Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2009 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Ayrımlaşmanın
Bir Başka Göstergesi
Bir ülkede ayrımlaşma nedenleri arasına
selamlaşma da girdi mi, toplumda dirliğin de
düzenin de temel taşları yerinden oynamış
demektir.
Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi,
bugün de kim bilir hangi gizli güçler,
ayrımlaştırarak toplumun hücre yapısını bozup
ülkemizi parçalamak istiyorlar.
İletilerinde toplumsal bozuklukları sürekli
sergileyen Yılmaz Dağdeviren, bu kez de
selamlaşma sözcüklerinin nasıl bir
ayrımlaşmaya yol açtığına ilişkin gözlemlerini
aktarıyor:
“Selamünaleykümü çözmemiz gerek...
Selamlaşmalarda ‘günaydın’,
‘selamünaleyküm’, ‘merhaba’ denilirdi.
Selamünaleykümcülere ‘günaydın’
deyince, tebessüm eder ve kimi ‘günaydın’,
kimi ‘aleykümselam’ derdi.
Bırakın Türk-Müslüman arasını, Osmanlı
kültürünün ve insanlığın gereği Ermeni, Rum,
Yahudilerle de kardeşçe ilişkiler
içindeydik. Müslümanlar arasında bugünkü gibi
kaç göç, yobazlık, kınama, şiddet yoktu.
Ya şimdi, MSP ve türevleri, özellikle AKP
döneminde?..”
Selamlaşmada “merhaba”, “günaydın” ya da
“selamünaleyküm” demek son on yıla değin
önemli bir sorun değildi.
Sözcükler, iletişimi sağlamada birer
göstergedir. Ona yüklediğimiz anlam önemli.
Selamünaleyküm bugün, “bizden” ya da
“bizden değil” anlamına gelecek denli sorun
oldu!
Dilimizden düşürmediğimiz nice Arapça
sözcüğü, anlamını bilmeden kullanıyoruz. Kim,
selamünaleyküm derken bunun “barış üzerinize
olsun”, merhabanın “benden size zarar gelmez”
anlamını biliyor?
Günaydın demenin, “gününüz aydın olsun”
anlamına geldiğini ise bilmeyen yok.
Bilerek yaşanmalıdır. Sözcük çağrışımlarının
herkesçe anlaşılır olmasının önemi buradan
geliyor.
Dağdeviren’in şu gözlemini bu yönden
irdeleyelim:
“Yıl 2009, ağustos. Briç festivali için iki
günlüğüne Bodrum’dan Fethiye’ye
gittim. Gazete okumadan güne giremem.
Erkenden gazete almaya çıktım. Yerini
bilmiyordum. Bir esnaf, kapısının
önünde Zaman gazetesi okuyordu. ‘Günaydın,
gazete nerede satılıyor’ diye sordum. Suratıma
kötü kötü baktı. Selamımı almadığı gibi, soruma
da kahredercesine, bir el hareketi ve ses tonu
ile ‘Şoralarda...’ dedi. Ben de, ‘Ben Türküm,
Türkçe konuşup, selamımı da Türkçe veririm!’
dedim, hızla yürüdüm.”
Görülüyor ki, birini selamlarken yalnızca
sözcükler değil, göstergesel anlamı olan ses
tonu, yüzdeki değişimler, el hareketlerinin de
göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu
örnekte soru yöneltilen kişi, selam almamakla
kalmıyor, tepkisini el hareketleriyle, ses tonuyla
da gösteriyor.
Kötü olan, kişinin, selamlama sözcüklerini
önyargıyla algılayıp tepkili bir tutum takınması.
Buna yalnızca tepki denip geçilemez. Ruhsal
düşmanlıktır bu. Sokaklara inecek denli yayılan
bu tutumlar, yalnızca ayrımlaşma göstergesi
değil, toplumda önü alınamayacak
bölünmelerin de sinyalleridir.
Dağdeviren, gözlemlerini aktardıktan sonra,
“Yakın geleceğimizden kuşku duyuyorum”
diyor.
Kuşku duymayan mı kaldı! Bir de sorumlular
düşünseler Türkiye’nin böyle böyle nereye
gittiğini...
Dayanışma, hatır gönül, ahlak, düşünce,
edep duygusu gibi toplumu toplum kılan
değerlerin tümü çürüyüp kokuştu.
Virüs gibi yayılan ayrımlaşma duygusu,
sonunda toplumu toplumluğundan edip
kalabalığa dönüştürdü...
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
D
otMarsta, Dot’un Mars Entertain-
ment Group sponsorluğunda oluş-
turduğu yeni bir tiyatro mekânõ. Ka-
sõm sonlarõna doğru Simon Stephens’in
“Pornografi” adlõ oyunu ile açõldõ.
38 yaşõnda olan Stephens 1998’den beri
oyun yazan ve 2005’te “On the Shore of the
Wide World” (Dünyanõn Kõyõsõnda) ile Oli-
vier Ödülü alan ve halen Royal Court edebi
biriminde gençlerle çalõşan bir isim. “Por-
nografi” 2007’de yazõlmõş, Hamburg De-
utsches Schauspielhaus repertuvarõna gir-
miş. 2008’de Traverse Tiyatrosu yapõmõ ola-
rak Edinburgh Festivali’nde gösterildikten son-
ra daha da dikkat çekmiş, tartõşõlmõş. Şimdi de
Tiyatro Dot Stephens’i, Pınar Töre’nin akõ-
cõ çevirisi ve de Murat Daltaban’õn sağlam
yorumuyla İstanbul seyircisi ile buluşturuyor.
Her açõdan yerinde bir buluşma bu…
YAŞAM, ŞİDDET VE HÜZÜN
“Pornografi” de sert ama o denli de insa-
ni bir söylem öne çõkõyor. ‘İnsani söylem’ der-
ken yazarõn tek resimleri ve bütünü doğru yer-
lerden yakalamõş olduğunu belirtmek istiyo-
rum. Amaç, kanõmca hõrpalamak değil, ken-
dine özgü bir yumuşaklõkla sorgulamak. Bu
yaklaşõma acaba ‘hüzünlü bir sorgulama’
diyebilir miyiz? “Pornografi” hayata sõ-
radan insanlarõn penceresinden bakan, on-
larõn ruh hallerini, duygularõnõ, düşüncele-
rini kendi dünyalarõndaki olaylarõn akõşõ için-
de veren ve de bu kişilerin çevrelerinde olup
bitenden, özellikle de onca şiddetten ne den-
li etkilendiklerini ya da et-
kilenmediklerini, çare-
sizliklerini, iç hesaplaş-
malarõnõ yalõn bir dille iş-
leyen bir oyun: “Bağ-
dat’ta bir pazar yerinde
yine bombalı araba ha-
beri var. Ben izlemiyo-
rum. Dergimi okumaya
çalışıyorum. ‘Sex and the
City’i izlemeyi tercih
ederim. ‘Sex and the
City’i izleyelim mi?” İş-
te hüzünlü olan bu ve ben-
zeri gerçek durumlar, ka-
nõksamõşlõk, aldõrmazlõk,
kaybolmuşluk… Genç bir
kadõnõn ağzõndan dökü-
len bu cümleler bize bu
sularda karşõlaştõğõmõz,
yaşamlarõmõzõn bir par-
çasõ haline gelen kopuk-
luklarõ hatõrlatmõyor mu?
Bir yanda şiddet tõrma-
nõrken, insanlar ölürken
öte yanda toplumun ka-
yan ya da kaydõrõlan ilgi odaklarõ ve tesadü-
fi yaşamlarõ aslõnda birer hüzün kaynağõ de-
ğil midir? Hayatlarõn böylesine ucuz olmasõ,
‘rasgele şiddet’, terör, korku burada olduğu
gibi orada, orada olduğu gibi burada da kõ-
rõlmalara, parçalanmalara neden oluyor. Bu-
nun aksini söylemek mümkün mü?
Simon Stephens, “Pornografi”de 2005’te
Londra’da yaşanan üç önemli olay çemberinde
7 karakteri, onlarõn yaşamlarõndan kesitleri mo-
nologlar ve diyaloglarla ele alõyor.
Bu olaylar; G8 Zirvesi’ne protesto olarak dü-
zenlenen ‘Live8’ konseri (2
Temmuz 2005), Londra’nõn
2012 Olimpiyatlarõ için seçil-
mesi (6 Temmuz 2005) ve 52
kişinin öldüğü 700 kişinin ya-
ralandõğõ Londra’nõn üç metro
istasyonuna ve yine aynõ gün
bir otobüse yapõlan terör sal-
dõrõsõdõr (7 Temmuz 2005).
Söz konusu bu 7 kişinin, ki
bunlardan biri teröristtir, yollarõ
kaçõnõlmaz olarak bir biçimde
kesişir. Aynõ kentte yaşayan,
aynõ metroyu kullanan, aynõ
yollarda yürüyen, kendi so-
runlarõyla hesaplaşan ve öte
yandan da sanki birbirlerinden
etkilenen sõradan kişiler…
SOSYAL VE
TOPLUMSAL BOYUT
Pornografi sözcüğünün içer-
diği anlamlardan biri, kişinin
temel içgüdülerinin uyandõrõlmasõ ya da kam-
çõlanmasõ... Bu tanõmdan yola çõkarak ele alõn-
dõğõnda, Stephens’in oyunu “Pornografi”,
sözcüğün yüklendiği genelgeçer cinsel an-
lamlarõn ötesinde kişisel, sosyal ve toplumsal
ruh halleri sarmalõna bir gönderme olarak al-
gõlanabilir kanõmca. Kişilerin olaylara ken-
dilerince bir anlam yükleyerek bir dõşavurum
yaratmalarõ kendi içlerindeki hesaplaşmala-
rõnda ve de karşõlarõndaki insanlarla hesap-
laşmalarõnda olduğu kadar dõş dünya ile, ya-
şadõklarõ şehirle olan ilişkilerinde de öne çõ-
kar. Bu bağlamda, birbiri içine geçmiş iki düz-
lemde işlenmektedir toplumsal, sosyal, kişi-
sel şiddetin göstergesi.
Oyunda; sõradan bir çalõşan kadõn, õrkçõ bir
genç, ensest ilişki içinde iki kardeş, bir te-
rörist, boşanmõş bir üniversite öğretim üye-
si ve onun iş arayan eski bir öğrencisi ve “in-
sanlara baktığımda ölümle doluyorum,
gerçek umutsuzlukla doluyorum” diyen
orta yaşõn üstünde hayatõ iyi gözlemleyen bir
kadõn ele alõnmõştõr. Oyun, insan yapõsõnõ ir-
deler. Londra, İstanbul ya da New York’tan
insan kesitleri sunar. Yazar, ele aldõğõ karak-
terleri adlarla değil, sayõlarla belirtir. Sokak-
larda akan insan selinden rasgele seçilmiş ki-
şiler... Evet, yaşam akmakta, bombalar pat-
lamakta, insanlar ölmekte, insanlar sürüler ha-
linde otobüs duraklarõnda beklemekte ve ay-
nõ anda şehrin bir başka köşesinde mangaldan
tavuk kokularõ yükselmekte… “Eve yürü-
yorum. Tavuğun tadı çok güzel. İçeri giri-
yorum. Artık ayaklarımı hissetmiyorum.
Yüzümden aşağı gözyaşlarımın dökülme-
sine hiçbir anlam veremiyorum.”
Ve sonra da o 52 kişi sõralanõr sayõlar ola-
rak… O 19 kişinin, o 7 kişinin, o on binler-
ce kişinin sõralandõğõ gibi…
Etkileyici bir çalõşma “Pornografi”. Bir
yanda sürekli sessiz olarak akan üst üste bin-
miş Live8 konser görüntüleri, G8 konuşma-
larõ, patlamalar ve zaman zaman yükselen ses-
ler, öte yanda hiç değişmeyen bir dekor için-
de akan kişiler, sayõlar, hayatlar… bizler, siz-
ler ve onlar…
Hatice Aslan, Emre Yetim, Berrak Kuş
ve Cemil Büyükdöğerli, Umut Kurt, Gizem
Erdem ve Hakan Meriçliler, İpek Bilgin rol-
lerinin hakkõnõ veren ve yorumlarõnda sõnõr-
larõ zorlayan ve bunu yaparken de çizgileri
kaydõrmayan oyuncularõ. Başarõlõ bir ekip. Mu-
rat Daltaban’õn dengeli yorumunu destekle-
yen diğer isimler ise õşõk tasarõmõ ile Kemal
Yiğitcan, video tasarõmõ ile Aslıhan Erguvan,
dekor uygulama ile Oğuz Yaşargil ve de
Dot’un geniş dramaturji ekibi…
DotMarsta’da Simon Stephens’in ‘Pornografi’ adlõ oyunu sahneleniyor
Sayõlar,hayatlar,bizler,sizler...
“Pornografi”
2005’te Londra’da
yaşanan üç önemli olay
çemberinde 7 karakteri,
onlarõn yaşamlarõndan
kesitleri monologlar ve
diyaloglarla ele alõyor.
G8 Zirvesi’ne protesto
olarak düzenlenen
‘Live8’ konseri ,
Londra’nõn 2012
Olimpiyatlarõ için
seçilmesi ve 52 kişinin
öldüğü 700 kişinin
yaralandõğõ Londra’nõn
üç metro istasyonuna
ve yine aynõ gün bir
otobüse yapõlan terör
saldõrõsõ...
Kültür Servisi - Yapõ Kredi Kültür Merke-
zi Sermet Çifter Salonu, 18 Aralõk’tan iti-
baren “Bir Usta, Bir Dünya” sergi dizi-
sinin bir yenisine ev sahipliği yapacak:
Türk grafik tasarõm kültürünün mimarla-
rõndan, sanatçõ, şair ve çevirmen Sait Ma-
den üzerine hazõrlanan “Bir Usta Bir
Dünya: Sait Maden / Tasarımcı, Sanat-
çı, Şair…”.
24 Aralõk 2010’a dek devam edecek sergide,
Maden’in büyük bölümünü yayõnevleri, ya-
yõn etkinlikleri için yarattõğõ binlerce ta-
sarõm, logo, afiş, marka, fuar standõ, sekiz
binden fazla kitap ve dergi kapağõndan ör-
nekler, beş yüz sayfayõ bulan şiirlerinden
bir seçki; Baudelaire, Lorca, Neruda,
Aragon, Paz, Mayakovski, Eluard, Sa-
int-John Perse ve Fuzuli gibi birçok ün-
lü isimden yaptõğõ çeviriler yer alacak.
Sadık Karamustafa’nõn Sait Maden’in ta-
sarõmcõ duruşuna “mesafeli bir
meslektaşlığın penceresinden”
baktõğõ sunuş yazõsõyla açõlan
sergi kitabõnda ise, Selahattin
Özpalabıyıklar “Kitapla-
rın İçini de Dolduran
Adam” yazõsõyla
Maden’in şair ve çe-
virmen yanõna deği-
niyor. (Yapõ
K r e d i
Kültür
M e r -
kezi: 0
212 252
47 00)
YAPI KREDİ’DEKİ SERGİ
DİZİSİNİN YENİ KONUĞU
BirUstaBir
Dünya:SaitMaden
Gençlik Film Atölyesi, Pera’da
Kültür Servisi - Pera Film, New York
Fredonia Üniversitesi ve Atlantik Film
tarafindan yürütülen proje kapsamõnda,18-
20 Aralõk tarihleri arasõnda “Gençlik Film
Atölyesi”ne ev sahipliği yapõyor. Atölye
kapsamõnda Türkiye’nin dört bir yanõndan
gençlerin ürettiği 18 kõsa film Pera
Müzesi’nde gösterilecek. 18 Aralõk’ta saat
19.30’ta projede eğitimci olarak yer alan
yönetmen Reha Erdem ile Melek Ulagay,
Fõrat Yücel ve Can Candan’õn konuşmacõ
olarak katõlacağõ “Gençlik ve Yeni Sinema
Olanaklarõ” konulu panel gerçekleştirilecek.
Proje kapsamõnda Edirne, Konya, Antakya,
Sõvas, Mardin ve Artvin illerinden seçilen
72 öğrenci 1 yõl boyunca kõsa film
kurslarõna katõlmõş, eğitimler sonucunda 9
kurmaca ve 9 belgesel film çekilmişti.
(0 212 334 99 00)
Kulin ‘Çırağan Okumaları’nda
Kültür Servisi - Çõrağan Palace
Kempinski’nin Kalem Ajans işbirliğiyle
Mayõs 2009’da başlattõğõ “Çõrağan
Okumalarõ”nõn aralõk konuğu yazar Ayşe
Kulin. Bugün saat 19.00’da gerçekleşecek
etkinlikte ünlü yazar, son romanõ “Tek ve
Tek Başõna Türkan”dan bölümler okuyacak.
Konuklar etkinliğin sonunda yazarla roman
üzerine sohbet edebilecek ve kitaplarõnõ
imzalatabilecek.
(0212 245 44 06)
YILDIZ ÇELİK
T
ürk kültürünü diğer ülkelerde yaymak ve ya-
şatmak üzere kurulan merkezi Ankara’daki
‘Yunus Emre Enstitüsü’nün çalõşmalarõ so-
nuç vermeye başlõyor. Saraybosna ve Arna-
vutluk’tan sonra Yunus Emre Kültür Merke-
zi’nin açõlacağõ ülkelerden biri de Suriye olacak.
Suriye’nin Türkiye Kültür ve Tanõtõm Ataşesi Ve-
hip Özdemir, “Kültürü tanıtmanın birinci
adımı o ülkenin dilini öğretmekten geçiyor.
Bunun için de Halep’te yapılan ve bir ayağı
Gaziantep’te olan yüksek stratejik işbirliği
toplantısında Suriye Turizm Bakanı Yar-
dımcısı Mouhannad Kalash’a özellikle bu
isim altında bir enstitü kurmak istediğimizi
belirttik ve sonrasında çalışmalarımız baş-
ladı” diyor.
Kültür merkezinin çalõşmalarõna 3 yõllõk görevi sü-
resince devam edeceğini söyleyen Özdemir, Su-
riye’nin sahil şehri olan Lazkiye’de ise Türkçeye
büyük talep olduğundan, fakat orada bir okut-
manõn olmadõğõndan yakõnõyor.
Şam’da bulunan Türkiye Büyükelçiliği’nin Kültür
Merkezi’nde iki, Halep’te ise altõ Türkçe okut-
man Türkçe öğretiyor. Şam’da görev yapan
Türkçe okutman Baki Sarı, “Sınıflarımızda 40-
50 öğrenci, merkezimizde ise 230 öğrenci var.
Kadınların katılımının daha fazla olduğu
derslerimize, çoğunlukla öğrenciler ve Tür-
kiye ile ticaret yapanlar geliyor. İlgi yoğun ve
bazen bu talebi karşılayamıyoruz” diyor.
Türkiye Büyükelçisi Ömer Önhon ise Suriye’de-
ki Türk kültürü çalõşmalarõ için “Şam ve Ha-
lep başta olmak üzere Osmanlı’dan kalma
pek çok eserimiz var. Ortak mirasın korun-
ması, üniversitelerde Türk kürsüleri açılması,
iki ülke arasındaki sanatsal faaliyetlerin
artması için Suriye ile orta çalışmalarımız sü-
rüyor” diyor. Yunus Emre Enstitüsü Ti-
ran’daki açõlõşõn ardõndan dünyanõn farklõ şe-
hirlerinde kültür merkezleri açmaya devam
edecek. Yakõn zamanda Kazakistan, Make-
donya, İspanya, Almanya ve Fransa’da da birer
kültür merkezi açõlmasõnõ planlõyor.
TÜRKÇEYE TALEP BÜYÜK
Suriye’de
Yunus Emre
Kültür Merkezi
Kültür Servisi -
1995 yõlõndan bu yana
düzenli olarak her yõl
aralõk ayõnda “Noel
şarkıları-Weih-
nachtslieder” konseri
yapan Sema, bugün saat 19.00’da Tarlaba-
şõ Alman Protestan Kilisesi’nde J. S. Bach,
Max Reger, Peter Cornelius, Hugo Wolf,
Friedrich Mergner ve çağdaş besteci-
lerden H. Jürgen Hufeisen’in No-
el şarkõlarõnõ söyleyecek. Konse-
rin gerçekleşeceği, Tarlabaşõ Emin
Camii Sokağõ’nda
bulunan Alman Pro-
testan Kilisesi, 1843
yõlõnda inşa edilmiş,
önce hastane, daha
sonra Alman ilk-
okulu, 1861’den itibaren de kilise olarak kul-
lanõlmaya başlanmõş ve aynõ yõl kiliseye Al-
manya’nõn Potsdam kentinde halen faaliyette
olan Carl Eduard Gesell firmasõnca yapõlan
bir org getirilmiş. Org, 2004 yõlõnda 120 yõl
sonra Potsdam’daki aynõ atölyenin bugün-
kü ustalarõ tarafõndan tekrar elden geçirilmiş.
Sema’dan
Noel şarkıları
Kültür Servisi - Sanat yönetmenliğini
Emre Kınay’ın üstlendiği Duru Tiyatro,
Özen Yula’ya ‘Cevat Fehmi Başkut Yı-
lın En Başarılı Oyun Yazarı’ ödülünü ka-
zandıran “Ay Tedirginliği” oyununu
sahneliyor. 19 Aralık akşamı saat
20.45’te prömiyeri yapılacak oyunun
yönetmenliğini Özen Yula üstleniyor.
1950’lerin
İstanbu-
lu’nda de-
nize yakın
tenha bir
parkta geçen oyun, bir kadınla
bir adamın sırlarla örülü geç-
mişlerini ve hayatlarının kesiş-
mesini konu alıyor. Başrolleri-
ni Sezin Akbaşoğulları ile Bekir
Aksoy’un paylaştığı oyundaki
tangonun koreografisi İlyas Od-
man’a ait. (0 216 338 56 36)
Bir kadın ve adamın sır dolu geçmişi
SaitMaden’inbirçalışması.