Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 18MAYIS2008PAZAR
12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Mert|
40 yıldir şiir
demliypr
Ozkan Mert'in kı|naşı şair olarak
dokunmuş. Dünyası şiir, rüyası şiir
olar biri için ne denir(f Şair doğmuş da
den:bilir tabii. 12 Mart ve 12 Eylül
kurbanlan olarak yolliinmız
Sto( kholm'de kesişti. Karşılaştığımız
gün "Kuracağız Her Şeyi Yeniden,
diy ı manifesto gibi şiir kitabı
çılu rdın, kuramadığlmız gibi soluğu
burada aldık" diye takılmıştım. Ama
özkan'ın öyle geçici yenilgilere
aldı madığı belliydi. "Kuracağız
Osrıancığım acele etjme, onun da
zan anı gelecek" diyerek inancmı,
dunu yitirmediğim' göstermiş,
ere dökerek "Diren Ey Kalbim"
ltında kitaplaştınhıştı:
umı
dize
adı
Du
Dir
Sen
Aşh
en! Ey kalbim
n! Yenilme
benim silahımsın
msın
özkanMert, 1968'likrinkavgacı,
direnşçi şairiydi. 1969'da yayımlanan
ilk 1 itabı "Kuracağız Her Şeyi
Yeriden" solcu gençjerin marşı haline
gelrıişti. 12 Mart rejirıi bunu affetmedi.
toplatıldı, özkalı mahkemeye
di. Odayargılanmak, hapis
Kita
veri
yatıı ıak yerine, sanki ertesi gün
dönscekmiş gibiküçücbir el çantasıyla
yola çıkıp Almanya'ya gitti. Gıyabında
göri len davada da maıkûm oldu.
Ahr anya'da gündüzleri bulaşık yıkıyor,
gec< leri şiir yazıyordu
bira ;mı yudumlarken.
. Bir gün barda
masada Isveç
haklanda bir broşür büldu. Broşür
hoşı ına gidince bardan çıktığı gibi
tsv ç'in yolunu tuttu. Yolculuğun
sonıında kendini lsveÇ'in güneydeki
ünhersite kenti Lund'da buldu.
Lund'da sinema okudu, oradan da
Sto kholm'e göçtü. 35 yıl içinde neler
yapmadı ki... Bulaşıkçılık, şoförlük,
öğr
yıl
Tiy
pro
tmenlik ve îsveç Radyosu'nda 25
azetecilik. Şimdi Isveç Devlet
trosu'nda ulusla
;ler yönermenliği
Bun:a yıldir arkadaşlı
ası kültür ve
jörevinde.
*ımız var, Özkan
kendisini bir kez bile gazeteci olarak
tanımlamadı. "Ben şairim" dedi hep ve
hep
çalı
çalı
şiir yazdı. Birçok şiirini üzerinde
tığı sırada okudurı. Nasıl titizce
tığını bilirim. Serfivenci ruhuyla
STOCKHOLM
nası
şey
ülkeleri aşıp
kıtalan dolaştı.
Gördüklerini,
hissettiklerini,
i ;yancı, direnişçi
rıüıuyla, insanlık
için yeni bir dünya
umuduyla imgeler,
n)ıetaforlarla
lere
kebilmek için
uğraştığına, kalemleri nasıl
tükettiğine tanığım. Estetik ve yeni bir
öylemek en büyük derdiydi.
Sığı ıağı yeryüzüydü; nıanevi sığmağı
da dili. Sevdiği şair Cenıal Süreya
1989'da Gösteri dergisinde özkan için
şöyl Î yazdı: "Şiiri, dizeyi, imgeyi,
dün a konukluğunu
yakiiladı!".. ."Her yahıyla gerçek bir
d "şair karşısındayız."
Gerr al Süreya'nm gerçek şair diye
övdı
anıs
sözl
kanı
nasıl
ığü özkan Mert, 2008'de onun
na her yıl verilmekte olan Cemal
Süreya Şiir Ödülü'nü
rinin boşa söylennemiş olduğunu
ladı. Dile kolay,
razanarak o övgü
tzkan Mert, 40
yıldir şiir demliyor. Hem de rengiyle,
lezzetiyle, ruhuyla, diliyle tam
kıvamında. Ve hepsi |imdi "Yeryüzü
Şarkılan" adıyla raflarda. Yeryüzü
şairi de 40 yıllık şiir serüvenini
anla mak için düzenleiıen toplantılara
koştırmakta. Sonuncusu Uppsala
Üni\ ersitesi'ndeydi. Edebiyatçılar,
akac emisyenler Ozkar Mert'in şiiri
hakl ında konuştular. Mert de
"Beı lim Dilim Benim Evim" başlığıyla
ruhs ü sürgünlüğün en dirençli
sığır ağını anlattı.
özkın Mert'in direncibebeklik
yıllarında bilendiğinden kolayca
kınlımaz. îki yaşındajken babasının
görev yaptığı Erzurum'da hastalanmış.
Dok orlar ateşini düşürememişler.
Sonıında ümidi kesmişW, babasına
"geceyi çıkaramaz" demişler. Babası
da SÎ bah erkenden gid|p Özkan'ın
mezıtnnı kazdırmış. Mjezar kazılmış
ama özkan direnmiş. Şonunda da başını
kald rmış. Başı o günden bu yana diktir.
Ces ırum Ey hayat
Cesı rum Ey namussuzfar
Genç bir yürekle
Karşı çıkıyorum dünyûva
Eskiı niş potinlerim be\ im
Güvı miyorum sizlere.
Büyı k bir coşkuyla
Yürû yorum sokaklardc
Yum "uklarım sıkılı
Türk ü söylüyorum hay, hrarak
Hayı irarak yaşıyorum]
Nice 40 yıllara isyanın şaın!
Bir felaketin ardından...
Kadri Bey Cumhuriyet çocuğudur. 23
Nisan'ın ilk kutlandığı yıl, Istanbul'un ilk
çocuk valisi olarak ortalığı karışturnış,
Ankara'ya treıı kaldırtmaya kalkmış ama son
anda engellemişler! Savaş yıllanna girilincc
üniversite okuyamamış, ama anahtar teslim,
inşaatın temelinden ince işçiliğine kadar
estetik bir yapıyı sahibine "en sağlam"
şekliyle teslim edecek bir kalfadır. lmza
yetkisi olmadığı için sıfat olarak adının başma
inşaat mühendisi ya da mimar eklenemiyor
haliyle. Türkiye'de ve hatta Yalova'da da
birçok inşaata imza atmış (!) birisi. Ben
bilirim; inşaat işçilerine "Aman oğlum, sen şu
harca bir torba daha çimento at" ya da
"Aman buraya en az 6'lık demir kullanın"
gibi yönlendirmeleri olurdu. Hatta müteahhit
ya da mal sahibi istemese bile (tahmin edin
neden istemediğini) o ne yapar cder,
çaktırmadan, işçilere fazladan bir çimento
torbasını daha o harca attırırdı. Yalova
depreminden sonra kendisine tanıdığı bir
müteahhitten telefon geliyor: "Gel sana yeni iş
vereceğim. Deprem sonrasında sadece senin
yaptığın bina ayakta, etrafındakilerin hepsi
yıkıldı." Yalova'ya gittiğinde o müteahhit
Kadri Bey'i yakalayıp "Helal olsun sana"
deyip bir de alnından öpmüş...
Çin'deki bu depremde telefon açmak için
koltuğa orurunca (hep öyle olur ya!) başını
dönmeye başladı. Arada bir yoklar beni böyle
gereksiz dönmeler. O ncdenle depremin ilk 5
küsur saniyesini Çinlilerc nazaran rahat
atlattım. Ne zaman ki dışandan bir şeylerin
bir yerlere vunna sesleri yüksclmeye başladı
ve ne zaman kafamı kaldırıp avizenin
sallandığını gördüm, işte o zaman aklıma
birden beklenen lstanbul deprcmi geldi. O an
"Beni lstanbul'da bulamadın da burada
mı buldun" diye düşündüm,
başka düşünecek bir şey yokmuş
gibi. Halbuki gazeteci olarak
kamerayı alıp o anı çekebilsem ya.
Ama o olmuyor işte, insanın
aklına lıiçbir şey gelmiyor, o an
sadece hayatla alışveriş inanılmaz
hızla gidip geliyor.
Bu benim Pekin'de bulunduğum
süre içerisindeki üçüncü deprem.
Diğer ikisi sadece yoklamaydı.
Pekin'in iyi bir tarafı düz bir kent olması.
Depremin olmayacağı düşünülcn bir yerleşim.
Ama 1976'da Pckin'e çok yakm Tangşan
bölgesinde 240 ila 300 bin insanın öldüğünü
de hiç unutmuyoruz. Aııcak çok kısa bir süre
sonra depremin Pekin civannda olan bir
sarsıntı dcğil de Pekin'den 1500 km. uzakta
Sıçııan eyalctinde olduğunu öğrendiğim an
"Dünyanın sonu bu olsa gcrck" dedim.
Pekin'den Sıçuan'daki depremi hissettiysem,
PEKİN
LEVENT ULUÇER
vanıı Sıçuan'da olanlan siz düşünün.
Sözün bittiği bir yerdeyiz. Ne yazılır, nc
söylenir? Ülkemdeki her deprem sonrası nc
yazılıp söylendiyse işte aynısı burada da
yazılıp söylcnccck. Ama kuşkunuz olmasın,
bu ülkede yapılanlar insanlann yanına kâr
kalmıyor ve inanın ders çıkarmasını biliyorlar.
Buraya, nasılsa bir şekilde gelenler "Çin
nasıl, anlatsana" diyorlar. Ben de "Sizin ne
duymak ve nereden bakmak
istediğinize bağlı" diyorum
kısaca. Ne diyeyım? fahmini
nüfusu 1 milyar 330 milyon ile
dünyanın en kalabalık ülkesi.
Dünyanın en büyük 4. ülkesi. 56
etnik köken yaşıyor. "Tek çocuk
politikası uyguluyorum" diyor,
20 yılın sonunda dünyadan 400
milyon boğaz eksilttiği ortaya
çıkıyor. "Para birimimi yüzde 2
değerlendiriyorum" dıyor, dünya ekonomisi
dalgalanıyor. "Demir ithalatını
durdurdunı" diyor, dünya demir-çelik
piyasaları allak bullak oluyor...
lşin ilginç tarafı, Çin ile öylesine içli dışlı
olmuşuz ki tarih boyunca. Belki de tarihi
ilişkisi bu kadar eskiye giden dünyada başka
iki ülke daha yok. Bizlerse bu ilişkinin hiç
olmadığı en şanssız dönemi yaşıyoruz. Soğuk
Savaş döneminde bizim için oralarda bir
yerlerde komünist bir Çin vardı, o kadar! İşte
bu deprem Çin'in de aynen bizim gibi bir
üçüncü dünya ülkesi olduğuna en büyük kanıt
oldu. Hiç kimsenin gösteremediği gerçeği
doğa tüm çıplaklığıyla her zamanki gibi
ortaya serdi. Çok umutlu değilim aslında ama,
bu depremin bu ülkede yarattığı kötü durumu
tersine döndürüp acaba iki ülke ilişkisini
sağlam laştırmaya doğru bir adım atabilecek
miyiz? Şimdi Çinlilerin dayanışmaya ihtiyacı
var. Aynen, gözleri yaş dolarak Çin
Başbakanı Ven Ciabao tarafından annesiz,
babasız kalmış bir kız çocuğunu avutuşundaki
durum gibi, Çin'in durumu da aynı...
Tamam AB kapısından aynlmayacağız ama
ne diye Asya'ya sırtımızı hâlâ dönüyoruz ki?
Helc bu durumda...
Kadri Bey ise amcamdır. 1923 doğumlu
dedim, yaşını siz hesaplayın. Kuvvetini
yeniyetmelere göstermeye ihtiyaç
hissetmeyecek kadar da kendisine güvenir.
Kendisi yaptığı hiçbir inşaattan bir kamyon
kum, 4 torba çimento, biraz demir çahp bir
kenara koymadığından, şu an başını sokacak
bir evi de olmamıştır. Belki kendisine
güvenen bir müteahhit daha çıkar mı diye
bekliyor. Küçükken ona sorardım, o da bana
şöyle derdi: "Yok oğlum, sana doğrusunu
söylemiyorlar, ben o treni ta Ankara'ya
kadar kaldırttım."
Hortumuyla şaheserleryaratiyor
ABD'ııiıı Vallejo kentindeki Six Flags Disco-
very Kingdom eğlence parkı ve hayvanat bah-
çesini ziyaret edenler, Taj adlı filin ender rast-
lanan hünerine de tanıklık ediyor. 68 yaşmdaki III. bakıcılarının verdiği fırça ve tuvali kullanarak renkli ve neşeli
resimlere imza atıyor. Hortumuyla tuttuğu fırçayı büyük bir kıvraklılda kullanan Taj'ın eserleri açık arttırma
ıısulüyle satılıyor ve elde edilen gelir, hayır işlerinde kullanıhyor. (Fotoğraf: AP)
Mungu ibariki Tanzania
Yürüyorlar... îngiltere'den
bağımsızlıklannı kazandıklan 1961
yılından bu yana, yüzlerce kilometre
boyunca yürüyorlar... Siyasetçileri,
ülkelerine yabancı sermayc çekmek için
"her kolayhğı" sağlıyor; "Sadece
Amerikaldar ve Çinliler gelmesin;
Fransızı, tngUizi, Kanadalısı da gelsin,
altınımız da var elmasımız da,
yemyeşil topraklanmız, masmavi
denizimiz de var" diyorlar... Onlarsa
sadece yürüyorlar.... Aslında
ekonominin dilinden bakıldığında Orta
Afrika'nın Hint Okyanusu kıyısında yer
alan ve kara kıtanm en barışçı toplumu
olmakla övünen Tanzanya'nın durumu
hiç de iç karartıcı değil. Ne de olsa
Afrika'nın en zengin madcn yataklanna
sahipler, altm ve elmasın yanında New
York, Londra ve Paris gibi yerlerde
gramı 2 bin dolardan kapış kapış giden
'tanzanit'in anavatanı da bu topraklar.
Çay, kahve, pirinç, pamuk, mısır başta
olmak üzere hemen hemen tüm tarımsal
ürünleri yetiştirmeye müsait olan
verimli topraklannda yılda dört defa
ürün almabiliyor. Baharat ticareti ve
bakir sahilleriyle dünya turizminin
egzotik çekim merkezi haline gelcn ve
aynı zamanda Queen gnıbunun solisti
Freddie Mercury'nin doğum ycri olan
(ki bu topraklann Mercury'nin
şarkılanna bile ilham kaynağı olduğu
söylenir) Zanzibar Adası da, Ernest
Hemingway'in unutulmaz eseri
"Klimanjaro'nun Karları" da bu
ülkede. Bağımsız bir cumhuriyet
yapılan var; komşulanndaki gibi siyasi
çatışmalar ve iç savaşlardansa oldukça
uzaklar... Ama bu "ideal" yapı da
Tanzanyalılann günde 1 dolar
kazanabilmesinc yetmiyor. 40
milyonluk nüfusu olan ülkede asgari
ücret aylık 70 dolar. Aııcak otel, fabrika
gibi büyük işyerlcrinde bile bu rakam
uygulanmıyor. Nitelikli bir işçinin eline
günlük 1.5 dolardan fazlası gcçnıiyor.
Oysa son yıllarda Türkiye'de de
kimisinin kendi aldığı, kimisinin kendi
taktığı (üstelik kredi kartına 12 taksitin
de başlatıldığı) "tek taş"mdan "beş
taş"ma kadar
DARUSSELAM tüm değerli
taşlar kendi
topraklannda var
ama.. bu
madenleri
işleyen
uluslararası
şırketlerden
sadece yüzde 3
alabiliyorlar. O
da şirketler eğer vermek isterse. Hatta
Tanzanya Turizm Bakan Yardımcısı
Ezekil M. Maige şu sözlerle bir nevi
"çaresizliklerini''
1
dile getiriyor:
"Altında dünyanın sayılı rezervlerine
sahibiz. Gümüş, bakır ve elmasta çok
zenginiz. Arazilerimiz çok verimli.
Turizm ise bebeğimiz. 45 yıldir barış
içinde yaşıyoruz... 1990'dan önce
madencilik tamamen yerli şirketlerin
clindeydi. Şu anda yabancılar yüzde
100'ünü bile işletebiliyor. Hükümet
olarak madenlerin en azından yüzde
25'inin yerli olmasını istiyoruz. Ama
kimse buna ra/.ı olmadığı için,
şirketler kendi aralarında çeşitli
NECDETÇALIŞKAN
anlaşmalar yapıyorlar. Bizim
şirketlerin payı da ancak yüzde
5'lerde kalıyor."
Yerel yetkililerin verdiği bilgilere göre
Tanzanya'da irili ufaklı yaklaşık 2 bin
maden sahası bulunuyor. Bu bölgelerde
faaliyet gösteren büyük şirketler,
yeraltından çıkarttıklan altın ve elmas
gibi değerli madenleri, yine maden
arama sahalanna inşa ettikleri tahliye
alaıılanndan işlemek amacıyla doğrudan
yurtdışına göndcriyor. Tanzanya ise
yabancı scmıaye çekmek için yeni
yatınm yapanlardan yüzde 3'tcn fazla
vergi almıyor. Tanzanyalılar bu
elmaslardan habersiz, sabah 5'lerde
yollara düşüp yürüyorlar. Okula giden
ayakkabısız çocuklardan, başının
üzerinde kilolarca yüklerle tarlaya giden
kadınlara kadar, kilometrelerce yolu
yürüyorlar... Ülkede ILO'sundan
UNESÇO'suna, Kızıl Haç'mdan Dünya
Sağlık Örgütü'ne kadar onlarca kurunıun
koca koca binalarda temsilcilikleri var
ama.. çocuklar poşetlerden yaptıklan
toplarla oynuyorlar. Şu anda kara kıtanın
bu banşçıl ülkesinde mevsim sonbahar.
Hava sıcaklığı 20 derecenin altına
düşmüyor.. ama dünyanın belki de en
güzel sahıllcrine sahip olan ülkesinde
halk, denize girmiyor. Çünkü kış
yaklaşıyor... Hemingvvay'i dünyaya
tanıtan "Klimanjaro"yu kendi
dillerinde "Uhuru" (özgürlük) diye
adlandıran ve özgürlüklerinin sembolü
olarak gören Tanzanyalılar, sadece
yürüyorlar...
* Tanrı Tanzanya 'yı korusun
(Tanzanya Ulusal Marşı 'ndan)
tıgilizceye karşı
Fransızca-Türkçe
dayanışması
Türkçeyi devlet dili
yapan
Karamanoğlu Mehmet
Bey'in 13 Mayıs
1277'deferman
yayımlayarak
"Bugünden sonra hiç
kimse sarayda,
divanda, meclislerde
ve seyranda Türk
dilinden başka dil
kullanmaya!" diyerek
anadilimizin yabancı
dillerin
boyunduruğundan
kurtulmasını sağlamak
için adım atmasından bu
yana tam 731 yıl geçti.
Türkçe dünyada en çok
konuşulan 5. dil;
konuşulduğu yerlerin
yüzölçümü bakımından
ise 1. dil olmasına
karşın her geçen gün
yabancı dillerin etkisine
daha da fazla giriyor.
"Diline karşı bu kadar
saygısız ve özensiz
başka bir ulus var
mıdır" diye sormadan
edcmiyorum. Ancak,
dilimiz o kadar da
sahipsiz dcğil. Hatta
Ingilizceye
karşı aynı
dertten
mustarip
Belçikalılar
da Türkiye'ye
gidip
Ingilizceye
karşı Türkçe
ile "birleşik
cephe"
oluşturdular.
Karaman Belediyesi
öncülüğünde
düzenlenen 731. Türk
Dil Bayramı ve Yunus
Emre'yi Anma
Törenleri'ne Liege
Belediye Meclisi Üyesi
Karaman doğumlu
ressam Mehmet
Aydoğdu(PS -
Frankofon Sosyalist
Partisi), Liege Belediye
Başkanı Willy
Demeyer (PS) ve
Belediye Meclisi üyeleri
Alain Leens (Ecolo -
Frankofon Yeşiller
Partisi), Nicole Anoul
(MR - Frankofon
Liberalleri), Jean-
Pierre Goffın (PS) ve
Laurence Cuipers
(GDH - Frankofon
Hıristiyan
Demokratlan) ile
katıldı. Karaman,
Ankara ve lstanbul'da
düzenlenen ve 5-13
Mayıs tarihlerinde
gerçekleştirilen
etkinliklerde, 7
BRÜKSEL
ERDtNÇ UTKU
Mayıs'ta lstanbul'da
Dolmabahçe Sarayı'nda
düzenlenen törenle
"2008 Karaman Türk
Dili Ödülleri"
sahiplerine verildi.
10-14 Mayıs tarihlerini
Karaman'da geçiren
heyette, siyasiler
dışında Liege
Belediyesi'nin en
kıdemli bürokratı Alain
A. Lecoq da vardı.
Liege'den Karaman
Belediyesi'ne
bürokratik katkı
olanaklan araştmldı.
Klasik "kardeş şehir"
durumu değil ama iki
kentin kültür ve eğitim
konulannda işbirliği
yapmasınm ilk adımlan
atılmış oldu.
Heyet eli boş gitmedi
tabii ki. Valon bayrağını
süsleyen meşhur horoz,
Liege'in özgürlüğünü
simgeleyen yan çeşme,
yan anıt heykel ve
Fransızca kitaplar
hediye edildi
görüşmelerde.
Ressam Mehmet
Aydoğdu'nun
ismini
Karamanoğlu
Mehmet'ten
alıp
almadığını
sormadım
ama, Türkçe
konusundaki
duyarlılığı
bana nedense
bunu anımsattı.
Aydoğdu'nun çabalan
sonucu Îstanbul'un
Avrupa Kültür Başkenti
olacağı 2010 yılında
Karaman'dan bir heyet
Liege'e gelecek.
llkokullar başta olmak
üzere Türkçe tanıtımı
yapacaklar. 2011 yılında
ise Fransızca dilinin
Karaman'da tanıtımı var
planda. Ingilizce
egemenliğine karşı
kurulan Fransızca-
Türkçe kardeşliği
sevindirici. Ah bir de
Belçika'nm güneyinde
yaşayan ve Fransızca
konuşan Valonlar aym
dayanışmayı kuzeyde
yaşayan ve Flamanca
konuşan Flamanlarla
gösterebilseler! Biz de
her gün borsa endeksine
bakar gibi "Acaba
bugün Belçika
bÖlünüyor mu?" diye
haberlere bakmaktan,
hop oturup hop
kalkmaktan kurtulsak!
erdincutku@binfikir.be