28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kozmik İşler Sivil yargıç ve savcıların Seferberlik Tetkik Kurulu Karargâhı’nda yaptıkları onlarca saat süren incelemeler kamuoyunun dikkatinin bilinen adıyla Özel Harp Dairesi’ne yönelmesine neden oldu. Bu birim ne zaman ve hangi amaçla kurulu, anımsayalım. Dünkü Cumhuriyet’te de yer aldığı gibi, “Bu birim Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin olası bir Sovyet işgaline karşı, işgal altında direnişin gerçekleştirilmesi amacıyla ABD’nin önerisiyle kuruldu. Kurulduğu dönemde 14 ayrı bölgede Seferberlik Tetkik Kurulu olarak teşkilatlandırılan birim, daha sonra sayısı 22’ye çıkarılarak Seferberlik Bölge Başkanlıkları’na dönüştürüldü. Yoğun olarak etnik çeşitliliğin bulunduğu ve yabancı istismarına açık bölgelerde konuşlandırılan birimlerin görev tanımında da değişiklik yapıldı. Bir önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt döneminde yapılan değişiklikle, ‘olası bir düşman işgaline karşı gayri nizami harp tekniklerini planlamak ve savaş zamanında bunları uygulamak’ olan görev tanımı, ‘psikolojik, siyasi ve ekonomik iç ve dış savaş tehdidini’ de kapsayacak şekilde genişletildi.” 1950’li yıllarda günümüzdeki Milli Güvenlik Kurulu’nun işlevininkine benzer işlevler yüklenmiş olan Yüksek Savunma Kurulu’nun aldığı bir karar çerçevesinde, 27 Eylül 1952’de Milli Avcı Birlikleri’nin bir şubesi olarak kurulan birim şimdiki Özel Kuvvetler Komutanlığı içinde bir oluşum olarak faaliyete başladı. 1948 yılında ABD’ye “özel harp stratejileri eğitimi” için gönderilmiş 16 subay bu birimin çekirdeğini oluşturdu. Bu subaylar arasında yer alan Ahmet Yıldız, Alparslan Türkeş, Suphi Karaman ve Fikret Ateşdağlı’nın 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren subaylardan olduklarını, Turgut Sunalp’ın ise 12 Eylül 1980 sonrası kurulan “darbe yandaşı” Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin kurucusu ve genel başkanı olduğunu biliyoruz. Kamuoyunda Özel Harp Dairesi olarak bilinen bu birimin ilk eyleminin, ülkemiz için bir yüz karası olan 6-7 Eylül 1955 Olayları’nı planlamak olduğunu, bu birimde o dönem üsteğmen olarak görev yapan, yıllar sonra da Kurmay Başkanlığı’na getirilen eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Em. Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’ndan öğreniyoruz: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.” 1978’de Bülent Ecevit, başbakan olarak Sarıkamış’a gittiğinde Tümen Komutanı olan Sabri Yirmibeşoğlu Orduevi’nde kendisine ve eşine bir yemek vermişti. Ecevit, Özel Harp Dairesi’ne bağlı “sivil örgütte” görev alan bazı kişilerin terör olaylarında yer aldığından kuşkuluydu. Bu nedenle komutandan bilgi almaya çalışıyordu. Yirmibeşoğlu “Kuşkularınız yersiz” deyince Ecevit şunu sordu: “Farzımuhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?” Yirmibeşoğlu bu soruyu doğruladı: “Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır.” (Bülent Ecevit, DSP, 1991, s. 43) Sevgili okurlar, Em. Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun bu “kurumsal vatansever” arkadaşının kim olduğunu sanırım merak etmişsinizdir. Bir ipucu vereyim: Bu “vatansever”in adına Abdi İpekçi’nin öldürülmesi ve Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinden kaçırılması olaylarında rastladık; o dönem “Doğu’nun Başbuğu” olarak anılıyordu. Altı yıl cezaevinde kaldı. Daha ayrıntılı bilgi Süleyman Genç’in “Kuşatılan Devlet Türkiye” adlı kitabından alınabilir. Kimi dostlar “Türk gladyosu” olarak da anılan Özel Harp Dairesi’nde yapılan arama ve incelemeleri Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı girişilen bir saldırı olarak değerlendiriyorlar. Keşke bu incelemeler AKP iktidarı öncesi yıllarda yapılabilseydi. Ya da Türk Silahlı Kuvvetleri bu birimin geçmişte demokrasi, özgürlük ve insan hakları karşıtı eylemlerini eleştirel bir anlatımla bizzat açıklayıp bu birimi lağvettiğini kamuoyuna duyurarak, toplumu kuşku ve korkularından, kendisini de töhmet altında kalmaktan kurtarsaydı. Bizi de 2010’un arifesinde bu kozmik işlerden… dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “Bir ‘kültürler alaşõmõ’ olan Anadolu’daki asıl zenginliği- miz, ‘farklõ’lıklarımız değil, ‘benzerlik’lerimizdir”… Bu vurgulama, Mimarlar Oda- sõ’nõn 10-13 Aralõk’ta Antak- ya’da gerçekleştirdiği “Kültürel Çeşitlilik - Toplumsal Gelişim - Mimarlık Sempozyumu”nun “sonuç bildirgesi”nde yer alõyor. Fikir babasõ ise katõlõmcõlardan mimar Bozkurt Güvenç.. Genel merkezin Antalya, Adana, Gaziantep, Hatay, Mersin ve Kayseri şubeleriyle düzenlediği etkinlik, artõk “ya- şamsal” gereksinmeye dönüşen “Türkiye kültür politikası”nõ belirlemeye “katkı” amacõnõ ta- şõyordu... Çünkü “demokratik açılım” sürecinde özellikle “kül- türel çeşitlilik” söylemi günde- me egemen olurken, aynõ çeşit- liliğin çağlar boyu “ortak ka- rakter”leri de oluşturduğu ade- ta yadsõnõyor. Hele şu herkesin dilindeki “farklılıklarımız zenginliği- mizdir” sözü, sadece “fark- lı”lõklarõn önemsendiği bir ba- kõşla, adeta “ayrılıkçı eğilimler”i besliyor… Oysa çağlar boyu “ortak ya- şanmışlıklar”la yaratõlan ve “mozaik” yerine “alaşım” kav- ramõyla tanõmlanabilecek “ben- zerlikler”imiz, yöresel mimari- den hünerli yemeklere, yanõk türkülerden oyunlara ve inanç- larõn kutsal değerlerine kadar, her alanda görülebilir… Hatta bun- lar arasõnda en belirgin farklõ- lõklar gösteren “düğün”, “do- ğum” ve “ölüm” âdetlerinde bile… Bu nedenlerle etnik ve dinsel ayrõmcõlõğõn siyasi yükselişine karşõ tarihsel “Anadolu duru- şu”nu anõmsatarak “asıl zen- ginliğimiz benzerliklerimiz- dir” diyen mimarlarõmõz, kültü- rel çeşitliliği õrkçõlõktan koru- mayõ da hedefleyen sempoz- yumda özetle şu saptamalarõ yaptõlar: ‘Yaşamsal’ anımsatmalar 1- Ulu önder Atatürk’ün “Tür- kiye Cumhuriyetinin temeli Kül- türdür” sözü, Anadolu’da her türlü ayrõlõkçõlõğa karşõ bugün çok daha yaşamsal değer ka- zanmõştõr; “Biz 5000 yıldır bu topraklardayız” vurgulamasõ ise õrkçõlõk ve dinciliğin siyasal ay- rõmcõlõklarõna karşõ “Cumhuri- yetin yurttaşlık felsefesi”ni özet- lemektedir. 2- Dünyanõn imrendiği uy- garlõk zenginliklerine sahip bir ülkede, küreselleşmenin sömür- geciliğe hizmet eden tek tip kül- tür dayatmalarõna karşõ, ulusal kültür politikasõnõn belirlenme- si, savunulmasõ ve yaşama geçi- rilmesi; “Cumhuriyetin 85 yıl- lık kazanımları”na da sahip çõ- kõlan bir sorumluluk içinde ta- rihsel yükümlülüktür. 3- Devlet kültür karşõsõnda yönlendirici ve belirleyici de- ğil, “gözetici ve geliştirici” işlev üstlenmelidir. Anadolu’nun bin- lerce yõllõk yaşanmõşlõk değerle- rinin tümüyle ve ayrõmsõz “Cum- huriyet kültürünün temeli” ola- rak kucaklanõp geleceğe de ay- nõ birliktelikte aktarõlmasõ, kül- tür politikasõnõn “öncelik”li ama- cõ olmalõdõr... 5- Kültürel gelişmede “eğitim”in belirleyiciliği yadsõnamaz. Tarihsel kaza- nõmlarõna yabancõlaşmamõş kuşaklarõn yetişebilmesi için kültür, sanat ve geleneksel değerlere ağõrlõk verilen bir temel eğitim hedeflenmeli; siyasal tarihle yetinilmeden, uygarlõk ve toplumsal tarihe önem verilmeli; mimarlõk ve şe- hircilikte de geçmiş değerlerin çağdaşla buluşturulmasõ hedef- lenmelidir... 6- Sempozyum; siyasal gün- demde öne çõkan “kültürel fark- lılıklar” söylemini ve bunlarõn “zenginlik” olduğu vurgulama- larõnõ “ihtiyatlı bir memnuni- yet”le karşõlamakta; aynõ söyle- min “ayrılıkçı politikaların ma- zeretleri”ne dönüşme eğilimlerini de kaygõ verici bulmaktadõr. Anadolu’yu diğer kültürel ve si- yasal coğrafyalardan ayõran te- mel niteliğin, kültürel “farklı- lık”larõn aynõ zamanda “köklü beraberlikler”le yaşanmasõdõr. Bu nedenle sempozyum, Cum- huriyetimizin temeli ve ulusal birlikteliğin kuşaktan kuşağa güvencesi olacak asõl zenginli- ğimizin farklõlõklarda değil, “ben- zer”liklerde görülmesi gereğini önemle anõmsatmakta; ortak esenliğimizin “beraberliklerin kültürel alaşımı”nda olduğunu yaşamsal bir uyarõ olarak ilan et- mektedir. 2010’un, işte bu uyarõlarõn önemsendiği; ulusal bağõmsõzlõ- ğõmõzõn ve toplumsal birlikteli- ğimizin binyõllardan gelen ortak uygarlõk birikimlerimizle gü- venceye bağlanacağõ bir yõl ol- masõ dileğiyle… ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Mimarlarõn 2010 Çağrõsõ: Asõl Zenginliğimiz ‘Benzerlik’lerimizdir HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 30 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Amerika gibi olalım: Marketlerde silah da satalım! Sadi Yak: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne darbe uyduramadık, birkaç suikast senaryosu verelim!” İlaç Tayfun Timoçin: “İlacın markette makarnayla yan yana satılmasına niye kızıyorsunuz? Demokrasi de makarnayla yan yana duran kömüre satılmadı mı?” Adalet Necati Cebe: “Kozmik sırların açıklanması serbest, Deniz Feneri sırlarının açıklanması yasak. Adaletin böylesinin hakkından ancak Osman Baydemir gelir!” YağmurDeniz Apostrof’a yazmak çok yakışıyor TÜRK Silahlı Kuvvetleri’nin yerine yeni bir ordu kurulmasını önermişti birkaç ay önce eski ülkücü yeni İslamcı Mümtaz Apostrof Er Türköne. Apostrof deyip geçmeyin, adam karısının milletvekilliği münasebetiyle civan padişahının damadı sayılır. Devlet için kurşun atanın da kurşun yiyenin de şerefli sayıldığı bir dünyanın mümtaz elemanı! Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yerine yeni bir ordu kurulması önerisine çok kişi gülüp geçti ama işte bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en mahrem yerlerine girdiler ve hükümetiyle, ordusuyla “uyum” içinde operasyon üstüne operasyon yapıyorlar. Bir günde ordu yeniden kurulmayacak tabii ki ama bir şeylerin başlatıldığı kesin! Durum böyle olunca Apostrof’u ciddiye almak gerektiği anlaşılıyor. Adamın son marifeti, gündemin tozu dumanı arasında cezaevine giderek Ankara Bahçelievler’de Türkiye İşçi Partili yedi öğrenciyi öldüren ülkücü katil arkadaşı Haluk Kırcı’yı ziyaret etmek oldu. Ziyaretin nedenini soranlara da yazdığı kitap nedeniyle aynı davanın ülkücü katillerinden Ünal Osmanağaoğlu’nu da başka bir cezaevinde ziyaret ettiği. Yaz, Apostrof yaz, sana yazmak çok yakışıyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRK Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik olarak yürütülen asimetrik psikolojik savaşın “doğrudan operasyon”a dönüştüğünü anlatıyor Bülent Esinoğlu: “İçinde yaşadığımız süreci değerlendirmek ve ne olduğunu anlamak için epey zihin mesaisi sarf ettik. Asimetrik savaş mı, psikolojik savaş mı diye epey oyalandık. Şimdi de kurumlar arası savaş mı, hükümet ile ordu arasındaki savaş mı diye son olayların içine girdik. Bir zamanlar bu günleri öngörmeye ve anlatmaya çalışırken, bazıları bize savaştan bahsediyorsunuz, bu bir abartıdır diye eleştiri yapıyorlardı. Bakıyorum, o eleştirileri yapanlar bir savaştan bahseder oldular. Bizler savaş mıydı, psikolojik miydi diye zaman kaybederken, Gladyo yargı, bürokrasi ve ordu içindeki örgütlenmesini her türlü operasyon yapacak aşamaya getirdi. Genelkurmay’ın kalbine girdi ve şimdi belge topluyor. Yanlış bir şekilde, bir yıla yakın tartıştığımız, belgeler ıslak mıydı, yaş mıydı meselesinin sonuna geldik. Çünkü irticaya karşı eylem planları ordunun asli görevlerindendi. Hükümet ve dış güçler, ordu üzerine öyle bir baskı yaptı ki, bir cesur paşa çıkıp da bu bizim aslı görevimizdir diyemedi. O mevzi kaybedilince, Gladyo şimdi bir üst mevzii işgal etmeye çalışıyor. Kozmik arşivden bir sürü doküman alacaklar. Bunların içinde irtica ile ilgili olanları da olacak. Gladyonun doğrudan kendisi ile ilgili olanları da olacak. Bu dokümanlardan irtica ile ilgili olanları açıklayacaklar. Bir zamanlar orduda mevcut olan Gladyo ile ilgili olan evrakları açıklamayacaklar. Gladyoya ait evraklar açıklanırsa içinden Amerika ve şimdiki veya önceki siyasilerin çoğu çıkacak. Operasyonu yapan Gladyo istediği evrakı verecek kullandırtacak, istemediğini vermeyecek. Bir süre bu yeni çıkanları tartışacağız. Ordu kumanda kademesi biraz daha yıpranacak. Dürüst ve Amerika karşıtı olan paşalar ve subaylar temizlenecek ve yollarına devam edecekler. Böylece zibidi aydın yorumu meşruiyet kazanacak. Hani demiyorlar mı, kim suçlu ise cezasını çeksin. Elbette suçlu olan cezasını çeksin de, bu operasyonlar sonunda ortaya öyle bir durum çıkacak ki, aslında bu devlet için görevini yapanlar tasfiye olacaklar. Ama Gladyo sanmasın ki, bu iş burada bitecek. Bu kez hesap dışı bıraktıkları asıl kuvvetler ortaya çıkacak. İşçi, eczacı, itfaiyeci, sağlıkçı, taşımacı, ulaştırmacı çıkacak. Yani halk çıkacak.” Gladyo SESSİZ SEDASIZ (!) HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Ordu ve Giresun yöresinde, soğanla- rõ yemek yapõmõnda kullanõlan bir tür çiğdeme verilen ad. 2/ İşsiz, aylak... Av- rupa’da bir õrmak. 3/ Geminin çektiği su- yu göstermek için baş ve kõç bodosla- malarõ üzerine ko- nulan işaret... Çõ- karma işleminde kullanõlan işaret. 4/ “Gü- müş sepet” de denilen ve pembe ya da beyaz çiçek- ler açan bir saksõ bitkisi. 5/ Renyum elementinin sim- gesi... Bir ülkeyi silah gü- cüyle ele geçirme. 6/ Gü- zelin ve güzel sanatlarõn doğasõnõ inceleyen felsefe dalõ. 7/ Küçük su kanalõ... İtici neden, güdü. 8/ Kõr- mõzõ bez üzerine kõlaptanla işlenmiş, kenarlarõ saçaklõ bir tür başörtüsü... Bir nota. 9/ Kayõnbirader... Orta Anadolu’ya özgü çoban köpeği cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Karameke” de denilen bir tür yabanördeği. 2/ 1950’li yõllarda ülkemizde büyük seyirci toplayan Hint fil- mi... Evcil bir geyik. 3/ Güzel çiçekli bir süs bitkisi... Ucu yanõk odun. 4/ Kantoda Doğu giysileriyle yapõlan dansõn adõ. 5/ Bir nota... Yayõlma, kaplama, sarma. 6/ Kusurlu bir organõ düzeltmek ya da güzelleştirmek amacõyla uygula- nan yöntemler. 7/ İki iletken arasõnda meydana gelen son derece õşõklõ elektrik boşalõmõ... Uluslararasõ Tiyatro Ens- titüsü’nün simgesi. 8/ Yarõ kavrulmuş kahve... Lantan ele- mentinin simgesi. 9/ Küçük erkek kardeş... “Denizkazı” da denilen bir kuş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z İ M A M D A R E M A R E R O T N E T T E P K İ O C A K Z A A F F E D E R A L O O O L E I R B A R Y A K U T İ D T O Y M İ A L İ N A Z İ K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Uyduruk
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear