24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Küba’nõn Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal, Barack Obama yönetimini değerlendirdi Küba’nõn Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal bir Ortadoğu uzmanõ. ABD’nin Irak’õ işgali sõrasõnda Küba’nõn Bağdat Büyükelçisi olarak görev yapõyordu. Abascal’la Çankaya’daki mütevazõ Küba Büyükelçiliği’nde bir araya geldik. ABD’de Obama Yönetimi’yle birlikte özellikle Ortadoğu ve bütün dünyada ABD’nin politikalarõnõn nasõl şekillenebileceğini konuştuk. ABD’nin Küba’yõ her zaman işgal etmek istediğini söylüyor. Aradan yarõm yüzyõlõn üzerinde zaman geçmesine rağmen Küba’yõ bağõmsõz devlet olarak tanõmamakta õsrar etmekle suçluyor. Konu Gazze olaylarõna gelince Abascal İsrail’e sert eleştiriler yöneltiyor. Filistin halkõnõn haklarõna saygõ göstermemekle suçluyor. - Siz Küba Hükümeti olarak, Obama Yönetimi’nin iş başına gelmesiyle ABD’den neler bekliyorsunuz? - Falcõlara gidip fal baktõrõyorum (Bir kahkaha atõyor). İcraatlarõna, neler olduğuna bakacağõz. Yaptõklarõyla onlarõ tanõyacağõz. Küba’da yetkililer de Obama’nõn iş başõna gelmesi üzerine açõklamalar yaptõlar. Son olarak Fidel Castro’nun bir makalesi yayõmlandõ. Castro o makalesinde Obama’nõn dürüst, çalõşkan bir insana benzediğini söylüyor. Zaten başlangõçta da Küba’yla konuşmaya hazõr olduğunu, ABD’nin Küba politikasõnda bazõ değişimler olabileceğini söylemişti. ABD’de yaşayan Kübalõlarõn Küba’ya seyahatlerinin önündeki engellerin kaldõrõlacağõnõ da belirtti. Bush yönetimi döneminde ABD’deki Kübalõlarõn Küba’da yaşayan ailelerine gönderdikleri para miktarõnda sõnõrlamalar yapõlmõştõ. Obama bu sõnõrlamalarõn da kaldõrõlacağõnõ ifade etti. - Peki, ya ekonomik abluka? - Ablukayõ baskõ aracõ olarak kullanabileceği söyleniyor. Bakõn, seçim kampanyalarõnda verilen sözlere ne kadar inanõlõr? O yüzden bizler de neler yaptõğõna bakõp ona göre karar vereceğiz. Obama Küba Devlet Başkanõ Raul Castro’yla karşõlõklõ gelip görüşebileceğini de söyledi. Şu anda durum böyle. Kennedy çatışmayı sınırlandırdı - Aklıma bir başka demokrat başkan olan John Kennedy geliyor. O da komşularıyla iyi geçinme, insan haklarına saygı ve demokrasi sözü vererek yönetime seçilmişti. Ancak onun döneminde Küba’yla Domuzlar Körfezi krizi patlak vermemiş miydi? Obama döneminde de herhangi bir sıkıntı yaşanabileceğini düşünüyor musunuz? - Domuzlar Körfezi planõ Kennedy’ye Eisenhower Yönetimi’nden miras olarak kalmõştõ. Aslõnda Kennedy Küba’yla açõk bir savaşõ önledi. Orada sadece paralõ askerler Domuzlar Körfezi’ne bir çõkarma yaptõlar. ABD Silahlõ Kuvvetleri bu savaşa dahil olabilirdi. Ama Kennedy bunun önünü kesti. Daha sonra da Küba’yla ilişkilerin normalleştirilebilmesi için adõmlar atõlabileceğini söylemişti. Zaten kendisi bunun yapõlmasõndan yanaydõ. Bazõ danõşmanlarõnõ Kübalõ yetkililerle görüşmeleri için gönderdi. Ama ne yazõk ki suikasta kurban gitti. Başka bir ABD Başkanõ olan Carter döneminde de bayağõ ilerleme kaydedilmişti. - Nasıl ilerleme kaydedilmişti? - Bazõ anlaşmalar imzalanmõştõ. Gerçi resmi görüşmeler değildi ama iki ülke arasõnda bazõ görüşmeler de yapõlmõştõ. Yine aynõ dönemde her iki ülkenin başkentinde çõkarlar ofisi kurulmasõ karar altõna alõnmõştõ. Bu çõkarlar ofisi gerçi büyükelçilik düzeyinde değildi ama iki ülke arasõnda temas sağlayacak iletişim bürolarõ görevi yapacaktõ. Carter ikinci dönem başkanlõğõ kazanmõş olsaydõ Küba’yla ABD arasõndaki ilişkilerde bayağõ bir ilerleme kaydedilmiş olacaktõ. Kübalõlar da Carter’õn dürüst bir insan olduğunu düşünüyorlardõ. Zaten başkanlõk görevi sona erdikten sonra Carter Küba’yõ ziyaret etmişti. Egemenliğimize ve bağõmsõzlõğõmõza saygõ duyulduğu, her iki taraf da eşit koşullarda olduğu sürece, hiçbir ön şart koşulmaksõzõn her zaman Küba Hükümeti’nin ABD’yle ilişkileri hep normalleştirmekten yana olduğunu söyledik. Şimdi de karşõlõklõ görüşmelere her zaman hazõrõz. - Peki, siz ABD’de bir yönetim değişikliğiyle esas devlet politikasının değişebileceğini düşünüyor musunuz? - ABD’de hangi başkan yönetime gelirse gelsin farklõ yöntemlerle Küba’nõn yönetimini, sistemini değiştirmek, içişlerine müdahale etmek istedi. Bu son başkan (Bush) da her şeyi bitirdi. Bütün dünyaya korkunç zararlar verdi. Yine de ne Küba’nõn sistemini ne de yapõsõnõ değiştirebildi. Bunu çeşitli yollardan denedi. Denemedi desek yalan olur. Kimi gruplarõ, örgütleri finanse etti. ABD’nin Küba’ya uyguladõğõ ekonomik ablukayõ daha da sõkõlaştõrdõ. Çeşitli propaganda çalõşmalarõna girişti. Bütün bunlara rağmen başarõlõ olamadõ. ABD’nin artõk Küba’nõn bağõmsõz bir ülke olduğunu kabul etmesi gerekiyor. İşin başlangõcõndan beri ABD böyle bir travma yaşõyor. - ABD’nin Küba’yı işgal hareketlerinin çok eski bir tarihi yok mu? - ABD 1898 tarihinde Küba’yõ işgal etti. Ama ancak dört yõl ülkemizde kalabildi. O güne kadar biz otuz yõlõ aşkõn İspanyol sömürgecilerine karşõ bağõmsõzlõk savaşõ vermiştik. O dönemde adamõzõ ele geçiremediler. Ama bu amaçlarõndan da hiçbir zaman vazgeçmediler. Zaten pek çok ABD Başkanõ Küba’nõn ABD’nin bir eyaleti olmasõ gerektiğini söylüyordu. Çünkü Küba coğrafi olarak ABD’ye çok yakõn. Amerikalõlarõn 1898 Küba işgalinden sonra geri çekilirken birtakõm şartlar ileri sürdüler. Bunlardan birisi de anayasaya konulan bir madde oldu. Bu maddeye göre ABD gerekli gördüğü hallerde Küba’nõn iç işlerine müdahale edebilecekti. Bir başka şart da Guantanamo’daki askeri üssün kurulmasõydõ. Başkan Bush kendi döneminde bu üssü bir işkence merkezine, toplama kampõna dönüştürdü. 1933’te Küba’da bir devrim yapõldõ. Anayasa maddelerinin değiştirilmesi ve Guantanamo’nun Küba’ya geri verilmesi ABD’den talep edildi. 1898 işgalinden sonra şart koştuklarõ bir başka madde Pino Adasõ’nda da bir deniz üssüne sahip olmalarõnõ öngörüyordu. 1933’teki değişiklikle o deniz üssünden geri adõm attõlar. Ama o dönem ülkeyi ekonomik açõdan tamamõyla ele geçirdiler. Küba’da Batista Yönetimi gibi kimi diktatörlükler kurdular. Ama sonunda mücadeleyi Kübalõlar kazandõ. Yine de ABD bugüne kadar Küba’nõn bağõmsõz bir ülke olduğunu kabul etmiyor. Batı ikiyüzlü - Siz Ortadoğu’yu çok iyi bilen bir diplomatsınız. Sizinle Eylül 2007’de yaptığımız söyleşide, özellikle Irak’ın ABD tarafından işgaliyle birlikte Türkiye’nin işinin çok zor olacağını söylemiştiniz. Hâlâ bu görüşünüzü koruyor musunuz? - Irak’õn işgaliyle birlikte Türkiye çok büyük zarar gördü. Irak’õn ABD tarafõndan işgali Türkiye’yi olduğu kadar öbür bölge ülkelerini de etkiliyor. Bir de Türkiye PKK sorunuyla baş etmek zorunda. Ayrõca bütün bölge ateş altõnda. En son Gazze’de yaşananlarõ gördük. Türkiye bütün bunlara müdahil olma durumunda kalõyor. Türkiye sorunlarõn çözümüne yönelik arabulucu olmaya çalõştõ. Öte yandan öbür Batõlõ ülkeler İsrail konusunda çok ikiyüzlü davranabiliyor. Kimlerin suçlu, olaylarõn sonuçlarõndan kimlerin fena halde zarar gördükleri de biliniyor. Filistinlilerin topraklarõnõ ellerinden aldõlar. Onlarõn haklarõnõ kabul etmek istemiyorlar. Aslõnda terorizmin kökü orada yatõyor. Olaylara neden olan Hamas’õn Gazze’den attõğõ füzeler değil, tam tersi. Türk Hükümeti’nin sadece çözüm bulunmasõ için değil suçlularõ da göstermesi açõsõndan oynadõğõ rol çok ciddidir. Irak’ta durum zor - Obama Yönetimi döneminde Irak’taki ABD askerlerinin kademeli olarak çekilmesi ve bir kısmının Afganistan’a transfer edilmesi söz konusu. ABD Irak’tan tümüyle çekildiği zaman Irak ne olur? Irak’ın bütünlüğü yeniden sağlanabilir mi? Ya da ABD Irak’ı tümüyle boşaltır mı? - ABD Irak’a çok büyük zarar verdi. Irak’õn toparlanmasõ çok zor olacak. Irak’ta mezhepler ve õrklar arasõ ayrõşmayõ da ABD çõkardõ. Saddam döneminde en azõndan Irak’ta bu kadar sekterleşme yoktu. Irak’õn bir geçiş dönemi yaşayacağõ kesindir. Buna çözüm bulunmasõnda Irak’a komşu ülkelere çok önemli roller düşüyor. Bunlar tamamõyla benim şahsi görüşlerimdir. Hiçbir şekilde Küba Hükümeti’nin görüşü değildir. Irak’ta istikrarõn sağlanmasõ için Türkiye’ye de önemli görevler düşebilir. Çünkü Türkiye’nin bölgede ve Irak’ta çok önemli bir etkisi var. Bir kere Irak’la uzun bir sõnõrõ bulunuyor. Irak’õn toprak bütünlüğü korunmalõ, halkõnõn haklarõnõn tanõnmasõ, bağõmsõzlõk temelinde bir çözüm bulunmasõ gerekmektedir. Bunu yaparken de yabancõ güçlerin çõkarlarõ gözetilmemelidir. - Emperyal ABD’nin Ortadoğu’da çok önemli çıkarları olduğunu biliyoruz. En büyük çıkarı da petrol ve gaz. Bu durumda ABD Ortadoğu’dan kolay kolay çıkar mı? - Kolay çõkacağõnõ pek sanmõyorum. Sonuçta ABD’nin dõş politikasõnõ sadece başkan oluşturmuyor. Bu dõş politika sadece bir kişiye de bağlõ değil. ABD’de siyaseten başkanlar şeklen vardõr. Esas konulara onlar karar vermezler. Birçok siyaseti değiştirmek isteyen başkanõ da ya temizlerler ya da gönderirler. Ortadoğu’dayalnõzcabarõşdeğil,adaletdegereklidir - İran’a gelirsek… İran’ın nükleer programının Bush yönetimini çok rahatsız ettiğini biliyoruz. Hatta İran’a karşı kaba kuvvet kullanmayı bile göze alır hale gelmişti. Bugün Obama Yönetimi’nin İran politikası nasıl olur? - İnşallah Obama Yönetimi böyle bir şey yapmaz. Böyle bir saldõrõya teşebbüs ederlerse dünya gerçekten çok büyük bir felaketle karşõ karşõya kalõr. Irak’ta olandan çok daha kötü sonuçlar doğurabilir. İran zaten nükleer programõnda nükleer silah üretmeyeceğini açõkladõ. Ben İran’a ABD’den daha çok güveniyorum. Aynõ bölgede İsrail’in 200’ü aşkõn nükleer silaha sahip olduğu biliniyor. İran komşularõnõn topraklarõnõ işgal de etmiyor. Oysa İsrail Suriye’nin, Lübnan’õn topraklarõnõ uzun yõllardõr işgal altõnda tutuyor. BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhinde alõnan kararlarõn listesini yaparsak epeyce uzun bir metinle karşõlaşõrõz. - Sizinle daha önce yaptığımız söyleşide, “ABD terörden besleniyor” demiştiniz. Obama Yönetimi’yle birlikte sizce ABD hâlâ terörden beslenmeye devam edecek mi? - Bekleyip görmek lazõm. Demin de söylediğim gibi ABD’de politikalarõ belirleyen başkan değil. Bunda birçok unsur var. ABD’deki Siyonist lobi çok güçlü. Burada Yahudi lobisinden değil, Siyonist lobiden söz ediyorum. Bunlar õrkçõ köktencidir. ABD’nin Irak’õ işgal etmesinin en büyük nedenlerinden birisi de bu lobinin çalõşmalarõdõr. Bunlar Bush Yönetimi içinde çok etkiliydi. Siyonist lobi ABD’de son derece güçlü. Florida’da bir de Küba lobisi var. Bu küçük bir lobi ama Küba’ya karşõ birçok terör eylemi düzenledi. Bu lobinin Cumhuriyetçi Parti ve Bush ailesiyle çok yakõn ilişkiler içinde olduğu biliniyor. Dilerim, Obama Yönetimi’yle birlikte onlar güçlerinden epeyce kaybederler. - Obama başkanlığı üstlenirken yaptığı konuşmada, dünya sorunlarının çözümünde önceliği diplomasiye vereceğini söylemişti. Sizce ABD derin devleti bu politikaya izin verir mi? - ABD kendi çõkarlarõnõ korumak adõna zekice davranõrsa Ortadoğu için barõşçõ bir çözüm bulmasõ gerekir. Ama barõşõn içinde adaletin de olmasõ zorunludur. İslama karşõ başlatõlan savaşta barõşa varõlamaz. Ortadoğu’da sorunlarõn çözümü için BM Güvenlik Konseyi’nde bugüne kadar kabul edilmiş pek çok karar var. İşe oradan başlamak lazõm. Eğer ABD sorunlarõ barõşçõ yollardan çözmemekte õsrar ederse dünyada kendisine karşõ çok büyük nefret duygularõ oluşacaktõr. Nefreti doğuran adaletsizliktir. Nefret beraberinde şiddeti getirecektir. O nedenle adaletin oluşturulmasõ gerekiyor ki, barõşa varõlsõn. Başkalarõnõ sömürerek, egemen ülkelerin topraklarõnõ işgal ederek yaşayan insanlara duyulan nefret iyice körüklenecektir. Haksõz olan İsrail - Gazze’ye ve Filistin sorununa geri dönersek… İsrail, iki ayrı Filistin ve İsrail devleti olmasını, bu iki devletin barış içinde yan yana yaşamasını samimiyetle istediğini, ancak Arap ülkeleri ve İran’ın da İsrail’in yaşama hakkını kabul etmeleri gerektiğini beyan ediyor. Sizce İsrail’in yaşama hakkı var mı, yok mu? - İsrail devleti 1948’de kuruldu. BM de bunu onayladõ. Aynõ şekilde BM bir Filistin devleti kurulmasõnõ da onayladõ ama bu zamana kadar Filistin devleti kurulamadõ. Esas mesele hak sahibi Filistinlilerin devletlerini kuramamõş oluşlarõdõr. İsrail kendi varlõğõnõn tanõnmasõ konusunda çok õsrarlõ. Ama buna karşõlõk Filistinlilerden aldõğõ topraklarõ da geri vermiyor. Onlarõn haklarõnõ tanõmõyor. Hamas’tan İsrail’in varlõğõnõ tanõmasõ talep ediliyor. Hamas ise halkõnõn haklarõnõn tanõnmadõğõnõ, topraklarõnõn geri verilmediğini söylüyor. Yani aslõnda orada adil bir yaklaşõm olmalõdõr. İsrail Filistinlilerin meşru haklarõnõ tanõdõğõ anda bir anlaşmaya varõlmasõ için müzakereler yapõlõp iki devlet esasõ olabilir. Ben bu konuda bir kitap yazdõm. İsmi “Filistin: Adaletin Çarmıha Gerilişi”. Bunda Filistin olayõnõn tarihçesini yazdõm. Şimdi son olaylarõ da ekleyerek kitabõ güncelliyorum. Bunun güncellenmiş olan üçüncü basõmõ Venezüella’da yayõmlanacak. - Filistinliler de kendi aralarında bölünmüş durumdalar. El Fetih laik. Hamas’ı da şeriatçı olarak niteliyor. Hamas ve El Fetih arasında ciddi silahlı mücadele olduğunu biliyoruz. Filistin Yönetimi’nin Başkanı Mahmut Abbas, El Fetih içinden gelen bir şahsiyet. İsrail ve bütün dünya Mahmut Abbas’ı kendine muhatap kabul ediyor. Bu duruma ne diyorsunuz? - Öncelikle Filistinlilerin isteklerine saygõ duymak gerekiyor. Filistin’de 2006’da yapõlan seçimlerde Hamas seçildi. ABD Büyük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) söz ederken bütün Ortadoğu’ya demokrasi getireceğini söylüyordu. Hatta Filistinlileri seçim yapmalarõ için desteklediler. Ama seçimleri Hamas kazandõ. Hamas seçimi kazanõnca “Biz bu seçimlerin sonucunu tanımıyoruz” dediler. Kendi çõkarlarõna cevap verecek bir sonuç çõksaydõ o demokrasiyi tanõyacaklardõ. Bunun üzerine Hamas’õ abluka altõna aldõlar. Avrupalõlar da çok büyük bir iki yüzlülükle bu ablukaya destek verdiler. Kendilerine yaramayan o demokrasiyi hemen çöpe attõlar. Filistin halkõnõ bölmek ve onu iyice zayõflatmak amacõyla da El Fetih ve Hamas arasõnda karşõ karşõya gelme sürecini yarattõlar. Bugün Gazze’de olanlar o dönemin sonuçlarõdõr. Seçimleri kazanmõş olan Hamas’õ şimdi tamamõyla ortadan kaldõrmak istiyorlar. P O R T R E ERNESTO GOMEZ ABASCAL Küba/Havana, 1939 doğumlu. Yükseköğrenimini Havana Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde tamamladõ. 1964-75 Küba Halklarõ Dostluk Enstitüsü Başkan Yardõmcõlõğõ ve Latin Amerika Bölümü Başkanlõğõ, 1975-94 arasõ Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Uluslararasõ İlişkiler Dairesi üyeliği, 1993- 98 arasõ Küba’nõn Şam ve Amman büyükelçiliği, 2002-2003 arasõ Küba’nõn Bağdat Büyükelçiliği görevlerinde bulundu. 2004’ten beri Küba’nõn Ankara Büyükelçisi. Küba’daki çeşitli gazetelere makaleler yazõyor. Ortadoğu’daki olaylarla ilgili basõlmõş üç kitabõ var. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Kriz Küba’yõ da etkiliyor - Bir de dünyayı saran küresel finans krizi iyice alevlendi gibi görünüyor. Başta ABD olmak üzere Küba ve dünyanın öbür ülkeleri bundan nasıl etkilenir? - Bu kriz herkesi etkiliyor. Küreselleşmeyle birlikte dünya ekonomileri birbirine bağõmlõ hale gelmişti. Bu kriz otomotiv sanayiini derinden etkiliyor. Küba ise bundan birebir etkilenmiyor. Çünkü bizde otomotiv endüstrisi yok. Ama Küba nikel ihracatçõsõ bir ülke. Otomotiv sektöründeki bu düşüş nikel ihracatõmõzõ etkiledi. Şu anda bizim nikel ihracatõ geçen yõla kõyasla beşte bir oranõnda düştü. İşsizlik artõyor. ABD ve Avrupa ülkelerinde işsizlik artarsa insanlar gezmeye ve eğlenmeye daha az para harcamaya başlayacaklar. Böylece Küba’nõn turizm sektörü de etkilenecek. Kapitalist ülkelerde büyük şirketler insanlarõ sokağa atarak sorunlarõnõ çözme yoluna gidiyorlar. Ama Küba’da böyle bir şey söz konusu olamaz. Çünkü Küba sosyal devlettir. Egemenliğimize ve bağõmsõzlõğõmõza saygõ duyulduğu, her iki taraf da eşit koşullarda olduğu sürece, hiçbir ön şart koşulmaksõzõn her zaman Küba Hükümeti’nin ABD’yle ilişkileri hep normalleştirmekten yana olduğunu söyledik. Şimdi de karşõlõklõ görüşmelere her zaman hazõrõz. Türkiye’nin bölgede ve Irak’ta çok önemli bir etkisi var. Bir kere Irak’la uzun bir sõnõrõ bulunuyor. Irak’õn toprak bütünlüğü korunmalõ, halkõnõn haklarõnõn tanõnmasõ, bağõmsõzlõk temelinde bir çözüm bulunmasõ gerekmektedir. Bunu yaparken de yabancõ güçlerin çõkarlarõ gözetilmemelidir. Bekleyip görmek gerekiyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear