Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
23 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Vurdumduymazlık!
ESENKENT KÜLTÜR SANAT VE EĞİTİM VAKFI’NDAN
KİRALIK İŞYERİ GAZETE İLANI
1- Vakfõmõza ait Süleyman Demirel Cad. No: 7 Esenkent/Esenyurt İstanbul
adresindeki 6 No’lu dükkân açõk artõrma ile kiraya verilecektir.
2- Kiralõk yer 35 m2’dir.
3- Dükkân 2.500 TL (ikibinbeşyüz TL) muhammen bedelle açõk artõrma usulü
ile ihale yapõlacaktõr.
4- İhale üzerinde kalan kişi 7.500 TL (yedibinbeşyüz TL) olan teminat bedelini
ihale tarihinden itibaren en geç 7 (yedi) gün zarfõnda vakfa yatõrarak
sözleşme yapacaktõr.
5- Şartname ve ekleri vakõf merkezinden ücretsiz temin edilebilir.
6- İsteklilerden aranacak belgeler;
a) Son iki ayda alõnmõş ikametgâh belgesi.
b) İhaleye girmek için geçici teminat 900 TL (Dokuzyüz TL) vakfa nakit
olarak yatõrõlacaktõr.
c) Kamu ihalelerine katõlmaktan yasaklõ olmadõğõna dair beyan.
d) Noter tasdikli imza sirküleri (Yeni tarihli).
e) Vekâleten katõlanlar noter tasdikli vekaletname ve imza sirküleri
(10. Maddede belirtilenler ihaleye giremez).
f) 2009 yõlõnda alõnmõş Ticaret Sicil Belgesi.
g) Vergi levhasõ veya tasdikli sureti.
7- İhale 11.03.2009 tarihinde çarşamba günü saat 10.00’da vakõf merkezi
Süleyman Demirel Cad. No: 7 Esenkent/Esenyurt/İST adresinde yapõlacaktõr.
8- Her türlü vergi, harç ve sözleşme masraflarõ ihale yapõlana aittir.
9- İhaleyi alan müteselsil kefil göstermek mecburiyetindedir. (Gerekli belgelerle).
10- Vakfõmõz tarafõndan icra işlemleri yapõlan veya yapõlmakta olan şahõs veya
şirketler ihaleye katõlamazlar, devir alamazlar. Dolaylõ ihaleye girmeleri
halinde vakfõn yasal haklarõ saklõdõr.
11- Ödeme durumu ve yapacağõ iş göz önünde bulundurularak ihaleye girenler
ve en uygun teklifi verenler arasõnda tercih yönetim kurulunundur.
12- Vakfõmõz Devlet İhale Kanunu’na tabi değildir. İhaleyi yapõp yapmamakla
serbesttir.
YÖNETİM KURULU
Artık depresyondayız… Sanayi üretimi
her yerde daha önce görülmemiş hızlar-
da düşüyor, işsizlik artıyor. Geçen hafta
merkez ülkelerde borsalar haftayı 2003’te
vurdukları dip noktalarına ulaşarak, hat-
ta geçerek kapattılar. Televizyonlar yine
bir mali skandalın haberleriyle dolu…
Anglo-Saxon ekseninin “bırakınız yap-
sınlar” modelinin “fos çıktığına” ilişki kon-
sensüs giderek pekişiyor.
Ancak, serbest piyasa müritlerinin,
terk edilenlerin, ruh sağlıklarını geri ka-
zanmadan önce geçirdikleri beş aşa-
madan (inkâr, kızgınlık, pazarlık, depres-
yon ve kabullenme) inkârla pazarlık ara-
sında takılıp kaldıklarını görüyoruz. Bir tür-
lü durumu kabullenemiyor, her yerde
krizin sonunu muştulayacak belirtiler arı-
yor, bulamıyor, gerçekliğe işaret edenle-
ri ideolojik olmakla suçluyor, aynı anda,
“devlet kurtarsa, şunu yapsa, bunu yap-
sa…” gibi pazarlıklara umut bağlıyorlar.
Yıllardır ekonomistlik yapmak yerine
“portföylerinin ağzıyla konuşmanın” vebali
olsa gerek…
Bu sırada kimi önde gelen başpapaz-
ların, müritlerin aksine, “kabullenme aşa-
masına”, çabucak ve büyük bir pişkinlik-
le ulaşmalarına şahit oluyoruz.
Greenspan ve Volcker…
Serbest piyasa itikadının en büyük
günahlar listesinde, ikinci sırada devletin
ekonomiye müdahale etmesini savunmak,
uzmanların, bilim insanlarının ekonomiyi
işadamlarından daha iyi anlayabileceklerini
düşünmeye cüret etmek var. Birinci sı-
raysa devletleştirme önerisine ayrılmıştır.
Eğer CNN ve BBC gibi haber kanallarını
izliyorsanız, geçen iki hafta boyunca
şöyle garip durumlarla siz de karşılaşmış
olabilirsiniz: Kimi uluslararası bankaların
CEO’ları, The Economist’in deyimiyle
“evrenin efendileri”, serbest piyasa dini-
nin merkezleri, ABD’de ve İngiltere’de,
parlamento komisyonlarında, milletve-
killerinin, senatörlerin küçümseyen, alay-
cı bir tonla yönelttikleri sorulara cevap ver-
meye, bankaları nasıl batırdıklarını, batı-
rırken aldıkları astronomik ikramiyeleri, kı-
zara bozara açıklamaya çalışıyor, ter dö-
küyorlardı. Dün “evrenin efendileri” ola-
rak görülenler bugün ödevini yapmadan
okula gelmiş, ama uygun bir mazeret da-
hi bulamayan aptal öğrenciler gibiydiler…
Milyon sterlin ikramiyelik CEO’lardan bi-
rinin, “Benim aslında bankacılık eğitimim
yok ki” diyerek sıyırtmaya çalıştığını gö-
rünce bir kez daha anladım ki, “serbest
piyasa”, aslında çok özel bir hırsızlık mo-
deliydi, o kadar…
Bu model çökünce, başpapazlar, (ban-
kacıların “maestro” dedikleri adamlar)
ağız değiştirmeye başladılar. Eski ABD
Merkez Bankası Başkanı Greenspan’ın,
benzer bir komisyonda, “Çok şaşırdım,
gerçek dünya ideolojime uymadı” dediğini
anımsayacaksınız. Greenspan, geçen
hafta da bankaların dev-
letleştirilmesinin gerek-
li olabileceğini söyleyi-
verdi… Greenspan…
Devletleştirme… Çok
değil iki yıl önce rüya-
nızda görseniz hayra
yormazdınız…
Ama Greenspan’dan
daha kıdemli papazlar
da var. Şimdilerde Oba-
ma’nın baş ekonomik
danışmanlığını yapan
80’lik Volcker bunlar-
dan biri. Volcker
1979’da ABD Merkez
Bankası’nın başına ge-
lince ilk yaptığı iş, işsiz-
likle mücadeleyi bir ke-
nara atarak enflasyonla
mücadeleyi dogma haline getirip faizleri
hızla yükseltmek oldu… Başkan Reagan
bu platformda “küresel serbest piyasa in-
şa projesini” açıkladı… Ertesi yıl geliş-
mekte olan ülkeler borçlarını ödeyeme-
yerek “5O sent’e muhtaç” hale geldiler ve
bildiğiniz gibi arkasında da IMF ve Dün-
ya Bankası’nın yapısal uyum, serbest pi-
yasa reformlarına yem oldular.
Volcker geçen cuma günü Columbia
Üniversitesi’nde konuşuyordu (Bloomberg
TV). Konuya, “Bana bu krizden ne zaman
çıkacak, olanları arkada bırakarak unuta-
cağız diye soruyorlar” diyerek girdi. Volc-
ker’e göre “kriz uzun sürecek”… “yüz yıl-
da bir oluşan bir durumla karşı karşıya-
yız”… Volcker, sanayi üretiminin bu hız-
la, bu kadar çok ülkede aynı anda düş-
mesine daha önce hiç şahit olmamış; “Bu
büyük depresyondan daha kötü bir du-
rum” diyordu. Neo-liberalizmi başlatan
adam Volcker, finans mimarlarıyla dalga
geçti, “Kapitalizm bu krizden de çıkar…
ama kimi özellikleri değişir… Denetimsiz
mali piyasa modeline dönülebileceğini
sanmıyorum” dedikten sonra krizden
çıkmaya ilişkin bir önerisi olmadığını da iti-
raf etti… Belli ki Volcker, “depresyonu” da
geçerek “kabul aşamasına” gelmiş…
Gerçekten hükümetlerin, sermaye iliş-
kisini taşıyanların (ka-
pitalistler) yapabile-
cekleri fazla bir şey
yok. En iyisi, IBM
CEO’sunun Financi-
al Times’da önerdiği
gibi, altyapı, teknolo-
ji, eğitim gibi alanlara
yatırım yapıp kriz
sonrasına hazırlan-
mak, iş olanakları ya-
ratıp sosyal gerginli-
ği en azda tutmaya
(devrimci çalkantıları
önlemeye-E.Y) çalı-
şarak borç köpüğü-
nün, kapasite fazla-
sının yok olmasını
beklemek, bu sürecin
savaşlara yol açma-
dan tamamlanması için dua etmek…
Bankanızı satarsanız…
Türkiye’de bankacılık sektörü uluslar-
arası bankaların eline geçerken uyarma-
ya çalıştığımızda (alarm zillerini ilk önce
Yiğit Bulut çalmaya başlamıştı), emper-
yalizmden filan söz ettiğimizde, kapita-
lizmin işleyişinden habersiz kimi solcu tak-
litçisi liberaller, bu “yaygaramızın” şoven
milliyetçiliğimizden kaynaklandığını dü-
şünerek kendilerini rahatlatıyorlardı.
Geçen hafta Financial Times, AB’nin,
Doğu Avrupalı, yeni üye ülkelerinin, ulu-
sal bankalarını, mali kurumlarını yaban-
cılara sattıklarına çok pişman olduklarını
anlatıyordu. Bu ülkelerin yöneticileri,
şimdi Batı Avrupa bankalarının etkinlik-
lerinin ekonomik koşullarının kötüleşme-
sini hızlandırmasından yakınıyorlarmış. Bu
yöneticiler, dün IMF’nin Brüksel’in aklına
uyup ülkelerinin bankalarını, finans ku-
rumlarını uluslararası sermayeye satmış-
lardı. Şimdi, bunları satın alan AB ban-
kalarının, başka yerlerdeki delikleri ka-
patmak için sermaye götürmesinden, iş-
letmeleri batmaya terk etmesinden çok
korkuyorlarmış. Financial Times yazarına
göre, “Doğu Avrupa’da birçok insan,
bankalarını satmanın, uluslararası finansa
açılmanın erdemlerinden kuşku duymaya
başlamışlar. Bazıları, geçmiş ekonomik ba-
şarılarının dayandığı ‘liberalizasyon ve
bütünleşme’ paradigmasının tümünü sor-
guluyorlarmış. Toplumsal huzursuzluk
hızla artıyormuş.” (Financial Times 19/02)
Gerçekten de Batı Avrupa ülkelerinde, fi-
nans ve sanayi şirketleri işçi çıkarıyorlar.
Bu arada bu şirketler, hükümetlerinin
mali yardımından yararlanabilmek için, ül-
ke dışına kredi akışını durduruyor, hatta
Doğu Avrupa’daki etkinliklerini küçülterek
ülkelerine geri dönüyorlar. Yeni AB üye-
si ülkelerde de işsizlik büyük bir hızla ar-
tıyor; şimdi “AB’nin başarısının temelini
oluşturan mali ve ticari serbestleşme tüm
bölgeyi son derece kırılgan bir hale ge-
tirdiği anlaşılıyor.” (age)
Kriz, kapitalizmin bastırılan gerçeğinin
geri gelerek tüm fantezileri, illüzyonları dar-
madağın etmesidir. Yine öyle oldu: “Ser-
best piyasa”nın aslında, toplum düşma-
nı bir hırsızlık modeli olduğu bilinçlere çı-
kıyor. Küreselleşmeciliğın, çevre ülkele-
ri bu modele uydurmak için üretilmiş bir
söylem olduğu da…
Karşımızdaki, küreselleşme fantezisinin
dünyası değil, emek sermaye çelişkisi, hi-
yerarşik egemenlik-bağımlılık ilişkileri
üzerine kurulu uluslararası kapitalist-
emperyalist bir sistem… Gelişmekte olan
ülkelerde kapitalizme karşı mücadele
edebilmek için, somut bir yerden, onun
ülkedeki var oluş (“existence”) halinden,
ekonomiyle siyaseti birleştiren “emper-
yalizmden” başlamak gerekiyor…
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Depresyondan Manzaralar…
Avrupa küçüldü, THY büyüdü
BRÜKSEL (AA) - Küresel kriz ne-
deniyle Avrupalõ rakipleri küçülürken
2008’de yolcu sayõsõnõ yüzde 15.6 art-
tõran THY, Avrupa’nõn en hõzlõ bü-
yüyen 3 ulusal havayolu arasõna gir-
di. Avrupa Ulusal Havayollarõ Birli-
ği, üye 32 havayolu şirketinde toplam
yolcu sayõsõnõn 2008’de bir önceki yõ-
la göre 5.4 milyon azalarak 366 mil-
yona indiğini duyurdu. THY ise geçen
yõl yolcu sayõsõnõ yüzde 15.6 arttõrarak
21 milyon 870 bine yükseltirken üc-
retli yolcu trafiğini yüzde 13.9 ve
kapasitesini yüzde 11.6 arttõrdõ.
2008’de THY’nin doluluk oranõ da 1.5
puan artõşla yüzde 74.6’ya çõktõ.
Demokrasinin en önemli özelliği toplumsal duyar-
lılıktır.
Demokratik duyarlılık iki sayfadan oluşur.
Birinci sayfada, adı herhangi bir “yolsuzluğa” karışan
yöneticinin görevinden ayrılmasının zorunlu olduğu ya-
zılıdır. Demokrasilerde adı yolsuzluğa karışan yönetici,
görevinden ya kendiliğinden uzaklaşır ya da bu onurlu
davranışı gösteremezse “uzaklaştırılır”. Yolsuzluğun
“yasalara” mı yoksa “ahlaka” mı uygun olduğu gibi saç-
malıklar konuşulmaz.
İkinci sayfada demokratik yönetimlerin toplumun so-
runlarına çözüm bulma sorumluluğu vardır.
Günümüzde daha fazla duyarlılık gerekiyor. Ekonomik
bunalım giderek ağırlaşıyor. İşyerleri kapanıyor, üretim
düşüyor, işsizlerin sayısı hızla artıyor. Bugün, iktidarı ve
muhalefetiyle siyasetin ekonomiye eğilmesinin günüdür.
Üstelik seçimlere gidiliyor. Seçim, demokrasilerde, ku-
ral olarak siyasetçilerin toplumsal duyarlılıklarını artırır.
“Güvenilirlik” sorunu ve işsizlerin çoğunun kadın ya da
genç olması bir tarafa, ortada çırılçıplak bir gerçek var.
Toplam işsiz sayısı, 2008 Ekim’i için 15 Ocak 2009’da
2 milyon 687 bin kişi olarak açıklanmıştı; 16 Şubat’ta açık-
lanan Kasım 2008 toplam işsiz sayısı 2 milyon 995 bin-
dir. Aradaki fark 308 bin kişidir; bu sayı, ekimden kası-
ma, yani bir aylık bir zamanda oluşmuş bulunuyor. Sa-
yılar, tatil günleri dahil, “bir günde” 10 bin 270 insanımızın
işsiz kaldığını kanıtlıyor.
Yakın aylarda da işten çıkarmalar artan bir hızla de-
vam ediyor.
Hükümet, ekonomi politikası konusunda tam anlamıyla
bocalıyor.
Çünkü günün gereklerine uygun bir esneklik göstererek
“devletçilik” yapamıyor. Devletin ekonomiden elini tü-
müyle çekmesini isteyen bir dünya görüşüyle işbaşına
geldiği için, kurtuluşu, yine kesinkes özel girişimde arı-
yor. Gelişmiş ülkelerde aylardır süregelen “devletçi” uy-
gulamaları görmezlikten geliyor. Kapitalist düzenin ge-
reklerini yerine getiremiyor. Düzenin kendi iç işleyişi yö-
nünden de çok yanlış yapıyor. Oysa özel girişimcilikle ge-
lişen ekonomiler, ABD, AB ülkeleri ve diğerleri, özel gi-
rişimin başarısızlığını görüyor ve kamu kaynaklarını -hem
de çok büyük tutarlarda- “işsizliği önlemeyi” esas ala-
rak işletmeleri kurtarmak amacıyla kullanıyor.
Bizde ise hükümetin ekonomik yangın konusundaki
duyarsızlığı, muhalefetin vurdumduymazlığıyla tamam-
lanıyor.
Muhalefet, ekonomik bunalımdan çıkış için somut öne-
riler geliştiremiyor. Ekonominin hangi ürün ve hizmet üre-
ten sektörlerinin desteklenmesi gerektiği; yerel yöne-
timlerle de bağlantılı olarak işsizliğe somut “çözüm öne-
rileri” geliştirilmesi; devletin ekonomideki yerinin yeni ge-
lişmelere göre yeniden tanımlanması; ulusal ve uluslar-
arası kurumların, örneğin IMF’nin yeniden yapılanması
konularında Türkiye’nin geliştirmesi gereken öneriler mu-
halefetin aklına gelmiyor!
Böyle olunca da muhalefet, iktidarın karşısında, hal-
kın gönül rahatlığıyla oy vereceği bir “seçenek” olamı-
yor; kendisi için bu en uygun koşullarda bile çıkış yolu
oluşturamıyor.
Ülkemizde yolsuzluklar konusunda yaşananlar, siya-
setin tek sözcükle “yüzkarasıdır”. Siyaset, iktidarı ve mu-
halefetiyle adı yolsuzluğa karışanları “ayıklama” işlemi-
ni yapamıyor. Bu “bozuk yapıdan” ekonominin ağırlaşan
sorunlarına çözüm üretilmiyor.
Hem kendisini “eleştirenleri” “sapık” ya da “hain” ola-
rak görenlerden “demokratik duyarlılık” nasıl beklenir?
Türkiye demokrasisi, vurdumduymaz değildir; “duy-
mazdır”. Bunun “vurdum” kısmı yok. Ve o kısım olma-
dığı için geriye “duymaz” kalıyor. Bu sağır siyaset, işsizliğin
yıkıcı çığlığını bile duymuyor.
Yolsuzluğu duymayan işsizliği duyar mı?
yakupkepenek06@hotmail.com
İSTANBUL (ANKA) -
Real Hipermarketler Tür-
kiye Genel Müdürü Ku-
bilay Özerkan, Real’de
ucuz ürünlerin satõşõnõn
yüzde 60 arttõğõnõ, bu ar-
tõşõn temizlik maddelerin-
de yüzde 70, margarin ve
yağda yüzde 100 olduğu-
nu söyledi.
Özerkan, “Beyaz ek-
mek ve pasta satışlarımız
da aynı oranda arttı ve
satışlarım her iki ürün-
de de yüzde 30 yükseldi.
Kahvede yüzde 13 azal-
ma var. Deterjanda kü-
çük ambalajlara kayış
söz konusu” dedi. Özer-
kan, “Promosyonlarla
yeni istikametimizi daha
halka yönelik olarak de-
ğiştiriyoruz. Mağaza iç
tasarımlarımızı da Türk
toplumunun ihtiyaçları-
na ve beklentilerine uy-
gun hale getireceğiz” di-
ye konuştu.
‘Kâğõtlarõmõzõ
satmayõn’
PEKİN (AA) - Çin’in ABD’de
yatõrõm yapmaya devam etmesini
isteyen ABD Dõşişleri Bakanõ Hil-
lary Clinton, Çin’e, ABD Hazi-
ne kâğõtlarõna yatõrõmõnõ sürdür-
mesi çağrõsõnda bulundu. Pekin’i
ziyareti sõrasõnda, ABD Hazine kâ-
ğõtlarõnõn çok güvenli olduğunu be-
lirten Clinton, “Ayrıca bizim
ekonomilerimiz o kadar birbi-
rine bağlı ki biz gerçekten ya
birlikte kalkınacağız ya da bir-
likte batacağız” dedi.
Türkiye Gazeteciler Sendika-
sı’nın çağrısıyla atv, Sabah ve
dergi grubunun içinde bulunduğu Turkuvaz Medya Grubu çalışanlarının sürdür-
düğü greve destek amacıyla Beyoğlu’nda meşaleli yürüyüş yapıldı. Galatasaray Mey-
danı’nda grevdekiler adına basın açıklaması yapan Uğur Güç, “Uzlaşma sağlanın-
caya kadar, bu grevi sürdüreceğiz. Her gün saat 12.30’da Balmumcu’ya ziyaret, her
cumartesi günü de Taksim’den Galatasaray’a yürüyüş düzenleyeceğiz” diye konuştu.
NECDET ÇALIŞKAN
Dünya ekonomilerini sarsan küre-
sel kriz, bir tek gelişmiş ülkelerin
borçlanma maliyetlerini etkilemedi.
Ülkelere ekonomik durumlarõ, borç-
larõnõn yapõsõ ve finansal sõkõntõlarõ-
nõ dikkate alarak kredi notu veren de-
recelendirme kuruluşlarõ, ABD ve İn-
giltere başta olmak üzere krizin mer-
kezindeki ülkelerin notuna kõyama-
dõ. 2008’in eylül ayõndaki Lehman
Brothers’õn batõşõnõn ardõndan geçen
6 aylõk süreçte 16 ülkenin kredi no-
tunu düşüren, aralarõnda Türkiye’nin
de dahil olduğu 25 ülkenin “ekono-
mik görünümü bozuluyor” diyen
Fitch, Standart and Poor’s ve Mo-
ody’s, 16 zengin ülkenin AAA ile en
üst düzeyde olan notlarõna dokun-
madõ.
Üstelik hazõrladõklarõ rapor ve ya-
yõnlarla dünya piyasalarõnõn yönünü
etkileyen ve düzenli aralõklarla ge-
lişmekte olan ülkelerin kõrõlganlõk-
larõna dikkat çeken bu kuruluşlar, son
6 ayda mortgage krizinin en çok vur-
duğu ülkeler olan ABD ve İngiltere
ekonomisi hakkõnda yine tek satõr
olumsuz yorum yapmamaya özen
gösterdi. 12 trilyon dolarlõk borcu
olan ABD ve borçlarõ 10 trilyon do-
larõ aşan İngiltere için “mali yü-
kümlülüklerini karşılama kapasi-
tesi son derece güçlü” anlamõna ge-
len AAA notu veren bu kuruluşlar-
dan en çok etkilenenlerin başõnda ise
Letonya yer aldõ. Her üç şirket de bu
ülkenin notunu düşürdü. Letonya’nõn
ardõndan en çok notu düşürülen ül-
keler Rusya, Ekvador, Macaristan, Pa-
kistan ve İzlanda oldu. Son 6 ayda,
S&P 13 ülkenin, Fitch 6 ülkenin,
Moddy’s ise 4 ülkenin notunu kõrdõ.
ABD’DEN ÇİN’E RİCA
Neborçlarõveiflaslarõ,neçakõlanborsalarõ,nedekurtarmapaketleriABDveİngiltere’ninkredinotunukõrabildi
Bir tek kendilerine kõyamadõlar
Moğolistan, Sri Lanka, Ekvador ve Pakistan’õn notlarõnõ
resesyon nedeniyle kõran; Guatemala, Türkiye ve Jamaika
gibi ülkelerin “Görünümleri gittikçe bozuluyor” diyen New
York merkezli derecelendirme şirketleri, krizin nedeni olan
ülkeleri yok sayõp, 68 yõldõr ABD’ye en yüksek notu veriyor.
Guatemala bile etkilendi ama.. onlar asla
Trilyon dolarlõk kurtarma paketleri ile bile içinde bu-
lunduklarõ sõkõntõlarõ aşamayan ABD, İngiltere, Fransa
ve Almanya gibi ülkelerin ise AAA olan notlarõnõn dü-
şürülmesi gündeme gelmezken, ekonomik yapõsõ bozul-
duğu gerekçesiyle görünümü negatife çevrilen ülkelerin
başõnda Türkiye, Tayland, Pakistan ve Güney Afrika gös-
terildi. Küresel ekonomik kriz karşõsõnda gerekli önlemleri
almadõğõ gerekçesiyle görünümü bozulan ülkeler arasõnda
Kazakistan, Bahreyn, Moğolistan, Guatemala, Jamaika,
Meksika, Şili gibi ülkeler de yer aldõ.
Gözden çõkardõklarõ tek ülke ise İspanya oldu. S&P, ge-
çen ay İspanya’nõn kredi notunu AAA’dan AA+’ya in-
dirdi. Son 6 ayda sadece Slovakya’nõn kredi notu arttõ-
rõlõrken, Kenya da görünümü yükseltilen tek ülke oldu.
Son 20 yõldõr her üç kurumdan da “yatõrõm yapõlamaz”
seviye olarak kabul edilen BB düzeyini geçemeyen not-
lar alan Türkiye, kriz döneminde de umduğunu bulamadõ.
14 Kasõm’da S&P, “dõş finansman zorluklarõ” gerek-
çesiyle Türkiye’nin kredi notunun görünümünü, dura-
ğandan negatife çevirdi. Fitch, 14 Ocak’ta Türkiye’nin
BB(-) olan uzun dönemli döviz cinsinden kredi notunu te-
yit etti, Türkiye ekonomisinin görünümünü de “durağan”
olarak açõkladõ. 21 Ocak 2009’da da Moody’s, Türki-
ye’nõn dõş finansman kõrõlganlõklarõ artõyor dedi.
Notun yüksek olması o ülkeye uluslararası piyasalardan
daha düşük faizle borçlanma imkanı sunuyor.
ABD’nin
AAA olan
kredi notu
1941’den
bu yana
değişmedi.
Gazetecilerin dayanõşma yürüyüşü
Yurttaş ucuz
ürüne yöneliyor