26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 AĞUSTOS 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Erdoğan’ın sözlerine tepki gösteren hukukçular ‘Hiç kimse vatandaşlık bağını koparamaz’ dedi CHP LİDERİ DENİZ BAYKAL 9 ‘Bu bir hazımsızlık örneği’ EMİNE KAPLAN ANKARA Hukukçular, “Gül’ü benimsemeyen yurttaşlıktan çıksın” diyen Başbakan Erdoğan’ın anayasaya aykırı hareket ettiğini vurguladı. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, “Bu sadece Başbakan’a yakışmayacak hazımsızlık örneğidir” dedi. Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu, suç işleyen bir kişinin bile vatandaşlıktan çıkarılamayacağını söyledi. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, “Bu sadece bir başbakana yakışmayacak hazımsızlık örneğidir, başka bir şey değildir. Başbakanlar, vatandaşlık bağını koparmaya yetkili bir makam değildir. Onun için demokrasiye, hoşgörüye ne kadar uzak olduğunun tipik örneğidir” diye konuştu. Kanadoğlu, şu görüşleri dile getirdi: “Kaldı ki Bekir Coşkun haklıdır. Hakkındaki dava, yasama dokunulmazlığı nedeniyle durdurulan ve bu davadan ‘beraat ettim’ diyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunan, kişisel masraflarını bir devlet bankasına ödeterek bu harcamaları mahkeme ilamıyla ve icra yoluyla tahsil edilen, Cumhuriyetin de ? Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Başbakan Erdoğan’ın vatandaşlık kavramını içine sindiremediğini, vatandaşlık bağına anayasanın getirdiği güvenceleri görmezden geldiğini vurgulayarak “Başbakan, kendisini kanunun, mahkeme kararlarının ve anayasanın üstünde görüyor” dedi. ğerleri ve özellikle laiklik ilkesi hakkında olumsuz beyanlarda bulunan, Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye’nin tüm kırmızı çizgilerinin silinmesine neden olan bir kişi, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini asla temsil edemez.” gönderilebilirdi. Günümüzde bırakın yurttaşın ülkesini terk etmesini, yurttaş olmayanlar bile keyfi olarak sınır dışı edilemiyor. 1978 yılında İsveç Radyo ve Televizyon ekibi, izinsiz çekim yaptığı için İçişleri Bakanlığı tarafından sınır dışı edildi. Ancak Danıştay, bu işlemi anayasaya aykırı bularak iptal etti. Yurttaş, idamlık suç işlese bile ülkeden atamazsınız. İnsanı vatanına bağlayan vatandaşlık bağıdır, bunu kimse değiştiremez” dedi. Kaboğlu, Erdoğan’ın vatandaşlık kavramını içine sindiremediğini, vatandaşlık bağına anayasının getirdiği güvenceleri görmezden geldiğini vurgulayarak “Başbakan, kendisini kanunun, mahkeme kararlarının ve anayasanın üstünde görüyor” dedi. Milletvekilleri ya da adayların yurttaşlık bil gisi dersinden geçirilmesi gerektiğini kaydeden Kaboğlu, “Bu zihniyet, ancak kural tanımayan ‘devlet benim’ anlayışını yansıtan, faşist devletlerde faşist zihniyette geçerli olabilecek bir yaklaşımdır. Şili’de diktatör Pinochet bile muhalifleri başka ülkeye gönderemediği için uçaklarla Atlas Okyanusu’na dökmüştür. Bunlar telaffuzu bile rencide eden şeylerdir” diye konuştu. Erdoğan’ın sözlerinin önümüzdeki dönemde yüzde 46 oyla parlamentoda sağlanan çoğunluğun ne tür bir yönetim anlayışı sergileyeceğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Kaboğlu, “Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün yurttaşları emin olabilir ki belki diktatörlük bile tesis edilebilir, herkes uyanık olmalı” dedi. ‘Şımarma, haddini aşma hali’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan’ın Bekir Coşkun’u hedef alan sözlerini “şımarma, haddini aşma hali” olarak değerlendirdi. Baykal dün NTV’nin sorularını yanıtladı. Baykal, “Başbakan’ın sözleri çok açıklayıcı oldu. Bunun altında yüzde 47’lik çoğunluk mu, Meclis’teki 341 milletvekili mi yatıyor, bir cumhurbaşkanını Türkiye’ye dayatmanın getirdiği ego patlaması mı yatıyor? Bir hukuk duygusunun, insanlık anlayışının, bir demokratik düşüncenin, hoşgörünün yatmadığı kesinlikle açık. Türkiye’nin yarıdan fazlası, AKP’nin kendi başına cumhurbaşkanı seçmesi fikrine şiddetle karşıdır. Ortada suç yok, bir siyasi tavır var. Bu anlayış Türkiye’yi yönetiyor. Bu bir şımarma halidir, haddini aşma halidir” dedi. Bekir Coşkun ve eşi Andrea’nın çok özel insanlar olduğunu Deniz Baykal. vurgulayan Baykal, “Bunların yaşam biçimlerine yönelik tehdit karşısında takındıkları tavrı ve onları bu ülkenin vatandaşı olarak kabul edemeyecek bir hazımsızlık noktasında bir Başbakan’ın yaklaşımı ibret verici” açıklamasını yaptı. ‘V Kaboğlu, Erdoğan’ın sözlerini hukuken deATANDAŞLIK BAĞINI İÇİNE SİNDİREMİYOR’ ğerlendirmekte gerçekten zorlandığını belirtti. Kaboğlu, Osmanlı döneminde “teba”, Cumhuriyet döneminde ise “vatandaş” olgusunun yaşam bulduğunu, yurttaşların birine değil ülkesine bağlı olduğunu söyledi. Kaboğlu, “Teba döneminde bile padişaha karşı çıkanlar sınır dışı edilemezdi, ancak geçici olarak sürgüne A Yurttaşların yerleşme hürriyetini düzenleyen NAYASANIN 23. MADDESİ anayasanın 23. maddesinin son fıkrası şöyle: “Vatandaşın yurtdışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir. Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.’’ BAŞBAKAN’A TEPKİ YAĞIYOR YAZILARIYLA DESTEK OLDU Erdoğan’a ‘Özür dile’ çağrısı İstanbul Haber Servisi Başbakan Erdoğan, “Senin değilse çık vatandaşlıktan, kimi seçersen seç” sözlerine tepkiler artarak sürüyor. Çeşitli kurum ve kuruluşlar ile yurttaşlar, “Erdoğan’ın, bu anlayışı ile demokrasi kültüründen payını almamış olduğunu gösterdiğini” belirttiler. Açıklamalarda, Erdoğan’ın Türk halkından “özür dilemesi” gerektiği ifade edildi: BAROSU BAŞKANI KAZIM KOLİSTANBUL CUOĞLU: “Bir başbakan böyle bir tavır sergiliyorsa vatandaşları kul veya teba olarak görüyor demektir. Başbakan Erdoğan’ın bu çıkışı anayasa, yasalar ve insan hakları açısından çok talihsiz bir açıklamadır. Yurttaşların cepheleşmesine yol açacak bir açıklamadır. Başbakan Erdoğan bu açıklamasından dolayı Türk halkından özür dilemelidir.” NİVERSİTE ÖĞRETİM ÜYELERİ DERNEÜ Ğİ BAŞKANI TAHSİN YEŞİLDERE: “Başbakan’ın bu yaklaşımı yüzde 46’lık bir gücün verdiği teokratik İslami bir faşizan devletin örneğidir. ‘Biz İslami devleti yavaş yavaş oturtuyoruz. Nasıl İran’dan herkes kaçtı, beğenmeyen gider’ anlayışı var. Türkiye’nin Başbakanı, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olacak kişiyi savunma hakkını vermez. O zaman o AKP’nin Cumhurbaşkanı olur. Erdoğan Türkiye’nin başbakanı ise Türkiye’den özür diler.” İRLEŞİK METAL İŞ SENDİKASI GENEL B YÖNETİM KURULU: “Erdoğan, konuşmasıyla demokrasi anlayışındaki eksikliği bir kez daha ortaya koymuştur. Başbakan’ın, Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece bizi reddetme hakkı yoktur.” DD GENEL BAŞKANI ŞENER ERUYGUR: A “Başbakan Erdoğan’ın Bekir Coşkun’a söylediği bu sözler, onun eleştiriye tahammülünün olmadığının bir göstergesidir.” KADIN KURULUŞLARI BİRLİĞİ İSTANBUL BAŞKANI NAZAN MOROĞLU: “Bekir Coşkun’a söylenen bu sözler, oy vermeyenlere de bir gözdağıdır. Ama Türkiye’nin anayasası Başbakan’ın hiçbir yurtaşa ‘Vatandaşlıktan çık’ diyebilmesine hak vermiyor.” DD İSTANBUL EŞGÜDÜM BAŞKANI FİKA Rİ MURAT DEMİR: “Gül’e cumhurbaşkanlığı yolunu açanlara tarih önünde sorumluluklarını hatırlatıyoruz.” Gazetemizi arayan çok sayıda yurttaş ise AKP’nin seçtiği cumhurbaşkanını kabullenmek zorunda olmadıklarını belirtti. Meslektaşları Coşkun’a sahip çıktı İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “çek git” dediği Bekir Coşkun’a gazetelerden birçok meslektaşı yazılarıyla destek oldu. Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil “Bavulları hazırlayın” başlıklı yazısında, “Bakın, çıkıyor ağzındaki baklalar tek tek... ‘Herkesi kucaklayacağım’ diyen Başbakan, bi anda karakucağa daldı, ‘Benim seçtiğimi cumhurbaşkanı olarak tanımayan, vatandaşlıktan çıksın’ deyiverdi... Neden? Ananı da al git, kesmedi. Def ol git’e geldi sıra. Ondan” dedi. Hürriyet yazarlarından Mehmet Y. Yılmaz da yazısını şu sözlerle bitirdi: “Gün gelecek geçmiştekilerin öğrendiği gibi, bugünkü iktidar sahipleri de demokrasinin nasıl bir şey olduğunu öğrenecekler. O gün geldiğinde onlar gibi ‘Araplara benzemeye çok heves ediyordunuz, hadi gidin Arabistan’a’ demeyeceğiz elbette.” K SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ise ARAYALÇIN: FAŞİZM DAHA İLERİ BOYUTLARA GİTTİ Sezer’e sürekli saldırdı Vakit gazetesi 9 Mayıs 2007’de ‘Sezer bizim Cumhurbaşkanımız değil’ başlığını atmıştı İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinden yana olan tavrı özellikle, laik yönü nedeniyle sık sık saldıran Anadolu’da Vakit gazetesi, son bir yıldır saldırılarını artırarak, Sezer’i hedef gösterdi. Sık sık, Cumhurbaşkanı Sezer’i manşetine ve sürmanşetine taşıyan Vakit, Sezer’in Cumhuriyet gazetesine, 83. kuruluş yıldönümünde gönderdiği kutlama mesajı nedeniyle, tarafsızlığını bozduğunu savunarak “Sezer, bizim Cumhurbaşkanımız değil” üst başlığı altında “Bu mu tarafsız” başlığını kullandı. Sezer’e yönelik saldırıları özetle şöyle: 1 Ekim 2006: Meclis’te yapacağı son konuşma öncesinde “Cumhur’un sesi ol” başlığı ile Sezer’e mesaj gönderdi. 2 Ekim 2006: Konuşma sonrası attığı manşet “O konuştu CHP alkışladı”. 26 Ekim 2006: “Sezer Köşk’e güveni bitirdi.” 30 Ekim 2006: Sezer’in 29 Ekim Resepsiyonu’na Vakit, Zaman ve Yenişafak temsilcilerini çağırmaması ile ilgili olarak “Son bölücülük” manşetini attı. 15 Aralık 2007: Sezer’i seçen vekillerin, pişmanlığı için, “Seçenler bin pişman” manşetini kullandı. 25 Ocak 2007: Başörtüsü yasağı ile ilgili olarak, “Yasak Sezer’le tırmandı” manşetini kullandı. 6 Şubat 2007: “Asıl dogmacı Sezer” manşeti ile Sezer’in laikliği savunmasının dogma olduğunu yazdı. 3 Nisan 2007: “Sezer şakası”. Milliyet’in “Halkın yüzde 65’i Sezer’i seviyor” şeklindeki haberine “herkesin güldüğü”nü yazarak, haberi 1 Nisan şakası olarak niteledi. 10 Nisan 2007: “Vah ülkem vah” sürmanşeti ile MGK’ye başkanlık edecek Sezer’in buraya uygun olmadığını savundu. 9 Mayıs 2007: “Sezer, bizim Cumhurbaşkanımız değil” üst başlığı ile “Bu mu tarafsız” sürmanşetini kullandı. 17 Mayıs 2007: Görev süresi ile ilgili “Evine dön” manşetini attı. 23 Mayıs 2007: “Sezer’in kâbusu millet” manşeti ile Cumhurbaşkanlığı ile ilgili anayasa değişikliği ile ilgili olarak yazılan yazıda, Sezer “Uzatmalı Cumhurbaşkanı” ve “Fuzuli Şagil” olarak nitelendirildi ve Sezer’in, cumhurbaşkanını halkın seçmemesi için elinden geleni yaptığı savunuldu. 27 Mayıs 2007: “Artık git” manşeti ile Sezer’in tarafsızlığını yitirdiği iddia edilen haberde, “Sen Cumhur’a güvenmiyorsan, Cumhur da sana güvenmiyor”denildi. 29 Mayıs 2007: Meclis’te CHP ve AKP’li milletvekillerinin yumruklu kavgasını Sezer’e mal ederek “Gerginliğin simgesi” manşetini kullandı. 14 Haziran 2007: “Yaptıkları çok ayıp” manşetinde, Sezer ve eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu hedef gösterildi. 16 Haziran 2007: Sürmanşetinden Sezer’i uzatmalı cumhurbaşkanı olarak nitelendirdi. 19 Haziran 2007: “Cılkı çıktı” manşeti altında Sezer’in CHP’nin Çankaya şubesi olarak çalıştığını, Köşk’ün saygınlığının kalmadığı savundu. 2 Temmuz 2007: “Gül PKK’lileri affeden Sezer’den daha mı kötü” sürmanşeti 16 Ağustos 2007: “Sezer Köşk’ün itibarını sıfırladı” başlığını kullandı. yaptığı yazılı açıklamada siyasi muhalifleri vatandaşlıktan çıkarmanın, “tipik bir 12 Eylül uygulaması’’ olduğunu belirterek “Tayyip Erdoğan, 12 Eylül başbakanı gibi’’ dedi. Karayalçın, İzmir’in Dikili Belediyesi tarafından düzenlenen “Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri’ kapsamında verdiği konferansta da “Bu ülkenin Başbakan’ı, bu ülkenin çok önemli, çok sevilen bir yazarını, bu ülkeyi, ülkesini terk etmeye davet ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın 72 milyon insanımızdan, çiftçiişçi fark etmez herhangi birini yurtdışına çıkmaya davet etmeye hakkı yoktur, olamaz. Eskiden, 27 yıl önce 12 Eylül döneminde bilenler bilir, 1402 sayılı kanun vardı. O zamanlar faşist cuntanın yöneticileri, devlette çalışanları devlet dışına atarlardı. 1402 sayılı yasanın uygulaması o şekilde yapılmıştı. Şimdi faşizm daha da ileri boyutlara gitti’’ dedi. BEKİ AÇIKLAMA YAPTI ‘B Hürriyet yazarları Oktay Ekşi, yaÖYLE BİR BAŞBAKAN CİDDİ BİR TALİHSİZLİK’ zısında “Görüyorsunuz, Mersin’de kendisine soru yönelten vatandaşa ‘Al ananı git’ diyen kişi aynen orada duruyor” dedi. Tufan Türenç, yazısında,” Şimdi gelin de bir gazeteciye ‘vatandaşlıktan çık git’ diyebilen bir Başbakan için ‘benim başbakanım’ deyin bakalım. Türkiye’nin böyle bir başbakana sahip olması ciddi bir talihsizliktir” dedi. Özdemir İnce ise “Bekir Coşkun, Cumhuriyet’in ruhuyla çatışma halinde olan birinin gerçek bir TC vatandaşının cumhurbaşkanı olamayacağını söylüyor. Söylemesin mi” diye sordu. Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, yazısında, “Ancak mahalledeki kabadayı bozuntusuna yakışan bu sözler mi Türk demokrasisini taçlandırıyor” diye sordu. Hasan Cemal de Erdoğan’ın diline hâkim olmasında yarar olduğunu belirtti. Vatan gazetesi yazarı Güngör Mengi de köşesinden, Başbakan’a “Yakışmadı” dedi. Ruşen Çakır da yazısında, Erdoğan’ın demokrasiyi içselleştirememiş olduğunun gözler önüne serildiğini vurguladı. Başbakan’a göre ‘yasal zorunluluk’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hürriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun’a yönelik sözlerini, “Seçilmiş bir cumhurbaşkanını reddetmenin vatandaşlık hukuku bakımından mümkün olmadığı, saygı göstermenin de demokratik ve yasal bir zorunluluk olduğu gerçeğini hatırlatmak” amacıyla söylediğini bildirdi. Başbakanlık Sözcüsü Beki, Başbakan’ın “(Gül benim cumhurbaşkanım değil diyenleri kastederek) Onu diyenin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım. Git nerede kimi istiyorsan seç” yönündeki sözleriyle ilgili olarak yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Başbakan’ın “yasal olarak haklı olduğu’’ savunulurken Çoşkun’un suçlanması dikkat çekti. Erdoğan’ın kişiselleştirmemesine ve herhangi bir şahsı işaret etmeyen çoğul özne kullanmış olmasına karşın Bekir Coşkun’u “bizzat yazarı olduğu Hürriyet gazetesinin, Tayyip Erdoğan eleştirilerin hedefi haline getirdiği’’ savunulan açıklamada, şu görüşlere yer verildi: ‘’Başbakanımız, anayasanın 104. maddesinde de açıkça yer aldığı gibi seçilmiş cumhurbaşkanının devletimizin başı olarak milletimizin birliğini temsil ettiği gerçeğinden hareketle herkesin cumhurbaşkanı olduğunu vurgulamıştır. ‘Benim cumhurbaşkanım değil’ sözünün vatandaşlık hukuku bakımından anlamsızlığını ortaya koymuştur. Sayın Başbakanımızın sözlerinden açıkça anlaşılacağı üzere kastedilen sevmemek, beğenmemek, eleştirmek değildir. Sayın Başbakanımız, seçilmiş bir cumhurbaşkanını reddetmenin vatandaşlık hukuku bakımından mümkün olmadığı, saygı göstermenin de demokratik ve yasal bir zorunluluk olduğu gerçeğini hatırlatmıştır. ‘Ya sev, ya terk et’ anlayışını Sayın Başbakanımız, hiçbir zaman tasvip etmediği gibi bugün de şiddetle reddetmektedir.” Başbakan siftahı Bekir Coşkun’la yaptı! AHMET TAN İçki haram, ama “Yüzde 47’nin sarhoşluğu” helal. Hele bir fırt da sen al! Başbakanımız Tayyip Bey önceki gece bir fırt değil, ağız dolusu aldı. Arena’yı boş bulup esti savurdu: “Gül benim cumhurbaşkanım olamaz!” diyen köşe yazarı Bekir Coşkun’u memleketten kovdu. Ve bu kez çok farklı bir biçimde gelip gündeme oturdu. Artık, memlekette “Tayyip’siz bir bardak su!” içmek kısmet olmayacak. Bekir kardeşimiz gibi suyu sürekli bulandıranlara hiç olmayacak.. Hele de onun gibi suyunu “hem Tayyip’siz hem de Gül’süz isteyenlere” belki hayat hakkı bile tanınmayacak. Başbakanımızın bugüne kadarki en sert postayı koyması bunun işareti. Cumhurbaşkanımızı beğenmiyorsan çek git memleketten! Diye haykırması ve ardından da kapıyı ve Kapıkule’yi göstermesi hayırlara hiç vesile değil! Özetle diyor ki.. Ey muhalifler (ve münafıklar), artık böyle! Yerseniz (ve içerseniz)! Biz Başbakanımızın gazeteci “kovdurduğunu” biliyorduk da, bizzat “kovduğunu” bilmiyorduk. Demek ki, yüz de 47’nin etkisi düşündüğümüzden de öte tecelli edecek. Ve muhalif gazeteci kovma işini bizzat Başbakanımız üstlenecek. Belli ki, siftahı “11. Cumhurbaşkanı” aşkına “Onuncu Köy”ün yazarı Bekir Coşkun’la yapıyor. Rakamlar tutuyor! Bekir, “41. Köy”e de gider. Ama “11. Cumhurbaşkanı”nın Çankaya’dan sonra gideceği yer yok. Bekir kardeşimiz, yüreğinin, zihninin ve kaleminin zenginliğiniesintisini Harran’da, Rüzgârlı Sokak’ta kazandı. Fikri, hissi, vicdani ve mesleki gücünü ise “Tayyipsel kovulma”dan sağladı. Kovula kovula Türkiye’nin en etkili gazetesinin, en etkili sesi oldu. Başbakanımızın kimi kimleri kovdurduğunu elbete bilmiyoruz. Ama bu kez kovacağı kişiyi iyi seçti. Besmeleyi iyi çekti, siftahı iyi yaptı. Allah’ı var. Not: Muhalifim, muhalif yazıyorum. Ama Tayyip Bey’e, yazı boyunca “Başbakanımız” deyip durdum. Üstelik ayıptır söylemesi, her yazarda bulunmayan “dokunulmazlığım” da var. Ama arkasında yüzde 47 olan “Başbakanımız” bu. Belli mi olur ? Tutar beni de kovar movar. Otuz küsur yıllık arkadaşız Bekir Coşkun’la, aynı sokaktanız. Ama o çok yürekli çıktı. Köşesinin adı da bunun kanıtı. Ben ise mesleki merakı biraz fazla abarttım; siyasetin içyüzünü iyice görmek üzere milletvekili oldum. Arada yazı da yazıyorum. Sayın Başbakanımız, değil benim gibi naçiz muhalif milletvekillerini, artık siyasi parti liderlerini bile pek muhatap almıyor. Memleketten kovmak için, bir gazete yazarını seçiyor. Ya gazete yazarlığı muhalefet partilerinden çok daha etkili ya da “yüzde 47” susuz içilen Yeni Rakı’dan. CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear