25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2008 PERŞEMBE 16 Eskiden: Motor dişlisi! Şimdi: AKP “Dişli”si! Ilımlı Hangisi İlker Çamkır: “AKP’de milletvekili olunca mı bir milyon dolar alınır, yoksa bir milyon dolar alınca mı milletvekili olunur?” Cins Sami Aktaş: “Yedirtmeyeceğini söylediği yetim hakkı, lira cinsinden olsa gerek; dişlenen dolarlar değil!” YağmurDeniz - Çankaya güvenirlilikte dördüncü sıraya düşmüş... “AKP kaçıncı sırada!” LAFIN biri bitmeden ötekini ettiği için RTE‘nin söylediklerinin hepsini irdelemek kolay olmuyor. Velev ki Başbakan olmasa üzerinde asla durulmaması gereken lafları Başbakan olarak ettiği için, bunları ilk fırsatta mutlaka ele almak gerekiyor. İşte o zaman lafın daniskası da ortaya çıkıyor. Nasıl mı? Mustafa Saraç yardımcı oluyor: “Başbakan geçenlerde Bitlis’te, ‘Devlet artık yatırımdan çekiliyor, doğduğunuz yerlere sahip çıkın’ diyerek, yatırım sorumluluğunu özel girişimcilere devretti. İktidar yanlısı Sabah gazetesine manşet olan bu ‘skandal’ sözlerle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, ülke topraklarını ‘sahip’siz bıraktığını açıkça ilan etmiş bulunmaktadır. Sosyal devletin çözülüşü, demek ki, aynı zamanda, bir tür ‘sahipsiz ülke’ döneminin başladığı anlamına gelmektedir. Talihsiz bir tesadüf olarak, Başbakan’ın, Bitlis’te bu skandal sözcükleri sıraladığı gün, Bitlis’in Tatvan ilçesinde, büyük maddi zarara yol açan ve devletin altyapı yatırımlarından ‘çekilmesi’yle bağlantılı sel baskınları, ‘sahipsiz Bitlis’in fotoğrafı olmaktadır! İktidar partisi, kentleri sahipsiz bırakmakla kalmayıp, aynı kentlerin başına, yerel girişimcileri ‘sahip’ tayin etmektedir. Başbakan, konuşmasında, ‘halkımız doğduğu yere sahip çıksın’ diyeceğine, ‘girişimcilerimiz doğup büyüdükleri yere sahip çıkmalı‘ vurgusunu tercih etmekte, yurtsever yurttaş sorumluluğunu, yalnızca girişimci kesime özgü bir duyarlılık saymaktadır. Bu arada bir siyasetçinin kendi tabanına verdiği sözleri iktidar döneminde çöpe atmasını, ideolojik sadakatle açıklamak pek mümkün değildir. Milyonlarca seçmen, kentlerine ‘sahip çıkacağı‘ umuduyla RTE’yi iktidara taşımış iken, bugün, birdenbire, RTE’nin ‘sahip çıkma’ işinden imtina ettiğini bizzat RTE’nin ağzından öğrenmiş olmaktadır. Yoksa RTE, ilk seçim kampanyasında, Bitlislilerden oy isterken, ‘size artık girişimciler sahip çıkacak, ama siz gene de bizi seçin’ mi diyecektir! Her şeye rağmen, RTE’nin skandal sözlerinden, ‘hayırlara vesile’ bir anlam da çıkartmak mümkündür: Her müteşebbis “doğduğu yer”e sahip çıkacaksa, Anadolu’yu zapt eden kolonyal şirketlerin, ‘doğmadıkları yer’leri nasıl olup da ‘sahip’lenebildikleri sorusu, herhalde, bu topraklarda ‘doğmuş‘ ama bu toprakları ‘sahip’lenememiş milyonlarca insanı, biraz olsun, düşündürtecektir!” Sahip DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Halka Açık Hapishane!.. Güzelim Türkçemizin çok sevdiğim bir deyi- midir: - Perşembenin gelişi çarşambadan belli- dir!.. Yıllardır sürekli yazmaktan kalemimizde mürek- kep, bıkıp usanmadan söylemekten nefesimiz tü- kendi; tabii ki karşıdevrimin harekete geçişi nere- deyse 70 yılı buldu, ancak son altı yılda hedef iyi- ce belirginleşti. ABD ve AB’nin engin desteği, içer- deki “liberal” etiketli işbirlikçi güruhun, talimatlar doğrultusunda halkı iktidara “ram etme” faaliyet- leri semeresini vermeye başladı… Çok uzun bir sü- redir oyun artık açıkça oynanıyor.. Senaryo belli, oyuncular son perdeyi bir an önce tamamlamak için neredeyse gün sayıyor.. Oyunun adı ise yal- nızca bu sütunda yüzlerce kez ilan edildi: - Türkiye İslam Cumhuriyeti!.. İşte bu nedenle iktidarın, belediyelerin, AKP bürokratlarının eylemlerine, mide kaldıran bir “cingözlükle” yaptıkları açıklamalara şaşıranlara çok şaşırıyorum!.. Ne yazık ki birtakım “aydınlar” dahil, halkın önemli bir kesimi, hedefe giden yol- da son derece organize bir şekilde, hatta “emir- komuta” dahilinde yapılan işlemleri hâlâ birbirin- den kopuk değerlendirmekte ısrar ediyor… - Ve ben hiç şaşırmıyorum!.. Son numaraları, son derece cüretkâr olması- nın yanı sıra, son derece kaba ve ilkel: - Üsküdar Halka Açık Balık Restoranı!.. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, sanki bir akşam “istihareye yatmış”, sabah kalktığında, koca İstanbul’da halka açık bir tek balık restoranının olmadığına karar vermiş ve halkın özgürce balık yiyebileceği bir restoran açıl- masını istemiş… - Şu rüyaya bakın!.. Kadir Bey’in, İstanbul’un en seçkin semtlerin- de, en lüks tarzda döşenmiş muhallebicisinin adı niçin “Halka Açık Saray Muhallebicisi” değil so- rusu bir yana, sayın başkanın bu yaptığı açıkça ayrımcılıktır ve de suçtur!.. Haa, eğer “orada za- ten içki satışı yok, bu nedenle ‘halka açık’ iba- resine gerek de yok” diye düşünüyorsa, yap- mak istedikleri “ayrımcılığı” en açık şekilde iti- raf etmiş oluyor!.. Ne demek, “halka açık?” İstanbul’daki binler- ce balık restoranı halka kapalı mı? Hayır ama iç- kili!.. Bu restoranlarda herkes gelip balığını yer, yanında ister içer, ister içmez… Buna da ta- hammülleri yok!. Bu, talimatı yukarıdan verilmiş, yıllar önce başlatılan “biz-onlar” ayrımcılığının en son ve en kaba aşaması… Göreceksiniz, be- lediye iştiraki Bel-Tur şirketi kullanılarak, tüm iç- kili yerler bu şekilde “halka açık”laştırılacak… - Hiç mi hiç şaşırmadım!.. Daha üç gün önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Tayyip Bey’in evine 500 metre me- safedeki içki büfesinin sahibi Metin Şahin, AKP’li Keçiören Belediyesi’nin zabıta görevlileri tara- fından öldüresiye dövülmedi mi? Daha birkaç gün önce THY’nin İstanbul-Gazi- antep uçağında Business Class bölümünde, ara- larında gazetecilerin de bulunduğu yolculara şa- rap içiyorlar diye küfür kıyamet müdahale etme- ye çalışan yobaz zorlukla yatıştırılmadı mı?!.. Türkiye’nin her yerinde, her gün, bunlara ben- zer binlerce “vaka” bilinçli bir şekilde organize ediliyor. Bu iktidarın, bu ülkenin başında olduğu her gün, binlercesi, on binlercesi daha yaşana- cak. Bu güzelim ülke bu kafa tarafından yönetil- meye devam ederse bir gün (ki o kadar uzak de- ğil) dinci faşizmin en koyusu uygulamaya gire- cek. İşte o zaman son tesis inşa edilecek ve adı şöyle olacak: - Halka Açık Hapishane!.. Kendi gelecekleri, çocukları, yurtları için par- mağını kıpırdatmayan toplumlar ne yazık ki layık oldukları biçimde yönetilirler!.. Pekiii, ya o top- lumların öncüsü olması gereken aydınlar, siya- setçiler, onlar ne olur?.. - Parya!.. e-posta: umitzileli@gmail.com PERİHAN ERGUN Her gün acı veren ve dü- şündüren birçok konuyla ne- fesimizi kesmeyi amaçlıyor- lar. Osmanlı’nın Gerileme dö- nemlerinden beri bu süregeli- yor. Doğu’yla Batı’nın bağlayıcı köprüsü sayılan ülkemiz, em- peryalistlerin iştahını kabarta- rak elde etme planlarına hedef oluyor. Kurtuluş ve Kuruluş sava- şımızdan sonra gücümüzü ka- bul etmiş görünseler de içer- den ve dışardan türlü entrika araçları ve taşeronlarıyla hep bunun peşindeler. Bunu hü- kümetlerimizin zayıf göründü- ğü zamanlarda, etnik ve dinsel hiçbir ayrım yapmaksızın bir- likte yaşayageldiğimiz halkı- mızdan bazılarını kışkırtarak, yönetimin de zaaflarını kolla- yarak yapıyorlar. Uzun yıllardır üniter devletimizi parçalatmak amacıyla oluşturdukları terör örgütü PKK, bunun Meclis’e de sokulan adamlarıyla en açık örneği. Sonuncu olması- nı dilediğim İzmir’in Konak il- çesindeki kanlı patlama olayı da bunlardan biri. Öyle ki, kentin en işlek ve yo- ğun iskân bölgesi olan Eşref- paşa semtindeki Yağhane böl- gesi, hem de 77’nci Enter- nasyonal Fuar’ın açılacağı gü- nün sabahında. Saat 03.00’te benzin istasyonunun önüne bırakılan çalıntı minibüs, tam da Orduevi Müdürü Albay Ah- met Kılınç’la koruması ve şo- förü iki erle, görevden dönen yedi polisin karşılıklı geçişte yan yana geldikleri 07.30’da uzaktan kumandayla patlatıl- masının ne denli planlı olduğu acıyla görülüyor. Patlamada bi- ri ağır olmak üzere üç asker, yedi polis, altı vatandaşımız ol- mak üzere on altı yaralı, bina- ların ikisi oturulmaz hale gelir- ken diğerleriyle işyerleri de tahribata uğruyor. Demek ki AKP iktidarının İçişleri Bakanlığı’nı; Diyarbakır, Ulus Çarşısı, Güngören, Mer- sin yolundaki emniyet görev- lilerinin sıkıştırmasıyla meyda- na gelen intihar olayı ile el ya- pısı düzenekle Karacaahmet Mezarlığı’ndan Selimiye as- ker mekânına atışlar yapılma- sı da anlaşılan hiç uyaramamış. Eylemlerin kırsaldan kentlere geçişi yanında, DTP’nin eş- başkanının büyük katliam gü- nünü “zafer bayramı” ilan et- mesi de ırgalamamış. Belki bu son olmasını dilediğim olay- la bizlere bile gerçeği buldu- rabilen, TSK’mizin Kuzey Irak’ta, Güneydoğu’da büyük tahribata uğrattığı terör örgü- tünün yeni planlar kurguladığı gerçeğiyle bunları izleyip fail- lerini yakalayarak, acılarımızı dindirme çarelerini ABD’nin istemlerini göz ardı ederek oluşturabilirler. Başta analar, babalar olmak üzere hepimizin böylece acılarını dindirebilirler. İçerde bu çözülemeyen olay- lar varken bir de Türkiye’ye çok zarar verici biçimde gelişen Kafkasya olaylarını yaşadık. Gürcistan’da Turuncu-Gül Devrimi’yle iktidara getirilen Soroz çocuğu, ABD işbirlikçi- si Saakaşvili, sözde oldu bit- ti yoluyla 70 bin nüfuslu Güney Osetya’da denetimi sağlamak üzere 7-8 Ağustos’ta operas- yona kalkıştı. Orayı perişan edip ele geçirince kuzeyi ken- dinde olan Rusya, güneydeki- lere sahip çıktı Gürcistan’ı üç günde oradan çıkardı. Böyle- ce Gürcistan-Rus savaşı oluş- tu. Havadaki Rus helikopte- rinden korkarak koruyucuların yardımıyla sığınağa seğirten Saakaşvili, ucuz kahramanlı- ğının, ABD’ye güvenmesinin zararını gördü. Bu aşamadan sonra Rusya’nın güçsüz oldu- ğunu sanan ABD yanıldığını, Asya ve Çin ittifaklarını kuran Putin Yönetimi’nin pek de ucuz lokma olmadığını anlamış oldu. Tek kutupluluğu bitti. Bu çatışmada en büyük za- rarı, Bakû-Tiflis-Ceyhan ener- ji hattıyla Bakû’den Kars’a uzanacak ulaşım projelerinin suya düşer gibi oluşuyla biz gördük. Çünkü olay, Gürcis- tan-Rusya değil.. Amerika- Rusya harbine dönüştü. Sar- kozy’nin girişimleri, NATO’nun uyarıları Rusya’yı haklarından vazgeçiremedi. Sayın Başba- kan tatilini bırakıp önce Mos- kova’ya, sonra da Tiflis’e ko- şarak arabuluculuğa soyun- duysa da başarılı olamadı. Rusya’ya karşı ABD taraftarlı- ğını sicilinden silemedi. Şu anda en büyük ve üzücü bir olay da ABD’nin Gürcis- tan’ın uğradığı toplumsal yı- kıntılarına yardım amacıyla 1936’da Atatürk’ün oluştur- duğu Bağımsızlık senedimiz olan Lozan Antlaşması’nın de- vamı ve kilidi niteliğindeki Mon- trö’nün anahtarının elimizden alınabilir durumunu yaratma- sıdır. Bilindiği gibi Montrö ön- ce Türkiye ile Sovyetler’in plan- lamasıyla Karadeniz’e kıyısı olan Romanya, Bulgaristan ve Sivastopol limanıyla Ukray- na’yı kapsar. Uluslararası ni- teliği de taşıyan bu anlaşma- nın en önemli yanı, Boğaz- lar’dan 15 bin tonun üzerinde gemilerin geçirtilmemesi ama- cıyla, tonajı uygun olsa da harp filosundaki zırhlılarıyla yıllardır yok saymaya çalıştığı Montrö’yü ihlale yönelmiş gö- rüntüsünde. AKP buna da ey- vallah dediğine göre, önce onun sonra da bizim vay hali- mize(!) Nal Nefes Aldırmıyorlar (!) T. Münür Ormancıoğlu: “Çocuklarını Kuran kursunda yarıştıran ülkeler olimpiyatlarda nal toplar!” Yaşar Şengel: “Ankara’daki içki olayına ABD el atmış. Bundan sonra Ankaralı bayiler, ‘ılımlı alkollü içkiler’ satabilir herhalde!” Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Okul masrafları uçuşta: “Kalem kılıçtan pahalıdır!” Yarın akşam saat 21.00’de Moda’da İSTANBUL’UN birçok ilçesinde şeriatçı uygulamalar sürerken sıra CHP’li belediyenin koruması altındaki Kadıköy’e de geldi. Kadir Topbaş adındaki İslamcı AKP’linin yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi Moda iskelesine el attı ve iskeledeki içkili restoranı kapatarak burayı İslam şeriatına uygun “şerbetli” bir işletmeye çevirdi. Modalılar da, “şeriatın kestiği parmak acımaz” masalına kanmadan İslamcılara direnme kararı aldı; internet ortamında örgütlenerek içkisini kapan iskelenin yolunu tutmaya başladı. Yarın akşam saat 21.00’de Moda iskelesinde “içkini kap gel” eylemi var. Bendeniz, yarın İstanbul’da değilim. İslamcı Üsküdar Belediyesi’nin içki yasağına karşı Salacak’ta başkaldırmış eski bir “eylemci” olarak çok istediğim halde Moda’da olamayacağım. Ama yüreğim Moda’da olacak. Kadıköy ve çevresindeki dostlardan ricam; içkinizi kapın ve Moda iskelesine koşun... İçkinizden bir yudum da benim için için! SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 28 Ağustos HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Büyüklük, çalõm, göste- riş. 2/ İyi huy- lu kimse... Taş dibek. 3/ Ha- murdan çok ince açõlarak sacda pişirilen bir tür yufka... Kokmuş hay- van ölüsü. 4/ Gövde yapõsõ. 5/ Bir şeyin kenarõ... Birbirinden hiç ay- rõlmayan sõkõ arka- daşlar. 6/ Doğu Slav halkõ... Denizcilikte sancağõ, yelkeni ya da sereni direkten aşağõ alma. 7/ Bolu ilinde turistik bir göl... “Gözümüze kara toprak / Dol- madan bir --- sürelim” (Karacaoğlan). 8/ Kav- rulmuş ceviz ya da bademle karameladan yapõ- lan bir tür şekerleme... Konuşmayõ etkili kõlmak için aralara serpiştirilen ve karşõlõksõz kalacağõ bi- linen soru. 9/ İstanbul’da, Bizans mozaik sana- tõnõn en güzel örneklerini barõndõran yapõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ispanağa benzer, yenilebilir bir kõr bitkisi. 2/ Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Ankara’nõn bir ilçesi. 3/ Kapalõ ve dört tekerlekli bir at arabasõ... Birçok kuşağõ kapsayan ve bir ro- manda ya da bir filmde anlatõlan bir tür aile des- tanõ. 4/ Çanakkale’nin, peyniriyle tanõnmõş ilçe- si... Bir meyve. 5/ Güç, derman. 6/ Notada durak işareti... Çeşit... Bir zaman birimi. 7/ Kolyoz ba- lõğõnõn küçüğü. 8/ Nicelik. 9/ Japon mutfağõna öz- gü çiğ balõk yemeği... Erek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A Y N I S E F A R E İ S R E M İ A N T B E D U H P E F E M E R A S A L A Ç O R N A B İ S F E K E Ç A K D O A T I R S A B U K A P E R İ T İ F 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear