Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2009 ÇARŞAMBA
16 KÜLTÜR
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
‘Şeftali Merkezi’
Geçtiğimiz cumartesi günkü Hürriyet’te,
“Türkiye dünyanın şeftali merkezi olacak” başlıklı
haber ilgimi çekti: Ülkemizin önde gelen sanayi
topluluklarından Anadolu Holding, Brezilyalı
narenciye devi Sucocitrico Cutrale ile bir ortaklığa
gitmiş.
Bu ortaklık özellikle de Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da iki yüz bin dönüm araziye on milyon
yeni meyve ağacı dikerek, başta şeftali, kayısı ve
vişne olmak üzere, meyve üretiminde dünyanın
önde gelen üreticileri arasında olmayı
hedefliyormuş.
Bu denli büyük üretim yalnızca pazarlarda
satılıp tüketilemeyeceğine göre, kurulacak
tesislerde de meyveler işlenip konsantre ürüne
dönüştürülüp bütün dünyaya satılacakmış.
Neredeyse bir masal kadar güzel!..
Ege ovalarındaki meyve bahçelerinin nasıl bir
doğa güzelliği yarattığını, yanı sıra da o yörelerde
yaşayan insanların yaşamına meyveler denli
lezzet kattığını görmekten hep büyük mutluluk
duyarım.
Ege insanının hoşgörüsünün, yaşam bilgeliğinin
bir kaynağının da, zeytinler, üzümler, incirler,
şeftaliler, mandalinalar arasında yaşamaktan
kaynaklandığına inanırım.
Kurulacak bahçeler, binlerce insanımız için de
yeni iş olanakları demek.
Uygun iklim ve toprak yapımıza karşın bugün
şeftali üretiminde dünyada önemli bir yerimiz yok.
Yunanistan bizden iki kat, İtalya ve Fransa, dört
kat fazlasını üretiyor.
Biz daha yıllar önce, Bursa ovasındaki şeftali
bahçelerini fabrika ve konutlara dönüştürdük
çünkü.
Haberi okuyunca bir yandan bu gelişmeye
sevinirken, öte yandan da neden böylesi bir
yatırımı kendi başımıza yapamıyoruz diye de
üzüldüm.
Haberde bu konu da açıklığa kavuşuyor:
Brezilyalı şirket, kendi ülkesinde otuz milyon
portakal ağacına sahipmiş. Dünyadaki her dört
bardak portakal suyunun birini üretiyormuş.
Amerikalılarla yaptığı ortaklıkla da dünyanın her
yanına satış ağları kurabilmiş. Dolayısıyla bu
ortaklık bizim meyvelere de bu yolla dünyaya
yayılma olanağı yaratacakmış.
Küresel dünyada gelişmeler ancak böyle
sağlanabiliyor demek...
Ne denli güzel, yararlı işler de yapsanız, bunu
ticari bir başarıyla birlikte gerçekleştirmeniz
gerekiyor.
Kapitalizm, güzel ve yararlı olana bile ucunda
para varsa giriyor.
John Steinbeck, Gazap Üzümleri ve Bitmeyen
Kavga adlı ünlü romanlarında Kaliforniya’daki
meyve bahçelerinde çalışan tarım işçilerinin
yaşamlarını, mücadelelerini ne acı veren bir dille
edebiyata taşımıştı.
Bizim edebiyatımızda ellili altmışlı yılların
pamuk işçilerinin sorunlarının çok işlenmesine
karşın, başka alanlara sık rastlanmaz.
Sanki günümüz edebiyatı elini topraktan,
doğadan çekmiş gibidir.
Ne demişti Karacaoğlan, dört yüz yıl önce:
“Şeftalini derde derman dediler
Gerçek mi sevdiğim sormaya geldim.”
Dileyelim Anadolu’da yetişecek şeftaliler, kendi
insanlarımız kadar, dünyanın uzak köşelerinde
yaşayanların da dertlerine bir ölçüde de olsa
derman olabilsin.
turgay@fisekci.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
ZEYNEP AVCI
U
zun sürmüş bir sürgünün iki kahrama-
nõ: Abidin ve Güzin Dino. Biri ne ya-
zõk ki 16 yõldõr aramõzda değil, öteki ise
bütün azmiyle dipdiri. Her şeye, hatta ölümlülü-
ğe karşõn, bir kez daha Eskişehir’de buluştular.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi, onca uğraş sonunda, Abidin Dino’nun
“Topluca” adõyla bir sergisini açtõ. Bir bölümü
Güzin Dino’nun, diğer bölümü Ferit Edgü’nün
koleksiyonundan desenler, özgün baskõlar, akri-
lik, suluboya ve guvaşlar, afişler, fotoğraflar, dev
panolar, Abidin’in yazdõğõ ya da onun hakkõnda
yazõlan kitaplar İstanbul’dan yola çõkõp Eskişe-
hir’e vardõlar. Abidin’in 139 parçadan oluşan ser-
gisini görmek için Paris’ten kalkõp Eskişehir’e var-
dõğõnda Güzin Dino hem nice yõllõk dost Yaşar
Kemal ile, hem Anadolu Üniversitesi’nin neşe-
li heyecanõyla hem de her köşesini coşkuyla sey-
rettiği Eskişehir’le karşõlaştõ.
20 Ekim akşamõ Eskişehir’de yõldõrõmlar, şim-
şekler gösterisi... Anadolu Üniversitesi havaala-
nõna inen Güzin Dino’nun kucağõna koca bir de-
met beyaz çiçek yerleşiyor. Güzel Sanatlar Fa-
kültesi Dekanõ Prof. Zehra Çobanlı, eşi Mehmet
Çobanlı, fakültenin yüzünde güller açmõş ele-
manlarõ Güzin Dino’yu sultanlara layõk karşõla-
yõp bir arabaya attõklarõ gibi çepeçevre camekânlõ
bir lokantaya götürüyor. Uçakta sandviçini ye-
diğini söylese de önüne kehribar rengi kabak tat-
lõsõ gelince dayanamõyor Güzin. Tatlõ yeniyor, tat-
lõ başlanõyor her şeye. Abidin, Güzin’in gönlün-
de, ama henüz ortada yok. Üniversite kampu-
sundaki şõk otele yerleşiyor Güzin. Tatlõ bir şaş-
kõnlõk içinde. Burasõ Anadolu’nun göbeği, öyle
mi?
21 Ekim öğleye doğru otele iki adõm uzaklõk-
taki müze binasõnõn önü, içi, çevresi tõklõm tõklõm.
Her yeri Abidin sarmõş, herkes hayran hayran sey-
rediyor, en hayran olanõ da Güzin. Yaşar Kemal
ile Güzin yan yana oturuyor sergi salonunun or-
tasõnda, kameralar, coşkulu bakõşlar altõnda ser-
gi açõlõyor. Konuşmalar, teşekkürler, övgüler, pla-
ketler, armağanlar... Salonun çõlgõn kalabalõğõnõ
yara yara sergiyi geziyor Güzin. Abidin’i yeni-
den bulmuş ya, bir sevinç, bir sevinç. Ama ken-
dini tutamayõp usulca mõrõldanõyor: “Abidin
bunları görseydi, burada onu nasıl karşıla-
dıklarını bilseydi keşke...” Eskişehir elinden ge-
leni yapõyor, hava da öyle.
22 Ekim gezi günü. Bu kez Edebiyat Fakülte-
si Sanat Tarihi Bölümü’nden Hasan Yılmazya-
şar ev sahipliği yapõyor. Güzin ve Yaşar Kemal
mükellef bir minibüsün arka koltuğuna kuruluyor;
istikamet arkeolojik kazõlarõn devam ettiği, Os-
manlõ’nõn Osman Gazi zamanõnda ele geçirmiş
olduğu Karacahisar Kalesi. Eskişehir tepeden sey-
rediliyor. Masmavi göğün altõnda yepyeni bir Es-
kişehir. Derken minibüsün
yanõna üç astsubay yanaşõ-
yor. Hasan Yõlmazyaşar’õ
iyice azarlõyorlar. Yaşar
Kemal o dağõn tepesine
kadar gelmiş de neden on-
lara haber verilmemiş! Ya-
şar Kemal’in kahkahalarõ
dağõ tepeyi tutuyor, Gü-
zin’in hayret dolu bakõşlarõ
altõnda, astsubaylarla mu-
habbet koyuluyor. Sonra
Seyit Battal Gazi Külli-
yesi’ne doğru yola çõkõ-
lõyor. Restorasyonu de-
vam eden külliyenin gör-
kemi Güzin’i kendin-
den geçiriyor, hemen
mavi beyaz bir havlu
alõyor, Paris’teki ban-
yosuna asacak.
23 Ekim sabahõ Gü-
zin artõk Abidin’le baş başa birkaç sa-
at geçirmeye kararlõ. Otelden çõkõp sergi salonu-
na gidiyor, binanõn önündeki panolarõ, içerdeki fo-
toğraflarõ, afişleri, kitaplarõ tek tek inceliyor. Ki-
mi tablonun önünde durup “Ben bunu hatırla-
mıyorum, Ferit nereden de bulmuş?” diye şa-
şõrõyor, hepsini tek tek, adeta Abidin’in yanağõ-
nõ okşar gibi okşuyor. Sergi kadar, hazõrlanmõş
olan katalog da büyülüyor Güzin’i. Akşam, Has
Bahçe Evleri’ndeki havuz başõ partisinde, kata-
loğun tasarõmõnõ yapan, fakültenin Grafik Bölü-
mü’ndeki sanatçõlardan Melike Taşçıoğlu ile ta-
nõşõp onu kutladõğõnda kimin daha heyecanlõ ol-
duğunu kestirmek çok zor.
24 Ekim Eskişehir’in kent merkezini keşif gü-
nü. Bu kez Güzin Edebiyat Fakütesi Dekan Yar-
dõmcõsõ Emre Gökalp ile Hasan Yõlmazyaşar’õn
kolunda Porsuk kõyõsõndaki “Adalar”õ keşfe çõ-
kõyor. Otele dönüşte yine Abidin’in yeni mekâ-
nõnõn önünden geçiyor. Çağdaş Sanatlar Müze-
si’nin önü yine kalabalõk, panolarõn önü yine öğ-
rencilerle dolu, Afyon’dan, Bilecik’ten, İzmir’den
otobüslerle gelen gruplar Abidin’i ziyaret etmekte.
Güzin Abidin’e bir selam daha gönderip bu kez
de Eskişehir opera binasõnda Gürer Aykal’õn yö-
neteceği Eskişehir Senfoni Orkestrasõ’nõ ve Su-
na Kan’õ dinlemek üzere yeniden yollara düşü-
yor. Senfoni orkestrasõ sahneye çõkarken Güzin’in
hayreti de doruk noktasõnda. Yaylõ çalgõlarõn ço-
ğu genç hanõmlarõn ellerinde. Hanõmlarõn hepsi
de birbirinden zarif, birbirinden becerikli, birbi-
rinden şõk. Üstelik hepsi de öyle güzel ki... Sah-
nenin yanõnda koca bir Atatürk portresi, yanõn-
da o kadar büyük bir Türk bayrağõ. Güzin daya-
namayõp içini çekiyor: “Ah, keşke Mustafa Ke-
mal burada olsaydı!” Ve
derken önce Aykal ile Sen-
foni Orkestrasõ, sonra Suna
Kan herkes gibi Güzin’i de
mest ediyor.
25 Ekim Güzin’in Eskişe-
hir’de son günü. Güzel Sa-
natlar Fakültesi Dekanõ Zeh-
ra Çobanlı’nõn evinde, hem
de dekanõn kendi elleriyle
yaptõğõ ev yemekleri yeniyor
öğle saatlerinde. Ardõndan
Odun Pazarõ’ndaki eski evle-
rin restorasyonunu gören Gü-
zin “İşte şimdi Eskişehir ima-
jı tamamlandı!” diye sevini-
yor. Bulvarlardaki heykellere
şaşõyor, tramvaya hayran olu-
yor, kent parklarõnõ bir bir tanõ-
yor, bir de akşam yemeği için en
âlâsõndan birkaç porsiyon çiğ bö-
rek alõnõyor ve otele dönülüyor.
Tabii ki otelde yine genç bir
akademisyen grubu ellerinde he-
diyelerle, bastõklarõ Güzin fotoğ-
raflarõyla, gözlerinin içi õşõldayarak beklemekte.
Neyse ki akşam ezeli rakiplerin futbol maçõ var
da herkes vakitlice evlere dağõlõyor. Güzin otelin
resepsiyon görevlisi ve garsonlarõyla birlikte bir
gece önce hediye gelen koca bir tabak aşureyi pay-
laşõp ertesi gün Paris’e dönmek üzere geceye da-
lõyor.
Gezi kabak tatlõsõyla başladõ, Abidin ile devam
etti, aşureyle bitti. Bundan tatlõ bir gezi olabilir
miydi?
Eskişehir’deki ‘Topluca’ sergisinde Güzin Dino ve Yaşar Kemal, Abidin’le hasret giderdi
DinolarAnadolutopraklarõnda
Güzin Dino ve Yaşar KemalAbidin Dino’nun sergisinebirlikte katıldılar.
40. YIL KARİKATÜR SERGİSİ
‘Sağduyulu
muhalefetin
temsilcileriyiz’
Kültür Servisi - Karikatürcüler Derne-
ği, 40. yõlõnõ kutlama etkinlikleri
kapsamõndaki ‘40. Yıl Karikatür
Sergisi’ni önceki akşam Tünel Ziraat
Bankasõ Galerisi’nde açtõ. Semih
Balcıoğlu, Ferit Öngören ve gaze-
temiz çizeri Turhan Selçuk öncü-
lüğünde 1969’da kurulan Karika-
türcüler Derneği’nin başkanõ Metin
Peker açõlõş konuşmasõnda; “Kim-
seye boyun eğmedik, sağduyulu
muhalefetin güler yüzlü temsilci-
leri olduk. Demokrasi, insan hak-
ları ve düşünce özgürlüğünü sa-
vunduk ve böyle devam edece-
ğiz” dedi ve sergiye gelenlere te-
şekkür etti. Peker, ardõndan açõlõşa
sağlõk sorunlarõ nedeniyle katõlama-
yan kurucular Öngören ve Selçuk’un
yolladõğõ mesajlarõ okudu. Selçuk
mesajõnda; “Katılamamanın üzün-
tüsünü, serginin görkemliliğini siz
dostlarımla paylaşıyorum. Hepi-
nizin gözlerinden öperim” ifade-
lerini kullandõ. 200 karikatüristin
çalõşmalarõnõn yer aldõğõ sergi, böy-
lesine büyük bir buluşmayõ başardõ-
ğõ için kutlanõrken, eserlerin bir kõs-
mõnõn orijinal olmamasõ ve bazõ eser
seçimlerinin çizgiyi yansõtmamasõ ise
kimi çizerlerin eleştirilerine maruz
kaldõ. Sergi, 10 Kasõm’a dek sürecek.
(0 212 251 42 48)
Kültür Servisi - Kalem Ajans’õn
düzenlediği “İTEF-İstanbul
Tanpınar Edebiyat Festivali” 31
Ekim’de başlõyor. Hare’nin
katkõlarõyla düzenlenen ‘Şehir ve
Zaman’ temalõ festival 3 Kasõm’a
dek sürecek ve aralarõnda
Amerikalõ yazar Adam Fawer,
Mõsõrlõ yazar Nawal el Saadawi,
“Agata ile İstanbul’da” kitabõnõn
yazarõ Cristina Fernández Cubas,
Deniz Kavukçuoğlu, Müge
İplikçi, Ayfer Tunç, Gündüz
Vassaf’õn da bulunduğu 32
ülkeden 52’si yabancõ toplam 90
yazarõ ağõrlayacak. Önceki gün
düzenlenen basõn toplantõsõnda
konuşan Kalem Ajans Başkanõ
Nermin Mollaoğlu, İstanbul’da
daha önce uluslararasõ alanda
edebiyat festivalinin yapõlmadõğõnõ
belirterek Türk edebiyatõnõn
tanõtõmõna destek olmak ve farklõ
sesleri bir araya
getirmek
amacõyla bu
festivali düzenlediklerini dile
getirdi. Bu yõl Tanpõnar ile ilgili bir
etkinlik yapmayacaklarõnõ söyleyen
Mollaoğlu, gelecek yõl Mimar
Sinan Üniversitesi’nden Handan
İnci başkanlõğõnda kapsamlõ bir
‘Tanpınar Sempozyumu’
düzenleneceğini, ayrõca
Tanpõnar’õn eserlerini çeviren 25
çevirmeni, editörleri ve yayõncõlarõ
ile birlikte davet edeceklerini
belirtti. Yazar Mario Levi ise
Tanpõnar’õn, İstanbul’un en önemli
yazarlarõndan biri olduğunu
belirterek, “Onun adının böyle
bir festivale verilmesi
kaçınılmazdı” dedi. Ayrõca “Şehir
ve Zaman” olarak belirlenen
temanõn hem edebiyata, hem
İstanbul’a hem de Tanpõnar’a çok
yakõştõğõnõ vurguladõ. Festival
boyunca, yazarlarla tanõşma-
tartõşma toplantõlarõ yapõlacak,
edebiyat sohbetleri, paneller, imza
günleri ve edebiyat kahvelerinde
okuma günleri düzenlenecek.
İSTANBULTANPINAREDEBİYATFESTİVALİBAŞLIYOR
Tanpõnar’õnizinde‘ŞehirveZaman’Kültür Servisi - İstanbul
Devlet Opera ve Balesi, Recep
Ayyılmaz yönetiminde Leyla
Gencer anõsõna sahnelediği
“Orphée ve Eurydice” ile se-
zonu bugün saat 20.00’de Ka-
dõköy Süreyya Operasõ Sah-
nesi’nde açõyor.
Konusunu Yunan mito-
lojisinden alan ve genç yaş-
ta ölen eşinin peşinden Ha-
des’e doğru yola çõkan
Orphée’nin hikâye-
sini anlatan yapõtõn
müziği Chri-
stoph Willibald
Gluck’a, libret-
tosu ise Pi-
erre-Lo-
uis Moli-
ne’e ait.
Eser, İstanbul Devlet Opera ve
Balesi’nin repertuvarõnda yer
alan en eski müzikli eser ol-
masõnõn yanõ sõra Hector Ber-
liöz’ün getirdiği yeni yorumla
sahneleniyor. Eserde Orphée’yi
Aylin Ateş ve Deniz Erdo-
ğan Likos, Eurydice’i ise
Otilia M. İpek, Gülbin
Kunduz ve Ayten Telek
dönüşümlü olarak
seslendiriyor. An-
dres Lopes ve
Paolo Villa’nõn or-
kestrayõ yönettiği
eser 30 Ekim’de sa-
at 20.00’de ve 31
Ekim’de saat
16.00’da da Sürey-
ya Operasõ’nda
sahnelenecek.
Leyla Gencer anısına
‘Orphée ve Eurydice’
Kültür Servisi - 2008 Milliyet Haldun
Taner Öykü Ödülü’ne “Ayna Çarp-
ması” (Doğan Kitap, 2008) adlõ ki-
tabõyla değer görülen Murat Özya-
şar, ödülünü önceki gün Suna ve
İnan Kõraç Vakfõ Pera Müzesi’nde
yapõlan bir törenle, Doğan Holding
Yönetim Kurulu Başkanõ Aydın
Doğan’õn elinden aldõ. Doğan Hız-
lan’õn başkanlõğõnda, geçen yõlki
ödülün sahibi Hasan Özkılıç’õn
yazmanlõğõnda Semih Gümüş, Şa-
ra Sayın, Füsun Akatlı, Tahsin Yü-
cel ve Demet Taner’den oluşan
seçici kurulun “anlatımındaki du-
ruluk, özgün bir dil yaratma be-
cerisi ve atmosfer yoğunluğu” ne-
deniyle ödüle değer gördüğü Özya-
şar, gecede “Adının Haldun Ta-
ner’inkiyle yan yana yazılmasının
bile çok heyecan verici olduğunu”
söyleyerek “Haldun Taner’in öy-
kücülüğü karşısında düğmelerini
bir kez daha iliklediğini” belirtti.
Doğan Gazetecilik Pazarlama ve İş
Geliştirme Grup Başkanõ Tijen Mer-
gen, Milliyet Ödülleri Yönetmeni
Nail Güreli ve Doğan Hõzlan’õn
yaptõğõ konuşmalarda, bir edebiyat-
çõ ve tiyatro yazarõ olarak Haldun Ta-
ner’in Milliyet gazetesine ve Türki-
ye basõnõna yaptõğõ katkõ odak nok-
tasõ olurken ödüllere bu yõl 124 baş-
vurunun yapõldõğõ da belirtildi. Hõz-
lan, asõl mesleği edebiyat öğret-
menliği olan Özyaşar hakkõnda,
“Belli ki bu yazar, kendinden ön-
ceki ustaları dikkatle okuyup
özümsemiş ve kuru bir taklitçi-
likten öte, onları kendi potasında
eritmiş” diye konuştu.
Haldun Taner Öykü
Ödülü Özyaşar’a
K A M İ L M A S A R A C I
K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K
Bir Moliére klasiği: Cimri
Kültür Servisi- Moliére klasiği ‘Cimri’
şimdi de Kent Oyuncularõ’nõn yorumuyla
Kenter Tiyatrosu’nda. Mehmet Birkiye’nin
yönettiği oyununun ana ekseni, cimriliğin ka-
çõnõlmazlõğõ üzerine kuruluyor. Müşfik
Kenter, Mehmet Birkiye, Kadri-
ye Kenter, Engin Hepileri,
Demet Evgar, Bülent Şakrak, Esra Kızıl-
doğan, İlker Ayrık’ın da rol aldõğõ kalaba-
lõk kadrolu oyunda, ilkel kapitalizmden gü-
nümüz neo-liberalizmine kadar geçen süreçte
“para” nõn önemli bir metadan, kimlikle eş-
değer tutulduğu bir olguya dönüşümü, de-
ğerler arasõndaki ça-
tõşmaya odaklana-
rak anlatõlõyor.
Oyun 4-8 Ka-
sõm tarihleri
arasõnda Kenter
Tiyatrosu’nda
sahnelenecek.
Türkiye sineması Montpellier’de
Kültür Servisi - 23 Ekim’de başlayan ve 1
Kasõm’da sona erecek 31. Montpellier
Akdeniz Film Festivali’nde Fransa’daki
‘Türk Mevsimi’ kutlamalarõ çerçevesinde
Türk sinemasõna özel bir bölüm ayrõlõyor.
‘Türk Sinemasõnda Rönesans’ başlõğõnõ
taşõyan bu bölümde, son yõllarda dünya
arenasõnda özellikle ilgi çeken Türk
sinemasõndaki yeni kuşağa ait filmler
gösteriliyor ve paneller düzenleniyor.
Filmleri gösterilen sinemacõlar arasõnda
Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Derviş
Zaim ve Tayfun Pirselimoğlu da var.
Kültür Servisi - Koç Holding
sponsorluğunda, İstanbul Kültür
Sanat Vakfõ’nca düzenlenen 11.
Uluslararasõ İstanbul Bienali, 29
Ekim Cumhuriyet Bayramõ’nda da
sanatseverlerin ziyaretine açõk
olacak. 8 Kasõm’a kadar devam
edecek bienal kapsamõnda ayrõca,
30 Ekim Cuma günü İTÜ Taşkõşla
Kampusu Konferans Salonu No.
109’da “Küratörlük, Sanat ve
Pedagojik Yönelim” başlõklõ bir
panel yapõlacak. Saat 18.30’da
başlayacak panele konuşmacõ
olarak küratör, sanatçõ ve yazar
Paul O’Neill ile sanatçõ, eğitmen
ve yazar Mick Wilson katõlacak.
British Council’õn ‘Creative
Collaborations’ (Yaratıcı
İşbirliği) programõ kapsamõnda
gerçekleştirilen panelde çağdaş
küratörlük projelerinde, sanat
ürünlerinde ve sanat üzerine
yazõlarda özellikle 1990’lardan bu
yana kullanõmõ artan pedagojik
yöntemler ele alõnacak. Panel,
ayrõca O’Neill ve Wilson’õn
birlikte hazõrladõğõ “Küratörlük,
Sanat ve Eğitime Yönelim”
başlõklõ kitabõn tanõtõmõna da eşlik
edecek. Ücretsiz gerçekleştirilecek
panellerde, simültane çeviri
yapõlõyor.
(İKSV: 0 212 334 07 34)
İstanbulBienalibayramdadaaçõk
1 1 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L B İ E N A L İ
Sergideyeralanyapıtlardanbiri.