23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
G elelim son bölümde yer alan bilgilere. 3 paket sigara içi- yormuş. Sigara o dönem za- rarõ bilinmeyen, genel bir alõşkanlõk. Sigaranõn yasaklandõğõ bilinçli bir dönemde bu konunun altõnõ çizmemek daha doğru, daha eğitici, daha güzel olmaz mõydõ? Her gün bir büyük şişe rakõ içiyor- muş. Kim diyor bunu? Bir kişi: Sof- racõ, yani garson Cemal Granda. Ce- mal Granda anõlarõnõ gazeteci Turhan Gürkan’a parça parça anlatmõş. Ki- tabõn başõnda Granda’nõn eliyle yaz- dõğõ bir notun klişesi var. Bu not Ce- mal Granda’nõn imla, anlatõm, bilgi ve zekâ düzeyini göstermeye yeter. (Fer Y., İstanbul, 1971) Tarihle ilgisi ol- mayan Turhan Gürkan da Cemal Granda’nõn anõlarõnõ, onun kişiliğine, bilgisine, imlasõna, üslubuna, zekâsõna hiç uymayan bilgilerle şişirmiş. F. Rıfkı Atay’õn, Kılıç Ali’nin bazõ anõlarõndan yararlanarak uzatmõş. Ki- tabõn adõ, merak uyandõrsõn diye Ata- türk’ün Uşağõnõn Gizli Defteri olmuş. Anõlarõn yeni basõmõ var. Kitap gali- ba biraz daha şişirilmiş. (Kent Kitap, Ankara, 2007) İÇKİ DEĞİL SOFRA ÖNEMLİ Granda’nõn akõl ve gerçek dõşõ bir ifadesine Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele kitabõmda yer vermiş, Granda’nõn zihinsel durumunu be- lirtmiştim. (s. 238-240) Can Dündar, şişirilmiş olduğu daha ilk sayfalarõn- dan belli olan anõlara önem veriyor, F. Rõfkõ Atay’õn, Y. K. Karaosma- noğlu’nun, Salih Bozok’un, Kõlõç Ali’nin, Hasan Rıza Soyak’õn, R. Eşref Ünaydın’õn, Afet Hanım’õn, Sabiha Gökçen’in vb’nin anõlarõnõ, verdikleri bilgileri dikkate almõyor. Hiçbiri Granda’nõn kaba üslubunu, verdiği bilgiyi doğrulamõyor. Sorunlu, şişirilmiş anõlara dayanõ- larak Atatürk belgeseli yapõlõr mõ? Önemli olan Atatürk’ün içkisi de- ğil, sofrasõdõr. Sofrasõnõn genel olarak bir akademi, bir forum, bir tartõşma, araştõrma alanõ olmasõdõr. Sofranõn en dikkati çeken tamamlayõcõlarõ, kara- tahta ile konuyla ilgili olarak önceden büfenin üzerine sõralanan kitaplardõr. Atatürk’ün nöbet defterleri göz- den geçirilirse, sofranõn önemi, değeri, niteliği anlaşõlõr. UTANDIM Eğlenmez miydi Atatürk? Ara sõra elbette eğlenirdi. Şarkõ, türkü de söy- lerdi, saz da dinlerdi. Dans da eder- di. Ama o yarõ sarhoş udi ile, yandan yalnõz yüzünün bir bölümü görünen Atatürk sahnesi, çok büyük haksõzlõk. Sanki Atatürk’ün sofrasõ değil, İs- tanbul’da, Beyoğlu’nda, ara sokaktaki salaş bir meyhanede kurulu bir sofra. Utandõm. Öyle bir sahneyi canlandõrabilecek birikiminiz, zevkiniz, görüşünüz, dü- CMYB C M Y B 18 ARALIK 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Hekimini Seçme Hakkı Neye Yarıyor? Sağlık hizmetlerinin tek elden verilmesi ve de- netlenmesi geleneklere uygun olarak sunulmuş- tu: Reform. Böylece Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sağlık hizmeti veren hastanelerine el koyma olanağı ya- ratıldı. Sosyal Güvenlik Kurumu oluşturuldu. Genel Sağlık Sigortası’na geçildi. Doktorlar, hemşireler ve eczacılar bu kapsam- da biraz güme gittiler. Eczacılar ayrıca üvey evlat muamelesi görüyor. Çünkü hem işçi hem işveren olarak kendi ecza- nelerinde çalışıyorlar. Ama üvey evlatlık kurumu sadece eczacılar için geçerli değil. Muayenehanelerinde hizmet verenlerle ayakta hizmet veren sağlık kurumları da aynı durumda. Özel hastanelerin özendirilmesi sonucu hemen her semtte bir ya da birden fazla hastaneye rast- lanır oldu. İktidara ve iktidardakilere yakın olanlara daha çok hasta sevk edildiği iddiaları ortalıkta dolaşı- yor. Sağlık Bakanlığı, olmayan yetkisine dayanarak özel hastanelerin sağlık personeli almasını da sı- nırlıyor. Daha önce çıkarılan iki genelge Danıştay tara- fından iptal edilmişti ama, yerine aynı amaçla üçün- cüsü yürürlüğe sokuldu. Onun iptali isteği de Da- nıştay’da karara bağlanmayı bekliyor. Yeni dönemin iddialı sunumlarından biri de “Her- kes istediği hekimi seçebilecek” cümlesiydi. Hasta ve hasta yakını psikolojisini dikkate alın- ca olumlu bir gelişmeydi. Ama sonucu fos çıktı. Hastanın istediği doktora gitmesinin getireceği tedavi olanakları sınırlandı- rıldı. Çünkü seçilen doktorun tedavi için öngördüğü ve reçetesine yazdığı ilaçları Sosyal Güvenlik Ku- rumu denetliyor. Doktorun yazdığı reçetedeki ila- cın etken maddesi aynı olan benzeri varsa ve da- ha ucuzsa onu vermeye kalkıyor. Doğal olarak gü- vendiğiniz doktorun adını yazdığı ilacı almak is- tiyorsunuz ve aradaki fiyat farkını ödemek zorunda kalıyorsunuz. Şimdi yapısı değişen heyetin, sürekli kullanma zorunda olduğunuzu belirten raporu da işe yaramıyor. Özetle doktorunuzu seçiyorsunuz ama ilacını- zı seçemiyorsunuz. O zaman da “doktorumu seç- me hakkımın yararı ne?” sorusuna takılıp kalı- yorsunuz. Uygulama, eczacılara yeni bir yük daha yüklü- yor. Fiyat farkını hasta ya da reçeteyi getirenden tah- sil etmek ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na aktarmak. Düpedüz angarya ama yapmazsanız SGK ile ip- leri koparmanız söz konusu. Eczacıları yeni tehlikelerin beklediğine ilişkin ha- berler de işin bir başka yanı. Hazırlanmakta olan yasa değişikliği ile bireysel eczacılığın zorlaştırılacağı ve şirketleşenlere ön- celik tanınacağı belirtiliyor. Şirkete dönüşmenin aynı zamanda iktidara yakın olma anlamına da geliyor oluşu mideleri bu yönüyle de bulandırıyor. İlaçta fiyat farkı ödemenin olumlu yanını da at- lamayalım. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hayır duasını alıyorsunuz. Çünkü ucuz ilacı tercih edenlere ne dediği bilinmeyen Sosyal Güvenlik Ku- rumu, fiyat farkı için verdiği makbuza otomatik ola- rak “Sosyal Güvenlik Kurumu acil şifalar diler” kay- dını düşüveriyor. 490 lira alan bir SSK emeklisinden emekli maaşının önemli bölümünü kesiyor olması kuru- mu hiç ama hiç ilgilendirmiyor. oerinc@cumhuriyet.com.tr Film bu sahneyle bitseydi S Ü R E C E K K adõn düşkünü deyimi de çok rahatsõz edici. Türkçede bu saygõlõ, edepli bir deyim değil- dir. Kaba, hesapsõz, ham, paldõr küldür bir anlatõm. Hiçbir ciddi kitapta kadõn düşkünü gibi bir nitelemeye rastlamadõm. Herhalde Katolik papazõ gibi kadõnsõz yaşamamõştõr. Ama hayatõn bu çok özel yanõ- nõn mahrem kalmasõna özen gösterdiği anlaşõlõyor. Nöbet defterlerinde ve anõlarda bu konuda bir bilgi yer almõyor. Bu çok özel konuya ona uyarak, aynõ say- gõyõ göstermek doğru olmaz mõydõ? Böyle bir dedikodu üslubunun bir Atatürk belgeselinde ne işi var? Aktarõlmamõş ne kadar çok olumlu, güzel, yol gösterici düşünce, duygu, olay, belge varken konuyu buraya getirmenin, bu kadar aşağõya çekmenin amacõ ne? Doğruluk ise bu doğruluk her konuda gösterilme- liydi! ‘Kadõn düşkünü’ deyimi çok kaba zeyiniz, görgünüz yoksa, ne diye böyle sahneler yapmaya kalkõşõrsõnõz? Film, Atatürk çevresinde dostla- rõndan pek azõ kalmõş, gittikçe yal- nõzlaşmõş, kimsesiz, yapayalnõz ölmüş izlenimi verilerek bitiyor. Sonunda bir ölüm fotoğrafõ yer alõyor. Bu irkilti- ci görüntünün yerine bir milletin ve uygar dünyanõn Atatürk’ü sonsuzlu- ğa nasõl acõ ve saygõ içinde uğurla- dõğõnõ gösteren film karelerine, fo- toğraflara yer verilemez miydi? Film genç yaşlõ, kadõn erkek, sivil asker yüzbinlerce insanõn Atatürk’ün önün- den nasõl ağlayarak geçtiği gösteri- lerek bitirilemez miydi? 10 Kasõm’larda dokuzu beş geçe, bir milletin sirenlerin çõğlõk çõğlõğa ötüşü arasõnda, büyük bir vekar, ve- fa, minnet, kadirbiliş ve saygõ ile ça- kõlõp kaldõğõnõ, yani bir kara yõğõn de- ğil, bir millet olduğunu gösteren bir görüntüyle sonuçlandõrõlamaz mõydõ? Bunlarõn hiçbiri akla gelmemiş, gel- diyse bile filmin amacõna uygun gö- rülmemiş. Film duygusuz, bilinçsiz, sevgisiz, saygõsõz, hasis bir final ile bitiyor! CAN DÜNDAR TAKINTISI “Çevresinde dostlarından pek azı kalmış, gittikçe yalnızlaşmış, kimsesiz, yapayalnız ölmüş” iddia- sõ bir Can Dündar takõntõsõdõr. Atatürk hayatõ, tarihi kişiliği, makamõ dola- yõsõyla çevresi kalabalõk bir insandõ. Ama bunlarõn içinde, özel zamanlar- da, birlikte olmaktan zevk aldõğõ bir- kaç yakõn dostu, arkadaşõ vardõ. Bunlarla sonuna kadar birlikte ol- muştur. Çevresinden uzak düşen iki kişi var: K. Karabekir ve Rauf Or- bay. Atatürk zaten bunlarla iş dõşõn- da birlikte olmazdõ ve bunlardan ko- palõ 12 yõl olmuştur. Fethi Okyar ve İnönü ile dostluğunu, ilgisini sonu- na kadar korumuştur. Ayrõntõya gir- meden, bu kadar bilgi ile yetiniyorum. DÜPEDÜZ BİLGİSİZLİK Atatürk yalnõz, dostsuz ölmüş gibi bir izlenim bütünüyle bir kuruntu, bir yakõştõrma, yapõştõrma, gerçeğe aykõrõ bir iddiadõr. Eğer maksatlõ değilse, dü- pedüz bilgisizliktir. Oradan buradan, başka amaçlarla yazõlmõş bir iki cümleyi derleyip bu- nu gerçek sanmak, gerçek diye sun- mak, yanõltmaktõr, yanlõştõr, gerçeğe ihanettir. Eşsizliğinden kaynaklanan yalnõz- lõk başka bir şey. Her dahi yalnõzdõr. Ama filmin sonunda anlatõlan yal- nõzlõk, düpedüz, bayağõ fizik yalnõz- lõk, terk edilmişlik. İşte doğru olma- yan bu. Türk milleti ve uygar dünya Atatürk’ü sonsuzluğa acı ve saygı içinde uğurladı Milli parkta ördek katliamı AYDIN (Cumhuriyet) - Kaçak avcõlar, Gü- zelçamlõ beldesi yakõnõnda bulunan Dilek Ya- rõmadasõ Milli Park’ta yeşilbaşlõ yaban ördeği katliamõnõ geçen bayramda da sürdürdüler. Eko Sistemi Koruma Doğayõ Sevenler Derne- ği Başkanõ Bahattin Sürücü, “Milli Park kap- samõndaki Büyük Menderes Deltasõ’ndaki ka- çak avcõlar, Doğa Koruma ve Milli Park gö- revlileri tarafõndan yakalanmõş, ellerindeki tüm silahlara ve malzemelere el konulmuştur. 38 ördek vahşice öldürülmüş ve 13’ü de ka- natlarõ kesilerek, diğerlerini çekmek için canlõ tuzak amaçlõ kullanõlmõştõr” dedi. ABD Başkonsolosluğu’na saldırı İSTANBUL (AA) - İstanbul Cumhuriyet Savcõsõ Fikret Seçen tarafõndan, İstinye’deki ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde 9 Temmuz 2008 tarihinde düzenlenen ve 3 polis memurunun şehit olduğu, 3 saldõrganõn da ölü ele geçirildiği silahlõ saldõrõyla ilgili yürütülen soruşturma tamamlandõ. Seçen’in hazõrladõğõ iddianamede, tutuklu sanõk Dur- sun Patan ve tutuksuz sanõk Servet Çõnar’õn “terör örgütü El-Kaide’ye üye olmak” suçun- dan 7,5 ile 15’er yõl arasõnda hapis cezasõna çarptõrõlmalarõ istendi. Resmi tören boykotuna suç duyurusu İstanbul Haber Servisi - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Beykoz Şubesi, “Resmi Törenleri Boykot Çağrõsõ” yapan dinci dernekler hakkõnda savcõlõğa suç duyuru- sunda bulundu. Bazõ sivil toplum örgütleri ve parti temsilcile- riyle birlikte dün Beykoz Adliyesi’ne gelen ADD Beykoz Şube Başkanõ Füsun Sökmez, dilekçesinde “Yurt- taşlar arasõnda kin ve husumete neden ola- cak beyanlarõn yer aldõğõ”, “Toplumun ve devletin temel değerlerine saldõrõl- dõğõ”, “Yurttaşlarõn suç işlemeye tahrik edildiği”ni vurgula- layarak “Özgür-Der, Mazlum-Der, İlkav, Bilgi-Der, İlke-Der, İlk-Der, Binyar, Davet-Der, Sabed, Tokad ve Islah Hare- keti Derneği ile yöneticileri hakkõnda yasal işlem yapõlmasõ talebinde bulundu. ‘Hamdolsun pamuk da bitti!’ AYDIN (Cum- huriyet) - Ege’nin “beyaz altõn diyarõ” Söke Ovasõ’nda pamuk tarlalarõnõn yerini, buğday ve ayçiçeği almaya baş- ladõ. Ege Bölgesi’nin pamuk ambarõ Söke Ovasõ’nda yüksek girdi maliyetleri nede- niyle ürünün para etmemesi, pamuğun saltanatõnõ bitirdi. 370 bin dönümlük sulu tarõmõn yapõldõğõ Söke Ovasõ’nda bu yõl 320 bin dönüm araziye pamuk ekimi gerçek- leştirilmişti. Üreticiler, Söke’de gelecek yõl 200 bin dönüme buğday ekile- ceğini belirtiyor. Suç örgütü üyelerine ceza ADANA (Cum- huriyet Bürosu) - Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçõ- lõk ve Organize Suçlar Bürosu’nun 17 Mart 2007 tarihinde Adana, Mersin, Diyarbakõr, İstanbul ve Balõkesir’de yürüt- tüğü, “Sabun” adlõ operasyonda yakala- nan ve organize suç örgütü kurduklarõ savõyla yargõlanan, aralarõnda Adana’nõn merkez AKP’li Yüre- ğir İlçe Belediyesi Başkan Danõşmanõ Mehmet Abacõ’nõn da bulunduğu 23 sanõk, 31 yõl 8 ay ile 2 yõl 6’şar ay arasõnda değişen hapis cezala- rõna çarptõrõldõ. Aynõ suçtan yargõlanan 13 sanõk ise delil yeter- sizliğinden beraat etti. Çukurca’da 11 tutuklama ÇUKURCA (AA) - Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Grup Amirliği ekiplerince iki gün önce düzenle- nen operasyonda, terör örgütü PKK’ye yardõm ve yataklõk ettikleri iddiasõyla gözaltõna alõnan 12 kişinin emniyetteki sorgularõ tamamlandõ. Cumhu- riyet Savcõlõğõ’nca ifadeleri alõndõktan sonra tutuklama iste- miyle nöbetçi mahkemeye sevk edi- len 12 kişiden 11’i gece geç saatlere kadar süren mahkeme sonunda tutuklandõ. (Fotoğraf:TEVFİKAKBAŞ)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear