11 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 TEMMUZ 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Soğan Avni Kurtuldu: "Malum şahsın vaazlarında neden salya sümük ağladığı belli oldu: Kasaptaki ete soğan doğruyormuş!" Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60Elektronik posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr - Özkök, sefertası kullanıyormuş... "Sefer görev emri gereğidir!" Özkök'e başka bir ünvan: Sorumsuz Genelkurmay Başkanı! Uzman #Mustafa Pınar: "Terörün hedefindeki elçiliğe acemi polisler; Mustafa Balbay'ın bilgisayarının incelenmesine terör uzmanı polisler!" ABD'deki gül gibi temsilcilik işini bırakıp Türkiye'ye gelen ve yeni çıkacak Taraf gazetesinin doğumuna katılarak kurucusu Ahmet Altan'a yardımcı olan Yasemin Çongar hanımefendi çok güzel bir yazı yazdı geçen gün. Dün de Ahmet Altan'ın biraderi Star başyazarı Mehmet Altan Taraf taki bu yazıdan alıntı yaparak halkın dikkatini çekmeye çalıştı. Mehmet, Yasemin'in açıkladığı MlT'in Başbakan RTE'ye beş yıl önce verdiği "çok gizli" rapordan söz ederken o raporda kimler varsa Ergenekon Terör örgütü Iddianamesi'nde de onların olduğunu anlatmaya çalıştı kalemi döndüğünce. Fakat Yasemin'in yazısında çok daha büyük bir uyarı vardı. Nedense Mehmet'in de Ahmet'in de şeyinden kaçmış gibiydi. Şöyle diyordu Yasemin, Istanbul Cumhuriyet YaseminBaşsavcısı iddianameye ilişkin basın toplantısı yaptığı sırada: "Ergenekon soruşturmasını aylardır yakından takip etmeye çalışıyorum ve izlenimim şu: Iddianarneyi enine boyuna incelediğimizde, karşımızda silaha ve teröre uzak durmayan bir çete bulacağız. Sadece Ümraniye'den, Cumhuriyet gazetesi saldırısından, Danıştay cinayetinden tanıdığımız türden el bombaları, fünyeler, tabanca ve tüfeklerden söz etmiyorum. örneğin, nükleer, kimyasal, biyolojik silah geliştirme planları yapmış bir çete çıkarsa karşımıza, çok şaşırmayacağım. 'Nükleer silah üretmek zor ama kimyasal ve biyolojik silah üreterek birçok terör örgütünü kontrol altına alabiliriz' diye plan yapmış Ergenekoncularla karşılaşırsak ürkeceğim. Ama şaşırmayacağım." Bu satırları okurken ben de şaşırmadım ve aklıma Yasemin'in yakından tanıdığı ABD Başkanı George W. Bush'un Irak'a saldırma bahanesi olarak kullandığı "Saddam Hüseyin'in nükleer, kimyasal, biyolojik silahları var" yalanı geliverdi. Ergenekon'da piyasaya sürülen CIA raporlarını, FBI tarzı gizli tanık koruma yöntemlerini, Yasemin hanımefendinin nükleer, kimyasal ve biyolojik silah geliştirme planı iddialarıyla birleştirince; operasyon başarı ile tamamlanırsa Türkiye'ye nasıl bir "demokrasi" ihraç edileceğini de anlamış oluyoruz: Bunlar, Türkiye'yi Irak'a benzetecekler! Basın Suavi Özyiğit: "El Sabah, El Star, El Vakit, El Bugün, El Yeni Şafak, El Zaman... Basının ruhuna El Fatiha!" Goturu Erol Işisağ: l|ğ) "Yabancılar son beş yılda, 25,4 milyar doları ülkelerine götürmüş. AKP; el iyisi, el delisi..." SESStZ SEDASIZ (!) Şimtli de çarşaf Atatürkçülüğü! Bu fotoğraf Hatay'daki Mustafa Kemal Üniversitesi'nin Tayfur Sökmen Yerleşkesi'nde çekilmiş. Yerleşkeye bir Atatürk anıtı yaptırılıyor. Daha doğrusu yaptırıiamıyor. Iki yıldır bitirilemeyen anıt, sonunda bir çarşafla örtülmüş. Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerafettin Canda, her fırsatta "Gardırop Atatürkçüsü" olmadığını söyleyedursun bu görüntü ile "Çarşaf Atatürkçülüğü"nü ülkeye kazandırmış bulunuyor. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Ergenekon adını değiştirelim, "oha" diyelim; olağanüstü hal alametleri! ÇED KÖŞESI OKTAY EKINCI Tarlabaşı'mda 'Ruh' ve 'Beton' "Betonsuz bir karış yer kal- masın!" Bu başlığı görür görmez oku- duğum makalenin yazan Pakize Suda'ydı... Bizim milletin "be- ton sevgisi"nden yakınırken sö- zü "Tarlabaşı projesi"ne getir- mesi ise "dahiyane"ydi- Projenin bilgisayar resimle- rindeki sözde "eski'Mcri yaşa- tan(!) yeni binalan görüncc, be- nim de aklıma "Bu da bir tür be- tonlaşma değil mi?" sorusu ta- kılmış, ama -ayıp olmasın diye- yazıya dönüşmemişti... Pakize Hanım'ı benden daha cesur olduğu için kutluyorum. Tarlabaşı'nm "şu aııdaki" gö- riinümü ile "mimarların elinden çıkmış gelecekteki hâli"ni kı- yaslarken diyor ki; "Evet, bina- İarın canına okımıuşu/. drikii- lüyorlar falan da.. kimse ku- sııra bakmasın, tasarlanmış I arlahaşına tercih cdcrim. Korku lllnıi dekoru gibi ol- muş yeni hâli..." Neden mi? Okuyahm; "Her şey yerli yerinde ama ni azarlarken, çantayı "boşaltıl- mış" olarak birarsada buldular... Ûçüncüsünde ise restore edilen Süryani Kilisesi'nin açıhşına davetliydinı. Karakolun kapı- sındaki polise yolu sorduğumda dedi ki: "İlk sokaktan sola dön ama onızundaki çantaya dik- kat et..!" Sola dönerken köşedcki kasa- ba da "Kilise burada mı?" de- diğimde, çantama bakarak "ııe yapınam gerektiği"ni söyle- mişti; "Evet; ama istersen ge- ri dön, Taksim'e doğru yiirü.. oradan aşağı in." Sonunda aynı törene giden polislere rica ettim de arabalan- na aldılar ve kasabın "aferin" an- lamındaki gülümsemesini de se- lamlayarak kiliseye "çantam"la birlikte varabildim... tşte bütün bunlara rağmen yi- ne diyorum ki: "Tarlaba- şı'ııdaki suç ortanunı, rulısu/ ve çıkarcı projelerinize baha- ne etmeyin..." Çünkü gençleri kapkaççı ol- maya iten, yok edeceğiniz özgün mimari doku ve insansız bıraka- cağınız sokaklar değil; yıllardır kentlerimizin kimlik değerlerini yıkıp apartmanlaştıran "insanlık yoksunu" ranl politikalandır. Nice kültür mirasını "ar- sa"laştırıp imara açanlar, ara- bamdan çantanu ahp kaçan genç- ten bin kat daha fazla soyguncu değiller midir?... 'Zaınaıû anımsatabilmck Bu zarafet "suç" yaratır mı?.. bir şey var rahatsız cden... Ruh yok! Şiındi bekle 150 yıl geçsin ki Tarlabaşı'na ruh gelsin..." (Hürriyet-08 Temmuz 2008) Başımdan geçenlerden Bu tür eleştirilere "Suç yuva- sı olmaya mı ruh diyorsunuz" diyenler ya benim yerimde olsa- lardı!.. Son zamanlarda ardı ar- dma 3 kez "Tarlabaşı gerçeği"ni yaşadım. tlkinde, arabam için Dolapde- re'deki servise yürüycrek inme- yi yeğlemiştim. Yokuşun sonla- rında bir el arka cebime yapıştı; ben de o ele... Cüzdanı alamadan elimden kurtulan delikanh zıpkuı gibi köşeyi dönüp kayboldu. "Geçmiş olsıın" diyenler ara- sında "buralarda dikkatli ol- malısınız" diye nasihat edenler de vardı... tkicisinde, öbür dik yokuştan Beyoğlu'na bu kez arabamla çı- karken çaıpıldım. Bir ara tıka- nan trafıkte, yine bir delikanlı arka kapıyı açarak koltuğun üzerindeki el çantamı ahp aşa- ğılara doğru kaçtı. Polis ve herkes "Neden kapı- larmızı kilitlenıediniz" diye be- Projeye gelince... Eski binaların ve "görnıüş geçirmiş semtler"in onanmla- rında uygar dünyanın gözetliği tcnıcl ilke öncelikle; "yaşamla- rını uzatma"yı hedeflemek; bu- luııı için "/.aıııanı algılatan tünı izlerin ve yansınıaların gele- ceğe aktarılması"nı sağlamak- tır. Yani yenileme ya da dönüşüm adına. yıne zamanın yarattığı "oraya has" kimlik değerlerinin yok edihnesi mimarlık değil, "kültürel soykırım" olarak ka- bul ediliyor... Hele eski cepheye modern katlar çıkmak: yaşanmışlıklann gizlerini barındıran iç mekânla- rı silip atmak; "turist için", öz- de değil sözde korumanın parlak ııygulamalanna kapılmak, acaba nasıl tanımlanabilir? Kent ve kültür alanındaki en duyarlı gazetecilerimizden Ersin kalkaıı. 5 Temmuz tarihli Hür- riyet Cumartesi'de yayımlanan "Tarlabaşı 9 Ünlü Minıara Enıanet" başlıklı sayfalannda, keşke bu gerçeğe de yer vere- bilseydi... ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@yahoo. com. tr ''/n. fc^rd'ej / )S<K Çtfcht i HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA hetiyatrosu @mynet.com HIZLISOLCUYKEN. SOLCU, LIBERAL VE SON OLARAK ÖA NEO-LİBERAL OLAN YAZARIN PROGRAMI ÇOKREYTÎNG ALIYOR EFENÖİM.. ÖANSÖZLU PRO&RAMLAR BU ÜLKEÖE HEP TUTMUŞTUR ÇOCU&UML (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz. com INSANLARI IENKLERİNECÖI AYIRMAK IRKÇILIKTIR.. TARİHTE BUGIIFN MÜMTAZARIKAN 16 Tenınıuz www. mumtaz-arikan. com KISAAMA VERİMÜBİR YASAM... t89t'DE BUGÜN,ÛNW rÜRK MÜZİĞİ 8ESTECÎSİ ŞEVKİ BEY,31 YA$INOA KALP SEKTESİNDEN ÖLOÜ. İSTAM- BUL'DA DO&MU?,SARAY UIZIKASINDA EĞİTİM 6OR MÜŞTÜ. ÖĞRETMEMİ SESTECİ HACI ARİF- BEY ÖLOÜ- GÜNDE,HENÜZ 24 YAÇINOAYDI.AMA BESTE yAPMA YA BAŞLIYALI 8İRKAÇ YIL OLMUÇTU. İLK YAP/riAg/H. DA HACI ARİPBEY £T/a~Sl GÖRÛLEN ŞEI/KÎBEY/ÇoK GEÇMEOEN KİŞİLÎĞİNI' ORTAYA KOYMUfTU. UÜZÛN- LÜ.KARAMSAR.KADEZCİ </£, DEÜCESİNL AŞIK BİfZ GENCİN YAPITLAR.IYOI 8UNLAR. rüM BESTECİLİK YAŞAMI İO Y/L K4PAR SÜREN ŞEVKİ BSY, BJNDEN ÇOK $ARKt BESTSLEMİŞ BUNLARMN 2OO rAUESİ "DİL yAfSeSİNİ ANDlfiACAK VÂRE 8ULUNMAZ ÛÜNYÂOA GÖNÜL V4>f5/A/f ÇARE BULUfJMA2" PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Halil Berktay ve Engels'in Sakalları 196O'lı yılların sonunda ortaya çıkan Aydınlık ha- reketinin önderlerinden eski bir Marksist-Leninist'tir Halil Berktay. Lisansüstü eğitimini Yale Üniver- şitesi'nde tamamlamış, doktorasını Birmingham Üniversitesi'nden almış bir entelektüeldir. Bir sü- redir Taraf gazetesinde yazıyor. 10 Temmuz tarihli 'Marx'ın Bıyıklannda Debe- lenmek' başlığıyla kaleme aldığı yazısında Marx'ın demokrasiye yaklaşımını eleştiriyor: "(Mar^) özef- le, 'burjuva' demokrasisini iflâh olmaz saydı. Za- ten aynı bağlamdadır ki, o 'burjuva' demokrasisi- ni 'burjuva diktatöriüğü'ne eşitledi; karşısına ise 'pro- letarya diktatörlüğü'nü dikti ve işçi sınıfı, daha ge- nel olarak bütün emekçi halk için gerçek demok- rasi anlamına geleceğini varsaydı. 0nun için, baş- lı başına bir demokrasi projesi yoktur." Karl Marx'ın Fransa'da Sınıf Mücadeleleri 1848- 1850, Louis Bonaparte'ın 18 Brumaire'i, Fransa'da İç Savaş ve Kapital C. 1 adlı yapıtlarındaki gö- rüşlerine dayandırarak vardığı sonuçta, özellikle son cümleye takıldım. "Onun için, başlı başına bir demokrasi projesi yok- tur" derken Berktay'ın neyi kastettiğini anlamadım. Eğerdemokrasinin başlı başına bir proje olduğu- nu kabul edeceksek o zaman Marx'ın 'burjuva de- mokrasisinin' karşına koyduğu 'proleterya dikta- törlüğünü' -benimseyelim ya da benimsemeyelim- onun kendi bakış açısından bir 'demokrasiproje- si' olarak değerlendirilmesi gerekmez mi? Ya da sınıflı toplumlarda sınıflar üstü bir demokrasi pro- jesinden söz etmek olası mıdır? Böyle bir 'reel ör- nek' var mıdır yeryüzünde? Sanırım Berktay 'iflâh olabilir' bir burjuva de- mokrasisinden söz ediyor ve bundan hareketle sos- yalistlerin, özellikle birey hak ve özgürlükleri ko- nusunda liberal demokrasiden 'birşeyler' öğren- melerini öneriyor. • • • Şimdi Marx'ın bıyıklannda debelenmeyi bırakıp Friedrich Engels'in sakallarına geçelim, demok- rasi konusunda o ne diyor, bir bakalım. 1847 yı- lında kaleme aldığı 'Komünistler ve Karl Heinzen' başlıklı makalesinde, komünistlerin, o günün ko- şullarında demokratlarla yararsız tartışmaların çok uzağında bulunduklarının altını çizer. Ona gö- re, "demokrasi elde edilmediği ve demokratlann çı- karları komünistlerinkiyle örtüştüğü sürece komü- nistler ve demokratlar birlikte savaşım verecekler- dir. O zamana kadar taraflar arasındaki farklılıklar salt kuramsal niteliktedir ve ortak eylem zarargör- meksizin kuramsal olarak gayet güzel tartışılabilir. Hatta demokrasi elde edildikten hemen sonra ezi- len sınıfların çıkarları doğrultusunda alınacak kimi önlemler üzerinde de anlaşmaya varılabilir." (Fri- edrich Engels, Komünistler ve Karl Heinzen (1847), Marx-Engels Bütün Eserleri (Almanca basım) C. 4, S. 317, DietzVerlag, Berlin 1972) Engels'in bu sözleri yeterince açık değil midir? Ya da, "burjuvaziyi, kendi kendisine sadık kaldığı sürece. tüm gerici unsurlara karşı desteklemek iş- çinin çıkarınadır" derken. (Friedrich Engels, Prus- ya Askeri Sorunu (1865), age. C. 16, S. 76) "Kırk yıldan beri Marx ve ben, bıktırana kadar, demokratik cumhuriyetin (abç) bizim için, işçi sı- nıfı ile kapitalist sınıfarasındaki savaşımın önce ge- nel bir karakter kazanacağı, sonra da proleterya- nın belirleyici zaferiyle tamamlanacağı biricik siyasal biçim olduğunu yineledik." (Friedrich Engels, Çarlığın Dış Politikası (1889), age. C. 22, S. 280) Engels'in Komünist Manifesto'nun yayımlanışın- dan 41 yıl sonra da aynı düşünceleri savunuyor ol- ması üzerinde durmaya değmez mi? • • • Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılabileceği gibi - bir kesimi dışında- sosyalistlerin demokratik cum- huriyeti yadsımaları diye bir durum söz konusu ol- madığı gibi, onu kurma aşamasında işçi sınıfına, dolayısıyla yandaşlarına demokrasi savaşımında burjuvaziye destek vermelerini öneriyorlar. Bura- da doğal ki Engels'in altını çizdiği, burjuvazinin ken- di kendisine sadık kaldığı sürece cümlesi önem kazanıyor. Zurnanın zırt' dediği yer de burası değil midir za- ten; burjuvazinin nerede ve ne zaman kendi ken- disine sadık kalmış olduğu sorusunun sorulaca- ğı yer, yani... www.denizkavukcuoglu.blogspot.com www.dkavukcuoglu@superonline.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 1/ "Flurcun" da -| denilen bir kuş. 2/ „ Iki nicelik arasın- ^ daki bağıntı... An- 3 kara'nın bir ilçesi. A 3/ Çapraz düğmeli, ipck ya da sırma iş- ^ lemeli bir tür kısa 6 yelek. 4/ Liitfi j Akad'mbirfılmi... Rütbesiz asker... 8 Bizmut elementi- 9 nin simgesi. 5/ 19. yüryılda Fransa'da ortaya çıkan sembolizm akımına öncülük cden sanatçılara verilen ad. 6/ Köy evleri- nin tavanlarmda iki direk arasında bırakılan boş- luk... Tecrübeli, usta. II Şöhret... Hındistan'da tüm tannsal varhklara ve- rilen ad. 8/ Bir tür kumar. 9/ Büyük Menderes Inna- ğı'nın deltasında, zengin bir kuş yapısına sahip olan göl... Pantolonun apış arasına gclen yeri. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Pancara verilen bir başka ad. 2/ Cezayir'de bir liman kcnti... Yavnı, çocuk. 3/ Denizcilikte, dört köşe yelkenle- rin yüzeyini küçültme işi. 4/ Maksim Gorki'nin bir ro- manı... Koca... Olumsuzluk beliıten bir önek. 5/ Gerileyiş, çöküş içinde olan. 6/ Toprak, kum ve saman elemeye ya- rayan iri delikli kalbur... Kumaz, açıkgöz. II lnsan sesiyle ezgili sesler çıkamıa, mi'ızik yapıtlannı seslendinne sana- tı..."Gamzedeyim — bulmam / Garibim bir yuva bulmam" (Tatyos Efendi). 8/ Kui'an'da bir sûre. 9/ Bir durumun an- laşılmasma yardım eden şey... Balık yakalama aracı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 A l T p A IA •A 2 l E R •Y A t. 3 A •T I G A l A 4 Z E B u •o •A R 5 L | 0 N A N T / M 6 A B A Y | H A • 7 M E | A D A M •H 8 A r u •A L R A 9 •A S E r T L r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear