Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Depreme Dayanıklı İstanbul... İstanbul gibi bir büyük deprem beklentisi içerisinde olan Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya Eyelati böyle bir süreci bundan 6 yıl önce başlatmış ve bugün Kaliforniya’yı olası bir büyük depreme yüzde 90 hazır hale getirebilmiştir. PENCERE Gerçeğin de Gerçeği Bir Gerçek... Vaktiyle gözüm Melih Gökçek’in televizyon programlarındaki görüntüsüne takıldıkça düşünürdüm... Bir tiyatro yazarı böyle bir tipi hangi role yakıştırır?.. Sürekli müstehzi.. Hep rol kesen.. Enerjik.. Her an saldırganlaşmaya hazır ve nazır.. Kendisine güvenen.. Her şeyi bilir görünen.. Her alanda hazırcevap.. Atak.. Ancak Melih Gökçek’i izlerken her nedense içimde Başkent Belediye Başkanı’na karşı derin ve yoğun bir güvensizlik duygusu oluşurdu... Gökçek’e ilişkin bir şeyler yazmış değilim şimdiye dek... Peki, bu yazı neden?.. ? Bugünlerde gerçeğin de gerçeği bir gerçek ortaya çıktı... Nedir o?.. Başkent susuz!.. Yahu 70 küsur milyon nüfuslu bir koskoca devletin başkenti nasıl susuz kalır?.. İnanılacak gibi değil.. Bilmiyorum dünyada buna benzer bir başka olay yaşandı mı?.. Evet, Türkiye’nin başkenti Ankara susuz!.. Kim bu kentin Belediye Başkanı?.. Gökçek!.. ? Gökçek susuzluk nedeniyle yine televizyona çıkıyor... Aaaa o da ne?.. Yine müstehzi.. Yine rol kesiyor.. Saldırgan.. Her şeyi biliyor.. Atak.. Hiç değişmemiş!.. ? Oysa insan ne bekliyor?.. Biraz utanma.. Biraz sıkılma.. Biraz arlanma.. Biraz mahcubiyet değil mi!.. Koskoca başkenti susuz bırakan, insanlara tıssslayan musluklar karşısında cefa çektiren, yaz sıcaklarında aileleri çoluk çocuk susuzluktan perişan eden Başkent Belediye Başkanı kim?.. Kim bilir?.. Belki de o belediye başkanı Melih Gökçek değil, bir başkasıdır... O başkanı bulup televizyon ekranları karşısına çıkarmalı ki adam mahcup olsun... ? Peki, gerçek dram nerede?.. Melih Gökçek’e oy veren Ankaralı seçmende... Seçmen şimdi ne düşünüyor?.. Düşün düşün... Susuzluktan ötürü.. Boktur işin!.. Dilerim ki tüm ülkede AKP’ye oy veren tüm seçmenler de ilerde başkent seçmeni gibi “Ellerim kırılsaydı da oy vermez olaydım” diye düşünmez... Piyasa KAFALARIN çeşitli siyasal dalgalanmalarla zaten karıştığı Türkiye’de ayrıca ekonomi terimlerinin çarpıtılışı yüzünden her şeyi altüst eden karmaşalar yaşanır. Bu nedenle, karmaşaların gerisindeki çarpıtışları bilmek, daha doğrusu bunları besleyen sinsi niyetleri iyi sezmek gerekir. arpıtılan terimlerin başında “piyasa” sözcüğü gelmekte. Çoğu zaman, çoğullaştırılıp “piyasalar” biçiminde dramatikleştirilerek. Piyasa, aslına bakarsanız, halkın dilinde “çarşı pazar” demektir. Dükkâncıların gözünde, köylüler iyi para kazanıp çarşılar canlanmış, alışveriş hızlanmışsa “piyasa” iyidir. Halk da, pazarlarda satılan ürünler bollaşıp ucuzlayınca sevinir. Ama, ekonomiye kendi çıkarları doğrultusunda yön vermek ve politikayı, dolayısıyla ülke yönetimini etkilemek isteyenlerin dilinde piyasanın iyileşme ya da kötüleşme ölçüsü, İMKB’deki, yani İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’daki “endeks”in yükselip alçalmasıdır. Oysa İstanbul Borsası New York, Londra, Paris ya da Tokyo borsaları gibi köklü ve ciddi sermaye hareketlerinin yaşandığı yer sayılmaz. Alıp satanların büyük çoğunluğu, neredeyse dörtte üçü, yabancı spekülatörlerle yerli uzantılarıdır. Faizin yüksek olduğu dönemlerde, ki çoğu zaman öyledir, Türkiye’ye döviz getirip YTL’ye çevirerek faize yatırırlar; iyi para kazandıktan sonra dövizin ucuzluğundan yararlanıp kazançlarını yurtdışına çabucak çıkarmak için “elverişli” hava kollarlar. Şimdi öyle bir hava esiyor. Amerika’daki “taksitle rehinli taşınmaz mülk edindirme” şirketlerinin çeşitli nedenlerle para sıkıntısı çekmeleri ve kredi gereksinimi duymaları sayesinde, yabancılarca burada kazanılmış paralar oralarda daha iyi kazanç getireceği için çok çabuk dövize çevrilerek yurtdışına kayıveriyor. azı durumlarda yabancı hükümetler ya da çevrelerce istenmeyen iç gelişmeleri etkilemek için de aynı mekanizma kullanılır. İstanbul Borsası’na yüzde 7075 egemen olan paranın bir bölümünü dışa çektiniz mi, ortaya çıkan spekülatif telaşı “bunalım” diye sunarak siyasileri ya da başkalarını korkutmak işten değildir. Çoğu zaman bunun gölgesi ya da sözünün edilmesi bile yeter. Örneğin, şu sıra yabancı çevrelere bakarsanız, Gül’ün cumhurbaşkanlığına ordunun tepki göstermesi, “piyasayı bunalıma düşürür” diye “zinhar böyle bir tepki olmasın!” istenir. Ya da, THY’deki bir grev olasılığı da, ne denli haklı olursa olsun, bu kez içteki çevrelerce bir “bunalım” işareti olarak gösterilip ortalık telaşa verilir. Oysa, bütün bunların çarşıları ve pazarları etkileyecek bir yanı yoktur aslında. ir de “yatırım” ve “yatırımcı” kavramlarının çarpıtılmasıyla oynanan oyunlar var ki, onları deşmek ve sergilemek ayrıca ele alınması gereken ilginç bir konudur. Prof. Dr. K. Erçin KASAPOĞLU Hacettepe Üni. Jeoloji Mühendisliği Böl. Öğr. Üye. stanbul olası bir büyük depreme hazır mı, değil mi tartışmaları 17 Ağustos 1999’dan bu yana sürüp gidiyor. Bilim adamlarının ve yetkili ağızların bu soruya yanıtı ne yazık ki “Hayır”. Oysa toplumun hemen her kesiminden bu konu ile ilgili kişi, kurum ve kuruluşların her biri kendi olanakları çerçevesinde bir şeyler yapmaya, İstanbul’u olası bir büyük depreme hazırlamaya çalışıyor. Ancak tüm bu çalışmaları bir araya getirip bütünleştirecek ve somut sonuçların alınmasına olanak sağlayacak bir üst kurum ve organizasyon olmadığı için bu çalışmalar kendi dar çevreleri ile sınırlı kalmış, İstanbul’u olası bir büyük depreme hazır hale getirme hedefine bir türlü ulaşılamamıştır. Bu hedefe ulaşabilmek için yapılması gereken en akılcı ve etkin yaklaşım, “Depreme Dayanıklı İstanbul’’ sloganı ile, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin organizatörlüğünde Ç İ toplumun konu ile ilgili tüm kesimlerinin, merkezi ve yerel yönetim temsilcilerinin, ilgili meslek odalarının, sivil toplum örgütlerinin, yerli ve yabancı bilim adamlarının katılacağı ve her yıl düzenli olarak toplanacak bir uluslararası kongrenin düzenlenmesidir. İlk toplanacak kongrede öncelikle İstanbul’u olası bir büyük depreme hazır hale getirebilmek için yapılması gerekenler öncelik sırasına göre belirlenmeli; sonra, bunların hangilerinin toplumun hangi kesimleri tarafından ve nasıl yapılacağı; gerekli finansmanın nereden nasıl sağlanacağı karara bağlanmalıdır. Ertesi yıl yapılacak ikinci kongrede ise önce bir önceki kongrede yapılması planlanan işlerin hangilerinin ne kadar yapılabildiği; yapılamayanların neden yapılamadığı; bunların da yapılabilmesi için alınması gereken önlemlerin neler olabileceği; bir sonraki yılda nelerin yapılacağı tüm ayrıntıları ile tartışılıp karara bağlanmalı ve bu süreç, her yıl düzenli olarak toplanacak kongrelerde tekrarlanarak sürdürülmeli; böylece İstanbul, her geçen yıl depreme daha hazır bir duruma getirilmelidir. İstanbul gibi bir büyük deprem beklentisi içerisinde olan Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyelati böyle bir süreci bundan 6 yıl önce başlatmış ve bugün Kaliforniya’yı olası bir büyük depreme yüzde 90 hazır hale getirebilmiştir. İstanbul da bu akılcı ve etkili süreci mutlaka başlatmalı ve “Depreme Dayanıklı İstanbul” (DDİ) adı altında uluslararası kongreler serisinin ilkini hemen bu yıl organize etmeli ve bunu her yıl tekrarlayarak, İstanbul olası bir büyük depreme yüzde 100 hazır hale gelene dek sürdürülmelidir. Bunun için henüz geç kalmış sayılmayız. Çünkü İstanbul’u etkileyecek olası bir büyük depremin ne zaman olacağını bugünden kestirmek olanaklı değildir. O nedenle hem söz konusu deprem hiç olmayacakmış gibi hem de hemen yarın olacakmış gibi düşünerek; bu konuda yapılması gerekenleri hiç zaman yitirmeden bir an önce başlatmak ve sürdürmek gerekir. Öyle bir projenin kamuoyundan da büyük destek göreceğini ve başarı ile uygulanabileceğini düşünüyorum. Yapma Yüzler, Gerçek Yüzler... Güneş her gün doğuyor; ama karabasanın biraz daha süreceği belli. Demek ki gördüğümüz kötü düşlerin tersinin çıkması için kulağımızın üstüne yatmamak; uykuya yenilmemek gerekiyor. Demek ki kültür devrimimize, deneyimlerimize sahip çıkarsak yüzlerdeki maskelerin düşeceğine inanmak, yapma yüzlülerin ülkenin yazgısını değiştireceği yanılgısından kurtulmak gerekiyor. doğu Anadolu’yla Ortadoğuyu dolaşıyor, Irak Savaşı’na giriyor, AB’den çıkıyor. Tanrı’nın ülkeye armağanı bu kadıncağız.. tarımdan ekonomiye bilmediği yok. Maskesiz biri araya girmeye kalkıyor, ağzının payını alıp susuyor. Kadın boynundaki versace eşarbıyla kırışıksız yapma yüzünü parlatıyor, eşarbını sallayarak uzun boylu, az saçlı, geniş alınlı, küt burunlu, gülücüğü eğreti adamı çevreleyen kalabalığı yarıp en başa geçiyor. Hep birlikte iyi giyimli, kırçıl saçları özenle taranmış, gözlüklü ama maskesini yüzünde değil, elinde tutan kişiyle yanındaki bir avuç insana, “Oh!” dermişçesine bakıyorlar. Yüzünüze güller, birden o koca salonun her yerinden Ortaçağ kokuları yükseliyor. Burnumun direği kırılıyor. Beyaz eldivenli, yapma yüzlü garsonlar, bir yandan içki dağıtıyor, bir yandan koku sıkıyorlar. Salonun kokusu iyice ağırlaşıyor; garsonun uzattığı tepsiden bir bardak alıyorum; tadı kötü şerbet midemi bulandırıyor. Havayı kokluyorum, sasımış gül esansı… Bir elim burnumda, öteki midemin üstünde uyanıyorum. Dostlarımın gördüğü karabasanlar da aşağı yukarı böyleymiş. Yüzünü başkasının yaptığı, içini başkasının doldurduğu bezden bebekleriyle “demokrasicilik” oynayanların yorumunu bilemeyiz. Bildiğimiz ve canımızı yakan şu: Bütün dünyaya parmak ısırtan 84 yıllık bir kültür devriminden sonra, hâlâ karabasan görüyor oluşumuz... Güneş her gün doğuyor; ama karabasanın biraz daha süreceği belli. Demek ki gördüğümüz kötü düşlerin tersinin çıkması için kulağımızın üstüne yatmamak; uykuya yenilmemek gerekiyor. Demek ki kültür devrimimize, deneyimlerimize sahip çıkarsak yüzlerdeki maskelerin düşeceğine inanmak, yapma yüzlülerin ülkenin yazgısını değiştireceği yanılgısından kurtulmak gerekiyor. Dünya görüşümüz, inancımız, kökenimiz ne olursa olsun; “demokrasimsi”nin maskesini düşürerek ortak bir dil ve eylemle demokrasinin gerçek dilini, yüzünü, elini bulmamız gerekiyor. Dostlarımla benim yorumum bu; ne dersiniz! B Sevgi ÖZEL D B mumtazsoysal@gmail.com KOOPC KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ4 BİLİMSELTEKNOLOJİK DEVRİM VE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ Sunuş; Şükran SONER (Yazar) Konuşmacı; Orhan BURSALI (Yazar) 19 Ağustos 2007 Pazar, Saat: 14.00 SilivriÇanta Cumhuriyet Mahallesi Kır Kahvesi NOT: Etkinlik günü saat 11.00’de Taksim AKM önünden araç kaldırılacaktır. İletişim Tel: 0212 291 89 82/83 ostlarım da benzer düşler görüyormuş meğer. Düş değil, karabasan… Büyük mü büyük bir salondayım. Çok kalabalık… Bir köşede oturuyor, hem önümden geçenlere, hem bir duvarı kaplayan dev ekrana yansıyan yüzlere bakıyorum. Kimi bildiğim, kimi ilk kez yakından gördüğüm yüzler. Hepsi bir tuhaf… Daha dikkatli bakıyorum; yüzler gerçek değil, yapma. Kulaklarının arkasına uzanan pırlanta işli altın zincirlerle, cicili bicili bağlarla başlarına tutturulmuş. Büyük olasılıkla köseleden yapılan maskeler, usta işi. O denli gerçek ki kim kimdir, hemen anlıyorum. Kimi sarışın, kimi esmer erkekler; gençler, yaşlılar… Saçını görebildiğim, göremediğim kadınlar… Köseler, tel bıyıklılar, kara ya da top sakallılar… Yapma yüzlerindeki yapay gülücüklerle sırnaşık sırnaşık dolananlar; birilerinin çevresi arı kovanı gibi… Maskesizler de var; onlar şaşkın. Burada konuk olmaktan hoşnut değiller. Bir yanımda yapma yüzlü biri, ötekinde bir maskesiz oturuyor. “Niye herkes maskeli değil?” diye ortaya soruyorum. Maskeli olan, “Bu yüzler pahalı” diyor; “alamamışlardır!” Maskesiz adam karşı çıkıyor, “Hayır, gerçek yüzlerini satmamışlardır!” Öteki pişkin pişkin gülüyor, “Herkesin yüzü satın alınabilir! Bugün değilse, yarın…” Maskesiz olan sinirlendiğini belli ederek, “Belki de haklısın!” dedikten sonra kalkıp gidiyor. Maskeliyle ikimiz yüzleri incelemeyi sürdürüyoruz; o mutlu. “Yüzünüzü kaça yaptırdınız, pardon kaça sattınız?” diye soruyorum. “Bilemem, her alışverişimi adamlarım yapar. Artık böyle, kabul edin” diyerek ayağa kalkıyor. Yapma yüzündeki avının üstüne atlamaya hazır anlatımdan korkuyorum; yapma yüzü bile kasap süngeriyle silinmiş gibi… “Evet, burada çoğunluktasınız; ama dışarıda başka insanlar da var, birlikte yaşamak zorundayız” diyorum, dinlemiyor. Yerinden fırlayıp salonu çevreleyen kamera ordusuna bakıyor; saçları buzağı yalamış gibi parlayan bir yapma yüzlüyle yanındakilere yöneliyor, sonra duruyor ve kendi yüzleri yerine başkasınınkini taşıyan bir grubun yanına koşuyor. Kalktığı yere maskeli bir kadın oturuyor; çevresine tepeden bakıyor. Kimseye söz hakkı tanımadan nezleli sesiyle eğitimden başlıyor.. Kıbrıs sorununu çözüyor, DoğuGüney DENİZLİ 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2004/343 TAL. Gayrimenkuiün Tapu kaydı, cinsi, evsafı ve kıymeti: 1) TAŞINMAZIN TAPU KAYDI: Denizli ili, 2. Bölge Denizli Dokuzkavaklar Mahallesi, M22a 23al.d.Pafta, 3184 Ada, 16 Parselde kayıtlı, 205.00 m2 miktarlı ev ve taşınmazda borçlunun 68/205 payı. İMAR DURUMU: Denizili belediyesi, imar durumuna göre konut alanındadır, ayrık nizam kat adedi 3 kat, ön bahçe yok, komşu mesafeler 3 m., arka bahçe mesafesi 4,75 m. olduğu yazılıdır, ADRES: Dokuzkavaklar Mahallesi, 2059 Sokak, no: 26 Denizli adresindedir. ÖZELLİKLERİ: Taşınmaz üzerinde 4 katlı bina mevcuttur, binanın her iki katı 3 oda, salon, mutfak, banyo ve tuvaletten ibaret ahşap doğramadır. Oda tabanları kısmen marley, kısmen tahta, ıslak zeminler mozayik kaplı, zemin kat dış pencerelerde demir korkuluk mevcut, duvarları plastik badanalı orta vasıflı binadır. Her iki katı 118 m2 alanındadır. Binanın 3 katı B.A karkaz tarzda yapılmış, üst katı sonradan yığılma tarzda yapılmış ahşap çatı ve kiremit örtülmüştür. Daireler soba ısıtmalıdır, bina altında yarım bodrum mevcuttur. Bina yaklaşık 2525 yıllıktır.Taşınmaz çevresinde binalar genellikle eskiden kaçak olarak yapılmış yapılar olup semt olarak geri kalmış gecekondu semtlerindedir. Ankara Bulvarı’na 200300 m mesafededir. Semtindeki camiye, okullara ve semt pazaryerine yakındır. TEK, PTT hizmetleri mevcut, belediye hizmetleri mevcuttur. Ulaşım hat minibüsleri ve belediye otobüsleri ile yapılmaktadır. MUHAMMEN BEDELİ: Borçlunun Hisse Değeri: 68/205, Pay değeri 51.415.00 YTL.dir. SATIŞ ŞARTLARI: Taşınmazın birinci satışı: 12/10/2007 saat 14.00 ile 14.10 arasında Dokuzkavaklar Mahallesi, 3184 ada, 18 parselde kayıtlı, 205.00 m2 miktarlı 68/205 hissesi. 2) TAPU KAYDI: Denizii Dokuzkavaklar Mahallesi, M22a.23al.d.pafta, 3184 ada, 18 parselde kayıtlı, 282.00 m2 miktarlı taşınmazda, 3184 ada, 18 parsel, 58 Cilt, 5802 sayfada kayıtlı, 282.00 m2 miktarlı arsa vasıfsız taşınmazın tamamı borçlu adına kayıtlı, İMAR DURUMU: Denizli Belediyesi, imar durumuna göre konut alanındadır, ayrık nizam, kat adedi 2 kat, ön bahçe yok, komşu mesafeler 3 m., arka bahçe mesafesi 3.25 m. olduğu, bina derinliği imar yönetmeliği 28. mad. göre yazılıdır. ADRESİ: Dokuzkavaklar Mahallesi, 2059/3 Sokak’ta, boş arsa Denizli adresindedir. ÖZELLİKLERİ: Taşınmaz üzerinde yapı bina yoktur.Taşınmaz çevresi yüksek bahçe duvarı ile çevrili bahçe demir kapılıdır. Taşmmaz çevresinde binalar genellikle eskiden kaçak olarak yapılmış yapılar olup, semt olarak geri kalmış gecekondu semtlerindendir. Ankara Bulvarına 200300 m. mesafededir. Semtindeki Camiye, okullara ve Semt pazar yerine yakındır. TEK, PTT hizmetleri mevcut. Belediye hizmetleri mevcuttur. Ulaşım hat münübüsieri ve belediye otobüsleri ile yapılmaktadır. MUHAMMAN BEDELİ: 33.840.00 YTL. SATIŞ ŞARTLARI: TAŞINMAZIN Birinci Satışı : 12.10.2007, Saat:14.20 ile 14.30 arasında Dokuzkavaklar Mahallesi, 3184 ada, 18 parselde kayıtlı 282.00 m2 miktarlı taşınmazın tamamı. SATIŞ ŞARTLARI: DENİZLİ ADLİYESİ 1. KAT 101 NOLU İHALE ODASINDA açık artırma yoluyla yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 22/10/2007 günü, DENİZLİ ADLİYESİ 1. KAT 101 NOLU İHALE ODASINDA, aynı saatlerde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. İkinci artırmada ise rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve tahmin edilen kıymetin %40’ını ve satış masraflarını geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 3) Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde İ.İ.K’nin Mad.130 gereğince 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Resmi ihale pulu, Tellaliye ücreti, Tapu alım harcı ve masrafları ile %18 KDV, D.R.H.P. bedeli, gayrimenkulun teslim masrafları, alıcıya aittir. Tapu satım harcı, taşınmazın aynından doğan birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. (KDV oranı satılan G.menkulün M2 ve evsafları dikkate alınarak, KDV Kanunun gösterdiği oranlar dahilinde hesaplanıp alınır.) 4) Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal İİK’mad 130 gereğince verilen süre içinde nakden ödemek zorundadır. 5) İpotek sahibi alacaklılar ile diğer ilgililerin ve irtifak hakkı sahiplerinin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair iddialarını, dayanağı belgeler ile birlikte 15 gün içerisinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu siciliyle sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 6) Satış bedeli, hemen veya verilen mühlet içerisinde ödenmezse İ.İ.K.nin 133. maddesi gereğince ihale feshedilir, iki ihale arasındaki farktan ve temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 7) Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için DENİZLİ 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNDE açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 8) İş bu satış ilanının gazetede yayınlanan ilanı, tapuda adresi olmayanlar ve adresi olup da Teb.Ka: 21. madde gereği tebligat yapılamayan ve Teb.Ka: 35. madde yoluyla tebligat yapılanlar için, İİK’nin mad. 127 gereğince tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan ve tebliğ olunur. 9) Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderacaatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2004/343 Tal. Esas sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 02/08/2007 Basın: 44661 ESAS NO: 2007/13 Esas Davacılar Süleyman Dinçer ve müşterekleri tarafından, davalılar Kemal Kılıç ve müşterekleri aleyhine Mahkememize açılan Tapu İptali ve Tescil davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca; Davalılar Nezahat Kılıç, Orhan Kılıç, Öztürk Kılıç, Cantürk Kılıç, Mustafa Oktay Kılıç, Meliha Kalman, Serap Kaymak, Nebahat Kalman, Özlem Topak, Özge Kalman, Lütfı Ceyhun, Neslihan Ceyhun, Yasemin Ceyhun, Kani Kalman ve Nimet Ufacık’ın tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemediğinden, adlarına dava dilekçesi tebliğ edilememiş olup, adı geçen davalıların duruşma günü olan 12.09.2007 günü, saat 09.50’de Mazgirt Adliyesi duruşma salonunda hazır bulunmaları ya da kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde yokluklarında yargılamaya devam olunarak, karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 10.05.2006 (Basın: 28333) MAZGİRT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN CUMHURİYET 02 CMYK