28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2007 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Bu hafta Harry Potter ve Zümrüdü Anka Yoldaşlığı dışında yeni film yok Fransız işi iki şarkıcı filmi SUNGU ÇAPAN Bugün sonuncu Harry Potter filminden başka başlayan yeni filme rastlayamadığımızdan geçen hafta gösterime girmiş Fransız yapımı iki şarkıcı filmini kalemimize dolayalım dedik bu hafta. Biri gerçek (çoğu klasikleşmiş şarkıları kadar acı, yokluk ve yoksulluklardan geçerek zirveye çıkmış, bağımlılıklar ve hastalıklarla örülü, dramatik yaşamöyküsüyle de popüler olmuş, 20. yüzyılın sokaktan gelerek Fransız şansonunu tüm dünyaya yaymış ve erken denilebilecek bir yaşta perdeyi indirmiş ünlü seslerinden Edith Piaf’ın yaşamından kesitler veren Kaldırım Serçesi), öteki taşralı, yaşlanmış, demode bir şarkıcının kurmaca hikâyesini anlatan Şantör. Kaldırım Serçesi: Sokaktan zirveye Edith (Giovanna Gassion) Piaf’ın (Paris, 19151963) trajik yaşamından seçtiği kesitlere dayanan senaryoyu da yazmış yönetmen Olivier Dahan’ın şimdilik on yıllık filmografisinin en iyi işi diyebileceğimiz Kaldırım Serçesi, 1959’da Piaf’ın hasta hasta çıktığı sahnede düşüp bayıldığı New York konseriyle başlıyor ve uzunlu kısalı geriye dönüşlerle, geçmişine gide gele sürüyor, yaklaşık 2.5 saat boyunca. 1918, çamurlu Belleville sokaklarında, ekmek parası uğruna şakıyan annesini gözleyen kir pas içindeki bakımsız, sevgisiz bir kız çocuğu, 3 yaşındaki Edith. Lastik Adam olarak sirklerde cambazlık yapan babası askerden gelip şarkıcı annesinin bıraktığı kadından alır Edith’i ve Mama dahil bütün fahişelerin kucak açtığı bir Paris genelevine bırakır küçük Edith’i. Özellikle Titine (Polanski’nin karısı Emmanuelle Seigner) adlı fahişenin annesi gibi sevip kanatları altına aldığı küçük kızı bir süre sonra babası yeniden gelip yanına alır, sirklerde ya da tek başına çalışırken. Şarkıcı genlerinin yavaş yavaş ortaya çıktığı Edith’i dik merdivenli, bol yokuşlu Montmartre sokaklarında, 1935’te görürüz daha sonra, kardeşi olduğunu iddia eden, kankası Simone’la (Sylvie Testud) beraber bohem bir hayat sürerken. Derken 1937’de, ona Piaf (Serçe) adını takacak, sonradan anlayamadığımız bir cinayete kurban gidecek olan kabare patronu Louis Leplee (Gerard Depardieu) tarafından sokakta keşfedilir ve şarkılarıyla çabucak halkın sevgilisi olan Minik Serçe âlemlerden âlemlere akar. Amerika’da tanışıp büyük aşk yaşadığı, evli, 3 çocuklu boksör Marcel Cerdan’la (JeanPierre Martins) büyük aşk yaşar, ama Cerdan’ın bir uçak kazasında ölmesiyle yıkılır bir kez daha. Dönemin Cocteau, Montand, genç Aznavour vb. gibi ünlülerinin de hayranları arasında yer aldığı, yoksul emekçi sınıfından gelerek popülerlik ve servetle taçlandırılmış doruklara yükselerek büyük bir üne erişmiş, uçlardan uçlara salınan Edith çok içer; hem sıvıdan, hem kurudan hem de iğneden uzak duramaz, giderek bağımlılığı had safhada, iflah olmaz bir morfinkeşliğe dönüşür. Kendini tahrip eden, tam acılı arabesk bir ha ‘Kaldırım Serçesi’ yattır onunki. 1963, “Evet, çok aşırılıklar yaptım hayatımda” diyen, yatağa çakılı, erimiş bitmiş Piaf artık ölüm döşeğindedir... Talih Balosu’nda ve Hayatım adlı kitaplarında yaşamını bizzat anlatan Piaf’ın dramsı yaşamöyküsünü bir kez de çocukluk arkadaşı Simone Bertaut’nun kaleminden aktaran ve yıllar öncesinde Aydın Emeç’in Türkçeye çevirdiği, vaktiyle çok satmış PiafKaldırım Serçesi’nden yararlanarak senaryosu oluşturulmuş ve bu yılki Berlinale’yi açan bu biyografik filmde başrolü üstlenmiş ve fiziksel bakımdan efsanevi şarkıcıya tıpatıp benzetilerek neredeyse aslından daha güzel bir Piaf olmuş Marion Cotillard resmen ‘döktürüyor’ beylik deyişle. Cotillard’ın çok etkileyici oynadığı bu film, hem Fransız usulü, başarılı bir ‘biopic’ hem de şarkıcının her biri klasik olmuş, ünlü şarkılarından oluşan, enfes bir konser filmi niyetine iyi gidiyor özetle. Şantöre yeni ev, yeni aşk gerek ları arasında eğlendirici müzik yaparak zamana direnmiş, ‘Salut les Copains’ döneminden ve Johnny HallydaySylvie Vartan, Antoine, Jacques Dutronc ve filmde küçük bir rolde boy göstererek kendini oynayan şarkıcı Christophe’ların kuşağından kalma, yerel şantör Alain’in (Depardieu), soğuk sarışın emlakçi Marion’a (Cecile De France) sevdalanması ekseninde geçen film, parlak açılışını sürdüremeyip sarkarak ve büyük ölçüde şarkıları kendi seslendiren Gerard Depardieu’nün sıra dışı performansından güç alarak sürüyor. Boşandığı Michele’nin (Christine Citti) artık menajeri olduğu, yeni bir eve taşınarak yeni bir hayata başlamak isteyen, mikrofon başında şarkılarını söylerken dinleyicilerini, pistte dans edenleri inceden inceye gözlemlemiş ve nice çifti birleştirmiş, hem bilge hem de kırılgan ve çocuksu şantörümüzün görür görmez fena halde tutulduğu, geçmişi karanlık (pornognafik?), küçük oğluyla da sorunlu Marion rolündeki kuğu gibi zarif ve güzel oyuncu Cecile De France’ın varlığının, kimi boşluklar içeren senaryosu bakımından çok da tatminkâr olamayan Şantör’ü çekici kıldığı söylenebilir sonuçta, saçını işi gereği boyayan AlainDepardieu’yle birlikte. Günün birinde ses tellerinin iltihaplanmasıyla şarkı söylemeye ara vemesi gereken, karaoke’den nefret eden, keçisi ve atıyla yaşadığı çiftlik evinden modern, lüks bir konuta geçmek isteyen, taşralı ‘şarkı makinesi’ Alain’in katılacağı büyük bir konserden kaçıp aradaki mesafeleri çoktan kaldırmış Marion’un kollarına atılmasıyla tatlı bir finale bağlanan Şantör, 196070’li yıllardan kulağa tanıdık gelen, eski popüler İtalyanFransız şarkıları nostaljisiyle de bezenmiş baştan sona. Tüm o bildik duygusal ve dokunaklı durumların ağır bastığı, yer yer sevimli ve esprili ama düz ve yalınkat bir anlatımıyla seyircisini perdeye bağlamanın üstesinden zar zor gelebilerek geçen yıl Cannes’daki Altın Palmiye yarışında Fransız sinemasını temsil etmiş bu şirin film, kısa film ve belgeselden yetişen, İtalyan kökenli, 1971 doğumlu Xavier Giannoli’nin ikinci uzun metrajı. Adını 1970’lerin popüler seslerinden Michel Delpech’in “Ben Şarkıcıyken” şarkısından alan Şantör, en azından Depardieu’nün reddedilmeyle yüz yüze kalıp birtakım acıklı durumlardan sıyrılabilen, feleğin çemberinden geçerek olgunlaşıp filozoflaşmış; yeni aşk, yeni ev, yeni hayat peşindeki bir dinozor şarkıcı rolünde nasıl oynadığını ve nasıl şakıdığını izlemek (ve ayrıca Fransız sinemasının yeni umutlarından Cecile De France’ı keşfetmek) adına seyre değer. The Good, The Bad & The Queen ? Kültür Servisi Converse All Stars 2007 kapsamında The Good, The Bad & The Queen, yarın akşam Parkorman’da sevenleriyle buluşacak. Vokal ve piyanoda Damon Albarn, basta Paul Simonon, gitarda Simon Tong ve davulda Tony Allen gibi önemli müzisyenlerden oluşan topluluğun konseri öncesinde Mor ve Ötesi, DANdadaDAN ve Sakin sahneye çıkacak. Fazıl’s Studio NYC, Taksim’de ? Kültür Servisi New York’un 100 yıllık dans mekânı Fazıl’s Studio eylül ayından itibaren Taksim Galatasaray’da İstanbullu müzik ve dansseverlere kapılarını açıyor. Nisan ayında dünyaca ünlü oryantal ustası Yousry Sharif’in katılımıyla düzenlediği ‘Oryantal Kamp’ ile Türkiye’deki ilk etkinliğini gerçekleştiren ekip; house, hip hop, tango, tap, flamenko, oryantal dansların yetkin isimlerini ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen dans sevdalılarını Fazıl’s Studio NYC’de buluşturmayı amaçlıyor. (0212 234 54 03) K Â M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Nisanda festivalde gösterildikten aylar sonra piyasaya düşen Quand j’etais ChanteurŞantör’de, yaşlanmış ama pes etmemiş, orkestrasıyla diskolarda, balolarda, özel gecelerde çalıp söylemeye devam eden, özellikle slow’lar ve ‘tatlı mırıltılar’ dediği aşk şarkılarında uzmanlaşmış, yıllarca dinleyicilerini hep hoşnut etmeyi ilke edinmiş, iyice piştiği mesleğinde artık yolun sonuna geldiğini kabullenmek istemeyen, Clermont Ferrand’lı, yalnız, yaşlı sahne emekçisi Alain Moreau rolünde o bildik karizması ve bütün şirinliğiyle filmi baştan sona sürüklüyor, artık 60’lı yaşlarına girmiş, bizim kuşağın seçkin oyuncusu Gerard Depardieu. Yıllardır tabakçanak, çatalbıçak şakırtı ‘’Şantör’ CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear