28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yargı Kararları Nasıl Eleştirilemez! Hamdi Yaver AKTAN Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi PENCERE Karikatür!.. Karikatür, insan zekâsının çizgiyle beyaz kâğıda yansıtılmış mizah sanatıdır... Peki, AKP’nin irtica keşmekeşi içinde çırpınan Türkiye’nin yürekler acısı hali neye dönüştü?.. Tam bir karikatüre!.. ? Ülke hop oturup hop kalkıyor... Şehit.. şehit.. şehit.. Asker AKP iktidarına diyor ki: Ruhsat verin, Kuzey Irak’a girelim, terör yuvalarını basalım, gereğini yerine getirelim... Başbakan RTE atıyor: Olmaz!.. Neden?.. Kuzey Irak’ta 500, içerde 5000 terörist var; siz önce içeriyi temizleyin!.. Şu RTE’nin bu hali ne?.. Karikatür!.. ? Terörist sınırı geçiyor, ülkemiz topraklarına mayın döşüyor... Bizim asker aynı sınırı geçemiyor.. Terörist dünya hukukunda yasaklı... Devletler hukuku bizim askerden yana.. Ama, elimiz kolumuz bağlı... Nedir bu?.. Karikatür!.. ? Dünya âlem Başbakanımız RTE’yi kimin şavullayıp bağladığını biliyor.. Kim o?.. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice!.. RTE ile Condi ağız birliği etmişler; kuralı koymuşlar: Terörist Güney Irak sınırını geçecek.. Türk askeri geçemeyecek!.. Nedir bu?.. Karikatür!.. ? Peki, bizim asker diyelim ki sınırı geçiyor... Kuzey Irak’ta kimle karşılaşıyor?.. ABD askeriyle... O zaman ne oluyor?.. PKK teröristini koruyan Amerikan askeri, bizim askeri yakalayıp başına çuval geçiriyor... Nedir bu?.. Karikatür!.. ? ABD dostumuz NATO üyesi... Biz de NATO üyesiyiz... NATO anlaşmasına göre üyelerden birine yapılan saldırı hepsine yapılmış sayılır; ortak savunmaya, gerekirse saldırıya geçilir... NATO’da müttefikimiz ABD Kuzey Irak’ı işgal edip Türkiye’ye komşu olmuş, ama, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yapılan saldırıyı ve saldırı üslerini koruyor... Nedir bu?.. Karikatür!.. ? Kuzey Irak’a giremeyen Türk askeri Afganistan’a giriyor... Nasıl?.. NATO Afganistan’da, teröre karşı, Türk ve Amerikan askerleriyle ortaklaşa barışı koruyor... Kuzey Irak’ta Türkiye’nin karşısına çıkıp terörden yana vaziyet alan Amerika, Afganistan’da bizi teröre karşı kullanıyor... Nedir bu?.. Karikatür!.. ? Peki, bu karikatürler nasıl çiziliyor?.. İktidarını ABD’ye borçlu, Amerikandan çok Amerikancı AKP kendi ülkesine karşıtlaştıkça karikatürleşecek... AKP iktidarı karikatürleştikçe de Türkiye’de Cumhuriyet Devleti çizgiyle mizaha dönüşecek... DENİZCİLİK HERHALDE Genel Başkan’ın adı dolayısıyla olacak, CHP’nin bu defaki Seçim Bildirgesi’nin sunuluşu hep denizcilik terimleriyle oldu. Alabandadan alabandaya, baştan kıça. Önce Bildirge’nin adı: “Pusula”, aslında bir başka siyasal partinin aylık yayın organına verilmiş bir addı. Ama deniz üstünde alet edevat çekişmesi olmaz, anlamlı ve yararlı bir ad olduğu için başkalarınca da kullanılması herkesi ancak memnun eder. Yalnız dikkatli olmak gerekir; bu “pusula” denen icat, eğer manyetik sapma hesaplarıyla düzeltilmezse, genellikle sanıldığı gibi tam olarak kuzey kutbunu göstermez; köprü üstünün tam üstünde “miyar pusula”yla ayarlanması gerekir. Hele ömürleri başka pusulalara bakmakla geçmiş ve ayarlarını hep kendi inançlarına göre yapmış insanlar ortalıkta dolaşmaya başlamışsa, “pusulayı şaşırma” olasılığı daha da artmış demektir. ma asıl önemli olan, çıkılacak seferin niteliğidir. Şu son aylarda olup bitenler Cumhuriyeti koruma ve kollamanın, her şeyiyle, yalnız laikliğiyle değil, gitgide yabancı boyunduruğuna giren ekonomisiyle, fabrikaları, işletmeleri ve bankalarıyla koruyup kollamanın gereği çok yönlü bir uğraşı, neredeyse topyekun bir savaşı gerektiriyor. İçteki şer kuvvetlerine, bütünlüğü yıkma çabalarına ve dıştan gelen sömürü, soygun girişimlerine, dünyanın en güçlü devletlerine karşı bir savaş. Topla tüfekle değil, akılla, sağduyuyla, özveriyle, her fırtınayı göğüsleyerek verilmesi gereken bir savaş. Sayın Baykal, “Demir aldık, yola çıkıyoruz” derken “Vira Bismillah” demiş. Bu, ticaret gemileri ve tenezzüh tekneleri demir alırken edilen bir söz. Savaş gemilerinde “Bismillah Vira” der bahriyeliler. CHP gemisi, dostlar alışverişte görsün ya da gezinti olsun diye değil, iktidar savaşımı için demir alıyordur inşallah. slında, şu konjonktür, iyi kullanılmak koşuluyla, bir iktidar şansını bile CHP’nin önüne sermiş bir konjonktürdü. Ne yazık ki, CHP, yeterince düzen değiştirici, yeterince devrimci, yeterince iktidar iddiası taşımayan bir Bildirge’yle ortaya çıkarak bu şansı kaçırmak üzeredir. “Devletin en stratejik kuruluşları kayırmacı yöntemlerle bazı yerli ve yabancı firmalara peşkeş çekilmiş, onların yüz milyonlarca dolarlık haksız kazanç sağlamalarına olanak tanınmıştır” dedikten sonra, “Peşkeş çekilenleri mutlaka geri alacağız” demeden olur mu? Denize böyle mi çıkılır? Umulan, kampanya sırasında bu çekingenliğin giderilmesi ve Türkiye’nin asla kurban edilmeyeceği inancının her fırsatta vurgulanmasıdır. A A A mumtazsoysal@gmail.com nayasanın 153’üncü maddesinin son fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi kararları.. yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar”. Hukuk devletinde bu kuralın aksini düşünmek ve düzenlemek de esasen mümkün değildir. Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan bağımsız mahkemelerin (Ay. m. 9) kararlarına uymak ve bağlayıcılığını kabul etmek hukuk devleti ilkesinin doğal sonucudur ve anayasanın emredici kuralıdır. Aksine bir yaklaşımın, uyuşmazlıkları sürdürerek, çatışma sürecinin yaşanmasını beraberinde getireceği ve bunun da barış ortamını ve hukuk güvenliğini yok edeceğini ifade etmeye gerek bulunmamaktadır. Ortalama bir insan ile yetki ve sorumluluk sahibi, kamusal görev üstlenmiş kişinin ifadeleri arasında kuşkusuz ki ifadenin içeriği, açıklamadaki özeni, düşüncesini başka kavramlarla dile getirebilirliği vb. ölçütlerde fark olması doğaldır. Potansiyel etkisi yönünden yetki ve sorumluluk sahibinin ifadelerinin daha güçlü etkiye sahip olduğu ise tartışmasız bir gerçektir. Eleştiriden hiçbir kişi ve kurumun dışlanamayacağı düşüncesi kuşkusuz ki çoğulculuğun ve demokratik hukuk devleti olmanın gereğidir. Her alanda olduğu gibi eleştiri, hukukun gelişmesine, yetkinleşmesine olumlu katkı sağlayarak yargıçları da yeniden düşünmeye yöneltecektir. Bu bağlamda yargı kararları, bu kararları veren makamlar ve o makamlardaki yargıçlar da eleştiriye her zaman açık olmalıdırlar. Ne var ki öteden beri ülkemizde söylenen “Yasamanın üzerinde Anayasa Mahkemesi, yürütmenin üzerinde Danıştay olmaz...” söyleminin özgürlük bağlamında ifade edilebilirliği kabul edilse bile, cumhuriyetin temel niteliklerinden olan hukuk devleti kavramını yadsıdığı ve dahası yok saydığı da bilimsel bir doğrudur. Anılan söylemin farklı ifadelerle yargı kararlarına dönük küçültücü, aşağılayıcı, karalayıcı ve nihayet hedef gösterici biçimde açıklanması ise hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri karşısında geçerliliği olanaksızdır. Bu tür ifadelerin fiziksel saldırıdan daha az kötü olduğu söylenemeyeceği gibi, özgürlük alanının, bunlardan arındırılması gerektiği de özgürlüğün serbestçe kullanılabilmesi yönünden zorunlu olduğu anımsanmalıdır. Demokratik bir hukuk devletinde her alanda uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Farklı görüşler, farklı hukuksal anlayışlar her zaman olacaktır; olmalıdır da! Ancak, söz konusu farklı hukuksal görüşler sürdürülse bile mahkemelerce karara bağlanıp sonuçlandırıldığında artık o karara uymak, mahkeme kararı olduğu için o karara saygılı olmak zorunluluğu vardır. Düşünce özgürlüğü kapsamında bulunmayan açıklamalara karşı yargının toplumdaki özel konumu gereği her zaman yanıt veremeyeceği göz önüne alındığında yetkili ve sorumlu kişilerin, beklentilerini karşılamasa dahi, kararlara yönelik kabul edilmesi olanaksız ifadelerinin, yurttaşların yargıya duydukları güven duygusunu örseleyeceği ve bunun da giderek, adaletin güvenli olmadığı kanısını yerleştireceği ve bu olasılıkta da toplumun kaosa sürükleneceği açıktır. Anayasa kurallarının, kişileri bağlayan temel hukuk kuralları (Ay.m.l 1) olmalarının yanı sıra, siyasal partiler yönünden de bağlayıcı olduğu kuşkusuzdur. Siyasal partilerin eylemlerinin de, diğerlerinin yanında, hukuk devleti ilkelerine aykırı olamayacağı ve söylemlerinin suç işlenmesini (Ay.m.68/4) dolaylı da olsa teşvik edemeyeceğine kuşku bulunmamalıdır. Yargının toplumdaki özel konumunu göz önüne alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre “Adaletin güvencesi olan ve hukukun üstünlüğü anlayışıyla yönetilen bir devlette temel bir rolü olan mahkemelerin yaptığı çalışmaların halkın güvenine mazhar olması için yargı temelsiz saldırılara karşı korunmalıdır.” Devlet görevlilerinin bütünüyle içselleştirememeleri halinde hukuk devleti ilkesini normalif olarak düzenlemenin ne denli yetersiz kaldığı kimi zaman görülmektedir. Çünkü, Sıddık Sami Onar’ın belirttiği üzere ulusların hukuka ve yasalara “inançlarının sarsılmasının en büyük sebebi, bunların bizzat devlet veya kendilerine inanılan insanlar tarafından ihlal edilmesi”dir. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear