01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 AĞUSTOS 2008 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Tek Oyla!.. Bir tek oy eksik çıktı, AKP kapatılmadı! Bu demek ki, AKP eski yolunda yürümesini sürdüre- cek. AKP liderinin konuşmasını dinledik, değişen bir şey yok! Bizim politikacılar, kim olursa olsun, ders almak nedir bilmezler. Bu, kaçıncısıydı? Din duygusunu poli- tikalarına araç yapmaya kalkışanlara verilen bu kaçıncı ders?.. Uyarı deyip geçiyoruz, ama belli bir amacın, ergeç varılması gereken hedefin ardında koşanlar, hep birbirinin eşi, benzeri, aynı yolun yolcusu!.. Adlarını saymak gerekir mi? Anayasa Mahkeme- si’nden ‘kapatılma’ cezası alan bu kaçıncı dinci parti? Bu gidişle daha kaçıncısını da bekleyecek miyiz? Bir tek oy eksiğiyle yakasını kurtaran AKP liderinin, konuşmasında yeni bir şey gördünüz mü? “Hayır biz laikliğe karşı bir şey yapmadık” diye direnmekte... Altı üyenin “kapatılsın”, dört üyenin “ceza verilsin” deme- si, Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesinde ne denli haklı olduğunu kanıtlamıyor mu? Bir tek üye, o da hukukçu olmayan, AKP kafasına yakın başkan, “ka- patılmasın” demiş!.. Bir şeyler öğrenmek, bu ülkenin Atatürk Cumhuriyeti olduğunu, seksen beş yıl önceki devrimci atılımlardan, çağdaş uygarlığa yakışan, gerçek bir demokrasinin kaçınılmaz ilkelerinden vazgeçilemeyeceğini, artık an- lamaları gerekmiyor mu? Kimlerin?.. İşte, biz yüzde kırk yedi oy aldık, her şeyi yaparız anlayışında olan- ların!.. AKP’yi kapatma davası bir yanda! Ergenekon davası öte yanda! Güngören’de patlayan bombalar, ülkenin sınırlarında sürdürülen savaş! Günden güne artarak yaygınlaşan korku, endişe! Bir yıldan beri kapatıldık- ları hücrelerde acılar içinde, hangi suçun cezasını çek- tiklerini bilmeden yatan insanların durumu! Ne dediği- ni, ne yaptığını bilmeyen, ama kendini gelmiş geçmiş en güçlü liderlerden de üstün gören bir kişinin, başbakanlığı!.. Sadaka dağıtarak oy almayı başarı sayan, suçlamalarla dolu dosyalarını unutup yeni çık- mazlarda bocalayan bir iktidar!.. Şimdi Anayasa Mahkemesi AKP iktidarına önemli bir uyarı yaptı; “Sen laikliğe karşı odaksın” dedi. Ama Başbakan “biz odak değiliz” diye direnmekte!. Ne ola- cak? Bekleyelim mi? Bizim politikacılar hiçbir zaman ders almazlar. Yıllar geçer, kuşaklar değişir; Ahmet, Mehmet, Hasan işbaşına gelir, ama hep aynı kalırlar. Kafalarını bir sert kayaya çarpana kadar!.. AKP kapatılamadı. Oh rahat ettik dediler. Şimdi yo- lumuzda daha güçlü olarak yürüyeceğiz. Onlar, “oh” dediler. Ya Türk ulusu?.. Uyarı: Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İl- sever’in sağlık durumunun ciddi bir halde olduğunu duydum. Bu değerli arkadaşımız, mart ayından bu yana, beş aydır Ergenekon “sanığı” olarak cezaevinde yatmaktadır. Gözaltına alınmadan önce de tedavi görmekteydi. Durumunun kötüye gitmesinden korku- luyor. Acele tahliyesi, gereken ilginin ve tedavinin başlatılması her şeyden önce bir insanlık görevidir. Yetkililerin dikkatine... O.A. PENCERE Eyvah, Yine Biz Haklı Çıktık... Anayasa Mahkemesi AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin merkezi olduğuna karar verdi... Peki, biz yıllardan beri ne yazıyorduk?.. Cumhuriyet gazetesi ne diyordu?.. Dinci medya ne söylüyordu?.. Liboşlar neyi savunuyorlardı?.. Yıllardan beri süregelen bir tartışma mahkeme kararıyla noktalandı... Ne yazık ki biz yine haklı çıktık... Ama eyvah ki eyvah... Çünkü yine haklı çıktık... Haklı çıkmak bir işe yaramıyor ki... Keşke haklı çıkmasaydık... 11 kişilik Anayasa Mahkemesi’nin 10 üyesi ter- sine karar verseydi... Deseydi ki: - Hayır, AKP’ye haksızlık yapılmıştır, iftira edil- miştir, Ampul Partisi laiklik karşıtı değil, yanda- şıdır... Biz aldanmış olsaydık... Biz haksız çıksaydık... Nerde o günler?.. Biz kırk yıldan beri sürekli haklı çıktık... Ve Türkiye bu hale geldi... Devletin, milletin, ülkenin yıkılmasına ve bö- lünmesine ramak kaldı... Peki, ne yapmalı?.. Her şeyden önce aklımızı başımıza devşirme- liyiz... Nasıl?.. Diyorlar ki: - Anayasa Mahkemesi bu kararıyla AKP’yi uyar- dı... - Eeee?.. - Ampul Partisi kendine gelmeli, uyarıyı dikka- te almalı, değişmeli, Anayasa Mahkemesi’nin ka- rarını ciddiye almalı... Ülke ancak böylece kurtuluş yoluna girer... Oysa konuya böyle yaklaşmanın akılla, man- tıkla, tarihsel bilinçle, ciddiyetle uzaktan yakından ilgisi yoktur... Neden?.. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararı gerçekte AKP’yi, daha başka deyişle ılımlı İslamcıları uyarmadı... Laik kesimi uyardı... Anayasa Mahkemesi kararı, laik kesimi nasıl uyarıyor?.. - Ey gaflet uykusuna dalıp da gerçekleri göre- meyenler, ey İslamcılardan iyi niyet bekleyenler, ey AKP’yi merkez partisi yerine koyup hayal gö- renler, aklınızı başınıza alın!.. Bir an önce uyanın!.. Bu AKP laikliğe zıt eylemlerin merkezidir, odağıdır, bu gerçek apaçık meydandadır... Hepinizi uya- rıyorum... Toparlanın, bir araya gelin, gerekenleri yerine getirin... Uyarı dincilere değil.. Laiklere.. İslamcılara değil.. Atatürkçülere.. AKP’lilere değil.. Karşıtlarına.. Kurnazlara değil.. Aklını peynir ekmekle yemiş olanlara.. Liboşlara değil.. Aydınlara... Peki, uyarı bir uyanışa yol açabilecek mi?.. Soruya siz yanıt verin!.. A nayasa Mahkemesi’nin “ka- patmama” kararõnõn ardõndan Türkiye’nin gündeminin nasõl şekilleneceği tartõşõlõrken, AKP’nin “yeni dönemde” nasõl bir ekonomik rota izleyeceği de ko- nuşulmaya başlandõ. Başta eski ABD Büyükelçisi Mark Par- ris’in tüyosundan olmak üzere içeriden bil- gi alanlar hemen borsada fõrtõnalar kopar- dõlar. Bu, bazõ aklõevvellerce ekonomide canlanma ve Türkiye’nin ekonomik gele- ceğine önemli bir sõçrama sinyali olarak tak- dim edildi. Hiç alakasõ yok. Borsa denilen dev yeşil çuhaya bir “ka- patılma-kapatılmama” iddiasõ üzerine atõlmõş bu büyük zar, sonuç olarak bir se- ans işidir. Kalõcõ olarak bir yükseliş, dövizde bir gevşeme, faizlerde gerileme, giderek ya- tõrõmlarda canlanma, tüketimde artõş ve so- nuçta büyüme gibi şeylere işaret etmez. Ezber bozuldu... Kapatmama ve hakemlerden sõkõ bir sa- rõ kart görme, aslõnda AKP’nin ezberini boz- muş durumda. AKP, daha çok şu ezber üs- tüne çalõşõyordu. Nasõlsa kapatõlacaklardõ ve yeni bir parti ile seçim meydanlarõna çõ- karken iki temayõ ballandõrarark işleye- ceklerdi. 1- Ekonomide iyi şeyler yapõyorduk, ka- patarak bozdular, önemli bir fatura çõktõ. Bu fatura kapatanlar ve arkasõndakilerin, siz- lere-bizlere çektirdikleridir. 2- Ergenekon denilen çetelerle uğraşõyor, onlarõ deşifre ediyorduk, kapatarak bu ope- rasyonu engellediler. Şimdi, bu oyun planõ işlemez durumda- dõr. Ergenekon’un seyri de bu karardan son- ra değişecektir. Seçim meydanlarõnda sah- neye konulmak üzere hazõrlanan oyun, bir süre ertelenmek durumundadõr. Ama esas mesele ekonomidedir. Ekonomide, siyasi gerilim, istikrarsõzlõğõ arttõran etkenlerden sadece biriydi. Dõş çalkantõ ve ekonominin içsel kõrlganlõklarõõ ise diğer iki etkendi. Da- vanõn sonuçlanmasõ ile bu üç etkenden sa- dece siyasi istikrarsõzlõk etkeni elimine ol- muştur, diğer önemli iki etken ekonomideki yerini ve önemini korumaktadõr. Şimdi, bu dõş ve iç ekonomik istikrar- sõzlõğõn baskõlanmasõ altõnda, AKP’den ekonomiye odaklanmasõ ve sorunlara çözüm üretmesi beklenmektedir. Büyük sermaye- nin beklentileri, IMF ve AB çapalarõnõ güçlendirmekle başlamaktadõr, ardõndan yükselen enflasyon, düşen büyüme, derin- leşen cari açõk, yükselen faizler vb. sorun- lara çözüm üretmesidir. Gündem ağır... Hemen belirtelim ki, AKP, “şartlı salı- verilse de”, kendini bir an yoğun bir so- runlar yumağõ ile karşõ karşõya bulmuştur. Siyaseten AKP iç kazanõ kaynayacak, sa- rõ kartõn baskõsõ ile “merkez”e geldikçe, milli görüşçü tabanla bağlarõ gevşeyecek- tir. O cenahta yeni arayõşlar söz konusu ola- bilecektir. Siyasi kurgulanma bir yana eko- nomide yaşanacak şey agresif bir neoli- berallikten öte bir şey olmayacaktõr. Erken seçimin de gündemden çõkmasõ ile ekonomide AKP’nin yapacaklarõ sõkõ bir maliye politikasõnõn yanõ sõra, agresif bir özelleştirme politikasõdõr. Esas sorun cari açõktadõr. Merkez Bankasõ yeni faiz arttõr- malarõna gitmese de mevcut faiz düzeyi eko- nomide başlõ başõna sorunlar yaratacak düzeydedir. Bu haliyle bile dünyanõn önem- li faiz oranlarõndan biri Türkiye’dedir. Bu faiz, dõş kaynak girişini özendirerek cari açõ- ğõ olabildiği kadar finanse etmeye hizmet ederken, öte yanda dövizi ucuzlatarak it- halatõ kamçõlamakta ve cari açõğõ yeniden ve yeniden derinleştirmekte, yõllõk bazda 50- 60 milyar dolar bandõna taşõmaktadõr. Bu durum hem yerli üretime hem istihdama ne- gatif etkiler yapmaktadõr. Emek barikatı şart... Sonuç olarak, ekonomide AKP’nin ta- rõmdan, işgücünden, sosyal devlet harca- malarõndan kõsmak dõşõnda yapabileceği bir şey yoktur. Hazine arsalarõna, kamusal gayrimenkullere varõncaya kadar özelleş- tirmelere yükleneceklerdir. Büyüme oranõ ikinci ve üçüncü çeyreklerde düşük çõkacak, cari açõğõn finansmanõnda 270 milyar do- lara tõrmanan dõş borçlanma asli unsur ol- maya devam edecek ve risk artacaktõr. İçeride agresif neoliberalizm, özellikle dõş krizin ateşi düşmedikçe arttõrõlacak, bir uyum-savunma refleksi haline gelecektir. Bunun da artan enflasyon, büyüyen işsiz- likle beraber toplumun alt ve orta sõnõfõ için yeni sõkõntõlar anlamõna geleceği açõktõr. Emek cephesinin bu yeni dönemin sal- dõrgan politkalarõna karşõ ittifaklar, barikatlar oluşturmakta gecikmemesi, alternatif eko- nomik programlarla AKP’ye mahkûm kal- madan, başka bir Türkiye’nin mümkün ol- duğunu göstermesi gerekiyor. AKP’den ‘Agresif Neoliberalizme’ Devam Mustafa SÖNMEZ Emek cephesinin bu yeni dönemin saldõrgan politkalarõna karşõ ittifaklar, barikatlar oluşturmakta gecikmemesi, alternatif ekonomik programlarla AKP’ye mahkûm kalmadan, başka bir Türkiye’nin mümkün olduğunu göstermesi gerekiyor. Kaz Dağlarõnõ, Vatanõ Savunmak B ir altõn arama sal- dõrõsõna uğradõ ül- kemiz. Yabancõ şirketler, delik deşik edi- yor topraklarõmõzõ; öz- suyunu emip, balõnõ al- dõktan sonra, korkunç bir posa bõrakõyorlar geride. Bu saldõrõya, yõllardõr “dur!” demeye çalõşõ- yor Bergama köylüleri. Dava açõp kazanõyorlar ama uygulanmõyor ka- rar. Gizli bir düşman, perde indirmiş gözlere. Yasalarõ çõkaranlar, kuş- kusuz seviyorlardõr ül- kelerini. Cumhuriyet ön- cesinde, ayrõcalõklõ ya- bancõ şirketlerin, nasõl ülkenin altõnõ üstüne ge- tirdiğini, tarihte oku- muşlardõr en azõndan. Balya’da yõllarca gü- müşlü kurşun çõkaran şir- ketin bõraktõğõ, ot bitmez ölü toprak, en aymazõ- mõzõn bile kafasõna “dank!” ettirecek ger- çeklikte… Yeni çõkarõlan maden yasasõyla, ülkemizin her karõşõ ayrõcalõklarla şir- ketlere açõlõyor. Sömü- rüye, vurguna açõk bir yasa bu, “Türkiye’nin alanı, 767 bin kilomet- rekare, bunun 155 bin kilometrekaresi ruh- satlandırıldı madenci- lere. Yani, “ülkenin % 60’ı, yabancıların elin- de.” (eski Orman Mü- hendisleri Odasõ Başka- nõ Salih Sönmezışık) Yasanõn çõkõşõndan yaklaşõk bir ay sonra, Enerji ve Tabii Kaynak- lar Bakanlõğõ, Çanakka- le’de dünyanõn dev şir- ketleriyle bir bilgilendir- me toplantõsõ düzenle- miş. Sunumlarla, Kaz Dağõ’nõn gizilgücü an- latõlmõş, koordinat vere- rek nerede altõn, nerede hangi maden var açõk- lanmõş. Toplantõnõn ar- dõndan, bütün şirketler, Kaz Dağõ’na hücum et- miş. 2004 yõlõnda verilen ruhsat sayõsõ 21, bunun 14’ü altõn arama ruhsa- tõ… Kaz Dağlarõ ve Mad- ra Dağõ Çevre Platformu yürütme kurulu üyesi Sa- lih Sönmezõşõk“Kaz Dağları savunması, va- tan savunmasıdır” di- yor. Orman Mühendisi Sönmezõşõk, gerçekten yöresini bilgilendiren, aydõnlatan bir sönmez õşõk. Bilgiyle bilinçle, yöre halkõyla birlikte va- tan savunmasõnõ başlatõ- yor. “Bir Vahşinin Mektubu” diye çevirilen Kõzõlderili reisi Seattle’õn mektubu, tüm uygar de- diğimiz dünyaya insanlõk dersi veren, yaşam dersi veren bir mektuptur. Keş- ke tüm eğitim kurumla- rõnda okutulsa, özüm- sense o mektup. “Yazı- dan önceki toplum” in- sanõnõn ekin birikimi, dünyayõ, yaşamõ, kucak- layan bir birikim… Toprak satõn almak is- teyen Amerikan Başka- nõ’na: “Biz, nehirleri ve ırmakları kardeşimiz gibi severiz, siz de aynı sevgiyi gösterebilecek misiniz kardeşlerimi- ze” der Seattle. “Beyaz adam, anası olan top- rağa ve kardeşi olan gökyüzüne alıp sata- cak, işlenecek, yağma- lanacak bir şey gözüy- le bakar. Onun bu ihti- rasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şe- yi yiyip bitirecektir. (…) “Beyaz adamın kur- duğu kentlerde, huzur ve barış yoktur. O kent- lerde, bir çiçeğin açar- ken çıkardığı tatlı ses- ler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulmaz…” (Melih Cevdet Anday, “Bir Vahşinin Mektu- bu”) Gelelim Kaz Dağlarõnõ yağmalamaya kalkõşan uygarlara(!)… Yalnõz Türkiye’nin de- ğil, tüm dünyanõn varsõl- lõğõdõr Kaz Dağlarõ. Dün- ya ekinini, sanatõnõ em- ziren söylenceler anasõdõr İda. İlyada’yõ çamlarõnõn dibinde yazmõştõr Ho- meros. Kucaklaşmõş, bütün- leşmiştir yöresinde yaşa- yanlarla Kaz Dağõ. Dil- lerinde, düşlerinde, sev- dalarõndadõr, Körfez hal- kõnõn. Bir direnç, bir umut parõltõsõdõr Sarõkõz doruğu her sabah. 906 çe- şit bitkiyi besler yöre. Bunlardan 43’ü yalnõzca Kaz Dağõ’nda yeti- şir.“Bin pınarlı İda” der, ona Homeros. O su- lardõr güzelleştiren zeytin ülkesini; ormana, zey- tinliklere can veren… Homeros, destanõnda: “Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde” di- ye başlar söze. Öyle ya- palõm biz de: Gül par- maklõ şafak dağlara değ- diğinde, mor yamaçlarõ kõmõldanõr Kaz Dağõ’nõn; Beypõnarõ’nda, Beş Kar- deşler’de, Pazareğrek’te, silkinip doğrulur, işbaşõ eder Türkmenler. Orma- nõn nabzõnõ tutan, her ağacõn üstüne titreyen onlardõr. Toprağõn ve põ- narlarõn kardeşidirler. Kuytularda açan kõr la- lelerinin ürperişini, yap- raklarõnõn titreyişini du- yarlar. Ovada, yamaç- larda buğulanõr zeytin ormanõ… Hasan Boğul- du, Sutüven, Çõnarlõhan, Çörtükalan… Uygar dünyanõn uya- nõk geçinenleri, söylen- celerinden hasatlar kal- dõrmõş Kaz Dağõ’nõn. Ta Troya Savaşõ’ndan beri, yörede gözleri… Sö- mürdükleri, soyduklarõ yoksul ülkelerin kanlarõ, kemikleri üstüne kur- muşlar kentleri! Uygar- lõklarõ, tek dişi kalmõş canavar… Hey Kaz Dağ- larõ’na, Madralara kazma vurmaya kalkõşan kapi- talizmin, kanlõ paranõn uşaklarõ! Bizleri, Kema- lizmin aydõnlõğõndan uzaklaştõrõp, ortaçağ ka- ranlõğõna sürüklemeye kalkõşan işbirlikçiler! Ku- vayõ Milliye direnişini yaratan yöredir Ege. Ye- di düvele karşõ, Kurtuluş Savaşõ kazanõlan yer… Öldü mü sanõrsõnõz Ay- valõk’ta saldõrganlara ilk kurşunu sõkanlarõ? Bir gecede, Akbaş cephane- liğini Anadolu’ya taşõ- yan Kaymakam Köprülü Hamdi Bey’leri… Ça- nakkale’de 210 okkalõk mermiyi sõrtladõğõ gibi namluya süren, Ocean’õ denize gömen Manastõr- lõ Koca Seyit’leri… Bo- razan Çavuş’larõ… Kaz Dağlarõ ve Madra Dağõ Çevre Platformu, “Altın aramaya hayır!” diyen tek yürek. Yürüt- me kurulu üyesi, eski Orman Mühendisleri Odasõ Genel Başkanõ Sa- lih Sönmezõşõk, üyelerin tümü, “Bağımsızlık sa- vaşçılarının torunları”. “Kaz Dağları savun- ması, vatan savunma- sıdır” diyorlar Kayma- kam Hamdi Bey’ce, Ko- ca Seyit’çe ne diyor Sa- lih Sönmezõşõk: “Krize giren kapitalizm, geri kalmış ülkelerin kay- naklarını sömürmek istiyor. Bence Kaz Dağ- ları’ndaki altın faali- yetleri, BOP projesi- nin Türkiye’deki yeni ayağı. Ha Ortado- ğu’nun petrolü, ha İda’nın altını. Şöyle bir durum var; altın, ya- nında uranyum gibi çok stratejik bir mad- deyle beraber çıkar. Uranyum, altından da- ha değerlidir. (Cumhu- riyet 30.3.08) Gözü dönmüş altõn arayõcõlarõnõ çarpar bu bilinç. Sönmezõşõklar var oldukça, karartõlamaz yaşam. Zeytin ülkesini karartmaya kalkõşanla- ra gereken dersi verir Kaz Dağlarõ, tek yürek. Kozak Yaylasõ. Berga- ma, Kanlõ Kayalar, Şahin Kayasõ dişiyle tõrnağõy- la savunur yaşamõ… Yakõnda bozgunculu- ğa, ayrõmcõlõğa, içinden pazarlõklõ uygar(!) da- yatmacõlara karşõ, tüm Türkiye tek yürek… Mehmet BAŞARAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear