05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2008 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Arada Kalmak BAŞBAKAN’IN izlemek istediği politikada el- bet körü körüne eleştirilmeyecek yönlerin ve hatta kabul edilmesi gereken doğruların da bu- lunduğu yadsınamaz: Washington’un ısrarlarına karşın Rusya Federasyonu ve İran İslam Cum- huriyeti’yle iyi ilişkileri sürdürmek, NATO üyeliğine karşın Karadeniz barışının Montreux özelliğine sa- hip çıkmak, Avrupa Birliği’yle tam üyelik kurma öz- lemine karşın kendi bölgesinde Doğu Akdeniz ve Ortadoğu politikalarında ulusal çıkarların gerek- tirdiği serbestliği korumak gibi. Belki, bu kapsamda birtakım arabuluculuk gi- rişimlerine kalkışmak gibi. Fakat, ne yazık ki, tam da bu konuda kendi si- yasal takımının ve Dışişleri kadrolarının donanım eksikliğini gidermek için henüz epeyce çaba harcaması gerekiyor. Çünkü en elverişli koşullarda başlatılan Suriye-İsrail arabuluculuğu bile sınırlı kal- maya mahkûmdu. Bölgenin en önemli sorunu olan Filistin davasının dinamiklerinden kaynaklanan ba- zı ayrıntılar kaçınılmaz biçimde Suriye gibi komşu devletlerin iç dengelerini şu ya da bu ölçüde et- kileyebiliyor. Cefakâr Filistin halkının geçirdiği şu zor gün- lerde herhalde eli kolu bağlı kalamayacak olan ve mutlaka bir şeyler yapması gereken Türki- ye’deki iktidar da bu facia karşısında takınacağı üsluba ve tutuma özen göstermek zorunda. Filistin halkı konusunda Anadolu insanının yüreği üzün- tüyle ne kadar ortak çarparsa çarpsın, Filis- tin’indeki iç dengeler ya da dengesizlikler oraya yönelik dış tutumlarda tam bir ortak tutuma var- mayı güçleştirmekte. Bir kere, ortadan bölünmüş, hem de kendi bü- tünlüğü konusunda duyarlı İsrail’ce bölünmüş bir Filistin söz konusu: Batı’daki Gazze şeridine İs- lamcı şiddet yandaşı Hamas örgütü egemen; da- ha barışçı tutum yandaşı hükümetin ve El Fetih’in etkisi, yine ancak bir ölçüde, Ürdün’e bitişik Ba- tı Şeria’da geçiyor. Dolayısıyla, bazı durumlarda İsrail ve Filis- tin’den söz ederken, Tel-Aviv’le Hamas arasındaki “anlaşmazlık- gerginlik-düşmanlık-vuruculuk” boyutlarını göz önünde bulundurmadan konuşmak çok zordur. Nitekim, çok sayıda insanı öldüren son İsrail bom- bardımanına ve ardından gelebilecek kara hare- kâtına yol açan olgu, füze saldırılarını yeniden başlatan Hamas’ın altı aylık ateşkes’i sona er- dirmesi oldu. Elbet böyle bir neden Filistinlilere uygulanan ambargoları haklı göstermediği gibi sorunun özündeki büyük haksızlığı da unutmayı gerek- tirmez. Ne var ki, Türkiye’nin Başbakanı kendi parti ta- banına seslenirken iç politika gereği bu incelikleri bir yana iten bir edayla konuşsa da, günü gel- diğinde arabuluculuk özlemiyle bu sorunu da ele almak zorunda kalabileceğini düşünerek üslup- ta daha özenli olmalı herhalde. 8 62 belediyenin tüzelkişiliklerini kaldõra- rak köye dönüştüren 5747 sayõlõ kanunun uygulanmasõna ilişkin İçişleri Bakanlõğõ ge- nelgesinin (davacõ belediyeye hasren) ip- taline dair Danõştay Sekizinci Dairesi’nce verilen karar üzerine Başbakan’õn ayaküstü açõk- lamasõ ile başlayan yargõ krizi, bunu izleyen Ana- yasa Mahkemesi Başkanlõğõ’nõn basõn duyurusu, Da- nõştay Başkanlar Kurulu Kararõ, açõklamalar ve Yük- sek Seçim Kurulu Başkanlõğõ’nõn bildirisi ile doruk noktasõna ulaştõ. Birçok konuda olduğu gibi bu ko- nuda da medyada yanlõ ve birbirinden çok farklõ ha- ber ve yorumlar yer aldõğõ için işin özü kayboldu; bir bütün olarak krizin hukuki değerlendirmesi ya- põlamadõ. Krizin başlõca nedeni ve çõkõş noktasõ Anayasa Mahkemesi’nin, 6/5 oyçokluğu ile verdiği 31.10.2008 günlü, 153 sayõlõ kararõdõr. Anayasa Mahkemesi bu kararõ ile, ana muhalefet partisi ta- rafõndan adõ geçen yasanõn birçok kuralõnõn iptali için açõlan davayõ, esas itibarõyla reddetmiş; ancak belli durumlardaki belediyelerle nüfuslarõnõn iki bi- nin üzerinde olduğunu ileri sürerek Türkiye İstatistik Kurumu tarafõndan gerçekleştirilen nüfus sayõmõ so- nuçlarõna yasal süresi içinde dava açan belediyeler yönünden iptal kararõ vermiştir. İdare hukuku ku- rallarõna göre idari işlemlerin yapõldõklarõ tarihten itibaren hukuka uygun olduklarõ varsayõlõr. İdari iş- lemlerin yürürlüğe konulup uygulanabilmeleri, da- ha doğrusu yürütmenin ve idarenin hareketsiz kal- mamasõ, icraat yapabilmesi için böyle bir kabul zo- runludur (idari işlemlerin hukukiliği karinesi). İda- ri işlem ve kararlar, ancak o işlemi yapmõş olan ida- ri otoritenin işlemini iptal etmesi, düzeltmesi halinde veya idari yargõ yerince verilecek kararlarla ortadan kalkarlar. Türkiye İstatistik Kurumu’nun bir belde için saptadõğõ nüfus sayõsõ da sonucu itibarõyla bir idari işlemdir; yukarõdaki kural gereğince doğru ve hukuka uygun kabul edilir; salt bu işleme karşõ ida- ri dava açõlmõş olmasõ işlemin hukukiliğini ve yü- rürlüğünü etkilemez. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararõna göre, nü- fusunun iki binin altõna düşmediği sebebine daya- lõ olarak dava açan bir belediye, davasõ reddedilse, yani nüfusunun iki binin altõnda olduğu yargõ ka- rarõ ile doğrulansa dahi tüzelkişiliğini koruyacak ve 29 Mart 2009 tarihinde yapõlacak yerel seçimlere katõlabilecektir. Bu durum ise nüfus sayõsõ itibarõyla aynõ durumda olan belediyeler arasõnda farklõ bir uy- gulamaya neden olacak; nüfus sayõsõ iki binin altõ- na düşüp dava açmamõş olan belediyeler için büyük bir haksõzlõk teşkil edecektir. İdari yargõ yerinde da- va açmakla birlikte henüz yürütmenin durdurulmasõ veya iptal kararõ verilmeden böyle bir ayrõma ve eşit- ler arasõnda farklõ bir uygulamaya neden olduğu için Anayasa Mahkemesi kararõ öncelikle bu noktadan hukuka aykõrõdõr. Yüksek Mahkeme Anayasa Mahkemesi aynõ kararõnda nüfus sayõ- mõ sonuçlarõna karşõ açõlacak olan davalarda, görev alanõ dõşõna çõkarak, idari dava açma süresinin baş- layacağõ tarihi de belirlemiştir: 1982 Anayasasõ, yar- gõ düzeninde tek yüksek mahkeme sistemini be- nimsememiş, geleneksel uygulamayõ sürdürerek gö- rev alanlarõ farklõ, ancak hukuki konumlarõ eşit bir- den fazla “Yüksek Mahkeme” kurmuştur. Bunlarõn görev alanlarõnõ, yetkilerini ve önemli usul kural- larõnõ ilgili maddelerinde göstermiş olmakla bera- ber tüm mahkemeler için geçerli olmak üzere yar- gõlama usullerinin kanunla düzenlenmesi ilkesini be- nimsemiştir. Anayasa Mahkemesi de yüksek mah- kemelerden biridir; kuruluşu ve yargõlama usulle- ri anayasa ve 2949 sayõlõ yasa ile düzenlenmiştir. Görev, yetki ve usul kurallarõnõn yasayla düzen- lenmiş olmasõ, tüm yargõlama sürecinin bu kural- lar çerçevesinde yürütülmesini zorunlu kõlar. Yük- sek mahkemelere anayasa ve kuruluş yasalarõ ile ve- rilen görevler “tekel” niteliğindedir; bunlar kendi görev alanlarõ içinde yetkili ve egemendirler. Ken- di görev alanlarõ dõşõna çõkamazlar; başka bir yük- sek mahkemenin görev alanõ içinde kalan bir konuda karar veremezler. Başka bir anlatõmla esas ve usu- le ilişkin konular ve sorunlar görevli ve yetkili mah- keme tarafõndan incelenir ve çözümlenir; bu mah- kemelerce ulaşõlan sonuçlar, verilen kararlar tüm ku- rum, kuruluş ve kişiler yönünden bağlayõcõ nite- liktedir. Aksi yolda verilen kararlar görevli ve yet- kili mahkemeye müdahale anlamõnõ taşõr ve mah- kemelerin bağõmsõzlõğõ ilkesine ters düşer. İdari dava açma süresi ayrõntõlõ olarak İdari Yar- gõlama Usulü Kanunu’nda düzenlenmiş, kanunda- ki boşluklar ve ayrõntõya ilişkin hususlar uzun yõl- larõn verdiği deneyim ve birikimle Danõştay tara- fõndan içtihatlarla doldurulmuş ve geliştirilmiştir. Dava açma süresi konusunda, zaman zaman Da- nõştay daireleri arasõnda da farklõ görüşler oluşmakta, görüş ayrõlõklarõ yasal yöntemlerle giderilmektedir. Hal böyle iken Anayasa Mahkemesi’nin tüzelkişi- liği sona eren belediyeler için, yeni bir yasal dü- zenleme niteliğinde, dava açma süresinin başlaya- cağõ tarihi saptamasõ hem görev ve yetkisi dõşõndadõr; hem de Danõştay dahil idari yargõ yerlerinin görev alanlarõna açõk bir müdahaledir. Kaldõ ki Danõştay Sekizinci Dairesi’nin kararõ, ilk derece mahkeme- si olarak verdiği ve usul yasasõnda gösterilen yön- tem ve aynõ yargõ düzeni içinde temyiz edilmesi mümkün olan bir karardõr. Önce Başbakan’õn, onun hemen arkasõndan Başbakan’a hukuki destek sağlamak amacõnõ taşõdõğõ aşikâr olan Anayasa Mah- kemesi Başkanõ’nõn yaptõğõ basõn duyurusu ile he- nüz kesinleşmemiş olan bu karara karşõ yönelttik- leri eleştirilerin haklõ hiçbir yanõ bulunmamaktadõr. Okuyucular bundan sonrasõnõ gazete ve te- levizyondan izlediler. Çok hõzlõ gelişen süreç için- de başkanõn açõklamalarõnõ yöntem ve içerik yö- nünden ayrõca değerlendirmek gerekiyor: Basõn duyurusu “Anayasa Mahkemesi Baş- kanlığı” sõfatõ kullanõlarak açõklanmõş; böylece du- yurunun kamu tarafõndan Anayasa Mahkemesi adõna ve onu temsilen yapõldõğõ izlenimi yaratõlmõştõr. Başkanvekilinin ve sekiz üyenin bu duyurudan bil- gileri olmadõğõnõ ve ona katõlmadõklarõnõ açõklamalarõ üzerine, başkan yeni bir açõklama yapmõş ve du- yurunun kendisi ile beraber karara olumlu oyla ka- tõlan üyeler adõna yapõldõğõnõ söylemek zorunda kal- mõştõr. İkinci açıklama Anayasal kurumlarõn başõnda olanlarõn, her tür- lü söylemlerinde dikkatli olmalarõ, kamuoyunu yanõltõcõ yöntemlerden kaçõnmalarõ ve çelişkiye düş- memeleri hem kendileri hem de temsil ettikleri ku- rum yönünden çok önemlidir. Yüksek mahkeme- yi temsil görev ve yetkisine sahip, bu sõfatõ ile de mahkemede birliği ve bütünlüğü sağlama yüküm- lülüğü olan başkan, ikinci açõklamasõ ile yüksek mah- kemeyi neredeyse ikiye bölmüş, mahkemede büyük bir çatlağa neden olmuştur. Yüksek Seçim Kurulu’nun başkanvekili eliyle ay- nõ akşam yapmõş olduğu kõsa açõklamanõn son cüm- lesi ise hem çok anlamlõ hem de o gün yaşanan olay- larõ özetleyen ve noktalayan bir nitelik taşõmakta- dõr. Mahkeme başkanõnõn bu açõklamayõ iyi değer- lendirmesi gerekir. Ne Anayasa’da ne de Anayasa Mahkemesinin Ku- ruluşu ve Yargõlama Usulleri Hakkõnda Kanunda, Anayasa Mahkemesi’ne verdiği kararlarõ yorum- lamak, açõklamak, bu kararlarõ izlemek, kararlarõn uygulanmasõnda yol göstermek, diğer mahkemeleri uyarmak, yönlendirmek gibi bir görev ve yetki ve- rilmemiştir. Açõklama altõ üye adõna başkan tara- fõndan yapõlmõş olduğuna göre kurum olarak Ana- yasa Mahkemesi değil, açõklamayõ yapan başkan ya- sada yer almayan bir yetkiyi kullanarak anayasayõ bizzat kendisi ihlal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin çoğunluk kararõnõn ve başkanõnõn söylemleri ile yargõda yarattõğõ bu kriz, Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõn bu göreve seçim pazarlõklarõ sonucunda geldiği; kendisinin gerek öğ- renim durumu gerekse fikri yapõsõ itibarõyla Ana- yasa Mahkemesi Başkanlõğõ görevini yürütemedi- ği yolundaki görüşlerde büyük haklõlõk payõ oldu- ğunu ortaya koymuştur. Eğer bu doğruysa sadece başkanõ eleştirmekle yetinmek haksõzlõk olmaz mõ? Onu seçenlerin bu sonuçta hiç mi paylarõ yok? Yargõda Kriz Nuri ALAN Emekli Danõştay Başkanõ Anayasal kurumlarõn başõnda olanlarõn, her türlü söylemlerinde dikkatli olmalarõ, kamuoyunu yanõltõcõ yöntemlerden kaçõnmalarõ ve çelişkiye düşmemeleri hem kendileri hem de temsil ettikleri kurum yönünden çok önemlidir. 39YTL’YE SADECE AVEA’DA Renkli ekran FM radyo ve kulakl k Çift SIM Kart Çift SIM Kart ve Kayan Kapak Çift SIM Kart ve TV Faturas zaher yöne 500 kontör+her yöne 500 SMShediye! Fatural ya 3 ay boyunca %50 indirim + her yöne 150 SMS hediye! Kat l m için kampanyal cihazlardan biri ile birlikte yeni bir bireysel Avea hatt almak gereklidir. Fatural da sunulan avantajlar HerYöne300, HerYöne500, HerYöne1000 tarifeleri için geçerlidir. Faturas z hatlarda her yöne 500 kontör ve 500 SMS hediyeleri aktivasyondan itibaren 7 gün içinde en az 100 ve üzeri kontör yüklemesi yap ld nda geçerlidir. Fatural hatlarda kullan lmayan hediye SMS’ler fatura dönemi sonunda, faturas z hatlarda ise kullan lmayan dakika ve SMS’ler 30 gün sonunda silinecektir. Kampanyada sat lan cep telefonlar ndaki tüm sorumluluk üretici ve ithalatç firmaya aittir. Kampanya stoklarla s n rl d r. Y aşamõn kaynağõ nedir? Kimimi- zin cevabõ sevgi olabilir, kimi- mizin ise umut... Benim bekle- diğim yanõt ise somut. Yaşamõmõzõ sağ- layan, gezegenimizin en önemli kayna- ğõ, yani su. Gõda, tekstil, endüstri... Bun- larõn hepsinin vazgeçilmez ihtiyacõ sudur. Örneğin, kahvaltõmõzõn müdavimi pey- nirin yarõm kilosu için 2.5 ton, peynirin en yakõn arkadaşõ çayõn tatlandõrõcõsõ şeker için (yarõm kilo) 2 tona yaklaşan bir değer göstermektedir harcanan su mik- tarõ. “Kahvaltımı bir de 2 yumurtalı omletle tamamlamak istiyorum” der- seniz 590 lt su harcanmõş olur. Su ayrõ- ca hayvancõlõk sektöründe de oldukça tü- ketilmektedir. Peki, bu hayati öneme sa- hip kaynağõn tükenmesi durumunda ne yapacağõz? Bunun yanõtõnõ verebilen yok elbette. Fakat, dünyada yaklaşõk 1.4 milyar insan temiz içme veya kul- lanma suyundan yoksun olarak yaşa- maktadõr. Her yõl 5 milyon civarõnda insan temiz su bulamamakla ilgili hastalõklardan öl- mekte, ülkemizdeyse nüfusun 50 mil- yonuna ait kanalizasyon sularõ doğrudan nehirlere, dolayõsõyla göl ve denizlere ak- maktadõr. Göllerden devam edecek olursak; ül- kemizin en büyük tatlõ su gölü olan Beyşehir Gölü’nde su seviyesi giderek düşmektedir. Göl sahilinin 200 metre ge- riye çekildiği ve derinliğinin 5 metreyi geçmediği kaydediliyor. Akşehir Gö- lü’yse tamamen kuruyarak bölgedeki göl balõkçõlõğõnõn sonunu getiriyor. Mem- leketimizde bunlar yaşanõrken dünyada “stratejik” su savaşlarõ başgösteriyor. İs- rail’in saldõrõsõyla başlayan Lübnan kri- zinin asõl amacõnõn Litani Irmağõ’nõn su- yundan yararlanmak olduğu ortaya atõ- lõyor. Sudan’õn güneyinde su olmadõğõ için hayvancõlõk yapan göçebeler, sürü- lerini yerleşiklerin tarlalarõna bõrakõyor ve alanlarõnõ paylaşmak istemeyen yerle- şikler ile göçebeler arasõndaki kavganõn neticesinde 300 bin insan katlediliyor. Katliamõn asõl nedeninin su olduğunun al- tõnõ çiziyor BM raporu. 1950’lerden bu yana dünya nüfusu 4 milyar civarõnda yükseldi ve 2010’da nü- fusun 7 milyar olacağõ tahmin ediliyor. Artan nüfus ve kuraklõğõn etkisiyle önü- müzdeki 50 yõllõk süreçte ciddi göçlerin yaşanacağõ, 300 milyon insanõn yer de- ğiştireceği öngörüler arasõnda. Dünyada değişen bir şey olmayacak as- lõnda. Emperyalist ülkeler yoksullarõ sö- mürecek ve dünyanõn Amerika kõtasõna doğru devrilen dengesi, daha bir acõma- sõz daha bir devrik olacak. “Devrik”lik- ten kurtulabilmek mümkün aslõn- da.“K”nin “M” ile değişimi seçenekler arasõnda... 2 008 yõlõnda da ülkemizde skan- dal üzerine skandal yaşan- maktadõr. Hemen hemen her gün yeni bir yolsuzluk ya da skan- dal gündeme gelmektedir. Siyasi iktidarõn özenle çõkardõğõ “5747 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurul- ması ve Bazı Kanunlarda Deği- şiklik Yapılması Hakkında Ka- nun”, 22 Mart 2008 tarihinde Res- mi Gazete’de yayõmlanarak yürür- lüğe girmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, çõkarõlan yasayõ Anayasa Mahkemesi’ne gö- türmüş ve yasanõn geçici birinci maddesinin birinci fõkrasõ bazõ ko- şullarõ taşõyan belediyeler açõsõndan iptal edilmiştir. Çõkarõlan bu yasaya dayanõlarak 1 Mayõs 2008 tarihinde İçişleri Bakanlõğõ tarafõndan bir ge- nelge yayõmlanmõştõr. Ancak bu ge- nelge de, Danõştay 8. Dairesi tara- fõndan iptal edilerek, kapatõlan bir beldeye yerel seçime girme vizesi ve- rilmiştir. Bunun üzerine Yüksek Seçim Kurulu da, kapatõlan tüm beldelere yerel seçimlere girme vi- zesi vermiştir. Bu gelişmeler üzerine, Başbakan Erdoğan, Danõştay’õn, kapatõlmasõ öngörülen 862 belediye arasõnda bulunan ve süresi içinde dava açan bir belediyenin tüzelkişiliğinin de- vam ettirilmesine ilişkin kararõnõ şöyle yorumlamõştõr: “TBMM’nin çıkardığı yasayı, Anayasa Mah- kemesi de yapılan itirazlara kar- şın onaylamıştır. Yasama organı- nın çıkardığı kanunların üzerin- de tasarruf yetkisi olan sadece Anayasa Mahkemesi’dir. Ben doğ- rusu yeni bir şey öğrendim şimdi. Türkiye’de ikinci bir Anayasa Mahkemesi daha çıktı.” Başbakan’õn bu söylemi, 5 Hazi- ran 2008 tarihinde Anayasa Mah- kemesi’nin üniversitelerde türban ya- sağõnõn kaldõrõlmasõna ilişkin kara- rõnõ ‘yok hükmünde sayarak’ cüp- peli bir darbedir diyenlerin yüzsüz- lüklerini ve bilgisizliklerini de orta- ya çõkarmõştõr. Başbakan’õn kapatõlan belediyelere ilişkin karar veren Danõştay’õ hedef almasõnõn hemen ardõndan Anayasa Mahkemesi Başkanlõğõ adõna Başkan Haşim Kılıç, Danõştay’õ anayasayõ ihlal etmekle suçlayan bir açõklama yapmõştõr. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin sekiz üyesi, Anayasa Mahkemesi Başkanlõğõ tarafõndan, ‘kapatılan be- lediyelerin dava açma süresine ilişkin’ yapõlan açõklamanõn, Ana- yasa Mahkemesi’nin görüşünü yan- sõtmadõğõnõ bildirdiler. Bu üyeler; “Önceden haberdar olmadığımız, bu nedenle de oluşumuna hiçbir katkıda bulunamadığımız açık- lamaya katılmıyoruz” diyerek sert bir tepki verdiler. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt, Anayasa Mahke- mesi tarafõndan bir yüksek yargõ or- ganõnõn ‘Anayasayı ihlal ettiği’ şeklindeki açõklamanõn bir ilk oldu- ğunu vurgulamõştõr. Başkan adõna ya- põlan bu açõklamanõn içeriğine ka- tõlmadõğõnõ bildirerek, başka bir yüksek yargõ organõnõn, Danõştay’õn anayasayõ ihlal ettiği iddiasõ, mak- sadõnõ aşan bir ifade olmuştur de- ğerlendirmesinde bulunmuştur. Bu gelişmeler üzerine Danõştay Başkanlar Kurulu açõklama yaparak, Başbakan’õn hukuk devletini zede- lediğini, Anayasa Mahkemesi’nin hukukçu olmayan başkanõnõn ise yetkisini ve görev sorumluluğunu aş- tõğõnõ bildirmiştir. Danõştay Baş- kanlar Kurulu’nun, “Bu açıklama yargının saygınlığını zedeleyici sonuçlar yaratacak, hukuk dev- letine ve yargıya olan güveni sar- sacaktır” şeklindeki açõklamasõnõ dikkatle değerlendirmemiz gerekir. Yapõlanlar ve söylenenler ortada- dõr. Bunlar hukuk devletine, huku- ka yakõşõr mõ? Ne yazõk ki siyasal ik- tidar tarafõndan ülkemizde hukuk hõzla kaybolmaktadõr. Kaybolan bu hukuk, siyasal iktidarõn ülkemizi hangi sorunlarla karşõ karşõya bõ- raktõğõnõ bir kez daha önümüze çõ- karmõştõr. Türkiye’de sadece 2008 yõlõ içinde bunun gibi Deniz Feneri da- vasõ, Hüseyin Üzmez davasõ, Er- genekon davasõ, birçok yolsuzluk davasõ gibi hukuksuzluk gündeme damgasõnõ vurmuştur. Hukuk bir gün herkese gerekir, bu hiç unu- tulmamalõdõr. 2008 yõlõ umutlarõn yeşerdiği, ay- dõnlõğa doğru, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletine doğ- ru gidişin müjdecisi olamadõ. 2009 yõlõ için ulusalcõ güçlerin örgütle- nerek, ülkemizin hukukun üstün- lüğü ilkesinde, hak ettiği aydõnlõk seviyeye ulaşmasõ en büyük dile- ğimiz olmalõdõr. 2009 Yõlõ İçin... Suay KARAMAN Atatürkçü Düşünce Der. Genel Sekreteri Türkiye’de sadece 2008 yõlõ içinde bunun gibi Deniz Feneri davasõ, Hüseyin Üzmez davasõ, Ergenekon davasõ, birçok yolsuzluk davasõ gibi hukuksuzluk gündeme damgasõnõ vurmuştur. Hukuk bir gün herkese gerekir, bu hiç unutulmamalõdõr. ‘K’nin ‘M’ hali... Eda KILINÇARSLAN mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear