Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2008 PAZAR
14 PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Eski AKP 'li TBMMDışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger 'den hükümete ağır eleştiri:
Türkiye siyasetpanayınna döndü
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
AKP'den dışlanan ve 22 Temmuz seçimlerinde
aday gösterilmeyen eski Antalya Milletvekili, es-
ki TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet
Dülger'le konuşuyoruz. Her zamanki gibi için-
den geçtiğimiz bu gergin, kaotik ortama iyimser-
likle bakmaya çalışıyor. Ama hükümet üyeleri-
nin birtakım icraatlarına fena halde tepkili. AKP
Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet
Fırat'ın, anayasa taslağı kamuoyuna açıklanma-
mışken bunu ABD'de tartışmaya açmasını haz-
medemiyor. "Bu olamaz" diyor. Dışişleri Bakanı
Ali Babacan'ın Avrupa Parlamentosu'nda Türki-
ye 'yi şikâyet ederek "Azınhklar gibi çoğunluk
Müslümanlar da özgürce ibadetlerini yapamı-
yor" sözlerine isyan ediyor. "Bu ülkede kim ki-
min özgürce ibadet etmesine karışıyor" diye
soruyor. "Oralarda size gösterilen itibar sade-
ce Türkiye'nin jeo-politik önemi nedeniyledir"
diye lafı yapıştınyor. Başbakan Erdoğan'ın se-
çim akşamı toplumun bütün kesimlerini kucakla-
nıa sözü verdiğini hatırlatan Dülger, "Ben o gü-
nü hasretle bekliyorum. Hasretle bekliyorum
dediysenı, bugün o anlayışı bulanıadığım için-
dir" diye ekliyor.
- Son haftalarda hiç durmadan darbe söylemleri
duyuyoruz. Eski Genelkurmay Başkanı öz-
kök 'de "Darbe ne vardır neyoktur diyemem "
dedi. Kıyamet koptu. Türkiye 'de bugün yaşadı-
ğımız kaotik durumu nasıl tahlil ediyorsunuz?
DÜLGER - Türkiye siyaset panayınna döndü.
lsteyen atlı kanncaya biniyor, lsteyen keten helva
yiyor, isteyen korku tüneline giriyor. Burada bir-
İcaç şeyi ele almak lazım. Kaç cephede harp cere-
yan ediyor diye olaya bakıyorum. Hangisine yeti-
şeceğim? Hangisinden sonuç alacağım? Neye da-
yanacağım? O savaşta tarafların hangi inançların
zaferini aradıkları da tartışmalı...
D
ışişleri Bakanı Babacan'ın Avrupa Parlamentosu'nda
Türkiye'yi şikâyet etmesine tepki gösteren Dülger,
"Bu ülkede kim kimin özgürce ibadet etmesine
kanşıyor?" dedi. Başbakan Erdoğan'ın secim akşamı
toplumun bütün kesimlerini kucaklama sözü verdiğini hatırlatan
Dülger, "Ben o günü hasretle bekliyorum" diye konuştu.
A
KP'li Fırat'ın "Atatürk devrimlerinin travma
yarattığı" yönündeki sözlerini de eleştiren
Mehmet Dülger, "Her devrimin travmatik olduğu
doğrudur. Ama o travma artık geçmiştir. Bunun
üzerine hâlâ bir siyasi tartışma yapmanın anlamı yok. Ben bunu
gerginlik haline getirmeyi anlayamıyorum" dedi.
Bir dc, şimdiye kadar kabul ettiğimiz birtakım
değerlerin çok ciddi şekilde sorgulandığını görü-
yoruz. Bu savaşlardan birisi, AKP iktidarının
Cunılıuriyetin yerleşmiş temellerini tahrip etmek
amaeıyla siyasi gayreti olduğu biçiminde yorum-
layan tarafa gelmek istiyonun. Cumhuriyet, baş-
langıçta biiyük bir mutabakat üzerine kurulmuş-
rur. Bu mutabakatta tarafların birisi asker, öbürü
de yerleşik bürokrasiydi. Bunun içinde halk yok-
tu.
Belgelere itibar etmem
- Peki, halk neden yoktu?
DÜLGER - Halk son dercce perişan, çaresizdi.
1950'den itibaren demokratik sürece geçişle bir-
likte o mutabakatııı içine halk da girdi. Halk, gir-
diği yere talebiyle girer. Bunun için de devletin
kaynak tahsis etmesi lazımdır. Kaynak bulmakta
zorlandığı zamanlar da başka yerlere tahsis ettiği
kaynaklardan çckip öbür tarafa vermek zorunda
kalır.
Hatırlayacaksınız. 1960 öncesi iddialardan bir ta-
nesi subayların çok yoksul bırakılmalanydı. O
zamanlar bir uzlaşmaya varma imkânımız olabi-
lirdi. Ama uzlaşma bizım kültürümüzde yok. Bız
bir fikri fanatik bir şekilde sahipleniyoruz. Karşı-
mızda da karşıt fikri fanatik biçimde sahipleneni
görünce döner bıçaklarımızı çekip birbirimize
yapmadığımızı bırakmıyoruz. Bu doğru değil.
Demokratik düzen içinde herkes farklılığıyla bir
arada yaşamalıdır. Çünkü bu topraklarda senin ne
kadar hakkın varsa benim de o kadar hakkım var.
Bıuıu öğrenmeliyiz.
- Burada bir soru sorınak istiyorum. Farklılıkla-
rımızla bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz, dedi-
niz. Ama çok garip bir süreçten geçiyoruz. Olur
olmaz birtakım belgeler, birtakım gazetelere el
altından servis ediliyor. Hükümete karşıt görüş-
te olanlara olmadık çamurlar atıhyor. Birileri
yıpratılmak isteniyor. Bunun demokrasiyle bağ-
daşıryanı var mı?
DÜLGER - Biz ne zamandır böyle belgeye da-
yanarak iş yaptık? Bakarsınız o belge sahtedir.
Sahteliği ortaya çıkınca da, "Kusura bakmayın.
lddiamı geri çekiyorum" der. Bu, kendini bil-
mektir. Ama ortada böyle bir şey yok. Ben belge-
lere fılan çok fazla itibar ctmiyorum.
Geçenlerde bir televizyon programında Prof. Dr.
Ersin Kalaycıoğlu vardı. Programcı arkadaş Ka-
laycıoğlu'na, "Acaba Türkiye, içinde bulundu-
ğu bu kaostan bir mutabakata varabilir nıi"
diye sordıı. Kalaycıoğlu'nun cevabı şu oldu:
"Sanmıyorum. Çünkü Türkiye'nin şu andaki
temel mutabakatını teşkil etmesi gereken ana-
yasadaki dört büyük prensip üzerine mutaba-
kat dahil demokrat, laik, sosyal ve hukuk dev-
leti olmak nıeseleleri üzerine bizim henüz top-
luın katmanları içinde nıutabık kalabileceği-
miz bir çerçeve yok. Bu olmayınca da iş çok
zordu" dedi.
- Peki, mutabakat sizce neden sağlanamıyor?
DÜLGER - Bu çerçevenin olmayış nedcni, bir
mutabakatla hazırlanmayan anayasamız. Hiç
kimseye sorulmadan yapıldı.
Bu hatayı, kusura bakmasın, beni mazur görsün,
Süleyman Bey (Demirel) dahi yaptı. 0 anayasa
halkın yüzde 91 oyuyla kabul edildi, dedi. Ben
yüzde 91 içinde değilim; öbür taraftayım. Bunu
söylemekte de mahzur görmüyorum. Anayasalar
toplumla devlet arasındaki mutabakat metinlcri-
dir.
Kimsenin ibadetine karışılmıyor
- Tamam da, AKP yönetîmi mevcut bu anayasa-
yı topa tutarken yine hiç kimseye danışmadan
kendileri Ergun özbudun 'a sö'züm ona sivil ve
demokratik bir anayasa ihale etmediler mi? Bu
ne hiçim bir demokrasi anlayışı oluyor o za-
man?
DÜLGER - Uluslararası konuşmalarda olsun, bi
çeşit mutabakat arayışlannda da daima bir baş-
langıç metni vardır. Nihai mutabakat metniyle
başlangıç metni arasında muazzam farklar olabi-
lir. Eliminasyon, bilcnler tarafından yapılmalıdır.
Bunda bir sakınca yok. Ama biz bu metni bilmi-
yoruz. TÜSİAD ve başka kuruluşlar da kendi
metinlerini hazırladı. Bir gerçek var. Şu anda top-
lum, yeni mutabakat unsurlan, anayasadan askeri
dönemin unsurlannın temizlenmesini istiyor.
Ama benim tepkiyle karşıladığım bir husus var..
o da, anayasanın, daha hiç kimseye sunulmadan
gidilip ABD'de tartışılmış olmasıdır. Buna çok
isyan ediyor ve isabetsiz buluyorum. Böyle bir
şey olamaz. Anayasa metninin ABD'de tartışıl-
mış olması bunu çok yaralamıştır.
Burası bizim kendi devletimiz. Halk da bizim
AKP ye oy veren
kendi çıkannı düşündü
- AKP'nin tarikat ve ce-
maatlerle ilişkilerini nasıl
karşılıyorsunıız?
DÜLGER - Hepimizin ka-
bul etmesi gereken bir ger-
çek tarikatlann, cemaatle-
rin birer sivil toplum örgü-
tü olduğudur. Bu bin yıldır
böyledir. Bu gerçek bunla-
rın Türkiye'de rejim değiş-
tirip şeriat rejimi getirecek-
leri filan anlamma da gel-
mez. O insanlar toplumun
en uç noktalarına kadar in-
sanlarla ilişki halindedirler.
AKP'nin ince bir marifeti
var. Filanca mahalledeki fi-
lanca kadınm yoksul oldu-
ğunu o insanlar vasıtasıyla
öğreniyor. Çünkü parti ola-
rak bunu bilemez. Yani bil-
gi ediniyor. Aradan zaınan
geçince bu bilgileri veren-
ler biraz siyasete biraz da
paraya ulaşıyorlar.
Şu anda öbür partilerin hal-
kın en küçük hücrelerine
kadar inme olanaklan hiç
yok. Bu konudaki önceliği
AKP onlara tur üstüne tur
bindirerek aldı. Bir de
AKP'ye oy verenlerin
önemli bölümünün başka
alternatif görmedikleri ve
ekonomik statülerini koru-
yabilmek için öyle davran-
dıklan da açıkça biliniyor.
- Tarikat ve cemaatlerden
sb'z açılmışken sormak is-
tiyorum. Utah Üniversitesi
öğretim üyelerinden Doç.
Hakan Yavuz, Fethullah
Gülen cemaatine yakm bir
isiııı olarak biliniyordu.
Ama son olarak bir çıkış
yaptı ve "Bu hareket tehli-
keli, çünkü Türkiye'de sis-
temi ele geçirmeyi hedefli-
yor," dedi. Siz bu konuda
ne düşünüyorsunuz?
DÜLGER'- Türkiyc'de çe-
şitli tarikat ve cemaatler ol-
duğıuıu demin söyledim.
Bıuılann çıkış nedenine
bakmak lazım. Ben bunu
Türk resmi görüşünün lsla-
miyet konusundaki turu-
munda bulurum. Toplumun
bir inanç sistemi vardır. 0
inanç sistemini de mümkün
olduğu kadar doğru olarak
öğrenmelidir. tngiliz eğitim
sisteminde son bir değişik-
lik yapıldı. "On sekiz yaşı-
na gelmiş İngiliz genci
Hıristiyaniık vc Hıristi-
yanlık tarihini öğren-
mekle mükelleftir" diyor.
Halk burada niye geniş kit-
leler halinde imam hatip li-
selerine yöneldi? Çocuk
hiç olmazsa dinini doğru
dürüst öğrensin inancıyla
davrandı. Ama bizler buna
tavır aldık. Bunlan meslek
liseleri gördük ve öbür
meslek liselerini de üniver-
sitelerden uzaklaştıracak
tavırlar içine girdik. Bu da
haksızlık oldu.
R
MEHMET DÜLGER
Istanbul, 1940 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray
Lisesi, yükseköğrenimini Cenevre Üniversitesi Mimarhk
Fakültesi 'nde yaptı. Fransa, ltalya, ABD, Kanada 'da şehir
plancısı olarak çalıştı. Paris Şehirciîik Enstitüsü 'nde
yüksek ihtisas yaptı. Cenevre Üniversitesi Mimarhk
Fakültesi 'nde betonarme asistam olarak dersler verdi.
Türkiye [ve döndüğünde DPT'de uzman olarak çalıştı.
1975-80 arası zamanm Başbakanı Süleyman Demirel 'e
danışmanlık vaptı. 12 Eylül darbesi sonrasında DPT'ye
geri döndü. Başbakan Yardımcısı Turgut Özal'la çalıştı. 24
Ocak kararlannın hazırlanmasmda bulundu. 1982-83 arası
Tercüman gazetesinin genel müdürlüğünü yürüttü. 1984 'te
DYP'nin kurucuları arasında yer aldı. 10yı! süreyle Basın
ve Propagandayla îlgili Genel Başkan Yardımcısı oldu.
1994-2002 arası SUMMA AŞ adlı inşaat şirketinin yönetim
kurulu başkan yardımcıhğı görevinde bulundu. 2002
seçimlerinde AKP'den Antalya liste başı olarak milletvekili
seçildi. Dört buçuk yıl TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanlığı'm yaptı. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde adav
gösterilmedi.
halkımız. Bizim bunu kendi aramızda oturup ko-
nuşmamız lazımdı.
- Bu AKP'nin çok ilginç bir siyaseti var. AKP
yb'neticileri hiç durmadan Türkiye'yi AB ve
ABD'ye şikâyet ediyorlar. Genel Başkan Yar-
dımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, New York
Times muhabirine Atatürk devrimlerinin millet-
te travma yarattığını söylüyor. Dışişleri Bakanı
Babacan AP'de azınhklar gibi Müslüman ço-
ğunluğun da ibadetlerini istedikleri gibiyapa-
madıklarım söylüyor. Bu nasıl iş?
DÜLGER - Bunlan kabul ctmem mümkün değil.
Ali Babacan öyle bile telakki ediyorsa bunu gidip
orada söylemesi doğnı değildir. Eğer birileri
AB'de bana azmlıklann sıkıntılarından söz eder-
se ben de onlara döner Yunanistan'daki Batı
Trakyalı Türklerin dertlerini anlatınm.
Bu ülkede kimse kimsenin ibadetine kanşmıyor.
Böyle bir şey yok. Birtakım şeyleri sorunmuş gibi
göstermek, bunlan Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri-
ne bağlamak ve bunlan sorguya tutmanın anlamı
yok. Türkiye'nin gündemi bu değil. Türkiye'nin
gündemindeki meseleleri aşabilmek için bence
çok geniş vizyon olması gerekiyor. AKP'nin viz-
yonunun henüz şehir belediye başkanlığı seviye-
sinde kaldığı kanısındayım. Bu seviyenin çok
yükselmesi lazımdır. Aksi halde Türkiye'yi de,
dünyayı da anlayamazsınız. AB'de, ABD'de bu-
lunmak oralan iyi anladığınız anlamına gelmez.
Oralarda size gösterilen itibar sadece Türkiye'nin
yerinin jeo-stratejik önemi dolayısıyladır. Baca-
ğın iki bölümünü birleştiren eklemin düzgün ça-
lışması lazımdır ki mekanizma tam olarak işlesin.
Orada bir bozukluk olduğu zaman yürüyemezsi-
niz. Unutmayın ki Türkiye üç kıtanın ortasında
muhteşem bir konuma sahiptir.
- 0 nedenle mi bu ülkede bir türlü istikrar sağ-
lanamıyor?
DÜLGER - Dünyanm dcngelerine yön verenler
burada ilave bir dengesizliğin çıkmasına meydan
vermek istemezler. Ama başka bir şey söylemek
istiyorum. Ne öldürmek ne dc iyi biçimde yaşat-
mak isterler. Hep kcndilerine muhtaç olmamızı
isterler. Süleyman Bey'in (Demirel) güzel bir sö-
zü vardır. "Refahı bulursak rahat durmayız"
der. Türkiye'nin tam anlamıyla demokratik kıva-
ma geldiğini şöyle anlayabiliriz:
Halk, oyunu tepki olarak toplu halde bir partiye
değil de programını beğendiği için verirse o za-
man kıvama gelmiş olacaktır. Şu anda AKP'ye
yapılan muhalefeti takdirle karşılıyorum. Ama o
muhalefetin AKP'ye altematif olacak bir şeyi ge-
liştirememiş olmasına da hayretler içinde bakıyo-
rum. Halk düzgün sözleri niye dinlemesin? Sen
düzgün bir şey söyle de o halk seni dinlesin. Bu-
rada bir tahlilimi anlatmak isterim.
27 May.ıs 1960'ın Türk siyasi yaşamına yaptığı
en büyük olumsuzluklardan birisi siyasi partilerin
ocak bucak teşkilatlanmn kapatılması olmuştur.
Çünkü ocak bucak teşkilatlan halkın damanna
giriyor ve siyasetle ilgilenmesine imkân veriyor-
du. Parti faaliyetleri oralarda gayet düzgün yürü-
tülüyordu. Türkiye'de bugün 43 milyon seçmen
var. Ama bunların fiili olarak siyasetle ilgilenen-
lerinin sayısı 20 milyonu bile bulmuyor.
- Atatürk devrimleri sizce bu millette travma ya-
rattnış olabilir mi?
DÜLGER - Bir günden ertesine bu işler olmadı.
O konuda Enver Paşa'nın da çahşmalan olduğu-
nu biliyoruz. Atatürk bunlan bir günde yapmadı.
Uzun zaman bir cereyan olarak çok tartışıldı. Ay-
rıca her devrim toplumlar üzerinde travmalar ya-
ratır.
Ama benim itirazım şuna. Bu toplum bu devrim-
leri uzun zamandır hazmetmiş. Ote yandan baba-
mın anneme yazdığı mektubu ben okuyamıyo-
rum. Çünkü o harfleri bilmiyorum. Keşke öğren-
sem... Yineliyorum. Her devrimin travmatik ol-
duğu doğrudur. Ama o travma artık geçmiştir.
Bunun üzerine hâlâ bir siyasi tartışma yapmanın
anlamı yok. Ben bunu gerginlik haline getimıeyi
anlayamıyorum. Seçmenin yüzde 47'si AKP'ye
oy verdiyse, AKP erkânının aldığı tedbirde yüzde
53'ün de rahatsız olabileceği hususlar varsa, ra-
hatsız olmayacağına dair teminat vermek zorun-
daydı. Başbakan seçim akşamı kendisini seçme-
yenleri dc hesaba katacağını söylüyordu. O günü
hasretle bekliyorum.
- Ama tam tersi bir şekilde davranmadı mı?
DÜLGER - Izin verirseniz ben bir şey söyleme-
yeyım. Onu hasretle bekliyorum diyorsam, bugün
o anlayışı bulamadığım içindir.
TürkIslamiyetinde hiçbirzaman kaç-göç olmadı
- YÖKBaşkanı'nm imam
hatip liselerine "Bu zıkkım-
ları kapatalım " demesini na-
sıl karşıladımz?
DÜLGER - O da bir âlem.
İmam hatipler meselesi halle-
dilmek isteniyorsa, onlara ye-
ni bir şekil verilmeli. Kadın
imam var mı? O zaman niye
imam hatip lisesi mezunu
kızlar var? Adam kızını oraya
dinini doğru öğrensin diye
gönderiyor.
- Peki, bütün okullarda zo-
runlu din dersi var. O zaman
imam hatip liselerine neden
ihtiyaç duyuluyor?
DÜLGER - Çünkü adam
nomıal lisede din dersinin iyi
verilmediği ve öğretilmediği
kanısında. Kaldı ki bu ülkede
inançlı olanlar kadar inançsız
olanlar ya da ayrı inançlara
sahip olan vatandaşlar yaşı-
yor.
Bir ülkede ne olursa olsun
din hizmetlcri verilmek zo-
mndadır.
Işte, laik devlet denilen de
odur. Dinler karşısında birini
tutarak öbürlerine tavır almak
değil, hepsinin karşısında
inançlannın gereğini hür ola-
rak yapmalannın zenıinini
sağlayacak bir şemsiye oluş-
turmaktır.
- Diyanet Igleri Başkanlığı
adı altında Türkiye'de resmi
bir kurum var. Ama sanki
Siinni tşleri Başkanlığı gibi
çalışıyor. Alevileri dışlıyor.
Bu nasıl olabiliyor?
DÜLGER - Osmanlı yıkılın-
ca, Şeriyye Nezareti yerine
Başbakanlıga bağlı olarak Di-
yanet tşleri Başkanlığı kurul-
du. Bunu da dinin cemaatlere
bırakılmasının önüne geçmek
için yaptılar. Din cemaatlere
kaldığı zaman kaos olabilir.
Her zaman dini ıneselelerin
dcjcnere olarak Cumlıuriyet
rejimini alaşağı ehnesinden
korkuldu.
Aslında o camialarla koııuşa-
rak, temas halinde kalarak
tehlikelerin ortaya konulması
lazımdı. Ama olmadı.
Arada hiçbir diyalog kurul-
madı. Prof. llber Ortayh'nm
"Tarihin Peşinde" adlı çok
güzel bir kitabı var. O kitapta
diyor ki: "Kilise Hıristiyan-
lıkla bir müessesedir. Cami
ise bizim için ibadetin yapıl-
dığı bir mekândır." İki dinin
naturası değişik.
Bir de şunu söylemek istiyo-
rum. Türk îslamiyeti öbür Is-
lam anlayışlanndan inançta
beraberdir. Ama bizim gele-
neğimizde kaç-göç yoktur.
BUNLAR ARAP HAYRANI
- Tamam da.. ama bugünün Türkiye'sinde
nerede ise harem-selamlık halinde birya-
şam biçimi bizlere davatılmak istenmiyor
mu?
DÜLGER - Milli Nizam Partisi'nden
AKP'ye kadar olan o siyasi hareketin en
önemli özelliği Arap hayranlığıdır. Onlar için
kadının kafasını kapatmak, adamın başına
takke geçirmek, kadın eli sıkmamak, kolonya
sürünmemek idealdir. Bu da olursa çok mem-
nun olurlar.
Oysa Türk lslamiyetinin çok önemli bir ayrı-
lığı vardır. 10. Yüzyıl'da Horasan'da yetişmiş
çok büyük bir lslam âlimi olan Maturidi'den
ilham alan bir anlayışın eseridir. Her şeyi
akılda bulur. Hazreti AH'nin de, "Ne ki akla
uygun, Islama da uygundur" sözü vardır.
__, J
i
- Peki, bu arkadaşların sizce akılları mı tu-
tuldu?
DÜLGER - Yok, akıllan tutulmadı. Onlann
anlayışı çok başka türlü. Başını Seyyid
Kutb'un çektiği El Azhar kaynaklı Selefi ha-
reketi. Bu bize çok yabancı geliyor. Bu genel-
likle sömürge yönetimi altında kalmış olan
halklann peşine takıldığı bir anlayıştır.
Biz hiçbir zaman bağımsızlığımızı kaybetme-
diğinıiz için Müslümanhğı makul bir biçimde
aldık.
Bizim Islamiyetimiz çok daha geniş ve bana
kalırsa tasavvufi kaynaklıdır. Hacı Bektaş-ı
Veli'nin minyatürünü hatırlayın. Kucağında
bir tarafta aslan, bir tarafta ceylan oturur.
Yani aslanla ceylanı banştırabilecek bir
inanç, bir anlayış.
!