26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2009 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr AB’de alaturka tuvalet krizi “AB’den öylesine nefret ediyor ki, tabii ki Vaclav Klaus, Türkiye’nin üyeliğini bütün kalbiyle destekleyecek. Çünkü biliyor ki Türkiye üye olduğu anda, AB’de herkes birbirine düşecek…” Çek arkadaşõm Vaclav yüzüne yerleştirdiği sevimli tilki ifadesi, Çek Cumhurbaşkanõ saygõdeğer adaşõndan söz ederken kõkõrdõyordu. Bir yõl önceki sohbet sõrasõnda belli olmuştu Çek Cumhuriyeti’nin altõ aylõk AB dönem başkanlõğõnõn pek eğlenceli geçeceği. Başkanlõğõ Fransõzlardan devralõr almaz, Çekler, AB zirve sonralarõndaki basõn toplantõlarõnõ olağan sürelerinin üç katõna çõkaran Sarkozy’nin bol kahkahalõ “one man show”larõnõ bile gölgede bõrakacak bir bombayõ hiç akla gelmeyecek bir yerden patlattõlar. Brüksel’de herkes bu bombayõ konuşuyor bugünlerde… Çek Cumhuriyeti hükümeti aylar öncesinden, David Cerny adlõ Çek sanatçõya altõ ay boyunca AB Konseyi binasõnda sergilenmek üzere yüzbinlerce Avro’ya bir enstalasyon õsmarladõ. Binanõn geniş girişinde, dönem başkanõ her ülkenin mermerli soğuk mekânõ süsleyen bir eser sergilemesi bir gelenek Brüksel’de. Çekler görevi devralõnca, altõndan her geçişimde Sarkozy’yi anõmsatõp, tebessüm ettiren, Fransa’nõn tavandan sarkan içi boş dev balonu gitti. Yerini Çek Cumhuriyeti’nin hediyesi “Entropa” adlõ eser aldõ. Entropa, AB üyesi 27 ülkeye ilişkin önyargõlarõn yansõtõldõğõ kendi haritalarõ üzerindeki plastik heykellerin bileşiminden oluşuyor. Aslõnda her parçanõn ülkelerin kendi sanatçõlarõ tarafõndan yaratõlmasõ gerekiyordu. Ama sonradan anlaşõldõğõna göre muzipliği ile tanõnan David Cerny, üç arkadaşõ ile birlikte ortaya çõkardõğõ eser için hazõrladõğõ kataloğa tamamen uydurma isimler ve özgeçmişler koyarak AB’ye kendince bir “şaka” yapmak istemiş. Olay meydana çõkõnca Cerny “Avrupa’nın kendisine gülüp gülemeyeceğini merak ediyorduk” dedi. İşin doğrusunu son anda öğrenen Çek Başbakan Yardõmcõsõ ise burnundan soluyor. AB’nin görkemli konsey binasõ Justus Lipsius’dan içeri girdiğimde karşõdaki duvara yerleştirilmiş 16 metrekarelik enstalasyonu görünce, kulağõmda sevgili dostum Vaclav’õn sözleri, bõyõk altõndan kõkõrdayan benim bu defa. İroni müthiş! AB, gazõ, Gazze’yi bir kenara bõrakõp kendi çapõnda birbirine girdi gerçekten. Üstelik sebep AB’ye girmiş bir Türkiye bile değil, enstalasyonun tanõtõm kataloğuna girmiş “Turkish Toilet” sözü sadece. Eserde Bulgaristan haritasõ irili ufaklõ bembeyaz alaturka tuvaletlerle kaplõ. AB haritasõnda, “Turkish Toilet” olarak betimlenmek, Bulgarlarõ öylesine kõzdõrdõ ki olay diplomatik bir skandala dönüştü. Bulgaristan, Sofya’daki Çek büyükelçisini karşõsõna çağõrõp “gerekeni” söyledi. Bulgaristan’õn AB nezdindeki büyükelçisi, eseri “Bulgaristan halkına ağır bir hakaret” olarak nitelendirdi. “Eserin açılışı tehlikede” söylentilerine rağmen, “Entropa” 15 Ocak’ta Çek Cumhuriyeti Başbakan Yardõmcõsõ Alexandr Vondra’nõn da katõldõğõ bir törenle tüm AB’ye nanik yaparcasõna yüzünü açtõ. Vondra törende “bunun sadece bir sanat eseri olduğunu” söyledi ve bu eser yüzünden “rencide olanlardan” özür diledi. Ancak Bulgaristan’õn itirazlarõ sürerse Bulgaristan ile ilgili parçanõn enstalasyondan ayrõlma ihtimali hâlâ söz konusu. Aslõnda o çirkin görünümlü, ama pek matrak, avantgard sanat harikasõnda kendi ülkesinin nasõl betimlendiğini görüp de homurdanmayan yok. Almanlar gamalõ haçõ anõmsatan otobanlardan, Danimarka legolardan, İsveç mukavva bir Ikea kutusundan ibaret. Hollanda sular altõnda kalmõş, su yüzünde sadece cami minareleri görünen bir yer. Romanya Kont Drakula’lõ, Fransa ise sürekli grevde olan bir ülke. Belçika bir kutu çikolata olarak gösteriliyor. Lüksemburg’un üzerinde “satılık” tabelasõ var. İtalya, futbolcularõn ellerindeki futbol toplarõyla mastürbasyon yaptõklarõ yeşil bir saha. İngiltere AB’ye takõndõğõ “uzak ve soğuk” tavõrdan dolayõ haritaya bile alõnmamõş tek ülke. Muhafazakârlõğõ ile tanõnan Polonya coğrafyasõ üzerinde bir grup rahip, eşcinsellerin bayrağõnõ taşõyor. İşin kötüsü, AB’yi betimleyen enstalasyonda, bütün bu parçalar birbirlerine, yeni alõnmõş oyuncaklarõn parçalarõ gibi, yatay ve dikey, kolayca ayrõlõveren, mavi plastik çubuklarla tutturulmuşlar. Ayağõnõn tozuyla polemiğin ortasõnda kendisini bulan Çek Cumhuriyeti’nin dönem başkanlõğõ için seçtiği slogan ise “Sınırsız bir Avrupa”... cimenbaturalp@skynet.be BirDonKişotyazarõnardõndan Hitler Almanya’dan gelip anavatanõ Avusturya’ya el koymasõnõn hemen ardõndan 1938 yõlõnda Viyana’nõn Kahramanlar Alanõ’nda bağõra çağõra yaptõğõ konuşmada onu coşkuyla dinleyen yüz binlerin arasõnda 14 yaşõnda ürkek bir erkek çocuğu da vardõ. Adõ Johannes Mario Simmel idi… Aradan tam elli yõl sonra yine Viyana. Ürkek çocuk çoktan ünlenmiş, yazar olmuş, tüm dünya tanõyor onu, yazdõklarõ otuz dile çevrilmiş 70 milyona yakõn basmõş. Romanlarõnõn yanõ sõra 1958’de yazmõş olduğu “Okul Arkadaşı” adlõ tiyatro oyunu Sydney’den Stockholm’a birçok büyük kentte sahnelenmesine, iki kez filme çekilmesine karşõn Avusturya’da hiçbir tiyatro onu programõna almaya cesaret edememiş. Ta ki sosyal demokrat Franz Vranitzky ülkenin başbakanõ olana kadar! “Okul Arkadaşı” Nazilerle alay eden, onlarla işbirliği yapmõş Avusturyalõlarõ sert bir dille eleştiren bir tiyatro oyunu. Viyana’daki prömiyerine geldiğimizde haykõran dazlaklarõn arasõndan geçip tiyatro binasõna girebilmiştik. İki saat sonra perde kapanõrken ülke başbakanõ ayakta alkõşlõyordu. Yazdõklarõyla tüm yaşamõ boyunca õrkçõlõkla, faşizmle savaşmõş olan Simmel, söz Nazilerden açõldõ mõ her defasõnda hemen heyecanlanõrdõ. “Savaş bittiğinde biz gençler gelecekten çok ümitliydik” derdi. “Nazi vebasından kurtulduğumuz inancını taşıyorduk, ne de güzel planlarımız vardı!” Gazeteciliğe atõlmõştõ, görevi gereği ülkeden ülkeye gidiyor, savaş sonrasõnõn insanlarõnõ ve politikacõlarõnõ tanõyordu. En geç 1960’lõ yõllara girildiğinde değişen pek bir şey olmadõğõnõ fark etmişti. Her şey eski hamam, eski tastõ! “Hitler’i seçmiş olanlar 60 milyon insanın öldüğü savaşa karşın ‘ben sadece görevimi yaptõm’ demekle sorumluluktan kurtulacağını sanıyordu… 1945 öncesinin yardakçıları yine aramızdaydı, onlar sadece giysilerini değiştirmişti…” Johannes Mario Simmel ile 1973-2008 arasõ süren yakõn dostluğumuz bir yazar- çevirmen tanõşlõğõndan öteye idi. Kimi yerde bir ağabey-kardeş, kimi yerde bir baba-oğul ilişkisiydi. Viyana, Münih, Stuttgart, Monte Carlo, Zug’daki buluşmalar, sohbetler, uzun telefon konuşmalarõ, yazõşmalar havadan sudan değildi. İçerikleri politika, sanat, edebiyat olan heyecanlõ düşünce alõşverişlerini vefatõndan 5 ay öncesine kadar sürdürmüştük. 12 Eylül ihtilalinin ardõndan Türkiye’de gazetecilerin ve solcu düşünürlerin hapislere atõlmasõ, düşünce ve basõn özgürlüğünün kõsõtlanmasõ üzerine Simmel, eserlerinin ülkemizde yayõmlanmasõna izin vermekten vazgeçmişti. Ve bu kararõ ta 2007 yõlõna kadar sürmüştü. Türkiye o günden bugüne düşünce özgürlüğünde pek olumlu adõmlar atmamõş olmasõna, Erdoğan iktidarõnõ beğenmemesine karşõn, “Eserlerinizi tanımayan yeni neslin aydınlatıcı düşüncelerinize çok gereksimi var!” sözleriyle onu ‘inadı’ndan vazgeçirmeyi sonunda başarmõştõm! Şimdi Türkiye’de Simmel’ler yeniden basõlõyor… Geçen yaz yapmõş olduğumuz son telefon sohbetlerinden birinde keyfi yerinde değildi. Her zamankinden daha karamsar konuşmuştu: “Yazar olarak bu dünyayı değiştiremezsiniz, fakat kimi kötülüğe engel olabilirsiniz. Günde 40 bin çocuğun öldüğü günümüz dünyasında insanların başarılı olduğu tek şey küresel kapitalizm!” Simmel’in savaş sonrasõ düşleri kõsa sürede yõkõlmõş, ayaklar altõnda parçalanmõştõ. Koskoca bir kütleydi onlar. “Ben yine de bu düşler kütlesini omuzlayıp, dağa çıkardım. O ise her defasında yine uçuruma yuvarlandı. Ve ben hep yeniden denedim”. Son yõllarda geriye dönüp baktõkça kendini Don Kişot’a benzettiği anlarõn gittikçe arttõğõnõ söylerdi. Böyle birini 35 yõl boyunca tanõmõş olduğum için kendimi mutlu hissediyorum. “Üzerinde yaşadığımız dünyada bir insan başka bir insanı mutlu yapabilseydi bütün dünya mutlu olurdu” diyen Johannes Mario Simmel yaşam görüşlerimi olumlu etkilemiştir. www.ahmet-arpad.de 2008 bitti, 2009 oldu, ocağõn yarõsõ bitti, neredeyse şubat oldu, Amerika’da Beyaz Saray’a yeni bir siyah kuş kondu, kriz oldu, işsizlik oldu, o oldu bu oldu; ama bilemiyorum, New York’un binlerce evsizi bu konularda neler düşündüler, hatta fark ettiler mi kimin ülkenin başõna geçtiğini, senenin son hanesinde artõk sekiz yerine dokuz olduğunu. Öyle çoklar ki, her yerdeler onlar, metro duraklarõnõn köşelerinde, trenlerin içinde, sokaklarõn kuytularõnda, kilise önlerinde, market çõkõşlarõnda, banklarõnda parklarõn, eski arabalarõn içlerinde. Soğuk havalarda metrolarda daha da artõyor sayõlarõ; bir kompartõmandan diğerine geçerek, bir trenden inip diğerine binerek koca günü geçirebildiklerinden. Siz kendinize güç bela bir yer açmaya çalõşõrken kalabalõkta, mutlaka bir tanesi başlõyor derdini anlatmaya. Kimi dans ediyor, kimi küfür, kimi para istiyor, kimi çantanõzda yiyecek her ne varsa. Kimisi ceketinizi almaya kalkõyor, kimisi sizi kötü kalplilikle suçluyor. Kimisi kraker satõyor, kimisinin hiçbir şey umurunda değil, avazõ çõktõğõ kadar şarkõ söylüyor. Bazõsõ beddua ediyor, trendeki herkesin Hz. İsa tarafõndan cezalandõrõlacağõnõ, hepimizin bugün öleceği kehanetinde bulunuveriyor. Siz sabah sabah daha gözlerinizi açamamõşken, günlük şaşkõnlõk limitinizi doldurmuş oluyorsunuz bile. İçiniz burkulmuyor değil, her an kendinizi suçlu hissediyorsunuz, bir ayakkabõnõz, bir şişe suyunuz olduğu için. Üstelik kapitalizmin vahşi dişlerinin öğütüp bir kenara attõğõ, sistem dõşõnda bõraktõğõ evsiz sayõsõnda geçen seneye göre çok büyük bir artõş olmuş bu sene. Son 25 yõlõn en yüksek başvurusu yapõlmõş sõğõnma evleri için, geçen eylül ayõnda 1446 aile ile. New York’ta şu anda bu evlerde kalan aile sayõsõ 9 bin 300, kişi sayõsõysa 28 bini geçiyor. Bunlar bizim görmediklerimiz sağda solda, iyi kötü devletin güvencesinde olanlar. Bir de söylediğimiz gibi her gün her yerde gördüklerimiz var… Bu artõşõn ekonomik bozulmayla düşünüldüğü kadar ilgisi olmadõğõnõ söylüyordu New York Times. Birinci sebep her zaman ve hâlâ aile içi şiddetmiş, ikincisi cezaevindeki tahliyeler, üçüncüsü ise nüfus yoğunluğu. Ekonomi hep birinci sebepmiş gibi geliyor akla, oysa insanlarõn evsiz kalmasõ, aylarca arabalarõnda yaşamasõ,Times Meydanõ’nda, devasa gökdelenlerin gölgesinde yolunuzu kesip hikâyesini anlatmaya çalõşmasõnõn akla hayale gelmeyecek sebepleri de olabiliyormuş.. Akla hayale gelmeyecek şeyler derken; bugünün bazõ ünlülerinin bir zamanlarõn evsizleri olduğu benim aklõmõn mahallesine uğramazdõ mesela. Bilemezmişiz meğer yanõndan geçip gittiğimiz, bazen bozukluklarõmõzõ, bazen elimizdeki tostu verdiğimiz adamõn ya da kadõnõn ilerinin Cary Grant’õ, Oscar ödüllü Halle Berry’si, ünlü komedyen Jim Carrey’si, hatta sinema duayeni Charlie Chaplin’i olabileceklerini. Potansiyellerinin ne olduğunu, başlarõna talih denen kuşun konup konmayacağõnõ, konsaydõ kimler olabileceklerini bilemezmişiz meğer. Efsanevi aktör Grant, ünlü olmadan evvel I. Dünya Savaşõ sõrasõnda koca bir yaz boyunca sokaklarda yattõysa, Halle Berry sõğõnma evlerinde yõllarca yaşadõysa, Jim Carrey kardeşiyle beraber uzun bir zaman karavanda yaşamak zorunda kaldõysa, Charlie Chaplin babasõnõn ölümü üzerine annesinin akõl sağlõğõnõ yitirmesi sonucu sokaklarda kaldõysa… Belli olmaz demektir ne cevherlerin, yaşanmamõş ve muhtemelen yaşanamayacak olan hayatlarõn yanõndan geçip gittiğimiz. Kimileri doğuştan şanslõ, kimileri şanssõz, kimisine şans olmadõk koşullarda uğruyor demek… Bugünlerde bunu çok düşünüyorum her göz göze geldiğimde bir evsizle, kimsesizle New York’ta. Metroda sabah akşam şarkõ söyleyen kadõn şanslõ olsaydõ bir Ella Fitzgerald, bize her sabah vaaz veren yaşlõ adam ünlü bir politikacõ, hep aynõ yerde keman çalan Japon amcanõn New York’un meşhur Metropolitan Opera’sõnda bir orkestra şefi olup olamayacağõnõ… Hayat masal değil elbet, hele New York’ta hiç değil, ama yine de görülenden ötesini de görmeye çalõşmak gerek ara sõra, yaşadõğõnõz şehir New York kadar agresif bile olsa. ‘İnşallah iyi olur’ “Korku dağları bekler” derler... Küresel ekonomik krizle birlikte artõk bu söz de küresel bir anlam kazandõ. İsveç’te de dağlarõ bekleyen “korku” artõk dağlardan şehirlere, kasaba içlerine dek indi, kapõlardan içeri girdi. Herkeste, “İşimi kaybedecek miyim, yarın ne olacak” endişesi var. İsveçli çalõşanlar da, dünyanõn birçok yerindeki insanlar gibi, akşam işten eve giderken arkadaşlarõnõn yüzüne vedalaşõrcasõna bakõyorlar. Çünkü yarõn, yeniden işlerinin başõna dönüp dönemeyeceklerini bilmiyorlar... Stefan, fabrikanõn en deneyimli çalõşanlarõndan biriydi. 23 yõldõr aynõ işi yapõyordu. Yõlbaşõ öncesi, başarõsõndan dolayõ bir maaş ikramiye ve hediyelerle ödüllendirilmişti. Yõlbaşõ tatilinden döndükten sonra kendisini kapõnõn önünde buldu. Adam, bir otomobil fabrikasõnõn bölüm şefiydi. Çalõştõğõ fabrikada üretilen son model otomobille işe gelip gidiyordu. Herkes etrafõnda fõr dönüyordu. Bölümündeki işçilerin kaderi onun iki dudağõnõn arasõndaydõ. Önemli bir projeyi yaşama geçirmek için gittiği Amerika’dan bir gün önce dönmüştü. Ertesi sabah çalõştõğõ bölüme geldiğinde işine son verildiğini duyuran sarõ zarfõ masasõnda buldu. O bölümde en yüksek ücreti Adam alõyordu; önce ondan başladõlar. Krizin, Ergenekon tokadõ gibi kime, ne zaman vuracağõ belli değil... Ev kiralarõ, elektrik fiyatlarõ aldõ başõnõ gidiyor. 300 bin nüfuslu Malmö kentine yõğõlmalar nedeniyle konut açõğõ 30 bine ulaştõ. Bankalar, geri dönmez korkusuyla kredi vermedikleri için ev satõn alõnamõyor. Gazeteler, aynõ satõş mağazasõndan alõnmõş aynõ mallarõn bir yõl önceki ve bugünkü fiyatlarõnõ karşõlaştõrõyor. Alõşveriş çantasõ, geçen yõla göre yüzde 25 daha pahalõ... Mağazalar bomboş. Halkõn alõşveriş gereksinmesi var; ancak, “Ne olur, ne olmaz” düşüncesiyle paralarõnõ ellerinde değil, yastõk altõnda tutuyorlar. Bankalara güven azaldõ. Ülkenin önemli üç bankasõ iflasõn eşiğinde... Sağlõk harcamalarõnda tasarrufa gidiliyor. Kalp hastalarõnõn zorunlu ameliyatlarõ erteleniyor. Kanser tedavilerinde ucuz ilaçlar yazõlõyor. Ağõr hastalarõn ölüm riski artõyor. Ucuz gõda malzemesi kullanõlmasõ nedeniyle, okullarda öğrencilere verilen öğle yemeklerinin kalitesi düştü. Çocuklar, artõk evde hazõrladõklarõ sandviçlerini yanlarõnda götürerek öğle öğünlerini geçiştirmeye çalõşõyorlar. İsveç İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, aralõk ayõnda 200 bin olan işsiz sayõsõ yõlbaşõndan sonra 220 bine dayandõ. Bu sayõnõn yõl içinde 3 kat daha artmasõndan endişe ediliyor. Sadece aralõk ayõ içinde ülke genelinde 10 bin kişi işsiz kaldõ. Son iki haftada buna 10 bin kişi daha eklendi. 2008 yõlõnda 6 bin işyeri çeşitli nedenlerle kapandõ. Aralõk ayõnda, iflas eden şirket sayõsõ bir önceki yõla göre yüzde 41 oranõnda arttõ. Metro gazetesinde yer alan bir habere göre, 2008 yõlõnda, 9 milyon nüfuslu İsveç’te, her dokuz kişiden biri borçlarõndan dolayõ icraya düştü. İcralõk borçlarõn büyük çoğunluğunu elektrik ve telefon faturalarõ oluşturuyor. Kriz, ne kral dinliyor, ne bakan... İsveç Kralõ Karl Gustav, birkaç ay önce borsada, 10 milyon İsveç Kronu’nu (yaklaşõk 2 milyon YTL) kaybetti. İsveç borsasõnda yaşanan yüzde 12’lik düşüşten sadece İsveç Kralõ Karl Gustav değil, Başbakan ve bazõ bakanlar da etkilendi. İsveç Başbakanõ Fredrik Reinfedlt, Araştõrma Bakanõ Lars Leijonborg ile Tarõm Bakanõ Eskil Erlandsson da borsada önemli miktarlarda para kaybettiler... İsveç’teki Araplarõn çokça kullandõklarõ “inşallah” sözcüğünü artõk İsveçliler de öğrendi. Şimdi hep birlikte, yatõp kalkõp “İnşallah iyi olur” diyoruz.... alinergis@yahoo.se STUTTGART AHMET ARPAD Gökdelenlerin gölgesindekievsizler BRÜKSEL ÇİMEN TURUNÇ BATURALP NEW YORK IŞIK CANSU CANAYAK MALMÖ ALİ HAYDAR NERGİS Yeni seçilen ABD Başkanı Barack Obama’nın yemin töreninin California eyaletinde yapılan ön gösterimi, günlerdir başkent Washington’da yapılan provalar kadar görkemli değildi ama yüzlerce lego ile tasarlanan yemin töreni görüntüsü beğeni topladı. Eğlence merkezi Legoland’deki gösterimde, yeni Başkan Obama’nın 20 Ocak’ta yapılması gereken yemin töreni tüm ayrıntılarıyla resmedildi. (Fotoğraflar: REUTERS) Legolarla yemin töreni
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear