Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
ikinci bir Anayasa Mahkemesi çıktı” diyen Erdoğan,
dün şunu söylüyordu:
“Hukuku rahat bırakın... Herkes hukukun üstünlü-
ğüne saygı duysun...”
Erdoğan’ın hafta sonu yaptığı açıklamalar, Erge-
nekon olayındaki siyasallaşmanın bir başka boyu-
tuydu...
Geçen hafta Ergenekon dalgası olmasaydı, sıklıkla
işleyeceğimiz ana konuların başında İsrail-Filistin ola-
yında Erdoğan’ın tutumu olacaktı. Konunun, dalga-
lar altında kalmaması gerekiyor.
Erdoğan, İsrail’e en sert tepkileri gösteren, gözü-
nü budaktan, sözünü dudaktan sakınmaz bir hava ver-
mişti. Öyle ki, İsrail saldırılarının Türkiye’ye hakaret
olduğunu ilan edecek kadar ileri gitti. Ölen Filistinli
çocukların ahının yerde kalmayacağını söyleyecek ka-
dar duygusallaştı...
Erdoğan’ın demeçleri uluslararası alanda bile yan-
kı buldu. İsrail gazetelerinde şu yorum yayımlandı:
“Erdoğan orantısız güç kullanıyor.”
Başbakanımız tepkide o kadar ileri gitti ki; her tür-
lü olasılığı dikkate alarak hareket eden İsrailliler bi-
le, “bu kadarı fazla” demek durumunda kaldı.
Ve konu TBMM’ye geldi...
İsrail’e böylesine ağır sözler söyleyen Erdoğan’ın,
doğal olarak Meclis’te İsrail’in tutumuyla ilgili bir or-
tak bildiri yayımlanmasına sıcak bakacağı düşünül-
dü. Muhalefet bir bildiri kaleme aldı. AKP’liler elbet-
te buna eklemeler-çıkarmalar yapabilirdi.
Aaa, o da ne?
AKP, İsrail aleyhine bir bildirinin yayımlanmasını is-
temiyor.
Neden?
AKP yöneticilerinin getirdiği gerekçe şu:
“Biz Dışişleri’ne danıştık, dengeler var dediler, bir
bildiri hoş olmaz dediler...”
Başbakan ağzına geleni söyleyecek, orada dengeye
gerek yok! Zaten Başbakan’ı bu konuda dengede tut-
mak zor...
İş Meclis’e gelince, ortak bir bildiri yayımlanma-
yacak!
Bize göre, AKP’nin gerçek yüzünü en iyi gösteren
durumlardan biri buydu.
İnsanın aklına ister istemez şöyle bir olasılık geli-
yor:
Erdoğan, İsrail Başbakanı Olmert’le 5 saat görüş-
tü... Bu görüşmeden birkaç gün sonra İsrail, Gazze’ye
bomba yağdırmaya başladı. Bu görüşme sırasında
olmasa bile; AKP hükümeti ile İsrail fiilen anlaşmış ola-
bilir. AKP İsrail’e, “arkadaş” dedi, “senin saldırın be-
nim kamuoyumda hiç kabul görmez. Üstelik benim
çekirdek tabanımı oyabilecek Saadet Partisi de yük-
selmekte. Ben sana çok ağır sözler edeceğim, ama
ortada hiç yazılı bir şey olmayacak.” İsrail de buna,
“tamam arkadaş, ne demişler, söz uçar yazı kalır. Sen
beni belgesel olarak zora sokma, ben de senin tep-
kilerini duymazlıktan gelirim.”
Baştan söylediğimiz gibi; bu sadece bir olasılık...
Ne yazık ki, akla uzak da görünmüyor!
Erdoğan, kendine özgü bir ulusal ve uluslararası hu-
kuk oluşturmuş durumda...
Erdoğan-Olmert diyaloğu böyle olabilir ama, dün-
ya kamuoyu bu çıkışları hiç de dikkate almamış gö-
rünüyor. BM Güvenlik Konseyi’nin son kararında Sar-
kozy’den Mübarek’e kadar herkesin çabası selam-
lanmış, Erdoğan’ın mekik turlarından tek sözcük yok.
Demek ki, ağırlık oluşturmak, ağır demeç vermekle
başarılabilecek bir şey değil!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA12 OCAK 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET
17HABERLERİN DEVAMI
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Akılcı Dinamizm
SİSLİ, puslu, yağmurlu, sulusepkenli bir günde bi-
le insanın içini ısıtır Karadeniz insanın sıcaklığı, ça-
lışkanlığı ve dinamizmi.
Bazı fakültelerinin geçmişi daha eskilere uzansa da,
nihayet iki buçuk yıl önce kurulan bir üniversitenin iki
yaşını bile bitirmeden uluslararası sempozyum dü-
zenleyip tebliğlerini de üç dilde yayımlayabileceğini
düşünebilir miydiniz?
Üstelik, “Karadeniz’in ortak sorunlarında işbirliği” gi-
bi kritik bir konuda?
Giresun Üniversitesi bunu başarmış.
Yardımcı doçentler Dr. Pınar Yürür, Dr. Yalçın Sa-
rıkaya ve Kazakistanlı bilimci Dr. Aigerim Shilibe-
kova’nın emekleriyle ortaya konan yapıt ortada.
Komuta görevlerinin ve Milli Güvenlik Kurulu Ge-
nel Sekreterliği’nin engin deneyimiyle dış ilişkilere
yeni bir bakış açısı getiren emekli Orgeneral Tuncer
Kılınç’ın görüşleri o toplantıya sunduğu ilginç bildi-
riye de yansımış. Sayın Kılınç, yeni dünya düzeninin
yanıltıcı etkisi ve ABD’nin “NATO’yu tamamen ken-
di çıkarları için kullanma gayreti” karşısında nasıl bir
strateji izlenmesi gerektiğini birtakım somut önlem-
ler sıralayarak açıklıyor.
Onun anlatımıyla, ülkemiz ABD ve AB’nin “vazge-
çemedikleri” arasında olsa da, özellikle yirmi dört yıl-
dır süren ayrılıkçı PKK terör örgütüyle mücadele et-
me ve Yunanistan’la anlaşmazlıkları çözme konula-
rında bu iki merkeze güvenmenin yanlışlığını “yaşaya-
rak öğrenmiştir.” O açıdan bakınca, söz konusu gü-
vensizliğe karşı, “bölgesel dayanışmalara olan ihtiyaç
ortadadır.”
Böyle bir düşüncenin başlangıç noktası, sempoz-
yuma katılmış Rus bilim adamlarının da vurgula-
dıkları gibi, ancak Karadeniz’de kıyıdaş ülkelerden işe
başlamakla gerçekçi bir temele oturmuş olabilir.
O yönde, şimdilik, biri eskiden kalma, ikisi de ya-
kın dönemlerin ürünü olan üç girişim var.
Biri, Montreux Sözleşmesi’yle Karadeniz devlet-
lerine sağlanan güvenlik kalkanıdır. ABD’nin, Kaf-
kaslar’daki durumları bahane ederek, o sözleşme-
nin savaş gemilerine koyduğu sınırlamaları delme ve
etkinliğini bu denize de yayma hesaplarını Türkiye’nin
bozması, Sovyetler Birliği gibi Rusya Federasyonu’nu
da memnun etti. Böyle olduğu içindir ki, bu ortak de-
nizin soygunculuk, kaçakçılık ve teröre karşı ko-
runması amacıyla Türkiye’nin öncülüğünde kurulan
ve sürdürülen ikinci girişim, yani “Blackseafor” de-
nen mekanizma, bu memnunluğu daha da arttırdı.
Özal’ın önayak olduğu ve Yunanistan’ı da alarak yan-
lış biçimde genişlettiği Karadeniz Ekonomik İşbirliği
ise yeniden düşünülmeye ve başka türlü geliştirilmeye
muhtaç.
Şurası kesin: Karadeniz kıyısını özellikle dinamik hal-
kının denizciliğine ağırlık akıllıca vererek geliştirmek
Karadeniz’e dayalı dış politika hesaplarının da temel
koşulu olmalıdır. Başka türlüsü, denize ters düşen bir
çelişki olur.
mumtazsoysal@gmail.com
İstanbul Y 4
Edirne B 2
Kocaeli Y 5
Çanakkale B 5
İzmir PB 12
Manisa PB 10
Aydın PB 13
Denizli PB 11
Zonguldak Y 6
Sinop Y 5
Samsun Y 4
Trabzon Y 6
Giresun Y 6
Ankara Y 4
Eskişehir Y 3
Konya Y 3
Sıvas Y 0
Antalya PB 15
Adana PB 15
Mersin PB 12
Diyarbakır S 5
Şanlıurfa PB 8
Mardin S 6
Siirt S 4
Hakkâri B - 1
Van B 2
Kars K - 1
Oslo PB - 2
Helsinki PB - 1
Stockholm PB - 2
Londra PB 0
Amsterdam PB - 2
Brüksel PB - 3
Paris PB - 1
Bonn PB 3
Münih PB 2
Berlin B - 2
Budapeşte B 0
Madrid Y 6
Viyana B 1
Belgrad PB - 2
Soyfa B 0
Roma Y 15
Atina Y 14
Zürih B - 1
Moskova B -10
Aşkabat PB 8
Astana B -10
Taşkent B 12
Bakû B 8
Bişkek PB 11
Tiflis K - 3
Kahire Y 18
Şam B 16
Yurdun kuzey kesim-
leri parçalı çok bulut-
lu, Marmara’nın do-
ğusu, Batı Karade-
niz, Orta Karadeniz
kıyıları, Doğu Kara-
deniz ile Kars ve Ar-
dahan çevreleri ya-
ğışlı, diğer yerler az
bulutlu geçecek. Ha-
va sıcaklığı yurdun iç
ve doğu bölgelerinde
3-5 derece azalacak.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Türkiye Barolar Birliği ile
74 il barosu Ergenekon soruştur-
masõnõ; hazõrlõk soruşturmasõnda
adil yargõlanma hakkõ ve yargõ-
lamada makul süre kavramõnõn
önemsenmediği, iddianame kav-
ramõnõn tartõşõlõr hale getirildiği,
teknik takip adõyla yeni bir kanõt
yaratma sisteminin oluşturulduğu,
totaliter ülkelerde yaşanan telefon
dinlemeleri gibi özel hayat sõnõr-
larõnõn yok edildiği gerekçele-
riyle eleştirdi.
Türkiye Barolar Birliği Yöne-
tim Kurulu ve 74 il barosu tem-
silcileri, dün Ankara’da bir araya
geldi. Toplantõda, Ergenekon so-
ruşturmasõyla ilgili son gelişme-
ler değerlendirildi. Toplantõnõn
ardõndan yapõlan yazõlõ açõkla-
mada, son dönemde yaşanan si-
yasal tartõşmalarõn yargõ araç kõ-
lõnarak yapõlmasõnõn yargõ üze-
rindeki yarattõğõ baskõnõn yõpratõcõ
olduğu vurgulandõ. Açõklamada
şöyle denildi:
“Geçmişten günümüze hâlâ
süre gelen uygulamalar evren-
sel hukuk anlayışından ne ka-
dar uzak olduğumuzu gösteri-
yor. Bu bağlamda, bazı suçlar
ve sanıklar üzerine canla başla
gidilirken bazıları hakkında
Ceza Yargılaması Yasası ilke-
lerine aykırı olarak ayak sü-
rünmesi, yılı aşan hazırlık so-
ruşturmaları, ‘adil yargõlanma
hakkõ’ ve yargılamada ‘makul
süre’ kavramlarının hiç önem-
senmemesi, ‘iddianame’ kav-
ramını tartışılır haline getiren
ekler, ‘teknik takip’ adıyla yeni
bir kanıt yaratma sisteminin
oluşturulması, örnekleri totali-
ter ülkelerde yaşanan telefon
dinlemeleriyle özel hayat sınır-
larının yok edilmesi, ‘çağrõyla
ifadeye başvurma’ yöntemi ye-
rine, ilgili ilgisiz akla gelen her-
kesi gözaltına alma ve bir süre
tutup serbest bırakma uygula-
maları, ucu açık soruşturmalar,
gözaltı sırasında gösterilen
özensizlikler, ceza yargılama-
sının bir kurumu olan ‘tutukla-
ma’ kavramının yasal unsurla-
rından çok ayrı bir içeriğe ve fii-
len cezalandırmaya dönüştü-
rülmesi, adli kontrol tedbirle-
rinin uygulanmasının hiç dü-
şünülmemesi gibi olgular, ger-
çek hukuk devleti olma yolun-
daki eksiklerimizi çok açık or-
taya koymaktadır.”
Dokunulmazlıklar kalksın
Açõklamada, başta yasama do-
kunulmazlõğõ olmak üzere yargõ-
lanmayõ engelleyen tüm ayrõca-
lõklarõn kaldõrõlmasõ ve bu konu-
daki siyasi taahhütlerin yerine
getirilmesi istendi.
İnsan Haklarõ Bildirgesi’nin
60. yõlõnda hâlâ gözaltõnda hu-
kuksuzluklarõn yaşanmasõ, faili
meçhul cinayetlerin aydõnlatõla-
mamõş olmasõ, genel güvenlik
tedbirlerinin uygulanmasõ aşa-
masõnda güvenlik kuvvetlerinin
yaygõn biçimde uyguladõğõ oran-
tõsõz güç kullanõmõnõn kabul edi-
lemez olduğuna dikkat çekilen
açõklamada, temiz toplumun ger-
çekleştirilmesinin önündeki en-
gellerin kaldõrõlmasõ, çeteleşme-
nin her türlüsünün önlenmesi,
hukukun mutlak olarak egemen
kõlõnmasõ gerektiği kaydedildi.
Açõklamada, “Bütün dileğimiz,
başta ülkeyi yönetenler olmak
üzere hep birlikte demokratik,
laik hukuk devletini gerçekten
istediğimizi gösteren davranış-
lar içine girmemiz ve kararlar
vermemizdir” denildi.
Silahlar bulunabilirdi
Totaliter rejim benzetmesi
Türkiye Barolar Birliği ile 74 il barosu Ergenekon soruşturmasõnõ eleştirdi
Haber Merkezi - Susurluk davasõna ba-
kan eski Yargõtay 8. Dairesi Başkanõ Naci
Ünver, kayõp silahlar konusunun “devlet
sırrı” diye üzerinin kapatõldõğõnõ belirterek,
“yerel mahkeme kayıp silahların yerini
kapalı oturumda söylemek isteyen sanığı
dinlemiş olsaydı, çoğu suikast silahı ola-
rak bilinen silahların yeri o yıllarda belir-
lenirdi” dedi.
Hürriyet’e konuşan Ünver, Susurluk dava-
sõnõ iki nedenle bozduklarõnõ belirtti. Ünver,
“Bize gelen dosya, Susurluk davasının su-
yunun suyu bile değildi. Kayıp silahların
yerini bildiğini belirten sanığın ifadesinin
alınmaması büyük eksiklikti” dedi. Kayõp
silahlar konusunun “Devlet sırrı” diye üzeri-
nin kapatõldõğõnõ belirten Naci Ünver, şöyle
konuştu: “Dosyayı incelediğimizde, sanık-
lardan birisinin yargılama sırasında gizli
oturum yapılması halinde kayıp silahlar
konusunda açıklama yapacağını söylediği-
ni okuduk. Ancak, buna fırsat verilmedi-
ğini gördük. Eğer, yerel mahkeme, Susur-
luk davasıyla ilgili olarak kayıp silahların
yerini kapalı oturumda söylemek isteyen
sanığı dinlemiş olsaydı, çoğu suikast silahı
olarak bilinen silahların yeri o yıllarda be-
lirlenmiş olabilecekti. Nitekim, Susurluk
davasında 6 yıl hapis cezasını onadığımız
vekili İbrahim Şahin’in, evinde bulunduğu
belirtilen krokilere dayalı olarak bazı si-
lah ve bombaların bulunduğunu, arama-
ların devam ettiğini görüyoruz. Susurluk
davasının bize ancak suyunun suyu gel-
mişti. Silah ve bombaların bulunması da o
zaman kararımızın haklılığını gösteriyor.”
Ünver’in bahsettiği gizli oturum talebinin,
sanõk polis memurlarõndan Mustafa
Altınok’tan geldiği açõklandõ.
Susurluk davasõna bakan eski Yargõtay 8. Dairesi Başkanõ Ünver, ‘Yerel mahkeme kapalõ
oturum isteyen sanõğõ dinlemiş olsaydõ, kayõp silahlarõn yeri o yõllarda belirlenirdi’ dedi
DSP LİDERİ ZEKİ SEZER
‘Hükümetin toplumu baskõ
altõna almaya hakkõ yok’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DSP lideri Zeki Se-
zer, Ergenekon soruşturmasõyla ilgili olarak, “Toplumu bu
kadar baskı altına almaya, ‘Yarõn size de bu olabilir ha’
anlamına gelebilecek uygulamalar yapmaya kimsenin
hakkı yok, doğrudan hükümeti kastediyorum” dedi.
Sezer, Cem Vakfõ Ankara Şubesi, AKKAV Vakfõ ve
AYDOS Dernekler Federasyonu tarafõndan Vedat Dalokay
Nikah Salonu’nda düzenlenen “Aşure Günü”ne katõldõ.
Gazetecilerin Ergenekon soruşturmasõna ilişkin sorularõnõ
yanõtlayan Sezer, “Bazı silahlar, mühimmat bulundu
ama bu zaten Susurluk olayının üzerine gidilememiş ol-
masının sonuçlarındandır” diyerek, suçlularõn üzerine
mutlaka gidilmesi gerektiğini ancak insanlarõn iddianame-
siz tutuklu bulundurulmasõnõn evrensel hukuk ilkeleri ve
insan haklarõna aykõrõ olduğunu kaydetti. Hükümetin “kor-
ku imparatorluğu” kurmaya çalõştõğõnõ belirten Sezer, ik-
tidarõn sürekli kriz ürettiğini, toplumu parçalara ayõrdõğõnõ,
kutuplaşma yarattõğõnõ, kurumlarõ karşõ karşõya getirdiğini
vurguladõ. Açõklanan iddianamede “organize terör örgü-
tü” denilebilecek bir yapõlanmanõn görülemediğine işaret
eden Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya iktidara oy
ile seçimle gelmiş ama çevresini kana bulamış rejimleri
gördü. Hitler rejimini kastediyorum. AKP’nin gidişi de
sanki buraya doğru. Seçimle iş başına geldi ama son de-
rece baskıcı, toplumu tedirgin eden, kendisine muhale-
fet edenlere karşı en sert tedbirleri alınacağı gösteren
bir yönetim tarzı sergileniyor ki bu kabul edilemez.”
KILIÇDAROĞLU AKP’YE YÜKLENDİ
‘Korku imparatorluğu
yaratmaya çalõşõyorlar’
CEMİL CİĞERİM
SAMSUN - CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçda-
roğlu, AKP’nin Ergenekon operasyonu ile Türkiye’de
korku imparatorluğu yaratmaya çalõştõğõnõ belirterek
“Hangi yüzyılda yaşıyoruz, despot bir iktidarda mı ya-
şıyoruz, faşist bir yönetim mi Türkiye’de, yoksa Türki-
ye’de bir başka hukuk düzeni mi var?” dedi.
Samsun İl Başkanlõğõ’nda CHP’nin adaylarõnõn açõklan-
masõ ve partiye katõlõmlar için düzenlenen törende konu-
şan Kõlõçdaroğlu, AKP’ye yüklendi. Ergenekon operasyo-
nu kapsamõnda yasadõşõ dinlemeler yapõldõğõnõ ifade eden
Kõlõçdaroğlu, “Türkiye’de, AKP bir korku imparator-
luğu oluşturmaya çalışıyor. Kişiler eğer dinlenecekse
bu mutlaka yargı yoluyla olmalıdır. Ama ‘70 milyonu
izleme’ diye bir hukuk normu olamaz. Türkiye’de her-
kes izleniyor, böyle bir şey olamaz” diye konuştu. Erge-
nekon operasyonunda hukuka aykõrõlõklar bulunduğunu
vurgulayan Kõlõçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “80 ya-
şındaki insanı gece yarısı alıp içeri tıkarsanız bu doğru
değil. İddianame tam bir dedikodu malzemesi. Eski
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk bile ‘20 yõllõk meslek ya-
şantõmda böyle bir iddianame görmedim’ diyor. Bu ülke-
de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış birisinin
evini basıyorsunuz. Ergenekon davası Cumhuriyetten
intikam alma davasıdır. Bunlar sonunda hukuka çar-
pacaktır, gerekli dersi alacaklardır” dedi.
Erdoğan’dan Ergenekon yorumu
‘CHP ve medya
panik içinde’ Mahkemeden ‘DEÜ’ kararı
Gül’ün rektör
atamasına vize
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan
Tayyip Erdoğan, Ergenekon soruşturmasõna yö-
nelik eleştirilere tepki gösterirken, soruşturmayõ
yürüten savcõlara sahip çõktõ. Savcõ ve hâkimlerin
bağõmsõz ve hür vicdanlarõyla hareket ettikçe ve
yasalarõ uyguladõkça bazõlarõnõn rahatsõz olduğu-
nu belirten Erdoğan, “Gölgelerin gücüyle ayak-
ta kalmaya çalışanlar büyük tedirginlik için-
deler. Kimlerin bu ülkede korku imparatorlu-
ğu kurmaya çalıştığını son aylar gayet iyi gös-
terdi. Çukurlardan çıkan el bombalarına se-
yirci mi kalacağız?” dedi. CHP ve bazõ medya
kuruluşlarõnõn panik içinde olduğunu ileri süren
Erdoğan, “Nedir bu telaşınız, saldırganlığınız,
pervasızlığınız?” diye konuştu.
Erdoğan, partisinin büyükşehir belediye baş-
kan adaylarõnõ tanõttõğõ basõn toplantõsõnda, ikti-
darlarõ döneminde çete, mafya ve hukuk dõşõ ör-
gütlenmelere asla taviz vermediklerini ve göz
yummadõklarõnõ ileri sürdü. Erdoğan, “Kararları
çeteler ve mafyalar veriyordu. Böyle bir ülke-
yi teslim almıştık” dedi. Hiç kimsenin kendisini
ayrõcalõklõ, imtiyazlõ hukuk alanõnõn dõşõnda bir
pozisyonda görmemesi gerektiğini anlatan Erdo-
ğan, “Türkiye ilerlemesine, gelişmesine, gü-
venliğine takılmış prangalarından kurtuluyor.
Bu ülkede yüzlerce merminin acaba birileri-
nin evlerinden çıkmasının bir anlamı yok mu,
bunlara seyirci mi kalacağız?” görüşünü sa-
vundu. CHP’nin telaşõnõ ve bazõ medya kuruluş-
larõnõn panik hallerini anlamakta güçlük çektiğini
belirten Erdoğan, “Türkiye’nin şeffaflaşmasın-
dan mı korkuyorlar, kirli ilişkilerin açığa çı-
karılması çabasından mı çekiniyorsunuz?
Türkiye’ye demokrasi, hukuk, millet iradesi-
nin egemen olmasından mı korkuyorsunuz?”
dedi. Kurum ve kurallarõn işlediğini belirten Er-
doğan, kişilerin hatalarõnõn kurumlara bağlanma-
masõ gerektiğini söyledi.
Üstü kapalõ olarak TSK’ye destek veren Erdo-
ğan, “Yanlış yapan kişi, yanlışın hukuki so-
rumluluğunu şahsi olarak üstlenir. Kimse ku-
rumlarımızı yıpratma, rencide etme lüksüne
sahip değildir. Aksi ispat edilene kadar her-
kes masumdur” diye konuştu. Erdoğan, “Bıra-
kın hukuk işlesin, bırakın savcılar, hâkimler
rahat bir şekilde görevlerini yapsınlar” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara
Bölge İdare Mahkemesi, Cumhurbaşkanlõ-
ğõ’nõn itirazõnõ yerinde bularak 15. İdare Mah-
kemesi’nin Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ)
Rektörlüğü’ne Prof. Mehmet Füzün’ün atan-
masõnõ durduran kararõnõ kaldõrdõ. Böylelikle
Cumhurbaşkanõ’nõn atamalarõ önünde hukuki
engel kalmadõ.
Bölge idare mahkemesi, rektör adaylarõndan
Prof. Sedef Gidener’in açtõğõ davada, Cumhur-
başkanlõğõ’nõn Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin
kararõna karşõ yaptõğõ itirazõ sonuçlandõrdõ. Ka-
rarda, 2547 sayõlõ Yükseköğretim Yasasõ’nõn
rektör seçimlerine ilişkin 13. maddesine yer ve-
rildikten sonra, söz konusu düzenlemelere göre,
rektör adayõ olabilmek için profesör akademik
unvanõna sahip olma ve 67 yaşõn altõnda olma
şartlarõnõn arandõğõ, bunun dõşõnda bir koşul bu-
lunmadõğõ belirtildi. Yükseköğretim Yasasõ’nõn
üniversitelerdeki çalõşma esaslarõnõ düzenleyen
36. maddesinde, “kısmi statüde görev yapan-
ların rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul
müdürü ile bölüm başkanı olamayacakları-
nın” belirtildiği anõmsatõlan kararda şöyle de-
vam edildi: “Anılan hükümden, kısmi statüde
çalışmaktayken bu görevlere seçilenlerin kıs-
mi statüde çalışamayacakları, bu kişilerin
daimi statüye geçmelerinin zorunlu olduğu
sonucuna ulaşılmaktadır.” Rektör olarak
atanmadan önce kõsmi statüde görev yapan
Prof. Füzün’ün rektör olarak atanma yeterliliği-
ne sahip olduğu kaydedilen kararda, Prof. Dr.
Füzün’ün atandõğõ 5 Ağustos 2008 tarihinde
kõsmi statüden daimi statüye geçmek için baş-
vuruda bulunduğu, Yüksek Öğretim Kurulu,
Yürütme Kurulu’nun 6 Ağustos 2008 tarihinde
başvuruyu uygun gördüğü belirtildi. Mahkeme,
kararõ oy birliğiyle aldõ. Ankara 15. İdare Mah-
kemesi, atama işlemine karşõ açõlan iptal dava-
sõnõ daha sonra esastan karara bağlayacak.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları
dün akşam Okmeydanı’nda toplanan
Halk Cephesi üyeleri tarafından protesto
edildi. “İsrail, ABD, AB ve AKP! Filis-
tin halkının kanları ellerinizde” pankartı
ile Okmeydanı sokaklarında yürüyen
göstericiler sık sık,“ Katil İsrail, işbir-
likçi AKP”, “Katil İsrail, Filistin’den de-
fol” “Filistin halkı yalnız değildir” slo-
ganları attılar. Okmeydanı Mahmut
Şevket Paşa Mahallesi Sağlık Ocağı
önüne gelindiğinde grup adına basın
açıklamasını okuyan Aysu Bakkal, em-
peryalistlerin dünyanın gözleri önünde
bütün bir halkı katlettiğini belirterek
“Filistin’de halk yalnızca bombalar ve
kurşunlarla katledilmiyor. Kimyasal
silahlar kullanılarak, BM tarafından ya-
saklanmış silahlarla vahşice öldürülüyor.
AKP hükümeti de orada yaşananlara
göz yumarak oradaki zulmü Anadolu’ya
taşıyor” dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR)
‘Zulmü Anadolu’ya taşıyorlar’