28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Eşsiz bir sinema buluşması... ğer Türkiye ‘çelişkiler’ ülkesiyse Hindistan ‘çelişki üstü çelişkiler’ ülkesi. Türkiye hızla ‘yükselen’ ekonomiyse Hindistan nükleerle ‘uçan’ ekonomi. Türkiye’nin imanlı ‘Anadolu Kaplanları’ varsa Hindistan örneğin özellikle bilişimde uç teknolojilere sahip, has ‘Bengal Kaplanları’ ile dolu. Türk sermayesi henüz dışarıya açılıyorsa Hint sermayesi dünya devlerini satın alıyor. Türkiye’de ‘yoksulluk’ söz konusuysa Hindistan’da ‘sefalet’ egemen. Türkiye’de ‘Kürt sorunu yok, terör vardır’ deniyorsa, Hindistan başta ‘Keşmir sorunu’ olmak üzere en azından ‘20 terör sorunuyla’ iç içe yaşıyor demektir. Türkiye’de “basın özgürse”, Hindistan’ın 28 eyaletinden 5’inde de ‘Hindistan Komünist Partisi’ iktidar paylaşmaktadır. Türkiye’ye ‘Ilımlı İslam’ modelliği biçiliyorsa, dünyanın ikinci kalabalık ülkesi, 1,2 milyar nüfuslu Hindistan’da E Mumbai’de (Bombay) konuşlanan bu özgün 138 milyon ‘Ilımlıılımsız Müslüman’ın ve girift yapılanma OsCF’yi kendine popüler yaşadığını unutmamak gerekiyor... vitrin seçmiş. Popüler sözcüğü sizleri 19 Temmuz’da dünyanın en önemli Asyayanıltmasın. Dünyanın abartmasız en Arap Dünyası Sinema Festivali, OSIAN’s üretken sinema endüstrisine sahip Hint CineFan’ın (OsSF) davetlisi sıfatıyla sinema sektörü sanılmasın ki, sadece Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’ye doğru Hollywood göndermeli, Bollywood uçarken, bu çok değişik topluma ilişkin irili ufaklı bilgi, önyargı, Y E N İ D E L H İ (Bombay’e atfen) ticari filmlerden ibarettir. Sinefil, ‘CineFan’, adına merak ve heyecanla karışık duygu ne sıfat takarsak takalım sinema kafamızda uçuşup duruyordu... fanatiği vakıf başkanı Tuli’nin de Uzun yıllar Fransa’da yaşamış, vurguladığı gibi OsCF’nin 1988’de Asya’nın en önemli amaçlarından biri, “Öncü veya sinema dergisi CineMaya’yı seçkinci nitelikli bir sinema kurmuş sinema eleştirmeni UĞUR HÜKÜM sanatıyla, hadi ticari Aruna Vasudev’in sinema aşkı, demiyelim popüler bir sinema Hindistan’ın en büyük anlayışını, ürünlerini kaynaştırabilmek...” müzayedecilik şirketi The Auction House’un Ülkede 2006’da kayıtlı 1036 uzun metrajlı sahibi, ülkesinin kültür hamisi Neville film çekilmiş. Kendini bu yıl emekli etmeye Tuli’nin sanat tutkusuyla birleşince, ortaya hazırlayan dost, harika kadın Aruna’nın eşsiz bir sinema buluşması OsSF çıkmış. dediğine göre, “Ortak resmi dilleri Tuli’nin çeşitli kuruluşlarını tek çatı altında İngilizcenin varlığına rağmen en azından toplamış: OSIAN’s. Yeni Delhi ve 16 ayrı dilde film çeken Hint sinemasının zenginliği ancak en gerçekçi anlamında bir ‘çoğulculuk’la anlaşılabilir.” OsCF kendi alanında dünyanın en büyüklerinden. “Kim, ne der ?” gibi komplekslere kapılmadan bu yıl başlığını “OsCF Asya Arap Sineması Festivali” şeklinde değiştirmişler. 2029 Temmuz arasında 9.uncusu düzenlenen festivalde 4’ü ödüllü 12 bölüm dışında “Japon Sineması’na Saygı” ve “Hindistan’ın Bağımsızlığı”nın 60. yılı temaları dahilinde 36 ülkeden 140’ın üstünde film gösterilirken festivalin enfes kataloğunun ilk 4 sayfasını Reha Erdem’in “5 Vakit” filminin fotoğraflarının süslemesi içimizi ısıtan bir küçük ayrıntıydı. Film “Frescoes” bölümünde 2 kez gösterildi ve ciddi bir ilgi, sevgi gördü. “Asya Sinemaları Tarihi” üzerine düzenlenen seminerlerde Türk sineması tarihi üzerine konuşan Gönül DönmezColin, Antalya Altın Portakal / Avrasya Festivali’nin özgün deneyimini katılımcılarla paylaşan TÜRSAK Başkanı Engin Yiğitgil’in OsCF’deki varlıkları son derece sevindirici olaylardı. Bu sayfalara sığmayacak minik anılar arasına katılabilecek Mevlevilik üzerine kısa metrajlı film yapan taze sinemacılardan Hindistan’da Türk sinemasını ve sanatını hiç tanıyamadıklarından yakınan plastik sanatçılara; Türk siyasi tarihi hayranı genç öğrencilerden İstanbul’a, Orhan Pamuk’a vurgun aydınlara, bir hafta süresinde o kadar çok beklenmedik karşılaşma yaşadım ki, bir kez daha “Neredesin Türkiye?” diye sormadan edemedim. Sanırım 4 kez Türkiye’yi ziyaret etmiş OsCF kurucu başkanı Aruna Vasudev’in bir sohbetimizde sarfettiği sözler kulaklarımızda çınlıyor: “Günün birinde yeryüzünde Yeni Delhi dışında bir kentte yaşarsam, burası İstanbul olacaktır...” ugur.hukum@gmail.com ‘Giderken köpeğini de birlikte götürdü’ Beslenmede yeni yaklaşım G ünümüzde gıda, Bu konularda araştırma beslenme ve sağlık ve inovasyon çalışmaları ilişkisinin artık sürdürülüyor. Ancak tüketiciler tarafından da beslenme ve insan sağlığı önemi yadsınmıyor. Görsel etkileşimi henüz yeteri ve yazılı basında hemen kadar aydınlatılmamıştır. her gün yeni bir haber Tıp dünyası sonunda gıdaoluyor gıda ve beslenme sağlık ilişkisini kavramış üzerine. Avrupa 10. ve konumunu yeniden Beslenme Kongresi’ne belirlemeye başlamıştır. katılacağız. Asıl uzmanlık Nitekim beslenme alanım gıda teknolojisi kongresinde çoğunlukla olmasına karşın, öteden tıp kökenli araştırmacıların beri beslenme konularına bildirilerini izledik. ilgi duyarım. Sıcak bir Genel beslenme pazar gününü İstanbul’da önerilerinin ötesinde, bırakarak Paris’e iniyoruz. artık kişiye özgü beslenme Paris’e en son dört yıl önem taşıyor. Bu bağlamda önce gelmiştim. Görüntü genetik şifrenin insan aynı, yalnızca ağaçlar biraz beslenmesinde ve daha büyümüşler. Şehirde sağlığında etkili olduğu değişen ne bir yapı var ortaya çıkıyor. Beslenme ne de yeni bir bina var. ve sağlığın korunmasında Sanki Paris hiç genetik ve beslenme /çevre yaşlanmıyor. Paris’te koşulları belirleyici kültürü ve tarihi bir arada oluyor ve bunlar birçok yaşıyorsunuz. Paris’te çalışmanın konusunu en çok geniş caddelerde oluşturuyor. Örneğin ağaçlar altında yürümeyi insanda bulunan 30 bin seviyorum. Bir şekilde genden 600 adedinin dinlendiğini hissediyor şişmanlığı kontrol ettiği insan. Caddeler, kafe ve söyleniyor. Bu yüzden restoranlar dolu. Akşamları şişmanlık olayını sanki herkes lokantalarda aydınlatmak kolay masa kapma yarışında. olmuyor. İnsanların hangi Bizim de hedefimizde gıdaları tüketerek nasıl eski bir Paris sokağındaki sağlıklı kalacakları genetik 327 yıllık La Petit Chaise araştırmalarla belli olacak. (küçük sandalye) restoranı İşin psikolojik yanı da var. Masalar hemen tüm başka sorunları getiriyor. restoranlarda Gıdaya, küçük ama bu beslenmeye ve PARİS restoranda adını de sağlığa yeni aldığı sandalyeler yaklaşımlar gerçekten çok getirmek küçük. Pek gerekiyor. rahat olmuyor PROF. DR. Gıdanın ama tarihi MEHMET PALA üretiminden bir mekânda tüketimine, gıda olmanın verdiği seçiminden huzurla soğan çorbasıyla duyusal özelliklerine kadar, başlayan yemeğimize ve gıda sanayi daha çok sohbetimize dalıyoruz. konuya bu açıdan bakmak Otelimize dönüşte Eyfel durumunda kalacak. Kulesi’nin yanından İnsan sağlığı, genetik yapı geçiyoruz. Gece yarısı ve yaşam stili ile doğrudan olmasına rağmen her taraf ilişkilidir. Genetik mirasın insan dolu. Paris herhalde değişimi söz konusu değil. geceyi de yaşayan Ancak yaşam stili ve Avrupa’daki birkaç etkenleri olarak tanımlanan şehirden birisi olsa gerek. beslenme, hareketlilik, Fransa’nın Türkiye’ye kullanılan ilaçlar, duygusal karşı tutumu aklınızdan denge ve nihayet yaşanılan çıkmıyor Paris ortam insan sağlığını sokaklarında. Nasıl oluyor doğrudan etkiliyor. da bir ülke birden bize Yaşlanmaya ve yaşam yüzünü ters dönüyor? stiline bağlı hastalıklardan Burada Türkiye’nin duruşu korunmak, en azından da buna neden mi ya da geciktirmek adına işlerini kolaylaştırıyor mu epigenetik beslenme diye sormadan önerilmektedir. Ancak edemiyorum. genetik, epigenetik ve Paris’te insanların işini çevresel etkileşim konuyu yapmada yavaş çok kompleks hale davrandıkları dikkatimi getiriyor. Gıda beslenme çekti. Almanların da halk sağlığını yakından eski işe bağlılıklarının ilgilendiren konulardır. kalmadığını biliyorum. Peki, Türkiye’de bu Avrupalı artık çalışmayı konularda neler yapılıyor, değil, yaşamayı seviyor. halka dönük ne gibi Paris Kongre Merkezi’nde koruyucu önlemler yapılan kongrede altı ayrı alınıyor dediğimizde, salonda aktüel beslenme pek doyurucu cevap konuları tartışıldı. veremiyoruz. Gıdaların üretimi, üretim Yalnız konular biliniyor. hijyeni, ambalajlanması ve Ancak bunları aktive satışına kadar olan süreçler edecek bir siyasi gücün bilimsel açıdan büyük kararlılığına kalıyor işler… ölçüde aydınlatılmıştır. mpala@superonline.com Y aklaşık her 6 İsveçliden biri, evinde kedi ve köpek besliyor. İnsanlar, sosyal yaşam gereksinmelerini fazla bir eksiklik duymadan ev hayvanlarıyla gidermeye çalışıyor. Birlikte yiyor, içiyor, dolaşıyor; birlikte yaşıyorlar... “Yalnızlık sizin için zor olmuyor mu?” diye sorduğunuzda, “Neden zor olsun ki, yanımda kedim, köpeğim var ya!” yanıtını alırsınız. İnsanlar, yaşlandıkça birbirlerine daha fazla tutunmaya çalışacaklarına, evlerini ayırmayı, sevdikleri hayvanlarla birlikte yaşamayı yeğliyorlar. İnsan olarak birbirlerinde bulamadıkları içtenliği, sevgi ve yakınlığı can dostları kedi ve köpeklerinde buluyorlar belki de… Bir defasında, parkta kedisiyle göz göze, ona bir şeyler anlatmaya çalışan yaşlı bir kadını izlemiştim. Kedicik, uslu bir çocuk gibi gözlerini kadının gözlerinden ayırmadan söylenenleri anlamaya çalışıyordu. Hayvanlar, insanlarla iletişim kurmayı öyle güzel başarıyorlar ki, bir köpek, sahibinin her davranışından ayrı bir anlam çıkararak farklı tepkiler verebiliyor. Sözcükleri, ses tonunu dikkatle izleyerek bazen küsüp başını yere koyuyor, bazen kulaklarını dikip kuyruğunu sallıyor ya da önayaklarıyla sahibinin omuzlarına MALMÖ sıçrayarak onun yüzünü, gözünü, ALİ HAYDAR yanaklarını NERGİS yalıyor. Bana işlerimde yardım eden Polonyalı kadının İsveçli eşi, birkaç yıl önce, köpeğinin diş tedavisi için 5 bin İsveç Kronu (yaklaşık 1000 YTL) harcamıştı. Sonunda kansere de yakalanan zavallı köpek, Malmö’deki hayvan hastanesinde tedavi görürken öldü. Adamcağız günlerce kendine gelemedi, acısını dindirmek için uzunca bir İspanya gezisine çıktı. İlk geldiğim yıllarda, oturduğum evin üst katında iki köpeğiyle birlikte yaşayan İsveçli bir aile vardı. Sabah ve akşam gezintilerinde onları köpekleriyle birlikte dolaşırken görürdüm. Yatak odamın üstündeki odayı köpek odası olarak düzenlemişlerdi. Bazı geceler gürültü ve havlama seslerinden uyuyamıyordum. Bir süre sonra gürültüler azaldı, gezintilerde köpeklerden birini de göremez oldum. Bir gün, adam sokakta köpeğiyle tek başına dolaşırken yaklaştım, merakla sordum: “Diğer köpeği uzun zamandır göremiyorum, bir şey mi oldu yoksa?” Adam güldü: “Yok” dedi, “o köpek eşime aitti. Biz, eşimle ayrı yaşamaya karar verdik, giderken köpeğini de birlikte götürdü…” alinergis@yahoo.se Küba’da, kökeni 1760’larda ülkede yaşayan Afrikalıların danslı ve müzikli kutlamalarına dayanan ve 1902’den beri düzenlenen başkent Havana’nın en eski karnavalı başladı. Küba Komünist Gençlik Birliği’nin kuruluşunun 45’inci yıldönümü ile Latin Amerika halklarının bütünleşmesine adanan karnaval 12 Ağustos’a dek sürecek. Dünyanın her yerinden gelen turistler, Havana’daki yerel gösteri gruplarının hazırladığı dans ve müzik gösterileriyle keyifli saatler geçiriyor. Geleneksel olarak çocukların gösterileriyle açılan karnavalda aynı zamanda Küba Çocuk Bayramı da kutlanıyor. (Fotoğraf: REUTERS) Havana’da karnaval coşkusu ‘Gözün aydın Yusuf Joost Lagendijk’ T çektiği bir sırada yayımlandı işte, ürkiye’deki seçim sonuçlarına Medisch Contact (MC) adlı tıp ilişkin Hollanda basınında gazetesinin arıştırması. Araştırma, uzun yer alan haberlerin neredeyse süredir Hollanda toplumunda rahatsızlık tümü “tek elden” çıkmış gibiydi. yaratan ama bir türlü çözümlenemeyen Hepsinde ortak görüş, “laik elitin “Müslüman kadın hastaların, yolsuzluklarından bıkan halkın erkek doktor ayrımcılığına” ilişkindi. AKP’ye yönelmesi” ya da “eski ve Hollanda’da, özellikle Müslüman tutucu CHP’nin artık miadını kadınların, “dinsel ve kültürel” doldurduğu” yönündeydi. Yani yeni nedenlerden dolayı daha fazla “kadın bir şey yoktu. O yüzden, özellikle doktor tarafından muayene edilmek gazetelerin internet sitelerindeki istediği” vurgulanıyordu haberde. okuyucu yorumlarını merak ettim. Zaman zaman, “Müslüman kadın Sıradan halkın Türkiye seçimlerini hastaların” yakınları nasıl yorumladığına ilişkin ipuçlarıyla doluydu yorumlar. AMSTERDAM tarafından erkek doktorların tartaklanması, fiziki ve sözlü Büyük çoğunluk, Türkiye’de tacize uğraması gibi olayları “laikliğin artık tamamen ilk kez bu kadar geniş aşındırılacağı” görüşündeydi. kapsamlı ele alan araştırma, Birçoğu, “sinsi tehlike” yeni tartışmaları da karşısında Batı’nın ve beraberinde getirdi. Hollanda özellikle Hollanda’nın YUSUF ÖZKAN Halk Sağlığı Tavsiye “vurdumduymaz” Kurulu’nun eski başkanı davrandığını savunup, “510 Floris Sanders, konunun, Hollanda için yıla kadar şeriat Hollanda’nın başını önemli bir sorun halini almaya ağrıtacak” diyordu. Kimisi de zaman başladığını belirterek “Çarşafa zaman Türkiye’de laiklik karşıtlarını bürünmüş Müslüman kadınlar cesaretlendirecek açıklamalar yapan yanlarında gardiyanlarıyla geliyorlar Avrupa Parlamentosu’nun Yeşiller hastaneye. Çoğunlukla eş, baba ya da Partili üyesi Joost Lagendijk’ı hedef kardeşten oluşan bu gardiyanlar, almıştı. “Gözün aydın Yusuf Joost yüksek sesle hastalarının kadın Lagendijk, Derviş Halsema (Hollanda görevlilerce karşılanıp, kadın Yeşil Sol Partisi’nin bayan lideri) ile doktorlarca muayene edilmesini semah dönersin artık.” emrediyorlar” dedi. Hollandalı gazete okurlarının büyük Bunun “kabul edilemez” bir durum bölümünün “şeriat tehlikesine” dikkat olduğunu belirten Sanders, “Sağlık çalışanlarından ve özellikle doktorlardan beklenen şey, din, dil, ırk ve toplumsal statü ayrımı yapmadan tüm hastalarına eşit muamele yapmasıdır. Ama biz de aynı şeyleri hastalarımızdan bekliyoruz” diye konuştu. Sanders’in bu görüşleri, önemli ölçüde destek gördü. MC gazetesinin yayın yönetmeni Ben Crul, bu tür davranışların “ayrımcılığı” körükleyeceğini vurgulayarak Sanders’in açıklamalarına katıldığını dile getirdi. Crul, “Erkek doktorlara yönelik ayrımcılık sona ermezse daha büyük sorunlar yaşanabilir. Hastalardan kimisi zenci, kimi gay, kimi de Çinli diye doktoru reddedebilir” örneğini verdi. Crul, internet siteleri aracılığıyla konuyu tartışmaya açtıklarını da belirtti ve ankete katılanların yüzde 80’inin “erkek doktor ayrımcılığına” karşı olduğunun saptandığını anlattı. Tartışmalara bakılırsa, demokrasiye “taramvay” muamelesi yapanların, toplumu nasıl karanlığa sürüklediğine ilişkin eleştiriler ve önemsiz gibi görünen ayrıntıların yarattığı “sorunlar” konusunda Türkiye’ye olmadık suçlamalar yönelten Batı, yavaş yavaş “tehlikenin farkına varmaya” başlıyor gibi... ozkanyus@hotmail.com CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear