15 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Ankara, üyelik müzakerelerinde Washington’ın desteği konusunda dolaylı uyarıda bulunuyor DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ AB için NATO kartı STATATHİS EFSTATHİADİS Fas AKP’si Umduğunu Bulamadı 7 Eylül 07’de yapılan yasama seçimleri Sadeddin Osmani’nin ‘Ilımlı İslam’ görünümlü Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) W. Bush’un Cumhuriyetçi Partisine yakın International Republican Institude (IRI) tarafından finanse edilen ve 2005 yılında gizlice düzenlenen kamuoyu araştırmalarında AKP’nin, tıpkı Türkiye’deki benzeri gibi seçimleri yüzde 47 ile kazanacağının hemen kesin olduğu yönündeki yoğun propagandasına karşın, büyük bir düş kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Amerikan kaynaklı kamuoyu anketinin sonuçları, ‘Le Journal Hebdomadaire’ tarafından 2006 Martı’nda açıklanmıştı. Basın, o zamandan bu yana bundan ‘siyasal İslam tehdidini’ ve ABD’yi sorumlu tutuyordu. Ve bir tuhaf raslantıdır ki, Fas AKP’sinin Genel Sekreteri Sadettin Osmani de her vesileyle hayranlığını ifade ettiği Türkiye AKP’sinin lideri Erdoğan’ın hiçbir resmi sıfata sahip olmadan ABD Başkanı W. Bush tarafından kabul edilmesi gibi, Washington’u ziyaret etmişti. Dahası İngiliz gazetecisi Wendy Kristianasen’in yazdığına göre (Le Monde Diplomatique, Ağustos 2007) sözü geçen Amerikan enstitüsü (IRI) Türkiye’de iktidarda bulunan İslamcı parti AKP’nin bir delegasyonunu Fas’ı (adaş partiyi) ziyaret etmelerini de finanse etmiştir. 325 üyeli parlamentoda bir önceki seçimlerde (2004) 42 sandalyeye sahip bulunan, ne var ki koalisyon dışında kalan AKP, 7 Eylül seçimlerinde, henüz kesin olmayan sonuçlara bakılırsa 47 sandelye ile yetinmek zorunda kalmış görünüyor. Yapılan anketlere göre en azından 70 ila 80 vekil beklentisiyle kıyaslandığında Osmani’nin seçimlerden zaferle çıktığını söylemek, kuşkusuz mümkün değil. Nitekim partinin 2. adamı Benmusa, basına yaptığı açıklamada düş kırıklığına uğradıklarını saklamamış; “AKP seçimden kazançlı çıkmıştır. Ama kaybeden Fas oImuştur”(!) demiştir. Seçimlerin ikinci sürprizi ise katılımın beklenenin çok altında bir oranla (yüzde 41) gerçekleşmesidir. Bu krallık tarihinin en düşük katılımıdır. Yine kesin olmayan, ama güçlü bir olasılıkla bugünkü koalisyonda yer alan milliyetçimuhafazakâr parti İstiklal 52, Halk Hareketi Partisi ise 50 dolayında sandalye kazanmıştır. Buna karşılık Halkın Sosyalist Birliği (USFP) 14 kayıpla 43 sandalye alarak 3. sıraya, Ulusal Bağımsızlar Birliği ise 38 sandalye ile 4. sıraya gerilemiştir. Fas AKP’sinin, Türkiye’deki adaşı gibi yüzde 47’lere ulaşamaması da, bu kez hükümet koalisyonundaki seküler partilerin pek de gönüllü olmamalarına karşın, Kral VI. Muhammed’in göstermelik ‘demokrasi’ adına ağırlığını koymasıyla koalisyona dahil edilmesi güçlü bir olasılıktır. Daha açık bir deyişle W. Bush’un BOP’u,Türkiye AKP’sinin aksine, Mağrip’te tökezleyerek başka bahara kalmıştır. ‘Ilımlı İslam’ kılıflı siyasal İslam ya da daha açık bir tanımlama ile ‘Şer’i Demokrasi’ ne demekse tehlikesi en azından şimdilik atlatılmış görünmektedir. Ne var ki bu, tehlikenin bütünüyle ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir, Ancak Fas seçimleri, 2005’te Mısır’da ‘Müslüman Kardeşler’in yasama seçimlerindeki başarıları, türevi Hamas’ın 2006 Ocak ayında Filistin seçimlerindeki zaferi, AKP’nin Türkiye’de 2007 Temmuz seçimlerinde iktidarını pekiştirmesine karşın, W. Bush’un terörün “Arap dünyasına demokrasi getirilerek sonlandırılacağına” yönelik ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ açısından bakıldığında düş kırıklığı yarattığı söylenebilir. Oysa ‘Ilımlı İslam’ aslında çoğu zaman iki tarafı da keskin bıçak niteliğiyle ağır basmaktadır. Örneğin köktendinciliğin hâkim olduğu ülkelerin ‘Ilımlı İslama’ dönüşmesi, tam bir demokrasiyi getirmese de yine de köktendinciliğe yeğlenebilir ve demokrasi yönünde bir eğilime olanak yaratabilir. Ama aynı şey Türkiye gibi seksen yıllık laik ve çağdaş bir cumhuriyet ya da bir ölçüde laik Fas gibi bir ülke için yapılmaya kalkışılırsa bu, kapının demokrasiye değil şeriata, köktendinciliğe açılması anlamına gelir. Laikliğe, çağdaş yaşama karşı girişilen her hareket ne denli demokratik haklar adına yapılırsa yapılsın, demokrasiye saldırıdır. Dinin siyasallaşması demokrasinin sonudur. W. Bush’un ve neoconcu ekibinin BOP oyunlarının, aslında görmek isteyenler için gizlisi saklısı yok. Oyunun ardında emperyalizmin ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine ‘el koyup’ kıyasıya talan etme güdüsü ve pratiğinin ‘terorizmle savaş’ bahanesiyle gözlerden sakınılması, kamuflajı mevcuttur. Eğer, başta Amerika olmak üzere emperyalist yırtıcılar, düzenlerine, eşyalarının tabiatına aykırı da olsa, günün birinde çıldırıp başka ülkelerin zenginliklerine saldırı yerine onlarla dürüst, hakkaniyetli işbirliğini benimsemiş olsalar dünyada terör biter! A bdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Türkiye’deki hükümetin dış politikada daha aktif hale gelmesi bekleniyor. Yeni Cumhurbaşkanı görevini üstlenmesinin hemen ardından yaptığı konuşmayla ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadeleriyle izlenecek bu yeni politikanın işaretleri verildi. Başbakan Erdoğan, “AB’nin bugünkü Türk politikasının ‘stratejik hedefini’ oluşturduğunu ve ülkenin ekonomik, sosyal, siyasi ve hukuki düzeninin derinlemesine yeniden düzenlenmesi konusunda araç oluşturduğunu” açıkladı. Bir başka ifadeyle Ankara’daki yeni hükümet “Avrupa amacını” hem teşvik olarak hem de Türk devletinin “tam çağdaşlaşması” yönünde muhaliflere karşı kullanacak. Türkiye’ye yardımcı olunmalı Bu metot doğrudur, çünkü aynı yol AB’ye tam üye olmak isteyen başka ülkeler tarafından da geçmişte her durumda kullanıldı. Ancak bu hedefe doğru olarak ulaşmak için hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında (demokratik atılımlar konusunda) geçmişte Ankara’ya baskı uygulayanlar dahil herkes yardımcı olmalıdır. Türkiye Başbakanı bize, Türkiye’nin bu yolda ilerlemeye hazır olduğunu, fakat ülke dışındaki müttefiklerinin ve dostlarının da esaslı dayanışmasına ihtiyacı olacağını söylüyor. Hatta Ankara, Brüksel ile üyelik müzakereleri konusunda NATOWashington hattının vereceği yardım ve desteğe ihtiyacı olduğu yönünde dolaylı uyarıda da bulunuyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nda ATO’nun isminin açıklanmasını istemeyen bir kaynağa Brüksel göre, Dışişleri Bakanı yönündeki Türk Ali Babacan, hareketlenmesini Türkiye’nin AB üyeliği desteklememesi ile NATOABD ilişkileri arasında Ankara’nın bağlantının var NATO’ya karşı olduğuna inanıyor. Bu yükümlülüklerini noktada NATO’nun tam olarak yerine Brüksel yönündeki getirmemesine Türk hareketlenmesini desteklememesi neden olabilir. Ankara’nın NATO’ya karşı yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmemesine neden olabilir. Türkiye’deki bazı siyasi yorumculara göre ise “Türkiye’nin Batı savunma koalisyonuna katılımı AB üyesi olması için artık teşvik oluşturmadığı gibi, itici güç rolünü de oynamıyor. Ancak Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesi, Batı koalisyonuna katılımı ile tamamen doğru orantılı.” 4 Eylül 2007, Guardian N ‘Meydan demokrasisi’ Bizde pek çok kişi, nasıl bir Ukrayna’nın Rusya’ya uygun olacağını soruyor. Bize düşman olmayan her türlü Ukrayna bize uygundur. ALEKSEY BOGATUROV B Değişiklik faaliyetleri AB’nin ve NATO’nun rolü için şimdiye kadar hâkim olan Türk görüşünün gerçekten değişip değişmediğinin görülmesi için zamana ihtiyaç bulunmaktadır. Washington’daki kaynaklar “Ankara’nın değişiklik yolunda perde arkasındaki hazırlık faaliyetlerini ilgiyle izlediklerini” belirtiyorlar. Tabii ki her durumda, Abdullah Gül tarafından çerçevesi çizilen dış politika “uluslararası işbirliğine dayanıyor, sürtüşmelere ve çarpışmalara dayanmıyor”. Kürt konusunun Türkiye için hâlâ bir güvenlik sorunu olduğu dikkate alındığında, geçen günlerde bu konuda yapılan kamuoyu yoklaması önem kazanıyor. Araştırmada Türk halkının yüzde 68.5’i TSK ile PKK arasında artık çatışma istemiyor. Bu fotoğrafı Gül’ün (çarpışma ve sürtüşme karşıtı) ilkeleri çerçevesine oturtabiliriz. Yunancadan çeviren: Murat İlem (TO VİMA gazetesi, Yunanistan, 5 Eylül 2007) irbirleri ile pek çok açıdan yakınlığı bulunan iki ülkede, yani Rusya ve Ukrayna’da, üçer ay ara ile parlamento seçimleri yapılacak. Bu durumda insan, ister istemez bir karşılaştırma yapma gereği duyuyor. Bir taraftan, kabul etmek gerekiyor ki, Ukrayna’da demokratik kültür, Rusya’ya göre daha gelişmiş durumda. Demokratik süreç, daha olgun biçimde işliyor. Ukrayna’da, hükümet değişikliğinden ötede, iktidarın bir gruptan diğer bir grubun eline geçmesi bile, çatışmasız ve ideal biçimde olmasa da, barışçıl ve anayasa sınırları çerçevesinde gerçekleşti. Bu, hiç şüphe yok ki, genç Ukrayna demokrasisinin önemli bir kazanımıdır. Ama diğer taraftan, Yuşçenko’nun devlet başkanlığına seçilmesi süreci ve 30 Eylül’deki parlamento seçimlerine giden süreç, kesinlikle, Rusların hayranlığını cezbedecek nitelikte değil. Bizde böyle bir deneyim yaşanmadı ve yaşanması da gerekmiyor. Ukrayna demokrasisi, tamamıyla kendisine özgü bir olgu. Ukrayna demokrasisi, kitlelerin meydanlarda ve sokaklarda toplandığı, gösteriler yaptığı bir “meydan demokrasisi”. Bu gösterilerin sonucundaki Turuncu Devrimi, gerçek anlamda bir devrim saymak mümkün değil. Zira gerçek bir devrim, iktidarı ele geçirir ve o iktidarı elinde tutar. Ukrayna’da ise kitleler, hükümetin yasal yollardan devrini sağladıktan sonra bir köşeye çekiliyor ve diğer sefere kadar, edilgen durumda kalıyorlar. Bunun örneğine dünyanın başka yerlerinde rastlamak kolay değil. Putin’in politikası akılcı Bizde pek çok kişi, nasıl bir Ukrayna’nın Rusya’ya uygun olacağını soruyor. Bana göre, bize düşman olmayan her türlü Ukrayna bize uygundur. Burada, herhangi Ukrayna’daki Batı yanlıları ‘Turuncu Devrimi’ adı altında kalabalık gösteriler düzenlemişti. bir Ukraynalı siyaset adamına abartılı sempati gösterecek değilim. Sonuçta Ukraynalı siyasetçilerin her birinin aklında, Ukrayna’nın Rusya’dan bir miktar uzaklaşması gerektiği inancı var. Şu ana kadar Kravçuk’tan Kuçma’ya ve Yuşçenko’ya kadar, bütün önemli devlet adamları bu anlayışı sürdürdü. Başka bir deyişle, bu işler Kuçma’nın zamanında nasıl idiyse, Yuşçenko döneminde de böyle. Tabii ki, Rusya’dan uzaklaşma ve kendi yolunda ilerleme politikasını bazıları yumuşak yöntemlerle, bazıları ise daha sert yöntemlerle uyguluyor. Fakat, kesin olan, Rusya’da bazı kişilerin beklentilerinin aksine, Ukrayna ile Rusya arasındaki ilişkilerin, hiçbir zaman Sovyetler Birliği zamanındakine benzemeyeceğidir. Bu nedenle, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ukrayna’ya yönelik politikası, gayet akılcı ve Ukrayna’nın kendi yoluna, bizimse kendi yolumuza gideceğimizi kabul eden bir politika. Ama tabii ki, Ukrayna, Rusya düşmanlığı ekseninde bir politika yürütecekse, buna bizim diplomasimizin gerekli önlemleri alması gerekecek. Parlamento seçimleri sonrasında, Ukrayna Başbakanı Yanukoviç’in Bölgeler Partisi’nin yüzde yüz zaferle çıkacağını söylemek zor. Yuşçenko’yu nasıl bir sonuç bekliyor, belli değil. Yulya Timoşenko ise seçim kampanyasını alttan alta, Yuşçenko ile mücadele ekseni üzerine oturttu. Tanrı, Rusya’ya öyle bir siyasetçi vermesin! Sonuç olarak, kendine özgü dinamikleri olan Ukrayna demokrasisini gözlemlemek bize çok şey kazandırabilir. Fakat tabii ki, başkalarının yaptığı her şeyi bizim de aynen takip etmemiz gerekmiyor. Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (Rus Resmi haber Ajansı RIA Novosti, 5 Eylül 2007) İSKENDERUN 2. İCRA DAİRESİNDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/ 1298 Satılmasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: 1 İskenderun İlçesi, Micana Köyü, 2680 parsel üzerinde bulunan tamamı borçluya ait dubleks daire olup, zemin katta bir geniş salon, mutfak banyo ve WC’den ibarettir. Binanın etrafı balkon ile çevrilidir. Üst katta 4 oda bulunmakta olup, hepsi banyoludur. Daire Karaağaç belediyesi sınırlarında olup; her türlü belediye hizmetlerinden faydalanabilir ve denize uzaklığı 100 mt’dir . Daire yaklaşık olarak 400 m2 büyüklüğündedir. Dairenin konumu, mevkii göz önüne alınarak 200.000,00 YTL üzerinden satışa çıkarılmıştır. Satış şartları: 1 Satış 05.11.2007 günü saat 14.30’dan 14.40’a kadar, İskenderun 2. İcra Müdürlüğünde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak kaydı ile 15.11.2007 günü aynı yer ve aynı saatlerde 2. arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nisbetinde nakit ve bu miktar kadar milli bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga resmi, KDV , tapu harç ve masrafları alıcıya ait olacaktır. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak ve varsa bu fark öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebileceği şekilde dairede açık olup, masrafı verildiğinde isteyen alıcıya gönderilecektir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve içeriğini kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2007/1298 sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ve işbu satış ilanının borçluya ve tapuda kayıtlı bulunan hissedarlara ilanen tebliğ edilmiş sayılacağı hususu tebliğ olunur. 03.9.2007 Basın: 48304 CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear