Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
15 ARALIK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
“Açılım”ın, ülkenin en önemli partilerinden birisinin,
DTP’nin kapatılması ile duvara çarpacağını rüyasında
görmüş olsa, Başbakan kan ter içinde uyanarak en
yakınlarına, yaşadığı kâbusu anlatmaz mıydı?
Benim, sadece bir tahmin olarak okurlarımla
paylaştığım bu soruya verilecek yanıtı, iktidar
partisinin bugünkü grup toplantısından öğrenebilecek
miyiz?
AKP Genel Başkanı, kendilerinden ve DTP’den
başka partilerin levha bile asamadıklarını övünerek
söylediği Doğu ve Güneydoğu’da, Anayasa
Mahkemesi’nin kararından sonra tek başına kalmış
olmaktan dolayı gizli sevinç naraları mı atacak?
Yoksa, bölgenin ümmetçiliğe ve ırkçılığa dayanan
toplumsal yapısını altüst etmeden demokratik
açılımdan söz edilemeyeceğini geç de olsa
anlayabilecek mi?
Daha önce anlamış olunsaydı, bir yandan
vatanımızın bu bölgesinde işsizliği devlet eli ile
önleyecek fabrikaların açılması, feodalitenin sona
ermesi, toprağın işleyenlerce sahiplenilebilmesi
doğrultusunda bir şeyler yapılamaz mıydı?
Keza, Siyasal Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu
masaya yatırılarak baraj heyülasını en azından insaf
ölçülerine indirecek adımlar atılması için partiler
arasında toplantılar başlatılmaz mıydı?
Oysa partiler, yani liderler arasında toplantı
diyebileceğimiz ve demokratik siyasetin adabı
muaşereti olarak da adlandırabileceğimiz küçük
buluşmalara çoktan sırtını dönmüş bir ülke olmadı mı
Türkiyemiz?
60’lar sonrasının deneyimleri
27 Mayıs darbesinden sonra, bozulan siyaset
düzenini yeniden oluşturmak amacı ile, politik hiçbir
deneyimi olmayan Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in
sık sık başvurduğu yuvarlak masa toplantılarının ne
kadar yararlı olduğunu görmek için Cumhuriyet Halk
Partililer ile Demokrat Partililerin birbirlerini hasım
olarak kabul ettikleri o dönemden sonra, herkesin bu
ülkenin eşit yurttaşları olduğunu öğrenerek askeri
darbe girişimlerini önlemek de dahil, en çetin sorunları
koalisyon hükümetlerinin içinde omuzladıklarını
yaşamadılar mı politikacılarımız?
Açılım olayı bir büyük buluş olarak gündeme
getirildiğinde, muhalefet partilerinin gösterdiği haklı
refleksi gidermeye yardım amacı ile DSP Genel
Başkanı Masum Türker, Cumhurbaşkanı’na bir
mektup ile başvurmuş ve TBMM’de temsil edilen
partilerin Çankaya’da başkanlığı altında
toplanmasını önermişti.
Çankaya bu girişimi o gün gündemine bile almadı.
Medyamız, önce partiler arasında barışçıl bir
diyaloğun başlamasını sağlayabilecek öyle bir
toplantıyı, TBMM’nin en küçük partisinden geldiği
için olmalı, haber değerinde görmedi.
Cumhurbaşkanlığı’ndan bir görevlinin, nice sonra
başvuruyu yapan parti başkanına mahcup bir telefon
açarak liderler arasında mutabakat sağlanamayacağı
için, DSP’nin önerisinin gerçekleştirilemediğini
öğrendiğimizde, siyasetin gündemini “açılım” adına
PKK terör örgütü ile onun 40 bin insanımızın
ölümünden sorumlu lideri doldurmuş değil miydi?
İmralı’dan gelen çözüm önerileri raporunun
hükümetin önünde olduğunu bildiren haberleri “Öyle
bir şey olur mu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir
terör hükümlüsü ile diyalog penceresi açar mı?”
diye yalanlayabilen tek yetkili oldu mu?
PKK istese Tokat katliamını
üstlenmekte gecikebilirdi
Aksine, Habur karşılamaları ile de yetinilmediği için
o üniformalı teröristler bölgede mitingler düzenleyerek
halka, asıl söz sahiplerinin İmralı ve PKK olduğu
görüntüsünü vererek DTP’yi baskı altına almalarına
hükümet olarak seyirci kalmanın sonuçlarının hesap
edilmediği görülüyor.
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı’nın DTP hakkında açtığı davanın
incelenmesini bitirmiş ve kararı mümkünse cuma
günü açıklayabileceğini bile kamuoyu ile
paylaşmıştı.
O zaman dilimi içinde Tokat’ta gerçekleştirilen
katliamı, Bülent Arınç, Başbakan Vekili olarak
neredeyse bir “derin devlet işi olarak” perdelemek
amacıyla seferber olmuştu. Medyanın 40 yıllık
deneyim sahipleri diye parlatılarak haber kanallarında
ahkâm kestirilen malum isimleri de, Arınç’ı, hatta
Gül’ü bu çabada yalnız bırakmamışlardı.
Derken PKK’nin Tunceli kolu, mahkeme kararının
açıklanmasını beklemek gereğini duymadan, 7 erin
katilinin kendileri olduğunu açıklayarak DTP’deki barış
yanlılarının ağızlarını daha da kapatma stratejisini
devreye soktular.
Bugün mahkeme kararı ile kapatılmış olan DTP’nin,
artık sine-i millete dönmesi gibi sözlerin politik lügatte
geçerliği de yoktur. Zira kapatılan bir partinin
milletvekilleri, şayet bireysel ceza almamışlarsa
bağımsız birer üye olarak milletvekilliğinin
dokunulmazlık kurumundan da özlük haklarından da
yararlanmayı sürdürürler.
Bilirler ki TBMM’deki AKP’li çoğunluk onları özürsüz
devam etmedikleri için ya da istifa ettikleri için
içtüzükteki oylama maddesine sığınarak tasfiye
etmeyecektir.
Ahmet Türk’ün de söylediği gibi, siyaset boşluk
kabul etmeyeceği için de yeni bir bölge partisi DTP’nin
yerini almak amacı ile en elverişli zamanda
kurulacaktır.
Ama başta iktidar partisi, politik yaşamın öteki
argümanları seçim ve partiler yasalarında çözüm
getirmeyi kendi çıkarlarına ters gördükleri için duruma
el koymazlarsa yaranın kangrenleşmesi
önlenemeyecektir.
Yani terör örgütü, politik kulvarda kendi yerini
doldurmanın yöntemlerini aramayı sürdürecektir.
Onun için Çankaya’nın bir an önce devreye
girmesi ve Cumhurbaşkanı’nın Arnavutluk
gezisinde Fikret Bila’ya sözünü ettiği yuvarlak masa
toplantısını gerçekleştirmesi gerekiyor.
Abdullah Gül, bu bunalımlı dönemde
Cumhurbaşkanı olarak karşısına gelen fırsatı iyi
değerlendirebilir. Bundan sonrası için görevine tarafsız
olarak hizmet edebileceği görüntüsünü verebilir.
Önce vatandaşlarına seslenerek gerekçeli bir
konuşma ile parti başkanlarını Çankaya’da
toplantıya çağırabilir.
Onlara seçim ve partiler kanunundaki değişiklikleri
gerçekleştirmeleri için vatandaşların önünde işbirliği
yapmalarının neden gerektiğini anlatarak bu bunalımın
çözülmesinde kendisine düşen görevin çözülmesi için
düğmeye basan kişi olur.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Bunalımı Çankaya Çözebilir
Özkan, Balbay ile arasõnda örgüt-
sel bağ bulunduğuna ilişkin iddiala-
rõn asõlsõz olduğunu ifade etti. Öz-
kan’õn sorularõ üzerine Balbay, “ye-
ni bir parti kurması ve partinin ba-
şına geçmesi konusunda Özkan’ı
yönlendirdikleri” iddiasõnõn doğru
olmadõğõnõ dile getirdi.
Özkan, sorularõnõn ardõndan “Mus-
tafa Balbay, çok değerli bir ente-
lektüeldir. Türk basın sektörünün
yetiştirdiği ender gazetecilerden
birisidir. Ancak bu durum, Tuncay
Özkan ile dost olacağı anlamına
gelmez” dedi. Özkan, “Çölaşan dos-
tumdur, baş başa yemekler yedik.
Ama Balbay ile hiç baş başa yemek
bile yemedim. Bize bu haksızlığı na-
sıl yaparlar” diye konuştu.
Adını burada öğrendim
Emekli Albay Hasan Atilla Uğur
da, Balbay’a “Benimle kaç kere
nerede görüştünüz? Hilafetin kal-
dırılmasının 80. yıldönümü ile ilgili
toplantıda ben var mıydım, size
darbeyi çağrıştıran konuşmalar
yaptım mı, benden baskı, şantaj
gördünüz mü, aramızda belge alış-
verişi oldu mu” sorularõnõ yöneltti.
Balbay da şu yanõtõ verdi: “Hasan
Atilla Uğur’un adını burada öğ-
rendim. Bana kendini Kürşat diye
tanıtmıştı. Jandarma Genel Ko-
mutanlığı’nda Levent Ersöz’ün ma-
kamında 2 kez görüştük. Kendisi-
ne ‘albay’ diye hitap ettim. Hilafe-
tin kaldırılması ile ilgili toplantıya
da gazeteci olarak katıldım. Katı-
lanlar arasında dönemin 2. Genel-
kurmay Başkanı İlker Başbuğ’u
gördüm. Atilla Uğur’u görmedim.”
Selçuk neden kefil oldu?
Eski Esenyurt Belediye Başkanõ
Gürbüz Çapan da Balbay’a “Er-
söz’ün odasında yapılan görüşme-
nin kayıt altına alınmasından do-
layı kendinizi nasıl hissediyorsu-
nuz” diye sordu. Balbay da “İnsanın
gizlice görüntüsünün alınması hoş-
bir şey değil. Üzüldüm ve yadır-
gadım” diye yanõt verdi.
Çapan’õn “İlhan Selçuk bana
neden kefil oldu” sorusunu Balbay
şöyle yanõtladõ: “Savunmamda, Ça-
pan ile birlikte çok çektik demiştim.
Gazeteden hisse alan 200 kişiden bi-
riydi. O dönemde çok çalkantı ol-
du gazete satıldı diye. Piyasada
bir şirketten hisse alarak o şirkete
sahip olunamayacağını anlattık.
Çapan hakkında devlet düzeyinde
hakaretamiz konuşmalar oluyordu.
Selçuk da ‘ben kefilim’ demişti.”
Çapan ise Jandarma Genel Komu-
tanõ ve MİT Müsteşarõ’nõn kendisi
hakkõnda terör örgütleri PKK ve
DHKP/C’ye yardõm ettiğini söyle-
diklerini ifade etti. Çapan, “Doğru-
yu söyleyen hiçbir köyde barına-
mıyor. Doğruyu söylediğim için
CHP’den attılar beni. Ayrıca dö-
nemin Jandarma Genel Komuta-
nı benim hakkımda ‘pislik’ diyor.
Bana pislik diyorlar, hakaret edi-
yorlar. Savcı da alıp bizi aynı ör-
güte sokuyor. Bu örgütü savcı kur-
muş” diye konuştu.
Metni görmedim
Eski polis müdürü Adil Serdar Sa-
çan, emniyette Fethullahçõlarõn ör-
gütlenmesiyle ilgili 2001’de Cum-
huriyet Savcõlõğõ’ndan aldõğõ izin
belgesinin İçişleri Bakanlõğõ mühür-
lü 66 sayfalõk metninin Ankara Bü-
ro’da yapõlan aramada bulunduğunu
anõmsatarak “66 sayfalık metni bi-
liyor musunuz?” dedi. Balbay, Fet-
hullah Gülen’e dava açõldõğõnõ, bu
nedenle birçok haber yapõldõğõnõ
anõmsatarak, “İlgili muhabir arka-
daşlara da birçok belge geldi. O bel-
geyi görmedim, bana gösterme-
mişler” dedi. Balbay, Saçan’õ ka-
muoyunda hakkõnda çõkan haberler-
den bildiğini, tanõşõklõğõ bulunmadõ-
ğõnõ, hiçbir bilgi ve belge almadõğõnõ
söyledi. Sanõklarõn sorularõndan son-
ra emekli Tuğgeneral Levent Er-
söz’ün avukatõ Ali Rıza Dizdar,
Balbay’a Ersöz ile kaç kez, nerede
görüştüğünü sordu. Balbay, Ersöz ile
TBMM’nin karşõsõndaki eski Jan-
darma Genel Komutanlõğõ binasõndaki
makamõnda birkaç kez görüştüğünü
dile getirerek iddianamede görüşme
sayõsõnõn daha çok gösterildiğine
dikkat çekti. Balbay, görüşmeler sõ-
rasõnda Atilla Uğur’dan başka kim-
senin yanlarõnda olmadõğõnõ belirtti.
Dizdar’õn Jandarma Genel Komu-
tanlõğõ makamõnda İlhan Selçuk’un da
katõldõğõ gizli toplantõ yapõlõp yapõl-
madõğõna ilişkin sorusunu Balbay,
“Bir kuvvet komutanı odasında
gizli toplantı yapıldığı iddiasını
takdirinize bırakıyorum” diye ya-
nõt verdi. Dizdar’õn sorularõ üzerine
Balbay, ilişkilerinin gazetecilik sõ-
nõrlarõ içinde olduğunu yineleyerek,
“Ersöz’e ‘albayõm, paşam’ derdim.
Ağabey demezdim. O da bana ‘Sa-
yõn Balbay’ diye hitap ederdi.
Balbay, Prof. Mehmet Haberal’õn
avukatõ Yasemin Antakyalıoğlu’nun
sorularõ üzerine “Kent Otel’deki
toplantılara Haberal katılmadı.
İddia makamı karıştırmış. Habe-
ral’ın katıldığı Milli Egemenlik
Grubu tarafından düzenlenen top-
lantılarla benim katıldığım top-
lantıların bağlantısı yok” dedi.
Ankara’daki gruplar
Avukatlarõn ardõndan Balbay’a üye
hâkim Hasan Hüseyin Özese soru-
lar yöneltti. Özese, Balbay’õn ifade-
sinde geçen, Ankara’da toplantõ ya-
pan 20 ayrõ grubu açõklamasõnõ iste-
di. Balbay, “Şimdi zorlasam 25 bi-
le diyebilirim. Ankara’da her gün
yeni bir hükümet kurulur. Şu an-
da DTP kapatıldı, en az 5 ayrı ye-
ni parti için görüşme vardır. Bu gö-
rüşmeler daha sonra gruplaşmaya
döner. Mesela Mini Ehl-i Dil diye
bahsedilen grup, Ankara Valisi
Kemal Önal’ın da içinde olduğu bir
gruptur. Yılda bir toplanırdık.
Hikmet Sami Türk, eski AKP An-
talya Milletvekili Mehmet Dülger,
Yekta Güngör Özden, Teoman
Ünüsan katılırdı. Kent Otel’de dü-
zenlenen toplantıya 20 Yargıtay,
Danıştay üyesi, 5 belediye başkanı,
10 kadar profesör, aralarında To-
lon ve Eruygur’un da olduğu 4-5
emekli asker, 2-3 STK önderi ge-
lirdi. Bahsettiğiniz Kırklar Gru-
bu’nu bilmiyorum. Diyalog Gru-
bu’nun toplantılarına bir kez ka-
tıldım. Bu toplantılara katılanların
bazıları şu an parlamentoda. Gö-
rüş alışverişi şeklinde geçerdi” di-
ye konuştu.
Özese’nin ‘Strateji’ eki ile ilgili
yönelttiği sorularõ Balbay, “Musta-
fa Özbek beni 40. kuruluş yıldö-
nümlerinde konferansa çağırdı.
Strateji eki çıkaralım, hem bu ma-
kaleleri, hem Cumhuriyet’e gelen
makaleleleri yayımlarız dedik.
Strateji ekinde teröre övgü yapılan
tek bir yazı bulamazsınız. Ne yazık
ki bu dergi terör örgütü faaliyeti
gibi gösteriliyor” diye yanõtladõ.
Büyükelçiye mi
savcıya mı?
Balbay, 30 Kasõm 2009 tarihli bir
gazetede bazõ AKP’lilerin dönemin
Amerikan Büyükelçisi Edelman’õ
ziyaret ettiklerine ve “Ayışığı, Sarı-
kız, Yakamoz” planlarõyla ilgili
görüştüklerine ilişkin haber yayõm-
landõğõnõ söyledi. Haberde AKP hü-
kümetine yakõn isimlerin “darbe
olabileceği” kaygõsõnõ ABD Büyük-
elçisi Eric Edelman’a ilettiğini yaz-
dõğõnõ anlatan Balbay, iddianamenin
134. sayfasõndaki “darbe girişimle-
riyle” ilgili bölümlere dikkat çekti.
Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in
“Davanın özü, Ayışığı, Sarıkız, El-
diven, Yakamoz; bu davanın, ikin-
ci davanın özü” sözlerini anõmsatan
Balbay, şöyle devam etti: “Savcı da-
vanın özünü çağırdı. Kuvvet ko-
mutanlarının ifadesini aldı, mah-
kemeye sevk etmedi. O oturumda,
‘Ben buradayõm, günlükleri yazanlar
nerede?’ diye sormuştum. Şimdi bu
soruya ek yapıyorum. Darbeyi ya-
pacak olanlarla, darbeye maruz
kalacaklar nerede? Bir kişiye bir
şey yapılacaksa o kişi çağrılmaz
mı? ‘Sana böyle bir şey yapõlacak-
mõş’ denilmez mi? Böyle bilgisi
olanların gidecekleri yer ABD bü-
yükelçisi mi, Türkiye’nin cumhu-
riyet savcısı mı? Daha önce ‘Gün-
lükleri olanlar nerede’ diye sor-
dum. Şimdi ek yapıyorum. Buna
maruz kalacak olanlar nerede?
Onlara sorulması gereken sorula-
ra ben muhatap oluyorum. Ben en
fazla tanık olabilirim.”
“Ben bir şey üretmedim” diyen
Balbay, şunlarõ söyledi: “Buna maruz
kalanlar nerede? Şimdi de Balbay
üretti diyorlar. Bunlar kamuoyuna
yansıyan şeyler. Abdullah Gül ‘2004
yõlõnda haberim vardõ’ diyor. Yazıcı-
oğlu, Bülent Arınç ‘istihbarat vardõ’
diyor. ‘Sana böyle bir şey yapõlmõş-
sa sen ne yaptõn’ diye sorulmuyor. Si-
gortadan destek almak için gerçek
olmayan şeyler yazılır ya. Seçmeni
yanıltmak, pardon sigortayı ya-
nıltmak suç değil mi? ‘Bana destek
ver zor altõndayõm’ diyor.”
Balbay 10 aydõr tutuklu olduğunu
ifade ederek “Hukuk bunun nere-
sinde? Yapanı ve muhatap olanı
yok mu? Hafta sonunda Arabesk
filmini izledim. Bu dava Arabesk
filminden daha arabesk” dedi.
Mektup yok
Özese’nin “Genç Subaylar Te-
dirgin” haberine ilişkin mektuplarõ
sormasõ üzerine Balbay, “Mektup
yok. Bir kara mizah yapabilir mi-
yim? Size mi geldi? Haberi tekrar
okuyunuz. O haberin ruhu genel
rahatsızlıktır” diye konuştu. Balbay,
“Ergenekon” diye bir terör örgütü
duymadõğõnõ, ama Can Dündar ve
Enis Berberoğlu’nun yazõlarõnda
“devlet içinde bir yapılanma” diye
söz ettiklerini belirtti. Özese’nin İl-
han Selçuk’un bazõ telefon konuş-
malarõnõ sormasõ üzerine Balbay,
“Cumhuriyet gazetesi gizli örgüt
değil. Bu yapının etkin olabilmesi
için herkesle konuşabilir” dedi.
Gazetemiz Ankara Temsilcisi, ‘Darbeyi yapacak asker nerede, maruz kalan hükümet üyeleri nerede’ diye sordu
Balbay’dan bir soru dahaBaştarafı 1. Sayfada
Özese’nin, Cumhuriyet gazetesinde 23
Mayõs 2003 tarihinde yayõmlanan
“Genç subaylar tedirgin” başlõklõ
haberine ilişkin sorusu üzerine Balbay
şunlarõ şöyledi: “Genelkurmay Baş-
kanı 1.5 saat Başbakan ile görüşmüş.
Genelkurmay Başkanı ‘Hepimiz ra-
hatsõzõz’ demiş. 21 Mayıs günü 2-3
kaynaktan bilgi aldım, 22 Mayıs gü-
nü Başbakanlık’tan da bilgi aldım,
doğrulattım. Haberde ‘Hepimiz ra-
hatsõzõz, genç subaylar da rahatsõz, Av-
rupa Birliği’ne karşõymõşõz gibi izlenim
var, Avrupa Birliği yasalarõ, Türk Silahlõ
Kuvvetleri’ni yõpratma çabalarõnda
AKP milletvekilleri de destek veriyor’
gibi beş konu vardı. Haber ‘Genel-
kurmay Başkanõ dedi ki’ diye anlatılı-
yordu. Aradan yıllar geçti. Özkök ta-
nık olarak ifade verdi. ‘Bize bazõ bil-
giler geldi. Başbakan’a ilettim’ diyor.
Balbay’ı doğruluyor. Bu haberde,
bir toplantının, bir durumun, bir
görüşmenin içeriğinin haber yapıl-
ması, açıklığa kavuşturma var. Ben
haberden sonra daha dikkatli olma-
yı görev saydım.”
Dönemin Genelkurmay Başkanõ Hil-
mi Özkök’ün “Genç subaylar tedir-
gin” haberinden sonra 12 gazeteciyle
toplantõ yaptõğõnõ ve “Dedikodu üre-
tenleri lanetliyorum” dediğini belirten
Balbay, “Özkök ‘Rahatsõzlõk varsa he-
pimizde var’ dedi” diye konuştu. “Ken-
disinin Genelkurmay Başkanı’nın
açıklamasından önce rahatsızlıktan
bilgisi olup olmadığı” sorusuna Balbay,
“Duydum, herkes duydu. Her şey gül-
lük gülistanlıktı da ben mi yanılttım?
Kimi rahatsızlıklar duydum. ‘Böyle
gitmez’ diyenler olduğunu duydum”
yanõtõnõ verdi. AKP milletvekili Dengir
Mir Mehmet Fırat’õn da TSK’deki ra-
hatsõzlõktan haberi olduğunu anlatan
Balbay, Devlet Bakanõ Hayati Yazı-
cı’nõn 28 Kasõm 2009’da bir gazeteye
verdiği röportajda, “Fırat ile aynı mek-
tubu aldık. Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz.
Darbe planları anlatılıyordu” dediğine
dikkat çekti. Darbe planlarõndan habe-
ri olmamakla birlikte rahatsõzlõğõ bildi-
ğini söyleyen Balbay, Radikal Gazete-
si Genel Yayõn Yönetmeni İsmet Ber-
kan’õn da 2 Aralõk 2009 tarihindeki ya-
zõsõnda, “2003-2004 tarihindeki dar-
be hazırlıklarından bilgim vardı”
şeklinde ifadeler yer aldõğõnõ belirtti.
‘Hepimizrahatsızız,gençsubaylardarahatsız’
Mustafa Balbay.
BALBAY’IN SORGU VE SAVUNMASI TAMAMLANDI
Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu,
sorusu üzerine Balbay “Genç Su-
baylar Tedirgin” haberine tekzip
gelmediğini ifade etti. Haşõloğlu, Bal-
bay’a genç subaylar haberi ile ilgili
“Duyum dışında bir kaynağınız var
mıydı, belgeniz var mıydı” diye sor-
du. Birden fazla kaynakla görüştüğünü
anlatan Balbay, “O haberi yapmak 3
gün sürmüştü ama o haberi anlat-
ması 5 yıldır sürüyor” dedi. Haşõ-
loğlu’nun “Cumhuriyet Vakfı’nın
gelir kaynağı nedir” sorusu üzerine
Balbay, gazetede muhasebe görevinin
bulunmadõğõnõ belirtti.
Erdoğan’la da görüştüm
Eruygur ile birkaç kez görüştüğü-
nü söylediğinin anõmsatõlmasõ üzeri-
ne Balbay, “Başbakan Erdoğan ile
kaç kez görüştün diye sorsalar bir-
kaç kez derdim. Sonra koğuşta dü-
şündüm. Mesela Erdoğan ile en az
15 kez görüştüğümü fark ettim.
Eruygur ile özel bir dostluğum
yok” diye konuştu.
Sorgu ve savunmasõ tamamlanan
Balbay, duruşma sonunda bir de-
ğerlendirme yaparak “Ölümden kor-
kuyorum ama mesleğimi yapama-
maktan daha çok korkuyorum.
Her türlü saldırı aklıma geldi de ‘si-
lahlõ terör örgütü’ üyesi olmak suç-
lamasıyla yargılanacağım aklıma
gelmedi” diye konuştu. “Bütün sa-
vunmamı mesleki geçmişime
ayırdım” diyen Balbay, iddiana-
mede “Sana şu görev verilmiş”
gibi herhangi bir somut suçlama
olmadõğõnõ söyledi.
Birine ödül, birine hapis
Katledilen gazetemiz yazarlarõ
Uğur Mumcu ve Ahmet Taner
Kışlalı’yõ anõmsatan Balbay, “An-
kara Valisi iki kez koruma ver-
mek istedi ama istemedim. Bir ga-
zetecinin koruma ile dolaşması ile
dolaşmaması arasındaki fark iki
kişinin ölmesidir” dedi.
Gazetecilik namusunu her şeyin
üstün tuttuğunu ifade eden Balbay
“Bir gazeteci kendisinde belge var
diye aylardır tutuklu bırakılır-
ken bir gazeteci belgesi var diye
ödül aldı. Meslektaşlarıma da ga-
zetecilik mesleğine saldırı oldu-
ğunu söylemek zorundayım” dedi.
“Ben gazetemi çok seviyorum” di-
yen Balbay şunlarõ söyledi: “Cum-
huriyet’in 100. yılında gazetede
olmak istiyorum. Burada da not
tutuyorum. Cezaevi gerçeğini yaz-
mayayım mı, bu da mı suç olacak?
Bugünden tezi yok bu hukuksuz-
luğa son vermenizi diliyorum.”
AVUKATLAR TAHLİYE TALEBİNDE BULUNACAK
Balbay’õn avukatlarõndan Mehmet İpek
soru sormayacağõnõ belirterek “Mü-
vekkilimiz Balbay sorgusunu ta-
mamladı. Kanımızca, bu dava-
da içerisine neden dahil edildi-
ği apaçık görüldü, anlaşıldı.
Hakkındaki iddiaların ne
kadar dayanaksız, zorla-
ma ve yapay olduğu açık-
lığa kavuştu” dedi. Avukat
Aydın Metin ile birlikte ha-
zõrladõklarõ savunmayõ sunan Meh-
met İpek “İddia makamı, suçlama
ile bağlantı kurduğu yalnızca 8 te-
lefon görüşmesi var iken neden id-
dianamenin ekleri arasında bulu-
nan 48 telefon görüşmesinin ta-
mamına iddianame ekinde yer
verildiğini izah etmelidir” dedi.
Vicdan kabul etmez
Balbay’õn iddianamede, bilgisi dõ-
şõnda çekilmiş görüntüler, silinmiş di-
jital veriler, 3. şahõslarla yaptõğõ tele-
fon görüşmeleri ve müvekkilin adõnõn
dahi geçmediği başkalarõna ait telefon
görüşmesi kayõtlarõ ile suçlandõğõnõ
kaydeden İpek, bir gazetecinin bu şe-
kilde sanõk konumuna getirilemeyece-
ğini vurguladõ. Balbay’õn sorgusunun ta-
mamlandõğõnõ ve fiili tutuklama ge-
rekçesinin ortadan kalktõğõnõ söyle-
yen avukat İpek 2004 yõlõndaki
kuvvet komutanlarõnõn geçen hafta sav-
cõlõk sorgusunun ardõndan serbest bõra-
kõldõklarõna dikkat çekti.
“Sayın savcıların iddiasına göre
kim yapacak bu darbeyi” diye soran
avukat Mehmet İpek “Mustafa Bal-
bay mı? Hayır…Darbeyi gerçekleşti-
recek olanlar hakkında herhangi bir
tedbire gerek yoktur. Ama, onların
darbe gerçekleştirmesi için, yine on-
ların talimatı doğrultusunda, mesleğini
kullanarak gazetesinde verdiği ha-
berlerle, kaos ortamı yaratmakla suç-
lanan Mustafa Balbay’ın ise tutuk-
lanması gerekmektedir. Bu sonucu
sağır ve kör olmamış hiçbir vicdan ka-
bul etmemektedir” diye konuştu. İpek,
sözlerini şöyle tamamladõ: “Yaygın ola-
rak bilindiğinin tersine, adaleti temsil
eden adalet tanrıçası Themis’in göz-
lerinde bağ yoktur. Lütfen siz de,
sembolik de olsa gözlerinizi kapama-
yın. Sadece mesleğini en iyi şekilde ye-
rine getirme çabasından dolayı tutuklu
bulunan bir insanın mağduriyetine ve
geri verilmesi, telafisi imkânı olmayan
ailesinden, dostlarından ve de özgür-
lüğünden daha fazla yoksun kalması-
na kayıtsız kalmayın.”
Avukat Aydõn Metin ise mahkemenin ta-
lepleri değerlendireceği 18 Aralõk Cuma
günü kapsamlõ bir dilekçe ile tahliye ta-
leplerini sunacağõnõ söyledi. Mahkeme
heyeti duruşmayõ bugüne erteledi.
Somut suçlama yok ‘İddialar zorlama’