28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 TEMMUZ 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ayıp TMMOB’nin “NisanMayıs 2007” tarihini taşıyan 115 sayılı “Birlik haberleri” başlıklı dergisini açıyorsunuz. 60 sayfalık bültende; nisan ve mayıs ayları boyunca Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Manisa’da, Samsun’da milyonlarca, yüz binlerce yurttaşın katıldığı, Cumhuriyete sahip çıktığı, “Bağımsız Türkiye” diye bağırdığı mitinglerden tek satırcık söz eden bir habere, nota, bilgiye rastlayamıyorsunuz! Demek ki TMMOB’nin bugünkü yönetim kadrosuna göre, nisan ve mayıs aylarında binlerce mühendisin, mimarın da omuz verdiği Cumhuriyet mitingleri yok hükmünde... Türkiye’nin en büyük demokratik kitle örgütünün düşürüldüğü durum tek kelimeyle ayıplıdır! SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kırmızı çizgiyi parayla satmak İşbirlikçi AKP’nin 2003 Eylül ayında Dubai’de ABD ile imzaladığı Kuzey Irak’a girmeme koşullu 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşması, CHP lideri Deniz Baykal’ın yeniden gündeme getirmesi üzerine anımsandı... Gazeteci olarak bu gizli tutulmak istenen anlaşmayı Türk ve dünya kamuoyuna açıklama onuru bize düşmüştü. Arkadaşımız Ebru Toktar ile birlikte konuya ilişkin hazırladığımız imzalı haberimiz 26 Eylül 2003 tarihli Cumhuriyet’in manşetinden “Türkiye Kuzey Irak’a girerse ABD ile yaptığı kredi anlaşması askıya alınacak” üst başlığı ve “8.5 milyar doların gizlenen faturası” ana başlığı ile yayımlanmıştı. Recep Tayyip Erdoğan ile anlaşmaya imza basmış olan Devlet Bakanı Ali Babacan başta olmak üzere hükümet yetkilileri haberi tümüyle yalanlamaya kalktılar. Yalanlama çabası tutmadı, çünkü her şey belgeliydi. Önce kabul etmek, ardından da haberin kamuoyunda yarattığı tepkiler yüzünden anlaşmayı iptal etmek zorunda kaldılar. Ali Babacan, konu yeniden alevlenince geçen hafta bir açıklama yaptı ve dedi ki: “Bu anlaşmada, Kuzey Irak’a girilmeyeceği taahhüdü kesinlikle yoktur. Eğer Türkiye, Kuzey Irak’a girmeye karar verirse ‘Kredinin geri kalan kısmını kullanmayalım deme hakkı vardır.’ Yani Türkiye, anlaşma yapıldıktan sonra, hatta parayı kullanmaya başladıktan sonra bile tek taraflı vereceği kararla Kuzey Irak’a girdiğinde ‘Paranın geri kalan kısmını istemiyorum’ şartını bu anlaşmada kayıt altına almıştır.” Babacan’ın imzaladığı “gizli” Dubai anlaşmasının ilgili maddelerini arşivimizden çıkardık, İngilizce metni ve Türkçe çevirisini yeniden gözden geçirdik. Babacan’ın dedikleri ile hiç mi hiç uyuşmuyor. Babacan, “Bu anlaşmada, Kuzey Irak’a girilmeyeceği taahhüdü kesinlikle yoktur” diyor. AnlaşNeymiş? Öyle Babacan’ın dediği gibi Türkiye tek taraflı olarak Irak’ın kuzeyine girerse “kredinin geri kalan kısmını kullanmayalım deme hakkı” filan yokmuş. Babacan’ın “hak” dediği ABD hükümetinin hakkıymış ve eğer Türkiye tek taraflı olarak Irak’ın kuzeyine girerse ABD hükümeti de tek taraflı olarak kredinin ve anlaşmanın geçerlilik süresini askıya alacakmış! Bu kadar kesin... Maddenin “e” fıkrasının devamı şöyle: “Bu konuların, işbirliğini askıya alma tarihinden itibaren 90 takvim günü içerisinde çözümlenmesi durumunda, geçerlilik süresi, geçerlilik süresinin yukarıda madde 5 hükümleri gereğince sona ermemiş olması koşulu ile, söz konusu tarihte yeniden başlayacaktır. Bu konularda işbirliğini askıya alma tarihinden itibaren 90 gün içerisinde herhangi bir çözüm söz konusu değilse, ABD hükümeti Hazine’ye geçerlilik süresinin sona erdiğini bildirecektir.” Fıkrayı okudunuz. Babacan’ın ileri sürdüğü gibi, “parayı kullanmaya başladıktan sonra bile Türkiye’nin tek taraflı vereceği kararla Kuzey Irak’a girdiğinde ‘Paranın geri kalan kısmını istemiyorum’ şartı” mıdır bu? Yoksa, tümüyle ABD’nin güdümünde bir pazarlık sürdürülmesinin satır araları mıdır? Kaldı ki, “ABD hükümeti Hazine’ye geçerlilik süresinin sona erdiğini bildirecektir” tümcesinde olduğu gibi hep son kararı Türkiye değil, ABD hükümeti vermektedir! Çıkrıkçılar Yokuşu eşrafından Ali Babacan doğruyu söylemiyor. Dubai’de gizli anlaşmayı ya hiç anlamadı ya da okumadı. Bastı imzayı... Bir başka seçenek; bilinçle, bilerek, anlayarak, ABD’nin her isteğine teslim olarak onayladı. Hiç fark etmez... Asıl üzerinde durulması gereken gerçek, Recep Tayyip Erdoğan ile Ali Babacan’ın 2003’te Dubai’de, Türkiye’nin o günkü algılamalarla “kırmızı çizgileri”ni ABD’ye parayla satmaya kalkışmalarıdır! Bitpazarına Adaylık… TürkiyeAB ilişkilerini, başlangıç yıllarından beri izleyen Avrupalı bir diplomat; “Türkiye ‘Paris bitpazarına aday’ olmadı....” diyor: “Nihai hedef, birliğe üyelikti. Aralarında Fransa’nın da bulunduğu 15’ler, bu kararı onayladı. Müzakereler bu hedefle açıldı. Müzakere başlıkları, diğer tüm adaylar için olduğu gibi, ‘üyelik’ perspektifiyle belirlendi. Sarkozy, geçmişte Alman bilumum AB zirveleri, AB Bakanlar Konseyi, Avrupa Parlamentosu, komisyon kararları ve belgeleri hilafına şimdi bu perspektifin olmadığını, hiçbir zaman olamayacağını söylüyor. ‘Ekonomikparasal politika’ başlığının açılmasını ‘Sen üye olmayacağın için belli konuları seninle konuşmam bile!’ diyerek engelliyor. Nihai hedefi ‘üyelik’ olan 44 yıllık TürkiyeAB diyaloğunun ruhunu kökten baltalıyor. Bu bir ‘darbedir’. Bunun adı Avrupa milliyetçiliğinin darbesidir...” TürkiyeAB ilişkilerinde “darbe olmuş”... Ankara’dan tık yok! Bağrı yanan şehit analarına cevap yetiştirmekte beis görmeyen, “Avrupa Fatihi” Başbakanımızın dili tutuldu. Konuşmuyor. Dışişleri Bakanı Gül, hiçbir şey olmamış gibi hâlâ “Süreç (‘bitpazarına adaylık süreci...’) daha önemlidir!” diyor. Başmüzakereci Babacan, Gül gibi, ezberi bozmamaktan yana: “Açılan, kapanan başlıklardan bağımsız olarak, reformlara devam edeceğimizi, AB hazır olana dek ‘bekleyeceğimizi” söylüyor... “Sonsuza dek seni beklerim...” diyen umutsuz âşıklar gibi! Yangın Arkadaşımız İlhan Taşcı, seçim öncesi nabız yoklaması için gittiği Sıvas’ta öğle zamanı Madımak Oteli’nin önünden geçerken gördüklerini anlattı: “2 Temmuz 1993’te insanlarımızın yakıldığı yer kebapçıydı ve içeridekiler kebap yiyorlardı.” Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz ocak başı. Yanıyoruz, yakıyorlar... manın “Aktarım Ön Şartları” (Neymiş? Kredi aktarımı için Kuzey Irak’a girmeme gibi önkoşullar söz konusuymuş...) başlıklı 5. maddenin “e” fıkrası ise “kesinlikle vardır” demeye getiriyor. Buyurun, fıkrayı birlikte okuyalım: “Türkiye’nin Irak’a özgürlük harekâtında; Irak’a insani yardım da dahil olmak üzere ABD hükümeti ile işbirliği yapmadığına, Irak’ın yeniden inşası ve istikrarının sağlanmasında ABD hükümetinin öncülüğündeki çabaları desteklemediğine dair ibarelerin bulunması ya da tek taraflı olarak Irak’a asker göndermesi durumunda, ABD hükümeti, söz konusu bildirim tarihinden geçerli olmak üzere, geçerlilik süresinin askıya alındığını Hazine’ye bildirecektir.” Medya ‘şarap muhabbetinde...’ TÜSİAD’dan tepki var. Onun da ne dediği belli değil. “TürkiyeFransa arasında tarihten gelen derin dostluk (kapitülasyonlar?) ilişkilerinden” dem vururken “Fransız yönetimi, Türk halkına karşı hasmane bir tutuma girmiştir!” diyerek malumu ilan etmekten öteye geçemiyor. Medyanın “mazereti” var. Seçimle meşgul. AB ile tarihi bir kavşak ve dönüm noktasına gelinmesi, “seçimlerden” sanki uzak, apayrı bir konuymuş gibi... Her zamanki şarap yazıları, aşk yazıları, Bodrum yazıları, mevsim sıcakları, yaz yazıları... incir çekirdeğini doldurmayan konulara yer var. “Adaylığımızın bitpazarına düşmesine”, “Sarkozy darbesine” retorik dışında yer yok... Vatandaşın, basının hesap sorduğu “demokratik ülkelerde”, böylesine kritik zemin kayıpları seçim kaybına neden olur. Bitpazarı fatihine dönüşen bir “Avrupa fatihine” başka hiçbir nedenle olmasa bile sandıkta sırf bu nedenle oy çıkmaz! Ama burası farklı bir gezegen. “İçişleriyle meşgulken”, “gelişmelere hazırlıksız yakalanmanın”, olabildiğince “doğal” bulunduğu, karşılandığı topraklar Türkiye. “İçişleri” ve “dışişlerinin”, geçişken olmayan duvarlarla karpuz gibi ortadan ikiye bölünmesi, travma yaratmadan geçiştirilebiliyor. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 2007 Yılı SSK Prime Esas Kazançlar ve Primleri 6 Temmuz 2004 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 5198 sayılı Yasa ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nda da bazı değişiklikler yapılmıştır. Bunlardan başta geleni sigorta primine esas alınan “kazanç sınırları” ile ilgilidir. Bu yasa ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na göre alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan kazanç, “16 yaşından büyük işçiler için belirlenen” asgari ücret, üst sınırı ise “asgari ücretin 6.5 katı” olarak saptanmıştır. 1 Ocak 30 Haziran 2007 ilk 6 aylık dönem için SSK alt sınır (taban) kazanç 562,50 YTL, üst sınır kazanç (tavan) ise 3.656,40 YTL, 1 Temmuz ile 31 Aralık 2007 için de alt sınır kazancı 586,00 YTL, üst sınır kazancı da 3.802,50 YTL olarak saptanmıştır. Bunun yanı sıra, Sosyal Sigortalar Yasası’nın “İsteğe Bağlı Sigorta” başlıklı 85. maddesinde de değişiklik yapılmış ve yüzde 30 (otuz) olarak belirlenen “isteğe bağlı prim oranı” 5 puan aşağı çekilerek yüzde 25’e (yirmi beş) indirilmiştir. “Topluluk Sigortası”na ilişkin koşulların belirlendiği 86. maddedeki “prime esas kazanç” alt ve üst sınırı arasında olmak şartıyla kendilerinin belirleyeceği miktarın yüzde 30 (otuz) olan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranı da 5 puan indirilerek yüzde 25’e (yirmi beş) çekilmiştir. Gerek isteğe bağlı sigorta, gerekse topluluk sigortası prim oranlarını yüzde 30’dan yüzde 25’e indiren 5198 sayılı Yasa’nın 13. maddesi, yasanın yayımını izleyen ay başı olan 1 Ağustos 2004’te yürürlüğe girmiştir. Yüzde 30 oranında sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışanların, prim oranları yine yüzde 30’da kalmıştır. 5198 sayılı Yasa ile SSK prime esas alınan alt sınır (taban) kazancı ve primi ile, üst sınırının (tavan) prime esas kazanç ve prim tutarları ile prim oranları: 1 Ocak30 Haziran 2007 SSK Taban ve Tavan Ücret ve Toplam Prim (Bin TL.) 506 Sayılı Yasaya Göre Prim Taban Ücret Tavan Ücret Sigortalı Konumu Oranı Ücret Primi Ücret Primi Normal İşlerde Çalışanlar% 33,50 562,50 188,44 3.656,40 1.224,89 Topluluk Sigortasına Bağlı% 25,00 562,50 140,63 3.656,40 914,10 İsteğe Bağlı Sigortalı % 25,00 562,50 140,63 3.656,40 914,10 Sosyal Destek Primi Ödeyen% 30,00 562,50 168,75 3.656,40 1.096,92 1 Temmuz 31 Aralık 2007 SSK Taban ve Tavan Ücret ve Toplam Prim (Bin TL.) 506 Sayılı Yasaya Göre Prim Taban Ücret Tavan Ücret Sigortalı Konumu Oranı Ücret Primi Ücret Primi Normal İşlerde Çalışanlar% 33,50 585,00 195,98 3.802,50 1.273,84 Topluluk Sigortasına Bağlı% 25,00 585,00 146,25 3.802,50 950,63 İsteğe Bağlı Sigortalı % 25,00 585,00 146,25 3.802,50 950,63 Sosyal Destek Primi Ödeyen% 30,00 585,00 175,50 3.802,50 1.140,75 Bir ‘tete de turc’ öyküsü Ben Sarkozy ekibinde olsam, şunu düşünürüm: “Bu iş sandığımızdan da kolay olacak!” “Canım işte iktidarçıkar ilişkileri! Pragmatizm. Hayatın gerçekleri. Biz hazır mıyız ki? Türkiye’ deki durumu görmüyor musun?” filan... Bunlar kabul edilebilir gerekçeler değil. Onurlu duruş, dik duruş... Uluslararası ilişkilerde böyle “ahlak” temelli nitelemelere yer olmadığı için, mesele bu da değil. Mesele; dünya âlem önünde ahmak yerine konmak ve “sırtına vur, lokmasını ağzından al!” durumuna düşmektir... Dış ilişkilerde mazereti olamayan, bulunmayan bir şey varsa o da budur... “Enayi” konumunda bırakılmak ve buna (eşzamanlı) tepki vermemek, arkamızdan “tete de turc!” (şamar oğlanı) şeklinde ifadelerin türetilmesine yol açar ki, söz konusu deyimin “derin tarihi dostluk ilişkileriyle” tanımlanan Fransa’dan çıkmış olması, basit bir rastlantı olmamalı. AB uzmanı bir dostum: “Olanı biteni derin hayret ve endişeyle izliyorum” diyor. “Konu, herhangi bir başlığın açılmaması değil... Konu, TürkiyeAB ilişkilerindeki paradigma değişikliği. Şimdiye dek Kopenhag kriterleriydi, Kıbrıs’tı gibi mazeretler öne sürülüyordu. Bugün söylenen şey başka. Sen nasılsa üye olmayacağın için... sınıf ve kategori değiştirdiğin için... bu başlık açılmıyor, deniliyor! Bu söylenirken bizim delegasyon orda. ‘Bu ne iş?’ diyen çıkmıyor. Çok vahim.” Türkiye, “AB normlarını” yerine getirmez ve Kıbrıs gibi konularda tökezlerse, süreç zaten kendiliğinden askıya alınacak ya da akamete uğrayacak... Bu telaş ne o zaman? Türkiye, Fransa’nın iddia ettiği gibi, “Avrupa’da yeri olmayan, AB’den ziyadesiyle uzak” bir ülkeyse; “darbe” niteliğindeki bu “paradigma değişikliğine” niye gerek duyuluyor? Haftaya devam. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 SSK’de alınan üst sınır primleri ile ödenen üst sınır aylıkları arasında büyük bir dengesizlik bulunmaktadır. Ayrıca, eski ve yeni SSK emeklileri arasındaki yaşlılık aylıkları arasındaki fark her geçen yıl giderek büyümektedir. Eski dönem emeklilerin büyük çoğunluğunun yaşlılık aylıkları alt sınır aylığından ödenmektedir. Çalışan bir SSK emeklisi aldığı yaşlılık aylığının çok üstünde “sosyal güvenlik destek primi” ödemek zorunda bırakılmıştır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 BİZİM GAZETE TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Temmuz www.mumtazarikan.com TEMA ÇELENK HATTI Sevdiklerinizi fidanla yaşatın Tel: (0212) 284 80 00 Faks: (0212) 284 80 09 SOLDAN SAĞA: 1 1/ Halk dilinde kayısıya verilen ad. 1 2/İstenç zayıflığı... 2 Atın ayağında genellikle bileğe ya 3 da dize kadar çı 4 kan beyazlık. 3/Süt çocuklarını oyala 5 mak için ağızları 6 na verilen kauçuk 7 nesne... Kaynağı antik dönemlere 8 dayanan kirişli bir 9 çalgı. 4/ Bir nota... Bir tür hafif ve kaba ayakkabı. 5/Su kıyılarında yaşayan çok iri bir kuş. 6/ Seçkin... Defa, kere. 7/ Şekerkamışından elde edilen sert bir içki... Bir balık ağına eklenen iri gözlü ikinci ağ. 8/ İlave... Eski dilde yüz sayısı... Yemek. 9/ Bir salgı bezi dokusunda, o dokuyu bozacak biçimde gelişen tehlikesiz epitelyum uru. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 O B E Z T A L İ ON E G J A AM İ N B E A A S K Ş İ İ R O R T O O F A A N R E R Z N E N R E O B İ V U L A L E A T S K İ U D B E A A T K S İ YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde anasona verilen ad. 2/ Muma batırılmış fitil... Pasaklı, kılıksız. 3/ Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde... Metal saplama. 4/ Hasta olmama durumu... Tavlada “üç” sayısı. 5/ Saçı dökülmüş olan kimse... Hava ve gaz akımları oluşturmakta kullanılan aygıt. 6/ Duman lekesi... Küçük çubuklarla oynanan bir oyun. 7/ Yüksek ve çevresi açık yer. 8/ Anayurdu Kuzey Amerika olup çay gibi haşlanarak içilen şifalı bir bitki. 9/ Cerahat... “ gelicek cümle eksikler biter” (Yunus Emre). CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear