Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
22 OCAK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
ABD Güzellemesi...
Sakın başlığa bakıp da “Sen de mi?” demeyin.
Çünkü bana göre asıl kızması gerekenler ben ve
benim gibi düşünenler değil, ABD yalakaları olma-
lı.
Önce hem yemin töreni öncesi düzenlenen kon-
serden hem de yemin töreninden ekranlara yansı-
yanlar, onların Türkiye için öngördüklerinin tam ter-
sinin ABD halkınca yaşanmakta olduğunu ortaya
koydu.
Ayrıca bu yazı, ABD’nin Irak ve Guantanamo’da
uyguladığı acımasızlığı, toplu kırımları, Büyük Or-
tadoğu Projesi (BOP) kapsamında aralarında Tür-
kiye’nin de yer aldığı eski-yeni ülkelerin sınırlarını ye-
niden belirleme zırvasını aklama amacını taşımıyor.
ABD hakkında bu köşede daha önce yayımlanmış
yazıları da silip atmıyor.
Amacım, Cumhuriyet yazarlarının da yetkinlikle
vurguladıkları bir konuyu, tarihe not düşmek için yaz-
maya çalışmak.
Bu yazıyı, gazetelerde yayımlananlardan çok, anın-
da çevirilerde dinlediklerimden aklımda kalan cüm-
leleri irdelemek zorunda kalmanın üzdüğü bir ga-
zeteci olarak yazdığımı da hemen belirtmeliyim.
Önce “ulus” kavramından başlayalım.
Obama’nın “Parçalı mirasımız zayıflık değil güç.
Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Hindu ve inançsız-
lardan oluşan bir ulusuz. Dünyanın her yanından kül-
türlerle şekilleniyoruz” cümlesi, etnik farklılıkların dik-
kate alınmadığı anlamını da gösteriyor.
Bu nedenle olsa gerek, etnik farklılıklarını vurgu-
lamak için “ABD’li, ABD yurttaşı” gibi tanımlar, iki
milyona yakın katılımcının “Amerika” sloganlarını yük-
sek sesle ve ortaklaşa atmalarıyla da yok sayılıyor.
Obama’nın, ABD’nin başarılarını “Ben, biz” gibi
sözcüklere önem vermeyerek “Amerika halkına” mal
etmesi de bizimkilerle bağdaşmayan bir başka yak-
laşımını kanıtlıyor.
Özellikle “ABD’nin kuruluş çabalarını ve bu uğur-
da hayatlarını verenleri” yüceltmesi ve saygıyla an-
ması da büyük devlet yöneticiliğinin bir başka ya-
nını gündeme getiriyor.
Zorunlu tarihlerdeki, zorunlu anmalar dışında
Türkiye’nin miladını kendileriyle başlatma alışkınlı-
ğındaki bizim büyüklerin örnek almaları gereken bir
yaklaşımı da burada ortaya çıkarıyor.
ABD Başkanı’nın göreve başlarken yarattığı
umutlar gerçeğe dönüşür mü?
“Evet” demek gerçekten zor. Herkesin, eski
başkanın akıl ve insanlıkla bağdaşmayan kırıp
dökmeleri yüzünden yeni başkana umut bağlama-
ya çalışması da haksız sayılamaz.
Tıpkı bizdeki “şarap fıkrası” gibi.
Bektaşi babasına, iki testi şaraptan hangisinin iyi
olduğunu söylemesini istemişler.
O da ilk testiyi denedikten sonra ikinci testideki
şarabın daha iyi olduğunu söylemiş.
Denemeden bu kanıya varmış olmasını da “bun-
dan daha kötüsü olamaz” diye açıklamış.
Biz de öyle yapıyoruz galiba. Bush’a kıyasla “Oba-
ma daha iyi” demeye çalışıyoruz.
Ama atalarımızın “Gelen gideni aratır” dedikleri-
ni de unutmuyoruz.
Obama’nın bizim yalakaları kızdıracak laflar etmesi
de umudumuzu kuvvetlendiriyor.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Suçlularõn belirlenmesinde bireylerin temel hak ve hürriyetleri yönünden güvensizliğe, endişeye yol açõlmamalõ
‘Korkuya sevk etmemeli’
PROF. DR. METİN FEYZİOĞLU
(Ankara Hukuk Fakültesi
Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim
Dalı Başkanı)
- 1-
I. TEMEL AÇIKLAMALAR
1. Bir insan, teorik olarak, hayatı boyunca
hiç suç işlemeyeceğinin sözünü verebilse bi-
le, hiç soruşturulmayacağını veya yargı-
lanmayacağını taahhüt edemez.
Ceza kanunlarõ, suçlular hakkõnda uygula-
nõr. Ceza muhakemesi kanunlarõ ise, suçlu ve
suçsuz tespitleri yapõlmadan önce başvurulan
kanunlar olduğu için, herkes hakkõnda uygu-
lanabilir. Bu nedenle, ceza muhakemesi ka-
nunlarõ, aslõnda masumlarõn kanunlarõdõr (ÖZ-
GEN, Eralp: Ceza ve Ceza Muhakeme Hukuku
Bilgisi, Eskişehir 1988, s. 111). Masum biri
için, bõrakõnõz cezalandõrõlmayõ, yalnõzca so-
ruşturulmak veya haksõz yere yargõlanmak da-
hi yõpratõcõdõr. Soruşturulmak ya da yargõlan-
mak ağõr gelir, yaşam sevincini elinden alõr, yo-
rar, uykularõnõ kaçõrõr, sağlõğõnõ bozar, aile dü-
zenini etkiler, hayatõnõ alt üst eder.
KORKUYA SEVK EDİLMEMELİ
2.Sorun, kimin suçlu kimin suçsuz ol-
duğunu doğru bir şekilde belirlemek
ve bunu yaparken, toplumdaki bireyleri, te-
mel hak ve hürriyetleri yönünden güven-
sizliğe, endişeye, korkuya sevk etmemektir.
Çağdaş ceza muhakemesi, ilk bakõşta birbi-
riyle kolay uzlaşmaz gibi görünen bu iki para-
metreyi, birbirini tamamlayan hedefler olarak
ele alõr. Bu çerçevede, toplumu korumak için
bireyin temel hak ve hürriyetlerini elinden al-
maya kalkõşmaz. Ancak zorunlu kalõrsa, ta Ro-
malõlardan bu yana, bir suçsuz mahkûm ola-
cağõna, bir suçlunun serbest kalmasõnõ tercih
eder. Çünkü masum birinin mahkûm edilme-
sinin topluma vereceği zararõn, suçlu birinin ser-
best kalmasõndan çok daha ağõr olacağõnõ bilir.
HUKUK DEVLETİNİN GÖREVLİLERİ
OLDUĞUNU UNUTAMAZLAR
3.Ceza muhakemesinde yargı erki
kapsamında yetkili kılınanlar, bu
yetkilerini kullanırlarken hukuk devletinin
görevlileri olduklarını hiçbir zaman unu-
tamazlar.
Hukuk devletinin en genel ve en basit tanõ-
mõ, “kendi koyduğu kuralla bağlı olan dev-
let”tir. Yargõ erkini kullananlar bu erki dev-
let adõna kullanmaktadõr. Bu devlet hukuk dev-
leti ise, savcõ adõna işlem yapan polis ve jan-
darma, savcõ ve hâkim, ayrõca yargõ erkinin kul-
lanõlmasõ sürecine dahil olan avukatlar ve il-
gili herkes, ceza muhakemesi yürütülürken hu-
kuk kurallarõyla bağlõdõr.
KURALLAR İHLAL EDİLİRSE...
4.Yargı erki kapsamındaki yetkilerini
kullanan kamu görevlileri ceza mu-
hakemesi kurallarını ihlal ederlerse, kamu
düzeni, en az soruşturma veya kovuşturma
konusu suçun verdiği zarar kadar zarar gö-
rür.
Temel hak ve hürriyetlerin koruyucusu ol-
masõ gereken kamu görevlilerinin temel hak ve
hürriyetleri ihlal ettiğini gören bireylerin, hu-
kuk devletinde yaşadõklarõna dair inançlarõ sar-
sõlõr. Hukuk devletine olan inancõn sarsõlma-
sõ, topluma, herhangi bir suçun verebileceği za-
rardan çok daha büyük zararlar verir. Birey-
ler, yasama, yürütme ve yargõya şüpheyle yak-
laşmaya, gündelik yaşamlarõnõ yaşamaktan
korkmaya, telefon etmekten, birbirleriyle di-
ledikleri gibi konuşmaktan, düşündüklerini söy-
lemekten, eleştirmekten, yazmaktan, kõsacasõ
bugünlerinden, geleceklerinden, çocuklarõ-
nõn nasõl bir ülkede yaşayacağõndan endişe duy-
maya başlarlar.
5.Ceza muhakemesinde bireyin men-
faatleri ile toplumun menfaatleri
çelişmez.
Toplumu korumak için birey feda edilecek
olursa, toplum da feda edilmiş olur. Öyleyse
kurallarõna uygun yürütülen ceza muhakeme-
si, bireyin temel hak ve hürriyetlerini korur-
ken, aynõ zamanda hukuk devletinin toplumunu
da korumaktadõr.
ADLİ YOLLA GERÇEĞE ULAŞMAK
6.Ceza muhakemesinin amacı, adli
yolla maddi gerçeğe ulaşmak ve hu-
kuki sorunu çözmektir.
Adli yol, Avrupa İnsan Haklarõ Sözleşme-
si (AİHS) gibi temel hak ve hürriyetlere iliş-
kin milletlerarasõ sözleşmeler, Anayasa ve Ce-
za Muhakemesi Kanunu (CMK) başta olmak
üzere, ilgili mevzuatta belirlenmiş kural ve
usullerdir. Maddi gerçekten kastedilen, ana hat-
larõyla, suç teşkil eden bir fiilin olup olmadõ-
ğõ, suç teşkil eden fiilin şüpheli veya sanõk ta-
rafõndan işlenip işlenmediğidir. Hukuki sorun
ise, ceza muhakemesi sõrasõnda hangi kurallarõn
uygulanacağõ, bunlarõn nasõl yorumlanacağõ ve
suç fiili sabit kabul edilirse, sanõğõn işlediği ka-
bul edilen fiilin ceza kanununun hangi hük-
münü ihlal ettiği ve ne ceza uygulanacağõdõr.
7.Ceza muhakemesi yürütülürken ad-
li yoldan sapılacak olur ise, bireyle-
rin temel hak ve hürriyetleri ihlal edilece-
ği gibi, maddi gerçeğe ulaşılamaz, hukuki
sorun da doğru bir şekilde çözülemez.
Kõsaca adli yol olarak tanõmladõğõmõz ku-
rallar bütünü, yalnõzca bireylerin hak ve hür-
riyetlerini korumaz, bireylerin hak ve hürri-
yetlerini, dolayõsõyla toplumun çağdaş ve ev-
rensel değerlerle bütünleşmiş yaşam biçimini
korurken, maddi gerçeğe ulaşõlmasõnõn ve
hukuki sorunun çözülmesinin de yöntemini be-
lirler. Çağdaş ceza muhakemesi hukukunun te-
mel ilke ve değerlerini içselleştirmiş uygula-
macõlar, bu yöntemlere aykõrõ davranõlmasõ ha-
linde maddi ve hukuki sorunlarõn doğru bir şe-
kilde çözülemeyeceğini bilirler.
İNSANLIĞIN ORTAK DEĞERİ
8.Ceza muhakemesi ilkeleri, insanlığın
ortak değerleridir. Binlerce yıldır
çekilen acıların ve verilen büyük mücade-
lelerin ürünü olan bu ilkelere herkes uy-
makla yükümlüdür.
Kanun koyucu, ceza muhakemesi kanunla-
rõnõ yazarken, ceza muhakemesi ilkelerine say-
gõ duymak zorundadõr. Kuşkusuz, hukuk uy-
gulamacõlarõ da milletlerarasõ sözleşmeler ve ka-
nunlarla belirlenmiş olan adli yolu diledikleri
şekilde değiştiremez, kendilerine göre yeni
yollar yaratamazlar. Öte yandan hukuk devle-
ti dediğimiz bir devlette hukukun uygulama-
cõlarõ, hukuk kurallarõnõ, insanlõğõn ortak değeri
olan ceza muhakemesinin evrensel ilkelerini te-
mel alarak yorumlamakla yükümlüdür.
II. CEZA MUHAKEMESİNDE UYUL-
MASI GEREKEN İLKE VE KURAL-
LARDAN BAZI ÖRNEKLER
1.Şüpheli ve sanığa, hakkındaki suç-
lama açıkça ve ayrıntılı olarak bil-
dirilmelidir.
İfade vermek üzere çağõrõlan, yakalanan,
gözaltõna alõnan, tutuklanan, evi, aracõ veya
üstü aranan kişilere haklarõndaki suçlamanõn,
yani isnadõn ne olduğu bütün açõklõğõyla bil-
dirilmelidir (AİHS md. 6/3-a, CMK md. 90/4,
101/2, 121/1, 147/1-b). Buna “isnadın bil-
dirilmesi ilkesi” denilir. İsnad, soyut ve ge-
nel ifadelerle bildirilemez. Kişinin hakkõn-
daki isnadõ öğrenebilmesi için, işlediği iddia
olunan fiilin kendisine, yer ve zaman da da-
hil olmak kaydõyla, ayrõntõlõ olarak bildiril-
mesi gereklidir. Çünkü hakkõndaki isnadõn
ne olduğunu bilmeyen bir kişi savunma ya-
pamaz. Şüpheli veya sanõk hakkõndaki isnad,
yukarõda sözü edildiği şekilde bildirilmez ise,
devletin adalet çarkõ acõmasõz bir baskõ ay-
gõtõna dönüşerek kişiyi ezer, bilinmezliğin ka-
ranlõğõnda onun devlete ve içinde yaşadõğõ
topluma inancõnõ yok eder.
SAVCI KİŞİLERİN LEKELENMEME
HAKKINI TİTİZLİKLE KORUMALI
2.Cumhuriyet savcısı ve onun em-
rindeki polis ve jandarma suçsuz-
luk karinesine saygı göstermek ve kişile-
rin lekelenmeme hakkını titizlikle koru-
mak zorundadır.
Herkes, suçu kesin hükümle sabit oluncaya
kadar suçsuz kabul edilir (Anayasa md. 38,
AİHS md 6). Suçsuzluk karinesinden çõkan
ilk önemli sonuç, hiç kimsenin suçsuzluğu-
nu ispatlamak zorunda olmadõğõdõr. Suçsuz
kabul edilen bir kişi, suçsuzluğunu ispatla-
maya zorunlu tutulamaz. İspat yükü, iddia
edenin üzerinde olup, ceza muhakemesinde
savcõ, iddiasõnõ ispat etmekle yükümlüdür
(AİHM Kararõ, Barberà, Messeguè ve Ja-
bardo davasõ, 6 Aralõk 1988, series A, vol.
146, para. 77). Suçsuzluk karinesinden çõkan
diğer bir sonuç, kesin hükümle mahkûm edi-
linceye kadar suçsuz kabul edilen bireylerin
lekelenmemesi, toplum nezdinde suçlu ilan
edilmemesi için muhakeme sürecine katõlan
herkesin çok titiz davranmasõ zorunluluğu-
dur. Soruşturmanõn gizli yapõlmasõnõn (CMK
md. 157) sebeplerinden biri, kişilerin leke-
lenmeme hakkõdõr. Bu nedenle, soruşturma
evresinde polisin, jandarmanõn, savcõnõn al-
dõğõ ifadeler, telefon dinleme tutanaklarõ ve
diğer deliller basõn ve yayõn organlarõna ve-
rilemez. İster adliye binasõ içinde ister dõşõnda
yapõlsõn adli işlemler sõrasõnda fotoğraf ve
film çekilmesinin yasak olmasõ da kişilerin
lekelenmeme hakkõnõn korunmasõ amacõy-
la kabul edilmiştir (CMK md. 183). İddia-
namede hangi hususlarõn yazõlacağõ Ka-
nun’da açõkça belirlenmiş olup (CMK md.
170) savcõ, dava açmadõğõ kişileri suçlu gi-
bi gösteren, itibarlarõnõ sarsan açõklamalar-
da bulunamaz. Aynõ şekilde, hakkõnda dava
açtõğõ kişilerle ilgili, isnad ettiği suç fiilinin
dõşõnda, onlarõ toplum önünde küçük düşü-
recek anlatõmlara yer veremez.
Cumhuriyet savcõsõ, soruşturulan kişinin
kamuoyunca öğrenilmesi durumunda so-
ruşturmayõ mümkün olan en seri şekilde, id-
dianame düzenlemek veya kovuşturmaya yer
olmadõğõna karar vermek suretiyle bitirme-
lidir. Soruşturma evresinde hakkõnda tutuk-
lama kararõ verilen şüphelilerle ilgili bu ge-
reklilik çok daha açõktõr.
Dikkat edilmesi gereken bir başka husus,
ceza soruşturmalarõna ve soruşturmalarõn so-
nunda açõlan davalara isim verilmemesidir.
Çünkü soruşturmalarõn ve davalarõn isim-
lendirilmesi, şüpheli ve sanõklarõ etiketler, on-
larõ suçlu olarak damgalar, çetelerle, suç ör-
gütleriyle özdeşleştirir.
Suçsuzluk karinesi, yalnõzca polis, jan-
darma, savcõ ve mahkemeyi değil, bütün ka-
mu görevlilerini ve devlet kurumlarõnõ bağ-
lar. Bu itibarla hangi görevde ve makamda
bulunursa bulunsun hiçbir kamu görevlisi, su-
çu kesin hükümle sabit olmayan bir kişiyi
suçlu olarak ilan edemez (AİHM Kararõ, Al-
lenet de Ribenot davasõ, 10 Şubat 1995, se-
ries A, vol. 308, para. 31-37). Kuşkusuz ba-
sõn ve yayõn organlarõ da suçsuzluk karine-
sine saygõ göstermek zorundadõr (Türk Me-
deni Kanunu md. 24).
HAYAT TARZLARI VE KİMLİKLER
SORUŞTURULAMAZ
3.Kişiler, hayat tarzları ve kimlikle-
ri nedeniyle soruşturulamazlar ve
yargılanamazlar.
Hukuk devletinin ceza muhakemesi sis-
temi, kişilerin hayat tarzlarõyla, kimlikleriyle,
hayat felsefeleriyle, siyasi görüşleriyle ilgi-
lenmez. Ceza muhakemesinin ilgisi, kişinin
suç teşkil eden somut bir fiili işleyip işle-
mediğiyle sõnõrlõdõr. Kişinin bir takõm sub-
jektif değerlendirmelere göre iyi, kötü, ah-
laklõ, ahlaksõz vs. olmasõ, evrensel ölçütler-
le tanõmlanmõş çağdaş ceza muhakemesinin
ilgileneceği ve çözeceği “sorun”lar değildir.
Hiçbir iddianamede, şüphelileri veya baş-
kalarõnõ hayat tarzlarõ, kimlikleri, hayat fel-
sefeleri veya siyasi görüşleri itibariyle de-
ğerlendiren ifadeler yer alamaz. Şüphelile-
ri kişiliklerine, etnik kökenlerine, inanõşla-
rõna göre sõnõflandõrõp etiketleyecek tarihsel
açõklamalar, benzetmeler iddianamelere ya-
zõlamaz. İddianameler, dava açan belgeler-
dir; ülke sorunlarõnõn tesbit edildiği ve çö-
züm önerilerinin geliştirildiği bilimsel eser-
ler değillerdir.
Suçlama açõkça ve ayrõntõlõ bildirilmeli
SÜRECEK
KİŞİLER İFADE VERMEK İÇİN YAKALANIP GÖTÜRÜLEMEZ
4. İfade vermeleri için kişiler yakalanıp, karakola veya savcılığa götürülemez.
Yakalama, sõkõ şartlara tabi kõlõnmõş bir koruma tedbiridir, keyfi olarak uygulanamaz.
Kişinin hâkim veya mahkeme kararõ olmadan yakalanabilmesi için, suçüstü halinde kaç-
ma ihtimalinin olmasõ ya da kimliğini hemen tespit olanağõnõn bulunmamasõ veya suçüstü
hali olmasa bile tutuklama kararõ verilmesinin şartlarõnõn gerçekleşmesi gereklidir (CMK
md. 90/1-2). İfade vermesi için bir kişi yakalanamaz. İfade vermesi istenen kişi, davet
edilir. Gelmezse, zorla getirme denilen bir başka tedbir uygulanõr (CMK md. 146).
‘Kurşun atanla
yiyen karışmıştı’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Rize Bağõm-
sõz Milletvekili Mesut Yılmaz, başbakanlõğõ
döneminde “Ergenekon’un üstünün örtüldü-
ğü” eleştirilerine “Kurumların işbirliğine
açık olmadığı, devlet için kurşun atanla yi-
yenin birbirine karıştığı ortamda devlet
içindeki yapılanmaları ortaya çıkarmak
için samimiyetle çalıştık” diyerek yanõt verdi.
Yõlmaz, Tuncay Güney’in Susurluk sürecinde
Abdullah Çatlı ile kendisini aynõ karede gös-
teren fotomontajlõ bir fotoğrafla şantaj yaptõğõ-
nõ da söyledi.
Anavatan Partisi Genel Başkanõ Salih
Uzun’u parti genel merkezinde ziyaret eden
Yõlmaz, “Ergenekon’un kendi döneminde
ortaya çıktığı ve üstünün örtüldüğü” şeklin-
deki iddianõn anõmsatõlmasõ üzerine üzerine,
“Bir buçuk sene süren başbakanlığı döne-
minde devletin içindeki yasadışı yapılanma-
ları ortaya çıkarmak için samimi ve büyük
bir mücadele verdiğini, 10 senelik gecik-
meyle bugün yargının önüne gelen konula-
rın kendi dönemlerinde gün ışığına çıkarıl-
dığını” söyledi. Yõlmaz, “O günkü ortam ku-
rumların bu kadar işbirliğine açık olmadı-
ğı, devlet için kurşun atanla kurşun yiyenin
birbirine karıştığı ortamdır. O ortamda ben
o kadarını gerçekleştirdim” dedi. Günümüz-
de engelleyici unsurlarõn ortadan kalktõğõnõ be-
lirten Yõlmaz, “Bugün şartlar çok farklıdır.
Geçmişin bütün kirlilikleri artık kolayca
gün ışığına çıkarılabilir. Bunun önündeki
tek engel; AKP’nin bu meseleyi bir iç politi-
ka malzemesi yapma eğilimi” dedi.
‘Susurluk’la Ergenekon ayrılmalı’
Yõlmaz, Kanal D Haber’in konuya ilişkin
sorularõ üzerine ise Susurluk’la Ergenekon’u
birbirinden ayõrmak gerektiğini belirterek,
“Ben Ergenekon’un ne olduğunu halen an-
lamış değilim. Ergenekon’un ne olduğu da
savcının iddianamesinde net olarak ortaya
konulmuş değil. Alakasız belgeler doldurul-
muş ama ne olduğu ortaya açıkça konulma-
mış” dedi. Başbakanlõğõ döneminde Susurluk-
la ilgili bilgilerin kendisinden saklandõğõnõ sa-
vunan Yõlmaz, “Bu belgeleri kurumlardan
söke söke almıştım. Elde ettiğim bilgiler
çerçevesinde kamuoyuyla paylaştım” dedi.
MESUT YILMAZ KENDİNİ SAVUNDU