28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ 16 Sorumluluk İzmir 1. bölge 1. sıradan CHP milletvekili adayı olan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Başkanı Güldal Mumcu’ya “Neden siyaset, neden CHP, neden şimdi” diye sorduk. İşte yanıtları: “Bugüne değin siyasetin dışında olduğum pek söylenemez. Uğur Mumcu’nun cinayeti soruşturmasının ve davasının bütün süreçlerinde doğal ve zorunlu olarak hep siyasetin içinde oldum. Bu siyasetin içinde olma ve faili meçhullerle ilgili sürdürülen mücadele, milletvekili adaylığı ile birlikte aktif bir sürece dönüşmüş oldu. CHP’den siyaset yapmamın en belirgin nedeni, faili meçhullerle ilgili yürütülen savaşımda CHP’nin kurumsal desteğini hiç esirgememiş olmasıdır. Zamanlamaya gelince... Ülkenin içine düştüğü bugünkü zorlu dönemin, aktif siyaset için karar verme ve görev üstlenme açısından en çok sorumluluk duyulması gereken an olduğu kanısını taşıyorum...” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Benzerlikler ve sonuç Adana’da Sıkıyönetim Komutanlığı da yapmış olan emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray’dan mektup geldi. Peş peşe gelen şehit haberlerinin üzüncü içinde, her gün 20 kişinin terör sonucu öldürüldüğü, ülke çapında cenaze törenlerinin düzenlendiği, mahallelerin, hatta illerin yeşil hatlarla bölündüğü 12 Eylül öncesi günlere döndüğünü yazıyor ve o süreçteki siyasi ortamı anımsatıyor: “TBMM, bütün olanlara tamamen duyarsız kalmış, bitip tükenmez bir inatlaşma içinde günlerce süren nafile turlarla vakit geçirerek cumhurbaşkanı seçememişti. Gerekli uzlaşma ortamı sağlanarak bir ‘terörle savaşım paketi’ hazırlanamamıştı. Siyasilerin birbirleriyle zıtlaşmaları ve didişmelerinin yarattığı gerginlik toplumu etkilerken teröre de dolaylı destek oluyordu.” Bölügiray’a göre, 12 Eylül öncesi Şair Şükrü Erbaş, Ankara 1. bölgeden bağımsız milletvekili adayı oldu. İki soru sorduk ona: Siyasetin şiiri olur mu? Neden olmasın... TİP, 15 milletvekili ile bu şiiri yazmıştı. Halkın gerçek sorunlarından kopuk, onu iktidarının bir seçimlik gereci sayan, dokunulmazlıkla pervasız, dili külhan, kültür ve sanatın evrensel değerlerinden uzak, kendi dışında herkesi küçümseyen, dünyayı daraile bugün arasında şaşırtıcı benzerlikler bulunuyor: “Bugün bir sağsol terör çatışması ve bölünmüş iller, ilçeler, mahalleler yoktur ama bölünme aşamasına getirilmiş olan Doğu ve Güneydoğu’dan her gün birer ikişer, kimi zaman da toplu olarak gelen şehitlerin ve kentlerde patlatılan canlıcansız bombalarla can veren onlarca vatandaşın cenazelerinde yine 12 Eylül öncesindeki gibi yürek parçalayan ağıtlar yükselmektedir. AKP, uzlaşarak kısa zamanda cumhurbaşkanı seçecek yerde, zıtlaşmayla, dayatmayla çok değerli olan zamanı harcamaktadır. AKP, iç ve dış siyaseti de içeren geniş kapsamlı ve uzlaşmalı bir ‘terörle savaşım paketi’ hazırlayacak yerde, bu kez de ‘anayasa paketi’ dayatmasıyla zaman yitirmektedir.” AKP’nin yarattığı siyasi gerilimin toplumu da gerdiği kanısında Bölügiray, “12 Eylül öncesi o kahredici günleri yaşayan sorumlu biri olarak sormak istiyorum” diyor: “Neden geçmiş olaylardan ve yaşananlardan ders almıyorsunuz? Bugün bölücü, dinci ve asayiş terörüyle savaşım ülkemizin birinci ve ivedi sorunuyken, neden TBMM’nin enerjisini kısır çekişmelerle boşa harcıyorsunuz? Neden sadece kişisel ve partisel çıkarlarınıza ve hırslarınıza yönelik bir çaba içinde oluyorsunuz? Neden, hırsınız ülke çıkarını göz ardı edecek kadar mantığınızı aşıyor, duygularınızı köreltiyor ve belleklerinizi karartıyor? Neden, siyasete sürekli olarak zıtlaşma, dayatma, kin, nefret ve gerilim şırınga ediyorsunuz?” Yazdığı kitaplarla 12 Eylül askeri dönemine ışık tutmuş olan Nevzat Bölügiray, mektubunu çok anlamlı sözlerle noktalamış: “Dilerim AKP’nin bu gözü kara gidişine demokratik bir çözüm bulunur.” reçlerinden birisidir. Bu iki alan, yanlış örneklerinden hareketle, birbirinden uzak, neredeyse birbirini dışlayan iki insan edimi gibi görülür. Oysa şairi yazmaya götüren sorunsal, onu istesin istemesin siyasetin içinde de tutan sorunsaldır. Şair ya da bir başka sanat insanı, şikâyet ettiği, reddettiği, değişmesini istediği bu gerçekliğe “bulaşmaktan” korkmamalı... Kalkan ve ‘Crocs’... ROMA Bush, G8’in ardından Roma’ya geldi. Şehir tabii felç oldu... Bush karşıtları bir yandan, Başkan’ın güvenliğinden sorumlu on bin polis, jandarma, koruma görevlisi, tepemizde uçan helikopterler, trafiğe kapanan yollar öte yandan... herkes evde hapis! İnsanların burnundan solumasına yol açan ziyaretin en anlamlı ve matrak simgesi, “Corriere della Sera”nın birinci sayfasında yayımlanan bir “Crocs” fotoğrafı... ABD Başkanı’nın ayağında, 2007 yazının son çılgınlığı bir çift “Crocs” var. “Crocs” da ne diyeceksiniz? ABD şirketi ünlü Dupont patentiyle üretilen yeni bir “plastik sabo”, “Crocs”! “Dizayn” ya da “estetik” bir özelliği yok. Ama pratik, havadar ve de hafifler! 160 gram çekiyorlar. Keşfeden, ayağından çıkarmıyor. Siyah bir limuzinin yanı başında çoraplı ayaklarıyla bir çift “Crocs” içinde ölümsüzleştirilen Bush’un fotoğrafları, Al Pacino gibi Hollywood yıldızlarının 2007 yazı yeniliği adına görüntülenen karelerini gölgede bıraktı. “Tam Bush’a göre!” dedi insanlar: “Hafif sıklet imajı, tam da bu olmalı!” Yaylaklar da gidiyor AKP’nin giderayak değiştirdiği Mera Yasası, mera, yaylak ve kışlaklardaki kaçak yapılara imar affı getirmekle kalmıyor, bu alanların özele devrini de öngörüyor. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Başkanı Ali Fahri Özten, yasanın onaylanmaması için Cumhurbaşkanı’na yaptığı başvuruda olası geleceği tanımlamış: “Su havzalarının temelini oluşturan ormanlarımız, meralarımız, yaylak ve kışlaklarımızın yok edilmesiyle ülkemiz susuzluk, erozyon, çölleşme gibi çok önemli çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalacak, diğer yandan iklim değişiklikleri nedeniyle de çok daha geniş bir bölgede insan ve doğal yaşamın geliştirilmesi şöyle dursun, korunması ve sürdürülmesi bile olanaksız hale gelecektir.” ABD Başkanı kontrpiyede kaldı ABD Başkanı, son Avrupa çıkarmasına alabildiğince ağır ve iddialı bir ajandayla yola çıkmıştı oysa. Irak, Afganistan, iklim değişikliği gibi “acil sorunlar” masanın üzerinde öylece dururken, ABD Başkanı, Rusya ile yeni bir “soğuk savaş” söylemine yol açan iddialar ortaya artmış; Avrupalı ortakları bölen “füze kalkanı”, Putin’i çileden çıkaran “insan hakları ihlalleri” atışmasıyla ortalığı birbirine katmıştı. Son bir hafta Avrupa başkentlerinde başka şey konuşulmadı: Bush ile Putin arasındaki bilek güreşi, acaba yeni bir soğuk savaşa yol açar mı? Hafta boyu birbirlerine sürekli hırlayan iki liderin G8 doruğu sonunda birden, yan yana çekilmiş mütebessim fotoğraflarıyla karşılaştık! Putin hesapta olmayan yeni bir öneriyle (Çekya ve Polonya’da konuşlandırması düşünülen ABD kalkanının, RusAmerikan işbirliğiyle Baku’ya taşınması) tüm gözlemcileri şaşırttı. “Enteresan! Biz hele bunu bir etüt edelim!” demekten öte başka laf bulamayan Bush, kontrpiyede kaldı. Şair ve Siyaset cık dünyasına indirgemiş, barışı ve özgürlüğü zayıflık ve yenilgi olarak gören bir siyasetin şiiri olabilir mi?.. Böyle bir siyasetin olsa olsa korkusu olur, yalanı olur, şiddeti olur. Şairden siyasetçi olur mu? Bu soruda, siyasetin çizdiği olumsuz resmin haklı kaygısı var. Bizde ve dünyada siyasete girmiş şairleri saymak yerine şöyle bakmanın daha doğru olacağını düşünüyorum: Şiir ya da bir başka sanat dalı, nasıl dünyaya bir müdahale yöntemi ise siyaset de bir başka müdahale yöntemidir. Şiir, gelecek için dille bir karşı dünya tasarımı kurar. Siyaset bunu “şimdi”ye getirmenin önemli ge Karşıtların Uzlaşması Dr. BALKAR YEKEBAŞ Yabancı gözlemcilerden bir kesimin Türkiye’de tespit ettiği temel bağdaşmazlık, ayrı bir inanış toplumu olması. Şimdi aralarına yeni isimlerin katıldığı bir kesim de, bu uyuşulmazlığı, Cumhuriyetin bağımsız, laik, antiemperyalist ilkelerinden vazgeçmezlikte buluyor. ??? Farklı çıkışlı, sonuçta aynı noktada birleşen bu iki bakıştan Türkiye ile uyumsuzluk nedenini inanış ayrılığında bulan kesim, ülkeyi çağdışı karanlığa sürükleyen politikalara demokratik ve özgür tercihleri savunmak adına destek verenlerin de kendileri olduğunu göz ardı ediyor, son aşamada da kurtuluşun ana inanışından vazgeçmeyiş ve ona bağlılığı uyuşmazlık nedeni sayan safla birleşiyor. Karşıtların uzlaşması: Cumhuriyete omuz vermemek. “Laikşeriatçı” darlığına indirgenen karşıtlık, temelde, Cumhuriyetin oluşum ilkelerinden vazgeçmeyen duruşla “TC yıkılsa ne çıkar?” söylemli demokrat duruşun çatışmasıdır. Sabri Hoca’nın “İzmir’in alınmasının İslamiyete ne faydası olmuştur?” fetvası, günümüzde “Yeni dünya düzeninin gerçeklerinden kaçınamayız” diye sunulurken Cumhuriyetin anayasal temelinin değiştirilip Müslüman bir yapıya çevrilmesi için gerekenlerin uygulanacağı, kanun yapan ve yürüten kurumların en üst katlarında öneriliyor. Anayasal düzeni değiştirmeye yönelmek suçlamasıyla yaşamlarına ateşten gömlek giydirilen nice çilekeş aydınlanmacı “Kırk satır mı, kırk katır mı?” kahrına Cumhuriyete bühtan etmeden katlandılar. Din öğretimini zorunluluk haline getiren düzenin arkasında, mezhepçilik, tarikatlar, onlarca gazete, yüzlerce dergi, radyo, TV, dernek ve vakıf, binden fazla şirket, yüzlerce yurt, okul ve dershane, sayısız Kuran kursu var. Bu şirket ve vakıfların ellerinde tuttukları servet kitlelere yön veriyor. Karşıdevrim rövanşını almak için, özgürlükçü kılığında, zamîri ulusal, bağımsız, laik ve sosyal olan antiemperyalist Cumhuriyetin tüm kalelerini almak istiyor. Amerikalı yorumcu Paul Krugman’ın son kitabında belirttiği Amerika’ya yönelik gözlemlerinin çevirisinde Prof. Oktay Yenal bu gözlemleri, “düzenin meşruiyetini kabul etmeyen karşıdevrimci iktidarların çekici benzerlikleri” başlığıyla sanal olarak Türkiye’ye uyarlıyor: ??? “Demokratik, laik ilkelerden ödün veren, giderek var olan düzenin meşruiyetini kabul etmeyen, onu değiştirmek isteyen bir gelişmenin korkutucu boyutları çoğu Amerikalı (Türkiyeli) tarafından fark edilmiyor. İktidarın herhangi bir konuda ılımlı bir yol seçeceğini bekleyenlerin hesapları hep yanlış çıkıyor. Halk kitlelerinin iktidardaki önde gelen politikacıların ne kadar radikal gündemleri olduğundan pek haberleri yok. Neden çok kimse gerçekleri görmekte bu kadar gecikiyor?” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Dayanılmaz hafiflik!’ “İlkeler adına” Rus devlet başkanını “Demokrasiyi raydan çıkardın! Muhalifleri susturdun (hatta fîziken yok ettin)...” kontenjanından topa tutup, gelen sürpriz teklif karşısında “Fena fikir değil!” diye sütliman olacaksınız. Bununla da kalmayıp iki gün öncesine dek olası yeni soğuk savaş muhatabı diye lanse ettiğiniz dişli rakibi, “baba evinize” (baba Bush’un Maine’deki evine), samimi ve dostane bir görüşme için davet edeceksiniz! Ne bu şimdi? Kimse bilmiyor. Herkesin birleştiği nokta, Bush’un Putin tarafından beklenmedik biçimde ters köşeye sıkıştırıldığı! Acil çözüm bekleyen konuların tümünü birden geri plana iten “kalkan muhabbetinin”, ne oranda ciddi, ne oranda blöf olduğunu deşifre edebilen yok. Rivayet muhtelif. “Moskova’nın ayan beyan husumet göstereceği açık olan bir konuyu Bush, neden bu zamanlamayla, birdenbire bu aciliyet, bu kararlılık, bu saldırganlıkla ortaya attı?” “Bu kararlılıkla ortaya attığı bir konuda, niye bir gün öyle, bir gün böyle tavır alıyor?” “Bush yoksa hâlâ ‘Yeni Amerikan Yüzyılı’ hayalleri ve Washington’ın tek taraflı inisiyatifleri için zemin mi yokluyor? Kaybedilmeye mahkum savaşların adamı olduğunu bir kez daha ilan mı ediyor? Irak’ı tarumar etti. Rusya ile giriştiği enerji ve jeopolitik rekabeti de ‘füze kalkanı fantezilerine’ meze mi yapıyor?” Bu sorular henüz ortada.... Açıkça görülen bir şey varsa, “Bush’un dayanılmaz hafifliği”nin her geçen gün Putin’i palazlandırdığı... Farkı görmek için, II. Bush döneminin miladı 2001 yılı Rusyası ile bugünün Putin Rusyası’nı karşılaştırmak yeterli. ‘Persepolis’ için not: Doktora öğrencisi bir okurum, Marjane Satrapi’nin Persepolis ve diğer eserleriyle ABD’de Indiana Üniversitesi’nde aldığı dersler vasıtasıyla tanıştığını, İranlı yazarın Türkçe çevirileri üzerinde çalıştığını yazıyor. Konuyla ilgili yayınevlerinin ilgisine sunulur: abbaskarakaya2000?yahoo.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY Çizerimiz Semih Poroy yıllık iznini kullanacağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDANSAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. İSTANBUL l. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İİK’NUN 219. MADDESİ GEREĞİNCE ADİ TASFİYEYE BAŞLANILMASI İLANI Dosya No: 2007/6 Müflis: CINGILLI HOLDİNG A.Ş. Adresi: Büyükdere Cad., Emlak Kredi Blokları, Cl Blok, K/6, D/13, Levent/İst. İflas Tarihi: 19.03.2007 İstanbul Asliye 13. Ticaret Mahkemesince, iflasına karar verilen yukarıda isim ve adresi yazılı müflis hakkındaki tasfiyenin ADİ usulde icrası tensip kılınmış olduğundan: Müflisten alacaklı olanlarla, menkul ve gayrimenkulleri üzerinde istihkak iddiasında bulunanların ilandan itibaren BİR AY içinde İstanbul 1. İflas Müdürlüğüne yazılı olarak alacak ve istihkak iddialarını kaydettirmeleri ve delillerinin (senet, defter hülasası vs) asıl veya tasdikli suretlerini tevdi eylemeleri. Bunlar hilafına hareket cezai mesuliyeti müstelzim olmak üzere, müflise borçlu olanlar varsa bunların da aynı müddet içinde kendilerini ve müflise verecekleri mal veya para miktarını bildirmeleri. Müflisin mallarını her ne surette olursa olsun ellerinde bulunduranların, o mallar üzerindeki hakları mahfuz kalmak şartıyla bunları aynı müddet içinde iflas dairesi emrine tevdi eylemeleri ve etmezlerse makbul mazeretleri bulunmadıkça cezai mesuliyete uğrayacakları ve rüçhan haklarından mahrum kalacakları. 26.06.2007 günü saat 11.00’de İstanbul 1. İflas Dairesinde İLK ALACAKLILAR TOPLANTISI yapılacağından alacaklıların bu toplantıya gelmeleri veya yetkili bir vekil göndermeleri ve aynı zamanda müflis ile müşterek borçlu olanlar veya müflisin borcunu ödemeyi tekeffül edecek sair kimselerin de bu toplantıda hazır bulunmaları lüzumu ilan ve tebliğ olunur. 07.06.2007 (Basın: 31560) OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Haziran www.mumtazarikan.com T.C. İSTANBUL 1. İFLAS DAİRESİ İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN KALDIRILDIĞINA DAİR İLAN Dosya No: 1999/10 İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 199/13 Esas sayı ile 21.05.1999 tarihinde iflasına karar verilen FİBERTEKS TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ hakkındaki karar, aynı Ticaret Mahkemesinin 22.05.2007 tarih ve 2007/329 esas, 2007/288 sayılı kararı ile İİK’nun 182. maddesi gereğince KALDIRILMIŞ olup, karar kesinleşmiştir. İlan olunur. 06.06.2007 (Basın: 31558) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İç hastalıklarıyla ilgili he 1 kimlik dalı. 2/ 2 Yünlü ya da pamuklu bir doku 3 ma türü... Tavla 4 da “üç” sayısı. 3/ 5 Alan ölçüsü hektarın kısa yazılı 6 şı... Silis grubun 7 dan değerli bir 8 mineral. 4/ Tarihöncesi çağlar 9 da tanrılara adak olarak 1 2 3 4 5 6 7 8 9 sunulan küçük heykel 1 T A Ş K I Z I L cik... Türlü nedenlerle S İ M başarılı olamayan kimse. 2 A V A N S K I T A 5/ Ege Bölgesi’nde taze 3 R U M İ sarı incire verilen ad... 4 A L A D O R L A K R O Z E S A Namuslu, iffetli. 6/ Fin 5 K S A P A S landiya’da bir göl... Gü 6 D E L O B U T zel kadın. 7/ Bursa yöre 7 İ F A sine özgü, püre haline 8 Ş E R M İ N M A getirilmiş patatesle ya 9 S P O T P U R pılan bir tür salata. 8/Notada durak işareti... Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat ve bu tarikattan olan kimse. 9/ Kabadayı... Bir şeyin erebileceği uzaklık; menzil. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eskiden İçişleri Bakanlığı’na verilen ad. 2/ İran’da bir liman kenti... Selenyum elementinin simgesi. 3/ “Evet” anlamında kullanılan bir ünlem... İnce ve düzgün dokunmuş pamuklu bir kumaş. 4/ Çok sevilen kimse ya da şey... Büyük fare. 5/ Lenf düğümlerindeki büyümeler ve değişiklikler... Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 6/ Japon inanışında pirinç tanrıçası... Kraliçe. 7/ Lale bahçesi. 8/ Bilinç... Gerici, yobaz. 9/ Batı Anadolu köy yiğidi... İyi bir şeye işaret olan durum. CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear