23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 18 Mahzuni için... Mahzuni ailesi, canlar, dostlar bir oldular, oturdu- lar, konuştular, danıştılarve karara bağladılar: Şiirlerin, türkülerin se- heri Mahzuni Şerif'in "fel- sefesi, kültürü ve eserieri" kurumsal yapı içinde ya- şatılacak. O kurumu oluşturmak üzere yapılması tasarla- nan "hazırlık toplantısı" da bugün Ankara'da gerçek- leştirilecek. Ozanın dostlanndan öğ- retim görevlisi-yazar Is- lam Çankaya diyor ki: "Artık günümüz birlik, bütünlük türkülerinin söy- lenmesi gerektiği günlerdir. Herkesin, her kesimin bu birlik türküsüne ses kat- ması, güç vermesi beklenir. Gün birteşme, kunımlaşma, Mahzuni'yi yaşatma, onu gelecek kuşaklara doğru birşekilde anlatma, aktar- ma günüdür... Bahann çiçeklendiği şu günlerde, Mahzuni ağaç- larda, çiçeklerde, renkler ve kokularda bizimledir, duy- makta, izlemekte, bizim ya- pacaklanmızı beklemekte- dir. Onun gözünü yolda koy- mayalım, haydi Mahzuni sevenler, büyük ozana kar- şı görevimizi yapmaya, Mahzuni Şerif'i kurumlaş- tırmaya..." Islam Çankaya, çağrısı- na Mahzuni'nin dizelerini de iliştirmiş: "Birieşen anlaryılanı bo- ğar I Balın peteğinden ak- rebi kovarI Biryiğit anadan bir defa doğar I Heryiğidin özü sözü bir olur..." IŞIKKANSU Şikâyetin Ali Babacan, bundan yaklaşık 5 yıl önce Dubai'de Türk askerinin Irak'ın kuzeyine girmemesi koşulu karşılığında ABD'den 8.5 milyar dolar almaya ilişkin "gizli" anlaşmaya imza atan Devlet Bakanı'ydı. Babacan, Dışişleri Bakanı oldu, bu kez de her fırsatta ülkesini yabancılara şikâyet etmeyi alışkanlık haline getirdi. "Dışişleri Bakanlığı'na gelmiş bir kişi niye böyle yapar acaba?" diye soracak olursanız, DSP milletvekili Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı'ya göre, bunun iki görünür nedeni var: "Devlet adına hareket etmek ile ekonomik dünyada kendi işlerini yürütmek ayrı ayn şeyler. Bakan Babacan, geçmişinde pek devlet tecrübesi yaşamamış. Birsüre bakanlık yapınca sandı ki, devlet mekanizmasını öğrendim. Demek ki, o süre yeterli olmamış, olamamış. HerAKP'li için geçerli olan bir durum Babacan için de söz konusu. AKP'lilerin, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ve değerleri ile sorunları var. Partilerinin anlayışı ile devletin ilke ve kurallannın uyuşmaması durumunda hemen devleti eleştirmeye başlıyorlar. Babacan da, aynı şeyiyaptı, ölçüyü kaçırdı. Bir diplomatın, öncelikle de Dışişleri Bakanı'nın görevinin, ülkesini savunmak ve kusurlu bile olsa bunlan azmış gibi göstermekle yükümlü olduğunu unuttu, yok saydı." Türkiye'de giderek büyüyen bunalımın gerekçesini orada burada aramaya gerek yok. AKP iktidara geldi geleli Cumhuriyetin başını yemeye çalışıyor, üstüne demokrasi sosu dökerek... ÖZGÜR. PE&IÜZ B/Z /... ÖZ&ÜR YAPIN BlZl... PARA PA 3£TlRİN İ "DIŞ KAPIN1N MANDAU..." Anadolu'da sanayi ve ticaret odalarının başkanları oldum olası merkez sağ siyasetin içindedirler. Işte onlardan birinin gözlemleri: "Geçenlerde toplanan TOBB Genel Kurulu'nda Recep Tayyip Erdoğan konuştuktan sonra delegelehn ortak tepkisi 'Biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz, yoksa Erdoğan bizim ülkenin başbakanı değil mi?' yönündeydi. AKP merkezdeki boşluğu dolduramadı. AKP radikal parti oldu. Merkezde bir partiye ihtiyaç var. Herkesin görüşüaynı." Sağda aranan kan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nda mı bulunacak? Konuştuğumuz oda başkanı, Hisarcıklıoğlu'na yakın geçmişte DYP liderliğinin önerildiğini, ama kabul etmediğini anımsattı: "Yıllardır siyasetin içindeyiz. Rifat Bey'in, TOBB'un son genel kurulunda verdiği mesajdan, merkez sağda yeni bir oluşumun içinde olacağını hissettim ben. Kendisinden de büyük bir beklenti var ve onunla birlikte ANAP, DYP tabanı, AKP'li liberaller de işin içine katıiarak merkez sağda bir topahanma olabilir. Ama Rifat Bey konuşmuyor şimdilik, zamana bırakıyor her şeyi." O kesimden iki küçük not daha: TOBB'da"Ancak Rifat Başkan lider olursa biz hareketin içinde oluruz" diyerek, yeni harekete önderlik edeceği ileri sürülen Abdüllatif Şener'e gönderme yapanlar çoğunluktaymış. Kimi oda başkanları, Rifat Hisarcıklıoğlu'na baş başa görüşmeleri sırasında "Sayın Başbakanım" diye seslenmeye başlamışlar bile... Toplıımıııı Genlerini Bozdular ERCAN YEŞtLYURT Toplumun genleri bozulun- ca, herşey birbirine kanştı. In- san davranışlarındaki ölçüler bozuldu. Kimin, hangi gru- bun, olaylar karşısında hangi değer ölçüleriyle, ne tavır ala- cağını kimse kestiremiyor. Ik- tidardakilerin bir tek ölçüsü var, her şeyi, her değeri ken- di lehlerine nakte çevirmek. Iktidarı inançlarından daha fazla seven, inianları yerinde sayarken, servetleri sürekli ar- tan AKP ve destekçilerinin sa- kinleşmeleri artık mümkün gö- rünmüyor. Ellerine fırsat geç- mişken, inandıkları bütün de- ğerleri nakte çevirmekle uğ- raşmaktalar. Referanslan Islam olmasına rağmen; iktidarlarını sürdürebilmek için Irak'ta işgal altında öldürülen bir milyon Müslüman onları hiç etkile- memekte. ABD'nin desteğini yitirmemek için hiçbir tepki göstermemektedirler. Eğer bu- gün iktidar olmasalardı, her Cuma namazı çıkışında elle- rinde yeşil bayraklarla bütün şehirlerde kıyameti koparır- lardı. Peki bu durum neyin göstergesi; dinin siyasallaş- masının ve Türkiye'nin dışarı- dan yönetildiğinin. Ellerinde dolu şarap bardaklarını gâ- vurların şerefine kaldırmaları- nın başka bir izahı olamaz. Bu konuda Peygamber'in hadisi, bir kavim "bir kavime benze- mek isterse ondan olur". Bun- lara protokol gereği, şarapla- n içmezseniz kraliçe bunu say- gısızlık sayar ve çok bozulur deselerdi, kesinlikle şarapları da içerlerdi.. iyi olurdu, belki de biraz sakinleşirlerdi. Haydi, her şeyi ulemaya so- ruyordunuz; sorsanıza şarap bardağını eline alıp şerefe de- mek mübah mıdır? Parası ol- duğu için üç kan almayı dinen uygun görenler, niye sesiniz çıkmıyor? Siz değil miydiniz, ayakta işemek günah diye pi- suvarları söktüren? Siz her şeye kılıf bulmakta çok ha- maratsınız.. şu bizim rakıya da bir kılıf bulun, bir daha bi- zi rahatsız etmeyin. O kadar da kıyağınız olsun, ne de olsa biz de bu ülkenin vatandaşıyız. İktidar olmak her şeye muk- tedir olmaktadır. Bunu yaşıyor ve keyfini çıkarıyorsunuz. Far- kındaysanız, biraz daha ikti- darda kalabilmek uğruna sizin için her şey mubah oluyor. Bektaşi, durumu özetliyor. Bektaşi'ye domuz eti yer misin diye sormuşlar, "Ben ağzım- dan girene değil, çıkana ba- karım" demiş. Bundan sonra ağzınızdan çıkan laflara dikkat ederseniz, belki bir daha bu durumlara düşmezsiniz. Demokrasi, uzlaşma rejimi- dir. Ey AKP'liler uzlaşabilir mi- yiz? İşin içinde iktidar var oriâ göre... Kendileri dünya nimetlerin- den fazlasıyla yararlanırken, halkı cennetin nimetlerini ta- dacaklarına inandırmak için ellerinden gelen her şeyi yap- maktadırlar. Bir AKP milletvekili, belli ki imam - hatipli, Allah'ın insan- ları dinlemek için omuzlarına melekler koyduğunu, bunlara 'kiramen kâtibin' dendiğini söy- ledi. Buna Allanın MlT'i de denebilir. Bu lafı da, Önder Sav'ın telefonunun dinlenme- si konusunda görüşü sorul- duğunda etti. Bu meleklerin tuttuğu notlarla esas hesabın bu dinleme notlarıyla âhırette sorulacağını belirtti. Sizce, bu adam gerçekten inanıyor mu, yoksa durumu meşrulaştır- mak için mi böyle konuşu- yor? Eğer gerçekten inanıyor- sa, Allah'ın huzurunda nasıl izah edecekler bu kadar ölçü- süz zenginleşmelerini? Bir de her şey kayıt alındıysa... Daha önce laikliğe karşı ol- duğunu söyleyip, iktidar olmak uğruna namusu ve şerefi üze- rine laikliğe ve cumhurlyet il- kelerine bağlı kalacağına yemin edenlere inanılır mı? Bu durum, benim ya da be- nim gibi birisinin Diyanet Işle- ri Başkanı olmasına benziyor. Ben o kuruma karşıyım, ama başkanlığı bana verirlerse ka- bul ederim demektir. Ben hiç Diyanet Işleri Başkanlığı'na yakışır mıyım? Insanlar bu- lunduğu mevkilere yakışmalı- dır. Bu şuna benziyor: Krallığa karşıyım, ama ben kral olursam yaşasın krallık. Toplumun genleri bozulma- mış olsaydı, bunlar iktidar ola- bilir miydi? Hiç yakışıyorlar mı? Evet, artık toplumun gen tedavisine ihtiyacı var. Bu ya- zının dinle ilgili sağlamasını Emekli Müftü Mahmut Keskin yaptı. Referansım sağlamdır. Bizene içriyoriar? Ankara Çayı'nın ne olduğunu bilen bilir. Eskiden Ankara'nın tam ortasından ağır kokular salarak geçerdi, üstünü kapat- tılar, başkentin kanalizasyonu olarak alttan alta akıyor. O Ankara Çayı'nı dönüp do- landırıp bir barajda toplasanız, sonra da "Anttım" diyerek ken- tin su şebekesinden akıtsanız ne olur? Ne olacak, başına buyruk Ankara beylerbeyi şimdi ne ya- pıyorsa o olur! Güzelim, tertemiz ve de ucuz Gerede projesini yaşama ge- çirmemek için inat etti, tuttu Kı- zılınmak'ı bağladı Ankara'ya... Kızılırmak dediğin, Sıvas'tan bu yana illerin, ilçelenn kanali- zasyonunu toplaya toplaya ge- len bir su... Ağır metal, siyanür bir yana Ankara beylerbeyi, kanalizas- yonlann akıtıldığı ırmaktan al- dığını "içme suyu" diye veriyor kente. Kanalizasyonlu su içen An- karalının çoğunluğu susuyor, gelecek seçimlerde Ankara bey- lerbeyini yine başımıza seç- mek üzere bekliyor! Ayna Iktidann baş imamı, elin ül- kesinde tutturdu türbanı, aldı koydu anayasaya. Çarpınca kafasını yargı duvarına, vaaza vurdu kendini: "Ben yaptım oldu anlayışını demokratik rejimler kaldıra- maz. Ben yaptım oldu anlayışı, demokratik hukuk devletlerinin kimyasını bozar." Ayna tut yüzüne, ayna... KtM KÎME DUM DUMA BEMÇAK behicak@yahoo.com. tr /Çorfcvn ç bi £ey ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI kamllmasaracl@mynet.com H A R B t SEMİHPOROY (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com SAHİBİNDEN Marmaris, Turunç, Dereözü mevkii 2000 m2 Kat karşılığı veya Satılık %20 îmarlı arsa Tel:0532.215 0243 TOPÇUOGLU EVDEN EVE NAKLİYAT Tel: 0216.36014 58-386 35 56 www.topcuoqlunakliyaf.com.tr Sanyer Vehbi Koç Lisesi'nden aldığım diplomayı kaybettim, hükümsüzdür. ALKAN ÇELtKOĞLU Nüfiıs cüzdanımı kaybettim, hükümsüzdür. NİMET ERKUTLU TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 14 Haziran www.mumtaz-arlkan. com OTOMAT/K YÜN KJRKAİA ALETİ.. 192A 'rm BVGÜM, İLM K£Z. "OTOMATİ/e YÜU K1BK/A* AÇILAN İMGİLİZ İMPARflHpflLUSu SEKGİSİ, 8İR- ÇOK YEMİ BULUÇUN GÖSTERtLMESİNE OLAMAK. VERİYOBOU. AVUSTKALY/İ PAI/YONUNM SUHU- l/*N, KOVUNlAKIN YÜUÜNÜ KJRKMAVA YAR/- >«A/ MOTORLU Al£T DE BUNlAlSDAN SİKİYOf VE ÇOK İİJG/ G&ZMÜşrÜ.ALtŞlLMIÇ ÇEKJLOE MAKASLA mPILAfJ tC/teKA/IA İÇİ MEM YORU- CU OUJYOK. H£M OE ÇOK 2AMAM AUY<X£>U. OTOMATİK ALET, S/J AÇ//3AA/ ÖNEAA tCAZAA/l - YO1SPU. 192O SAY/M/MA GÖ&£, ?8 MİL.YO/y &4? KOYUAIU OLAAI Al*J£T1ŞAl.yA GİBİ ÜL- kLEUEJZ t'çitJ YÜN T/CAeET/MİN OYıV/>O/Sl ROUJ Son.£M£Y!£ GE&eK YOK... SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 'Allahüekber, Humeyni Rehber!' Fatih Altaylı'nın programına çıkan kızların öykün- düğü "Iran Devriminin" sloganı bu: "Allahüekber, Humeyni rehber!" Kevser Çakır/ Nuray Bezirgan, Iran'a Islamcı re- jim getiren militanlar gibi tıpkı, "Humeyni rehber!" slo- ganını şiar edinmiş; Atatürk mirasını reddediyoıiar. Türbanlı kızlar ne var ki konuştukça saçmalıyor... Atatürk ve Kurtuluş Savaşı hakkında serdettikleri bil- giler, bir cehalet ve slogan tarihçiliği örneği. "Humeyni rejimine" ilişkin kullandıkları ifadeler de keza sanal bir kurgudan ibaret. Kızlar ya söylemek istediklerini tam manasıyla açamıyorlar ya da hakikaten ağızlarından çıkanı ku- lakları duymuyor ve ne dediklerini bilmiyorlar. "Humeyni'nin nesini seviyorsun? Iran'da baskı re- jimi var!" diyor Altaylı. Can alıcı soruya şu mealde bir yanıt geliyor: "Canım efendim, Humeyni'yi sevmek için bugün Iran'daki rejimi desteklememiz şart mı? Biz Humeyni'yi seviyonjz. Humeyni ile bugün Iran'ı baskı altında tu- tan rejim farklı şeyler. Rejimin baskıcı olması, vaktiy- le Humeyni'nin aynı görüşte olduğu anlamına gelmez..." Kevser Çakır, Nuray Bezirgan gibilerinin "zihin ha- ritalannı" tabak gibi faş eden böyle bir programa im- za attığı için her şeyden önce Fatih Altaylı'yı tebrik et- mek gerekir. Altaylı, dört dörtlük bir gazetecilik olayı gerçekleş- tirmiştir. Ama bu "gazetecilik olayı" yarım kalmamalı... Türkiye'deki Iranlılar konuşsun... Bugün Türkiye'de 1 milyonu aşkın Iranlı yaşıyor. Ara- larında bize "Humeyni devrimini" ilk elden anlatacak olanlar mutlaka bulunur. Altaylı, bir sonraki programına konuk olarak bu kez de devrimi bilen ve doğrudan ya- şayan Iranlıları alsın. Ve hikâyeyi biz bir de Iranlıların ağzından dinleyelim: "Bugünkü rejim ne ölçüde Humeyni mirasıdır?" me- sela... "Baskı rejimi kazara 'devrimin raydan çıkmasıyla' mı oluştu, ilk günden bizzat Humeyni eliyle mi devreye so- kuldu?" "Devrim, Iran'ı nasıl teslim aldı? Hangi dinamik ve mekanizmalar; 'Yandım Allah!' diye arkalanna dahibak- madan ülkelerini terk etmeye zorlanan Iranlılanyıllaryı- lı sürgüne mahkûm bıraktı?" "Vatanlannın yanı başında, sınınn öte yanında sür- gün yaşamak nasıl bir duygu? Otuz yıl önce terk et- tikleri Iran'la bugünkü Iran arasında nasıl bir fark gö- rüyorlar? Otuz yıl önceki Iran nasıl biryerdi? Bugün- kü nasıl?" "Otuz yıl öncesinin Türkiye-lran farkından hareket- le, bu ülkelerden hangisi ileri gitti? 'Allahüekber, Hu- meyni rehber!' kaderciliği mi ilarledi? 'Egemenlik ulusundur!' iradesi mi? Karşılaştırmalı bir analizle karşımıza nasıl bir bilanço çıkar?" "Petrol zengini Iran ile benzeri bir şansa sahip ol- mayan Türkiye arasında günümüz ölçüleriyle yapılan birekonomik refah, insan haklan, kişi hak ve özgüriükleri kıyaslaması ne sonuç verir?" "Muhalifbir Iranlı, ülkesinde TVkameralan önüne çı- kıp 'Ben Humeyni'yi sevmiyorum. Tercihim Ata- türk'ün çizdiği yoidur!' diyebilir mi? Humeyni 'reh- berliğinden' herkes çok mu memnun? Memnun ol- mayanlar, düşüncelerini nerede, ne kadar ifade ede- biliyor? İfade ettiklerinde neler oluyor? Başlanna ne tür şeyler gelebiliyor?" Halep oradaysa arşın burada! Böyle daha upuzun bir soru listesi çıkarılabilir... Aman canım bunlara hiç gerek var mı? Biz zaten bu soruların yanıtlannı biliyoruz, filan demeyin. Tarihi, biz- zat tanıkların ağzından dinlemek; pervasızca araç- sallaştırılan böyle bir "bilgi kirlenmesiyle" mücadele edebilmenin en etkili yolu. Taa 17. yüzyılda yaşamış ünlü filozofSir Francis Ba- con'ın o büyük, tarihi özdeyişini hatırlayın: "Knovvledge is power/Bilgi iktidardır!" Karanlık Humeyni devrimine karşı, Cumhuriyet ay- dınlanmasının en güçlü dayanağı, bu tartışmayı artık açık açık yapabilmekten geçiyor. Aslında Bacon'a filan da gitmeden; yazıyı Anado- lu topraklarının bir Hoca fıkrasıyla bitirelim: Palavracının biri, etrafına topladığı cahil cühelaya övünüp dururmuş: "Ben varya ben, Halep'te olsam, şuracıkta hemen 60 arşın atlardım!" Oradan geçmekte olan Nasrettin Hoca lafa giımiş: "Ne duruyorsun? Ha- di atlasana!"... O dakikaya dek desteksiz sallayan adam: "Ama Ha- lep'te olsam atlardım!" deyince Hoca duramamış: "Am- ma da ettin? Halep oradaysa arşın buradş!" nilgun@cumhuriyet.com.tr B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Iri bir armut cin- -\ si.... Sodyum ele- „ mentinin simgesi. ^ II Toprağın suyunu 3 çekerek yerin ba- 4 taklık duruma gel-,. mesini önleyen bir ^ ağaç. 3/ Kaynağı 6 antik dönemlere da- j yanan kirişli bir çal- Q gı... ABD Merkezi ö Haberalma Örgü- 9 tü'nün simgesi. 4/ Zonguldak yöresine öz- gü bir halkoyunu... Lib- ya'run plaka imi. 5/ Ugan- da'nın başkenti. 6/ Bir no- ta... Bir isteği yerine ge- tirme. II Tanm işçisi... Yankı. 8/ "Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına / Yağsın — üstümüze bu- ram buram" (A. M. Dıra- nas)... Şekerkamışından elde edilen bir içki. 9/ Pamuktan dokunmuş basma... Tel- evizyonda kısa süreli bölümler halinde yayımlanan film. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu Karadeniz yöresinde, kadınlann giydiği peştamaia benzer bir eteklik. II Bir ay adı... Kastamonu'nun bir il- çesi. 3/ Yazıh kâğıt... Bir renk. 4/ Bir organımız... Çanakkale Boğazı'nda, pek çok deniz kazasımn meydana geldiği bir burun. 5/ Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan yana ek- lenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim... Türkiye'nin plaka imi. 6/ Uluslararası Basın Enstitüsü'nün simgesi... Çem- berin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Ateş. 7/ "Ak- deniz anemisi" de denilen kansızlık hastalığı. 8/ Çıplak vücut resmi... Kuran'da bir sure. 9/ Gök gürültüsü ve yıl- | dınmdan aşın derecede korkma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear