24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
FERİDE BİLGİN “Yaşam garip çelişkilerle dolu. Her gün yeni bir şey görüyorsun. Trajik, komik, olağanüstü güzel, sıradan, olağanüstü çirkin, çirkinden de çirkin, kötülükler ve iyiliklerle yapılmış bir yumak ama şarkıda söylendiği gibi What a Wonderfull World.” 13 Mayıs 2009’da bunları yazmıştı günlüğüne Ayşe Nermin Gökpınar… 7 Mayıs 1926’da doğmuştu. “Doğum günüm gazetemle aynı gün” derdi, sessizce gittiği 22 Ekim 2009 gecesine kadar. Artık okuyamasa da alınmasını istediği gazetesi yanı başında iken yaşamdan ayrıldı… Can yoldaşıydı müzik. “Böylesine müziğin olduğu bu dünyadan ayrılmak istemiyorum, yahut da o bilinmeyen tarafta da dinleyebileyim” diyen Nermin Hanım, günlüğüne 10 Mart 2009 Salı günü şunları yazmış. “Gazetemde perşembe günü tutulan özgürlük nöbetlerini, Bedri Baykam’ın yazısını okuyorum. Birden sesi sonuna kadar kısık televizyon ekranından bir kırmızılık yansıyor gözlerime. Bu yepyeni, kıpkırmızı bir bayrağa sarılı tabut ve önünde, elinde tuttuğu fotoğrafla yürüyen bir er, baygınlık geçiren, yanındakilerin kollarına yığılan bir anne, babasını bir asker gibi selamlayan 7 yaşlarında bir çocuk. Açık radyomdan Berlin Filarmoni’nin o görkemli ama acı dolu viyolonselleri anlaşılmaz bir uyumla sesleniyorlar: Don’t Cray For Me. Bu yazdıklarım arasında en küçük bir abartma yok. Akıl almaz bir senkronizasyon... ” Maddi manevi sıkıntılarla geçen uzunca bir dönem yaşanmış. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başarılıp Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da başlayıp Ankara’da tamamlanan yol haritasını izleyerek, Ankara - Sıvas - Samsun demiryolu hattının yapılması kararlaştırılmış; bu hat için gerekli olan raydan, traverslerden başlayarak, lokomotiflere kadar tüm malzemenin üretildiği fabrikalarda denetlenmesi ve kabulü için Bayındırlık Vekili Süleyman Sırrı Bey tarafından görevlendirilmiş Süleyman Sami Bey. Çalışma sırasında “lambaların tipinde küçük bir değişiklik yapma karşılığında Macaristan’da bir çiftlik verilmesi” gibi önerileri anında geri çevirmiş. Üç yıla yakın kaldığı Fransa’dan görevi başarıyla yerine getirerek eşi ve iki kızıyla birlikte ülkesine dönmüş Süleyman Sami Bey. Fransa’da doğmuş olan küçük kızı Nermin Gökpınar’ı, o zamanlarda da “çifte vatandaş olunabileceği” görüşünü tereddütsüz reddederek Üsküdar nüfusuna kaydettirmiş. Kurtuluştan kuruluşa Cumhuriyet için emek veren babası ve onun gibi “ateş yakıcılara” duyduğu saygıyla, inançla yaşamış Nermin, ablası Perizat Gökpınar’la birlikte… Vedat Günyol, Ateş Yakmak adlı denemesinde, “Öncüler, örnek oldukları insanlığın yaşam serüveninde yarattıklarıyla değerlendirilirler, yaptıklarıyla anılırlar” demiş, Atatürk’ü de bu nedenle bir ateş yakıcı olarak Prometeus’a benzetmişti. Nermin Gökpınar da bir gün radyodan, Beethoven’in “Prometeus’un Yarattıkları” adlı yapıtını dinledikten sonra, şunları yazmış günlüğüne: “Olağanüstü yapıtın olağanüstü yorumunun parçalarını dinledim. Anlatamayacağım kadar çok heyecanlandım. Arp, flütler, coşkulu bir orkestra, Beethoven’in hem hüznü hem başkaldırışı, bazen biri bazen öbürü üst üste çıkıyor; yapıtı dinlerken Atatürk’ü yok edip, yaktığı ateşi söndüreceklerini sanan karanlıkçılar ve gafiller hiç umutlanmasınlar, bizim Prometeus’umuzun bize armağanı olan ateş ve aydınlık kendisi ile birlikte hep yaşayacaktır.” Onu hastaneye götürüp gazetemize nöbete gittiğim bir perşembe günü; “Özgürlük ve demokrasi nöbeti tutuyorsun ne mutlu; ben hiçbir zaman eylemci olamadım, onun için anılarımı sana veriyorum: ‘Bir Yaşam Beceriksizinin Anatomisi’ olarak adlandırdığım güncemi, en iyi sen değerlendirebilirsin” diyerek uğurlamıştı. Onun yaşamını hiç de öyle “beceriksiz bir yaşam” olarak algılamadım. Bana göre iki yıl önce yitirene dek hiç ayrılmadığı ablasıyla estetik kavramına uyan bir kişilik simgesiydiler. Şiir ve müzik dolu yaşamına Çetin Işıközlü’nün “Ağrı Dağı Efsanesi”nin libretto yazarlığını da katmıştı Nermin Gökpınar; çiçekler, kediler, kuşlar, çocuklar, genç kızlar, delikanlılar, dostlar ve müzikle birlikteydi her an. Gizemli eğiticiliği, özgür sanat anlayışı, bir senfoniydi yaşamı… 22 Ekim 2009 Perşembe günü aramızdan ayrılan bu asil, sevecen dostumun sevgi dolu yüreği, örnek kişiliğiyle, özgürlükçü yanıyla perşembeleri belki de hep bizimle olacak cumhuriyet nöbetlerinde… Perşembe günü gidişi bir rastlantı mı sizce? CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Koşar Adım Faşizm!.. “Örtülü faşizm adım adım geliyor!..” Yukarıdaki sözler CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’na ait. Sonuna kadar da doğru, ancak biraz iyimser!.. Son yaşananlar gösteriyor ki faşizm, üstelik dinci faşizm olanca açıklığıyla ve koşar adımlarla geliyor!.. İşine gelince demokrasiyi, Ergenekon söz konusu olunca yargı bağımsızlığını, Deniz Feneri patlayınca soruşturmanın gizliliği ilkesini tepe tepe kullanan, yanaşma tetikçilere kampanyalar düzenleten iktidar, bir türlü eğip bükemediği iki saygın hukuk adamı için “meslekten ihraç” cezası verilmesi için düğmeye bastı!.. Adalet Bakanlığı’na bağlı müfettişler YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkında öylesine “suçlamalarda” bulundular ki insan hakikaten kahkahalarla ağlar!.. Suçlamalar ağır mı ağır; örneğin, Eminağaoğlu Cumhuriyet mitinglerine katıldığı için suçlu bulunmuş!.. Savcı şaşkınlıkla soruyor: “Cemaat toplantılarına mı katılsaydım?!..” Osman Kaçmaz’la ilgili bir örnek isterseniz onu da verelim; telefonlarının dinlendiği 5 yaşındaki çocuklar tarafından bile bilinen hâkim Kaçmaz, bunu engellemek için makamına “jammer” denen aygıttan almıştı. Müfettişler bu nedenle kaçmaz hakkında “Telsiz Kanunu’na muhalefetten” dava açılmasını istediler!.. Şaka gibi değil mi?.. İşte devletin müfettişi olmakla, partinin müfettişi olmak arasındaki açık fark bu!.. Tayyip Bey’in adalet bakanı iki saygın hukukçu üzerinden hem yargıyı hem de toplumu açıkça tehdit etmiş, sindirmeye yeltenmiştir.. - Dünyanın adam gibi her ülkesinde bunun adına FAŞİZM derler!.. TBMM’de dün açılım komedisi sahneye konurken CHP’liler pankart açtılar. Ne yazıyordu o pankartlarda? “Atam seni unutmadık, unutturmayacağız”, “Atam kurduğun Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız.” Tayyip Bey pek sinirlendi bu duruma ve Meclis Başkanı Şahin’le arasında şöyle bir konuşma geçti: “Bu nasıl iş kardeşim, attırsana o pankartları salondan.” “Çıkarttıracağım efendim.” “Meclis böyle mi yönetilir, miting meydanı mı burası?” O günün 10 Kasım, yani bu ülkenin kurucusunun ölüm yıldönümü olması, “At dışarı” dediği pankartların Atatürk resimleri ve saygı sözleri olması bir yana, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatı taşıyan kişinin, protokolde önünde duran, Cumhurbaşkanlığı makamına vekâlet eden TBMM Başkanı’na karşı kullandığı üsluba ve sözcüklere bakar mısınız?.. Ya o Meclis Başkanı’nın verdiği yanıt?.. Yazık, gerçekten çok yazık... Bu durumda o kişi ne olmuş oluyor?. Tayyip Bey’in meclis başkanı!.. - Dünyanın adam gibi her ülkesinde bunun adına da DİKTATÖRLÜK derler!.. Bir Yurtsevere Mektup (XXXIV) Sevgili kardeşim Balbay, en sonunda savunmanı yapacağın güne yaklaşıyoruz. Aslında 2.5 ay önce yapmalıydın ama olmadı, olamadı!.. Büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorum o günü. Dışarıda yaşanan kepazelikleri eminim dikkatle izliyorsun. Açılım komedisini de izlemişsindir. Bence asıl izlenmesi gereken, ertesi gün yanaşma medyadaki haber ve yorumlardı!.. Yeni Şafak gazetesinde “çift kişilikli” sütun sahibi Fehmi Koru’nun yazısını okudun mu bilemiyorum. İnsanı acı acı güldüren birtakım saçmalıklardan ve muhalefetin 10 Kasım’daki görüşmelerde saygısızlık yaptığını anlattıktan sonra aynen şöyle diyor: - Hepimiz ‘Kürt sorunu ve çözümü’ konusunda muhalefetin ne düşündüğünü merak ediyoruz. Lütfen sadede gelelim!!! Bunlarda gerçekten sıkılma filan da yok!.. Yahu biz aylardır “Kürt açılımı” konusunda ser verip sır vermeyen hükümetin ne planladığını anlatmasını beklemiyor muyuz?.. Meclis’teki genel görüşme bunun için yapılmıyor mu?.. Pes, sözcüğü bile artık bu tipler için az kalıyor kardeşim!.. Sana Gaziantep’ten, İzmir’den, Ankara’dan milyonlarca sevgi gönderdiler. Atilla Sertel, Narlıdere Kültür Merkezi’ndeki panelde senin mesajlarını aktardı bu ülkenin aydınlık insanlarına... Binlerce, on binlerce yeni mektuba hazırlıklı ol!.. Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca sıcaklığı, kararlılığı, gücü ve direnciyle kucaklıyorum. Bir Cumhuriyet Kadını... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 12 KASIM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Hükümet yargıdan ne istiyor: Kararları AKP adına vermesini! Ayvalık Ayvalık Cunda Adası’ndaki camiden 10 Kasım Salı günü saat 09.03’te sala okunduğunu ve Atatürk’ü anma sirenlerinin müezzin tarafından bastırıldığını biliyor musunuz? Hekim Fahri Kaya: “Atatürk, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ derken, sanırım Recep Akdağ gibilerini kastetmiyordu!” Suç M. Ali Kılınç: “Askeri hastanelerin domuz gribi ile mücadelesi, Ergenekon kapsamında suç faaliyetine girer mi! YağmurDeniz Mesir macunu yiyelim, yedirelim! OTOMATİK pilota bağlandıktan sonra Nimet Çubukçu’ya teslim edilen Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim 6. sınıflar için uygun gördüğü sosyal bilgiler ders kitabında “Yıllardır Süren Tatlı Gelenek” konusundan bir bölüm: “Mesir macununun halkın inançlarına göre şu faydaları olduğuna inanılır: Macundan yiyen bir kimseyi, bir yıl boyunca zehirli hayvanlar sokmaz. Nevruz günü macundan en ağır hastalar bile yese iyi olurlar. Macunu yiyen gelinlik çağındaki kızlar o yıl evlenirler. Çocuğu olmayanlar, macundan yerse çocukları olur. Mesir, çocuk hastalıkları için de oldukça faydalıdır.” Doğan Kapkıner’in ders kitabındaki bu bilgiler üzerine yorumu: “Başbakan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın minareden mesir macun dağıtılırken niçin aşağıda şemsiye ile durup ceplerini doldurduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor!” Bizden ise iki öneri: Hükümetin serbülenti bir yolunu bulsun ve Fatih Sultan Recep’in otomobilinin bagajına biraz mesir macunu doldursun. Sultan hazretlerinin en az üç çocuk talebini halkımızın yerine getirmesine katkısı olur! İkinci öneri Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a: 21 Mart’ta herkese mesir macunu yedirerek Türkiye’de domuz gribinin kökünü kazıyabilir! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HAYDİ millet, koş da gel, demokrasi tramvayını kaçırma; ilk durak liberal faşizm, son durak İslamcı faşizm! İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep hazretleri buyurmuşlardır ki, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile aralarında bir güven sorunu yoktur. Güven sorunu yoksa da sultan hazretleri, Başbuğ’u görevden almayı düşündüğünü ancak askeri idari yargıyı tam kontrol altına alamadıklarını ima eylemişlerdir. Demokrasi tramvayını kaçırma vatandaş; ilk durak liberal faşizm, son durak İslamcı faşizm! Bir önceki Genelkurmay Başkanı emekli hür ve ak general Yaşar Büyükanıt’ın, Dolmabahçe Sarayı’nda sultan hazretleri ile yaptıkları özel görüşmeye ait sırları, görevini devrederken İlker Başbuğ ile paylaştığı bilinmekte olduğundan “güven” konusunda kısa vadede bir sorun yaşanmayacağı aşikârdır. Kaldı ki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 10 Kasım töreninden çıkarken Anıtkabir’de çevresini saran yurttaşların yakarışları karşısında “Görüşlerinize katılıyorum” diyerek milletin gazını almaya devam eylemiştir. Ayrıca, laikliğin bekçiliği, ulus devletin nöbetçiliği, üniter devletin destekçiliği beyanlarıyla her an milletin gönlünü ferah tutmaya hazırdır. Bir an önce demokrasi tramvayına kapağı at vatandaş; ilk durak liberal faşizm, son durak İslamcı faşizm! Müjdeler olsun ki, laiklik karşıtı eylemlerin odağı partinin iktidarında bu ay ilk kez memuriyeti başlayacak 6 bin kişiden 2 bini Diyanet İşleri Başkanlığı’nda göreve başlayacak ve imamların büyük kısmı en kısa sürede başka Milli Eğitim olmak üzere devletin önemli birimlerine gönderilecektir. Eski imamlardan Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin hazretlerinin, Adalet Bakanlığı koltuğunda otururken bütün yargıç ve savcıların telefonlarının dinlenmesini talep ederek demokrasinin yolunu açtığı, Şahin’in boşalttığı koltuğa oturan Ali Dibo pardon Sadullah Ergin’in de sultana biat etmeyen hâkim ve savcıların meslekten ihraç edilmesi için talimat vererek demokrasi tramvayına hız kazandırması milleti mesut ve bahtiyar eylemiştir. Haydi, vatandaş beraber yürüdüğümüz yollarda yaya kalma, bir an önce demokrasi tramvayına atla; ilk durak liberal faşizm, son durak İslamcı faşizm! Tramvay! SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sõcaklõk nedeniy- le su buharõ ve kirli gazlarõn atmosfere yükselmeyip yeryü- züne çökmesi; in- versiyon. 2/ Eski Yu- nanistan’da müzik ve tiyatro yapõtlarõ- nõn sunulduğu ya- põ... Asmanõn ya da bostanõn verdiği sür- gün. 3/ Divan edebi- yatõnõn en uzun şiir türü. 4/ Güvence. 5/ Yapõsõna girdiği sözcüğe “kendi kendine” anlamõ ka- tan yabancõ önek... Bir ses- lenme ünlemi... Bir bağlaç. 6/ Lantan elementinin sim- gesi... Sarp geçit. 7/ 106 taş- la oynanan bir oyun...Te- miz, berrak. 8/ Bir topluluk içinde bir kimsenin durumu ya da kazandõğõ saygõn- lõk... Bir renk. 9/ Ceza- yir’de doğan ve Arap mü- ziğiyle Batõ müziğinin karõşõmõ olan müzik türü... “Maun” da denilen bir ağaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir adayõ anakaraya bağlayan kõyõ dili ya da kõyõ oku. 2/ Büyük erkek kardeş... Pulu yapõştõrõlmadan gönderilen mektup için, alõcõnõn cezalõ olarak ödediği posta ücreti. 3/ Lokantada garsonlarõn vazgeçilen yemeği mutfağa bildir- mek için söyledikleri söz... Hitit. 4/ On dört dizeden olu- şan bir Batõ şiiri türü... Avuç içi. 5/ Erkekliğini gidermek, iğdiş etmek... Uzaklõk işareti. 6/ Bir vadi ya da bir nehir üze- rine kurulan yüksek ve uzun köprü. 7/ Yardõm eden, yar- dõmcõ... Bir gösterme sõfatõ. 8/ Rütbesiz asker... “Sayõ far- kõ” anlamõnda kullanõlan spor terimi. 9/ Bir cins çörek... Yü- ce, yüksek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 R E Y H A N İ E E B E S A Z A N Y E M L İ K S E H L A A B A K A S İ A R A L N A K A R A T A İ Z B A T M A N A S A L A R A E N E K A N A Ç 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 e-posta: umitzileli@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear