26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 19 GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada aşiretinin toprak egemenliğine değil elini sürmek, sözle bile karışamıyor. Bu koşulu geçelim. 2 Irak hükümeti bunu yapmaz, yapamaz ise koalisyon kuvvetlerinin bunu gerçekleştirmesi. Koalisyon kuvvetleri yok, Amerika Birleşik Devletleri var. O da K. Irak’ı, devlet başkanı diye karşıladığı aşiret reisi Mesud Barzani’ye bırakmış. Barzani ise Türkiye’nin sınırdan bir santim ileri giderek K. Irak topraklarına girmesini istemiyor. 3 ABD de sınır kontrolünü sağlayamazsa... sorunu halledebilecek olanlarla işbirliği içine girebilmeli. Evet ama, ne sınır ötesi operasyona ne de Türkiye’nin 15 km. derinliğinde bir tampon bölgede yer alarak PKK sızmalarını engellemesine ABD, Kürt aşiretleri ve Bağdat hükümeti razı değil. Gül Abdullah’ın üç koşulu; sorunu, bir kez daha devletlerle aşiretleri arası görüşmelere bırakıyor. Üstelik bu koşullar gerçekleşmeyince zaten ABD karşısında çoktaan havlu atan bu hükümet bir kez daha beyhude ve göstermelik çabalar içinde bulunduğunu kanıtlamış olacak. Hükümetin yeni açılımları lafla peynir gemisi yürütmek gibi bir şey! ??? ABD hâlâ koyduğumuz yerde otluyor. Büyükelçi Ross Wilson, aylardır söylediği masalları yineleyip duruyor. PKK’nin para kaynakları kurutulmalıymış... PKK’nin terörist saldırılarda bulunma yeteneğini ve özellikle Irak’ın kuzeyinden gelen tehdide işbirliği içinde olanaklar bulunmalıymış... mış da mış! Gül Abdullah’ın eli kolu bağlı. ABD’yi ürkütmeden sınır güvenliğimizi sağlayacak koşulları bir bir sıralıyor. Sonunda aşiretlerden ve Bağdat hükümetinden umut kestiği için ABD’nin bu görevi ya üstlenmesini ya da Türkiye ile işbirliğine girerek sorunu çözmemize izin vermesini istiyor. Washington’dan aynı gün duyulan ses, “Bize Ankara’dan böyle bir öneri gelmedi” diyor ve üç koşula ya başarı olanağı olmadığı ya da sonuncu koşula Amerika’nın gönlü yatmadığı için açık bir yanıt vermekten, pekâlâ haydi birlikte tampon bölgeyi tezgâhlayalım demiyor, diyemiyor. ??? Üstelik Gül Abdullah, Dışişleri Bakanı. Sayılan koşulları kamuoyuna açıklamadan önce herhalde ABD’ye de bildirmiş olmalı. Ama, Washington koşullu önerilerden habersiz olduğunu gösteren açıklamalar yaptı. Acaba diyor şeytanın avukatı; Gül’ümüz kamuoyunu operasyon yerine tampon bölge gibi daha ilk adımda ABD’nin soğuk karşıladığı, K. Irak Kürtlerinin suratını asmasına neden olan önerileri açıklayarak toplumda giderek yoğunlaşan tepkileri yatıştırmak amacıyla mı hareket etti? Hükümetin yeni bir uyutma macerası mı kamuoyuna yansıtılan koşullu öneriler? ??? Hükümet tam bir açmazın içinde. Deniz Baykal’ın söylediği gibi “Türkiye’nin yaşadığı terörün karargâhı Irak’ta” ama, hükümet gerçeği sindirmiş, üstüne üstlük açmazı çözümleyebilecek değerlere sahip değil. Türkiye’de terörü bitirmenin yolunun Irak’taki desteği ortadan kaldırmak olduğunu ola ki biliyor, fakat eli kolu Washington’a bağlı. K. Irak sorunu deyince Washington’da oturan Bush’un aklına Türkiye değil, Beyaz Saray’da devlet başkanı gibi karşılayıp Oval Ofis’te diz dize oturduğu Mesud Barzani geliyor. Yalanlanmayan habere göre Başkan Bush, stratejik ortağı, yakın dostu RTE’yi aramıyor. Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin internet sitesinde yayımlanan habere göre Bush telefonla aradığı Mesud Barzani ile “Irak’ın geneli ve K. Irak’taki durum hakkında görüş alışverişinde” bulunuyor. Bizimki hâlâ akıntıya kürek çekmekte. Böyyük devlet lafına sarılmış, sınır güvenliğini görüşmek ve sorunu herhalde bastırıp çözümleyeceği inancıyla Irak Başbakanı Maliki’yi Ankara’ya çağırıyor. ??? Artık K. Irak aşiretleri Türkiye’ye yeğleniyor. Nasılsa cepte saydıkları bir hükümet ve başkanı var Ankara’da; nasılsa ne dersek yapar. Sorunları Barzani ile görüşerek bir yol yöntem bulacaklarına inanıyorlar. Kuşku yok, Başkan Bush’un gerilimli günler yaşanırken Ankara’dan önce Barzani’yi araması bu hükümetin yürüttüğü dış politika açısından iç açıcı bir görüntü değil. Başkan BushBarzani görüşmesi hükümetin başına öylesine olağan geliyor ki; beklenmedik bu atak karşısında izlenimini soran gazeteciye verdiği yanıt, devlet adamlığı ölçeklerinde alt sıralardaki yerini bir kez daha saptıyor: “...Ne olacak Bush, Barzani ile görüşmüşse... Biz de Bush’la görüşürüz” diyor. Kabile reisi dediği Barzani ile ABD Başkanı’nın “Irak’ın geneli ve K. Irak’taki durum hakkında görüş alışverişinde” bulunmalarındaki (kendi hissesine düşenden vazgeçtik ama) Türkiye’ye ağır hakareti anlamamış, üstelik sindirmiş görünüyor. ABD, bizi hem Iraklı hem de Kürt yetkililerle PKK sorununda etkili önlemler almaya çalıştıklarını söyleyerek uyutuyor. Bir yandan da devlet mertebesinde gördüğü Kürt aşiretleri ile derin muhabbetten ve onlara destek vermekten geri durmuyor. CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ABD şirketleri petrol işini büyük ölçüde bağladılar. Kerkük’ün de altındaki petrolü kendileri çıkaracak. Deyim yerindeyse altını üstüne getirecekler. Üstündeki insanları da referandumla tokuşturup üstünü altına getirecekler. Fena denge değil! Petrol konusunu bir kenara bırakıp başlıktaki duruma gelelim... Saddam yönetimi İsrail için olumsuz unsurların başında geliyordu. ABD’nin Saddam’ı devirmesiyle birlikte İsrail rahatlayacaktı. Buraya gelecek Amerikan tipi demokrasiyle İran da ötelenmiş olacaktı. Oysa sonuç şu oldu: Irak fiili olarak üçe bölündü. Güneyde Şiiler kutsal kent Kerbela dahil pek çok yerde etkin oldu. Bir anlamda İran, Kerbela’ya kadar geldi. Bu durumun Türkçesi şu: İran, İsrail’e yaklaşmış oldu! ??? Lübnan’da da yine İsrail’i rahatlatacak bir yöntem için yola çıkılmıştı. Suriye’nin hedef haline gelmesini sağlayacak eylemler yapılacak. Suriye karşıtlığı öne çıkacak. Suriye, Lübnan’dan çekilecek. Lübnan’ın iç dengeleriyle oynanacak ve Hıristiyan ağırlıklı bir yönetim oluşturulacak. Böylece İsrail’in kuzeyi de büyük ölçüde “güvenli” bölge haline gelmiş olacak. Başta Fransa olmak üzere Avrupa, Birinci Dünya Savaşı’ndaki emellerine ulaşacak... Bu da ters tepti. Lübnan’da Hizbullah hızla gelişti. İsrail’in bir “düşmanı” daha güçlendirilmiş oldu. Filistin’den gelen haberler çok daha kötü. Hem Filistin halkı, hem de İsrail için... Arafat sonrasında bir türlü dengelerini bulamayan Filistin, Gazze’de Hamas, Batı Şeria’da El Fetih yönetimi olmak üzere ikiye bölündü. Filistinlilerin topraklarında devlet kurma hayali belki de 50 yıl önceki konuma düştü. Hamas’ın açılımı şu: İslami Direniş Hareketi! Bir başka deyişle, tam bir İslam devleti kurmayı hedefliyor. Filistin’in bölünmesi kısa vadede İsrail’in işine geliyor gibi görünebilir. Ancak Hamas’ın İsrail’i “tanımayan” yapısı, burada “terör yöntemlerini benimseyen” bir yönetimin gelişmesini sağlayacak. Hamas herhalde terörü Maldivler’e uygulamayacak! ??? Türkiye’de ABD karşıtlığı yüzde 80’i geçti. Amerikalılar bundan rahatsız. Bunun temel nedeni bizce şu: Türkler, ABD’nin yukarıda aktardığımız gibi girdiği yeri parçalayıp kana bulayan politikasını Türkiye’ye karşı da planladığı düşüncesini taşıyor! Farklı kanallardan gelen bilgiler, görünen uygulamalar bu düşünceyi pekiştirir nitelikte. Türkiye’nin ulusal refleksi sözünü ettiğimiz ülkelerle karşılaştırılmayacak kadar güçlü ve içdış etkilere dayanıklı olduğu için 21. yüzyıla “bütün” girdik. AKP hükümetinin Türkiye’nin ulusal refleksini temsil ettiğini söylemek ne yazık ki zor. Bu bağlamda ABD, Türkiye’ye şaşı bakıyor. Bize göre, ilişkileri neresinden tutup şekillendireceğini tam olarak netleştiremiyor. O nedenle denk geldiği yerden tutuyor! Ortadoğu’daki gelişmeler, “ılımlı İslam”ın ucunun nereye vardığını ABD’ye göstermiş olmalı... Bu hüsranların ardından ABD’ye üç çağrımız var: 1 Türkiye’nin ulusal refleksleriyle ve değerleriyle oynamayın. 2Türkiye’ye her yere çekilecek ülke diye bakmayın. 3 NATO’da müttefik, BOP’de kobay muamelesi yapmayın. Bu üç ilkede samimi ve inandırıcı olduktan sonra Türkiye’deki ABD karşıtlığını bir kez daha ölçün! ankcum?cumhuriyet.com.tr Rehn: Laiklik önemli ? BRÜKSEL (Cumhuriyet) AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye’de laikliğin önemini kabul ettiklerini, ancak laikliğin, “demokrasi ve hukukun üstünlüğüne tam saygı gösterilerek’’ savunulması gerektiğini söyledi. Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili soru önergesini yanıtlayan Rehn, “Ordudan yapılan açıklamanın ardından Türkiye’de düzenlenen mitinglerdeki temel sloganın ‘Şeriata hayır, darbeye hayır, tam demokratik Türkiye’ olduğunu hatırlatmakta fayda gördüğünü’’ belirtti. Danıştay ilk adayı belirledi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi üyeliği için Danıştay kontenjanından seçilecek 3 adaydan ilki 13. Daire üyesi Suna Türkoğlu oldu. 7 aday arasından salt çoğunluğun sağlanması için gereken 48 oy barajını Türkoğlu aştı. Türkoğlu, 51 üyenin oyunu aldı. Anayasa Mahkemesi üyeliği için diğer 2 adayın belirleneceği seçime pazartesi günü devam edilecek. Sabancı Müzesi’nden Lizbon’da açılış ? İSTANBUL (AA) Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin (SSM), Lizbon Gulbenkyan Müzesi’ndeki sergisi açıldı. Müzenin daimi koleksiyonuna ait 38 tablonun yer aldığı “Çağrışımları, Yolculukları ve Atmosferiyle İstanbul, Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonundan Tablolar’’ başlıklı serginin önceki gün açıldığı belirtildi. Serginin açılışına, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Calouste Gulbenkyan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Rui Vilar katıldı. CUMHURİYET 19 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear