26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ 2007 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN ABD, İngiltere ve Irak dışişleri bakanlarından tatmin edici yanıt alamadı Yitirmeden Önce Değerini Anlamak Sevgili, 1979 yazının üç ayını, New York’ta Manhattan Adası’nın 113. sokağında Columbia Üniversitesi’ne ait binalardan birinde geçirdim. Dünya metropolünün insanı yıldıran, rutubetli sıcak ağustos sabahlarından birinde, zar zor daldığım uykumda, anneannemi gördüm düşümde. Oğlum, benim öldüğümü nereden biliyorsun? diye sordu. Uykum bıçakla kesildi. Fırladım, saate baktım beşti, hemen gözyaşları içinde telefona sarıldım. Karımı aradım. 1979’da New York ile İstanbul arasında otomatik bağlantı yoktu. Gürültüme uyanan Türk ev arkadaşlarımdan biri sordu: Ne oluyor? Anneannem, öldü dedim, ağlayarak. İki saat sonra bağlantı kurulmuştu, hemen sordum: Anneannem nasıl? Bil ki, çok hasta dedi, Mine. Sonradan açıklayacaktı, kendisiyle konuşmadan tam iki saat önce ölmüş olduğunu. Anneannem kendisi bana, doğrudan haber vermişti, ölümünü. Onun kıymetini sağlığında da bilirdim. Hep arar, gönlünü hoş tutardım. Türkiye’den ayrılırken, havaalanına doğru yola çıkmadan önce Erim Gözen ile ziyaretine gittiğimde bana sarılmış ve Ömür boyu beni hoşnut ettin, hakkım helal olsun demişti. ??? Bunları okurken biliyorum soracaksın, ‘“O zaman bu olayın bu başlıkla ilgisi ne?” Aslında bir insanı yitirmeden değerini anlama konusu ne zaman aklıma düşse, anneannemi anımsamamın nedeni, ben değilim. Onun, çok sevdiğim, babam yerine koyduğum, fevkalade değerli ikinci kocasının değerini yaşarken bilememiş olmasındandır. Bana çok emeği geçmiş, son derece zeki, hünerli, hoş sohbet bir insan olan anneannem ile yaşamdaki tek anlaşmazlık konumuz da buydu zaten. Herkesin takdir ettiği, altı dil konuşan yakışıklı kocasını sevmez değildi. Ama nobrandı, herkese karşı melek gibi olan, bir dediğini iki etmeyen eşine de öyle davranırdı. Kocasından sonra on yıl daha yaşadı Lütfiye Hanım. Bir gün, onu, bir dostu ile arabayla dolaştırırken, kocasını rahmetle anmış, onu ne kadar hasretle aradığını söylemişti. Yapmamam gerekirdi ama dayanamamış, Oh olsun size oh olsun! Yaşarken bir türlü kıymetini bilememiştiniz, şimdi böyle hayıflanırsınız, demiştim. Kalbini kıran, haddimi aşan tek davranışım da bu olmuştu sanırım. Belki de o sıralarda, nasihati vermenin, o nasihati kendi kendine uygulamaktan çok daha kolay olduğunun farkına varamamıştım. Ne de olsa o yıllarda, yaşamın ve dünyanın rengârenkliğini siyah beyaz bir doğruyanlış düzleminde değerlendiren gençliğimden tümüyle sıyrılmamıştım. ??? Geçen haftanın sonu ile bu haftanın başında dört gün süreyle, dostlarımla birlikte mavi yolculuk yaptım. Belki otuz, belki de otuz beşinci mavi yolculuğumdu bu. Artık tekneler, daha konforlu, hatta klimalı hale gelmiş, olanaklar artmıştı. Ama bir şeyler, yitip gitmişti. Eskiden suya girip, dakikada 55 kulaç atarak, durmadan 5 bin kulaç yüzerken, şimdi deniz beni çekmiyordu, cennet mekânlar, bende eskiden uyandırdığı heyecanları uyandırmıyor, olağanüstülükler, bu niteliklerini yitirip olağanlaşıyorlardı. Şimdi geçmiş mavi yolculukların ne kadar olağanüstü olduğunu anlıyordum. Ama onları yitirmiştim. Acaba yitirmeden önce değerlerini biliyor muydum? Bilmem... Eve döndüğümde, kedim Haydut’a uzun uzun sarıldım, beni yaladı öptü, patileriyle yüzümü okşarken, kaçınılmaz olarak biraz da tırmaladı. Aldırmadım. Haydut elimde bir hazineydi ve onun tadına varmam için, şu anda değerini bilmem gerekiyordu. Hiç değilse bir gün yitirirsem, ardından “ama onu yitirmeden de değerini bildim, bol bol keyfini sürdüm” diyebilirdim. Acaba bütün insanlar, gençlikleri ya da şu anda hatırına gelen gelmeyen, başka şeyler ve insanlar için de aynı şeyleri söyleyebilirler mi? Bırak başkalarını, acaba ben söyleyebilir miyim, sen söyleyebilir misin? Evet Sevgili, yalnız güzelliklere sahip olmak yetmiyor. Bir de onları yitirmeden değerlerini bilmek gerekiyor. Gül, PKK’nin silahlarını sordu Haber Merkezi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD DIşişleri Bakanı Condoleezza Rice, İngiltere Dışişleri Bakanı Margaret Beckett ve Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ile telefonla görüşerek terör örgütünün kullandığı silahları gündeme getirdi. Ankara’da seçim kampanyası sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, Amerikan ve İngiliz dışişleri bakanlarıyla önceki gün yaptığı telefon görüşmelerinde, Irak ordusuna giden batı kaynaklı silahların PKK’nin eline geçmesi konusunu gündeme getirdiğini söyledi. Gül, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’a terör örgütünün kullandığı silahlara ilişkin belgeleri sunduklarını belirterek “Böyle bir şey mümkün değil, ancak araştıracağım” yanıtını aldıklarını anlattı. Gül’ün Zebari ile görüşmesinde ise PKK’ye karşı “birlikte mücadele” yapılmasını istediği öğrenildi. Zebari’nin görüşmede Türkiye’nin “meşru kaygıları” konusunda diyaloğa ve üçlü mekanizma çerçevesinde en kısa sürede Bağdat’ta görüşmeler yapılmasına hazır olduklarını ilettiği bildirildi. Öte yandan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy’un, geçen günlerde PKK’nin kullandığı bazı silahların ABD kaynaklı olduğu ve silahların Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani tarafından verildiği yönündeki açıklamasına yanıt veren Barzani, suçlamanın asılsız olduğunu ileri sürdü. Barzani, ihtiyaç duymadıkları için ABD’den bir tek silah dahi almadıklarını ileri sürdü. Yeni Meclis’te Neler Olacak!.. Geçen Meclis’ten farklı olarak 22 Temmuz seçimlerinden sonra bu Meclis’te AKP ve CHP’nin dışında MHP ve DTP olacak. Kamuoyu yoklamaları ve izlenimler bu yönde. Daha önce AKPCHP çekişmesine alıştığımız parlamentoda bu kez değişik tablolarla karşı karşıya gelebiliriz. Meclis açıldığında iki konu öncelikle gündeme gelecek. Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi. Tabii tabloyu şimdiden kestirmek mümkün değil. Kamuoyu yoklamalarına inanırsak AKP tek başına çoğunluğu sağlayacak görünüyor. Ancak kamuoyu yoklamaları bir kesinlik değil, başka ihtimaller de gündeme gelebilir. Bir ihtimal AKP birinci parti olabilir ama çoğunluğu sağlayamaz. O zaman iki seçenek gündeme gelir. DTP’nin desteklediği bağımsız adayların sayısı AKP’yle çoğunluğu sağlamaya yeterse böyle bir koalisyon tartışmaya açılır. ??? AKP tek başına çoğunluğu alamazsa ve DTP desteğine yönelirse, o zaman MHP ile CHP, AKP’yi “Bölücülerle işbirliği yapıyorlar” diye sıkıştırabilirler. Özellikle MHP sert bir milliyetçi söylemle DTP’lilerin üzerine gidebilir. Bu Meclis’te gerçekten bazılarının öne sürdüğü gibi gergin bir iç ortam yaratır mı? Bu gerginlik Meclis dışına çıkarak toplumun çeşitli kesimlerine sıçrayabilir mi?.. ??? Tabii ikinci aşama Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. CHP lideri Baykal birinci parti de olsa AKP’li bir cumhurbaşkanı istemediğini ifade etti. Tayyip Erdoğan ise bir listeyle muhalefete gideceklerini söylediğine göre bu adresin CHP olması mümkün görünmüyor. O zaman ne olur? MHP’nin milletvekili sayısı AKP ile birlikte 367’yi tutar mı? Tutmazsa DTP’liler de buna eklenirse yeter mi? Bunların hiçbirini şimdiden net bir dille ifade etmek mümkün değil. Ancak MHP yöneticileri, cumhurbaşkanının bu Meclis tarafından seçilmesi eğiliminde olduklarını açıkladılar. Öte yandan AKP ile sert polemiklere girdiler. Giderek tırmanan bu seçim meydanları gerilimi seçim sonrasına yansır mı? Yani gerginlik Meclis’in içine de girer mi? Bu durumda AKPMHP bir Cumhurbaşkanlığı uzlaşması gerçekleştirebilirler mi? Belki de bazı yorumlar doğru çıkar ve CHPMHP koalisyonu gündeme gelebilir? Gelebilir mi?.. ??? 22 Temmuz akşamı tam olarak nasıl bir tablo ortaya çıkacak onu bilmiyoruz. Ortaya çıkacak tablo, AKP’li bir cumhurbaşkanı istemeyen çevreleri memnun etmezse ne olacak? Yeniden muhtıralar yayımlanıp mitingler mi düzenlenecek? Belki de her şey normal yolunda gidecek. Kendi çevremde yaptığımız tartışmalarda AKP’nin yeniden çoğunluğu sağlayacak bir sonuç elde etmesi halinde, gündemin yeniden gerginleşeceği ve yeni sertleşmelerle siyasetin alanının daralabileceği yorumları yapılıyor. ??? Tabii bütün bu süreci etkileyecek en önemli unsur Kuzey Irak ve Kürt meselesi. Örneğin ABD Kürtlerle nasıl bir ilişki sürdürecek? Kuzey Irak’ta Türkiye tarafından sıkıştırılmak istenen PKK’yle ABD’nin ilişkisi nasıl yürüyecek. Bölgeyi iyi tanıyanların yaptıkları yorumlara göre; PKK’nin Kuzey Irak’taki varlığı Barzani ve ABD tarafından bir koz olarak kullanılmak isteniyor. Barzani, böyle bir olanağı ancak ABD’nin desteğiyle elinde tutabilir. Türkiye ise gözünü Kuzey Irak’a dikmiş durumda. Türkiye’de terör eylemleri devam ettikçe bu duyarlılık ve yöneliş artarak sürecek. Bu durumda ABD ne yapacak? Tabii Kürtler de... Bir diğer sorun ise Meclis’e girecek olan DTP desteğindeki milletvekillerinin durumu. Onlar bu gerilimin devam etmesi halinde ne yapacaklar? Bölgeye yaptığım gezi sırasında birçoğuyla yeniden konuştum. Bölgede barış istiyorlar ve PKK’nin eylemlerinden rahatsızlık duyduklarını samimiyetle ifade ediyorlar. Ama bu eylemleri durduracak bir güce sahip değiller. Onların istekleriyle, onların dışındaki güçlerin hesapları üst üste çakışmazsa nasıl bir tablo ortaya çıkabilir? Meclis’te bütün bu süreç içinde DTP’liler iki ateş altında kalabilirler. Bir yandan PKK’nin eylemleri, öte yandan Meclis’teki aşırı milliyetçi tepkiler arasında çaresizlik içine düşebilirler... ??? Önümüzdeki Meclis’i oldukça zor günlerin bekleyeceğini şimdiden görebiliyoruz... asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear