25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 13 KASIM 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Ekonomi rakamları bozuluyormuş... Olsun, istikrar bozulmasın da... Teşhis Gerdirme Erol Barutçugil: “Kanlı mı kansız mı olacaktan ‘germeden gerdirmeden’e geldik. Takıyye cephesinde değişen bir şey yok!” Baracklar Kürşad Tuncer: “Obama’yı sevinçle karşılayan liboşlar gerçeklerle karşılaşınca ‘Baracklara geldik’ diyebilecekler mi acaba?” YağmurDeniz - Cepte numara taşıma süreci başlamış... “Telekulaklar ise sabit duruyor!” YURTSEVERLER sözde belgeselci Can Dündar’ın “Mustafa” filmi ile gündeme getirdiği Kemal Atatürk’e ilişkin karga kovalama, hocadan yenen tokadın öcü olarak kapatılan tekkeler, alkol düşkünlüğü ve sigara alışkanlığı gibi ayrıntılara boğulmuşken atı alanın Üsküdar’ı geçmekte olduğunu söylüyor Ceyhun Balcı: “İlginç bir ülkede yaşıyoruz! Korumak için içtikleri andı unutup da olmazsa olmaz ilkelerin korunması bir yana, tam tersine tez elden yok etme girişimleri kanıksandı artık! Her türlü olumsuzluğa karşın yüksek mahkemeler ‘son kale’ konumlarını sürdürmekteydi. Her ne kadar sayısal dengeler yeterince olgunlaşmamışsa da yüksek mahkemelerdeki belirli odaklara söyletilenler duyulmayacak gibi değil. Son inciler Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Haşim Kılıç’tan ve son zamanlarda yıldızı parlayan raportörü Osman Can’dan geldi. Anayasanın değiştirilmesi önerilemez maddelerine göndermede bulunarak halk istencine karşılık ‘değiştirilemezlik’ savının totalitarizm olduğunu söyledi raportör. Oldukça çelişkili ve bir o kadar da ilginç bir durum! Varlığını borçlu olduğu anayasayı korumak yerine yok etmek belki de yeryüzünde görülmemiş ve yepyeni bir yüksek mahkeme işlevi sayılmalıdır! Çığır açabilir böylesi bir işlev dönüşümü! Bugüne değin Kemal Atatürk’e ısrarla yakıştırılmaya çalışılan ‘diktatör’ nitelemesi bu kez özel adını da bulmuş oldu! Anayasanın omurgasını oluşturan ve kimi değiştirilemez maddelerinin halka karşın korunması çabaları için yakıştırılan ‘güler yüzlü Frankoculuk’ nitelemesi ile iletisini de adresini de netleştirmiş raportör. Oysa daha düne kadar ‘Mustafa’ filminin Kemal Atatürk’ü diktatör olarak gösteriyor oluşundan yakınmamış mıydık? Raportör çıkışından sonra besbelli ki; bundan böyle adı konmamış diktatörlük suçlamalarını öpüp başımıza koyacağız! Anlaşılan, bugüne değin raportörlerin işlevini farklı olarak bellemiş olan bizler kafamızdaki ezberleri de bozmalı ve kalıplaşmış tüm tanımları değiştirmeliyiz! Gelişmeler öyle hızlı ve öylesine dünü aratır türden ki; ayak uydurmak gerçekten kolay değil!” Mustafa Franko DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ İşbirlikçinin Kaderi!.. Üzücü bir durum tabii.. Sen o kadar canını dişine tak, yıllar yılı sadakat- le her istenenin en âlâsını yapmak için parçalan, ola- nı biteni takla attırmak, çarpıtmak pahasına kalem salla, kapısına yamandığın gücü savunmak, yü- celtmek adına televizyon ekranlarında aslanlar gibi kükre, sonra da 70 milyon yurttaşın gözleri önünde ağır bir şekilde azarlanıp, eldeki nimetlerden ilele- bet yoksun kalma tehlikesiyle karşı karşıya kal!.. - Gerçekten çok acıklı, Allah kimsenin başına ver- mesin!.. Çift kimlikli Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru (Taha Kıvanç) işte tam da böyle bir tehlikeyle burun bu- runa geliverdi.. Aslında (ben eminim) pek bir iyi ni- yetle yazdığı “Erdoğan 2002’de Obama gibi gel- di, giderek Bush’a benzedi” sözleri öylesine bir öf- ke patlamasıyla karşılaştı ki, neye uğradığını şaşır- dı.. Tayyip Bey, “Sevsinler seni” dedikten sonra asıl darbeyi indiriverdi: - Yazıklar olsun!.. Gerçekten ağır!. Ama asıl trajedi bundan sonra başladı.. Yıllardır alıştığı ayrıcalıklı konumunun elden gittiğini gören Fehmi-Taha, hiç vakit geçirmeden yap- tığı “gafı” tamir etmeye çalıştı, hem de TRT 1 ek- ranından: - Fazlaca AKP’li bir tutum içinde konuştum. Sa- dece bir tespit. Erdoğan’ın üslubu bu. Bu üslu- bun arkasında bizleri rahatsız edici bir şey ara- mamak lazım... Fazlaca utanç verici bir tutum!.. Taraf gazetesi geçen pazar günü şu sürmanşet- le çıktı: - Zor günlerden geçiyoruz. Allah Allah!.. ABD’den, hem Milliyet temsilciliğini hem Pentagon’daki kocasını bırakıp, ne olacağı be- lirsiz bir gazetenin başına geçmek için Türkiye’ye koş- turan Yasemin Çongar’ın koordinatörlüğünde gü- zel güzel “faaliyet” yürüten Taraf durup dururken ni- çin zora düşmüştü acaba?.. Onların ağzından din- leyelim: - Zaten ilanlarımız azdı, şimdi en küçük gaze- teleri dahi kapsayan ilan kampanyalarında bile Taraf adının üstünü çiziyorlar… Peki kim çiziyormuş üstünü Taraf’ın?. Sabah gazetesi!.. Tayyip Bey’in damadının başında bu- lunduğu Sabah, dağıtacağı kitapları Taraf’ı çıkaran Alkım Yayınları’nda bastıracak, böylece Taraf derin bir nefes alacakmış... Ama anlaşma iptal edilmiş... Yaa, işte böyle!.. Kısa süre öncesine kadar, Cumhuriyet kurumlarına, yargıya, Atatürkçülere en ağır şekilde saldırdığı, hapishanede kendini savu- namayacak yurtseverleri “darbeci” diye damgaladığı için “iltifata en mazhar” gazete konumunda olan Ta- raf, Tayyip Bey’i eleştirince yolun sonu görünüver- di!.. Gerçekten pek öğretici!.. Ama işbirlikçilerin kaderi budur!.. Siz “tetikçi” sıfatını da uygun görebilirsiniz... Tarih baba; dünyanın neresinde olursa olsun, ikti- darların kapısına bağlanan, güce tapan, halkını al- datan işbirlikçilerin enine sonunda tarihin çöplüğü- ne atıldığını anlatır!.. Her işbirlikçi, etkin olduğu dö- nemde ne denli palazlanırsa, gözden düştükten son- ra o birikimiyle sürdürür yaşamını... Cem Yılmaz’ın deyişiyle; ne ölçüde “duygusal davranabildiyse” o denli rahat eder!.. Bizim ülkemizde de, tarihin çöplüğünü boylayan sayısız işbirlikçi vardır. Cumhurbaşkanlarının, baş- bakanların uçağından inmeyen, evlerinden çıkma- yan, köşklerde, yalılarda oturan, kalemlerinden kan damlayan pek çok işbirlikçinin bugün adı bile ha- tırlanmaz. Çünkü onların yerini daha iyi görev yapan başkaları almıştır!.. Bugün de öyle oluyor; konumlarını kaybedenlerin, kaybetmemek için en ağır zillete bile boyun eğen- lerin yerini başkaları alıyor... Mehmet Tezkan’ın dün- kü yazısında yenilerden ikisinin sıfatları yer alıyordu. Yeni dönemin iki yıldızının hiç akıldan çıkmaması ge- reken çarpıcı sıfatları şöyle: - Majestelerinin karikatüristi... Düşünce haya- tımızın Recep İvedik’i... Uçağın dışında kalanlar ne kadar üzülse yeridir!!! FATMA ESİN Ne yazık ki toplumlarda za- man zaman insanın içini bur- kan, öfkelendiren, tiksindiren, kısaca infial uyandıran insan- lık dışı, ahlak dışı, akıl dışı, ya- sadışı suçlarla karşılaşılır. Böy- le suçların işlenmesinde çok zaman toplumların gelişmişlik düzeyi de etkili değildir. Yani, kültürel ve ekonomik düzeyle- ri yüksek toplumlarda da işle- nebilir böyle suçlar. (Yakın bir tarihte Avusturya’da evinin bodrumuna hapsettiği öz kızı ile cinsel ilişkiye giren ve bunu yıllarca sürdüren, bu ilişkinden birden çok çocuğun dünyaya gelmesine neden olan bir ba- ba ortaya çıkmıştı.) Bu ne- denle böyle suçlara verilecek cezalar her toplumun yasala- rında vardır. Bu suçluların yasaların ön- gördüğü cezaları alması ve bu cezalarını çekmesi, olayın mağ- durlarını ve onların yakınlarını kısmen de olsa rahatlatmasının yanı sıra toplum için de gerek- lidir. Hem toplumun ruh sağlı- ğı bakımından, hem de böyle suçları işlemeye eğilimli kişile- ri engelleme etkisi yapması ba- kımından. Toplumların geliş- mişlik düzeyini, bu tür suçlara uygulanan cezalarda ayrıcalık olup olmadığı gösterir. Fakat ne yazık ki toplumu- muzda, yasalara rağmen, ba- zı suçlulara ayrıcalık yapılabil- diğini hayret ve ibretle izle- mekteyiz. Son örnek Hüseyin Üzmez olayı! İğrenç bir taciz olayı! Ancak suçlu Hüseyin Üzmez’i korumaya, kollamaya, ceza almasını önlemeye yö- nelik çabalar olayın kendisi kadar üzücü ve iğrenç!.. Şaibeli ve tartışmalı bir raporla suçlu- nun tahliye edilmesi, zafer ka- zanmış bir kahraman gibi ağ- zı kulaklarında pozlar verip sapıkça beyanatlar vermesi toplumu rencide etmekte ve umutsuzluğa itmekte. Bu kişinin özelliği ne?.. İktidar yanlısı bir gazetede genellikle dini konularda yazı- lar yazması! Fakat yaptıkları, hiçbir dinde hoş görülmeyen, insanlık ve ahlak dışı bir suç!.. Eskilerin deyimi ile ele verir talkını, kendi yutar salkımı... İşte bu kişi, iktidar yanlısı din- ci kesim ve bu kesime hizmet veren dinci medya tarafından korunuyor, kollanıyor, en azın- dan yaptığı görmezlikten geli- niyor. Ve yine çok yazık ki, bi- lim adamları da bu kollamaya ortak olmakta bir beis gör- memişler! Aslında günümüzde ülkenin içinde bulunduğu koşullara bakıldığında olayın yadırga- nacak bir yanı yok! Çünkü ik- tidarın bizzat kendisi de soy- guna, sahtekârlığa, rüşvete bulaştıkları belgelerle ortada olan kişileri baş tacı etmeyi, on- lara dokunmamayı ve dokun- durtmamayı sürdürüyor. Kısaca, balık baştan kokar örneği! Fakat bütün olup bitenlerin içinde Adalet Bakanı M. A. Şahin’in söylediği sözler doğ- rusu hepsini bastırdı, insanla- rı şaşkına çevirdi, allak bullak etti ve çok incitti! Sayın Bakan, olayın kahramanı Hüseyin Üz- mez’in tahliye olduktan sonra, büyük bir gururla TV ekranla- rında boy gösterip, insanlıkla bağdaşmayan sapıkça sözler söylemesinin ardından, TV ka- nallarının bu kişiyi kanallarında konuşturmamalarını istedi. Bu isteğinin gerekçesi olarak da şöyle dedi: Çünkü mütedeyyin insanla- rımız bu konuşmalardan ra- hatsız oluyor! Peki, mütedeyyin olmayan- lar rahatsız olmuyorlar mı Sa- yın Bakan?.. Yanıtınızın ne olduğunu bi- lemeyiz tabii. Ama ben yine de söyleyeyim. Oluyorlar Sayın Bakan, oluyorlar, hem de çok oluyorlar... Çünkü böyle bir olaydan ve sonra olanlardan rahatsız olmak için sadece mütedeyyin olmak yetmez; ay- rıca vicdanlı olmak, yüreğinde ayrım yapmadan insan sevgi- si taşımak gerekir... Mütedeyyin görünen, ama gerçekte vicdanın ne demek ol- duğunu bilmeyen nice insan vardır. Eğer böylesi insanlar ol- masaydı, Deniz Feneri soygunu gerçekleşebilir miydi?.. Koru Koruma Altındaki Suçlular Aydın Türkaydın: “On birinci Ergenekon dalgasından Fehmi Koru, kendini korusun. Başbakan eleştirilir mi hiç!” Selim Sümen: “Dengir MM Fırat’ın istifa nedeni belli oldu; Kemal Kılıçdaroğlu ruh ve beden sağlığını bozmuş.” Değiştirilemez ilkeleri tartıştırmak BİLKENT Üniversitesi’nin Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı ile Ankara’da ortaklaşa düzenlediği “Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler” konulu sempozyumda konuşan Anayasa Mahkemesi’nin iktisatçı başkanı Haşim Kılıç’ın anayasanın değiştirilemez ilkelerini tartışmaya açacağı mesajını vermesi ve Kılıç’ın sanki raportörü gibi çalışan Osman Can’ın da değiştirilemez ilkelerin güler yüzlü faşistlikle korunduğunu çağrıştıran benzetmesi üzerine Almanya’daki arkadaşımız Ahmet Arpad der ki: “Sempozyuma katılan Alman Uluslararası Hukuk İşbirliği Vakfı’nın temsilcileri bilmezler mi ki, Alman Anayasası’nın da 79/3 maddesine göre anayasanın 1-20 maddeleri değiştirilemez.” Bilmez olurlar mı? Hem de domuz gibi bilirler! Aynen anayasanın değiştirilemez maddelerini tartışmak isteyip de tartışmayı başkalarına başlatanlar gibi. Neredesiniz ey laiklik karşıtı eylemlerin odağı olan partinin başındakiler? Bu konuyu niye darbeci Kenan Evren’in aziz dostu İhsan Doğramacı’nın oğlunun organizatörlüğünde iktisatçı Haşim Kılıç’la sanki özel raportörü Osman Can’ın üstüne yıktınız? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan mı korktunuz! SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 13 Kasım HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Halk edebi- yatõnda naka- rata verilen ad. 2/ Tavana asõ- lan aydõnlatma aracõ... Göğüs. 3/ Çemberin merkezinden geçen doğru parçasõ... Saz takõmõnda usul vurmaya yara- yan tef. 4/ Şarkõ, tür- kü... Eski dilde as- lan... İlaç. 5/ Tek bir sanatçõnõn tek bir çalgõyla verdiği kon- ser. 6/ Ulanmõş, ek- lenmiş parça... Bir- çok ülkede kuruntu, stres ve uykusuzluk ilacõ olarak kullanõ- lan bir cins karabi- ber. 7/ Kanca, kopça... Alanya ilçesi yakõnlarõnda bir çay ve mağaranõn ortak adõ. 8/ Avrupa’da bir õr- mak... Antalya’nõn Manavgat ilçesine bağlõ, ar- keolojik ve turistik bir belde. 9/ Kurnaz ve cin fi- kirli kimse... En tiz erkek sesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İşe yaramaz, yaşlõ hayvan. 2/ İşsiz, aylak... Bir renk. 3/ “Çok önemli kişi” anlamõnda uluslararasõ kõsaltma... Meyve, sebze, tarhana gibi şeyleri ku- rutmakta kullanõlan genişçe balkon. 4/ Eli işe yat- kõn, becerikli... Briçte, bir oyuncunun elinde bir renkten hiç kâğõt olmamasõ. 5/ Şiddetli. 6/ “Çal- ma, hõrsõzlõk” anlamõnda argo sözcük... Tavlada “üç” sayõsõ. 7/ Bayağõ, sõradan... Kerestesi ve reçi- nesi beğenilen bir orman ağacõ. 8/ Karõnca yuva- sõ... Bezik, tavla gibi oyunlarda ortaya konan pa- rayõ iki misline çõkarma. 9/ Halk dilinde ayçiçeği- ne verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P A F U L İ A T A G A R A G A R B O S U U Ş A K U R K R A K R C A M U N L A A F A L L A M A K K O R A M E D E İ B O L A R E L İ N N E S N E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com e-posta: umitzileli@gmail.com DÜNYA KÜLTÜRÜNÜN KARDEŞLİĞİ İÇİN “RUHNÜVAZ TOPLULUĞU” KONSER 14 Kasım Cuma 2008 Saat: 20.00 ALTUNİZADE KÜLTÜR MERKEZİ Bağlarbaşı / Üsküdar Tüm müzikseverler davetlimiz Giriş ücretsizdir...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear