bir değişiklik” olacaksa bunun Türkiye’nin ‘sui generis’ bir ülke olduğunun ve İslam dünyasına model teşkil edemeyeceğinin kabulünden geçtiğini belirtti. Türkiye’den farklı katılımcıların, farklı biçimlerle, fark- lı yönleriyle öne çıkardığı bu mesajları, Amerikalı mu- hataplarımız artık ne denli anladı ve algıladı bilemem. Bunlar pek öyle “tema parkı yaklaşımlarıyla” algı- lanacak şeyler değil. Obama ziyaretine ilişkin olarak buna karşın bizim çok net algıladığımız bir şey var: O da Başkan’ın Af- ganistan’daki savaş için talep ettiği/edeceği “Meh- metçik” katkısı. Obama, Türkiye’ye mi geliyor, AKP’ye mi? ABD Başkanı’nın Türkiye programında muhale- fetle bir görüşmesi bulunmadığını anımsatan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, “Kimi Ame- rikan siyasi yetkililerine bakılırsa, kendilerinin iktidar ile muhalefet arası hiçbir tercihleri yok. Ama dıştan bakıldığında hükümet en azından böylesi bir prog- ramı kendisi için bir destek gibi yorumlayabilir” de- ğerlendirmesine bir de soru ekliyor: “Dış devletlerin başkanları bir başka ülkeye niçin gelirler?” Sahi, niçin gelirler? Onur Öymen’e göre, çoğunluk bir şey vermek için değil, bir şey istemek için gelirler. Obama’nın ne isteyeceği belli: “Afganistan’a muharip birlik isteyecek. Ermenistan sınırının açılmasını isteyecek. Irak’taki Amerikan as- kerlerinin Türkiye üzerinden çekilmesini isteye- cek. Kıbrıs’ta Rumları tatmin edecek bir çözüm is- teyecek.” Karşılığında ne mi önerecek? “Bunları yaparsanız Ermeni soykırımı sözünü et- meyiz” diyecek. Ya başımızdakiler ne yapacak? “One minute” içinde hepsini kabul edecekler... AKP Ankara İl Başkanlığı, Melih Gökçek’in 141 projesini duyuran bir ki- tapçık bastırmış. Kitapçıkta, Disneyland ile başlayan yedi “mega proje”nin ye- dincisi şu ifadelerle açıklanıyor: “Ankara’da çok önemli bir bölgeyi An- karalıların ucuz sayfiye bölgesi haline ge- tirmek.” Açıklamanın yanına ayraç açılmış: “Bu bölge tespit edilmiş olup arsa spekülasyonu yapılmasını önlemek amacıyla bu bölgenin adı verilme- mektedir.” Şu hassasiyete, şu titizliğe, şu dü- rüstlüğe, şu ciddiyete, şu umur gör- müşlüğe, şu dikkate, şu tokgözlülüğe bakar mısınız? Bir de kalkıp bu eşi benzeri bulunmaz insan için etmedik laf bırakmıyorlar. Ayıptır, günahtır, bühtandır! Çete Bir çete düşünün. Teknolojik açıdan do- nanımlı. O kadar ki, çeşitli kamusal ku- rumların, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin haber- leşme ağlarına bilgi- sayar aracılığıyla sı- zabiliyor ve onların sistemlerine resmi gi- bi gözüken sahte bil- gi ve belgeler yerleş- tirebiliyor, uydurulmuş yalanlar ile kamuoyu- nu etkilemeye yöneli- yor. Üyeleri, mistik bağlarla birbirleriyle ilintili. Çoğunluğu, çe- şitli kamu kuruluşla- rında devlet memuru olarak çalışıyor ve giz- li kapaklı işlerini içinde bulundukları o kamu kuruluşlarının olanak- larını, araç ve gereç- lerini kullanarak ger- çekleştiriyorlar! Casus filmlerinin se- naryolarına taş çıka- racak gelişmelerle karşı karşıyayız. Öyle bir dönemden geçi- yoruz... Büyük büyük işler yapan Dil Derneği var ya, Ankara’da izbe bir bodrum katında 85 metrekarelik küçücük bir dairede yürütür ça- lışmalarını yıllardır. Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, geçen hafta bir duyuru yaptı. Ye- ni bir yer bulmuşlar, 85 metreka- relik daireyi satıp oraya geçmek için 25 bin liralık bir eksiklikleri kal- mış. Çağrıda bulunuyor: “Taşınmazımızı değerinin üs- tünde satarak bir yer edinmek için uygun bir dönem içindeyiz. Bu dö- nemi ivedilikle dernek yararına kullanmak için desteğiniz gerekiyor. Bağış yaparak, ödentileri geciktir- meyerek derneğe omuz vermeni- zi; bankaya ya da posta çekine ya- pacağınız ödemenin bağış oldu- ğunu özellikle belirtmenizi diliyoruz. Bildiğiniz gibi Dil Derneği, Ba- kanlar Kurulu’nun 24.07.2002 gün- lü, 2002/4812 sayılı kararıyla kamu yararına çalışmaktadır. Şirket sahibi üye ve dilseverler, bu bağışı, ban- ka dekontu ya da derneğin bağış makbuzuyla gider gösterebilir; bu yasal bir uygulamadır.” Dil Derneği’ne bağış yapmak is- teyenler için hesap numaraları: T. İş Bankası (ödenti): Mithat- paşa Şubesi (4228) 625744, T. İş Bankası (bağış): Mithatpaşa Şu- besi (4228) 894952, Garanti Bankası: Meşrutiyet Caddesi Şu- besi 528 / 6299783, Posta Çe- ki: 305111. Dil Derneği için HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İspanya diktatörü Franco’nun unva- nõ. 2/ “İbis” de de- nilen, uzun bacaklõ bir kuş... Dâhi. 3/ Bir nota... Gözün renkli bölümü. 4/ Su geçirmez ku- maştan yapõlan bir tür spor ceket... De- mir elementinin simgesi. 5/ Trikola- rõn yakasõnõ yapan makine. 6/ Doğu Karadeniz dağlarõnõn yük- sek kesimlerinde yaygõn geçici kõrsal yerleşme ti- pi... Kutsal inanç. 7/ Sö- zünü geçirme, otorite. 8/ Satrançta bir taş... Bir no- ta... Karakter. 9/ Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi... Asya ile Avrupa’yõ ayõran dağ sõ- rasõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Adõ “hovarda” sözcüğüyle eşanlamlõ hale gelmiş İtal- yan serüvenci. 2/ Dinsel tören... Boğaz ya da bademcik- lere yerleşen ve anjin türü hastalõklara neden olan mikrop. 3/ Öğütülmüş tahõl... “Tan ---”: Karikatürcümüz. 4/ Saz ta- kõmõnda usul vurmaya yarayan tef... Katõşõksõz, saf. 5/ Pi- yangoda bir kimseye çõkan para ya da nesne. 6/ Yerine koy- ma, yerine kullanma. 7/ Kil ve kum karõşõmõ, sarõ renkli verimli balçõk... Evliya. 8/ İlkel bir silah... Sõcak ve kuru bir rüzgâr... Radyum elementinin simgesi. 9/ “Delice” de denilen, taneleri zehirli olan ve ekin tarlalarõnõ saran bir ot... Denizli’nin bir ilçesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A T E L O F O B İ D Ü V E A D A P A R A B A A A T E Z E K İ A K E S E N T A K A L A İ R İ S İ K A A L A R A Z İ L E A D A R A N E M O F O B İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yasak Bilim Bilim ve Ütopya Genel Yayın Yönetmeni Gani Bayer diyor ki: “Son olaylar ile birlikte toplumumuz yoğun bir şekilde Darwin’i tartışmaya başladı. Bilim ve Ütopya olarak mart sayımızı ‘İslamın Darwinleri’ne ayırmıştık. İslam adına Darwin’e savaş açanların aslında kendi geçmişlerine savaş açtığını, kendi geçmişlerinde ilerlemeden, bilimden yana ne kadar iyi nokta varsa bununla savaştığını ortaya koymaya ve halkımızın duygularını sömürmelerine bu yolla engel olmaya çalıştık. Hıristiyan dünyası ortaçağı yaşarken İslam dünyası İbni Sinaları, Cahızları, İbni Haldunları ile insanlığın bilgi birikimine büyük katkılar sunmuşlardır. Bugün din adına bilime savaş açanlar aslında geçmişteki bu birikime savaş açıyorlar.” Bilim ve Ütopya ailesi evrimin anlaşılmasına katkı vermeye kararlı gözüyor. Evrim konulu makale yarışması açacak, Ankara’da bir günlük evrim sempozyumu düzenleyecek, ayrıca bu ay sonunda Ankara Kitap Fuarı’nda bilim insanlarının katılacağı “TÜBİTAK, Bilim ve Evrim” konulu bir açık oturum düzenleyecekmiş. Eh, bilimle uğraşması gereken TÜBİTAK bilimi yasaklarsa iş başa düşüyor doğal olarak... Sadece bir dakika Tertemiz Aday nilgun@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear